2 Ocak 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

2 Ocak 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

he No.2 “ Yâlbni Melcem!. Sana Yardım Etmez de Kime Ederim, Bütün Dediklerini Yapmıya Hazırım!,, — Yâ, Kuttame!. Mesele, gayet basit... Islâmiyet, peygamberin z4- manmdaki saadet ve samimiyetin kaybetti. Araya, tefrika ve nifak girdi... Buna sebep olanlar da, başlı- ca üç kişi... Bunlardan biri, Şam Va- Wsi Muaviye. Diğeri, Mısır Valisi A- mir İbni Asi, Üçüncüsü de, Halife Ali... Bunlarm vücudu bir anda kalk- madıkçe, Islâmlar rahat ve huzur yü- zü görmiyecek. Harpler ve kıtaller yüzünden de Islâmiyet, kuvvet ve şev- ketini kaybedecek. Derin bir felâket uçurumuna sürüklenip gidecek. — Doğru, — Muaviye, dessas ve haris.. Amir Toni Asi, zalim ve hilekâr.. Ali ise, gahsan mertliğine, şecaatine, İlmine, irfanına, zekâsına rağmen bunlarla mücadele hususunda ehliyetsiz. — Çok doğru, — Sen zeki ve akılir bir kadınsm. | Muaviye ile Ömer Tbni A; Aliyi nasıl bir tuzağa düşürdüğünü bilir - sin. — Evet.. Hem de, çok iyisini bi - Jirim, — Aliyi bu tuzağa düşlirmemek | - çin kimlerin ortaya atıldıklarını da tabi! unutmadın?.. — Unutulur mu, hiç? — Ali, bunu takdir etmedi. xslâmi- yetin istikbalini tehlikede görenlerin gözlerini dinlemedi, Nehrivanda on- ların üzerine hücum etti, Rir çokları. nı kılıçtan geçirdi. — Doğru, — Orada.. Senin baban, Alinin kı- het altında can vermedi mi?, — Evet, -— Kardeşin?.. at yn — Ya, kocan?., — Evet. “İntikamının olındığını göreceksinl,, Kuttame, derin derin içini çekti, Kirpiklerinin ucunda yaşlar parlıyan | gözlerini, odanın nakışlı duvarların. da gezdirdi. Titriyen dudaklariyle, cümlesini ikmal etti: — Evet... Hepsi, orada kurban git * * tiler. — Işte, Kuttame., Şimdi, intikam saati geldi... Biz, bu üç adamm yü. zünden dökülen kanların intikamın; alacağız. Islâmiyeti, maruz kaldığı felâketten kurtaracağız. Kuttamenin gözleri, bir kat daha parladı. Abdilrahmanm gözlerini ka- maştıran o emsalsiz derecede güzel çehresinde, aci bir kin ve infia) EL - gesi dolaştı. Titriyen dudakları ara - gından: — Evet. Beyhude Yere dökülen kanlar.. Babamın, kocamm, karde.! #imin kanları... Bütün bunlar, benim kalbime aktı... Bu intikamı; ben dü. günmedim mi sanki. Fakat ne yapa. yim ki, âciz bir kadmdım. Bir şey ya. pamadım. Yalniz, göz Yaşlarımın ara. bir yardımdan kaçar mı?.. Söyle, ne istersin., Tok sen, benim kalbimde ölülerin intikamını — Alâ. Senden şimdilik büyük fe dakârlıklar bekliyecek değilim, Kut- tame... Evvelâ, bana iki yardımcı te- darik etmeni istiyeceğim. Bu, bir... — Kolay. Ikincisi ?.. — Ikincisi,. Ali, beni tanır, Tam katil günü ve saati gelinciye kadar ortada gezip, Alinin gözüne ilişme- Mmeliyim, — Bu da kolay. Evim, tamamiyle #enindir, Istediğin gibi yer, içer; rü hat rahat yatar, kalkarsm... Başka?- — Başka. Bir gey İstemiyorum! Kuttame, — Haaa... O halde, üçüncüsünü de, ben ilâve edeyim. "Eğer muvaffak olursan seninle evlenirim!,, Kuttame, birkaç saniye düşündü. Ac acı güldü. Sözüne devam etti: — Yâ, Ibni Melcem!.. Servetime Ye hüsnüne meftun olanlardan şim- diye kadar yüzlerce kişi, benimle :2- divaç etmek istedi. Bunların arasm. da nice kabile şeyhleri, nice mümtaz #ahsiyetler mevcuttu... Bunlardan hiç birinin teklifine iltifat etmedim, Hep- sine, red cevabı verdim... İşte; şu #8-| da, cenabıhak huzurunda sana Sö? veriyorum. Eğer Aliyi katle muvaf- fak olur da, benim babamın, kocamın sında boğuldum, kaldım. Diye mırıldandı. Abdürrahmanın başı, Kuttameye doğru biraz daha uzadı. Sözleri, âde. ta bir fısıltı halini aldı: — Kuttame,, Hiç mütcessif olma, O intikamın alındığını Eöreceksin, Ve buna, sen de iştirak edeceksin, , — Nasıl? ” — Nasıl mı?,, Anlatayım. Ben. A- mir.. Ve, Abdullahm oğlu Berk. U. çilmüz, o üç adamın katline karar ver. diğimiz zaman, kur'a çektik. Ali, ba. ha isabet etti. Kocanm yeğeni, Amir; “Aliyi öldürmek, o kadar kolay değil. dir. Küfeye gider gitmez. doğruca ie git. O sana yardım eder” i. Ben &e, doğruca sana geldim. Eğer bana yardım edersen, senden iki şey İstiyeceğim, Eğer bu işe girmek iste. Basi başka yere müracaat edece- — YA, Tbni Melcem!., Sana yardım stmez de kime ederim ,, Kalbi, baba- Ve kardeşimin intikamını alırsan; der| hal seninle evlenirim. Ve bütün ser- vetimi de uğruna heba ederim. Dedi, l Tani Melcem, aklından ve hayalin. den geçirmediği böyle bir teklif kar- #:smda, birdenbire sersemledi. Ne cevap vereceğini kestiremedi. Ve an- cak birkaç dakika düşünceden sonra: — Yâ, Kuttame.. Allaha ahtolsun.. Cehennemin bütün zebanileri karşi ma dikilse,, Onüme Kafdağından set- ler çekilse. Bütün vücudumun etleri, kemikleri liyme liyme kesilse: Aliyi öldürmeden geri dönmiyeceğim... El- verir ki, sen de sözünde ndönme. Dedi. Kuttame, derhal yüzünü kıbleye çe- virdi, Ellerini göğsünün üstüne koya- rak: — Işte, Yüzüm kıblede olarak Ak laha karşı ahtediyorum ki.. Kat'iy- yen sözümden dönmiyeceğim... Aliyi öldürdüğün kanlı kılıer getirip te ö- nüme koyduğun dakikada, seninle ev- Arası ver) YAZAN: ZIYA ŞAKIR (Müzedeki bir resimden kopye ; SAGLIK ÖĞYTLERI Çocuklara Noal gecesi hindi yemek, yılba- | şında bayanlara şeker götürmek, çocuklara da oyuncak hediye et - | mek yavaş yavaş bizde de iyi birer âdet oluyor. Hindi eti yağlıca, hazmi biraz 8- Bir olsa da, yılda bir kere, evde $8 ve eğlenceyle yenilince zararı el- bette pek az olur. Bu sene şeker bayramı yılbaşına pek yakın düş - tüğü için, şeker üstüne şeker ka - bak tadı verir, derseniz, bayramda kendilerine rahat lokumlu elvan $8 ker hediye ettiğiniz bayanlara yıl- bâşı günü kestane şekeri götürü seniz, emin olunuz ki, yine pek makbule geçecektir. Çocuklar için oyuncağa gelince, bakınız bu, bayramda da, yılbaşın- da da, daima pek İyi bir şey, hem de bir sağlık vasıtasıdır. Anneler - den bazıları oyuncağı yalnız, ç0- cuğun gürültü etmeden sessizce vakit geçirmesine, evin içindekileri rahat bırakmasına yarar sanırlar. Halbuki oyuncağın çocukların sağ- lığına da hizmeti çoktur. Oyuncağı olmıyan çocuk işsiz kalmış bir adam gibidir. Çocuk si- zi fazlaca rahatsız ettiği vakit onu kovarsınız, oyuncağı yoksa, gider bir köşeye büzülür, ne yapacağını bilemez; mahzun, kederli oturur, için için ağlar, Mahzunluktan, ke- derden çocuğun sinirleri nekadar bozulacağını, hasta bile olacağını, şüphesiz, bilirsiniz. Oyuncağı olan gocuk bu tehlikeden kurtulur. Za - ten, çocuklar kendilerinden büyük insanlarla ihtilât etmeyi sevmezler. Oyuncakları olunca onlarla oyn. mâyı analarının, babalarının ya - nında oturmıya, söze karışmıya tercih ederler. Hele hasta çocuklar için, oyun- cağın ehemmiyeti daha büyüktür. Kızamıktanı yahut başka bir bula» şık hastalıktan iyi olmuş çocuğun yanına, bulaşıklık devri henüz geç mediği için. kimseyi sokmazsınız. Fakat çocuğun oyuncağı yoksa yal nız başına ne yapsın? Sıkılacak, üzülecek, sinirleri bozulacak. Bula- şık hastalıktan kurtulmadan bir sinir hastalığına tutulacak. İ cuğun zihnini açmıya, ona birçok Hedef Daima Hedef Kışla bir Gönüllüler Karargâhıdır | çeriden Mehmetçi- gin sesi geliyor- du: Ey dağlar, ulu dağlar, Zaferin yolu dağlar! En kuytu sinemizde, Bin şeref dolu dağlar.. lay komutanı, kapıyı açar A açmaz, erler, hep birden â- yağa kalktılar, Daha ilk bakışta, bir bölük dersa- nesine girdiğimizi anlamıştım. Du- varda büyük bir kara tabta.. Ve sıraların Üstünde yanyana oturan Mehmetçikler.. Duvarlarda, gsyet muntazam çizilmiş memleket hari- taları... Bir ilkmektep dersanesi de ancak bu kadar temiz ve bakımlı tutulabilirdi. Öğretmen vazifesi gören subay, ders gören erler hakkında komuta- nin izahat veriyordu: — Bu gördüğünüz 26 kişi için- de; okuma, yazma öğrenmiş olarak gelenler ancak beş kişi idi, Içlerin- den sekiz kişi de harfleri, bir parça bellemişlerdi. Geri kalanlar, elleri- ne alfabe almış insanlar değildi. Kışlada, iki ay içinde harfleri bir- lestirerek kelime yapmayı öğren- diler, evvelce, harfleri bellemiş © lanlar da düzgün kıraat, yanlışsız manzume okuyabilecek bir derece- Hani LOKMAN HEKİM Oyuncak Oyuncağın fikir terbiyesine, ço - şeyler öğretmiye de nekadar yara- dığını bilirsiniz. Bir bebek, taştan olsun, mukavvadan yahut selialoit ten olsun, çocuk için âdeta bir 6$- ya dersi kitabı gibidir. Ona birçok şeyler öğretir. Bunun gibi oyun - Gak arabalar, gemiler, tayyareler, Zeplin balonları. Hepsi birer oşya dersi sayılmaz mı? Oyuncağın her çocuğun Yaşına göre olması lüzumunu, tabii, tak - dir edersiniz. Beşikteki çocuğa bi- raz gürültücü, parlak oyuncaklar alırsınız. Onun henüz iyice açılma» mış duyguları ancak onları duyar, Çıngıraklı, alacalı bebekler beşik. teki çocuğun daha ziyade hoşuna gider, z Çocuk biraz daha büyüyünce, mukavvadan, tahtadan yahut lâs tikten, ses çıkaran hayvan resimle- ri, havlayan köpekler, meliyen ko- yunlar ister, Bunlar çocuğu hem eğlendirir hem de ona tabiat dersi verirler. Çocuk daha büyüdükçe, artık on larla kanaat getirmez. Kız çocuk süslü fistanlar giymiş bebekler, © da takımları, mutfak takımları is - ter, Erkek çocuk makineli, yürüyen atlar, arabalar, otomobiller, maki- neli şimendifer, elektrikle İşler şi- mendifer, makineli tank arabası is- ter. Oyuncakların pek çok faydaları. nın yanında, bazan zararları da olabilir, Kurşundan yapılmış oyun caklar çocuğu ( zehirliyebilirler, Selloloitten yapılmış olanlar parlı- yabilirler. Bunlara dikkat etmek lâzımdır. Mühim bir mesele de oyuncakla- rın boyasıdır. Bereket versin ki o- yuncak yapılan memleketlerde on- lara zararlı boya sürülmemesi için nizamlar konulmuştur. Kullanılmış oyuncağın zararını da kendi kendinize tahmin edersi » niz, Onu kullanan çöcuk bir has - talik geçirmiş olabilir, Vâkın mik- roplar bir kere kuruduktan sonra hastalık bulaştıramazlar amma, kullanılmış oyuncak başka bir co - ga nelidiç. akk X Mehmetçikler, temiz takımlarla süslü yemek mesosı başında Koğuş odusındu yazıya çalışun erler Ye gölatler! Ellerindeki kitabın rastgwe bir Rayfasinı açarak, önümde duran bir ere verdim: — Şurasını okur musun bize?.. Eski hocalar tabiriyle, saldır saldır okumuya başladı. Ve işin asıl şaşılacak tarafı, Mehmetlerin şive akaanlarını ,okurken, belli etme - meleriydi. Meselâ, hiç biri,“ yı “Ğ” okumuyordu. Yazımın durak yerlerinde durmayı, virgülleri atla- mamayı öğrenmişlerdi. Allleti o- kutma yolunda, bu çabuk ve kolay neticeyi, eğer millet mektepleri, bi- ze temin edememişlerse, erler oca- ği olan kışlalar, sağ olsun, Köyde okuyamıyanlar askere yazıldıkla- rı günün haftasında, hemen kale. me kâğıda sarılıyorlar. Boş zaman larının: büyük bir kısmını. okuyup yazma faalivetine ayırarak bir iki ay İçinde, adlarını yazacak; kısa- cümlelerle yazılmış bir kitabı oku. yacak kadar; işi ilerletiyorlar. K öşede duran tanladan yapıl- dek yarali savmesimmasi GAME lay çerayam earam meii sazan vi kaya geli Uyevimmıyu yas © Yay amaimama gk — bu heyir: teap m Komuldnım! — 2a, vu memesi 17 maaşla — V eti sany yu m rİİEKİ İz Gülcü Wes (asp g4 Wei gerin miallli Mucalet, yerinden fırladı, bir sü- TÜ Lana Mari ürünle, gellaki par” Mükuürini Çavucax Yulşurip v5) Yi buldu ve svca marlı, san Gir © Sir yakalamış gidi, sunsiki KUCUK liyarak (komuun) un onune De rasxtı, Komutan, bir başka ere (R) har- fini bulup getirmesini söylemiğu. Mehmet, âdeta kapalı gözle, (R) yi bulup getirdi. Bu tahta harfler, okuma yazma bilmiyen neferlerin çok işine yari” yor. Erler, kitapta, ancak resmini görebildikleri harflerle, böyle ku- cak kucağa gelince, şekillerini çar- çabuk kafalarınm içine çiziyorlar. Mehmedin bir hususiyeti de İyice bellediği şeyi, bir daha unutmama» sıdır. ersanede, henüz dilini düzel- D sememiş bir er gösterdiler: — Bosnalı Raşit oğlu Abdullah... Memleketten geleli henüz üç ay, olmuş. Bu müddet zarfında, türk. çeyi merammı anlatacak kadar öğ- renmiş. Şimdi de okuma, yazma öğreniyor. Anlattıklarına göre, talimden dö- ne” dönmez hemen bir köseye çe. kilir, kağıdı Kalemi eline alır, kitar binda gu.duyu hârllsden kelilug teşk eumiye çalışır. biğlada, aları muzama giren erlerin, bunca famliyet arasında O- i kuyup yazma öğrenmek için nasıl “gi vakit bulabıldiklerine şağmamalısı. mz. Orada, her işin, bir saati vardır. Boş geçen bir saniye, sanki kaybe dilmiş asırlık bir zamandır, Iş bö- o | Tümünün ne demek olduğunu gelip kışlalarda görmelisiniz. Orada her faaliyet, bir hedefe varmak içindir. Bütün bu hedefler bir araya gele rek, milli müdafaa mekanizmasını teşkil ederler, Kışlada, herkes, uykuya tahsis edilen saatlerin hari- cinde şuurlu bir makinedir. Bu şu» urlu makineler, vatan hizmeti için, tetiği çeklimiş bir silâh gibi hazır dururlar, # Kışlanın dört duvarı içinde ne o Ol varsa, bir demir at nala ve bira vuç arpaya kadar, ne varsa, hepsi Çİ millet malıdır. Mehmetçikler, bu millet malından, zerresinin ii dilmesini sevgi #çüklerin büyüklere karşı göte i saygı da, hep bu millet ma. vi korumak kavgusu, bir müş. terek ülkü halinde gizlidir. B ana,'bir gün gelir de kışla © nedir? dive sorarlarsa, ar. — ük çekmeden cevap verebil Kışla, yalnız bir erler karargihi değil. ayri zamanda bir gönüller * karargâhıdır. İtaâtten örülmüş, va. gife duv, le perçinlenmiş o bir zincirle biribirine bağlanan gönül lerin karargâhı... HASAN KOLONYASIİ 90 derecedir. Hakiki limon pi ve turunç çiçeklerinden ya- pılmıştır. HASAN ! osyonları ". o Pe mn Hakiki çiçeklerden alimi halis esanslarla yapılmıştır. ç NESRiN k i Kolonyave | Losyonları | Hasan kolonya ve losyonla. rının yavrusudur. Ucuzluğu ve nefaseti sayesinde bütün piyasayı tutmuştur. ğ Deposu: İstanbul, ara, | Beyoğlu, Beşiktaş, Ma

Bu sayıdan diğer sayfalar: