9 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| w on Sadrazam - Tevfik Paşa Oldü OGLU ANLATIYOR Ölen Bir Saltanatın Mezar Taşını Taşımak Pederime Nasip Oldu (Beşı 1 incide) de bünyesi üre yapmaya başladı. Prostat kanalını açtıraark üreyi de geçirdik. Ancak, ihtiyarlığın gitgi- de artmasına mani olmak kabil de- ğildi. Hele, bir gün banyoda düşüp, ayak kemiği catladıktan sonra, bir daha belini doğrultamadı , BİR GÜNLÜK ÖMÜR Bir hafta önceye kadar, yatağı i- çinde oturabilirken, son günlerde kendisini tamamiyle kaybetmiş, Üüç gündenberi de, hiç bir duygüsu kal- mamistı. Hekim, kalbin darbelerini ölçen â- letle, göğsünü dinlerken biz de has- tanm başı ucunda idik. Kalbin çar- pıntısı gitgide azalmaktaydı. Hekim, feci âkibeti keşfetmekte ge- cikmedi ve âleti son defa elinden bı- rakırken; bize dönerek; merhumun ancak bir günlük ömrü kaldığını söy- ledi. Pederimin ölümü, çok şükür ıstı- rapsız geçmiştir. Göğsünün bir de- fa kalkıp indiğini ancak farkedendil- dik! HATIRALARI YOK — Rahmetlinin toplanmış hatırala- rı var mıydı? — Hayır! Pederim ,hatıra yazmak- ftan, hatıra toplamaktan hoşlanmaz- dı. Ve hele bunları neşretmeyi hiç aklından geçirmezdi. Sebebi de, ta- nıdıklarını gücendirmek korkus'ıydu. Bazan kendisine: — Niçin hatıralarınızı yazdırmı - yorsunuz? diye sorardık. — Bu, bir müdafaaname olur. Ben böyle şey yapmam! derdi. — Sedaret Müsteşarı olan eski mebeyin başkâti- bi Ali Fuat, pederimin dostuydu. A- rasıra ziyaretine gelir, karaladığı bir takım tarihi hatıraları, kendi<sine gösterir, fikrini alırdı. Öyle sanıyo- rum ki, Ali Fuat pederimin memuri- yet hayatma ait notlar alıyordu. Ali Fuat, öldükten sonra, bu notlar kimin elinde kaldı, bilmiyorum. İLK GENÇLİĞİ — Merhum, nerede, nasil, kiminle evlenmişti? ü — Tik ve son olarak valdemle... Ö- Hünciye kadar, başka kadın almadı. Atinada sefir iken biribirlerini beğen- miş, evlenmişler. Valdem, İsviçreli- dir. Fakat fransızcayı almancadan daha güzel konuşur. — Rahmetli her vakit söylerdi: ' — Ben de babam gibi, ömrümtü tek kadmla geçirdim! Başka kadın alma- dım ve almıyacağım, derdi. Bu prensibe şiddetle sadık kalmış- tı. Bir aralık, Abdülhamit kendisini, ele almak için gözdelerinden biriyle evlendirmek istemiş. Londradan dö- nüşte, bana, bu gülünç izdivaç tekil- fini reddedinciye kadar, ne güçlükler gektiğini uzun uzun anlatmıştı. Veldemi son derecede severdi. Aile hayatınm mazbut geçmesinde bu sü- hassa tütünile meşhurdur. Antak- yaya 12 kilometre mesafede bulu- nan Karbeyazın güvercin yumur- tası denilen üzümleri hiçbir — ta- rafta bulunmıyacak derecede iri kokulu ve nefistir. Antakya ova- sının senede üç defa mahsul ver- diği vakidir. Fakat ne yazık - ki, köylü bu altın membal içinde ge- ne büyük sıkıntıdadır. Türklerde- ki istiklâl aşkını öldüremiyecekle- rini anlıyan mahalli idare, köylüyü iktısaden mahvetmek siyasetini — tutmuşlardır. Vergiler ve bilhassa âşar — ta- hammül edilemiyecek derecede a- ğırdır. Köylü bitkin ve harabiye mahkümdur. Bazı yerlerde vergi eskisine nazaran 50 misli arttırıl- mıştır. Mal sahipleri Ziraat Bankasma wergilerini vermek imkânlarına malik değildir. Şimdi yalnız Amik ve Reyhaniyede 60 köy bu yüzden satılığa çıkarılmıştır. — - Bunları kim alacak? Fransızlar mı, Suriyeliler mi? » Antakya ve İskenderunda şimdi maddi işkence bırakılmış, iktısadi İşkence en hâd şeklini almıştır. rekli sevginin.çok tesiri olmuştur. HAYATI — Hangi dilleri bilirdi .. Tabii fran sızcadan başka.. — Biraz ingilizce ve almanca an- lardı. Fakat konuşmazdı. — Kısaca hayatından bahseder mi- siniz? — Pederim, Kırımlı bir ailenin ço- cuğudur. Aslanoğulları derlermiş. Sülâlesi, Kı- rım hanlarından Ahmet Giraya kadar yarbekirli Ayşe Gülşinas Bânudur. Sultan Mecit davrindeki maliye nazı- rı Musa Saffeti paşa, babasiyle kar- deş çocuklarıdır. Pederim, (1261) arabi senesinde Üsküdarda doğmuş olduğuna göre, tamam 95 yaşında y idi. İlk tahsilini Topkapı tarafmdaki bir mahalle mekte- binde yapmış, hususi derslere devam ettikten sonra, Harbiyeye girmiş, 1862 de, süvari mülâzimi olarak mek- tepten çıkmıştır. HARİCİYE MESLEĞİNDE (1866) da askerlikten istifa ederek hariciye mesleğine girmiştir. Ken- disini ilk olarak, Floransadaki Osman lı sefareti ikinci kâtipliğine tayin et- mişler. İtalya hükümetinin payitah- tı ©o zamanlar, henüz Romada de- ğil, Floransada bulunuyordu. Pede- rim bundan sonra, Viyana, Berlin se- faretleri baş kâtipliklerinde, Peters - burg sefir vekilliğinde belunmuş'ur. 1876 da, Petersburg sefareti masla- hatgüzarı idi. 1293 harbinden sonra Atina sefiri oldu. 1885 senesinde Pariste toplanan Süveyş kanalı kon- feransına birinci Osmâanlı murahhası olarak İştirak 6tti. Konferans bi - tince, Berlin sefaretine tayin oluna- rak, ön sene orada kaldı. Ve niha- yet Abdülhamit saltanatımın en müş- kül devrelerinde 14 sene müddetle hariciye nazırlığı yaptı. Sultan Re - şat padişahlığa geçtikten sonra Lon- draya sefir oldu. Umumi harbin baş- langıcıma kadar orada bulundu. MÜTAREKEDE Mütarekede İzzet paşadan sonraki kabineyi teşkil ederek sadrâzam ol- du. Fakat ço'k kalamıyarak, istifa etti ve âyan reisliğine tayin edildi. 1919 senesi haziranında sulh şart- larını öğrenmek için Parise giden ilk Osmanlı heyetinin reisi idi. Pariste Fransız Başvekili Clemen- ceatı tarafından gördüğü fena m'lame le üzerine müteessir olarak hiçbir iş yapamadan İstanbula döndü. İkinci defa, sulh şartlarını dikte ettirmek maksadile Parise davet edi- len heyette de (1 mayıs 920) müşavir olarak bulundu. Fakat yapılan tek- lifleri, “Devlet mefhumiyle kabili te- lif,, görmediğini bildirerek geriye döndü. 1921 yılının şubat ayında, Londra konferansına giden Osmanlı heyeti- rin başında gene kendisi vardı. Bu konferansta, milli hükümetin mü- messilleriyle ayni fikirde olduğunu söylemek suretiyle, tarihi vazifesini yerine getirdiğini sanıyorum. Memleketinde kendilerine | İ dayanır. Babası, Tuna kumandanıı Ferik İsmail Hakkı pasa, annesi Di- | İstiklâl savaşımızın büyük zaferle neticelenmesinden, babamın ne ka- dar memnun olduğunu, nasıl sevinç göz yaşları döktüğünü size hakkile anlataamam. Ölen bir saltanatın me- zar taşını omuzlarmda taşımak, Za- vallı pederime nasip olmuştu. Tari - hin ona yüklediği bu ağır yükü, kal- dırıp atamaması, vazifeye bağlılığın - dan ileri geliyordu , LONDRAYA GİDERKEN Pederim, eski devrin yetiştirnesi idi, Şüphe yok ki, saltanata karşı bağ he idi de.. Fakat, bu bağlılık, onda sa- dece bir göreneğe uymak mecburiye- tini doğurmuştu. Yoksa, sön derece ileri fikirli bir adamdı. Hiç unutmam: Londrava gidereği gün, gribe yakalanmıştı. Dehşetli hastaydı. Fakat bir yandan padişa- hım emrini yerine getirmek, bir yan- dan da Damat Feridin kıracağı pot- ları, tamir etmek için o halinde yola çıktı. Bu sıralarda idi ki, şimdi, se- firlerimizden biri olan tanıdığı — bir zata şunları söylemişti: — Loid Corç, İstanbüul ve Ankara- dan birer heyet çağrmakla, Türkl2rin biribirleriyle kavgalı olduklarını an- latmak ve bizi bütün dünyaya teşhir etmek istiyor. Buna mani olmak i- cin, sözü Ankaradan gelen milliyetçi- lere terkedeceğim!,, LOİD CORÇ İLE Pederim, ilk defa olarak padişaha karşı geliyor, onun sözünü tutmuzwr- du. Konferans başladığı gün, pede- rimin hastalığı artmıştı. 39 derece harareti vardı. Yorganlara Sararak, iki kişinin kolları arasında konferans salonuna getirdiler, Loid Corç bile, kendisine acımış: n — Oturduğunuz yerden söz söyliye- bilirsiniz! demişti. Pederim, bunun üzerine kısaca: — Aramızda ikilik yoktur. Milli delegasyonun fikirlerine iştirak edi - yorum! diyerek, konferans salon ınu terketmişti. Konferans dağıldıktan sonra, Loid Corç, pederimin yanma gelmiş: — Fakat, ekselâns, demiş, İyi bir şey yapmadınız. Ruslarla anlaşma halinde bulunduğumuzu - biliyor mu- sunuz? O zamanki İngiliz Başvekilinin bu sözleri, pederimin yerini milli mümes sillere terketmesine karşı bir nevi tehditti. Ankara, Rusyaya pek O ka- dar güvenmesin, demek istiyordu. Pederim, çok soğuk kanlı idi. Loid Corcun bu sözlerine karşı hiç istifini bozmıyarak şu cevabı vermişti! — Ruslarla anlaşma halinde bulun- manıza biz de memnun oluruz! Müte- madiyen düşman kalacak değildiniz Loid Corç, bunun üzerine: — Demek, son sözü silâhlara bira- kıyorsunuz, öyle mi? diye sormuş. Pederim de: — Evet! Mademki bundan başka çare yok, söz silâhlarındır, demiş! Loid Corç o günden sonra, bir da- ha pederimle görüşmemişti. ROMA VE ANTALYA Pederimin bir de Romaya davet e- dilişi vardır. Konferans münase'neti. le Londrada bulunduğu sıralarda, bir Zevcesi Afife gün İtalyan sefiri kralın, kendisini TAN 1894 te Berlinde Osmanlı sefiri iken (yanında çocukları Ismail Hakkı ve Ali Nuri onıu Olüm döşeğinde Romaya çağırdığını söyler, Pedzrim ihtiyatlı adam, kralın, kendisini ni- çin davet ettiğini anlamak ister, Sefir, bu davetin hususi mahiyet- te olduğunu temin edince, dönüşte Romaya uğrar, kral, İkinci Emanüel, pederimi, büyük bir nezaketle kabul eder. Vüu şuradan, buradan sgöz aça- rak eline bir protokol tutuşturur: — Ekselâns, der, gü kçğıdı lütfen imzalar mısmız? Pederim, kâğıda göz atmca, bunun İtalyaya, Antalya ve havalisinde bü- yük imtiyazlar vadeden bir teahhüt- name Olduğunu anlyarak: — Haşmetmaap, der, izin Yi Son “Sadrazam,, LBaşt 1 incide) Bir şahsi hatıra azetecilik hayatımda Tevfik Paşa ile yalnız bit defa kar- şılaştım. Anadoluda Milli hükümet tam bir muvaffakıyet kazandığı ve İstanbul hükümeti ancak bir gölge ve engel vaziyetinde yerlerde sürün- düğü sıralarda idi. Ben 0 zaman (Vakit) te çalışıyordum. Tevfik Paşa son vaziyet hakkında (Vakit) te bir mülâkat neşri arzu - sunu gösterdi. Kalemle ve kâğıtla mücehhez olarak mülâkati Yazmak için Babıâliye gittim. Maliye Nazırı vasıtasile haber gön- derdi: — Kendi takdirince, Milli hüküme- tin arzu, gaye ve menfaatlerine en ziyade uymak şartile bir mülâkat kaleme alsın ve bana getirsin. Oturdum, mülâkatı baştan aşaği yazdım. Kendisine götürdüm. Bir ke- limesini değiştirmeden aynen kabul etti ve kendi ağzından çıkmış bir mü- lâkat olarak neşrine müsaade etti. O zaman 81 yaşında bulunan Tev- fik Paşa, en son sandalyasına şah - sen bağlılık göstermemiş, 60 senelik resmi hayatmın husule getirmesi lâ- zım gelen zehin itiyatlarına rağmen bu sandalyanın mevhum olduğunu görebilmiş ve memlekete karşı fay- dalı olmağı en son dakikasında iste- miştir. Son bir hüküm evfik Paşa hakkında verilecek hüküm, kendisinin eski reji- min fena damgasını taşımadığı, bu rejimin haricinde ve kenarında kal - mak imkânını bulduğu yolundadır. Daha ileri gidip Tevfik Paşanın memlekete müsbet surette iyilik et- tiğinden bahsetmek güçtür. Çünkü eski Osmanlı rejimi gibi saltanatın yaldızımı muhafaza etmekten başka hedef bilmiyen, yeni bir âlemin or - tasında eskiyi körkörüne sürükleme- ğe çalışan karanlık “bir muhitte memlekete iyilik etmek diye bir şey yoktu ve buna imkân olamazdı. Böyle bir imkân ancak eski harabe ortasında yepyeni bir İnkılâp Türki- 'yesi kurulduktan - sonra büşgöster -| Bu sayımızın bir tarafında Os- manlı İmparatorluğunun son Sadra- zamının vefatı münasebetile eski günlerin hatıralarını bulacaksınız. Diğer bir sütunda da genç bir İngi- liz gazetecisinin İnkılâp Türkiyesi- ne dair söylediği, sevgi ve hayranlık dolu sözler vardır. Eski ile yeni on beş senelik kısa bir fasıla ile böyle karşı karşıya _gclince insan arkada ne gibi bir harabe brraktığımızı ve bu gün ne gibi yeni ve güzel bir âlemin ortasında olduğumuzu çok yakından görüyor ve coşkun iftihar hisleri duyuyor. Ahmet Emin YALMAN Romayı ziyaretim, tamamiyle husust mahiyettedir. Burada hiç bir vazife ile bulunmuyorum, Böyle bir pro- tokola İmza koyabilmek için, hüküme- timden emir almam zarureti old'ığu- nu Majesteleri de teslim buyururlar! Kral, bu cevabı alımca, yüzünü bu- ruşturür, fakat son bir teklif yap- maktan kendini alamaz: — Hiç olmazsa parafe ediniz! der. Pederim, ona da yanaşmayınca, Kral: -— Fakat, der, siz boşuna tevehhü- me kapıliyorsunuz. Milli hükümet mü messili olan Bekir Sami bey, sizden evvel, buradan geçti ve işte imzası.. Pederim, şaşırır. Fakat, tabii bir şey söyliyemez. Merhum, son günlerine kadar, dev- letin istiklâliyle uygun olmıyan böy- le bir Vesikaya Bekir Sami beyin na- sıl imza koyduğuna şaşar, dururdu. HUSUSİ HAYATI — Hususi yaşayışına dair bazı şey- ler anlatır mısmız? — Pederime, ancak bir senedenbe- ri ihtiyar denilebilirdi. Yakn tarih- lere kadar neşesini muhafaza etmiş- ti. Şakadan hoşlanır, nükteli sözler bulup söylerdi, Hastalığı zamanında bile bizi etra- fına toplar, gülmekten kırar, geçirir- di. Bir takım eski ahbapları, sıksık ziyaretine gelirlerdi. .Onlar tatlı tatir lı fıkralar anlatır. İçerden sık sık kahkahalar atıldığını, duyardık, Fa- kat biz içeri girince, Susarlardı. Ne- ler söyleştiklerini hâlâ merak ede- rim, Fakat, son iki sene içinde görüşe- cek tek bir arkadaşı kalmamıstı. Ba- zan, bize: — Bunlar, ne vefasız adamlarmış. Hepsi, birer birer çekildi, beni yalnız bıraktılar.. derdi; — Atatürk hakkında, ne düşünür- dü? — Atatürkle ancak iki defa görü: şebilmişti. Kendisinden bahsederken: — Büyük adam! Çok büyük adam! derdi, Atatürk Türkiyesinin harici siyasetinde tuttuğu yolu, çok isabet- li bulurdu. Etrafımızın dostlarla çev- rildiğini duydukça, sevincinden göz- lerinin içi gülerdi. Biz de bunu bildiğimiz için, her si- yasi anlaşmanın imzalanışını kendisi- ne haber verirdik. Başvekil İsmet İnönünü de çok tak- dir ederdi, dünkü düşmanları dost et- 9-10. 936 Sovyetlerİspany Mücadelesine talebi hakkında henüz bir mütaleadi bulunmaamkta, fakat İtalyanın İsp yaya karşı silâh ambargosunu tatbi! ettiği ve kral tarafından çıkarılan bil kararname ile ilân olunan ambar30 nun ihlâl olunmadığı anlatılmakta dır.Roma mahafiline göre Sovyet RuS ya, Madrid hükümetinin vaziyetin güçleşmiş gördüğü için bu hattı hat reketi takip etmektedir. Salâhiyet tar mahafil İtalyan müdahalesi 1& hinde söylenen sözlere Madrid hükü: meti lehindeki müdahalelere müteal* lik dosya ile cevap vereceğini anlat! yorlar. ALMANYADA Berlinde sabah gazeteleri, Sovyeti Rusyanın hareketi hakkında bir şey söylemiyorlarsa da akşam gazeteleril den biri, Sovyet Rusyanın son saât“ te'Madridi kurtarmak için sun bi harekette bulunduğunu ve vaziyeti istismar ederek bir takım karışıklık" lar çıkarmak htîdiğini söylüyor. I_NGILTEREDE kında şu sözleri söylüyor: “Vaziyetinl ciddi olduğu şüphe götürmez. Faka İtalya ile Almanyanın İspanyol âsiles. rine yardımlarını kesmek zamanı h nüz geçmiş değildir.., İngiltere amele partisinin fikri « lerini neşreden Deyli Herald ise: “Sovyetlerin noktai nazarlarına mü: zahir olmak Britanya — hükümetinin borcudur.,, diyerek, Sovyetlerin ihta: rını kendi ihtariyle teyit ve takviye etmektedir. yetlerin Muhtırasını,, küstahça bir tehdidi,, saymaktadır. Londra, 8 (A.A.) — Amele parti: si lideri Attlee ile maliye nazırı Çem: berlâyn arasında yapılan bir görüş meden sonra bir tebliğ neşredilmisti Bu tebliğde adami müdahale komite< sinin, vaziyeti tetkik etmek üzere cul ma günü toplanması muhtemel ö lunduğu ve İngiliz: mümessillerinil — 5 eTi vir edilmedikde tevellüt edecek teh * likeleri müdrik bulundukları beyafl olunmaktadır. İSPANYADA Paris, 8 (A.A.) — Petit Partisien gazetesinin hususi muhabiri Madami Andree Viollis'ya beyanatta bulunan Ispanya reisi cumhuru B. Azana, ez“ cümle şöyle demiştir: # Mesele, yalnız İspanyolları alâ- kadar ve müteessir eden dahilf bir nifak değildir. Eğer — münhasrran böyle bir nifak mevzuu bahsolmuş ol saydı mesele, şimdiye kadar meşrit hükümetin lehine olarak halledilmiş olurdu. Asilere her suretle muavenet edilmesi, meşru hükümete ise mua« — venet etmek şöyle dursun, dost meni« leketlerle ticaret muameleleri yapma- sına engel olacak bir abloka altına a« İmması, beynelmilel nizam hukuku nokati nazarından doğrusu çok feci bir şeydir .Umumi siyaset bakımm- dan da bu ablokanın feci neticeleri olabilir. Filhakika, zahirde İspan- yaya münhasır bir'dahili harp şibi görünen bü işte İspanyanm hürriyet ve istiklâlinden başka — Akdenizdeki kuvvetlerin müvazenesi, Cebelütta- — rık boğazımm hâkimiyeti, Atlantik de nizindeki Üssübahrilerden — istifade meseleleri ile İspanyanın bakır, ci * va, kurşun ve potas gibi mebzul su- — rette malik olduğu iptidaf maddeler — me siyasetini, her fırsatta beğendiği- ni söylerdi . Son hastalığına kadar, harici işleri takip etmekten geri durmadı, Fakat dahili politikaya karışmazdı. Pede- rim, ömrünü refah içinde geçirmiştir. Büyük oğlu, İsmail Hakkı Filibede konsolostur. Ben, ticaretle meşgulüm. Kendisine, iyi baktığımızı sanıyorum. Zaten onun, bizim yardımımıza da ihtiyacı yoktu. Ayazpaşadaki eszki konağının (Park Otel) geliri ve 90 lira kadar tutan maaşı, kendisini ge- çindirmeğe kâfi geliyordu! Salâhattin Güngör Sular * CENAZE BUGÜN KALDIRILIYOR Tevfik paşanın cenazesi bu sabah saat 10,45 te merhumun Şişlide Ko- daman sokağındaki evinden kaldırıla- rak Teşvikiye camiinde namazı kılın- dıktan sonra Yahya Efendideki aile mezarlığına defnedilecektir. lesi de mevzuu bahistir..,, Komite toplanıyor ş Londra, 8 (Radyo - Tan) — İse — panya işlerine âdemi müdahale — ko- — mitesi yarın (bugün) toplanacak ve — Sovyet Rusyanm son tebliği ile meş- gul olacaktır. Fakat komitenin b | tebliğine dair tetkikatta bulunma> — sından evvel Rus muhtırasmı Alman ya, İtalya ve Portekiz hükümetlerir — ne bildirmek ve cevaplarını bekle- mek icap edecektir. Ancak ondan sonra komite bu mühim mesele — il€ meşgul olabilecektir. Yeni Yunan kosolosu İ Yeni Yunan konsolosu şel  gelmiş, resmen Vali ve Belediye Reisi — Muhiddin Üstündağ ile Vali Muavi- ni Hüdai Karatabanı ziyaret etmiş - —| tir. Muhiddin Üstündağ ve Hüdai | Kırıtabandıdünbuflyued iade —

Bu sayıdan diğer sayfalar: