2 Ocak 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1937 Yılının Babıâli caddesinin kırk yıllık e- - Mmektarı hamal Tahir, daha doğru - su alışık olduğumuz adıyla - Tahir ağa . yeni yılın talihlileri arasında!. ? Haber alır almaz, kendisini bul - dum. — Nargilesinin başmdan yeni kalkmıştı . — Gözün aydın Tahir ağa, . — Allaha emanet ol begum! ğ — Eh... Paralara kavuştun artık.. 4 Gülümsedi: , — Ne diyek... Kısmetmiş işte!... Amma, bu kısmet, benim değil!... — Ya kimin?. — Bizim Hüseyinin.... — Hüseyin, ortağın mı? 0 — Hayır! Oğlum... Devresi günü, — melmeketten mektup aldım: Bir ço- — cuğumuz dünyaya gelmiş. Admı Hü. — geyin goduk diye bağa da yazdılar. ü Sen olsan sevinmen mi? Erkek — evlât... İftihar ettik hani ya... Der- - ken o akşam, bizim gayfedeki ar - kı.dışln.r ) — Gel, seninle ortaklaşa bir bi- — let alalım.. Olur da vurur! deriler. Vuracağımdan değil a, gönülleri — hoş olsun diye: l — Peki! dedik. Altı kişi, aramız- — da para topliryarak bir bilet âldık. Piyango çıkacağı kimin aklına gelir. — Derken, efendime söyliyem, piyan - go yerinden haber verdiler. — Tahir!.. Gel paranı al!.. Hey gözünü sevdiğim Allahı... Ga- — Fip kuşun yuvasmı, nasıl da yapar- gsın?.. Hemen koştuk. Paraları al- dık. Altı ortak aramızda paylaştık. — Ben bileydim, biletin hepsini alır - — dım. Amma, kısmetten ziyade ol - - Mmüyor. — Paraları ne yaptın? — — Birikmiş borçlarım vardı. Ha- — mal Tahirin borcu olmayıp ta kimin .'| — — Tam kırk sene!.. Babıâliye nin “en eski hamalı benim! — Bugünden Allah ile ahdettim. Her — ay bir piyanko bileti alacagım. Am- — ma, kimse ile ortak olmıyacağım. Her ' kes, kendi taliini bilsin.. Baht işi bu. Doktor Ofanidisin anlattıkları Beş yüz bin liralık büyük ikramiye kazanan Doktor Orfanidis'in evine pek kolay olmadı. “Doktor sıkı sıkıya kapıcı kadına etmiş: —İçeri kimseyi koymıyacaksınız ! — Fakat bizim arkadaşlar için, böyle Mm yasaklarım ne hükmü var.. — İçimizden biri hemen şiddetli bir sancıya yakalanmış vaziyetler alarak pıdan içeri daldı: Arkasından da Bq altı kişinin apansızın karşısına ğıhıım Doktoru şaşırttı: — — Siz kimsiniz? -— Gazeteci olduğumuzu öğrenince: — — Aman, dedi, Fica ederim, beni 'e süküt hakkı olarak bize çikola 'ta ikram etmeğe kalkıştı. Aramızda — beş dakika kadar süren bir münaka- |gadan sonra, doktorun nihayet dilini —— Piyangodan kazanacağımı hiç üuyordum, diye söze başladı am bu para bana mesleğimi unuttur- acaktır. Bilâkis, hekimliğe daha & sarılacağım. Belki ileride Avru- ıya bir tetkik seyahati da yaparım. 'bam eski Osmanlı meb'uslarından anidis Efendidir. Benim de ga - n babam gibi memleketime bağlı adam olarak kalmaktır . — Orfanidis ailesini istikbale ait tat- tasavvurlarile başbaşa bırakarak İlk bahtiyarları neler anlatıyorlar? İşte bu da küçük yeni zengin Bir Yunan gazetesinin garip neşriyatı Atinada Eleftros Andropos- adile çıkan gazete, bugünler, her neden - se İzmiri diline doladı. Aklı sıra, İz- mirin iktisaden ve sağlık bakımın - dan kötü vaziyette olduğunu gös - termiye yelteniyor. Rakamlar, ken- disini en kahir şekilde tekzip ettiği ve tutulan istatistikler, Atinada mu kim muhabirin röportajlarındaki a- çık yalanları yüzüne çarpıp durdu- duğu halde, Eleftros Andropos bu garip neşriyatına devam ediyor. (Eleftros Andropos) un İzmire gönderdiği Türk aleyhtarı muhar - ririn kim olduğunu bilmiyoruz. Fakat öyle sanıyoruz ki, bu muharrir, A - tina sokaklarında mevzu kıtlığına uğramış bir adamdır. Ve İzmire, hiç şüphe yok ki, ayak dahi atma - mıştır. Bunun böyle olduğunu, hakikate tabantabana zıt olan garazkârane yazılarına bakarak kolayca kestiri - yoruz. Eleftros Androposun son nüs hasında, yine baştanbaşa yalanlarla dolu bir İzmir röportajı çıkmıştır. Garezkârlığı evvelki — yazilarile meydana çıkmış olan bu muharrir Eğe mıntakasında yedi sönedenberi büyük iktisadi buhran hüküm sürdü ğünü bu sene üzüm, incir ve tütün mahsulünün pek bereketli yetişmesi ne rağmen müstahsilin belini doğrul tamadığını ve en az iki sene üstüs- te bu seneki gibi mahsul istihsal e- dilirse belki o vakit buhranın zail olacağını yazdıktan sonra bu seneki üzüm mahsulünün 85 milyon, İnci - rin 28 milyon ve tütünün de 32 mil- yon kiloyu bulduğunu ve bunların yarısından fazlasının satılıp memle- kete 34 milyon lira girdiğini bunun- la beraber de tüccarın vaziyetinin yine düzelmediğini yazıyor. Garezkârlığı pek aşikâr olarak şu rakamlardan da anlaşılan muharrir, bir de ahalinin pek sıkıntılı ve ke - derli olduğunu göstermek için bu se ne Ramazanın ilk haftasında eski ramazanlarda olduğu gibi ahalide neşe ve hareket görmediğini yazı - Türkiye inkılâbinın mahiyeünden büyük bir gaflet içinde bulunan bu garip muharririn hâlâ eski Rama - zanları araması, garezkârlığınm bi başka nümunesidir. Yunan matbuat idaresi, komşsu ve dost bir memleketin umumi durumu çıktık.. Şe!aboddm GÜNGÖR lli 5 hakkımda bu kadar cahilce yazılan yazıları görmüyor mu? ilk Avrupa Trenimiz (Başı 1 incide) yolları umumi müdürü Ali Riza Erem de şu nutku söylemiştir: “— Bu hattın ehemmiyeti herkesce malümdur. Binlerce Istanbullunun bu raya toplanması da bu ehemmiyetin bir delilidir. 936 senesinde Afyon — Antalya hatlarımız Kuyu da Aydın hattı ile birleşti. Malatya — Sıvas hattı He- kimhana vardı. Irmak — Filyos hattı Çatalağzında ilk kömür kaynağına erişti. 64 sene bu memlekette kazançtan başka bir şey düşünmiyen Şark demiryolları da nihayet elimize geçti. Trakyanın kal- kınmasına, Cümhuriyetçi, halkçı bir işletme teşkilâtı olan Devlet Demir- yolları bugünden itibaren el koymuş oluyor. Büyüklerimizi saygı ile anmayı bir vazife bilirim.,, Alkışlar Arasında Eski Şark Demiryolları memurların dan biri de yazdığı şiiri okumuştur. Bundan sonra istiklâl marşı çalınmış ve marş bitince yeni lokomotif ve va- gonlardan tertip edilen katar alkışlar ve tezahürat arasında hareket etmiş tir. Bu trenle Devlet Demiryolları Umu mi Müdürü Ali Riza Erem, Hattın Mü dür Vekili Salâhattin ve diğer zevat ta ayni trenle gitmişlerdir. Eski şirketten Devlet Demiryolları kadrosuna geçen memurlar dün ön- lerinde Mızıka olduğu halde Taksim cümhuriyet âbidesine giderek çe - lenk koymuşlardır. Yollarda Tezahürat İstanbul ve Edirneden hareket eden trenler güzergâhtaki bütün is- tasiyonlarda, bilhassa Çorlu ve Al- pulluda büyük tezahürat ile karşı - lanmış ve uğurlanmıştır. İstanbul - dan ve FEdirneden kalkan trenler dün akşam Edirne ve İstanbula gel- mişlerdir. Devlet Demiryolları Umumi Mü- dürü Ali Rıza Erem, Nafıa Vekili Ali Çetinkayanın selâmlarını Trak- yalılara bildirmiştir. A © Anadolu demiryollarının devlete intikalinin bugün onuncu yıl dönü - mü olmaktadır. On sene evvel bu- gün, yani 928 yılında Anadolu - Bağdat demiryolları devlet tarafın- dan satınalmmış ve satımalma mu - kavelesi imzalanmıştı. On yıl içinde Türk şimendiferciliği evvelden tah- min edilemiyecek kadar büyük bir terakki ve inkişafa mazhar olmuş - tur. Bir taraftan yeni demiryolları yapılırken diğer taraftan memleke - tin mevcut ve hepsi ecnebi şirketler elinde bulunan demiryolları da sa - tınalmmıştır. Devletin şimendifercilik işini ilk ele aldığı bugünün yıl dönümünde Sark Demiryollarının devlete intika- lirmes'ut bir hâdise teskil etmekte- dir. Simdi yalnız ecnebi kumpanya- lar elinde cenup demiryolu kalmış- tır ki bu da hudut vaziveti dolavısi- le tabildir. Türk topraklarında de - miryolları kâmilen devletin eline geç miş bulunmaktadır. Edirne istasyonunda Edirne, 1 (TAN muhabirinden) — Devlet Demiryollarmım ilk treni bu sabah saat 8,20 de buradan İstanbu. la hareket etmiştir. Bu münasetbet- le istasyon donatılmış, bütün Edir - neliler bu büyük sevince iştira ket - mişlerdir . Trenin hareketinden evvel bir me- rasim yapılmış, nutuklar söylenmiş ve tren halkm sürekli alkışları ara - sında istasyondan hareket etmiştir. Tren Yunan topraklarmdan geçerek Pityon istasyonuna vardığı zaman, bir Yunan müfrezesi, selâm resmini ifa etmiş ve mahalli idare memurla- riyle halk Türk trenine büyük sevgi tezahürat göstermişlerdir. Devlet Demiryolları umumi Mü - dürü Ali Riza ve maiyeti bu kece İs. tanbula hareket etmişlerdir. Ara istasyonlarında Edirne, 1 (TAN muhabirinden) — Devlet demiryollarının ilk treni yeni lokamotif ve vagonlardan müteşek. kil olduğu halde bütün ara istas - yonlarında halkım coşkun tezahüra. tiyle karşılanarak uğurlanmıştır. Tekirdağından gelen bir heyet tre- ni Muratlıda, Kırklareli heyeti Al - bulluda karsılayarak uğurlamıslar . TAN YU Milletler — , Cemiyeti ve Biz (Başı 1 ncide) Bizim bir mümessil ve müşahidi- miz işe karışmadıktan sonra bitaraf müşahitler ne yapacaklar? Fransızlarım bir taraflı olarak gösterdiklerini görecekler, söyledik- lerini dinliyecekler... Bir taraftan da yumruk altında bulunan Türk hal- kınm dertlerini ortaya dökmemesi için elden gelen her şey elbette ya- pılacak. Böyle bir vaziyet Türk milleti için çok teessürle karşılanacak bir vazi- yettir. Gazetelerimizden birinin bu müşahededen doğan teessürleri, en son ihtimale kadar ifade etmesi çok tabil görülmelidir. Hukuki ve siyasi davamız Millet- ler Cemiyeti muhitince kayıtsızlıkla karşılandığı ve Fransanın hazırladı- ğı diplomasi oyunu sonuna kadar devam ettiği takdirde Milletler Ce- miyetinden çekilmeyi bile göze ala- dağımızı ifade etmek, Milletler Ce- miyetine karşı kurulu bir husume- timiz bulunması gibi bir manaya kat'iyyen gelmez. Türk milletinde, Milletler Cemiyeti hakkında bir ta- rafgirlik varsa bu tarafgirlik şiddet- le Cemiyetin lehinedir. Tam dostluk izim maskeli — hiçbir işimiz yoktur. Düşündüğümüzü s0- nuna kadar söyleriz. Dost olduğu- muz memleketlere karşi candan dostuz. Üstü kapalı, yarımyamalak bir döstluk tanımayız. Fransa ile de tam dost olmak is- teriz. Bu sebeple, Fransanın bizim- le hiç danışmadan Suriye ile bir mu- ahede aktetmesi, 1921 muahedesin- deki taahhütlerini tanımaması, Türk bayrağına benzer bir bayrak sahibi olmasını 1921 de kabul ettiği — bir Türk halkını 1936 da Suriye boyun- duruğu altına koymıya kalkışması, Suüriyede bir Mâkedonya yaratmıya teşebbüs etmesi bizi cidden mütees- sir ediyor. Bizim Fransadan istediğimiz 1921 anlaşmasını tam şümulü ile hatırla- masından ibarettir. Milletler Cemi - yetinden istediğimiz, Türk halkının mukadderatıma tamamile sahip — ol- mak hususundaki tabii hakkının tanınmasıdır. Bu tabit yolda yüründüğü müd- detçe biz Milletler Cemiyetinin ka- rarlarına göre hareket etmeyi en büyük vazife biliriz. Hüküm verecek heyet, hakkaniyetin iptidaf esasları- na riayet etmişse onun hükmünü kabul edip etmemek Meselesini mü- nakaşa bile etmeyiz. Bütün endişe- lerimiz en iptidaf esasların, bir ta- rafım lehine olarak ihmale uğrama- sından ibarettir. Böyle bir ihtimal mevcut olmadıkça bizim de Milletler Cemiyetinin bir kararı karşısında gücenerek Cemiyete arka çevirme- miz ihtimali yoktur. Ahmet Emin YALMAN Bigadiç Nahiye Müdürünün Evi Soyuldu Bigadiç — Nahiye müdürü Hay - reddinin evine geceleyin kimse bu - lunmadığı bir sırada hırsız girmiş, 1200 liralık kadar eşya çalmıştır. K aratumanlı Akboğa Dünden başladığımız Ercüment Ekre- hafta- nın üç gününde okuyucuları- mıza vereceğiz. İkinci tefrika yarınki nüshamızda çıkacaktır. "Karatumanlı Akboğa" yı Cu- ma, pazar ve çarşamba gün- itibaren — neşrine min bu nefis romanını leri muntazaman okuvacaksı- nNız, dır. Ayrıca, Çorluda da bir karşıla - ma merasimi yapılmıştır. Uzunköp- rüde Edirneden giden üç kişilik bir heyet ilk karşılaşmayı şehir namıma yapmıştır. Tren, Edirnelilerin içten tezahüratı arasında gece 20,15 te E- dirneye vâsıl olmuştur. Bu münase - betle istasyonda bir merasim yapıl- mış, nutuklar söylenmiş ve İstanbul- dan gelen heyet otomobillerle alınma- rak belediyede misafir edilmişstir . Fmislerdir. Hataylı kardeşlerı- mize bir ikaz sesi (Başı 1 ncide) Antakyada cereyan eden mezalim ve haksızlıklardan, reva görülen gayrikanuni hareketlerden bahsede- rek bu işin derinden ve inceden İn- ceye tetkik edilmesini heyetin vic - danlarından beklediklerini, Milletler Cemiyetinin yüksek otorite ve sem - patisinin mutlak surette muhafaza edilerek Antakyadaki Türklerin e - hemmiyet ve dikkatle dinlenmesini, çünkü orada bulunan müstemleke memurlarımın birçok tazyik ve ter - tiplerle murahhaslarla temasa gir - meleri ihtimali olduğunu söylediler. Murahhaslar cevaben Antakyalı - larm gösterdikleri bu nazikâne ta - leplerin tamamen gözönünde tutul - duğunu, bitarafane tetkiklerine hiç - bir kuvvetin müdahalesi imkânı ol- madığını, her Türkü dinlemek için her fırsati hazırlıyacaklarını, bütün bundan müsterih olmalarını söyle - diler. Gene Antakyalrlar heyetten bir ricada daha bulundular. Bu da An- takya ve havalisinde Suriye ve Fran sız memurlarının Alevi diye hitap edip Türk kütlesinden ayrı tutmak istedikleri kütlenin tamamen Türk olduklarını ve bu kütlenin eşki Hi- titler olduklarmı ve hattâ mezartaş- ları tetkik edilince Alevilerin nasıl saf Türk kütleleri olduklarını göre- ceklerini, Araplarm bu Türk kütle- lerini hiçbir zaman Arap camiala - rından Saymayıp daima hakaret et- tiklerini, son zamanlarda mahsus maksatlarla bu kütleleri Türklerden ayırmak için Arap camiasından say mıya kalktıklarını söylediler ve ayni Antakyalılar, tetkik heyetine seya - hatleri sırasında yaptıkları bu mü- ||racaatin asla bir tezahürat mahiye - tinde görülmemesini ve kendilerini ne zaketle kabul etmelerinden dolayı te- şekkürlerini sunarak ayrılırken heyet Antakyalılara: “Türkiyede seyaha - timiz sırasında hiçbir tarafta — hiç bir suretle bizi incitecek bir tezahü- rat görmedik. Bilâkis her yerde sem pati ile karşılandık. Bu müracaat ve konuşma da bu nevıdendır" de- . Dünya Gazeteleri Sancağa Dair Neler Yazıyorlar? Dünya gazeteleri, Antakya mese . lesinden büyük bir alâka ile bahse . diyorlar, Bilhassa Alman gazeteleri meselenin bütün teferrüatına sütun . larında yer vermektedirler . Völkischer Beobachter, Yahya Bey Hasan imzasiyle neşrettiği bir maka. lede diyor ki: 'Sancağa hâkim olan devlet ,geçilmesi çok güç olan Ama . nos dağlarını elde etmiş demektir. A, manos geçidi Adananm kapısıdır. Antakya ise Suriyenin kalbine açıl - mış bir kapıdır., , Kolnişe Çaytung, Türkiyenin Ha Kenderun limanı üzerinden İran ve Jrakla muvasalaya kıymet verdiğini yazıyor , Hayale dayanan müftalealar İsviçrede çıkan Bund, Fransızların neşrettiği yanlış malümata kapılarak Sancağın istiklâlini istememiz, Mua , hedelerin yenibaştan tadili meselesi . ni ortaya attığmı, Milletler Cemiyeti üzerine revizyon kâbusu çöktüğünü, böylelikle Yakm Şarkta revizyon ha. reketinin devam ve sirayet edebilece. ğini yazıyor. İsviçre gazetesi diyor ki: “— Suriyenin İngiltere ile Fransa arasımda taksimi Picol muahedesiyle kararlaşmıştı. Cihan Harbi esnasın . da bu muahedenin İtalya lehine ta . dili vadedilmişti. Habeşistan seferinden sonra İtal . yan gazeteleri, İtalyanım Suriyedeki menfaatlerinden vakit vakit bahsetti. ler. Bu talepleri şimdi tekrar edebi. lirler. Bu itibarla Türklerin emelleri İngilizleri de hayli endişeye düşür . müştür.,, İsviçre gazetesi, tamamiyle yanlış malümat üzerine mütalealarına de . vam ederek Türkiyenin dünyanın bu. günkü nazik vaziyetinden istifadeye çalıştığını, belki de bir veya iki dev- letle anlaşma yaptığını ileri sürüyor; bir taraftan da Türklerin Boğaziçini ellerinde tuttuğunu, mühim bir mev . kileri olduğunu yazıyor. Repübliğin mühim bir yazısı Fransiz gazetelerinin çoğunda basma kalıp dostluk lâkırdıları ve Fransız resmi görüşü etrafında yazı. lar vardır. Yalnız Republigue gazete. si. Suriye idaresinin Antakva halkı vinde kabil olacaktır., 2-1-887 ee için ne demek olacağını gözönüne ge. tirebiliyor. Bu gazete diyor ki : | “Suriyeden Fransız askerleri ve — memurları ayrılırsa akalliyetlere men sup kimseler kendilerini bekliyen âki. betin ne olacağmı pek iyi takdir et. mektedirler. Maroniler, Türkler ve Durziler, Suriyeli adı verilen kimse . lere itimat etmiyorlar. Bunlar asırlardanberi biribirlerile çarpışmakta ve karşılıklı bir nefret beslemektedirler. Bu milletler, Şam hükümetinin istiklâl sahibi olunca e. line geçecek kuvveti sulistimal ede . ceğinden korkuyorlar. Bütün bu.lar Türkiye Cümhuriyeti Türklerinin Sancaktaki vatadaşları için yaptıkları hareketi izah eden şeylerdir. İskenderunun, zengin Türk Kilik . yasının tabii limanı olması, meseleye bir kat daha vahamet veriyor. Türk. ler davalarında musırdırlar. Milletler Cemiyeti Türklerin haksız olduğuna dair hüküm verirse general Seligors. kinin vaktiyle Vilnaya karşı yaptığı harekete benzer bir hareketten endi. şe edenler vardır . Şark ahvalini takip edenlerin gözü- ne çarpan bir nokta var. O da Suriye milletlerinin iki bin seneden beri hiç bir zaman müstakil olmadıklarıdır. Halbuki istiklâl ve hürriyet güçlükle yetişen nazik çiçeklerdir. Irk ve din itibarile mozaiki andıran bu muğlâk —— memleket, sekenesi arasındaki müca. İ deleleri bertaraf edecek hâkim bir kuvvete muhtaçtır. Osmanlı İmparatorluğunun suku- tundan sonra Fransanın büyük rolü başlamıştır. Eğer Fransa bu rolün- den vazgeçerse işe kimler karışmıya» caktır? Kemalin Türkleri, Mussoli- ninin İtalyanları, Hitlerin Almanları veyahut İbnissuudun Arapları müda- —— hale edebileceklerdir..,, Suriye boyunduruğu Oevre gazetesi şöyle diyor: “,.. Bu noktada Atatürk lâf dinlemiyecektir, Atatürk sancağın Suriye boyundu- ruğu altına girmesini istememekte. | dir. Atatürkün arzusu Sancakta me- selâ Danzig rejimine benzer bir- jim kurulması ve ha;ta Milletler Ce- miyetinin mürakabesi altında muh- tar bir idare tesis edilmesidir. Ankara Türkiyesi, eski Osmanlı İmparatorluğunun eczasından — olan dost memleketlerle menşeleri pek az malüm, şümulleri hudutsuz muahe- deler aktederek Yakın Şarkta muaz- zam bir vaziyet iktisap etmiştir.Garp memleketleri bunun farkımda bulun- muyorlar. Türklerde izzetinefs yara» sı derindir ve devam ediyor. Türk- ler, Fransız — Türk dostluğunun küsufa uğradığını açıkça söylüyor- lar. Bu meselede Türk şeref itibarı başlıca yer işgal ediyor, fakat hâkim olan mesele, İskenderun limanının bir deniz üssü sıfatile mevkiidir.,, Türkiyenin dikkati Deutsche Diplomatische Politische Sancak meselesini mevzuu bahsede- rek Türk . Fransız ihtilâfının mev« zuunu teşrih etmekte ve her iki ta « rafın da noktai nazarını yazmakta « dır, Gazete, bilhassa şunları kayde- diyor: | #« Sancak mmtakasınm Suriyeden ayrılması için Türkiyenin ileri sür - düğü talep dikkat ve itina ile yapıl- mıştır. Türkiye, bu mıntakanın şim- diye kadar haiz bulunduğu şekil ve hukuki vaziyet çerçevesi dahilinde garantilerin takviye ve teyidine mu - vafakat edecektir. Fransa ile diğer mandater devletler Türk talebini e- sas itibariyle haklı buluyorlar. Fa » kat prensip mülâhazalariyle bu ta- lebin 'tahakkukuna itiraz etmek lâ « zım geldiğini sanıyorlar. Halbuki, bu gibi hak ve talepler, artık reddedil- memeli, nazarı itibara almmalıdır. Bu, bir terakki eseridir.,, hi Fransanın endişesi Frankfurter Zeitung'un Paris mu- — habiri, Hatay meselesine temas et « — tikten sonra şunları yazıyor: « . Pransa, Türk talebini is'af ile Arap âleminin husumetini kazana * cağını düşünmüş ve bu takdirde Su- riye nasyonalistlerinin yeniden — bir isyan çıkarmalarından korkmuştur * Maamafih, Türk - Fransız ihtilâfı “ nım halli, 18 kânunusanide toplana * cak olan Milletler Cemiyeti konse 9

Bu sayıdan diğer sayfalar: