Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
S Ş ŞKYNUN j FTLMEBEREL A —a mamı — ÖT —— 17-7-936 Komplo muhakemesi dün yapıldı Ankara ağırcezası temyizin nakız sebeplerinin hiçbirini varit görmedi (Başı 1 incide)| müddelumumiliğinden bir tebliğname ile temyiz mahkemesi birinci ceza dairesine gönderilen dava dosyası, bu daire tarafından tetkik edilmiş ve hü küm, ceza muhakemeleri usulü kanu nunun 321 inci maddesi mucibince bozulmüştu. maktadır. Hakimler, nakz ilâmı o kadar vasi ve o akadar şumullüdür ki her satırında huzurunuzda bulu- nan bu kimselerin Atatürke suikast için aralarında silâhlı cemiyet teş- kil eden suçlular bulunduğunu sa- rahaten söylemektedir. Nasıl bu- nun nasıl olduğunu arzedebilmek i- çin müsaadenizle biraz uzun süre- Ankara ağır ceza mahi '_ te!şı yiz mahkemesi birinci, ceza dairesi- nin bu bozma kararmı bugün mkt'et- tiği celsede tetkik ederek esas hük- münde ısrar kararını vermiştir: ’ Muhakemenin tafsilâtı şudur: — Mahkeme saat onda açıldı. Reis İlkönce Yahyaya divaniharbin ne- kadar ve niçin ceza verdiğini so_rd_u. Yahya, asker kaçaklığından ve izin- siz hudut haricine çıktığından 10 se neye mahküm edildiği cevabnı ver - di, Bundan sonra temyizin ilâmı okun du. Temyiz, birinci ceza dairesi, şu 13 sebeple hükmü bozuyordu: Temyizin gösterdiği 13 ıebep. 1 — Tahkikat ve takibat bazı ci- hetlerden ilerletilmemiş, bazı şahit - ler dinlenil iş ve yüzleştirilme - miştir. ' ? 2 — Çolak Aziz, Şevki ve komiser Mustafanm şahit sıfatile dinlenilme leri reddedilmiştir. * 3 — Suçlu Yahya, Karamezar kö- Yüne gittiği hakkında delil göstere- Memiştir. 4 — Üzeyir hakkında Hamdiden izahat almmamıştır. 5 — Arif tarafından kardeşine ya- pıldığı iddia olunan işkence, müda - faa mesnetsiz ve delilsiz olarak ay - nen kabul edilmiştir. 6 — Ajan İzzet, Nuri Neccar ve Fahriyenin ifadelerinde mübayenet Börüldüğü söylenildiği halde yüzleş- tirilmemişlerdir. 7T — Suçluların itiraflarında işken- teye matüf olan beyanatlarının kabu lüne saik olan maddi deliller ve ip- tidadanberi muzlim şerait altında is- ticvaba tâbi tutulduklarma ait istid- lâl veçhinin ve muzlim şeraitten ne kastedildiği açıkça gösterilmemistir. 8 — Üzeyir, Yahyayı bilmediği bir adam olarak teslim etmiştir. Mu- hakeme esnasında evvelce yanında calıştığınt söylemiştir."” Muhtar İsmailin ifadesine müraca- at olunmamıştır. 9 — Cümhuriyet müddeiumumi - liğinin son iddianamesinde sübut de- lili teşkil ettiği ileri sürülmüş nokta lardan bir kısmı, hüküm fıkrasında tevapsız bırakılmıştır. 10 — Suçlularm 168 inci maddeye göre tecziyeleri talep ve iddia edil - diği halde, bu hususların mütaleası- na lüzum ve mahal olmadığına karar verilmişitir. 11 — Suçluların itirafları, titaraf bir şahidin şehadeti gibi telâkki edil- Miştir. 12 —. Cereyan tahkikat şeklinin Ş?hldete mutabık olmadığı öne sü- Tülmek suretile Yahya, Arif ve Üze- Yirin dahiliye müsteşarı Vehbi, An- kara valisi Tandoğan ve emniyeti U- Mumiye müdürü Şükrünün huzurla- rmda ikrarları kabul edilmemiştir. - 18 — Yahyanm ifadesinde suikas- tin icrasmı deruhte ederek anlaştık ları yolundaki itiraflarını setre Mma- tüf ve bu hareketi tevil, teşebbüsün | ye maddi delilini teşkil edip ” düşünülmeksizin karar verilmiştir. Müddeiumuminin beyanatı /— Okunması bir saat süren ilâm bi- h.nce, müddeilumumi Baha Arıkan Söz aldı ve temyiz mahkemesinin nak ZI mutazammım ilâmımı şerh eden â- Sağıya koyduğumuz beyanatta bulu- Darak nakza uyulmasını istedi: » “— Hakimler, bu dava hakkm- daki iddianamemi arzekederken, bü davanın herhangi bir komplo dava- SI olmaktan çok uzak bulunduğunu arzetmiş ve bu davanin yüksek ve Modern bir rejim davası olduğunu cihan efkârı umumiyesine cesaretle ilân eylemiştim. Bu iddiamda ne kadar haklı bu- lunduğum büyük temyiz mahkeme- Sinin şimdi okunan nakz ilâmiyle de teyyüd etmiş bulunmaktadır. Bun- dan dolayi duyduğum iftihar hissi- » Yalnız davamızda ne kadar kuv- :etlî olduğumuzu görmekten mute- Yellit şahsi bir histen ziyade, suçlu- Kh adalet pençesinden yakalarını ].um"&m olmalarında aramak Özimgelir, Hakiki suçluları huzuru- Nuza getirmiş olduğumuzu bütün Vicdanımızım hürriyetiyle haykırmış idi. Büyük temyiz mahkemesi, bizim bu kanaatimize iştirak etmekte ve Suçluların hakikf cürüm failleri bu- duğunda bizimle beraber bulun: cek olsa da nakz ilâmının her ben - dini ayrı ayrı şerhetmek ihtiyacını düyuyorum. Nakzin birinci fıkrası- nı muhtelif fasıllara Aayırarak tet- kik etmek icap eder. Yahyanın vaziyeti Baha Arıkan bundan sonra nakzın bilhassa Yahyanım itiraflarile alâ- kalı olan kısımlarını izah etmiş ve iddianamesindeki - noktaların teyidi mahiyetinde olan hükümlere işaret etmiştir. Nakzın ikinci fıkrast Bundan sonra Çolak Azize temas eden müddeilumumi — Ali Saible Ço- lak Aziz arasındaki vaziyeti izah etmiş ve demiştir ki : « — Nakzin dördüncü fıkrası üze- yirin Manud istidası hakkındadır. Malümunuzdur ki Üzeyir 19 ağustos 935 tarihile yani Yahyanım yaka - lanmasından bir gün sonra ÂAnderin müddeiumumiliğine bir istida ver- mekte ve kendisinin evinde kaçıık_çı veya herhangi bir yabancının bü- lunduğu hakkmdaki ihbarlara ehem miyet verilmemesini talep etmekte- dir. Iddianamemde — bu ciheti uzun uzadiye izah etmiş ve demiştim ki: « Böyle bir hâdisenin vukuu man- tıkla gayrikabili teliftir * Şimdi her hangi bir şahıs maka- mımıza müracaat ederek, bu gece be- nim evimde bir katil olacak, fakat fail ben değilim. Hiç bir mesuliyet kabul etmem, dese, bunu akıl ve iz- anla telif edebilir miyiz?,, Nakzın beşinci kısmı hakkında Ba- ha Arıkan, şunları söylemiştir: Beşinci ve yedinci fıkralar #« . Nakzın beşinci ve.yedinci fık- raları mahiyeti itibarile birdir. Mah kemei muhteremenizin suçluların ik- rarlarını kabul etmemek için göster- diği yegâne sebep, suçluların hazır -| lık tahkikatı esnasında işkenceye maruz kalmış oldukları keyfiyetidir. İdadianamemde arzetmiştim, dünya - işk ye maruz kalmadığını id- dia eden tek bir suçlu bile yoktur. Gene bu münasebetle misal olarak Staviski davasındaki alâkalıları arzet miş ve onun suçlularını da işkence- ye maruz kaldıkları yolunda ifade verdiklerini kaydetmiş idim. İşkence yapıldığı hakkında tek bir iddia mev cut idi: O da Arif tarafından veril - miş bir istidadır. Mahkemei muhte- remeniz, bü ciheti tamik etmiş ol - saydı, Alimin kulağınım akmasının dayaktan olmadığını kat'i tabip ra- porlarile anlamış olacaktı. Netekim Temyiz mahkemesine takdim etti - ğim lâyihaya merbut raporlar, Ali- min kulağının eskiden beri akmakta bulunduğunu göstermektedir ki, bu raporlar dosya içerisinde bulunmak- tadır. Yalnız istidraden şunu da ci- han efkârma arzetmek isterim: Türk polsinde işkence, zulüm yoktur ve olamaz. Bunu bugün efkârrumumi - huzurunda tekrar etmekle ifti - har düyduğum bir vazife telâkki ediyorum,,, İstintakta rücu meselesi Baha Arıkan, şahit ajan ile Nuri ve karısı Fahriyenin şahadetlerine te mas eden nakzin altıncı fıkrası üze- rinde durarak bu şahitlerin ifadele- rinde mübayenet bulunduğunu söyle di ve sekizinci fikra hakkında da de- di ki: « - Nakzin sekizinci fıkrası da çok dikkate şayandır. Üzeyir mahkemede ki ifadesiyle istintakta rücua müte- dair ifadesinde Yahyayi yabancı bir adam olarak karakol kumandanına teslim ettiğini söylemektedir. Yahya bir sene evveli altı ay kadar Üze&i- rin yanında bulunmuştur. Üzeyirin Yahyayı tanımamış olmasına imkân verilemez. Netekim dosya meyanın - da bulunan ve iddiı.nı.m_ede uzun u- zadiye arzetmiş olddugı_m:ı Arifin mektubu da Yahyayı çok iyi tanıdık- larını işaret eder. Hal böyle iken Ü- 'zeyir Yahyayı yabancı bir şahis gibi ne diye teslim etmiştir? Hakimler, yüksek heyetinizin kanaatleri nasıl şayanı ihtiram ise, işgal etmekte bu- lunduğum bu makamın da kanaatle- rine o derece hürmet edilmesini is- temek bu makamın en sarih hakla- sıla altı saat süren bir iddiada bu - lunmuştu. Gönül isterdi ki, yüksek heyetinizin birer birer saydığımız ve delil addederek huzurunuza döktü - ğümüz vakıalara birer birer cevap vermiş olsun ve eğer biz kanaatimiz- de aldanmış isek, bu cihetleri birer birer bize göstermiş bulunsun. Cevapsız kalan iddialar Netekim yüksek mahkeme de bu ciheti nazarı itibara almış ve iddiala- rımıza kararda birer birer cevap ve- rilmemiş olması keyfiyetini nakız se- bebi olarak Aaddetmiştir. Cevapsız kalan iddialarımız hangileridir? Burada birer birer arzını faydalı bu- luyorum.,, Baha Arikan, bundan sonra ilk id- dianamesinde cevabsız kalan nokta- ları birer birer sayrak nakzın ©- nuncu maddesine geçmiş ve demiş- tir- Bi : * — Bu, temamen ilmi bir mahi- yet göstermektedir, Makamımız suçluların her birisi hakkındaki de- lilleri zikir ve tadat ettikten sonra 168 inci madde mücibince tecziyele- rini istemiştir. Suçluların suça işti- rakleri ve hepsinin de 168 inci mad- dedeki anasıra göre fail oldukları zikredildikten sonra bizçe yapılacak bir nokta kalmamıştır. Mahkemei muhteremeniz kararında suçluların her birisinin vaziyetlerini bu madde- nin anasırına tatbik edilmemiş ol- duğundan bahisle bu ciheti L.evzuu bahsetmemişti. 168 inci madde Biz davacıyız. Davamızı izah ede- rek her bir suçlu hakkındaki delil- leri saydık, döktük ve neticede 168 inci madde mucibince - tecziyelerini istedik. Zikir ve tadad ettiğimiz de- lillerde 168 inci maddenin unsurları- nın tam ve kati şekilde mevcut ol- duğuna kâni idik. Eğer bu anasır zikrettiğimiz delillere uymamış ise bunu göstermek yüksek mahkeme- nize ait idi ki, büyük temyiz mahke- mesi de bu ciheti nazara almış ve kararı bu yüzden de nakzetmiştir. Nakzin onbirinci fikrasını müsaa- denizle arzediyorum. Bu, kanaatıma göre muhterem mahkemeninizin ka- rarını esasından kaldıran bir fık- radır. Bu fıkrada en mühim iki nok- ta tebarüz etmektedir. Bu noktalar- dan Birisi, itiraflardaki mübayenet- ler, diğeri de delilin —mahiyeti hak- kındadır. İtiraflar arasında mübayenetler Mahkemei muhtereminizin — kara- rında zikrolunan itiraflar arasında- ki mubayenetleri temyiz heyeti muh teremesi, suçluların itirafları bita- raf bir şahidin şehadeti gibi telâk- ki edilerek esasa dokunmıyan muba- yenetler şeklinde telâkki — etmekte- dir. Burada çok şayanı dikkat bir nokta mevcuttur ki, o da suçluların zabıta ve sorgu hakimi huzurunda- ki itiraflarınım yüksek temyiz mah- kemesine tam ve kati bir kanaat telkin etmiş olması keyfiyetidir. Bunu suçluların — itirafları, bitaraf şahidin ifadesi gibi telâkki eder bu- lunduğu cümlesinden alıyoruz. Büu fıkranm ikinci mühim noktası delil bahsine aittir, Delil hakkında na- kızdan evvelki muhakeme — safaha- tında oldukçâ mufassal söz söyle- miş idim. Yüksek mahkemenizi teş- kil eden zevat, hukuk âleminin en ince gavamızma vakıf kimselerdir. Mahkemei muhteremeniz, delâili maddiye ile teeyyüt — etmeden kıymet ifade edemiyeceğini — beyan buyürmuştu. Bizim kanaatımız böy- le olmadığı gibi, yüksek temyiz mah kemesi de bu kanaatta bulunma- makta ve kararı bu noktadan boz- maktadır. İkrar ve maddi deliller Ikrarın delâili maddiye ile teey- yüt etmediği taktirde cezasız kalma si vahim neticeler doğurabilir. Da- va tasavvur ediniz ki ortada hiç bir delil kalmamıştır. Senelerden sonra fail içindeki vicdan azabına dayana- mıyarak fiilini ikrar ve itiraf ve itiraf etmektedir. Maddi delil yok- tur diye fail kendisini cezadan kur- taraktır.. Kaldı ki, istinat ettiğimiz 168 in- ci maddede maddi delili bulmak.cok müşküldür. Mevzuubahs cemiyet, silâhları hiç kimesinin bulamıyaca- ğı bir yere saklaşalar da yakalnmış bulunsalar ve itiraf da etseler, silâh ları bulunmadı diye cezasız mı ka- lacaklar ? Elimizde bulunan serhte rından birisidir. Bu makam, bilâ fa matyo cemiyetin teşekkül etmesini TAN bir sucun tekevvünü için kâfi adde- yor. On ikinci fıkra vali, emniyeti u- mumiye müdürü ve dahiliye müste- şarinin şehadetlerinin teminine ka- naat edip etmemesine matuftur. Bu fıkra için arzedilecek fazla bir nok- ta mevcut değildir. Ancak hazırlık tahkikatında bu zevatın kül halinde suçluların itiraflarını - dinledikleri yazılı idi: Halbuki huzurunuzda va- ki şehadette bunlardan bir kısmının ayrı ayrı şahısları — dinlediği anla- şıldı .Bu vakıa heyeti aliyenizi bu şahiltre içinde tahkikat şeklinin şe- hadete mutabık bulunmadığını neti- cesine sevketti. Temyiz mahkemesi bunun halledilmesini ve halledildik- ten sonra tahkikat şekline mutabık olup olmaması cihetlerinin tespit e- dilmesini ve bunun için de bu serhi yazanların şahit sifatile celbedilme- lerini istemektedir. Nakzin son fıkrası için uzun uz- zun uzadiye söyliyecek sözüm yok- tur. Çünkü o kadar sarih ve kati- dir. Bu fıkranın yalnız hükümleri- ni sıraya koymak nakzın kıymeti hakkında bir fikir verebilir. On üçüncü fıkra — nediyor: 1 — Yahya ve arkadaşlarmın dahiliye ve kâletinin şifresinden bir ay sonra hududa girmeleri hâdisenin mahiye- tini değiştiremez, 2 — Şifrede gös- terilen isimlerde Yakubun sefareti- nin tezkeresinde bildirilen Yakup bu lunduğu, 3 — Üzeyirin ötedenberi tanıdığı Yahyayi meçhul bir şahis gibi teslim etmesinin samimiyetle gayrikabili telif bulunduğu, 4 — İlk tahkikatta Üzeyirin Yahyanın al tı ay evvel geldiğini söylediği ve bu- nu ispata kalkıştığı halde, bu cihe- ti ispat edememesi — gibi — hallerin maznunların itiraflarının samimiyet ve mueyyidesini teşkil ettiğini Ya- hyanin ammana ne süretle — gittiği, Etemi ne süretle gördüğü hakkında- ki itirafların tam bir Bilsilei mantı- kiye halinde doğru — bulunduğunu söylemektedir. uıı y p FLİ istedi Hakimler, büyük temyiz mahke- mesinin son fıkrai nakziyesi, işi ta- Mzaeee y halletmelta. . ve tıpkı memuriyetimizin görüşü gibi, maznunların itiraflarındaki samimi- yet ve doğruluğa kani bulunmamak- tadır. Sözlerime başlarken demiştim ki, bu nutuk ile ihtar ediyorum, Bu- nu gene tekrar ediyorum. Yalnız bu iftihar ve gurur, Atatürke suikast yapmak istiyen — kimselerin- adalet pençesinden kurtulamadıklarını gör- kte ütevellit olduğ tekrar ilâve edeyim. Nakza uyulmasını is- tiyorum.,, ? İddianame okunduktan sonra saat 12 yi bulmuştu. Reis öğleden sonra saat 15 de toplanılmak üzere celseyi tatil etti. İkinci celse Tam saat 15 de ikinci celse açıldı Ve reis, Ali Saip ile İdrisin vekili Avukat Hâmit Şevket İnceye söz ver di. Avukat müdafaasında, Temyiz mahkemesinin davayı usule müteal- lik nakiselerle bozduğunu, halbuki bunun için hakkın ziyamın sebutu icap edeceğini, ceza muhakemeleri usülü kanununun 308 inci maddesi- nin bu prensibe dayanan hükümleri muhtevi olduğunu söylediketn son - rs kanun ve adalete muvafık bir nakz karşısında bulunulmadığını ilâ- ve etti. Avukat Hâmit Şevketin müdafaası Avukat Hâmit Şevket, 168 inci maddeye göre, ittiham edilen müvek killerine bu suçu isnat et: in müm y 5 J. “y 7 İngütere kralına sutkasd mı? Krala bir adam tabanca ile tecavüz etmek istedi BAŞI 1 yakalamışlardır. Kral soğukkanlılı - ğını muhafaza ederek yoluna devam etmiş ve saraya dönmüştür. Öğle - den sonra da golf oynamaya gitmiş- tir. Tutulan adam polis karakoluna getirilmiş, orada ifadesi alımnmıştır. Mütecaviz karakola götürülürken diğer bir şahıs bunu polislerin elin- den kaçırmaya teşebbüs etmiş ise de polisler düdükle imdat istemişlerdir. Yapılan tahkikatta tabancanın sıkıl- madığı — anlaşılmıştır. Mütecaviz lfadesinde kabahatin tamamen da - hiliye nazırında olduğunu söylemiş- tir. Bu arada demiştir ki: “— Ben krala fenalık yapmak is- temedim. Yalnız hükümetin krala fe nalık yapılabileceği hakkmda nazarı dikkatini celbetmek istedim.,, Bu adam Mahon isminde İngiliz te baasından bir adamdır. Hâdiseyi gözile görmüş olan bir şahit vak'ayı şöyle anlatmaktadır: — Mütearrizin kralm üstüne ateş ettiğini zannetmiyorum. Mütearriz birdenbire polis kordonunu yararak krala doğru ilerlemiştir. Ayni anda bir kumaş parçasma sarılı olan bir şey yere düşmüş ve bunun bir rüvel ver olduğu görülmüştür. Vak'ayı gözile görmüş olan diğer bir şahit mütearriz şabsm, ileri atı- lır atılmaz bir kadınla bir polis me - muru tarafından yakalandığını te - yit etmektedir. Bu şahıs yakalanın- ca çırpınmaya başlamış ve silâhı*ye- re düşmüştür. Fakat bazı şahitler de, mütearri- zin rüvelverini kralm alnma dokun- durduğu ve atın şaha kalktığını söy- lemektedirler, Bu esnada kral arka- sına dönüp bakmış ve mütearrizin Mütecaviz derhal yakalandı ve muhakeme edildi, — şahitler tabanca atılmadığını söylüyorlar INCİDE bir polis tarafından yakalandığmı görmüştür. Bir şahit, hükümdarm binmiş ol - duğu atın yan tarafma bir rüvelver kurşunu isabet etmiş olduğunu söyle mekte ise de saray memurları bunu kat'i surette tekzip etmektedirler. Kral, bir saniye kadar mola verdik- ten sonra metanetini kat'iyyen boz- mıyarak yine at ile yoluna devam etmiştir. Muhakeme başladı Londra, 16 (Tan) — Bugün A « vam Kamarasında ve Lortlar Kama- rasında alâkadar nazırlar krala ya- pilan snikast hakkında tafsilât ver- mişlerdir. Avam kamarasında Dahiliye Na « zırı demiştir ki: — Kral süratle büyük bir tehlike- den kurtuldu. İmparatorluğun her tarafından ve hariçten geçmiş olsun telgrafları gelmektedir. Kralm kurtulması sürekli alkışlar- la karşılanmıştır. Yakalanan adamın bugün muhake mesine başlanmış ve şahitler dinlen- miştir. Bunlardan 'bazıları ateş edil « medi ses duymadık demişlerdir. Mu- hâakeme sekiz gün sonraya bırakıl « mıştır . Polis, müfettişi Sands mahkeme- deki ifadesinde demiştir ki: "“Mahon isminde olan mütecaviz hadise hak- kında bana şöyle demiştir: Kral ya- ralanmadı değil mi? Onu katiyen ya- ralamak istemiyordum. Bunu sadece protesto makamında yaptım.., Bütün elçiler şahsen Bukingam sarayıma giderek suikastten kurtul müş olduğundan dolayı Kralım teb- rik defterini imzalamışlardır. —BAŞI 1 yürüyebiliyor. Bunlara karşı hakiki 'bir inzibat kuvveti yoktur. Herkes ancak kendi kuvvetine güvenebilir. Gördüğünüz manzara karşısında biz de kapımıza kilit vurmağa —mecbu - ruz. 1AnI " İki zıt cereyan INCIDE arasımda daimi veya muvakkat cep- he birliklerine varabilir, Karşılıklı emniyet cephesinin va « ziyeti bundan çok başkadır. Geçiri - len son bir senelik tecrübe bu cep « hedeki birliğin pamuk ipliğinden ol- Bu düşü izi haklı £ .Mü racaatımızın tarzını da çok beğendi- ler. Fakat sıra tatbikata gelince hiç beklenmez hususi menfaatler asıl he- defi örttü, gayeyi çürütecek mamev- reler de biribirini takip etti. Dünyanm bugünkü halinde böyle bir manzara görmemeli idik.Sulhü is tiyenlere ve dünya yüzünde macera- lara ve emniyetsizliğe set çekilmesi ni gaye bilenler, görüş * zaviyelerini kolayca biribirlerile âyar edebilme- liydiler. Ayni saniyede ayni istika- mete bakmak ve ayni manzarayı görmek imkânı kolayca teessüs ede- bilmeliydi. Açıkça söylemeliyiz ki, Montrö konferansının vakit vakit ge çirdiği safhalarm dünyanım emniye- ti nâmma delâlet ettiği mâna, kalp- lere istirahat verecek bir mana değil dir. Dünya yüzünde bugün açıktan a- çığa iki cereyan vardır: Dünyayı emniyetli bir yer haline koymak ce - reyanı ve macera cereyanı... Filân leketler filân cephede, diğer fi - kün olmadığını uzün uzadıya izah ederek: “— Bu nakız, kanuni sebepleri ve adli esasları ihtiva et kte oldu Bu için sizden ve vicdanmızın ve il Mi tetkiklerinizin eseri olarak yara- tıp imzaladığınız 17 Şubat tarihli ka- rarınızda ısrar buyurmanızı rica e - derim.,, dedi. Diğer maznunların müdafaaları Bundan gonra, bütün maznunlar sırasile müdafaalarını yaptılar.. Yah- ya, bohçasında iç çamaşırları bulun- duğunu, elindeki vesikanım işçi vesi kası olduğunu, Üzeyir, hâkim huzu runda itirafta bulunmadığını, karde- şinin ve kendisinin tazyik edildiğini, Yahyayı karakola hükümetin emrine riayet etmek için teslim ettiğini, Şem seddin, kendisinde bulunan tabanca ları nereden aldığını, Temyiz lâyiha sının kendilerine tebliğ edilmediğini, Arif, Alimin kulağının Ankaraya gel meden evvel sağlam olduğunu, mah- kemeye verdiği istida ile Emniyet mü dürü Sadriyi mahküim ettirmek ni- yetinde olmadığmı, ancak itirafla - rın ne şekilde yapıldığını söylemek lân memleketler de şu cephededir di- ye taksimler yapmak istemeyiz. Ay- ni memlekette her iki cereyanın ta - raftarları bulunması da tasavvur e- dilebilir. 5 Bütün mesele böyle iki cereyanın, ayrı ayrı ihtiyaçlardan ve menfaat - lerden doğarak bugün mevcut bulun- masıdır. Macera tarafı ne istediğini daima bilir. Her vakit atılgan roller oynamağa müheyyadır. Menfaat pa- zarlıkları sayesinde her vakit kendi duğ kullanılan silâhların dolu ol madığını, blöfler tesir etmeyince ge- riye çekilmeye meyil gösterildiğini, mütecavize karşı kullanılan vasıtala- rım hep nefsi avutmak ve kendi ken- dini aldatmak kabilinden şeyler bu « lunduğunu ortaya köy Türk milleti sulh ve emniyet fik- rinin en samimi ve en ateşli bir ta - raftarı olduğunu gerek Balkanlarda takip ettiği sulh siyaseti, gerek Mil- letler arası meselelerinde müşterek emniyet nâmma hakiki fedakârlıkla- ra müheyya olduğunu filen göster - mesi ve gerek Boğazlar meselesin - deki hareket tarzı ile ortaya koymuş tur. Boğazlar meselesinde müspet bir uzlaşmaya varılmasında bu hüsnü - niyetin ve bu temiz sulh sevgisinin goök tesiri olmuştur. Netice itibarile bu uzlaşmada karşılıklı emniyet pre sibine taraftar milletlerin çok acı he- zimetlerden sonra vardıkları ilk mu- vaffakiyettir. Boğazlar anlaşması kat'i şeklini alınca Türk milleti ken- dine ait bir mevcudiyet işinin halle- dilmesine nekadar sevinecekse, dün- ya-sulhü nâmımma böyle bir muvaffa- kiyete âmil olduğuna da o kadar se- vinecektir. Bu muvaffakıyetin teşkil ettiği temel taşı üzerine yeni bir şey ler kurmaya imkân olacak mı, bugü- ne kadar olan tecrübelerden ders alı- nacak mı? Bunu da yakın bir istik - bal gösterecektir. TAN tur . istediğini, Şaban, İsmail ve İdris bir diyecekleri olmadığını söylediler. Ali Saibin söyledikleri Ali Saip te Müddeiumuminin be - yanatıma cevap vererek: “— Ben, bidayetten sonuna kadar işi vicdanınıza bırakmıştım. Yine öy- le yapıyorum. . Şimdiye kadar çekti ğim ıztıraplarla bütün günahları si linmiş tertemiz bir adam olarak kar şınıza çıktım. Kararınızı bekliyorum,, dedi. Heyeti hâkime, kisa bir konuş- raadan sonra 17,5 da celseyi tatil ede rek müzakere odasına çekildi, Üçüncü celse Saat 19,50 de üçüncü ve son celse açıldı. Zabıt kâtibi. nakız ilâmma karşılık yazılan ve 13 maddeyi ihti va eden israr kararını oküdü. Reis, en son hükmü şu suretle tefhim et- ti: “—. Mahl Temyiz mahil N nin bozma sebeplerinin hiç birisini varit görmediğinde neski hükümde ısrara, temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar vermiştir.., Müddeiumumi kararı yine temyiz edecek Dava bu suretle nihayet bulmuş değildir. Cümhuriyet Müddeiumumi- si, kararı yine Temyiz edecek ve mahkemece Temyiz birinci ceza dai- resinin nakzma ittiba olunmadığına göre, dava evrakı Temyiz heyeti u - mumiyvesinde tetkik ol ktır. ,