İstanbulun imarına başlanırken Matanbulun imarı ve. güs esi yolunda bu sütunlarda birçok Üikkate değer yanlar çıkıyor. Şüp- İİ yok ki, mesele esasında çok güç l davadır, Ancak, İstanbulun ima- N meselesini estetik bakımdan şu İekilde mütalea etmek mümkündür. Evvelâ şu nokta üzerinde dura- n: Daima “Tetanbul güzeldir,, diyo- Ns. Hakikaten bu şehirde sonsuz biat ve manzara fevkalâdelikleri ir. Ancak dikkat ediyor muyuz ki, & şehre, şehir güzelliğini vermiş “İn hemen hemen yalnız Türkler ol Matur. Eğer Jatanbulun bugün bak Makla doyamadığımız siması üzerin- * atalarımızın eserleri olmasaydı Yran olduğumuz o ufuklar mana - “ ve karaktersiz görünmiyecek Miydip Şu halde gün herkesin meclü- “iyetle bahsettiği Istanbul serf mil. | bir eser sayılabilir, ve bundan da ce mühim bir ders çıkar: Demek "uyor ii biz yarının İstanbulunu ta *rlarken onun olmuş ve Kemalini "ilmuş birçok eserinden ve zevkin- m ilham almağı bilmeliyiz. Ancak Beçmişe vukufla bakan gi saman geleceği dikkatten tk bir nazar olmamalıdır. Yeniliğin * kuvvetlisi taptase bir mevcudiyet Möstermek için hiçbir kere dünden Mvetki günden habersiz ve ışıksız y mak ihtiyacında değildir. Bu söz- i söylemekten maksadım (moder- m.) aleyhtarı değil, onun en mü - KÜME Mary mananiyla ta. - Yaftarı olmak istediğimi göstermek ir. Dikkatle bakılacak olursa de mevcut olanlar (modern) deni- m üslüba en yakın bulunanları de- İN midir? Baris bir misali Boğasi- Ghdeki meşruta yalıdır. Ufki pense- e müstakim hatlar ve çizgi sa- ği, şimdiki modern mimaride ol vi gibi, tamamen mevcuttur. Me - Düş gerçekten Türk olan ahşap ev- yimizden herhangi birini slsak, “Kkatli bir etütle hemen hemen eşi- (beton arme) den yapmak pek ka Mir, sanırım. Binaenaleyh biz bu Mb modern hayatımıza berimse- DME umulünü bulursak, izinde boğul. Mağz çevkasislikten kötü bir mu itlikten kurtulmuş ve ayni aş mda yeni bir (Türk modern) üslü Yaratmış oluruz. Ehemmiyetle dikkate almacak bir “sele de bahçelerimisin moderniz - piç ve kübizm) e doğru yol aldığı rada bilmiyorum niçin zevki- Miz hâlâ o türedi bahçelere saplan - M3 duruyor? ir yüzük evinin fayma uygunlu- ca bir çerçevenin ihata ettiği resme a, sıfakati her neyse bir bahçenin & kucakladığı eve nispeti ayni sey-| 4 Bu sebepten bahçe ve wmesk vr ük şehir unsuru değil biribi- a, dana ve bigâne iki tabiat, bi- 1,» biribirleriyle en iyi anlaşmış ve e iki eser telâkki edilmelidir, 9 en güzel çiçekler yetiştirme. w Müsmit olduğu halde (parterre)le- 1, Pitaalı renklerle süslemek kabil i- yi! Mozayiklerden fistonlar, hattâ ekle oklar yapılmakiadır. Evlerde olduğu gibi . bahçelerimiz İeyy geriye bir nazar atarak il- almalıdır. Bunu da yapabilecek tra. lâsımdır, LO unutulmaması Lzwmgelen di - to bir noktayı işaretle sözümü bi - a, um, O da ağaçlardır. Bunlar By Zamanda binaların da en tabii İyi », tidir. Bu hakikati cetlerimiz en hı, EEMiZ, metekim eski mimarları- Yayı “edreseler, camiler etrafına çı-| ti a, ”, serviler dikerek kendilerinin Pi bina kurucusu değil, ayni hş, “da bir de mükemmel Çarchi- Yaş Paysagiste Yoldukdarını da is - tüy Mizlerdir. Hassaten Istanbul ide hem kolay yetişen hem de leğtiril. | Istanbulda sayıları mahdut müm- taz birkaç şahsiyet vardır. Bunlara “İstanbul âşıkları, demek hiç te mü- balâğa olmaz. Bugünkü görüşmem, İstanbul âşıklarından muallim, mü- verrih, asarıntika muhafaza encüme- ni azasından Bay Efdaleddin ile ol- du. N Sevmek tanımakla olur. Bay Efda. — İleddin İstanbulu tanıdığı için seviyor du ve sevdiği için tanımıştı. Kendisi. bir sual sormıya vakit kalmadan mevzuu anlar anlamaz derhal söyle. meye başladı: ği — İstanbul dünyanın incisidir. O- na bu kıymeti veren ise Boğaziçi İle asarıatikasıdır. Her gün göre göre alıştığımız için, eski binalar bizim İ- çin büyük bir manzara teşkil etme- mektedir. Halbuki bu gibi eserleri, beşeriyet, ancak asırlarla vilcüda ge- tirebilir. Meselâ, birçok kimselerin bilmediği Piyale camii ,yalnız İstan- bulda değil, dünya abideleri arasında bile bir tanedir. Ustada Piyale camiini bilmyon “birçok kimseler” arasmda fakirin de bulunduğunu itiraf ederek bu ca- milin hususiyetinin neden ibaret oldu- ğunu sordum. İzah etti: — Piyale camil, diğer camilerden ayrı bir mimari ile yapılmıştır. Her camide bir kubbe vardır. Halbuki Pi- yale camiinde altı kubbe vardır. Sonra kenarlarında müteaddit re- vaklar var ve bir de, Piyale paşa Italya sahillerinden ganimet olarak birçok granit ve mermer direkler ge- tirerek onları, bu câmlin inşasmda kullanmıştır. 'Tekrar mevzua dönerek devam et- ” — Hoş, Piyale camii kıymetinde m ları, erguvanları, fıstık çandarını münasip yerlere dikerek şehri, bü - yük olmıyan bu himmetle, bir kat daha güzelleştirmek kabildir. Mi Mi bir tarik olan serveri, çınar - Melek Celâl ne İstanbul hakkında daha muayyen TAN İSTANBUL Yemi şehri yapırmak, âbideleri Korumak Kastmpaşadâki Piyale camu kubbelerinin içerden “istanbul, kendi sisteminde ve eski rengini kaybetmeden imar edilmelidir,, Asariâtfka cemiyeri o dzasından Efdalattin eserler, İstanbulda mebzulen mevcut tur, Şehri kıymetlendiren bü eser- lerin, şehir imar ödilirkenen evvel nazarı itibara alımması tabiidir. Bun- ların etrafları temizlenmeli, ve “pe- riodigve,, ifadeleri olan hiçbir şeyleri değiştirilmemek şartiyle tamir edile- rek etrafında meydanlar vücuda ge- tirilmelidir. Boğazların imarı meselesi Boğaza gelince, vaktiyle . burasını imar edenler, nerelerine yalı, nerele- rine rıhtım yapılacağmı çok güzel tanzim etmişler. Meselâ Beşiktaştan hareket ederseniz, bir müddet yalı arkalarından gider, Arnavutköy ve Bebekte birdenbire sahili bulursu- nuz. Böylece Rumelihisarına kadar gider, yal arkasma girer, Balta lima nından Tarabyaya kadar tekrar $a- hile kavuşursunuz. Anadolu kısmı da böyledir. Şu hal gösterir ki, boğa: vaktiyle imar edenler su üzerine ya- Ulara bir kiymet vermişler. Bunu da, buglin şarkı seven Avrupa seyyahla- rı tasdik ediyorlar. o Maalesef, son t görünüşü Ilk imar plânı ne vakıt yapıldı? Asarı atika encümeni azasından Efdaleddin, “Sehri Nevyork ve Berlin gibi imara kalkışmak ne mümkün, ne de muvafıktır,, diyor zamanlarda Üsküdar ve Beşiktaşta yapılan tütün depoları, dik bir sima ile Boğazın ahengini ihlâl etmiştir. Melingin (1) resimlerinde ve Uni- vers pittoresgue'te (2) görülen Bat- rik yalısı, Hatice Sultan sarayı ve emsali Boğaziçi yalıları Boğaza en şairane bir ziynet veren binalardı. Bu binalardan değil, fakat bu devri takip eden yalılardan geri kalan bir- kaç bina — ki Paşalimanında Avni Paşa yalısı, Tarabyada Fransız sefa- rethanesi, Kandillide Kibrsli yali- sı — bu hususta kâfi bir fikir vere- bilir. Fakat bunlara benzer birçok yalıların musakkafat overgisinden kurtulmak için yıkıcılara satılmış ol- maları bir yürek acısıdır. İstanbulun imarı için ilk plân — İstanbulun bir plân dahilinde imarı hiç düşünülmüş midür? — Evet, Avusturyalı mimar Fos- sati, takriben 1257 senelerinde Aya- sofyayı tamir etmişti. Reşit Paşa ve halefleri zamanında, İstanbulun ima- fı için.bir plân yapılmıştı. oPlânda, İstanbulun amudu fıkarisi olarak ta- Ayasofya - Edirnekapı yolu gösteril I mişti. Buna muvazi olarak, gerek Haliç versanında, gerek Marmara versanında fiç tabaka cağde yapılma- sı düğünülmüştü. Bu caddeler şehrin topoğrafik teşekkülâtına göre sırtlar dan ve içtima meyah derelerden göğ- tikçe, yer yer seğli bahçeler yapıla- catı. Bu esas kaneva idi. Sonra, şehrin orijinalitesini bozmamak ü- zere bu caddeler arasmda iltisak yolları yapılacaktı. — Bu plân ne oldu? — Eskiden yapılan birçok plânlar gibi, o da kaybolmuş gitmiştir. — İstanbulu bugün ne şekilde İ- mar etmelidir? — İstanbulu Berlin gibi, Nevyork gibi imar etmek ve onlara benzer bir şehir vücuda getirmek ne mümkün ne de muvafıktır. Istanbul kendi sisteminde ve'eskilik rengini kaybet- memek suretiyle imar edilirse hiç MÜNAKAŞA KÖŞEMİZ: Boş evlerden vergi alımmamalı Boğaziçinden A. N. imzasile: “Herkes Boğaziçinin mahvolduğunu söylemekte ve görmekte ittifak edi- yor. Boğazda hemen her ev boş, ve fevkalüde ucuz olarak kiraya veril. mek İstendiği halde kiracı yok. Fakat vergiler işliyor, aylarca, seheler- ©© beş duran evlerin vergileri verilemiyor, hacizler konuyor. Ev sahiple- rinin çoğu da, bir irat almak Şöyle dursun üste para vermekten kurtul- mak için evlerini enkazcılara satıyorlar. Böylece, Boğaziçinin imarı münakaşa edilirken, gittikce harap oluyor. Avrupanın birçok yerlerinde Balkanlarda, ve ezcümle Yunanistanda bir irat boş olduğu müddetçe ondan vergi almmaz. Acaba bu usulün bizde tatbikma imkân yok mudur? Bütün memlekette değilse bile imarı bilhas- sa mailup olan yerler için İstisnai ve hususi bir tedbir olmak üzere ba usul tatbik edilemez mi?” kıymetini kaybetmez, hem de şarka mahsus efsanevi manzarasmı muha- faza eder. — Bu manzarayı şimdi muhafaza etmiyor mu? — İstanbulu birçok şeyler boz muştur. Ezciimle Yedikuleden Saray burnuna gelen demiryolu, Marmara sahilini hiçe indirmiştir. Samatya- dan Adalara doğru, olan manzara, bilhassa akşamları emsalsizdir, ber taraf batan güneşle yaldızlanmış bir hâlde görünür. Vaktiyle surun dı- sından, deniz kıyısmdan Yedikuleye kadar gider bir yol olduğunu bazı kitaplarda gördük. Şimdi, buradaki Justinien sarayı gibi, Yedikuledeki bir manzarası tramvay şebekesine terketmek ş>hirs cilik itibariyle nazarı itibara alınacak bir fikirdir. Limana gelince, muay- yen mmtakalarda muhtelif limanlar pek âlâ yapılabilir. Londrada on ye. di liman olduğunu unutmıyalım. Biti. rirken size şunu söylemek isterim, İstanbul tarihlere ve eski resimleri- ne göre oya gibi işlenmiş bir şehir. miş. Bunu meydana getiren kuvvetin şarktan ve garptan akıp gelen servet menbaları olduğunda şilphe yoktur. Şu hale göre imarm servet ve ekono- mi ile olan münasebetleri inkâr edile- mez. Yapacağınız imarm milyonlara baliğ olacağında şüphe olamaz. Bu- nun için Türk ekonomisinin yüksel. mermer kule gibi, Sinan Paşa köşkü | mesi nispetinde gerek umum! ve ge- gibi isimleri anılan eski eserleri a- bide halinde tamir edilir, kale enkazı kaldırılır ve boydan boya güzel bir rıhtım veya bir set yapılırsa ve o ha- valideki teneke mahalleler temiz - lenirse şehre büyük bir güzellik ve- rilmiş olur , Şehrin müstakbel vaziyeti — Fakat bu takdirde şehrin bu- günkü kara metbali olan istasyon ve istasyona bağlı plan limün ne olur? — Yenikapıda veya Çekmece gö- Tünde bir antrepolar sahası vücuda getirilmek suretiyle demiryolunun ve İstasyonun şehir dahilindeki vazi- yetini değiştirmek banliyö ihtiyacını vek hususi refah ve servet arttıkça şehirlerimiz de o nispette mükemmel leşecektir. Sözlerini bitirmişti.. Ayrrirken dü şünüyordum: Evet... Her şeyin başı para... Fakat daha evvel plân. Lâkin plân dahi para işi değil mi? Bir dai- rek faside. Fikret ADİL (1) Üğüncü Selim zamanında İstanbula gelerek Hatice Sultân yalismi yapmış Ho - lândalr bir ressamdır. İstanbula ait birçok tesimleri vardır. Bügün Beyazıttıki İnkı - Hip müzesindedir. (2) Yirmiden farla ciltli bir eserdir ki, bir elldi baştan başa İstanbula takdis eğil- miştir;