No. 4 Evden Henüz Çıkmış'ardı. Karanlıklar Içinden Üç Gölge Fırladı, Alinin Üzerine Atıldı ve... “GHasan), birdenbire kalbine, bir avuç kızgın ateş atıldığını hissetmiş ti. Vücudu, zangır zangır titriyerek, derin bir melâl ve istirap içinde, o-| dasına çekilmişti, Felâket havası (Al), öğle namazına gitmek için &bdest alıyordu. Emektar cariyeler- den biri, ibrikle eline su döküyordu. Yıkama nöbeti sakal ve biyığına gelince, cariye gülümsemiş: — Ya, Emirilmüminin!.. Sakal ve bıyığın, günden güne güzelleşiyor. Demişti, (A)), derin derin içini çekmiş; | | — Senin o kadar beğendiğin o sa- kalla o bıyık; yakında al kan ile bo-! yanacak. Diye cevap vermişti. Cariye, titremişti. Bu sözlerin dehşeti karşısında nutkutu. tularak bir şey söyliyememişti. Fa- kat, —o da, tıpkı (Hasan) o gibi— albine düşen bir ateşle, doğruca arkadaşlarının yanma gitmiş. Göz- yeşlarile hıçkırarak bu vak'ayı hikâ- ye etmişti. O gün (Ali) nin evinde, muhtemel bir felâketin şeamet havası esmekte idi. Herkesin kalbine meçhul bir hü- zün ve elem girmişti. Her büyük hâ- diseden evvel insanların ruhu üzeri- ne çöken ağırlık, ( rin ehlibey - t üzerinede siyah kanadını ger. mişti, Kılıç ve hançerler bileniyor (Ali) nin evinde çarpan saf ve İ Hüseyin (Müzedeki bir resimden kopy: — Bu sabah, o vazifeyi (Hüseyin) İfa etmek isted — Pekâlâ. Yürl Kapmın yanımda, bir kümes var -| dı. Buhun içindeki kazlar,, bağrışını- ya başlamışlardı. | mutekit kalpler, bu gizli melâl ve is. tırap ile titreşirlerken, (Kuttame) nin evinde de, kılıçlar ve hançerle: bilenmekte idi, ; 4Karttame ört biyik cinayete ka, zırlananları teşci etmek için bizzat, mutfağa girerek onlara kendi elleri- le yemekler hazır etmiş... Cesaretle. rini arttıracak birçok gürler oku» gauş, menkibeler söylemiş. sahur vaktine kadar onları eğlendirmişti.. Ve tam, Küfe camilerinin minare, lerinde (münâcit) sesleri yükseldiği zaman: — Ey kahramanlar!. o (Rakka) çöllerinin topraklarmı alkanlara bo. yıyan altı bin kişinin ruhu; şuanda sizi görüyor. İntikam saati gelmiş . tir. Gidiniz., O altı bin ruhu şödet. mek için kılıçlarmızı ve hançerlerini. gi işletiniz.. Ele geçmeyiniz. Bana, muvaffakıyet müjdesi getiriniz. Demişti. Sokaklar, zifiri karanlıktı. Sokak kapısını bizzat (Kuttame) açmış. Bu üç kişi, üç bayal EİDİ, zulmetler içine kaymıştı » i Duvar diplerinden #ine sine git - mişler; (Aji) min evi civarmda birer kapmın önilne gizlenmişlerdi. Bu sırada minarelerden (Selâ) lar veriliyordu. Sokak aralarmda dola - san bir münâdi, uyuyanları uyan . dırmak için £ — Namaz vakti, &Y müslümanlar! Haydi, namazasa!. « Dive bağırıyor. Ve bu 8e8. Küfe. nin tenha ve karanlık sokaklarmda uza; diyordu - Bu Elabdi elindeki değneğini çarpa, ve böylece ba. a bağıra, (ANI) nin evinin önüne Di Ve burada, daha dik bir sa da ile: ii — Yann, Emirülmüminin!.. Na. az vakti., Haydi Daması Diye Banlemsi AİN Bu, eski bir us' ve ma Bu münâdi ,her sabahı bağırarak ge. Ur... (Al) ye seslenir. sonra, onun ö. nline düşerek ,yine nida ede ede, Ali Te mesçide kadar giderdi. (Şimdi, miinâdi seslenince, CAK) içeriden: Ş — Biz, Cenabıhakkın her emrine hazırız... Geliyorum. 5 Diye cevap vermisti. » ş Aradan, ayak sesleri ve şöyle bir konuşma işitilmişti £ , — Yü (Hasan)! Sen de mi geli. yorsun?. — Evet, baba!,, Bu sabah, mescide seninle gideceğim. — Fakat, senin, başka bir mesçit- (Ali) ye kapışı açmak Için önden giden bir cariye, kazları susturmak istemiş;, yerden küçük bir değnek Parçasi alarak kümese ilerlemişti. (Ali), derhai 'menetmişti “YA, Ride ri Onmaya ilişme iz. Ne diye feryat ettiklerini bilir misi, niz?.. Kazlar zeki mahlüklardır. Hâ- disatı vaktinden evvel keşfederler. Ve insanları ikaz etmek isterler. Demiş... Ve, cariyenin açtığı kapı- ya ilerlemişti... . Evvelâ; yüksek ve heybetli sesiyle besmele çekmiş; sonra, münâdiye #€ lâm vermişti: — Selâm. yâ, Maliki. — Selâm, senin üzerine olsun; Yâ| Emirülmümünin.. — Haydi bakalım.. Düş önümüze.| Münâdi elindeki değneği yere çar? MIŞ ve ; — Namaz vakti, ey müslümanlar! Diye bağırmış... Yürümiye basla - Hişt... Onu takip eden Ali de, kapi - dan henüz beş, altı âdım kadar U- zaklaşmamıştı. O arda, karanlıklar içinde üç göl Be fırlamıştı.. Korkunç bir #08: — Yâ, Al!,, Hüküm, ne ser ne 'de eshabınmdır. Ancak, Allahm. Diye bağırmıştı.. Ve bu üç gölge Alinin üzerine saldırmıştı. — Ali, hiç Fıkra: 4 Merhuma bir gün sormuşlar: — Hocam! Cenaze giderken tabuf mı?, İt. Lâkin elini kremin kabzasını koy İne inen bir darbenin tesiriyle kolu, TA ! İ YAZAN: ZIYA ŞAKIR beklemediği bu hücum karşısında, bir an şaşırarak elindeki âsayı ileri uzatmıştı, o Fakat âsa, şiddetle inen bir kılıç darbesi altnda parçalanmış ti. Ah, derhal kılrema davranmış - mıyr vakit bulamadan bileği üzeri - İ yanma sarkmıştı. Ayni saniye zar. fında üçüncü darbe başma inmiş. A- U, korkunç bir sesle: — Hay mel'unlar!.. Allahm kâbe- 1 yaktmız... | Diye bağırmış. cânilerin üzerine atrimış.. Karanlıkta bunlardan birini yakalamış. şiddetle yere çarpmış...| Fakat o anda, başındaki yaranın 1s- tırabma dayanamıyarak, kendisi de bihüş bir halde, yere yuvarlanmış , tı... Henüz kapıdan çikan (Hasan) karanlıkta bu boğuşmayı görür gör- mez: — Mel'unlar.. çekilin?., Diye bağırmış. hemen kiltemz: sr - arık ileri atılmıştı. Karanlıkta karan, üç gölgenin üstüne saldırmıştı Bunlardan, en geride olana bir kılıç savurmuş, yere yuvarlamıştı. Öteki- lerin de arkasından koşacak, tzerle, rine atılacaktı.. Fakat, babasının &- niltisini duyunca, elinden kıltemı at ii — Baba, Yâ, baba!,. Yoksa, kıy -| İdılar mı sana?. Diye, babasınn üzerine kapan . İ mış; hüngür hüngür ağlanıya baş- İ lamıştır Münâdi, daha (o ilk hilcum anında kaçtığı için, (Hasan), kanlar içinde İ yerde yatan “babasiyle yâpayaldız kalmıştı; “© - s y — Hüseyin. yâ, Hüseyin!.. Koş. babamız gitti. (Arkası var) 750 lira veriyoruz Hikâye ve resimleri karşılaştırma müsabakamız devam ediyor. Nes- rettiğimiz resimlerin hangi hikâ yelere ait olduğunu doğru olarak bulup bize gönderen okuyucula - rımıza 750 liralık ikramiye vere ceğiz. Kuponları kesip saklaymız. un önünde mi bulunmalı ardında N ———— Herkes bana doğru geliyor. Vs ziyeti kavradım... Kırbacımla, evvel kalabalığı otel haricine çıkardım. Al kattaki taraçaya indiğim vakit, Hele kumandanı, heyecandan okuyama dığı bir raporu bana tevdi etti. SÜkf netle okudum . Rapordan anlaşılıyordu ki; Hal hücuma ma - ruz kalmıştır Bu lun du dum otelin kapism - dan sağı zapa- rak yürlindü - güldürdü. Çünkü ben, Halebi muha faza etmeyi düşünüyordum. Akşam vakti idi. Bulunduğum yerden ileri ir çok adamların yere serildi - ini görüyordum . Bunlar, beni yalnız zannederek hücum eden zavallılardı... Ben; Ha- İ lep şehrinde - tabiri mahsusu ile - sokak muharebesini idare ettim. Hücum edenler, tamamen mağlüp ve münhezim olarak tart ve takip edildiler, Şehirde, vaziyete tama - men hâkim olduk. Sükünet avdet etti. Akşam, wakarrüp etmişti. Sokak muharebesini idare eteğim noktanın yakininde şoför bekliyor. du. İşaret ettim. Bulunduğum nok İ taya yanaştı... Otomobile binmeden evvel, Halep kumandanına emile - rimi ve talimatımı verdim. Verdi- ğim talimatta (esrar) olan şu nokta vardı: (Bu akşam, Halep ilerisindeki kuvvetleri geriye çekecöğim. Ya - rn Halebin garbişimelisinde, In - giliz ve Araplarla muharebe edece- ğim. Buna güre hareketinizi tan - zim ediniz.) Vakayi, dilediğim gibi cereyan etti. Ertesi gün, sabahleyin — be - nim kuvvetlerimin ric'at ettiğini zanneden Arap ve İngilizler, me- serretle taarruza başladılar. Ve» ta- rafımızdan alınmış olan tertibat ile mağlüp ve münhezim oldular... İşte orada, bu zafer neticesi olarak bir hat tesbit ve tahdit ettim. Ve, kuv- vetlerime ,gu emri verdim: — Düşman, bu batın ilerisine geçmiyecektir. (Nitekim, geçememiştir...) Atatürkün (fstiklâl Harbi) ni baştanbaşa dolduran şerefli men - kibelerinden birini diğerine tercih etmek mümkün değildir... Biz bun- lardan gelişigüzel bir hatıraya te- mas ediyoruz; bugünkü varlığımı- zı temin eden ve bizzat kendisi ta- rafmdan idare edilen (Başkuman- danlık Meydan Muharebesi) nin son sahnesini; gene onun lisanin - dan şöylece dinliyoruz: (— Çalköyü garbinde ve şima- linde patlıyan topların tarakaları- nr İsitivorum, Oradan vaziyeti dür- bünle tetkika uğraşmak, bana si kıntılr geldi. Daha ileriye, ateş ye- rine gitmek için, kat'i bir lüzum ve ibtivaç hissettim. O tepeyi gös- terdim: — Oraya gitmek lâzımdır. Buy- run, gidelim. Dedim (1). Otomobillere atladık. Bu tepeye gelen yola dahl! o: luk. Güzeriçâhi- mizin soluna, düşman mermileri dilşiiyordu. Dördüncü kolordunun fırkaları, şarktan garba, güzergâ- Hoca hiç durmadan cevap vermiş: — Işinde bulunma da neresinde bulunursan bulun! lied İl Lİ kle hımızi kat'ederek (o seri adımlarla #lerliyorlardı... Düşman kuvvetleri- ni, gündüz gözü ile tamamen ihata Boşkumandan Atatürk İstiklâl ve Kurtuluş harbini katandıktan sonre tahraman ordunun büyük manevro- larındon birinde, harekâta iştirek eden kumandan ve oskeri erkân ile bir arada Atatürkün emri: Düşman bu hattın. Bava) İstiklâl Savaşında Atatür ötmek ve düşmanın muannidane ettiği muharebe mevzile- ngü hücumlarile dahil ola - icei kat'iyeyi almak el - zemdi. Bunun için, bütün kıtaatın azami fedakârlıkla ilerlemesini ve bütün bataryalarımızm, hattâ mes- turiyete bakmaksızın, ateş mevzi - lerine girip düşman mevzilerini sar masını istiyordum. Yanımdaki ku- Mmandanlar, bu noktai nazarımı an. lar anlamaz, derhal ve en asabi bir Surette faaliyete geçtiler. Masttees- #üf şimdi ismini hatırlıyamadığım, yanımda bulunan kahraman bir sü- Yari zabitine birkaç kelime not et- tirerek düşman mevzilerini şimal- den saran ikinci orduya gönder - dim. Ve şifahen; burada, benden İşittiklerini onlara dâ söylemesini emrettim, Bu zabit, vazifesini yap- mış, ve birkaç saat sonra yanıma gelerek malümat ta vermişti. 11 İnci fırkanın kahraman kumandanı Derviş Bey, bizzat ileri atılarak bütün kuvvetile düşman mevaziine ilerliyordu, o Kolordu kumandanı Kemalettin Paşa, conuptan ve Karptan düşmana saldırdığı diğer firkalarına yeniden yeniye teşdit ve tesrii harekât için emirlerini İsal ediyordu. Ikinci odunun 16 m- cı ve 61 inci fırkaları, düşmanla ciddi muharebeye girişiyorlar; di - ğer fırkalar da ihata dairesini dar- lağtırıyorlardı... Bunları, görüyor - dum. Süvari kolordumuzun, daha garptan düşmanm arkasını kes - mek Üzere bulunduğunu, bana ha- ber getiren #livari zabiti söylemiş- ti... Arkadaşlar!,. Saatler ilerle - dikçe, gözlerimin önünde inkişaf e- den manzara, şu i Düşman baş- kumandanmın karşıki tepede son gayretile çırpmdığını görüyor gibi idim. Bütün düşman mevzilerinde, büyük bir heyecan ve helecan var- âr. Artık, toplarının, tüfeklerinin ve mitralyözlerinin ateşlerinde, san ki öldürücü hassa kalmamıştı. O - vadan, şimalden ve cenuptan biri. birini velyeden avci hatlarımız, guruba yaklaşan güneşin son şua. larile parlıyan süngüleri, her oan daha ilerde görülüyordu... Düşman mevaziini saran bir daire Üzerinde | Kumandanların Harp Hatıraları | N âlmiş olan bataryalarımızm ateşleri, düş» mevaziini, İçinde barınılmaş cehennem haline getiriyordu. Güneş, mağrıba yaklaştıkça, ateşti, kanlı ve ölümlü bir ktyametin kop- nak Üzere olduğu, bütün ruhlarda rissolunuyordu... Biraz sonra el - handa o büyük bir inhidam o Tacaktı. Ve, bek lediğimiz halâz güneşi, nin tulü ede. Iz Ve âman: ğu zaman ir bilmesi için bu dört yol ağzına a inhidam 4. tesadüf olu. ı k zimde. Bu inhi- <“w ilersinegeçmiyecek ix geldim. ler içinde vuku Bütün yolları. tutturmuşum. bulamlı idi Düşman tayyaresinden atılan bom Hakikaten Semanın karardığı balara, damlardan atılan bomba - bir dakikada, Türk süngüleri, düş » lar da inzimam ediyordu. Bu, beni man dolu #ırtlara hücum ettiler, Artık karşımda; bir ordu, bir kuy» vet kalmamıştı. Kâmilen mahvol » muş. perişan bir bakiyetüssüyü? kütlesi bulunuyordu. (Bu büyük zaferin ertesi güne ait hâtıra...) .. . Takriben zevalde idi kiş in su içinde, İsmet Paşa, ve Fevs zi Paşa ile buluştuk, Kırık kağnı arabalarının döşeme ve oklarına k, bundan sonraki vaziyeti mütalen ettik... Kazandığımız mey. dan muharebesinin, bütün seferi hi» tama erdirebilecek bir azamet ve &- hemmiyette olduğunda ittifak et » tik...) Büyük ise Başkumandan Atatürk İle onun sadık ve kıymettar iki mü» avini, bu fikir ittifakında çok bü « yük isabet göstermişlerdi. Çünkü dokuz gün sonra (İstiklâl Harbi), ferle hitama ermiş. emsalsiz Türk milleti, dört sene süren çetin bir imtihandan sonra, meden! din, yada yaşıyan millet ve devletlerin en şerefli safında yaşamak hakkını ihraz eylemişti. (Arkası var) (1) Atatürk bu gözleri, o sırada yanında bulunan Birinci ordu ku» mandanı ile maliyeti erkânına söyle » mMüişti,