22 Temmuz 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— — Köylerde yeni tip tedrisat Yurtta mektepsiz, hocasız tek bir köy kalmiyacak Kö'y muallimi olacakların birinci grupu, Eskişehirdeki kursta Ankara, 20 (Hususi muhabirimiz- den) — İlk tahsil çağına bu- lunan köy çocuklarını okutmak yo-'| lundaki çalışmalar devam etmekte - dir. Kültür bakanlığının yaptırdığı tetkiklere göre, Türkiyede ilk tahsil çağında bulunan 1,850,000 çocuk var- dır. Halen bu miktarın 658,000 i mek tebe gidiyorlar. Mektebe devam e - den talebenin 310 bini şehir, 370 bini köy mekteplerinde — okumaktadır. Memleket umumi nüfusuna nazaran köylü yüzde 70 nispetinde olduğuna nazaran, köylerde ilk tahsil çağında bulunan çocukların ancak yüzde 285i |- okuyabilmektedir. Muallim sayısma gelince, bunların da mecmuu 13834 tür. 6933 muallim şehir, 6901 mual- lim de köy mektenlerindedir. Köyle- rin bazılarında birden fazla muallim vardır. Şu hesaba göre, vasati 39000 köyümüzün yalnız 5000 nde muallim ve mektep var demektir. Geriye ka- lan 34 bin köy muallimsizdir, mek- tepsizdir. Bugün mualim mektepleri- mizden mezun olan öğretmenlerle köyün bu biivük irfan boşluğunu ka- patmıva imkân yoktur. Kültür bakanlığı köylüyü tez elden okutmak, köy çocuklarını mektepsiz, Kezasız, bilgisiz birakmamak carele- rine başvurmuştur. Bu carelerin en başmda ordu gelmektedir. Bugün, 'Türk ordusu başlarında binlerce za- biti olan bütün memlekete samil mu- azzam bir mekteptir. Orduda okur yazma bilenlerin savısı bugün yüzde 90 dan fazladır. Hele orduda kücük * zaitlik, ve cavuşluk vazifelerinde bu- lunanlar köylerine döndükleri zaman kendi başlarma mükemmelen mual - limlik yapabilecek bir kudrettedir - ler. Bu itibarla Saffet Arıkan, köye mektep sokmak, köylü çocuğunu ho- caste brırakmamak için ordunun bu kıymetli yardımcılığından faydalan - Mmağı düşünmüstür. Bakanlık bu hu- gusta hazırladığı esaslı proje üzerin- deki ' çalışmalarını bir hayli ilerlet - çalışmaya başladı miştir. Çalışmalar, iki esaslı nokta ü- zerinde yapılmaktadır: , Köylü çocuklarına okutulacak şey- ler ve orduya dönerek köy mua.llımı olacaklara verilecek veçhe.. Bu yeni teşkilâtta köy ders prog- ramlarını hazırlamak için bakanlık- tan gönderilen murahhasların iştira- kiyle bir komisyon yapılmış ve bu ko misyon köylüye okutulması en fay- dalı dersleri tesbit etmiştir. Bu ders- ler içinde bilhassa hayat bilgisi, sıh- hat bilgisi, modern ziraat bilgisi baş ta #elmektedir. Bu dersleri köylerde okutacak o- lanları vetiştirmek meselesine gelin- ce, bu da şu şekilde halledilmiştir. Köy muallimi olacaklar öğrenecekle- ri dersler için kursa devam ettirile- ceklerdir. Bunlardan ilk grup kuürs görmek üzere Eskişehirde Ziraat vekâletine ait (Porsuk) çiftliğine gön derilmişlerdir. Bakanlık, ordunun bu yardımcı unsurları arasından çavuş -“ve küçük zabitlik yapmış olanları toplrvarak ve ziraat vekâleti ile de iş birliği yaparak bu kurstan geçirecek- tir. Kursu bitirdikten sonra köylere dağıtılacak olan bu okutucu kafilesi, hayat bilgisi, umumi sıhhat, hasta- lıklardan korunma, modern ziraat u- sulleri gibi pratik bilgileri öğrenecek lerdir. Bu köy muallimlerinin mesaisi kontrolsuz kalmıyacaktır. 8 - 10 köy için ayrıca muallim mektebinden çık mış bir muallim kontrolör olacaktır. Bu kontrolör bir taraftan köy mual- limlerinin mesaisini tetkik edecek, hem de onların okutamıyacağı ders - leri konferans şeklinde talebeye ve halka anlatacaktır Muallimler köy kanunun tatbikleri ile de meşgul o- lacaklardır. Kültür bakanlığının köy- lüyü okutmak için kurduğu yeni sis- temin tatbikma bu ders yılında baş- lanacaktır. Ve bu suretle beş altı se- ne sonra köylerimizde okuma nıspe— ti çok yükselmiş öolacaktır. — TA Baştan başa bir Mehmetçik âbidesidir Çanakkale 20, (Sureti mahsusa - da gönderdiğimiz arkadaşımızdan) Bütün Gelibolu yarımadasımı Kilit- bahirden Anafartaya kadar dolaş - tım., Bugün Çanakkaleye dönüyo - rum, Kilitbahirde —bir şehit karısı bana: “— Dört çocuk yetiştirdim. Dör- dünü de Çz sckale için hazırlıyo- rüm” dedi. Birdenbire etrafımı köy- lülerle örülmüş buldum. Hepsi — de ordunun Çanakkaleye ne günü ge - leceğini soruyorlardı. Civar köyleri dolaşırken, köylü - nün hararetle hazırlık yaptığımı gör düm. Maydostan Kilyaya gelirken, yollarda haber bekleşen köylüler o'- tomobilimizin yolunu kestiler. Biz - den muahedenin imzalanacağı günü sordular. O gün Çanakkalede bulu- nacakları için bize danıştıklarını ilâ ve ettiler. Foto muhabiri Hilmi ile birlikte* Gelibolu harp sahasmı baştanbaşa gezdik. Conkbayırında Atatürkün tek başıma hücuma kalktığı Kamâl yerini, Kanalsırtı, Arıburnunu, Ka - batepeyi, ihraç hareketlerinin yapıl- dığı sahayı,Mehmet Çavuş abidesini, İIngiliz, Avustralya mezarlıklarını ve nihayet süngü muharebelerinin yapıl- dığı siperleri gördük. İngiliz mezar- lıklar memuru Velington, bana Meh- met Çavuş abidesini göstererek dedi ki: /— Bunu metro ile ölçmeyin. Bu kısa taş parçasının ölçülmez değeri vardır. Sizin her Mehmetçiğinize bun dan bin kat yüksek birer abide kür- muş olsanız yine Türk neferinin şeref li hatırasmı gözönünde canlandır- mak mümkün olmazdı. Gelibolu ya - rımadası, baştanbaşa sizin abideniz - dir.” Kamâl yerinde söyle bir levha oku- dum: “Atatürk 10 Ağustos 1915 te harbi buradan idare etti.” Salâhaddin GÜNGÖR İBULMACAMIZ 12345678910“ 1 Ş hat l | Elâzizde yeni göçmen evleri ygçrerne Elâziz, (Tan) — Vilâyetimiz ve çevresi bir göçmen mıntakası olmak- tadır. Şimdiye kadar 5600 nüfus gelmiş ve bunlar için yeniden 687 ev yapılmıştır. Yukardaki resim, Etminik göçmen köyünde kurulan evler- den bazılarını gösteriyor. Âdemle Havva Bürhan CAHID Beni tanıdığı zaman kalbimin boş olup olmadığını anlamak için müna- sBebetsiz suallerle yorulmadı. Beni de yormadı. Insanlar böyle münasebet- lerde daha ziyade hisleriyle anlaşır- lar. Bizim dostluğumuz da böyle ol- dü. Şüphe yok ki bu tÜç saatlik başbaşa sohbete gelinceye kadar o biliyordu ki ben kendi gibi birçok kadınlarla yaşamışımdır. Ve ben de biliyordum ki, bu kelebek gibi kadın bu eve ge- linceye kadar daha birçok aşk bah- çelerinde kanatlanmıştır. Fakat onun ve benim hayatımızın dünkü yapraklarıma bağlanıp kalan bu münasebetleri hatırlamakta bu- günün taze heyecanıma katmakta ne fayda var. Hayat yürüyor. *... Deniz. Akdeniz. Ne zamandır çöl havasile kuruyan ciğerlerim yıkanıyor.“Nil”in urgun yeşil suları olgun bir çıban gibi gözlerimi iğrendirmeğe başla- mMıştı. Şimdi İskenderiyenin yüksek rıhtı- mımnı döven Akdenizin sıra dalgaları, keskin iyod kokusu, sert rüzgâr yü- zümü, içimi okşuyor. Corniche'de otel Beaurivage'in ta- rasasında dinleniyorum. Denizin hasreti, bir sevgili iştiyakı gibi.. Onun kokusuna ve onun sesine alışanları çöllerin o keskm mehtabı ve o muazzam gruplm bile tatmin etmiyor. Ne zamandanberi duydugum yal - nız kalmak ihtiyacı o kadar artmış ki, buraya gelir gelmez Emiliye te- lefon edeceğimi vaadettiğim halde akşama kadar elim varmadı. Serinlik bastığı zaman Corniche boyunca uzun bir yürüyüş yaptım. Ne güzel rıhtım ve ne engin deniz. Çölde bir sürgünden dönmüş gibi geniş nefeslerle denizi kokluyorum. Otele erken döndüm. Ve Emilinin tayin ettiği saatten biraz evvel ona telefon ettim. İyi bir tesadüf. Karşımda onu buldum, Artık akşam olmuştu. Gelmesi im- kânı yoktu. Ertesi gün pazardı, her yer gibi sigara fabrikası da kapalıy- dı, Bu vaziyette onun kurtulup gele- ceğine ihtimal veremezdim. Emili te- lefonda sesimi duyunca o kadar şa- © 04 00 & GN a | n İ i SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Şenlik (6), Kırmızı (2), 2 — Kabile (3). Dilenci (4). Bir hece (2). 38 — Kepaze (5). Sersem (5). 4 — Rabıt edatı (3). 5 — En salim yol (10). 6 — Şart edatı (2). Derman (5). 7 — Nemli (5). Sert (4). 8 — İyi (3). Bir nevi içki (4). 9 — Vermek (3). Gümüş (3). 10 — Banka (4). Çıtlamaz. (3). 11 — Bakmaktan emir (3). Tazyik etmek (6). DUNKÜU BULMACAMIZIN HALLİ: -- o N — 22- 1 - Vöü. el BORSA Paralar Alış Satış Sterlin 625,— 632,— 1 Dolar 123 — 126,— 20 İsviçre fr. Blü— 820,— 20 Belçika fr 80,— B4,— 20 Drahmi 2l,— 23,— 20 Çek kuron 85,— 94— 20 Ley 13,— 16— 20 Dinar 49,— 52,— Liret vesikalı 190.— 196,— Florin 82.— B4— Avusturya şilin — 22.50 24 — Mark 28,— 30,— Zloti 20,— 23,— Pengo 22.— 24 Leva . 22— 25,—e Yen 82 $4 İsvec kuronn Si $3.— tın 969,— 971 — Banknot 241,— 242— Çekler İngiliz üzerine 631,25 Paris üzerine 12,03 Dolar 0,79,65 - Liret 10,07,30 Belga 4,71,43 Cenevre 2.,43.50 Sofia 63,39,94 Florin 1,16,96 Çekoslovak 19,19,80 Avusturya 4,15,75 Mark 1,97,50 İsveç kuronu 3,07,10 İspanya pezeta 5,80,75 Esham İş Bankası Mü 85.— " . N 9.90 Hamiline 9.90 Ânadolu 96 60 25,50 ». — 70100 41,50 Sirkethayriye 16.50 Tramvay 18.25 Bomonti Nektar 9,20 Terkos # 12 50 Aslan Çimento , 10,30 Merkez Bankası 68,25 Osmanlı Bankası 27— İstikrazlar l — Savaş (5). Karar (5). şırdı ki, ilk hamlede: — Şimdi geliyorum! Dedi. Saat sekizdi ve bugün İngiliz haf- tası yapan yerler çoktan tatil etmiş- lerdi. Genç kadın ilk heyecanla geleceği- ni söylediği halde sonra vaziyeti kendi de anladı. Birdenbire: — Otelden ayrılma ! Dedi ve telefonü kapattı. Her halde evde bir şeyler olmuştu. Belki de yuvarlak fabrikatör gel- mişti. Onun kurtulup gelmesinden ümidi keserek balkonda şöyle alaturka bir rakı içmek istedim, Ikinci kattaki odamın balkonu ol- dukça geniş! Önümde gittikçe kara- ran denizden tatlı, serin bir rüzgâr esiyor. Rıhtım kalabalık. Burası Ka- hire gibi dğil. Daha demokrat. Daha ziyade bir Avrupa şhrine benziyor. Kol kola gezen çiftler yalnız gezen- lerden çok. Rıhtımı döven dalgaların şarıltısı- nı dinliyorum. Ve iyod kokulu rüz- gâr adeta sinirlerimi okşuyor. Kendimi Moda gazinosunun tara - çasında zannediyorum, Burası başını dinlemek istiyenler için ne rahat yer. Hele Kahirede ça- ka 21 TEMMUZ SALI Sark Merkez Eczanesi Kuponsu” 3 70 21,27,50 Türk Borcu I KATA , faç ll 19,80 u T 20,20 'ıı"lrrııı dahili — Ergani A, B. C. « 9ö— Sıvıı—Erıunım T 98,75 98,75 Mııır falıvl“orl 1886 | —— —— 1908 TI 99,— 100,— 1911 III 93,50 94,50 Tahvilât < St 7 10.25 Anadolu T ve TI 45,10 » HT 46 — Anadolu Mümessil 46,80 Pragda Sovyet tayyarecileri Sofya, 21 (Tan) — Prağdan bildi- rildiğine göre, Sovyet tayyarecilerin den büyük bir kafile Prağa gelmiş- tir, Kafileye, Sovyet hava donanma- sı şeflerinden General Alksinis riya- set etmektedir. General, Prağda me- rasimle karşılanmıştır. Daha tayya- ve karargâhına iner inmez Başvekil Milan Hodza ve ordu erkânı tarafın- dan karşılanarak selâmlanmıstır. Si- yasi mahafilde bu ziyarete ehemmi- yet verilmektedir. 2 — Aras (4), Adana (5). 3 — Vatman (6). 4 — Asmara (6). ö — Arsa (4). Ce (2). 6 — Naaş (4). Ev (2). 7 — Ka (2). Kuru (4). 8 — AĞ (2). Akın (4). 9 — Rakr (4). Unur (4). 10 — An (2). Cer (3). Ren (3). ll — Randevu (7). Ne (2). lışanlar için, Göğsümü rüzgâra açtım. Oooh. Garson arasıra gelip meze değişti- riyor. Yemek de burada yiyeceğim. Geniş hasır koltuğa yerleşip ayak- larımı balkonun kenarma dayadım. Serin rüzgâr vücudumun her tarafı- nı yalayıp geçiyor: Garson tekrar geldi galiba. — Giriniz, Arkamdaki ayak sesi garsonun a- yak sesi değil, Başımı çevirdim. — Bonsuar. Fırladım, Emili karşımda, Bu saatte nasıl da kurtulup geldi. Şık bir akşam tuvaleti içinde o ka- dar güzel ki! — Peki dedim Nasıl. çıktın. Bu Mmeseleyle meşgul olmak bile istemiyordu. İki kelime ile anlattı: — Bir arkadaşıma telefon ettir- dim, Hastadır diye kendimi cağırt- tım, Ah bu kadınlar. Havvanın torunları. İstedikleri za- man belki erkeklerinin yastığını boş bırakıp kaçabilecekler. Bu plânm tehlikesini sormadım ar- eVıîM%l&r ' Jenelel tip meraklısı " Minyon " A, A, A. imzasile: Birçok dertlere çaresini bulan a - ziz muharrir, acaba benim de bu der- dime bir kolay yol bulabilir misiniz? L na kuvvetli bağlarla bağlanmıyd! ne yapmalıyım ?,, Maddi güzelliğe çok ehemmiye verdiğiniz anlaşılıyor. İki senelik ge Anlatayım: Çok gin bir bab bir tek oğluyum. Yaşım 27 dir. Mes- leğimizin icabı birçok seyahutler et- mek mecburiyetindeyim. Ailem beni evlendirmek ve bu seyahatleri daimi surette eşimle beraber yapmamı isti yor ve ailemin uzak akrabalarından İevkalâde güzel bir kızı bana mutla- ka almak fikrindedir. Fakat bu kız gayet güzel bir vücude malik olmak- la beraber bir minyon tip değildir. Yani benim hiç bir zaman sevemiye- ceğim bir tiptir. Şüphesiz çok güzel- dir. Fakat ben minyon, ufak tefek insanlardaân hoşlanıyorum. Benim a- vişmeden sonra kıskançlık yüzü ayrılmanız tabildir. Zaten aşk defi' len şey, biraz ihtiras, biraz kıskaft” lık, biraz tahassür, biraz ateştir. rışmışsınız. Onu kendinize bağlal için tek bir çare var: Ona daha Y" kın olmanız ve anlaşmanıza mâni ©* lan âmilleri ortadan kaldırmanız.W Onunla evleneyim mi? K. M. imzasile: Bundan iki sene evvel bir aile F' zintisinde 20 yaşında bir kızla taniğ' ) mıştım Daha ilk gün - biribirim başladık, vazifet! lacağım kadin mutlaka - çok miny bir kız olacaktır. İri bir kadın, hattâ kad orta boylı bile tah mülüm yoktur. Halbuki ail bu- icabı “2” ay sonra İzmire gıi“’ İzmirden her gün biribirimizle möW twupl dük. Nihayet vazifem Trak nu anlatmak imkân haricindedir. On- lar şüphesiz ki güzel olan o kızı — bana — almak istiyorlar. Fikrinize ihtiyacım var. Bay muhar- rir. Benim menfurum olah o kadın yaya nakledilince şöyle bir karar dik: Annemi razı ettim, ktzı yanı getirttim. 9,5 ay beraber oturduk. müddet zarfında tanıdıklara mııı kızı diye tanıttım. Fakat bunu! tipiyle irsem, mesut oli Nikâhta keramet var diyorlar. Fa - kat kuvvetle zannediyorum ki Yyine gözüm bütün minyon tiplerde olacak- tır. Çünkü tecrübemi anlatayım. Me- selâ ben bir vapur veyahut bir tram- vay istasy da tecrübesizlik ve gençlik saikasile gözlerim mutlaka ne kadar güzel olsa dahi iri ve orta kadından ziyade mutlaka ufak tefek bir. — kadınlara takılır. — Ne yapayım. Bir yetmiş beş boyum var. Belki bunun içindir ki minyon tiplerden hoşlanıyoarum. Diğer tipler- den iğreniyorum. Nasıl mesut olu- rum, Fakat ailemi de bana o kızdan vazgeçerek başka bir minyon kız bul- malarına razı edeceğim. Bu hususta bu ricamı size bırakıyor, fikrinizi bekliyorum. *“Zevkler ve renkler münakaşa edil mez,, derler. Doğru. Fakat görünüş. manzara münakaşa edilebilir. Bunun için sizi, 1,75 metre boyunuzla iptilâ derecesinde bağlı olduğunuz ve min- yon dediğiniz tipte bir kızın yanında görüyoruz da, aklımıza, bilâ ihtiyar birisi, sizlere ömür merhum olan Pat Pataşon ahbaplar geliyor. Sayın okuyucumuz, eminiz ki siz de bunu düşünmemiş değilsiniz. E - ğer bunları söylüyorsak, size, iptilâ- nıziın yerinde olmadığını göstermek için söylüyoruz. Kehndinizi, sizden herhalde daha iyi düşünen, ve mü - hakkak ki saadetinizi isteyen aile- nize birakiniz. Onların söyledikleri- ni yapmız ve o çok güzel kızla ev- leniniz. Herhalde yanyana - gelince, eminiz ki 3, istediğiniz şekilde min- yon olmasını bilecektir. * Bir erkek sevdim Balıkesirden ? işaretiyle: “Tatlı esmer; dalgalı saçlı, cam gi- bi yanan siyah gözlü, cana yakın çupkın bir erkek sevdim. Bu gençle iki senedir sevişiyorduk. Ayrılalı hemen bir ay oluyor. Aramızın ger- ginliği kıskançlık ve anlaşamamazlık tı. Maamafih yine barıştık. Lâkin ba tık, Aklıma ne ihtimaller gelmiyor. Bu çılgınlığı yapan kadın her hal- de neticeyi göze almış olmalı, Fakat erkeğin himayesi, iradesi al- tında gibi görünen kadının ne zalim bir yalancı olduğunu anlamak için onların bu gönül heyecanlarımı yakın- dan tanımak lâzım, Erkekler hayat arkadaşları olan kadınları aldatıyorlar.Bunun için bin türlü plân uyduruyorlar. Muvaffak da oluyorlar. Belki bu marifetlerin - den gurur duyanlar bile vardır. Fa- kat bunu yapanlardan kaçta kaçı ay- ni,plânların kurbanı değil?., Şüphe yok ki, erkekler kendileri- ni çok düşünürler. Zevklerini kuru sadakat inanışla- rına feda edemezler ve yaptıkları çapkınlıkların heyecanından zevk a- lırlar.. Yalnız aldandıkları hem de aptalca aldandıkları bir nokta var - dır ki bağlı oldukları kadmın ayni heyecan ve ihtiyacı Hissetmediğine inanmış olmalarıdır. Bu noktada hayatın garip cilveleri oluyor. Çok defa hayatını bir erkeğe bağlıyan kadınlar sadakatin,vefanın yumuşak tesellisine bağlanıp kaldık- ları halde erkekleri bu gafletten isti- fade ederler. Ve daima bunun aksi de doğru bulmadık. Çünkü raftan dedikodu çıkabileceğini düşüt düm. Kızı bir iki gün evvel İstanbi” la ailesine gönderdim. Şimdi asıl nokta şudur: Bu 9,5 Çi zarfında biribirimizle çok iyi geî*' dik. Yalnız kızla anneyı son günler nlerdi kavgaya- yakın münakaşalar odıyof lardı. Kızla çok seviştiğimizden d me onunla evlenmeği teklij edi o mâüâni oluyor. Sebep olarak sorunca: — Oğlum bu kız senden evvel bii iki gençle konuşmuştur. İyi bir ah h değildir. Sen evlendiğin zaman yet kızın konuştuğu bir kimseye t düf edersen bak bizim eskiden KO" nuştuğumuz kızla evlenmiş derler'n Diyor. Diğer taraftan kızla şu kilde mutabık kaldık: 1,5 ay son ben İstanbula gideceğim. 20 gw' hp döneceğim. 2, 3 ay sonra tekrü' K2 yanıma gelecek! Yine bir milü W' oturacağız. “Nasıl hareket edeyi’”, Lütfen bir akıl öğretiniz. Sizin bu kızla evlenmeniz lân”' | dir. Çünkü, onu uzun müddet yan”’ da alıkoymuşsunuz. Beğenmişsil sevmişsiniz ve seviyorsunuz. Sizd” | evvel, bu kızın başka gençlerle Ga' rüşmüş olması evlenmenize mâni ni kil etmez, Bu kızla tanışmadan ©' L vel, başka kadınlarla görüşmedii” Mi? Erkek ile , kadın ayni huk! malik değiller midir? Hiç kimse, ı'” bir kimseye karşı mazisinden mj olamaz. Hakikt insanlık bunu e der. Annenizin ileri sürdüğü bu tık döğru değildir. Doğru oldu j kabül edersek, o zaman, annenize, çin çatısı altma böyle hakir gord* gü bir mahlüku kabul ettiğini sof' bilirsiniz, ve ayni şekilde onu su tutabilirsiniz. Siz de onun gibi, V’J anneniz gibi düşünüyorsanız, pi genç kızı, bir seneye yakın mudd" oyalamış olmakla suclu olursul! W Fakat görüyoruz ki siz böyle di müyorsunuz. Bir an evvel kızla e':’ nip ona karşı haksızlık edecekl siper olunuz, ve inşallah mesut 01" sunuz. oluyor, evini seven, karısma bağlt, nan erkek de yuvasınm ve luı'ıIİİ ancak gözle görünür saadetine ıl% nıp kaldığı ve eşinin bü ün maddi zularını yerine getirdiği halde ih’” | te uğruyor, ] O kadar acmacak halde ı.ld.mıyaf“ | | | ki, insan bu erkeklerin nasıl 0luP î; kadar budala olduklnrmı r iyor. Şimdi karşımda bütün ueşd’u | gülüp konuşan bu zarif Yunan | nmr tatlı tatlı seyrederken buy | düşünüyorum. F' Fakat netice hep bir.. Karı ve ıd. | olmayı bir tarara bıraktıktan MH | al ve aldatan gene ÂA! | Havva.. | Bu güzel kadımı buraya | için ısrar etmedim, hattâ rica bil€ | medim. Bu İskenderiye sey; *%:;p İ istedi ve ben de'na ziyede bir B | havası almak için buraya p, Hattâ geç saatte haber fırsat bulup gelmesin diye! M O her şeyi göze alıp bu f: Ş1 yapmakla beni sadece mü | etti. Başka ne bekliyehilir ki! — gl | Akdeniz enginlerinden kopup #yyi| | serin rüzgâr yüzümü okşuyor nll (Arkua V cins bır rakı. Taze mezeler V€ li

Bu sayıdan diğer sayfalar: