mc 0-5-986 Olacak şeyler 1940 Harbi Yazan: H. G. Wells Çeviren: Nuri Mahmut Cabal'ı dört muhafız aşağıya götürürlerken Strong metresini koluna taktı, hususi dairesire — İstediğin gibi telâkki edebilir- #in cevabını verdi, Simon Burton da bir şey söyliye- tek oldu, fakat sükütu muhafazayı | tercih ederek Roksananın lâflarma kulak kabarttı; — Nereden geliyorsunuz, daha Böylemediniz. Cabal diğerlerine ehemmiyet ver- miyerek doğrudan doğruya ona hi » tap etti: — Bir gün evvel Basradaki umu- mi karargâhtan havalandınt, Gece - Yi Marsilyada bir hangarda geçir- dim. Yavaş yavaş bütün Akdeniz ve havalisinde asayişi temin ediyor, ti- €arete yol açıyoruz. Birkaç yüz ta - me tayyaremiz var, Fakat daha bir- çok inşa etmekteyiz. Çalışan fabri kalarımız var, Buralara kadar vazi- yeti tetkik için uçtum: Derebeyi söze karıştı: — Burada asayiş berkemaldir. Si- zin temin etmenize ihtiyaç yok. Te- şekküir ederiz. Bu bir müstakil ve harpçi devlettir. — Işte bu mesele hakkında görüş” Mmemiz icap eder. — Biz böyle boş şeylerle münaka- saya tenezzül etmeyiz. — Biz ise müstakil harpçi devlet- lerden pek hoşlanmıyoruz. — Ne yapalım! — Bu devletlere nihayet verece- Giz! — Bu harp demektir!.. — Nasıl tefsir ederseniz edin. Maamafih gaybubetim çok geçme - den arkadaşlarımm merakını mucip olâcaktır. Bu taraflarda olduğumu bildikleri için gelip arıyacaklardır. Derebeyi gözlerini açarak: — Belki seni bulamıyacaklar, deği, Cabal omuzları silkti: — Sizi Ulünvamar ya — Beni hazır bulacaklar. Şimdi Veziyetin ne olduğunu biliyoruz. A- lin bu adamı ve hapsedin. Itiraz ede- Bek olursa basın dayağı. Burton i - Bittin mi? Hapset! Ayağa kalkıp kolunu Roksanaya bzattı, Cabali dört muhafız aşağıya Bötürürken Strong ve metresi husu- ti dairelerine girdiler. Kapıyı kapatır kapatmaz Roksa - Da sesini yükseltti: — Bu yaptığın budalalık! — Budalalık mı? — Evet budalajık. Derhal bir a- hapsedip kendine düşman et - Mek budalalık değil de nedir, ya? — Fakat ilk tehdidi savuran o İ- Ben mukabele etmekten başka ha, 207 yapmadım. Bu harbe, benim 'bime nihayet verelim diyen,o miydi? — Öyle diyorsun ama, işin içinde olduğunun farkmda değilsin... — Ne işi olacak. Bir pilot parçası b bana öyle muamele etsin ha! — Hayır, asabileşip adama fena muamele ettin. — Ben asabileşmedim, sadece kim olduğumu göstermek istedim. Hayır, Rudolf. Sana kaç defa öyledim. Asabileşme! — Bugün benden pek memnun ol- mamışa benziyorsun Roksana. — Tabii memnun olmam. Böyle zıpırcasma hareketler biribirini ta - kip ederse otoritenin zayıflıyacağı şüphesizdir. Haysiyet ve vakarını kaybediyorsun. — Roksana doğru söyle, kızdin? — Gördüm. Hepsini gördüm. Baş- makinistin oOGordonun karısından gözlerini ayramıyordun. Fakat bu- na ehemmiyet yermivdrum.“-artık alıştım. Yalnız. düşünüyorum, pilo- ta karşı akıllıca hareket ettin mi et- medin mi? — Fakat Roksana düşün, başka ne yapabilirdim ki? — Düşünmeğe ihtiyaç yok ki. O kadar basit. Senelerdenberi bu eli- mize düşen ilk hakiki tayyareci. Sen tayyarelerinifi tamir edilmesini isti- yorsun. Bu adam neler yapmazdı ki. Zaten Gordon'den bu işi becerip be- ceremiyeceğinden dalma şüphe edi- yordum. Güzel, hoş bir adam ama acaba usta bir makinist mi? Sadece ne yaptığını bilmeden onunla bu - nunla uğraşıyor. Sonra da o kadar beğendiğin karısı ile gönül eğlendi - riyor, Hakikaten usta ve kabiliyetli bir adam şimdiye kadar hiç olmazsa üç dört tayyarb uçurmuş olurdu. — Yani senin düşüncene göre ye- ni gelen bu yabancı Gordon'un mu- vaffak olamadığı şeyi itmam için Kullanılabilirdi. Öyle mi ?Tayyare - İlerimi ona teslim etmemi teklif edi- İyorsun. Bunun iyi bir fikir olduğu- neye | rci TAR Li ) Strong hiddetten titriyordu. Yumruğunu masaya vurdu na kani İsen şaşarım aklıma, — Niçin? Ben teslim et demedim Onu ikna edebilir, nezaret altında ça» lıştşrabilirdi — Nezaret! Bu kabaklar ona ne- zaret edebilirler mi hiç? Hepsini al- datırdı, — Seni de aldatamazdı ya. Alda- tacak olursa tayyaresini saklar, di- ğerleri gelmeden onu asardın. Fakat seni aldatmıyacak olursa, — Hayır, beni aldatmıyacak. Roksana Strongun boynuna rıldı ve gülerek ilâve etti: — Peki öyle ise. Kadife bir eldi- ven İçinde demirden bir el göstere - ceksin değil mi? Ona fena muamele edip hapsetmenin bir faydası olma- dığını anladın değil mi? Fakat Cabal Strong'u pek #inir - icudırimışla., Ü kadar kişi içinde n Tuz kaldığı fena muameleyi derebeyi bir türlü affetmek istemiyordu. — Hayır, dedi. Sana bu iste hak veremem. Anlamıyorum. Anlamıyor sun vesselâm! Fırsat geldi. Beni çılgın zannetme. Şimdi sana sklım- da olun anlatacağım. Simon Burton bu arada içeri gir- di ve köşeye sinerek dinlemeğe ko- yuldu. Strong ellerini arkasında ki- İltlemiş, sert adımlarla odayı arşin- liyarak anlatıyordu: — Ba yabancının sözlerinin beni hayrete düşürdüğünü zannetmeyin. Böyle bir şey bekliyordum. Roksana ve Burtonun yüzleri hay- retle parladı, alâka İle nazarlarmı derebey'inin üzerinde temerküz ettir diler, Strong devam etti: — Evet böyle bir şey olduğundan haberdardım. Bir taraflarda hava kuvvetlerinin tekâmül ettirildiğini işitmiştim. Sü- (Arkası var) TAN NOTLARI Abdülhak Şinasi Hisar Kültürleri ileri dünya memleketle- rinde “tabi, denilen bir mahlük var- dır ki, müellif kadar, belki de ondan fazla o memleketin edebiyatını yar par. “Tâbi,, bu memleketlerde yalnız mektep kitapları, masrafları amatör- ler tarafından temin edilen roman ve siir mecmuaları basmakla iktifa et mez, piyasa İle münasebetleri olmu İyan kıymetleri görür, onları bulur, eserletini basar, bu kıymet henüz ba sılacak eser yapmamışsa, ona eser yaptırır, tüccari tabirile “sipariş, e- der. Bizde bu çeşit bir “tâbi,, olsaydı, muhakkak ki, Abdülhak Şinasi Hisa- rın eserlerini, onun sandıklar içinde veya bir yazıhanenin çekmesinde ya- tan hazinelerini alır, o kıymeti yayar, bizleri istifade ettirirdi, Muhtelif mecmualarda ve nadiren gazete sütunlarında gördüğüm, ara yazılarile, ben, Abdülhak Şi- nasi Hisarın büyük bir muharrir, bir entellektüel olduğuna inanıyorum. Temelleri sarkta olan ve yabancı diyarlara gittikçe oraları hayrete ve vecde düşürerek en yüksek mertebe- er elde ettikten sonra, uzun bir se vahate çıkmış çok sevgili bir yolcuyu sasıl biraz da yabancılıkla karşılar- ak öyle bir yabancılıkla hasretini duyduğumuz. Avrupai kültüre bilmem bizim memlekette Abdülhak Şinasi Hisar kadar sahip olanların sayısı iki elin parmaklarındaki sayıyı geçer mi Bitirirken, Abdülhak Şinasi Hisa- rm son çıkan “Ağaç,, mecmuasında “edebiyata dair küçük notlar,, mdan şu parçaları aliyorum: Pek güzel kadınlar, yanlarındaki- ni çirkin gösterir. Pek zeki bir ada- men yanında diğerleri ahmak görü nür. İyi bir tersinin esvabı yanında, ötekilerin bayağılığı Küçük muharrirler de, i meydana çıktığı için düş- mani oluyorlar, * Bazılarımız milli veya umumi kül türden o kadar mahrum kalmışlar ki, en eski bir cehalet ananesine te- baiyet ettiklerini bile bilmiyerek, san'ate düşmanlık ediyorlar. . EAFbiyafta hiç kimseye benzeme- “ Jmekbir geyedir. Lâkin burun da bir Şeye bensememek gibi bir tehlikesi var / Bu, kendisinin de dediği gibi “kli çiik notlar,, Abdülhak Şinasi Hisarm hassasiyeti, sf'riyeti, vüs'ati, muhay- yilesinin kudreti, görüşlerinin ve bi- ?e verişlerinin kuvveti hakkında k” çük bir fikir vermekle iktifa etmiyor. Bir “tâbi, olmasını nekadar İster- dim. İ Fikret ADİL Atina, 19 (Tan) — İstifa eden &dliye bakanmın yerine iç bakan Logotetis, iç bakanlığına mütekalt miralay Skilakokis, Makedonya u- mum valiliğine muaveneti içtimaiye bakanlığı eski kâtibi umumisi Sfer- kinnakis tayin edilmişler ve dün baş bakan Metaksas hazır bulunduğu İ halde kralın huzurunda tahlif edil- mişlerdir. ( Güneş-Dil |) ğe emire öğ e Süme yememeli. Teorisine göre Günrneş-MDil ri Türk dilindeki Ek - Zamirlerin analizi Be SİNİZ İsim ve sıfatlardan hüküm mana- siyle yapılan sözlere ve fiillerin ka-| tışık sıygalarına gelen rekkep ek - zamir, (sin) mü rekkep ek - zamirine (iz) getirile- rek yapılmıştır. İsim ve Bıfatlara mülkiyet ve izafet manasiyle ve flil- lerin ana sıygalariyle düz sıygalarma (siniz) mü- ikinci şahsın cem'i anlamiyle katı | lan (iniz) mürekkep ek - zamiri de bunun baştan (s) si düşmüş bir şekli mahiyetindedir. (Siniz) ek - zamiri iki türlü ana- liz edilebilir: * L Ek olarak; H. Kök anlamından ek haline gel- miş olarak. 1 Ek olarak (siniz) in ilk görü- nüşte etimolojik şekli şudur? o 2 (2 LGs--in4 iz) Buradaki elemanların her üçü de, saha anlamı veren ek kategorilerine dahildir: (1) 1s: Oldukça uzak bir saha ifa- de eder. (2) In: En yakın muhiti, sahayı gösterir. (3) Iz: En uzak sahaya delâlet e- der, Bu üç saha ekini şöyle birleştire- biliriz; “(Ego) ya (s) gibi oldukça uzak.. “sahada bulunan bir süpe ( (ego “nun yakm muhitine kadar gelerek” “ana süjenin karşısında. (n) mnta-” “kasında bulunuyor: (Sen — sin)" “sonra bu süjenin kendisinden çok” “uzak (x) mıntakasında bulunan” diğer siljeler de onunla birleşiyo! “(siniz) Meselâ “gelirsiniz, çalışkansmız, iyisiniz...” dediğimiz zaman, “gelir, çalışkan, iyi” kelimelerine katılan bu “siniz” ek - zamirinin (is -- in— isin 5 sin) kısmı, doğrudan doğru- a İkinci şahsım roxfredini göster- edir - “Gelirsin, çalışkanem, İ- gibi. Muhatabm birden fazla mu gösteren sondaki (iz) eki» dir. Bunun çokluğa delâleti 'de, * (biz) ve (siz) şahıs zamirlerinde ve (iz) ve (iniz) ek - zamirlerinde ol- duğu gibi - sijeye uzak sahadaki baş ka süğelere de hükmü yaymak yolu iledir. Not: 1 — Fransız fil tasriflerin- bitişik de de bu ikinci cemi şahsa delâlet | eden ek (2) veya (s) konsonlariyle teşekktl etmektedir. Meselâ “vous zvez, vous donnez, vous recevez, vous finissez, vous rendez...” şekil- lerinde sondaki (ez) - ler; “vous ötes, vous faites, vous finissates...” şekillerinde de sondaki (es) ler, bu şahsi göstermektedir. Semantik rol bakımından (2) ile (s) bir olduğu- na göre, fransız tasrifinin elemanla- riyle Türk tasrifinin elemanları hep aynı olduğunda şüphe edilemez. H. Kök anlamından ek haline gelmiş olarak ( (siniz) ek - zamiri doğrudan doğruya (siz) sahıs zami- rinden başka bir şey değildir. Eski metinlerde meselâ (gelirsiniz) yeri- ne (gelirsiz), (iyisiniz) yerine Ciyi- DONAVAN DUR! YERDE YANAN O ŞEY NE? KAPLAN ÇATI ÜZERİNDE DİYANA , TÜFENKLE ATEŞ 4 Miş! İPLİĞİ YANIYOR! DÜĞME! KAPLAN İTREYNİN ELBİSE- SİNDEN KOPARIL- VED DÜĞME GİBİ FIRLATIR! Edgar Wallace'in Xİ KALDIRDIĞ Resimli romanı | GONAVAN ÜYE azam BU DÜĞME PATLAYICI BİR GÖRÜLÜNCE EDER! HERİFİ YAKALA) DIK! KANATSIZ BURADAN |siz) “denildiği çoktur. (Ruhi) meşhur (Terkibi bend) inin: Dedim ne sayassız, ne alursuz. ne verirsiz K'asla dilinizde ne nebi var, ne hot Allah beytindeki (sayarsız, alursuz, verir- siz) sözleri hep (sayarsınız, alırsı- nız, verirsiniz) yerindedir Bu halde görülüyor ki, nasıl: gelirim — gelir 4 men (ben) gelirsin — gelir 4- sen geliriz — gelir 4 miz (biz) demek ise: gelirsiniz de — gelir --.şiz demektir. Bu takdirde (siniz) in - yukarda ek olarak, olduğu gibi gösterdiği - miz - etimolojik sekli, 0 (2 (3) . is iğ iz) yolunda düzeltilmek lâzımgelir. Bu- rada: (1) İs: Ana süje veya objeye ol- dukça uzak bir sahayı gösterir. (2) İğ: (nğ) mürekkep konso- nundan tahallül eden ve sonradan (n) sesini alan süje gösterici ele- mandır, (3) Iz: Bu süjenin daha uzak sa- haya kadar yayıldığını, yani (3) mmtakasmdeki bir süjeye (2) mm- takasındaki beşka Süjelerin de ka- tıldığını anlatır. (Siniz( şeklinde ikinci konson 0- lan (n) nin bir (ng) konsonunun ta- halllünden doğmuş olduğunu oku- yup yazmamış Anadolu halkının öyleyişinde de bu (n) nin genizden söylenmesi açıkça ortaya koyar. Me- selâ (gelirsiniz) telâffuzu, bu söyle- yişte (gelürsünüz) kılığına girmek- tedir kl bu tabil söyleyiş tamaiyle yukarki etimolojik şekil ile uyuş- maktadır. Not: 2. — Ortadaki bu (iğ — in) elemanı tamamiyle düşerek kelime asıl şeklini bulur ki oda (siz) den ibarettir. Not: 3. — Baştaki (is) elemanı da (s «- ğ) formülü ile (ğ) ye çev- rilebilir. Ortadaki (in) yerine bu baştaki eleman düşerse - dünkü ya- zımızda analizi yapılmış olan - (İ- niz) ek - zamiri ortaya çıkar, Bu takdirde kelimenin etimolojik şekli: nin o iel ML. (iğ in olur ki burada da: (1) İğ: (Ego) yu, yani ana süje veya objeyi gösteren ana köktür. (2) İn: Bu ana süje veya objenin en yakm muhitinde, karşımda bu- lunan bir süjeye delâlet eder. (3) İz: Ana silje veya objenin kar- şısmda bu Siijenin - yani muhdta- bın - bir tek olmayıp geniş bir sa - hada ortakları Ja bulunduğunu an » latan ektir. İşte (eviniz) ve (geldiniz) kelime- lerinde (siz) şahıs zamiri böyle bir değişme ile (iniz) ek - zamiri halin- de görülmektedir. Not: 4. — Bu on şekildeki (n) ler de yine (nğ) den tahallül etmiş ge- niz (n) leridir: (eviniz) ve (geldi- niz) sözlerinin (eviğüz) ve (geldü- ğüz) kılıklarını alabilmesi bundan - dır. Bu (n) ler de (ğ) ye tahavvül edince, etimolojik yekil, doğrudan j doğruya bir (8) iz) ww 12 IV. (iğ - iz) halinde de gösterilebilir. Bu son şekil ikinci şahıs cemi ek zamirinin birinci şahıs cemi ek - za- miri olan (iniz — İz) He karışması tehlikesini gösterdiğinden dolayıdır ki düz sıygaların birinci şahıs cemi ek » zamirlerinde (z ww k) formülü ile (geldik) ve (gelsek) şekilleri meydan almıştır. Bu analizler gerek İzafet ve mül- kiyet ve gerek hüküm manalarnda» ki Türk ek - zamirlerinin doğrudan doğruya şahıs gösteren sözlerden çıkarak ek halini almış olduğunu göstermektedir. Yani; — men (ben) —sen -0 —bi — ez olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu ek zamirlerinin doğuşunu gös- teren şekil ile izahını da yarm yaza» cağız. LN. DİLMEN