No. 152 Lâkırdıyı eller ğ hiç Belkis kocasının fıkaralığına Mahzun olmadı. Adnan bitti: Bir — da hem paramı kaybeden adamdı, hem karısını. Kibar adam — Madam Adnan bey. müsaade eder misiniz? Size ye ano” Viç Nebinski'yi takdim edeyim.» Bu Rus prensini Belkise bugün Bebekte bir küçük evde — beyaz çnm altında kaşı çok siyah GÖTÜ hen — bir kadın takdim ediyor: Mar da ikof. Onl Raya harbi ve İstanbul elçisi Mösyö Nikola Çarike Tun karısı. Çarlık düştükten son Çarikof Istanbulda gizli ve mar bir frkaralık içinde öldü. Şimdi Kir 8 hususi lisan hocalıklarıyl?, yesin » Yordu. Bebekteki ufak evde fazi — kibri fıkaralığm klişe olan soğuk terbiyesine düşmekten Onu kurtar. yordu. Kadın, küçük evinde mağ Kalabüliyordn. amm wi 5 an bir yırt! b Parasızlığı Madam Çarikof'un > hâmmülündeki katılık galip Sim vi veriyordu. , Kak ara lm km Ona, elçi karısı diye gidiyordu... Bu seyrek çaylara Istanbuldaki Ne Yaz Ruslardı insanlar da Keliyorlardı. Bunlardı (Prensi duyunca, Belkis e | dakine manzara gibi baktı. Kendis! <ok güzel, tuvaleti çok kibar olma» #aydı gülünç olabilecekti: Odada Banki iki kişiydiler. Çay fincanını, Yülpnu bulamazken; > hep b Rus Prensine bakıyordu: Prens, bütün Kibar insanlar gibi nekadar Mei mseye ayrı AYT 5 Beyden uk nekâder belliydi e in parmağındaki — günnü sdaii larmdan birinin karısı olduğunu an lâtan pırlantayı — PU odada. ya bu prensi görmüyordü. Hali İh çi Yallı Istanbulda, ceza kanununa E Pecek kadar mahkemelik olan <ok biytk elması me denberi düşünüyorlar, A İN öğreniyorlardı. Belkis, Parmağmdaki şu bir damla servetin t#aşırttığı bu çay halkından reha tluyor, bu ıstırap içinde prensi da €ok beğeniyordu. Bu prens de Em £İbi az konuşuyordu ; Prensin golf, polo belliydi; :| Saatin kordonu biyesiz olmuyarak müstebziydi; bezi et eden De bu istihza,acze merhsm bir tara yara bütün akislerini gösteriyordu UZ 8olgun parmaklarnın parayı vr ak Miyet vermiyerek tutacağı De oi belliydi, Adnanm eli vekilbaren “e Tirken parayı, koltuklara, m a Ye göstererek tutuyordu: Gi tamda kocesmın eliyyüzü kaybol Para odanın ortasında duruyordu de iyi Sonra bu eller, erkek kemiğini Li İdir. Yalnız devlet mülesseselerinde yalnız ağzıyle söylüyor, i kolları kıyamet koparmıyordu telâffuzlardı; dane dane kelimeler olmaktan çıkmış, ses parçalarıydı; nekadar belliydi ki, bu rus prensi o ilsanları konuşmıya üzenecek kadar iyi biliyordu. Bu adamm malümatı. slmaslarını üstünde taşımayı hatır - ismıyacak kadar zengin i Ya kah ” kahasındaki axi! hürriyet Bu türlü, | ondan başka kim gülse; genzinden haykırmış olurdu. Halbuki © güler ken bu kahkaha bir saltanat kadar izeldi; altımdan bir çizgi çizerek Sözülüyordu. Adnanm ağzının bir köşesinde çırpan, bayramlık elbise lerini giymiş fıkara çocuklara ben- siyen kahkahasını düşünüyordu. İn: | san bu Rus prensi gibi gülmeyi an -| enk doğduğu günden öğrenmeye baş- lardı, Onun bu murassa kahkahası. nm önünde insan evinin zayıf taraf- İarmı, kendi talih noksanlarını, hat-| #â başkalarının sonradan görmeliği. | ni hatırlıyordu. Bu o kadar her ge- yi bilen bir kahkehaydı. Sonra bu Rus prensi kelimelerle hürmet etmi terbiyeli, kibirli gözleriyle karşmındakini kahrediyor, saşırtı sordu. Sonra bu prenste ni” yok- Yi Gok şık, — fakat kaba şik — pa- | buçları ayakları kadar tabii idi; ce- keti, derisinden sonra se üstünde, başmda kalbi vuruyordu; sokağa çıktığı zaman Ri | , kendini giyiyordu. | “e a nekadar az Bö-| ü lu: yeleğinin buruşukların- ea nokta, birkaç kelime gibi | seyrek seyrek! Bir de Adnanı cetvel | gibi ikiye bölen saat kösteği!... Sonra Belkis kadar £' zel kadına bir çayda bizimkiler r e yan geceyarısı dönecek kadar otururlar, kadının suratına 'mıhlanırlar; oturdukları müddetçe de odada olduklarını, kada, her sa- niye hissettirecekler! Halbuki prens yordu; z IAN Yazan; MITHAT CEMAL Belkise de, başkalarma olduğu kadar bakıyordu. Bizimkiler ağızları aç- salar, Avrupaya gittikleri anlaşıl. malıydı: Hem de Balkanlardaki A rupaya! Halbuki bu Rus prensi, — da Madam Çarikofun israriyle — İs- panyadayken kıral Alfonsun karısiy le tenis oynadığını kısa keserek,anlat tı. Belkis emindi, bu prens bu çayda çok kalmıyacaktı. Hakikaten prens ayağa kalktı,gidiyordu. Belkis emin- di: prens kadınların ellerini öpmiye cekti Prens hakikaten öpmedi:Bütün kadınlarin ellerini sert bir yumruk- Is sıktı. Yarım saat kaldığı bu ça an prens asil bir iç sıkıntısı ile kaç- .Belkis odada prensin kollarından kalan kibar çizgilere bakıyor, koca. sından.memleketinden bu adama kaç mak istiyordu. O, evvelâ anlamadı, prens Serj İvanoviç Nebineki'ye âş olmuştu: Naşidin konağına döndüğü vakit kocasının karşısında bu aşla bütün uzviyetiyle gördü: Bu aşkın, elleri, kolları vardı. Morfin müptelâsı prensin durgun- luğu ona bir olgunluk gibi görün. şti. Adnanın et parçası gibi çıplak ensesinden, pabuçlarınm topuklarma dolan ayaklarından bu akşam büsbütün soğudu. Bu prens çayda niçin beş,dakika daha, sonra bir beş dakika daha, hulâsa bir iki saatlik beş dakikalar daha oturma- dı? Fakat bu derece güzel şey an- cak bu kadar devam etmeliydi. Bel- kis de gittiği çaylarda böyle yapmaz mıydı? Çaylarda rüya kadar kalır, herkesten evvel kaçardı. Arkasında güzelliğinin tuvaletinin başkalığını. bir niköye olar, tıkt a çay Loplantısı, mahzun bir kalabalık olur, herkes biribirinden iç sıkıntısı duyar, onu çekiştirdikleri halde hep onun başkalığmı söylemiş olurlardı. (Arkas var —— —— Yakacık taraflarında İşliyen kimselere bedava toprak tevzi ediliyor Bu toprakları aldıktan sonra çalışmak imar etmek lâzım- dır. Devlet üç söne sonra tapusunu da vermektedir memur,tekaütlük hayatını nasil | eriseğine dair tasavvurlarda bu-| Tanur, bilhassa teksütlük zamanımın yaklaştığı sıralarda, bü tasavvurlar daha ziyade genişler. Almacak ikra- : miye ile ark pr mikta - re projeler yapılır. a e İkramiyeyi aldık- tan sonra her geyden evvel bir ev sa- hibi olmağı dügünürler. Bunu tatbik edenler çoktur. Bazıları da şehrin civarına çekilin bağ ve bahçe işleri- le meşgul olmağı, bu surolle sakin bir heyet geçirmeği tercih eder. Te ksüt olduktan sonra, ticari bir işe mek suretiyle, kabiliyetini bir de Şahsi teşebbüs sahasında denemeği hatıra getirenler çoktur. Bazı me » muriarda, bunlardan hiçbirini ap - mıyor, Bursa gibi meyvesi ve sebze- si bol ve ucuz bir şehirde çekilip ve iden hayat mücade - bar arsada daha faydalı bu- bali bu tasavvurlar srasmda, 98- hir civarma gekilip,bağ ve bahçe sa hibi olmak, bir çiftçi gibi yaşamak fikri en cazip olanıdır. Fakat bunu düşünenler çok olduğu halde tatbik edenler pek azdır. Halbuki ikrami - yesini alan bir mütekait için, gehire bir yerde toprak işleriyle uğ » k, yapılması en kolay bir iş « olanlar için değil, hususi mü- eeseselerden ikramiye alan veyahut biriktirip küçük tasarruf asha- bı için de, yapılacak en iyi iş, şehir bir köy hayatı geçirmektir. bulun etrafmaki köyler, sayfi - yerleri, bu gibi işlere en elverişli yerlerdir. Son senelerde Bostancı, Su adiye taraflarmda yeni yeni evlerir yapılması, buralarını da bir köy Ol - | maktan çıkarmış, Bir şehir helin” | getirmiştir. Bu yüzden bu semtlerde » de, arazi fiatları artmış, küçük tâ sarru? ashabi için oturulacak yerler |, olmaktan çıkmıştır. Fakat Yakacı! Soğunlıköyleri gibi, şehirle sıkı mM nssebetleri olan köyler böyle değil dir. Ufak sermaye sahipleri, yeni ik- ramiye alan miltekaitler, arzuların daha kolay bir surette bu köylerde tahakkuk ettirebilirler... Yakacıkta devlete ait boş arazi cok tur. Çarşıya ve asfalt yola yakm © lan bu gibi yerlerin imarı için de devlet kanunlarmda en büyük kolay» | lıklar gösterilmiştir. Bu kanımun hükümlerine göre devlete ait boş 8 razi, halka parasiz dağılmaktadır. Yalnız şu şartla ki, bu işlenmemiş boş toprağı alan kimse, ilç sene İ- çinde, bu araziyi imar edecektir. ÜS sene sonra bir heyet, verilen arazi - nin imar edildiği görüldükten sonrâ, kendisine tapu senedi verilmekteği Yakacıkta Ayazma taraflarında bil kaç senedenberi devlete ait boş ara” zi, birçok kimselere dağıtılmıştır. He- verilmiyen üzeri fundalıklarla dolu yerler çoktur Yakacık üzüm ve meyve yetiştirmeğe en müsait KöY- lerden biridir. Boş araziyi, devletten #lan bazı müteşebbisler, birkaç sene içinde buralarda bağ ve ağaç yetiştir meğe muvaffak olmuşlardır. Devlet, istihsal yapmak istiyen ve bog arari- yi imar etmek istiyenlere daha başka kolaylıklar da göstermektedir. Eren köyle Feneryolu arasında, ziraat ve. kâletine ait nürmne fidanlığı. bağ yetiştirmek istiyenlere üzüm fidan - FAYDA —— — —— BİLGİLER Bugünkü Program Istanbul 18 Oda musikisi (plâk), 19 Ter, 19,15 Muhtelif plliklar, (20 (olik), 20.30 Stüdyo. orkestralar Son haberler, Saat 22 den sonra Sololar 21.40 nadolu ajanssım goretelere mahsus havadis servisi ecektir. ek radyo popurisi; 21,30: konferans; Haberler; 2240: Opera or hakkmda 0. 2030; Selen orkestrası (sopran, tenor seslerle): 21,30: Sözler; 22: Çif piya Leh dansları: 22,30: Iskoçya halk mu- sikisi; 23,25: Dans, Bükreş 18; Radyo salon orkestra 1915: Konserin — devamı 20,20: Plâk ile dünkü ve lar; 2105: Çift piyano konseri; Şarkılar; 22057 Harpa musikisi; 224 Konser nakli; 23,45: Fransizca ve alma <a haberler. bugünkü dan: 20,30: Olimpiyat haberleri; 21: Richard Ste 21: Halk 'un plâkların ğlenceli or- erin devamı; Sinemalar, Tiyatrolar * HALK OPERETİ : Bu akşam #aat 21,45 de Taksim Bahçesinde (Rahmet EL) operet, Yakında (Babalık). * ÜSKÜDAR HALE : (Kle Klo), Mastana talete tam 23017 stanesi Üsküdar Kuduz hastanesi Çapı Bevodlo Zükür hastanesi Gülhane hastanesi Gülhane Haydarpaşa Nümune hastanesi 60107 42420 2 66 ü Bifa! hastanesi Şişli Bakırköy Ali hastane 16.69 Şark Demiryolları Sirkeci ” Devlet Demiryolları Haydarpaşa & İtfaye Telefonlar 24220 60080 İstanbul İtfaiyesi Kadıköy İttaiyesi köy Bakırköy. Büyükdere Usküdar Wiaivesi Beyoğlu itfaiyesi 44640 Büyükada. I, Bargiiz. Kmab imır tikaları icin telefon santralındaki memura vangın demek kâfidir Çabık sıhhi yardım teşkilâtı 50625 Bu gumaradan imdat otomo bi inrenir Saçların köklerini kuyvetlendi. rir. Döklllmesine mani olur. Ke pekleri izale eder. Neşvüne- masmı kolaylaştırarak hayat kabiliyetini artırır. Lâtif rayı balı bir saç eksirldir. İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ Beyoğlu - İstanbul n> fidun Uuğmda, Türkiyenin muhtelif yerle - rindeki iklim şeraitine göre, hangi nevi üzümlerin yetiştirebileceği, uzun teerlibelerle elde edilmiştir. Yaka - cıkta, devletten boş bir toprak alan bir adam, niülmüne fidanlığından da bağ fidanları alacak olursa, işi pek kolaylaşmış olur. Yakacıkta bir bağ Üç Senede yetişmektedir. Bu müddet zarfında, Yakacıkta bağ yetiştirme- Bİ kendisine ihtisas yapmış köylü - lerden istifade edilir. Bu suretle bir bağ yetiştirildikten sonra bunun ya- nıbaşma küçük bir köy mak kalıyor, bağ yeti; yenlere nümune fidanları verildi lıklar beklemek insafsızirk olur. Top- rak, bedava fidan işlerinden sonra ev yaptırmak da bu işe teşebbis edenin başaracak olduğu bir iş olarak ka - bul etmek lâzımdır. — H.A. Haber İ sun biliyorum. Hiçbir | Saçları gözyaşları İle islanarak, İ yanaklarına yapışmıştı. Kesik hıç - ,İkirıklarln ağlıyordu.Bir aralık derin bir yalvarışla dolu olan elâ gözleri- ni kocasma kaldırdı: “Ah, seni na- sil inandırayım” diye, inledi. Kocası dayandığı masanm önünde kıpırda- madan duruyordu. Bir zamanlar gok munis olduğu belli olan bakış- isrinda büyük bir hüzün ve karar - sızlık vardı. Kadın, gözyaşlarından lerinde parçalıyarak, ayağa kalktı. Dışarı çıkmak için yiirüyüp, kapıyı açtı. Kirik bir hıçkırık boğazında düğümlenerek, kocasna döndü. Bilmelisin ki, hiçbir zaman İ senin şüphelendiğin şeyler o adamla İuramda geçmedi, Seni çirkin bir şekilde aldatmadım. Nefesi tutulmuş gibi bir an durdu. Sonra güçlükle yutkunarak devam etti: rumi, Sana birkaç ceğim. Inanmıyor - zaman Seni sevmemezlik etmedim. O, adamı sev memiştim. Fakat sen yoktun, çok yalnızdım. Sonra o İlk zamanlar gok iyi bir arkadaş gibi idi. Ama ya- vaş yavaş değişti ve bir gece itiraf ediyorum, sana söyledikleri gibi ©- nunla beni gördüler. Fakat yalnız bir kere dudaklarımdan öptü, Hepsi o kadar... Önce ruhumda garip bir İfirtma vardı. Kendimi çok yalnız buluyordum. Onunla bir balüya git- meğe razı oldum ve orada çok İç- tim galiba. Fakat o beni öpünce he men yanından kaçıp eve geldim. Bir daha da onu görmedim. Yaptır ım çocukluğu anlamıştım. Halbuki sen İnanmıyorsun, bu küçük vaka'- nın nekadar zararsız kapandığını anlamıyorsun. Onun kollerma bir an düşmeme, #ensiz geçirdiğim uzun hasret dolu günlerin sebep olduğu- nu, bu yalnızlığın bir kadın ruhun- da yapacağı değişiklikleri bilmek is- temiyorsun.. Fakat ne olursa olsun şunu bil ki, seni sevmediğim (gün olmamıştır. Mademki bana inanma- dın, bütün yeminlerime sükütla mu- | kabele ederek hâlâ şüphe duyduğu- İnu ispat ettin. Artık burada daha fazla kalmam doğru değil, gidiyo » rum. Kadın kapıyı ağır ağır açtı, O- muzlarını titreten hıçkırıkları tuta» | mıyarak çıkıp gitti ve adam dayan- İdığı masadan kıpırdamadan onun ko ridorda uzaklaşan k seslerini, gözlerinde koyulaşan bir ıstırapla dinledi. İçinde kıvranan şüphe çok müthişti, Yumruklarmı sıkıp, büyük bir azimle iradesine hâkim olarak ancak onun arkasından koşmama - ğa muvaffak olabildi. * Aradan günler geşti. Adam uzun tahkikler yaptı. Daha mahkemeye müracaat etmemişti. Günler geçip, / tahkikat ilerleyince müracaat etme- | diğine nekadar iyi ettiğini anladı ve bir akşam içinde çılgm bir sevinç duyarak kendini buldu, Bir çeyrek sonra da karşı karşıya geldiler. Kadın bu birkaç İ gün içinde çok solmuştu. İri elâ / gözlerinde hummalı bir ateş yanı - yordu. Yavaş yavaş adama yaklaş- he Onun niçin geldiğini anlamak is- ter gibi gözlerine baktı, Adam çok | heyecanlı idi. Bakışlarında derin, nedamet dolu manalar titreşerek, konuşmağa başladı; — Beni affet, dedi. Sen doğruyu söylemişsin, tahkikatım her şeyi meydana çıkardı. Belki de haklı idin, son zamanlarda seni çok yal- nız bırakmıştım. Şimdi suçunun e hemmiyetsizliğini anlıyorum. Fakat evvelce çok acul davrandım, seni kırdım, Halbuki haklısm, doğruyu »miştin. İnanmadığım için be- ni affet, Sensiz yaşamam imkânsız, beni affedeceksin değil mi? Karışma gittikçe sokuluyordu. O- İnun ellerini avuçlarma almış, hâlâ sırsıklam olen küçük mendilini diş- | karısının evinde! 9 Eş HERŞEY UNUTULUR yalvarıyordu: “Söyle, — affettiğini , yine bana geleceksin o değil mi? Önu öpmek ister gibi yüzüne eğildikçe, kadın kendini geri alıyor, gözlerinde yaşlar toplanıyordu. Bir aralık kocasının nefesini Üzerinde hissetti. Neredeyse onun göğsüne kapanmak üzere idi, Fakat birden- bire içini parçalıyan bir düşünce ile ellerini onun avuçlarından kurtardı, geriye doğru kaçarak titrek bir ses e mırıldandı: “Olmaz, artık olmaz. | Her şey bitti artık..” Adam ona doğ- İru birkaç adım ilerliyerek sordu: “Neden, neden beni sevmiyor mu » sun. Beni affetmiyor musun söyle? Kadın bitap bir halde ona bakıyor, durmadan ağlıyordu. Gözyaşlarını kurutmağa çalışarak, işitilmiyecek kadar bafif bir sesle cevap verdi: “Oh bunu düşünme, seni sevmeği » ğim an yoktur. Fakat... Erkek bos ğuk bir sesle tekrarladı: “Fakat?..” Kadım yüzünü ellerile kapıyarak de- vam etti: — Ah bunu sana söylemek çok tor. Hani bundan evvel sen (beri istememiştin, o adamla aramızdaki münasebetlerin derinliğine inanıyor« dun, benden nefret ediyordun. © zaman suçsuzdum, hakikati söylü « yordum. Fakat, şimdi... Yine sustu, Elleri yüzünde koca- sının gittikçe büyüyen gözlerine, tas kallüs eden yüzüne bakmaktan çeki nir gibi titriyerek, sözünü tamam * ladı: — Şimdi her şey bitti artık. Çün- kü senden ayrılınca teessürümden çılgına döndüm. Ne yapacağımı şa» şırmıştım. O zaman İşte o, adam yine karşıma çıktı. Fakat onda da kabahat yok. Beni seviyor, mes'ut olmamı istiyordu. Yüreğimdeki ya- ranın derinliğini seziyordu. Bir gece yine onunla beraberdik. Seni düşü- müyordum ve düşündükçe içimi sa- na karşı müthiş bir hiddet bürüyor- du. Beni istememiştin, bana inan » mamıştın.. İşte, önce senden intikam almak İster gibi sahiden onun oldum ve böylelikle belki seni unutacak » um. Yine yalan söylemiyorum, be» na inan. Bu olmadı, seni unutama - dım. Fakat böyle avdet edeceğini nasıl düşünebilirdim? Bana karşı o kâdar sert hareket etmiştin ki, Ne ise artık bitti, haydi git, git artık..” Kadın sayıklar gibi söylüyordu. Feci bir buhran içinde olduğu belli idi. Kocası hâlâ olduğu yerde kak İ mıştı, Takallâs. eden yüzünün hat- ları yavaş yavaş düzeliyor, kadının sözlerile yüreğine kadar inen zebi- rin şimdi yavaş yavaş dağıldığını, eski kuvvetini kaybettiğini bissedi- yordu. Birdenbire (karısının bayıl- mak Üzere olduğunu anladı. Kolla - fı bilkilmüş, gözleri kapanarak ba- şı önüne doğru sarkmağa başlamış- ti. Yere düşmek Üzere iken koşup, onu kollarından yakaladı. Biraz öte- | deki koltuğa götürüp, yatırdı. A- yütmak için yüzünü, gözünü ıslattı. | Kadın kendine geldiği zaman koca- sının yumuşak manslarla dolu göz“ lerini şefkatle yüzünden ayırmadığı» nı gördü ve adam onun İyice kendi- ne geldiğini görünce yavaşça mırıl- dandı: — Çok fena olmuştun. Seni bıra- kamadım. İstersen hiç gitmem. Se- ninle beraber uzaklara gideriz. Her şeyi unutmağa çalışırız. Kadın cevap vermedi. Fakat 80l- gun dudaklarında öyle minnettar bir tebesstim dolaştı ki bu tebessüm adamın gözlerinde son ıstırabı erit- H. Her şeyi unutmağa karar ver- diğini hissettiren müşfik bir tebes- sümle gülümsiyerek, kadınım “yüzü- ne doğru eğildi ve dudakları birle - şince sevgilerinin bütün kinlerden uzak, hâlâ ayni ateşle devam ettiği» ni ikisi de anladılar. Peride Cw'&