RR NN İL | İ ve. Ge sı, m ae “i minin “ M.B Bi ee e Ms Ba Ka Be De 22 . MEM 2-1-7 mea TAN K ,— ... “aasasaşaakişeikeee i Çanakkale harbinin heyecansız bir günü ve safhası yoktur. Biz bunlardan bir gününü daha alıyo- ruz: — 28 Temmuz günü... Anafar- talar muvaffakıyatımın en şanlı saf basi, bugün tecelli etmiştir. 25 ürk tarihinin bu altın sayfa sını yaratan Büyük Kahra- buğünün hatırasını da göyle or: ma anlat — Hareket, fecirle beraber baş- lıyacaktı. Hiç bir tüfek, top ve bom ba patlamaksızın, süngü ile düşman Üzerine atılınacaktı, Muharebe yor- gunluğunu hiç olmazsa telâfi ede- rek ertesi gün hücum anında zin- de bulunabilmek İçin çadırımda yalnız kaldım. “Fakat buna imkân var mıydr?.. Birçok sebeplerle, bir çok zevat yanıma gelmek mceburi- yetinde kalıyordu. Ayni zamanda, bütün grup cephesinin muhtelif kı. günlürmdan heyerarirraporlar ai yordum. Geceyiy işte bu.tarzda ge- “girmiştim. (Bugünün büyük © kahramanı harbin tafsilâtını verirken, çok bü- yük bir tevazu gösteriyor; gahsma taallük eden kısımları, mesküt ge- giyor. Bunları, biz anlatalım; | Atatürkün tasavvur ettiği hü. cum, tam saat 4:30 da fecirle be yaber başlıyacaktı. Atatlirk, ma. iyetinde bazı kumandanlarin harp hattıma gelmiş: hücumun başlama. 61 dakikasını beklemişti... Fakat, o dakika geldiği halde, hücum ge, dikmişti. Halbuki bu teahhür biraz daha uzayacak olursa, ortalık ta. mamen açılacak. Hücum kıtaları düşman tarafından görülecek.. Ka- adan ve denizden yağdırılacak ateşle, müthiş bir telefat verilecek, Belki de bu hücum büyük bir felâ- Ketle neticeleneeckti... O anda A. tatürk, hayatınm en mühim heye. canlarından birini hissetmişti. Der. hal, oradaki kumandanlarla bera» ber, hilcum saflarınm önüne geç. mişti. Askerlere hitaben, (düşma, nın, kaçmıya hazırlandığını, fakat buna müzande edilmiyeceğini) söy. ledikten sonra: — Bunun için; ben, ileriden kır. baç sallıyarak işaret Vereceğim. Hemen, hepiniz düşmana atılacak, Binız. Demiş, düşman siperlerine doğru şürüyüvermişti. Işte bu (an) dA, tarihin pek en. der kaydetti bir kahramanlık hüdi. sesiydi, Atatürkün elinde bir kırbaçla düş man siperlerine doğrü Yürüdüğünü gören askerler, derin bir heycanla titremişler; gözlerini bütün kuv. vetleriyle ona dikmişlerdi. Ve, ölü. me karşı bu kadar pervasızca yürü. Yen bu eşsiz kahraman ârkrsm- dan koşmak için vücutlarmı birer Yay gibi germişlerdi. Yata karanlık içinde, Atatür. A kün kırbacı havaya doğru Yükselmişti, Ve bu kırbacm ucu, koca bir kahraman kütlesini hare- kete getirmiye kâfi gelmişti. Hücum dalgası, dayanılmaz bir kuvvetle düşman siperlerine çarp Muşti. Süngüden geçirilen cesetler, syaklar altında kalmıştı. Siperle- umandanların Harp aaa eee, | BAŞKUMANDAN ATATÜRK BİR MANEVRADA "TAN" gok güzel bir anket hazırladı: Büyük kumandanların harp ha- fıraları... Tarihin her devrinde kahraman ve büyük asker olan Türkün er meydanındaki şehametlerini anlatan bu hatıraları okuyucularımız herhalde pek büyük bir alâka ile karşılıyacaklardır. Bu hatıralara girmeden önce, yeryüzünün en büyük kumandanı olan Atatürkün Canakkale hatıralarını neşre bügün de devam ediyoruz: rin haricinde, boğaz boğaza kanlı bir mücadele başlamıştı. Ortalık Aağarmıya başlarken, artık o mm. taka; bir cehennem halini almıştı... Düşmanın; . karadeki ve denizdeki bütün imha vasıtaları, bu sahaya sevrilmigti, Adi tüfekten, 38lik deniz toplarma kadar bütün düş- man silâhlarının yağdırdığı muhte- lif cins mermiler; sağanaklı bir yağ mur haline gelmişti... İşte o zaman, hücum kuvvetleri arasında bulunan Atatürk, göğsünde giddetli bir sad- me hissetmişti. Yanında bulunan bir'süvari zabiti; — Etendim!.. Vuruldunüz. Demişti. Fakat, böyle bir hâdisenin asker arasında şüyu bulmasını tehlikeli gören Atatürk ,derhal onun ağzını eliyle kapamış: Diye mukabele etmişti... Evet.. “.eemaeaneeeaasasitenemasi Anafartalarda Hatıraları Bir şarapnel misketi, Atatürkün göğsünün sağ tarafına İsabet etmiş ve delmişti noktaya kuvvetli Fakat, bir mucize, o kanadını ger- miş; Atatürkün ceketini delen bu misket, yelek cebindeki saate tesa- düf ederk, onu parçalamakla kal- mış, daha ileri geç nemişti. # şte size, bir hatıra daha. İ “em dd, her kumandan nasip olmu; kadar gerefli bir hatıra. (Kireçtepe) düşmandan istirdat edilaişti. Fakat bu mevkie fev - kalâde ehemmiyet veren düşman (3 Ağustos) günü, pek faik kuv- kargı taarruza ender ve vetlerle geçmişti. Atatürk, bu taârruztü'da yendi. buraya ği saman" geçeni höyecanlı bir Hitı- Göyle anlatiyor: (Arkası var) rayı — am Resim: 2 Fıkra: 2 Bir gün komşularından biri Hocaya gelip odun taşımak için eşeğini istemiş. Hoca: — Benim eşek sizlere ömür öldü. eşek anırmıya başlar. Sesi işiten komsu ha geli; — Bre Hocal İşte senin eşek sağmış YA! Anırıyor? deyince Hoca hiddetle: — Yahul Torba kadar sokalımla benim sötüme inonmazsın da eşeğin sözüne inanırsın Sen ne garip adamsın! cevabını vermiş. Büyük Eğlenceli Müsabakamız “TAN” ın hazırladığı büyük eğ- lenceli müsabaka (başlamıştır. Bu müsabaka şu şekilde olacaktır: Hergün gazetede Nasrettin Hoca- ya ait bir hikâye ve bir resim çıka- caktır. Resimlerin altında bir hikâ- ya bulunacaktır. Bu hikâye, resme âit değildir. Müsabaka 30 gün süre- cektir. Resim ve hikâyelere birer numara konacak, kariler bunları kesip toplıyacaklar ve ay sonunda her resmin hikâyesini bulup birleş- tirecek, hikâye ve resimlerin numa- ralarıni yazarak bize göndetecek - lerdir. Kusura bakmayın.. derken içeriden Müsabaka kuponu No. 2 Bu arsada hergün bir de kupon neşredilecektir. vu kuponlar da xe- lerek ay sonunda birlikte gönderi- lecektir. Bütün resimlerin hikâye - sini doğru bulanlara 750 liralık ik- İ ramiye verilecektir. Bu ikramiyeler şu suretle dağıtılacaktır: Bütün resimlerin hikâ ni bu- lanlardan bir kişiye 200, bir kişiye 100 ve bir kişiye de 50 lira nakten verilecektir. Bundan sonra 100 kişi- | da atları bulunacaktır. Keza en çok ye 250 lira kiymetinde muhtelif he» İdiveler tevzi edilecektir. — Sabık Kral 1 a Edvard'la Madatrn Simıpsom'uırı Hakiki Aşk Romanı Kral, Madam “ psona Kimsenin Valiis Diye Hitap Etmesine Tahammül Edemez Eğlencelerine gelince: Kral sürek avına bayılır. Fakat tahta çıkınca bu en kıymetli zevkinden vazgeçmi- ye mecbur oldu. Ailesi ve nazırları böyle bir sporun kralın hayatı üze- rinde çok tehlikeli olduğunda ittifak etmişlerdi. Fakat Fdvart atla koş « manın ve buarada bir boru sesi işitmenin hasretini acıyla duyardı. Şu muhakkaktır ki Eâvart bir yere yerleştiği anda muhakkak çatısın - sevdiği tayyare ile meşgul Olacağı süphesizdir. Ve kısa olsun, uzun ol- sun bir seyahate çıktı mı, tayyareye sadece yolcu gibi değil, pilot olarak ta bin muhakkaktır. ZEVKLERİ K” golfe bittabi çok merak - lıdır. Fakat daha ziyade bu- bu heyecan için oynar, Yoksa me. hir bir oyuncu değildir. Doğrusunu söylemek lâzımgelirse gayet fena bir oyuncudur. Tenis, av onun İçin en iyi vakit geçirecek (vesilelerdir. Kış sporları içinde Wallis'in âksine olarak skiye bayılır. Babasinm çok sevdiği yat yarışları onu hiç te alâ- kadar etmez. Onun için beynelmilel yat yarışları münasebetile Amerika. gideceği hakkında çıkarılan şa- yinlara pek inanmamak lâzımdır. En ziyade tercih ettiği spor avdır. Avdan bahsedildiği zaman gözleri parlar, burun delikleri açılıp kapa - nır, Senki hayalen bir ti Sırma vurmuş gibidir. Bir gün bana: — Ah benimle bir cava gelseniz! dedi.» Şüphesiz İngilterenin. gisli âv sahalarını düşünüyordu. Dük dö Windsor bahçe İle uğraş- masını, bir bardak Burgonya şarabi nı, hökkabazlığı sever. Hattâ hokka- bazlık yapar da pek muvaffak maz. Düşündüren kitapları tercih eder. .Çilin kafasmı kedi müstesna olmak Üzere bütün #ıcak kanli hay- vandarı, kızarmış bıldırcını, kendisini güldüren â- damlardan ziyade düşündüren adamları sever. Kralin kolalı gömleklerden, çok pişmiş öküz etin- den, Wagner'in operalarından, mürallikten, hiç es- prisi olmıyan hi elerden, soluk şeylerden nefret eder. Bir kere Wagner'in operslarından birinde ha- ur bulunuyordu. Wallis kendisine kalmak israr ettiği halde o, ikinci perderin yarısında bıraktı çıktı. KRALIN SAHSİYETİ « şte Sekizinci Edvardın Kral olarak değil insan İ © Olarak şahsiyetini göstermek isterim. Kendi şahsi mülühazama gelince, vakıa bunun kendisince ehemmiyeti yoktur, fakat Kral Edvardı çök görmüş ve onu yakından tanımış olmanın verdiği cesaretle bunu yapabilirim. Hakikaten, Wal mpson'un müstakbel kocasını bütün balis Amerikallar bir As olarak tanıyacaklardır. Sekizinci Edvard artık bir Kral değildir. Bu bir Kaç kelimenin arkasında pASIİ bir facia ve ne hazin bir aşk saklı, Benim hesabıma burada daha başka, daha derin bir facia ve bir tahakkuk var, Senelerce İmparatorluk sevgili Veliahtinin evlenmiye karar vermesi için dua etti Tam dualar kabul oldu, Kral evlenmiye karar verdi, bu sefer onuKrallıktan vaz- geçmiye mecbur ettiler. Bundan daha derin bundan daha tuhaf bir facia olabilir mi!,, İngiltere Krali Se- kizinci Edvard bugün Kral değildir. Binlerce sene sonra Edvart'la Wallis'in aşkları, Antuvanla Kleopatra'nın, Romeo ile Jülyet'in, Na- polyon'la Jozefin'in aşklarından daha sz meşhur olmıyacaktır. Fakat yarınm tarihini bugünden yazx- mak mümkündür. Ve bu tarihi hergün gazetemizin ilk sayfasını gözden geçirirken ferkina varmadan yaşıyoruz. GÜLMEK yal Sekizinci Edvart Wallis'e bakıyordu, Göz- lerinin içinde bir alevin parladığını gördüm. Yüzünde de fazla bir ışık vardı. Hayatta asla böy- le biribirlerinin içinde gayet derin bir surette kay- bolan iki mevcut tasavvur edemiyorum. Gözlerime inanamıyorum. “Kalbimin ne hissettiğini anlatmak Istemem, Fa- kat şurasına işaret edeyim ki bir kralm omuzlarına yüklenen yük daima çok ağırdır. O kadar ağırdır ki bu şersit altında bunu benim için taşımak im- künsizdir. Edvard'ın bu sözleri hâlâ kulaklarımdadır. Ne - kadar insani konusuvordu. Mrs. Simp:on ve samimi arkadaşlarından Mrs. Ersking “Madam Simpson beni güldürmesini biliyor, di- yordu. Fakat nasil bir güneşin bulutlu ve yağmun lu bir semayı birdenbire aydınlatıp mavileştirdiği gibi, kralın gözlerini parlatan, derin aşkı bilmiyen- ler, bu Sözleri biraz saf bulurlar ve büyük ve asi bir dramın arkasında ne sakladığını bilmezler. DOSTUM VALLİS! U heşe, bu can sıkıntısını, sevince kalbetme- B Blu bilmek Wullisin bir Daşka Gazlbesdir, Eavartla Wallis arasındaki dosüugun bir Döşk& esası daha vardır; Kuvvetli bir arkadaşlık, müşte” rek zeyzler, ve bilhassa beraber bulünmanın Zevki ve Wailis, Edvart için bir gurur, Edvart Wallis için bir başka gururdur. Mudam Simpson, hiçbir iftihar hissi duymadan der kı: Impurutorluğu ouerhangi bir eriten dah çok tanır, Bdvart mir gün, bir gece evvel gördüğü prulesyonel bir dansuzüen bahsediyordu. — Ah, diyordu, unu dans edersen bir görseydi- niz. Ne enfes oynuyordu. Ve yüzü sanki o âkşümki musikiyi hatırlıyormuş gibi parladı. Eâvart, Madam Simpson'dan bahsederken dalma “Dostum” der. Ve ona birisinin “Wallis” demesiue asla tahammül edemez, derhal itiraz eder, Ne kadın ne de erkek böyle bir lâübaliliğe tahammül edemez” ler, Kadına gelince, şahsı hakzında ne söylerlerse söylesinler onu bir defa bile bir krala “Haşmet « maap!” hitabından başka bir sözle hitap ettiğini duymamıştır. Fakat “Haşmetmeap!” sözünü © ka- dar şefkatle telâffuz eder ki, bu “Dostum” demek» ten daha caziptir. İkisi de herhangi bir şeyle fazla alâkadar olurlar, Yalnız bunun İkisi tarafından müştereken yapılma» #t lâzımdır. Beraber dans etmesini, beraber gezme- sini, beraber bahçede uğraşmasını severler, Bir cumartesi günü öğleden #onra Belveder şato- suna Madam Simpson için bir manikür çağırılmış- tı. Londrada hikâye ettiklerine nazaran bu mani- kürcü şutoya gelirken yolunu kaybetmiş ve hususi bahçeye düşmüştür. Kral, ayağında lekeli bir pan- talon olduğu balde bahçedeki çimenleri biçiyor ve düzeltiyordu. Wallis te kamış bir koltuğa oturmuş, ona bakıyordu. Gelen kadının birdenbire şaşırdığını görünce krali — Kulak asmayın! diye bağırdı ve tekrar işine devam etti N (Arkası var)