17 Temmuz 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

17 Temmuz 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 11-7-988 No. 149 TAN Roman müddeiumumilerinin şahadet parmağıyle hırsızı gösterdi Cevat vekilharç Süleymana koğtu; beraber seviniyorlardı. Önünden ge- çerken herkesin kıskandığı bu ko - hakta bu gece yalnız iki kişi mesut- tu: Konakta sığıntı olan bu Sü leymanla bu Cevad. Bununla 13 ncü gün ki Belkis ko- Casına dargın: Adnanm Cevada söv- düğünü bir türlü unutamıyor, Halbu- ki bir düzüne Cevad ölse 12 matemi 13 giinde Belkis unuturdu. Cevad hakaret gördüğünün farkm- da değil, Paristeyken batakhanelerde dayak yemeğe o kadar alışmıştı ki, dayaksız küfür bir tiryakiye nikoti- Bi almmış tütün gibiydi. Belkis kocasiyle yatak odalarmı ayırıyor, ymeklere inmiyor. Adnan karısmı o kadar seviyor ki, içinden bep o haklı!.. ve Adnana göre bile bep Adnan kabahatli!.. Nereden bu “kârata,, kelimesi ağzmdan kaçtı? Buglin Adnan bu dargımlığın 13n- cü gününün bittiğine seviniyordu. Etaindi: “13” le dargınlık da bitecek- tİ. Hakikaten Adnan eve bu akşam Mijdeyle geldi: Mısırlı Prens Hasan- İa karısı Gastayn kaplıcalarma gidis Yorlardı; Adnan da Belkisi onlarla Könderiyordu. Belkis kocasının boy- huna sarıldı, O kadar mesuttu ki, baş-| kalarının da mesut olmasını istedi: Kendisi Avrupadayken Adnanm sth- hati, nasıl olacağına şimdiden merak ediyordu. Sorira Cevada setidir: Cevad çocuktu; Adnan onun kusu- runa bakmıyacaktı: Kimsesizdi 0!.. Zavallıydı 0!.. Kaplıcalara sevincin» den Belkisin Cevada gözleri dolu- yor. — Hem, diyordu; bu çocuk ne mana kâdar evde hapls Kalacak 7"Di- garı çıkmıyacak mı bu çocuk hiç? Geceleri bari biraz çıksa da bâva al 6s! Adnan düşündü: h — Öyle ya! Geceleri çıkabilirdi Cevad... Fakat yanılıp da gündüz çi kayım demesin. Yakalanırsa divanı- harbe lâf anlatamayız. Başka şeye benzemez. 24 saatte idam ederler: Asker kaçağı, lâf değil! Belkis — Harp çıkmen yollar ka- Pandr, Paristen buraya dönemedi. Ne- den asker kaçağı olyormuş? anla - Miyorum, Adnan — Pardon, vatan haini dir Yecektim. İnci gerdanlık Adnan, Belkis hazırlanıyorlar: Gaztayn'a gidecek olan Mısırtı Prens Hasünm bu akşam seyahat ziyafeti” De davetliler, Aynanm karşısında Belkisin siyah kadife elbisesi kalçar larında hiçbir çıkmtıya takılmadan dümdüz yere dökülüyor. Gece el - bisesinin siyah kavsinde karısının Sıplak omuzlarıma bakarak Adnan ayakta, . Gerdanlığın kopçasını altın Sâçın kökünde ilikliyecek, Belkisin hoşuna gidecek. On dakikadanberi Adnan bu saadeti bekliyor. 2 Kaplıca arkadaşlarına bu gece Zi“ Yafete gideceği için Belkis o kadar Beğeliydi ki, ensesinde Adnatm be “sriksiz parmaklarmın çırpınmasına bu gece katlanabilir, hattâ belki ko- “asiyle lâtife de ederdi. Birdenbire bir çığlık koptu. Ger - danlık yoktu; kutusu ağzmı açmış duruyordu. Belkisin bu çığlığında öyle bir şey» er yardı ki, gerdanlık bulunsa bile #uvareye gidemiyeceklerini Adnan hemen anladı; telefona koştu. Belki- sin birdenbire hastalandığmı Misir Prensine söyledi; odaya dönerken beyninde hâlâ bu çığlık ötüyordu! “En asr bir hafta geçmeden karısı eski sesini bulamıyacak,, 1. Kocası Sdaya Belkis o ağladığna utandı, baygınlık geçirmeye başladı; “Adnan “kendisini harap etmemesini, karısma, yalvarıyor, “bir başkasını almağa razr oluyordu.,, — Başkasını er alırmışiz? Belkis, kızdı, bayılmak Üzere ol- duğunu unuttu, acı acı güldü: “Ba- bast bu. gerdanlığı ona Londradan #etirtmişti.., Kutuyu uzattı: “Kapa- ğında husust kuyumcusumun marka” | — vardı., Hep Adnanm talihsizliği: / “Adnanm aldığı elmaslardan biri çalmsaydı, ağlamak, bayılmak Bel kisin kibrine dokunacaktı; fakat ha- yır! Adnan o kadar talihsizdir ki Belkisin bir gerdanlığı çalmacaksa mutlaka babasmın aldığı, mutlaka Londradan geleni ağırılacaktı.,, Adnan bu gece farkmda oldu: Zengin evlerin nekadar kalabalık ol- duğu felâket ve sevinç zamanlarında belli oluyordu: Odalar, sofalar bir denbire kalabalıktı. Anasmı betirla- dı: “Bog evde, ölmüştü; cenaze boş sokakta kalkmıştı; fıkaralık açlık değildi; fıkaralık kimsesizlikti.., Sofalarda kiyâmet kop &ralık herkes suçlüydü; yalnız ve- kilharç Süleymandan bir de Cevad- dan başka... Vekilharç Süleyman çok hiddetlendi: "Eğer bu kale gibi ko- nakta, eğer hanımefendinin üçüncü kattaki yatak odasmda, eğer bu in- ci gerdanlık hakikaten çalımıyorsa, | eğer (faili) de meydana çıkmıyorsa, Süleymanın artık köndi nefsine de| emniyeti kalmıyordu, kendi yakasını, kendi eliyle polise teslim edecek,, ti. Uşak Ahmet o kadar toydu ki, suç- lular arasmda bulunduğunu hatıri yacak yerde hanrmefendinin ağladı. ğına üzlilüyor, gözleri ( doluyordu. Herkes bir snda adliyeci oldu: “Ma- dem ki pencereden ip merdiven sark- mıyordu; madem ki pencereye ya- km sğaç yoktu; madem ki konağın hiçbir kapısı kırık değildi... Evet, Ce vad da onlarla beraberdi: “Hırsız i- gerden” di. Bu hırsızlık yüzün- den konakta sanki bir nevi hürri - yet, müsavat, uhuvvet İlân edilmi ti: Uşaklar, hizmetçiler herkes mü. savi sesle mütalcasını söylüyor; her. kes biribirini seviyor, herkes karşı. #ındakini tasdik ediyordu. Yalnız Ce- vad bir şey söylemiyor, kollarını göğsünde çapraz bağlamış, düşünü. yordu; nihayet “Napoleon, alnmda österliç güneşiyle başmi kaldırdı, hırsızı bulmuştu: Süklüm püklüm bir köşede duran uşak Ahmet!.. Pa- kat birdenbire söyliyemedi. Ancak, | Cevad bilmiyordu: Hır kim ol duğunu asıl Adnan anlamıştı; çünkü Adnan bir baftadanberi gördüğü, duyduğu bilmeceleri şimdi halletmiş- ti: Cevad bir haftadanberi bu ger- danlığı yiyordu; 9 takım elbise; 7 dilzüne çorap; 5 kutu iç çamaşırı; kol, spor, cep, balo saatleri... (Sonra Çanakkalede genç ölüler üst üste yı- ğıldığı için borsada bir buçuk milyon lira kazanan çenesi, sırtı gişman bir yahudi vardı) Bu yahudiye inat Ce- vadım Tepebaşmdaki Macar kadmma bir haftadanberi her gete açtığı şam panyalar: Bitmeden kalkan, yenisi gelen karanlık şişeler. Cevadım Almanlarla büyük bir pa- tates İşi yaptığını Belkisin “takdir et tiği" geçen haftadanberi Cevat bu gerdanlığı yiyordu, Fakat Belkisin amcssınm oğlu hirsiz olamazdı. (Arkası var) ———— MEVSiM SONU MUNASEBETiLE tanınmış YUKSEK KALİTE MALLARINI fevkalâde Ucuz FiATLARLA satışa koymuştur. İSTİKLAL CADDESİ 272/4 Daktilo Aranıyor Güzel San'atlar Akademisinden: Güzel San'atlar Akademisine ayda 60lira üc- retle Fransızca'dan Türkçe'ye ve Türkçe'den Fran- sızca'ya eyi tercüme yapabilen, Orta mektep mezu- nu bir daktilo alınacaktır. İsteklilerin Pazartesi ve Perşembe günleri istida ve tahsil vesikalarile birlik- te Akademi Direktörlüğüne müracaatları, (4069) FAYDA —— BİLGİLER i Bugünkü Program | İstanbul 18,— Hafif orkestra ve Şan (sikik). 10, Haberler, 19,15 Muhtelif plikler, 20,— Denarki (Tenor). (2030 Stüdyo orkestraları, 21,30 Son haberler, Sant 22 den sonra Anadolu ajanınmm gaze telere mahsus havadis servisi verilecektir. Budapeşte 20,20; Çigan masikisile birlikte Macar sarkıları, 21,40: Opera orkestrası. 23/20: Caz 24,405: Salon orkestrası. Varşova 20: Büyük senfonik konser, 21,50: Ha « berler, 22,05: Küçük orkestra (hafif msi. Ki). 23: Spor, 2515: Piyana - şarkı kon. » Plâk (Dans). parçaları 20,29: Çocuk programı, 20,40: Eski şar ek Filharmonisi, 21,85: Piyes İyen adam” 23,15: Amerikan yarıları. Bükreş 18; Küçük orkestra. 19.15: Konserin de- vamı, 20,20: Kisrinet konseri, 20,20: Ke - man konseri. (Beethoven, Kraysler), 21,30 .Verdinin “Travista operası (Plâk ile). 24: Orkestra. o" Moskova 10,30: Rubinetein'in " Demon” ope- rasından sahneler. 19,15: Plik, 29; Hefif musiki, 22: Yabancı dilelrle neşriyat, Sinemalar, Tiyatrolar harabe. dik hizda * * HALK OPERETİ : Bu akşam sasi 145 de Taksim Bahçesinde (Rahmet Bt) opereti, Yakında (Babalık). * ÜSKÜDAR HALE ; (Kle Kilo). | bulunmaya biribirlerinden çekinerek Birisi sarışın, öteki esmerdi. Teyze kıziydılar. ve ikisi de uzak akrabala- rmdan ayni adamı seviyordular, Es- meri Leylâ, gönlünü tutuşturan bu ateşi daha arkadaşma söylememişti. Sarışm Zerrin de yüreğini ona kaps- U tutmıya çalışıyordu. Fakat nede olsa ikisi de bir şeyler seziyor, biri- birlerini o dikkatle ( kolluyordular. Sevdikleri erkek, Nihat uzun boylu, şakaklarma hafif kır düşmüş, derin bakışlı bir adamdı ve uzaktan akrabası olan bu iki genç kıza şimdiye kadar gösterdiği yakmlık, hiçbirine fazla, ötekine az olarak ölçüsünü şaşırma» arada sırada onlara ba» karken gözlerine düşen garip gölge- lerden bu güzel akrabalarına pek te lâkayt olmadığını belli ediyordu. Zer- in ile Leylâ da onun karşısında sev- gilerini ihsas edecek bir harekette demiyorlardı Onetane talafar'ar Cerrahpaşa hastanesi 11609 Gureba hastanesi Yemibahce (23017 Haseki kadınlar hastanesi 24588 Zeynep Kâmil hastanesi Üsküdar 60179 Kaduz hastanesi Çapa 22142 Beyoğla Zükür hastanesi 43341 Gülhane Bastanesi Gülhane 20510 Haydarpaşı Nümüne tastanesi 60107 Etin! hastanesi Şişli 126 Bakırköy Akıl hastanesi 16.60 Şark Demiryallam Sirkeci 11019 Devlet Demiryolları Havdarpaşa 42145 itfaiye Teletontarı İstanbul İtfaiyesi Endiköy itlaiyesi 40020 Yeşilköy. Bakırköy. Büyükdere, Üsküdar itfaiyesi Beyoğlu itfaiyesi 44640 | Büyükuda, Heybeli, Burgaz, Kmab m | takaları içim telefon santralımdaki memura yangın demek kâfidir. Müraenat yerleri Deniz yolları seentesi Teleton Akay (Kadıköy iskelesi) Çabık sıhhi yardım teşkilân Bu numaradan imdat otome bili istenir İBULMACAMIZ || 2345 678Ss0hn 42307 40732 44998 , ODUNU SUN | SOLDAN SAGA VE YUKARDAN AŞAĞI 1 — Hilâllahmer (7), Peri (3). 2 — Uzak (4). Btgi (5). 3 — 'Tavle taşı (8). Ahiret (7). 4 — Bir hece (2). Bir Yunan şeh- LAN 5 5 — Hal rabıtasr (8). © — Us (4). Aci değil (5). 7 — Maşiyen (4). Beyaz (2). 8 — Ar (5). Iyi (3). 9 — Mabet (4). Cari (4). 10 — Harir (4). Nemli (5). 11 — Zaman (2). DUNKU BULMACAMIZIN HALLİ: 1 — Talih (5). Uğur (4). 2 — Alık (4). At (2), 3 — 'Tırnak (6). 4 — Tena (4). Ufak (4). 5 — Eman (4). 8 — Yku (3). Oda (3). En (2). 7 —Fidan (5). Se (2). 8 — Saman (6). Gi (2). 9 — Aka (3). Gemi (4). 10 — Rak (3). Nesim (5). İze yakm evinde, bol ye: Bir akşam üzeriydi şattığı küçük bahçesinde üçü oturu- yordular. Zerrin elinden işini bıraktı, Şim di üçü de biribirlerine baktı, düşünce lerini saklamaya çalışarak gülümsü - yi un n çekinme k adın yü- sik Ju eyaz dişlerinin #ydmlığını dışarı vurarak. a Nihada doğru iğilip, gülümsiyerek yavaşça fısılda- i: — Sizin el falınıza bakayım mi Nihat? Nihat cevap vermeden gülümsiye- rek elini uzattı, Zerrin bal rengi göz“ lerinin derinlerinde kıvılermlanan bir şüphe ile onları süzüyor. Leylâ ince uzun parmaklarına hapsettiği Niha - dm geniş elinde gözlerini gezdirerek, ahenktar bir sesle söylüyor: Omrünüz uzun Nihat, çok seve- ; hat genç kıza alaycı bir tebes- sümle cevap verdi: | — Şimdi sevmediğim ne malüm?,.. | bire kızıl verdi: — Ben de öyle. Epeydir bize de gö- rünmedi.. Onlar konuşurken bahçenin kumlu yollarında ayak sesleri oldu. Sonra iki büklüm bir ihtiyar demir kapıyı ağır ağır açtı. Kızlarım yüzlerine gü- lümsiyerek bakıp, onların bir şey söy lemesine meydan vermeden: “Biraz bekleyin küçük hanımlar, dedi. Ni- hat, geçen hafta giderken iki mektup bıraktı sizin için, şimdi getiririm... Ve telâşlı adımlarla eve doğru uzak- laştı, Elinde mektuplarla avdet etti- ği zaman iki genç kız da biribirleri- ne hayretle bakıyordular, Acaba Ni- had onlara ne yazmıştı?.. Mektupları ihtiyarın elinden alir almaz, hemen telâşla zarfları yırttılar. Ikisi de el- lerinde heyecandan küğrtlar titriye - rek okumaya basladılar. Nihat Zerri- nin mektubuna $ başlamn “Bu mektubum elini bulduğu 24 man seyahate çıktığımı haber ala. | caksın. Sakm büyük bir kabalık yapa *İrak size haber bile vermeden çıktı- ğım bu uzun yolculuktan dolayı beni suçlu bulma.. Başka türlü yapmaya mkân yoktu. Son görüştüğümüz gü- ü hatırlıyorsun değil mi? Bir akşam dı. Hani Leylâ el falıma bakmak is- işti, Ve sen benim alay olsun diye, rlediğim bir kücük söz üzerine, ko- pardığn acr çığlıkla gözlerimde her i sydmlattm. İşte ben asıl bir fe- üt hissettim. htsız bir tesa- düfle gönüllerinizi bana bağlamanız kadar kötü bir sey olamazdı, Hele beni seven iki genç kızdan biri sen, biri de Leylâ olunca büsbütün çapra- gık bir çıkmaza düşüyordum. İkiniz de o kadar güzelsiniz ki!.. Açık ko- puşalım yavrum, senin bal rengi göz- lerine ne zaman bakışlarım değse yüreğimde yumusak hisler, tatlı ür- permeler duydum ve onları nekndsr sevdiğimi daima düşündüm. Fakat Leylânm uzun siyah gözlerinin de i- çimde kopardığı fırtmaları nasil in. kâr edeyim. İşte uzun geceler düşü- nüp bir taraflı bir karar vermek için biltün uğraşmama rağmen ne sen ba- | na Leylâyı unutturabildin, ne de Ley |1â kalbimde senden üstün bir sevgi İ yaratabildi. Seninle birleşsek itiraf e- İderim ki Laylâyı unutamıyacaktım Ve Zerrin birdenbire tutamadığı bir hayretle bağırdı: “Yat. Nihst, şaşırarak Zerrine döndü. İbir küçük çığlık, el falma bakarken Sonra bakışlarını Leylânm yüzüne çevirip, genç kızm istırapla daha ko: yulaşan gözlerine baktı ve sonra göz- lerinde büyüyen derin bir hayretle başımı denize doğru çevirerek sustu. Simdi üçü de içlerinde kopan firtina. yı biribirlerinden saklamaya çalışa - rak, güneşin denizde kayboluşuna ba kıyorlar. Üçünün de yüzleri düşünce- W.. Nihadın bakışlarında büsbütün başka manalar var. Kafasında birden bire her şeyin aydınlandığı, iki genç kızda da ne zamandânberi gördüğü garipliğin sebeplerini artık çok İyi anladığı belli. Bazan küçük bir ba- kış, böyle acı bir feryat gibi kopan bir genç kızım titriyen sesi en gizli şeyleri birdenbire dışarı vurur işte.. # Günler geçmiştir. Nihat ne zaman- danberi ortalarda yok. Artık kızların evlerine bile gelmiyor. Nihadr göre - meden iki haftayı, iki uzun yıl gibi geçirince, bir sabah Zerrin içinde git- tikçe büyüyen merakı yenemiyerek, kendisini onun bahçe kapısının önün- de buldu ve orada ondan habersiz ayni telâşla Nihada koşan Leyli ile karşılaşınca, içini act bir kıskançlık bürüdü. Biribirlerine düşman düşman bakıştılar. Gözleri artık İçlerindeki şüpheyi, kini saklıyamıyacak'kadar acı manalarla doluydu. Nihayet Ley- lâ, ince uzun parmaklarınm asabi bir dokunuşu ile demir kapmın zilini çalarken İzahat vermek lüzumunu hissetmiş gibi mırıldandı: — Nihat kaç gündür görünmüyor. Evden de merak ettiler de, geçerken bir sorayım, dedir Zerrin bal rengi gözlerinde titriyen 2 — Tan (3). Ne (2). Tri (3). asabi gölgeleri göstermemek için önü- de bakarak, boğul bir sesle cevap ve her an içimde, seni ona tercih e- derek büyük bir yanlışlık yaptığımı düşünecektim, Fakat onunla birleş - sek senin hayalin içimde ayni azabı yaratacaktı. İşte bütür bunlar ars- nızdan çekilmek için verdiğim kararı her an körükledi, Şimdi gidiyorum. Biliyorum ki, beni sizden ayıran bu yolculuk epey tstiranir geçecektir. Zerrin ve Leylâ mektuplarını ayni zamanda bitirdiler. İkisi de geyriih- tiyari bakışarak, ellerinde sallanan mektuplarla bir müddet yolun tze - rinde taş gibi hareketsiz kaldılar ve Zerrin daha fazla dayanamıyarak. kırık bir sesle mırıldandı: — Sevse böyle şeyler düşünebilir miydi?.. Leylâ onun sözünü farkında olmı- yarak tamamladı. — Adeta bu mektupla bizimle eğ- lenmiş.. Güya ikimizi de seviyormuş, daha birtakım saçmalar, Fakat bun- lar hep masal, Hakikat gu ki, ikimi- zi de hiçbir zaman sevmemişti. Ve birdenbire elindeki mektubu hid detle buruşturup yere attı; — Bu hissiz adamım yüzünden bi- ribirimize düşman olacaktık. Zerrin de onun hareketini tekrariı- yarak cevap verdi: — Doğru, hattâ biribirimizden nef- ret etmiye bile başlamıştık. Eski sa- mimiyetimiz ortadan çoktan kalikmış- tı, Sonra İkisi de aylardanberi kay» bettikleri sevgililerini yeniden bul duklarmı sevinçle hissederek, kol ko- la girdiler. Sevdikleri adam kendile- rini terkedince, iki genç kız da sanki uğradıkları acıyı paylaşmak ister gi- bi hemen nefretlerinder styrriıp, eski şefkatlerini bularak, yeniden biribir- lerine dönmlüşlerdi. Peri#e Celâl iade simi kala Sleek MENİ eki)

Bu sayıdan diğer sayfalar: