22 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

22 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

22-10-0938 Elli üç senelik bir irfan yuvası daha Ankaraya gidiyor: Mülkiye mekebi “MÜLKİYE, ne Zaman ve nasıl kuruldu? sal Bilgiler Okulu, yahut 'es- Mülkiye Mektebi... Niha- Harbiyelilerin açtığı yoldan ler de geçip gidecekler. A- na Ankara, bütün ışıklı kafaları Ka- Badı altma topluyor 2 Mülkiyenin Jetanbuldan ayrılaca- Eı şu günlerde, mektebin kırk yıllık hocası Aynizade Hasan Tahsini hâ- tırladım. Birkaç dakika sonra, büro- sunda emekli mülkiye hocası De kar- gi karşıya idik. de, söze şöyle başladı: ay gr... Tamam el- 1 üç senelik zi,, Gözlerimi İ yöyle bir kapadığım zaman, geçen ların hatıraları, beynimin İçinde birer birer canlanır gibi olur. Mek - tebimizin ilk yeri, pat türk İ sinde, şimdi kız Hsesinin | eski Bezmiâlem Valde Mektebi bina- sı idi Mülidyeye, © tarihlerde, yalnız Galatasaray mezunlarmı kabul eder lerdi. Sonraları, tahsili gören “aklim” hanla almağa başladılar. Açıl - sıralarda tahsil iki sene , Ve talebesi yoktu, Tik müdür ola - rak gelen zat, merhum tarihçi Ab- durrahman Şeref Beydi.. Maarif na» zırlığında da hatırımda kaldığına gö- âstik Sait Beyin babası ve rüşdiye efendilerini medrese im re, meşbur L Kemal Paşa vardı 1295 te mektebi, leyliye çevirdi - ler, Sonradan lise sınıfları da ilâve ederek tahsil müddetini beş seneye çıkardılar 305 tarihine kadar mektep ayni bi- nada kalarak tedrisata devam etti. Bu tarihte, b mektebe girdiğim gene, tahsll yedi e çıkarıldı. Muallimlerimiz arasında her ikisi Ge Harinei Hassa Nazırı olan Porta- kal Mikael ve Sakızlı Ohanes Paşa- lar, Evkaf Şürası Reisi Atıf Bey, A- li Şahbaz Efendi, devrin mühim gahsiyetlerinden idiler. Hele Atıf Be- # Yin Mecelle hocalığında eşi yörtü. Bir aralık, meşrutiyetie Adliye Nazırt olan Manyasi zade Refik Bey, nizamati zaptiye hocamızdı. Abdur- rahman Şeref Bey, tarih okuturdu. 824 inkılâbı üzerine mi nin prog Tamlarında mühim değişiklikler ya - pıldı. Ve bu ara, bir çok Yaliliklerde ve en son Dahiliye Nazırlığında lunan Celâl Bey, mektebe müdür 0- larak getirtildi. 4 i Ancak, itiraf etmeli ki, bir çok si- hükümetin mekteple ân bırakmıyor» iye yeniden yasi gaileler, du. 324 senet iye çevrildi. m mihddet yaşadıktan sonra, maşlüp Şükrü Beyin Maarif Nazırlı- ğı zamanında, lâğvedildi. Biz bu ha- beri almca, şimdi Adana mebusu 0- lan arkadaşım Ali Münifle birlikte, Dahiliye Nazırı Talât Beye koştuk. Mektebimizin lâğvından dolayı acı, acı şikâyette bulunduk. Talât Bey, bize şu cevabı verdi .— Gidip Maarif Nazırmı, görün!, m karışabileceğim işlerden Beye gidip ken- De mülkiyenin lü - xumsuzluğuns bir kere inanmıştı: —— Mülkiyede okutulan dersleri, un Hukuk şubesinde tale » beye görtereceğim!. diyordu, Biz, cevap verdik: ? Darülfünun, bir İlim yuvasıdır. ad ir yetiştirilir. Orada profesör ve e x Mülkiye ise, memur yetiştirmek mak » açılmış bir mekteptir. Bu iki si ve tedirsat tarzı büsbütün 3 Fakat yermedi. Maarif Nazırını, fikrinden vaz ge girtemedik. IKl YIL SONRA. Memleket, bu yüzden iki sene mül kiyesiz kaldı. Mektebin tekrar açıl - ması da şöyle olmuştu: Talât Bey, bir aralık Şark vilâyetlerimizde bir tetkik seyahatine çıkar. Uğradığı Yerlerin hangisinde biraz umran ©86- Tİ görmlüşse, araştırma yapar ve meticede bu Umran eserlerinden he - yüzde doksanının Mülkiye me- zunu kaymakam, mutasarrıf ve va-| Bilerin himmetiyle vücuda geldiğini öğrenir, münakaşalarımız fayda , Mülkiyeden yetişen tanınmış TAN simalardan bazıları: Adliye Ve- kili Saracoğlu Şükrü, Maliye Vekili Fuat Ağralı, eski Sadrazam” lardan Hakkı Paşa, Ordu Meb'usu Ahmet İhsan Tokgöz, Trab- zon Meb'usu Hasan Saka, Muslihittin Âdil Ali Münifle gittik. Bize İlk sözi — Mülkiyeyi lâğviyle hata ettiği -| mizi anladım! Demek oldu. Ve o gün, bizi m saslar üzerinde yeniden açılması için | hazırlıklar yapmağa memur etti İ Komisyon halinde toplanarak, bir İproje yaptık. 328 tarihinde açılan mülkiye, bu projeden doğdu. Ilk ay- larda şimdi Tıbbıadlinin bulunduğu eski Soğuk Çeşme Askeri Rüştiye - sinde çalışıyorduk. Daha sonraları, Aksarayda, Redif naklettik. Bir aralık, Kabataşa geçip Etem paşa konağına yerleştik, FP: kat orada da çok kalmıyarak, şimdi- , Yıldız sarayı “yaveran,, dairesini işgal ettik. MULKİYEDEN YETİŞENLER — Bana soruyorsunuz, Mülkiye Mektebi kimleri İBen de size sorayım: — Kimleri yetiştirmemiştir aca - ba?. Osmanlı İ yarım asırlık tarihine karışan sima- lar içinde okadar çok Mülkiyeli var ki, size hangi birini sayacağımı şa- şirıyorum: Eski Sadrazam Hakkı Paşa, Hari- ciye A Rifat Paşa, meşrutiyet | Maarif Nazırlarından Emrullah E- fendi, eski Dahiliye o Nazırlarından Reşit Bey, Maarif Nazırı Nafi Bey Mülkiye mezunu “idiler, Haydi eskileri bırakalım da, Cum- | huriyet devri ricaline geçelim: Adli- JYe Vekili Saracoğlu Şükrü, Maliye Vekili Fuat Ağralı, Moskova sefiri Zekâi, Millet Meclisi ikinci reisi Ha- san Saka, Başvekâlet müsteşarı Kemal, Maliye müsteşarı Faik, İkt. sat Vekiilefi müsteşarı Kurtöğlü Fa- ik, Divanı Muhasebat Reisi Seyfi. Ve dahâ böyle.bir çok maliyeci ve idareci adamlarımız, hep Mülkiye-- den yetiştiler , Matbuat âleminde tanman, Mül - kiye mezunları içinde de, bir zaman- lar H. Nâzım namiyle şiirler yazan, edebiyatı eedideci “Reşid. i ve “Kav galarım,, muharriri Hüseyin Cahidi, Serveti Fünun sahibi Ahmet Ihsanı erebilirim. imparatorluğunun son Avdetinde - bizi yanma. çağırdı:| Sonra, memleketin sirfan hayatı - Pas konağına) Ju hizmet edenlerden Muslihiddin Adil, iktısa tebin sağlam e- |? ından Bunlarm si - iyenin en eski mezi nlar birkaç kişidir. en başında şimdi Osmanlı Esi nm tercü Namyas Efendi amma yaşı sekseni bulmü: rım. Pek şakacı bir adan | — Azrail beni unuttu! der, durur. Namyas Efendiyle ayni senede mektepten çıkan Rüsumat müfet - tişliğinden mütekait Mehm. fik, Meclisi Maarif Reisliğinden müteka- it Hacı Rakım, es sefit valisi Suphi, Bursa valilerinden Azmi,, (98) senesi mezunlarmdan olduklarma göre, hepimizin eskile - ridir. Şimdi ,Cumhuriyet Merkez Ban - kası idarç meclisi relsi olan eski 18- tanbul Hariciye murahhası Nusretin de Mülkiye mezunu oldu meği unutmayım. MULKİYENİN İLK SENELERİNDE Vaktiyle Mülkiyeli gençler mek - tepten, ecnebi bir dili oldukça İyi öğrenmiş olarak çıkarlardı. Bunun sebebi, daha ziyade, Galatasaray me- nalarıydı yapan »da, tur sanı » söyle” Galatasar ci © vazife bulma- ğu başlayınca Mülkiyeye gelmez ok dular. Ondan sonra, Mülkiyede de Fransızca bilenler azalımağa başla - dı. Bizim zamanımızda, hiçbir musi- limin dersi kitapla okutulmazdı. Ho- calar, derslerini takrir ederler, de bunları not ederdik. Bizim sınıf |ta Ali Şahbazın hukuku düvel ve hu- kuku ticaret notlarını Hüseyin Ca- hit, Ohanes Paşanın iktısat dersi notlarını ben, hukuku idare notları ni ölen arkadaşımız Bedi Nuri, - gim- di Bağdat müzesi müdürü olan (Sâ- ti) nin kardeşi elbirliğiyle tutardık. Notlar, ertesi derste, bocaya gös- terilir, üzerinde tashihler yapılır, ve sonra mektebin litoğraf matbaasın - da basılırdı. Mektepte spor namma, en küçük bir hareket yoktu. Askeri bir inzibat “Jaramızda tertibat almış, Cezayiri Bahri | ay yllar, altında yaşardık. o Dersaneye bile tabur halinde gidilirdi. Mektebe de- vam son derece sıkı idi. Yoklama kaçaklarma İ Fakat bü tazyikler hürriyet içinde çalışmaktan âlıkoy- mazdı. Birkaç mühim vak'a hatırlarım Bunların birincisi, Peyamcı Ali Ke- malin başı altından kalkmıştı. Ali Kemal, birkaç arkadaşmı evine top lavarak parlâmento taklidi bir yapmağa yeltenmişti. Yıldız leri evi bastılar. Ali Kemal ve diğer birkaç arkadaşını da Halebe sürgün ettiler. İkinci vak'a 315 tarihine rastlar: Bir gün mektepte, hatırlayamadığım | bir zatin ruhuna mevlüt okunuyor - du, Abdülhamit, Mülk mak için mabeyin adan riyle, ipek fu & Talebe, bunu haber a ea, teneffüshâneye dağıldılar. dülhamidin gönderdiği şekerler, yaklar altnda çiğnendi. Fakat bu küçük isy ) çok pahalıya ma! O gün - den sonra, tazyik birkat daha arttı Şeker yak'asınm kurbanları arasın da Babanzade İsmail Hakkı merhu - mun bulunduğunu da hat Ve öyle sanıyorum ki, talebey ayak oldü kendisini mektep- ten tardetmişlerdi. EVRAKI MUZIRRE MÜVEZZİİ Ancak, ne ye tibdat düşmanlı zehürlerine W talebeye ni oluna, fettisi olan Tahsin Uzer o zamanki tabirle Mülkiyenin “evrakı m ji idi. Meşveret gazete - telerini, bulur buluşturur, gizlice ta- Tebeye dağıtırdı. Hattâ bununla da kalmaz o “varakpâre” leri mektep müdürünün masasına bırakmağı bi le Müdür Recai E- £oat sâamâr. Biraz| da güliba saraya mensupluğu vardı. Masasında Meşveret guzetesini bu « lunca adamcağız, hiddetinden ne ya- pacağmı bilmezdi. Hiç unutmam bir Ka ir « re” müv ecesi için camilerde halk ibadetle meşgulken saflar sina atılmak üzere bir tak; nameler hazırlamıştık. | Küçük mehtap fişeklerinin kılığı İiçine soktuğumuz bu beyannameler - bine doldurdu. İ yadan Yeni 2 beyan- | 2 Ma Yeni Zelanda - Avus. tralya uçuşunu muvaffakıyetle biti- “ren Jean Batten anlatıyor ge Batten, İngiltere ile Avustralya arasm- da 5 gün 21 saat 19 dakika uçarak bütün rekorları kırmıştı. Bu cessur genç kız, şimdi de yeni Zelânda ile Avustralya arasını 9 saat 30 dakikada uçmuştur. Bu uçuş 1800 kilometroluktur ve Tas. manya denizi gibi müthiş ve coşkun bir deniz üze - rinden yapılmıştır. Bundan başka Jean Batten bu uçuşla yeni bir rekor tesis etmiş oluyor. Tayyareci genç kız, New-Plymonth'tan, uçuş safahatını anla- tan bir mektup yazmıştır, Paris-Soir'da çıkan bu mektubu naklediyoruz: Seyahat nasıl başladı? müthiş saatle, Zeland mak yareciler, tekni: va yordu. Resmi me eçmem için zerin Çünkü tek motörlü m telgraf y tayı eket, edec saydı, Avustral, mentosu hususi müsaade olmadan her hangi bir tayyarecinin Avustral- isndaya müteveccihen hareket edememesi için bir kanun bis le çıkaracakmış. Bütün bunlar, be- a par “İni o kadar rahatsız ediyordu ki, ha- müen evvel, şöyle yazılmış bir kmaya karar verd ralya ile Yeni Zelanda ara « sında kaybolduğum tak md « dıma ne bir tayyare, ne bir gem gön- derilmesini istemiyorum. Bu w iy bilerek ve yalnız kendi mesuliyetim altnda kalkısıyorum k irde, Jean Batten yen » tecr'iba tesg Yı, memleketime herhangibir rahat sizlık vererek onu her hangi bir mas- rafa mecbur etmek İstemiyorum, lu yapmış gibiydim. Fakat bu aralık İyainme hattrüstüvüya- mahsus, sık ve âni bir yağmur başladı. Sular bulun. duğum yere kadar giriyordu, kalı deri elbisemin ensezin, e den sızıyordu, hararet Herşeye rağmen hareket Sidney civarı va meydanı acağımdan emindim. indim, Bu tayyare i Bir gemi. Bir nevi endişeye kapıldı ında, altımda, Albatres harp gemi t re takım insanların refakatinde Bulun. İden herkes, e Fakat tam camilere dağıla sırada, mektebin etrafı bir ğımız s kordoniyle çevrili olduğunu gördük. Hattâ, ben bu beyannameleri, ar-| kamdan gelen bir polis memurunun korkusiyle, Nürüos naniye camiinin | yoluna atıp kaçmıştım | Bu vaka'dan sonra tedrisat kont- jrolünü şiddetlendirdiler. Maariften İ müfettişler gelir, hocalarm yanında İderse girerlerdi. Hammer müterci - Mİ Âta Bey merhum, (biz hlâk;, okuturdu. derse girer girmez, hiç münasebeti yokken, #deta tepeden düşer gibi “Emri Ulül'emre itaat, bahsini aç- ti. Hepimiz şaşırdık, Hoca, böyle du- duk yerde büyüklere itaat - tan SÖz açmağa neden lüzum gördü Mülkiyede | Bir gü fa Bir müddet için bile ola | mak hissi beni ne ka milli müdafaa nazırı, israrı üze. 2 eni ne kadar gevi hareketime müsaa söyledi. Kendisine te: tim, Fakat hareketime müsaade edil. mese bile, her ne gekilde ol sun harekete karar N fıma bakmca ufkun karardı. $ını, yeni bir fırtmanın haşlamak ü. zere olduğunu gördüm. Firtma, | bulutlarla, bana doğru ge kkür et- mot. | tmdan geçmek üzer “< | Geldim. şey mükemmel- Si Yeni Zelanda okuz Saattenberi gök ile den! ait 430 da sahanm etrafındaki rasında tek başıma uçı 18 projektör yanarak hareket işare ni verdi, iğ ” olmak korku Bir nevi buğu arasında Sldneyin| erime yak Korkusu dış mahallelerinden Mascott'a. doğru | çı. baktım, havalandım. Yava, ik #eh-| ir maze tam bu) yi r duydum. Alet- ve yolumdan pek ay- Iduğum kanaztine v; aat, böyle, ardım. e içinde geçti ve cukken vapurla kaç de. ar önilnden geçtiğim Cloche kaya, Burası, vatanının Yeni Zel da, beyaz köpük! iz uzanıyordu. ” le Hava ile gök arasında si diye, hocalara, o an derste, bu bahsi için iradel seniye gel- Lül'emir,, i tarif ederken hali, FİYle bu bahsi ne mecbu BR! bize pekâlâ anlat Sulâhaddin € Oturan Yunan Vapuru Kurtarıldı P Çankkale Boğazında Zenci #enerinde karaya oturan Yur dıralı Panaghi uğraşmadan mi anan) n ban- is Vapuru bir haftalık sonra Türk gemi kurtar» | $irketinin Alemdar ve Saros ge-| "eri tarafından kurtarılmış ve Ge- libolu limanına getirilmiştir. Gemi in hamulesi boşaltıldığı için dün öğleden sonra bunlar tekrar yük» leti başlanılmıştır. Vapur bir iki güne kadar yoluna devam ederek Mahçestere hareket edecektir. | gâr hafiflem düşünceler saat sonra, New-Piymon 300 mil kadar , |üzerinden geçiyordum. Hem mes'ut, r m de şaşkındım. Çünkü düz w VE İzerine yolumu kaybetmeden ve inh 8 İraf etmeden uçmaya muvaffak olmu, İ tum. İtiraf ed tesadüfün 3 New - P. dan geçerk, bayraklar, mendiller sallıyan bir kalabalık gördüm, Oya, de olmadığım için Okal nına tevecelih e kika sonra yere indi Bana yapılan k pm a tüzum yok. Vatanda, th uçtuktan sonra ka İm bir bulut duvarı » olmuş a biraz da yare ile k dı- ini n se- leri: aremin geldi mın, dost avvur ederek düşünce mi bu nokta üzerine rak teselli buldum. Bir taraftanda uçuş istikametimi kaybetmemeye çalışıyordum. Fakat bu esnada rüzgâr, şimali şar. X&iden esiyordu, ve beni Yeni Zelan. danın garbına sürüklüyor gibi geldi. Denizin ne vaziyette ol mek için biraz inmek metreye kadar alçaldım. Dalgal: raz sükünet bulmuş gibi; denizinde uzun dalgalar vardı, rüz şti. Öğle yemeği mek üzere bir fırast buldum. rime nazaran Yeni Zelandadı mil uzaktaydım, bu ife çalışı inmek nâ Hol im, birkaç da. ralamayı tarite a vi armda götürürlerken ilki Böyin: yorlardı. Yegâne babam tarafından oldu: dedi, fena dinlemedin, ve sana Mademki her sey olup b ii yapıma, b, e daha Fakat bir türü bir daha yı dim, söyl nu gör. ğuk soğuk karşılama 300 r bi. . Tasman. E kizsm. Beni Fakat ye» n 900 atla yarı yo- »tiyar babama, ApMAYacaĞIMI vadedeme

Bu sayıdan diğer sayfalar: