———— 11.8-988 Çocu klarla m u lâkat al Küçük Rezmi Tuncun fikirleri Tunç, roman muharrirlerini, artistleri tenkit ediyor Rezmi Tunç, içinde zekâ ışıldayan koyu gözlerini gözlerime doğru kal- Giriyor ve: — Benim pek ax arkadaşım vardır diyor. Erkek çocuklarla oynamasını Şok sevmem. Çünkü onlar top oynar- kr, muharebe oynarlar, gürültücü, Patırtıcıdırlar, Ben sessizliği o seve- Tim, Onun için erkek çocuklardan da- ha fazla kız çocuklarla arkadaşlık e- diyorum, Fakatışimdi galiba onlarla da düşüp kalkmadan vazgeçeceğim. — Neden? — Çünkü onlar da şimdi benim an- Ismadığım mevzülardan konuşmeğı | başladılar, — Ne gibi mevzulardan bahsedi - Yorlar?.. — Benim gibi... On, on bir yaşmda ki kızlar aşktan bahsediyorlar. Ben Aşktan ne anlarım Xi... Hepsi âşık o- İuyorlar, Babalarından yaşlı erkekle- Tİ seviyorlar. Arkadaşlarının babaja- Tmı beğeniyorlar. — Allah... Allahı. — Hep bundan konuşuyorlar. Ta- bit benim de canım sıkılıyor. Oynaya <ak arkadaş bulamıyorum. Ekseriya Yalnızım. Hem yalnız kalıp okuması- NI çok seviyorum. — Ne okuyorsun? — Gazete ve mecmuslardaki hikâ- Yeleri okuyorum. Sonra kitaplar oku Yorum. — Nasıl kitaplar? — Romanlar!. — Romanlar mı?.. Kimin romanla. Ymı okudun şimdiye kadar?. — Roman okumağa yeni başladım. Simdiye Kadar üç tane okudum."Bün- biri Reşat Nurinin Mizılcık “slları, öteki Muşzzez Tahsinin aşk Ürnası, idi. Bir kere de Cümhuriyat Eitetösinde bir romanın; takip ettim. A iü diye hir, şey, TR — En çok Reşat Nurinin yazısını beğendini. Fevkalâde birgeydi. Kah- Yaltı ederken bile elimden birakamı- Yordum... Reşat Nurinin tasvirleri Pek mükemmel... — Ya Muazzez Tahsin? O nasri ya- ziyor?.. — O da fena değil, henüz kilabı hitirmedim, son hükmümü vermedim. — Peki “Serseri” yi nasıl buldun? — “Serseri” bilmem ,amma bana Pek saçma birşey geldi. İçinde müt- hiş karışık geyler var... Bana eserde mantık yok gibi gö - Yündü, —Gazetelerde kimlerin hikâyeleri- okudun 7. — Kadircan Kaflıyı okudum. Fs- kat nasıl yazıyor diye sorarsanız ce- veremem. Çünkü unuttum, En be diğim hikâyeler Akşam gazetesin Akşamcı imzasile çıkan hikâyeler » Bana onları Selâmi İzzet yazıyor “ediler... Eğer hakikaten Selâmi İz- İt İse onu da çok beğeniyorum, diye- Ülirim, Ahmet Hidayetin “En Güzel İkiye” adli bir kitabımda bir hi- Miyesini okudum. Çok beğendim. Os- ilan Cemalin de birkaç yazısını oku- “m. Çok güzeldi. Yesarinin hilüiye- Derini seve seve okurum. Reşat Nuri- RİN Ayarında yazı yazar, Çok güzel- Ür yazıları... Nizamettin Nazifin de 3 yordu. Doğrusu ben he dim. Bizim filmleri de Ayni artistler filmde iyi değildile — Bizim filmleri beğenmiyor mu” sün?. — Nasıl beğeneyim. Haftada iki üç kere giderim. Ecnebi zen - *İfilmleri görürüm. Onlarla bizimlite'- rin arasında dağlar gibi farklar var. Ben dört tanesini gördüm. İçlerinde en iyi Söz Bir Allah Birdi. En fenası Kaçakçılar... Aman ne müthiş fena idi o Kaçakçılar... — Araba bizim filmlerimiz neden fena oluyor?. — Senaryoları yezan Ertuğrul Muhsin mi nedir? Herhalde o fena zıyor, — Senaryoları 6 Yazmaz. — Bilmiyorum, kim yaziyorsü fe na yazıyor. Kim seçerse ve kabul e- derse de fena seçiyor. Sonra artistler fena oynuyorlar. Çok çirkin konuğu- yorlar, , Yayık, yayık. Artistler de film artisti olmak için bir parça te- rakki etmeleri, film için konuşmasmı öğrenmeleri lâzım. Mevzulâri da iyi intihap ederlerse pekâlâ bizde de iyi film olur. — Sporla alâkan var mi7 — Hayır, büyük bir alâkam yok. Yüzmesini severim, İyi yüzerim ama, rekor yapmak. filân için değil, kendi zevkim için... — Seni en fazla alâkadar eden san'at veya meslek nedir?. Büyüdü - ğün zaman hangi mesleği intihap ©- deceksin?. — Ben Küçük iken, beş yaşmda fi- lânken, evvelâ sinema artisti olmağı istedim. Bütün odamın duvarlarma ya Pİ kitapta bir hikâyesini okudum. Sez değil... Fakat zannederim o da- e İazla mülâkatçı... Sizin de ayni ki- 'bta bir hikâyenizi okudum. > > Nasıl buldun? “> Güzeldi... > Doğru söyle.. Darılmam. — Biraz karışıktı. Ben pek iyi an- kı z arışi pek iyi De seyrettin mi? > Çök görmedim. Üç defa opere- İK ittim, Delidolu, Lüküs. Hayat, Ye © Bunlardan hangisini beğendin. Tüy, En fenası Mirnavdr. En güzeli ty Hayat. Fakat üçü de iyi idi U <Mİ de beğendim. . fay; Gördüğün artistlerin içinde en a kimi beğendin?. Bong ümmeri en çök beğendim Bia Semiha, Perihia, Şevkiye ve Ha &, Felemeno'n eski ve yeni Küçük Rez zisi mü Tunç sir monden olayım diye di Bir zamanlar da büyük bir kadın ter. olup moda icat etmesini istedim, Bütün büyük terzilerin isimlerini ez- ber bilirdim. Güzel esvap görmeği pek severdim, Annemle terzilerin yaptık- ları ekspözisyonlara giderdim. > Ve| 7 ben bir elbiseyi tenkit edersem, an- nemle de öbür bayanlar tenkitlerimi iyi bulurlardı. Fakat şimdi bütün bu seylerle alâkadar değilim. Şinidi hiç bir meslekle alâkam yok... Bilmiyo- rum, Büyüyeyim o zaman bir meslek seçerim. — Canım bütün meslekler içinde sana en kolay geleni hangisi. Şimdi şu dakikada bir meslek seçmeğe mec bur olsan hangisini intihap edersin ?. — Gazöteciliği. Çünkü gazeteci ol- mak için uzun bir tahsile ihtiyaç yok. — Harp hakkında ne düşünüyor- sun? Harp iyi midir, fena mıdır?. — Harp fena şeydir. İşitiyorur, ba 4 memleketler, * nüfusları çok ve arazileri az olduğu için hesap © “ derlermiş,toprak alıp insanlarmı yer leştirsinler diye. Bence bu çok saçma birşey, Eğer harbeden harbi kazanın ss zaten onuh bu harbi kazanmcay& kadar o kadar çok İrisanı ölmüş Bulu nacak ki bu fazla topraklara yerleğ- tirecek adam bulamıyacak, Kaybeder se daha beter, Ozaman o kadar insan da boşu boşuna gidecek!, — Sen büyüdüğün zaman sulh için çalışacak mısın ?. — Çalışmak isterim ama, Avrüps- nm o dik kafalı politika adamları varken sulhü seven insanlar ne kadar çok olursa olsun muhakkak dünya artist resmi koymuştum. Sonra dan | dan harp eksik olmıyacak. Suat DERVİŞ Felemenk Kraliçesi : Vilkelminanm | 27, Prens 25 yaşmdadır. Fakat siyasi tahttan çekilmek (niyetinde “öl duğunu, yerine kızı Prenses Cülya- nanin geçeceğini ve Prensesin İsveç Kralmın yeğeni Prens Şari ile evlen- İmesi düşünüldüğünü dün yazmıştık. Vasfi Rıza çok iyi oynuyorlar. | Eski ve yeni kraliçelerle Prens Şarlı bütün artistler iyi oynu- |resmini yukarı dereediyoruz, Prenses izdivaçlarda böyle yaş farkları pek te aranmaz. Felemenk kanunu esasi- sine göre Kraliçenin kocası mutlaka bir Protestan Prens olmalıdır. Bu va- sıfta prensler de dünya yüzünde bol değildir. TAN “Türk,, kocasını öldüren kadın İngilizler © Mısırlıyı da hâlâ Türk sanıyorlar Maktul Khalli Kemeid ve katil May Eemoid Bundan 32 sene evvel bir İngiliz kızı, Khalli Kemefd isminde bir Mı- sırlı ile evlenmiş. Misırli kendisin. den yirmi yaş büyükmüş, fakat zen. gin bir adammış. Niste bir villâda bolluk içinde ya- şayıp duruyorlarmış. Fakat adamın gözü daima dışârdaymış. Eve yaban- cı kağınlar götürüyor, karısına iş- kenceler ediyormuş. Kadm 32 sene bunlara sabretmiş, Fakat 32 nci yıl- da sabrı tükenmiş, kocasının kafası- na bir kurşun çekmiş, adamı derhal öldürmüş. Fransızlar kendisini tev. kif etmişler. Sekiz ay mevkuf kal- muş, Son muhakemede jüri heyeti 17 dakika müzakere etmiş, kadmm 32 sene sabır gösterdikten sonra koca- #inr öldürmeğe karar vermesini ve öldürmesini" hâkir bulmuş, kadm da bir kahraman tavrı ile memleketine dönmüş. Dünyada her gün bu nevi cinayet- ler oluyor. Hepsini sütunlarımıza geçirmek lâzrmecise başka hiçbir ya- İzıya yer kalmaz. Bu meselede , gerip bulduğumuz taraf, bütün İngiliz gazetelerinin öl. dürülen Mısırlıyı Türk zannederek ilk sayfalarında kocaman harflerle, — | karısı tarafından öldürülen Türk ko- cadan bahsetmeleridir. Mısırdaki İn- giliz işgali yarım asrı geçmiştir. Fe- kat İngiliz gazeteleri hâlâ Türk ve Mısırlıyı ayni millete mensup insan- zannediyorlar, Daha garibi, katil kadmın kendisi de otuz iki sene beraber yaşadığı Mısırlı kocadan mütemadiyen Türk diye bahsedip duruyor. Bir Misirir. nm karısı olan bu kadın da Mısıri. nin Türk olmadığını 32 senede öğre- mememiş. Bu adamla kavgaya tutuşmamağa bakın! Olimpiyat atıcılık müsabakalarm- da yukarda gördüğünüz Amerikalı mülâzim Leonard, tabanca ile biribi- rinin arkakmdan yirmi el atmış, yir- mİ mermi de hedefin tam ortasına kraliçeleri | imbet sinir. Afiş kuleleri için hazırlık yapılıyor Afişaj işlerini Marttan itibaren be- lediye idare edeceği için, yeniden in- şası kararlaşan afişaj kulelerinin ku rulacağı yerler yakında tayin edile - cektir. Bu hususun iptidai şekilde tetkiki belediye gübelerine bırakılmış tır. Şubeler en kısa müddet zarfında bu işi ikmal eğecek, neticeyi fen he- yetine bildireceklerdir. Fen heyeti ay, rıca tetkikat yapacak, icap ederse bu plânda değişiklik olacaktır. Kule- lerden maada muayyen bazı yerlere afiş levhaları konulacak ve bü levha larla kulelerden gayri yerlere afiş as mak vasak edilecektir, Yazan: Steffan ZWELIG Başını azametle — çevirerek “soğuk muamelesine devâm: etti, Ep sevdiği kıymetli elmaslar bile igzeti nefsini kıran Du Barry ile dost olmasına ve- sile olamazdı. Ve olmadı. Bu on yedi yaşındaki kızın harikulâde bir guru- elmaslara ne ihtiyacı vardı? Nerede ise Fransa tahtının tacı başında ışıl- damağa başlayacaktı. BEŞİNCİ BAP Parisin fethi Versay sarâyından “Parise yaylı araba ile bir saatte, yaya olarak ta beş saatte gidilirdi. Gökyüzüne ba - kılınca Parisin ışıkları saraydan pek üzel görünürdü. İzdivacmdan bir ki gün sonra, Fransa kralma nam- zet bir prensesin, payitahtı gezmek istemesi kadar tabii ne olabilirdi? Fakat protokol denilen o gayrima - kul kaideler, o tabii şeyleri bile gay- ritabii bir hale soktuğu için Mari Antuvanet'in bu arzusunun önüne İde bir set çekildi. Müstakbel bir kral veya kraliçe nin, » UUSİ DE Alİ ve develeş heri ilân edilmek şartile girmesi kabildi. Prensesin Parise resmen gitmesine de mâni olanlar oldu. Bunlar aile efradı idi, En başta müteassıp ih- tiyar halalar, kralm hırslı arkadaş- ları vardı. Du Barry bile Mari'nin Parise gitmesine muarızdı. Müstak- bel kraliçenin ahali tarafından se- Yileceğini ve alkışlanacağını tahmin ettiklerinden bunu çekemiyorlardı. Her hafta, her ay yeni bir mâni ih- das ederek bu küçücük arzunun ö- nüne geçiyorlardı. Bu suretle altı, on iki, yirmi dört, hattâ otuz altı ay geçmişti. Ve Mari Antuvanet Versay sarayının yaldızlı parmak - lıkları arasında adeta esir tutuldu. Nihayet 1773 senesinin mayısında sabrı tükendi ve hücuma geçti. Ma- demki aradaki protokol memuris- ri bu arzusuna mâni oluyorlardı, o da bizzat On Beşinci Lui'ye müra- caatle bunu İstiyecekti. Bu arzunun karşısında On Beşinci Lui hiç hay- ret etmedi. Ve her güzel kadına kar- şı zayı? olduğunu bir kere daha İs- patla torununun zevcesine bu mü - saadeyi derhal verdi. Hattâ Parise gideceği günün tarihini bile bizzat tesbit etti, Bu tarih sekiz hazirandı. O zama ».a kadar epeyoe beklemek lâzımdı. Bunun için muzip kız herkese bir oyun oynamak zevkinden kendisini mahrum etmedi. * Tıpkı anasmın, babasmın müsaadesi olmadan biri- birlerile gizli gizli görüşen nişanlı « lar gibi Mari de Parise evvelâ gay- riresmi şekilde kavuşmak istedi. Kocasma ve kaymbiraderine bu arzusunu söyledi. Onlar da fikrine İştirak ettiler. Ve gece yarısı ara- baları hazırlatarak yüzlerine mas - keler taktılar ve kıyafetlerini teb - dil ederek Operanm meşhur maske- li balosuna gitmeğe karar verdiler. Ertesi sabah erkenden kilisede edi len duada hepsi hazır bulundukları içim hiçbir kimse gece vakti karı koca ve kardeşlerinin bu firarından haberdar olmamıştı. Bu hareketile, Mari Antuvanet kendisini üç sene müddetle hapsederek Paristen uzak tutmuş olan protokoldan gizlice in- tikam almıştı. Resmen Parise girişi ora tahmin edildiği kadar zevk vermedi. Çünkü o dahs evvel gizlice Parisin cazibe- sini tanımıştı. Fransa “kralnm müsaade ettiği sekiz haziran günü güneş bütün ih. Usamile ber tarafı aydmlalıyordu. tu vardı. Başkalarından hediye gelen | ve Çeviren: Rezzan 4. B. YALMAN Bütün Paris halkı müstakbel Kral ve Kraliçeyi seyre çıkmıştı f Ga ig Bulutsuz bir yaz gününde bütün Pa- ris halkı müstakbel kral ve kraliçe- yi seyre çıkmıştı. Versay'dan Paris se kadar giden yol iki taraflı #nsan kalabalığı, bayrak ve rengârenk çi- çek demetlerile süslü idi. Paris ka- pılarıfida Paris valisi bir tepsi Üze- rinde şehrin anahtarmı takdime ha- zırlanmıştı. Fransanın da herbiri birer meşhur şahsiyet olan hallerin meşhur satıcı kadınları mevsimin en mutena yemiş, çiçek ve sebzele- rini kraliçeye takdim ediyorlardı. Bilâhare biçare Mari Antuvanet'i en ziyade tahkir eden yine bu hal ka- dınları olmuştur. Her taraftan toplar atılıyor, nu « tuklar söyleniyor, zafer taklarınn altından geçerken çiçekler yağıyor- du. Bir şehir halkı müstakbel hü- kümdarlarını bundan daha ziyade candan ve bundan ziyade sevgi ile karşılıyamazdı. Yüz binlerce insen bu genç ve güzel kızı görünce heye- can ile alkışlıyor, şapka ve mendil lerini sallıyordu. Twlleri saraymın balkonuna çıkan Mari Antuvanet a- deta halktan korktu, ve (Aman ya- nekadar kalabalık!) demek- a kalmadı. Yanında duran vali, Fransızlara has zarafetile: — Ii yüz bin insan size hayran- dır, madam! Demekten kendini alamadı. Halk ile-bu ilk temas Mari Antu- vanet Üzerinde çok tesir etmiştir. Çok düşünmeğe alışkın olmıyan, fa- kat her şeyi pek derin hisseden genş kadın kendisine doğru yükselen bu alkış tufanmdan mevkinin azamet ve haşmetini anladı. O zamana kadar saraydaki asil « ler meyanmda kendisi de rütbe sa- hibi bir asildi. Fakat halk ile temas edince onlarm başma geçecek ve onlara hükmedecek bir kraliçe oldu- ğunu anladı ve zevk duydu. Amnesine yazmış olduğu bir mektupta bunu (heyecanla anlat- mıştır. Fakat pek çabuk heyecana düşen, Mari Antuvanet ayni zaman- du pek çabuk ta her şeyi unutabi- len bir kadındı. Parisi birkaç defa ziyaretten sonra halkm bu heyecan- İı tezahüratını pek tabii bulmağı başladı. Ateşli bir Kalabalık tara » £mdan. alkışlanmak, yirmi milyon insan tarafından sevilmek.. Bunlar ona pek tabil bir hak gibi göründü. Fakat en tabii hakların da mukabi- linde vazifeler vardır. En temiz mu- habbet ve hürmet hisleri de karşılık görmeyince söniip gider. Tlk ziyaretinde güzellik ve zare- fetile Parisi fethetmişti. Fakat Pa- ris Mari Antuvanet'i teshir etmek « ten geri kalmamıştı. Sık sık, hattâ lüzumundan fazla sık Parisi ziyarete başladı. Bu ziya- retler bâzan gündüz maliyeti İle, debdebe ve saltanatla yapılırdı. Fa- kat bazan da mahdut samimi arka- daşlarile beraber tiyatroya ve balo- ya hususi şekilde giderdi. Parisin sıcak ve cazip eğlence muhitini bir kere tanıdıktan sewra Versay'da sa- bahleyin kiliseye giderek ve gece yün işleri örerek vakit geçirmek genç kadma ağır geliyordu. Sarayın hesaplı, itinalı ve sıkı hayatı kendi- sini sıkıyordu. Parise geldiği zaman geniş nefes alıyor, şehrin kalabalığı arasında kraliçe olduğunu uyutuyor ve candan eğlenebiliyordu. Bir müddet sonra haftada munta- zaman Üç gece Versaydan Parise ge- celeyin bir araba ile gidiyordu. Bu arabadaki süslü kadınlar arasında dalma Mari de vardı. Bunlar bütün geceyi eğlence ile geçirdikten sonra sabaha karşı dönüyorlardı. (arkası var)