TAN Mahnkermelerde SAHTEKAR ŞEBEKE TEVKİF EDİLDİ Dört Arkadaş, Birçok Kimseleri Del lar » ve Tehdit Etmisler , Müddeiumumilik, dün akşam geç vakit döleliğiriliğik ve tehdit suçundan üç kişi hakkında tevkif kar: aldı. Suçlular, Abdullah Hulüsi, Ali Vasfi, Enis Fahrettin ve Osman isminde dört gençti. Şikâyetçi de Cermanya hanında komisyonculuk yapan Bay Hasan Tahsindi. Müddeiumumilik, tahkikatını bitirdikten sonra suclu- ları Sultanahmet Sulh Birinci Ceza hâkiminin önüne çıkardı. Hâ- kim Reşit sorgularını yapmıya başladı. Evvelâ, Nurettin oğlu Enis Fahrettini dinledi. Enis Fahrettin, yaptığı işi pek vâzih ola- rak söyliyemediği için hâkim muhtelif şekilde tam altı sual sordu: — Ben avukat Şerefin yanın-! am. .— Pek iyi ne yapıyorsun oğ- um? İşte bir iş sahibisin. - — Malül mütekaidim. — Sana işsiz mi diyelim? — Haym. — Pek iyi ne diyelim, Avukat yar» incısı diyelim mi? — Evet. Karışık işler | Hâkim bundan sonra asıl ordu: — Size çok karişik işler isnat edi- o ği Dava malüm.. Ne diyeceksi- sualini Kiba Fahrettin anlatmıya başladı: “ — Benim Cermanya hanmda ko - iyonculuk yapan ve bugün hakki- izda şikâyette bulunan Hasan Tah- den İki bin lira alacağım vardı. reunu iki senedenberi vermiyor n kendisinden alacağımı iste- Vermeyince mahkemeye dava Kendisi nlacaktan kurtulmak İçin bana iftira etti. Hâkim tekrar sordu: Nereden alacağın vardı? “Enis Fahrettin kanaat verici ce - ip bulamıyordu. Nihayet şunları İyledi: Beni üç defa İzmire yolladı. beyanın içindeki mektuplardan yal- benimdir. Diğer mektuplar — Ya karısı ile ne alâkanız var? Karısı Feride de mütemadiyen yi zararlındırıyordu. o Buna ili oldum. Bunu devlete haber dim. Ben İzmire gittim, Hasan nin orada görülecek işi vardı, rapor götürdüm. Mahkemedeki inin suretini aldım. İsnatlar savurmuş lâikim bir daha sordu: ir " * — Sen avukst değilsin. Mahkeme- ye nasıl girdin ve ifadelerini nasıl al- dın? Hiç, hâkim sana dosya verir mi? Eğer rapor götürmüşsen bunu da posta ile gönderirlerdi. Yoksa tayya- re İle mi gittin? Suçlu yine kandırıcı cevaplar bula» mıyordu. Nihayet: — Hasan Tahsin beni Ankaraya da gönderdi. Şurayı Devletten kâğıtlar cıkardım. Bana bu şekilde borçlandı, diyebildi. Hâkim, asıl meseleyi sordu: — Sen Hasan Tahsin hakkında ca- sus demişsin, Yunanistandan döner- ken yakalatmışsın, evinde ve yaziha damı hem kirletirim, hem temizleti- rim,, demişsin, Sonra “Birçok bono meselesi var' Filânı öldürdüm. Dosyam kaybel- du”, polis dövdüm, komiseri öldür. düm,, gibi tehditler de savurmuşsun. Esis Fahrettin cevap verdi: — Ben Hasan Tahsin aleyhinde katiyyen siyasi ihbarda bulunmadım. Emniyet memurları şüphe etmişler, onun için yakalamışlar. Ben yalnız Maliyeye haber verdim, o kadar, Hâkim bundan sonra Eniz Fahretti nin, Hasan Tahsine yazdığı mektubu okudu. Diğer suçluların sorgusu Bundan sonra ikinci suçlu Abdul- lah Hulüsi dinlendi. Abdullah Hulüsi, eski Sadrazam Talât paşanm da ka- ymbiraderi olduğunu söyledikten son ra cevaplarmı şöyle sıraladı: *— Hasan Tahsinin rofikası Feri- de ile benim karımın müşterek mal- ları vardır. Karım öldü. 25 seneden- beri bizim hakkımızı yediler. Bunlar Abidin paşanm torunlarıdır. Ben ken- dilerinden hissemizi istedim. Ha bu- gün ha yarın yapacağız diye benden tam 12,500 lira çektiler ve nihayet İ mesinde arama yaptırmışsın. “Ben a-| m ies Bir 7 / Tevkif edildi Sultanhamet Sulh Birinci $ Ceza hâkimi Reşit, dün geç vakit Sadrettin isminde bir şoförü tevkif etti. Sadrettin $ evvelki gün Kuruçeşmeden f geçerken Yusuf isminde 8 yaşında bir çocuğa çarpmış, 4 çocuğun iki ayağını kırmış " milik, tabibi adli Enver Ka- rant hastaneye göndererek Ç çocuğun vaziyetinin tehlike- $ 4 li olduğu hakkında rapor al. X ev 4 ve başından da ağır surette yaralamıştır. o Müddeiumu- vermiştir. Suçlu “Önüme beş, atlı çocuk çıktı. Onları 4 ezmemek için sağa kırdım. Eğer böyle yapmasaydım, belki beş altı çocuğu ezecek- tim.,, diyerek kendisini mü- dafaa etti. Hâkim, bu mü- dafasyı kabul etmediği için suçluyu tevkif diti. yea O | Annelerinin Yunanistandan Italyan » , İtebiiyeti sıfatile alscağı olan emlâ- İ kin üçte bir hissesini"bana temlik et. tiler. Ben Yunanistana gittim. İşleri İ düzelttim. Buraya geldim, kendilerini aradım. Hasan Tahsinin karısı telefonla konuştum. Fakat bunlar ba- na sattıkları halı başkasına satmış- Jar. Ben Yanyaya gidiyordum. Beri durdurmak için bu iftirayı yaptılar. Benim onları tehdit ettiğim vâki de- gildir. Bilâkis bu kadar alacağım var- dır. Bundan #onra Ali Vasfi dinlendi, o da kimseyi tehdit etmediğini jift- raya uğradığını söyledi. Dördüncü suçlu Osman da hiçbir şeyden haberim yoktur,, dedi. Burdan sonra hâkim, dosyayı tet- kik etti, Bu şebeke ihbarlarmda Ha- san Tahsinin devletin 1,436.000 Hira- sını dolandırdığını iddin ediyorlardı. Hâkim, suçlulardan Enis Fahret « tin, Abdullah Hulüsi ve Ali Vasfinin ecnebi memlekete kaçırılması ihtima- lini nazarı itibara alarak tevkiflerine karar verdi ve Osmanı serbest bırak- tı. Bugün suçluların evrakı sorgu ile | cinayet işlenmiştir. Ja mış ve sonra da mahkemeye Y | sından Bay Vehbi, dün ansızın bir| X İjonunda düşerek başı kalorifer boru. Nİ sundan yarılmıştır. Tabibi adli En. X İver Karan; iptidst tedavisini yaptık- 1 Bi ç Bir Günde 155 Suçlu ve Davacı Dün meşhut suçlara bakan müddei umumi inuavini Hikmet Sonel, saçlu | ve davacı, sıfatile tam 155 kişiyi din- ledi. 1997 senesinde şimdiye kadar bu müdelumumiliğe bu kadar alâka- dar müracaat ettirilmediği için sene- nin en yüksek mürseaat rekoru kı- rılmış oldu. Dünkü şikâyetlerin bir çoğu gezin- ti ve eğlenti yerlerinde bilhassa Flor- yağa ve Florya yolunda geçen hâdi- şelerden doğmuştu. Müddetumumi / hâdiseleri tetkik etti. Ieap edenleri mahkemelere gönderdi. Bazılermi de | barıştırdı, FASULYA ÇUBUKLARI ÇALDI CEZALANDI Bakırköyünde Filipin bahçesinden fasulya çubukları çalan Hikmet, dün Sultanahmet sulh birinçi ceza hâki- mi tarafından bir ay yirmi gür hap- se mahküm olmuştur. Mahkemede Bir Âza Baygınlık Geçirdi Asliye İkinci ceza mahkemesi aya- | baygınlık geçirmiş ve mahkeme sa- tan sonra kendisini Cerrahpaşa has- tanesine göndermiştir. r Köpek Yüzünden Cinayet Balye, (TAN) — Yenikavak kö.| yünde bir köpek yüzünden feci bir Mehmet oğlu Ali ile Yunus isminde iki gene, ayni köpeğe sahip olmak id- diasında bulunmuşlar, Ali av tüfeği- ile , Yunus ta balta ile biribirlerine hücum etmişlerdir. On beş yaşında. ki Etem oğlu Hakkı “bunları ayır. mak istemiş, fakat Alinin tüfeğinden çıkan kurşunlarla ölmüştür. İki kav- gacı da yakalanmıştır. bükimliğine verilecektir. Bir yanlışlığı tashih Dünkü nüshamızda bu Şebekenin meydana çıkarıldığını Yâzarken bir yanlışlık olmuştur, Hâdisede davacı ve şikâyetçi vaziyetinde bulunan Ba- yan Feride ile B. Tahsin ve B. Seyfi suçlu gibi gösterilmişlerdir. Halbuki, şebekenin meydtna çık - maşmda bunların şikfiyet Ve mlra- castlarmın büyük yardımı olmuştur. Bu yanlışlığı düzeltir ve özür dileriz. Eski Karısını Öldürdü Tarsus, (TAN) — Bürada bir a. dam iki kadını öldürmüş, bir erkeği yaralamış, kendisi de yaralanmıştır. 'Tabakane mahallesinden Ömer oğlu 2 yaşında Nuh, Ebülhadi köyün den Kamer isminde bir kadınla ev. lenmiş, sonra ayrılmıştır. Buna rağ- men Nuh, 5$ yaşmdaki Kameri kis. kanır ve onun kasabaya gelmesini is. temezmiş. Kamer, akrabasından ve Kürtmü- sa köyünden 28 yaşında Sadettinle, | Hamdinin dükkünmda kebap yerkön içeriye Nuh girmiş ve tabanca ilen. teş etmiye başlamıştır. Kamer öl- miş, Sadettin yaralanmıştır. Kebapçı ve müşteriler tabancasi- | nı elinden almak İsterlerken Nuh ta ayağmdan vurulmuştur. Altı ay hapse Mahküm oldu Gemlik (TAN) — Mustafa ismin- de biri güpegündüz Naciyenin evi. ne tecavliz etmiş, etirmii meşhut ka» İnununa tevfikan hemen muhekeme İ edilmiştir. Mustafa, Naciye ile evle- neceği söylemi "İşse de Naciye ken- disini tanrmadığını beyan eylemiştir. Hükim Bayan Muazzez, Mustafayı al t ay hapse mahküm etmiştir. Karısını Yaraladı Bozöyük, (TAN) — Kazamıza bağ li Pazarcık nahiyesinin Doğanlar ma hallesinden Hasan oğlu Mehmet Çö- ken karısı Fikriyenin kendisine iha- net ettiğini sezmiy ve bu zanla onu bıçakla birkaç yerinden yaralamış. tr. Hâdisede öldürmek kasd! görül. mektedir. Fikriye Eskişehir hastane- sine gönderilmiş, kocası tevkif olun- muştur. Hayırsever Bir Kadın Öldü Bergama, (TAN) — Noterlikte tanzim ettiği vasiyetname ile eşyasi- ni ve mücevherlerini hayır kurumla rına terketmiş olan Turabey mahal lesinden Bayan Zehra ölmüştür. Bu hayirperver kadının eşyası Tayyare Cemiyeti namma satılmış, 300 lira kadar tutmuştur. 51 dizi inci, 11 parça elmas ve zim- rüt küpe ile yüzük ve iğneden ibaret olan mücevherat Kızılay ve Çocuk Esirgeme Kurumu menfaatine satr- E Kadr, bütün bu patırdılar aramda kendlüizün > yalnız kaldığını, hiç kimsenin kendine taraftar ol- hissediyordu. © Hacı bile, o kadar hararetle bahsettiği vakayı, u- 'dainizin ne alâkası var? inkâr edecekti. Hattâ yüzbaşmın teessiifü. pü bile Üzerine almak istemiyordu: Yüzbaşı Bey, gözünü seveyim dainiz bu bapta akşaka çtmedim. Meyanelerinde cari olan bir hüdi- yandırdı: elik Tekin sıkılmıştı. Mübahaseyi kesmek İsti ordu. Başımı eğdi. Düşünmeye başladı. Bu cansıkıcı Bisafirlerin bir an evvel gitmelerini bekliyordu. Bu irsattan istifade eden Kaymakam: — Sizi de.. şey. rahatsız ettik Refik Bey. #ekerlemesile ayağa kalktı. Refik. oturmaları i- biç bir teklifte bulunmıyarak: Estağfurullah. Biyer ek kalktı, kapıya kadar geçirdi. Yolda Kay- akam her nasılsa şakeyn yeltendi: “Yüzbaşı Bey tekin olduğu halde Hâkim Efnedi petleri pek tekin değil. Bir daha beraber çıkma- Haci Efendi. “Diye gülümser gibi yaptı. Kırk yılda bir ettiği bu ağn boşa gitti. Çünkü Hacı somurtuyor, Kadı başmı iğa Sola Sallıyarak dudakları oynatıyor, ikisi de özüne cevap vermiyördü. Yüzbaşı onlardan on dakika sonra çarşıya indi. deni aradı, bepsi kltipte ajans bekliyorlardı. Erdö- Hi bir köşeye çekerek olanı biteni anlattı ve: Birader, dedi. Sen Kadıya kabahat bulma İş Hacının başı altından çıkıyor. Erdenle Vergici bunun üzerine biribirine bakıştılar ikisi birden: Kı — Hımmmm... "Dediler. Yüzbaşı bundan birşey anlamadı, Vergici- » baktı, Vergici Erdene baktı. Erdenin gözlerinde 'akat mânası gördü, Yüzbaşıya: —KA-GUNDUZ Öğle Nesriyatı: Saat 12,30: Plâkla Türk musiki 12,50: Havadis, 13.05: Muhtelif pi ma 14,00: Son. Neşriyatı; Saat 18,30: Plâkla dans musiki 19,30: Konferans: Emnönü Halkevi Sosyal yardım şubesi namına, Dok- tor Galip (Sosyal yardım ve öynek- leri). 20,00: Belma ve arkadaşları ürk musikisi ve halk Ömer Rıza tarafin. dan arapça söylev. 2045: Cemal âmil ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları (saat ayar). 2115: Radyo fonik dram (KARMEN). 22,15: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün Programı, 22,30: Plâkla sololar, ope- ra ve operet parçaları, 23.00: Son. Ginüin Program Özü Senfoniler: 2140 Viyana: Senfonik konser (Çaykovaki). Hafit Konserler: 7,10 Berlin kısa dalgası: Plâk. 730: Orkestra, 730 Bükreş: Musi ram. 9,20 Paris kısa dalgası; .Plük. 9,45: Keza. 10,30: Kaza, 11.50 Keza. 13 Paris kısa di : Konser, 13,10 Bükreş: Romen halk "musikisi, 14,15 Paris kısa dalgası: Konser. 15 Prag kısa dalgası: Lehar'ın operetlerinden parçalar. 15,25: Hafif musiki (Yay resmi geçidi) 16,25 Prag kısa dalga“ sı: Klâsik balet musikisi. 18,45 Mos- kova: Karışık konser. 19 Varşova: Koro ve hafif opera musikisi. 1903 Biikreş: Eğlenceli plâk musikisi. 20,35 Bükreş: Mandolin orkestrası. 21 Lüypzig: Bando muzika, 21,40 Ba ri: Karışık musiki. 2140 Prag kisa dalgası: Eski balet musikisi. 22,10 Varşova: Mizahi şarkılar. 22,15 Lâyp #g: Tenor #opran, bariton, orkest- ra. 22,25 Prag kısa dalgası: Hafif musiki, 22,45 Bükreş : Hefif musiki nakli, 23 Varşova: Babriye bandosu, 23,30 Viyana: Yerli musiki. Operalar, Operetler: 19 Moskova: Bir operet piyesini nakil, 21 Peşte: “Şönbrun orgları, İ- simli radyo operati. 21,25 Bükreş : “Ey,, isimli radyo opereti. 22 Roma: Rossini'nin “Barbler de Seville, o » psrası, 22,05 Prag kısa dalgası: Ope- ret musikisi (Franz lehar). 22.30 Rennes: Oporadan nakil, Oda Musikisi: 18 Varşova: Şrammel kuarteti. 23 Milâno, Florans, Triyeste: Oda, musikisi konseri, Resitaller: 15,30 Roma kısa dalgası: Çift vi- yolensel konseri, 1610 Roma kısa dalgası: Piyano, sopran. 18,30 Roma kısa dalgası; Şarkılar. 20,15 Varşo- va: Piyano refakatile keman konse- ri. 22 Milâno - Torino - Florans; Fantazi şarkılar. Dans Müsikisi : 22,25: Peşte. 24.15: Italyan Istas- yonları, ——— m —— YENİ NEŞRİYAT YURTTA MUZİK — Vücut bul- masina çalışılan Türk müziği ve müs sik kültürü için çok eleman kazan - dırmak maksadile konservatuar mu- giimlerinden M. Hulüsi Öktem tara fmdan yazilan bu kitap intişar et- miştir, Hangi Emiş anne — Emiş işte. Unuttun mu oğul? Onların yeğeni. Ne kadar dalmişsm. — Peki, ne istiyormuş? ı — Ben ne bileyim? Birşey imi yazdracakmış, Bir, şey mi söyliyecekmiş ?. Göndereyim mi?, Ne olur, des diğini yaprver, ayıp olmasın. Oğlunun saçlarını okşıyarak: — No. 48 — — Mademki bu kadar dost ve Samıynsın, öyle ise sende bizim istihlüma girdin gitti... — Nasıl istihkâm?. — 'Tedaflii ve taarruzi kuvvetlerimizin istihkâmı... Yüzbaşı hayretle bakıyordu. Erden kalktı, masa- nın başma gitti, Vergici, bütün meseleyi Refik Te- kine anlstti. Sonra Erdenin yanma geldiler, Vergici! dedi &i: — letihkâmımızın çevirme fırkası kumandanı Re. fik Tekin Beyi takdim ederim. Uçü de elele vererek uzun uzun görüştüler Bir Genç Kız Sevince Erden, eniştesinin bu vicdansız ve fesatçı hareke. tinden çok sıkıldı. Kasabadaki mevkileri itibarlle de bu, pek çirkin dir hareketti, Kendilerine çok yakm- dan nisbeti olan birisinin, böyle en bayağı tezvirlere kalkışması izzeti nefsini de incitiyordu. Bu adamm maksadı ne? Basit ve her zaman ve her yerde olabi. len bir aile işini siyasi bir kalbe dökerek #leme mâs, kara olmaktan ne fayda var? Eğer böylelikle Erden! ürkütmek, bu suretle Güneri çekip almak istiyorsa, bu: pek çocukça, gülünç birşeydi. Deli bir Kadı ile kı- libik ve mızmız bir kaymakamı &let etmekte hiç mâna yek. Bari yapılan müzevirliğin, hakikate biraz te mas eder mahiyeti olsa... Günerin zorla alınacağı. dan ürküyorsa, ve bu, ihtimal dahilinde olsa bile, memlekette uyandırdığı dedikodulara elbette kendi. si de ehemmiyet verecekti. Gençlik, delilik ve sersemlik demek değildir. Eniş- tesinin bu hain ve kahbe hareketinde, Günerden, kendisinden, Dünbelek zade İşinden evvel bir nankör- lük gördü. Bugünkü Haci Zeynullah Efendi Hocanm dünkü temeli, babası değil mi, Yalnız mideye sit de- ğilr belki bütün hayata ait nimetlerin yekinu Abbas Efendi merhumun avucundân çikmistir. Küfranm, eniştesinin kalbinde bu kadar Sağlam ve derin bir yer buluşuna hayret etti, Babasma karşı, mezarının di, binde gösterdiği bu nankörlük yanmda, kendi mese- Tesi hiç kalırdı. Beş altı sene evvelki eniştesi, bugün bambaşka bir mahiyetle karşısına dikilmişti. Demek küçükken görülen şeyler, büyüdükten sonra mahi, yetlerini değiştiriyorlar, yahut görüşün, kavrayışın yaşla bir münasebeti var. Evvelce ne kadar halük, ka- dir bilir ve samimi idi, Halbuki şimdi, Ya bunu nine, #i duyarsa. Zavallı kadın yıldırrmla vurulmuşa dö- ner, Meseleyi yüzbaşt ile Allden başkası bilmiyordu. Kimseye ağızlarını açmamalarmı ihtar etmek müna, sipti, Dedikodusu bol bir beldede, fki saate varmaz, anasmm kulağıma erişebilirdi ve kimbilir ne ilâveler, ne uydurmalarla.. çam Oğul, Emiş gelmiş, senden birşey rica edecek- iş. Ninesinin bu sözleri delikanlıyı dalgınlığından u- — Ha benim yavrum! Sevaptır. Şunun işi ne ise yapıver. Gönderivereyim mi? — Peki. Emişin ne işi olabilirdi? Tik geldiği günler zarfın. da bir iki defa görüşmüş, ondan sonra görememişti. Hattâ Alinin hemşiresi Melek bile, söylediği şeyleri bir daha tekrar anmadı. Her taraftan bir şüphe, bir mâna aramak mecburiyeti, ihtimal bunu da, o renkte gösteriyordu. Böyle karışık hâdiselerde hislerin al- danması pek kolay olur. Kızm tesadüfi bir bakışı, bir diğerinin ulu orta bir sözü, bir tebessiim, bir dudak büküşü ayrı ayrı mânaları taşıyabilir. Erden bütün bünları düşünmekle beraber yine uzun bir bahse meydan vermemek için ayağa kalktı, ceke, tini çabucak giydi. Biraz sonra dışarıya çıkacakmış gibi bir vaziyet takındı. Bu sırada ince, uzun boyfu, iri elâ gözlü, esmer güzeli Emiş kapının önünde gö- ründü., Dudaklarmda küçük bir tebessüm, gözlerin- de bir parlaklık vardı. Erden küçlük fiske darbelerile omuzunda, kolların, daki tozları süpürüyormuş gibi yaparak: — Büyürünüz Emiş Hanım, buyurunuz. Beni mi istemişsiniz? — Bilmem zahmet mi olur ki? — Ne zahmeti olacak? Birşey mi söyliyeceksiniz? Genç kız Erdenin bu teklifliliğinden sıkılmaya baş- ladı, Müphem birkaç kelime mırıldanır gibi oldu. (Arkası var)