B Musibet Olarak Karşılandı SAğ rik Yeri Bi. . z ” — Acaba fitili kim ateşliyecek, Le Journal'den: İtalyanların / ilerlemesine, | onları takbih etmek suretile inanılan o bir memlekette, Aduanın düştüğü haberi bir yeis uyandırmaktan hâli kalamaz- dı. Burada İtalyanın muvaffakiyetin- den o kadar teessür duyuluyor ki, sanki İngilterenin müstemlekelerin- den birini kaybettiği zannedili Katolik Westminster kilisesinde öğle ayini yapılırken, bir adam kür- süye çıkarak, katolik kilisesini, hak- sız bir harbe müdahele etmediğinden dolayı şiddetle takbih etmiştir. Papazlar, orada bu'unanların yar« dımile bu sahte hatibi kürsüden in- dirdiler ve onu dişarıya çıkardılar. Bir an fasılaya uğrayan ayine biraz sonra devam edildi. Bazı nümâyişçiler, İtalyan setaret- hanesinin önünde bazı protestolarda bulunmak istemişlerse de polis birçok kereler mlidahale etmeğe mecbur ol- muştur. Temin edildiğine göre, Italyan se li farethaneye girip çıkmak için, rkasında bulunan küçük kas pıyı kullanmaktadır. Bugün, papaz sınıfma mensup ileri gelenler ve açık havada konferans Ve- renlere, bakanlara varıncıya kadar herkes, Mussolini'nin bu teşebbüsün- den dolayı hücumlara uğradılar. Pro- testo için her fırsattan istifade edildi. Ramsey Matdonald, Ciöydom'da verdiği bir söylevdendiktetörlük”rdjis | | Bakanlığı mı? Bir muz yemek isti yorum. Acaba İngiltere tarafından bir zecri tedbir tehlikesi var mıdır? AVRUPA (Guerin Neschino) minin aleyhinde bulundu. Amele par.isinin oİtaiyaya karşı ekonomsal zecri tedbirlerin tatbikin- de israr ettiği haber veriliyor. Sosy&- Bstlerin söylediklerine göre, bu zcc- ri tedbir er tatbik edilmediği takdir- de Cenubi Afrika Amele Partisi, bu tedbirleri, bizzat kendileri İtalyaya gönderilecek mallara el sürmemek su- retile umumi surette tatbik edecek- lerdir. Matbuat Italyaya karşı şiddetli davranmakta berdevamdır. Ve Afri- kadan gelen bütün telgraflar, İtak yanları rezil ve menfur bir halde gös- terecek bir şeki de yazılmıştır. Büyük liberal bir gazetenin aytarı şunu anlatıyor — Maymunlardan mürekkep kst'a- | lar, dağlık bir yokuşu aşmağa teşeb- | büs eden İtalyanlar üzerine o kadar çök ve iri taşlar atmışlar ki, orada hakiki bir çöküntü hâsi olmuştur. Müstevliler ani bir Bücuma uğredik- larını zannetmişler ve silâh ve cep- hanelerini bırakarak sür'atle kaçmış- lardır. Halbuki, bu hâdise vuku bulduğu anda kilome'reler imtidadınca, hiçbir muharip yoktu. Hatta orada bırakılan #ilâhlar: topliyacak bir kim- se bile görülmüyordu. Fakat Ingiliz meslektaşlarımız her zaman. böyle lâtif hikâyeler anlatmaz» İsr. On'ar İtalyan zulmü üzerinde durmakla iktifa ederler. ği Plan ği eğik balk Vi iŞ Bel kağ (Travaso delle Idee) İ ordusunun pişdar müjrezeleri herbi ünya Gazetelerine Adua'nın Zaptı Londrada Bir “Gör Adua Galibiyetine Dair Eritreden Mektup Aduada Habeşliler 2000 Telefat Verdile italyanların Zayiatıda Çok Ağırdır Elan Top Sesleri İşidiliyor... Hasta Bakıcılar Doktorlar Şehı Bir Ucundan Öbür Ucuna Koşarak Yaralı Arıyorlar... 5 Paris Soirden Eritre cephesindeki durum gün- den güne vuzuh peyda ediyor. Bugün inü harbin ilk üç gün tarihçesini yapmak kabildir. Ras Şeyum, kuvayı külliyesile sü- de çekiliyor. Orada kuvvetlerini toplayıp İstih- kâmlar yapmak niyetinde olduğu an- Jaşılıyor. Ras Seywm ile temas ancak onu taciz eden tayyareler vasıtasile olu- | yor. İtalyan kumandanlığı Ras Sayum- un kendisinin Makala hattı Üzerinde hücum etmesini bekliyeceğini zanne- diyor. Burası yeni büyük bit harbe sahne olacaktır. Fakat Etitreli Aska» ris,askerlerile hafif İtalyan piyadesi, stratejsk bütün bürün (tepeleri tut- muş olduklarından general Bönonun askerlerinin ileri hareketi uzun müd- det gecikmiyeceği tahmin ediliyor. Kakkaze vadisini elde etmek çok mühim bir şeydir. Çünkü burası orta Habeşistan ve Adis Ababaya giden baslıca yoldur. Cuma sabahı saat beşte İtalyan 25 şer bin kişiden mürekkep olmal üzere, Habeş toprağına (o girdiler Bunlar küçük bir mukavemet gör. meksirin saatlerce ilerlediler. Pusu arbinin ineeliklerini iyi bilen Aska. risler kollardan daha evvel geliyor. lâardı. General Maravigna sağ cenaha, ge“ sezal Biroli merkeze, general Santi- ni sol cenaha kumanda etmektedir. le r. Öğleden sonra müsademeler başla: dı ve küçük tanklar musademeye gir- diler. Bu esnada Dare - Tacle geçidi, h patlamadan işgal edildi ve bir sil kaç kilometre uzakta İtalyan piyade- sile Habetler arasında Kartiarse ge idinde ilk cildi karşıla; gidu., S Kumandanirke bu Boğan ravi. at vermeden zorlyamıyacağını anla- yınca piyadenin ileri hareketini dur- durdu ve dağ topçuları birçok sai ler düşman mevzilerine ateş etti, pa geri hareketi azal mıştır. İtalyanlar hücum (ediyorlar. Habeşlerin ateşi, İtalyan piyadeleri uyanınca başlıyor ve vahşi dağlar ü- zerine boz renkli hayaller sıçrıyor. Geçit, nihayet göğüs göğüse v kubulan bir muharebeden sonra &- lindr. Bu esnada sağ cenah Adigrat kapılarına varmıştır. sol cenah da çe- tin bir muharebeden sonra Entiscio- yu tehdit ediyor. Adigrat, Amba, Hânghen, Entisci- | o'da Sultan Tern'in kumandanı altın. | da bulunan binlerce asker cepheye gidiyorlar, Bunlar tayyarelerin hücu- mu İle çok telefat vermirler ve öteye beriye dağılmışlardır. Cumartesi gü- nü İleri hareketi bütün cepbede baş lamıştır. Üç kolordu 60 kilemetrolik bir cephede ilerlemektedir. General Santini Adigratr almış ve 18 mayıs 1895 da düşmanın almış ölduğu kale- ye İtalyan bayrağını çekmişti General Marsvignanın, yerlilerden mürekkep olan kolordusu da Aba ve Hangheo'e girmiştir. Burası Entisci- yine de bakmadı! Mademoiselle de İa Mole: “Ne konuşacaksak hemen konuşup bitirmez daha İyi, dedi; yalnız başina bahçeye cikti ama Ju- Men arkasından gelmedi. e Mathilde salonun camlı kapıları önünde dolaş- tı/Julien'e baktı; o, madame de Fervagues'ın yanında oturmuş, Rhin ırmağı kıyılarındaki tepeciklerin üze“ rinde birer taç gibi yükselen onlara bir haşmet veren köhne şato harabe» Yerini anlatıyordu. Bazr salonlarda “nükteli söz,, denen hissi, parlak <ümleler uydutmak işini de pek ala | beceriyordu. Prince Korasof Paris'te olsa, kol- tukları kabarırdı: o akşam tam onun söylediği gibi oldu. Julien'in ertesi günler nasıl hareket ettiğini de görse onu da beğenirdi. Hükümet partisinin gizli elebaşı lârı arasında döndürülen bir entrika, birkaç tane “eotdon bleu,, nişanı da- İıtılmasına vesile olacaktı: matlame de Fervagucs büyük amcasina nişan almağı muhakkak istiyordu. Mar- guis de La Mole de kayın babası için nişan koparmağa çalışıyordu. İkisi de bu iş için el birliği ettiler, E SFFAH STENDMHAL mareşalın karısı" hemen her gin La Mole konağına gelmeğe başladı. Juli- en, marguis'nin hükümete geçeceğini madame de Fervagües'tan öğrendi marguis, devlet işlerinin ele geçir: olan politikacılar alayına, hiç vr sarsıntıya meydan vermeden üç Yıl- da meşrutiyet usulünü kaynatacağını vadetmiş, bunun için bir de ustalıklı yol bulmuştu. M. de La Mole hükümete geçerse, | Julien de kendisine bir paskaposluk | verileceğini ümid edebilirdi; fakat onun gözleri önüne sanki bir perde çekilmiş bu gibi büyük çıkarları gör- mez olmuştu. Ârtık onları ancak hü- yal meyal, çok, daha çok sonra ola- bilecek şeyler diye aklına getiriyor» du. Kendisine bir deliye döndüren o dayanılmaz üzüntüye uğrıyalıberi ha yatm her türlü çıkarı da,szevki de onun görlinde, mademoiselle de La Mole le barısıp barıştamasına bağli | idi, Hesap ediyor, beş altı yıl bu İşin üstüne düşerse, kendirini ona yeni- den sevdirebileceğini. Julien, her şeyi serin kafa ile mu- hakeme eden Julien, işte böyle saç- malamağa, budalalığa başlamıştı. Vaktile ona bir üstünlük veren bü- tün meziyetlerinden şimdi kala kala bir parça metaneti kalmıştı. Prince Korssoff'un çizdiği plana göre hâre- ket edip her akşam madame de Fer- vagues'm koltuğunun yanında bir ye- re oturuyordu; fakat o plâna #klı de- gil, ancak cismi sadıktı, çünkü kadı na söyliyecek bir kelime bile bulamıs yordu. Kendisini Mathilde'e artık iyileş miş, unutmuş gibi göstermek gayrt- 8 ruhunun bütün kuvvetlerini zap- tetmişti; mareşalın karısının yanm- da canı var vok bir ceret gibi duru. yordu; son dereceyi bulan meddi 15- tıraplarda olduğu gibi gözleri de o eski ateşi bütün bütün kaybetmişti. Madame de La Mole, bütün düşün- celeri, kanaatleri, bir gün kendisini bir duchesse edebilecek olan koca- sından duyduklarını bir aynası ol- duğundan, birkaç gündür Jullen'in methini ede ede bitiremiyordu. Bölüm XXV © MANEVİ SERHOŞLUK Madame de Fervagurs: “Bu evde» kilerin hepsi de deli mi, nedir? diye düşünüyordu; hepsi de 9 küçük pa- pasa tutkun, varsa o, yoksa ol Onun da dinlemekten baska bildiği yok, a- ma doğrusu güzel gözlerle dinliyor... Julien'e gelince onun için madame de Fervagues'ın hareketleri hani şu onun anahtarıdır. Merkezde general Birolinin ordusu biraz güçlükle iler- lemiş ve Aduaya yaklaşmıştır. Yalnız Gartorlai' geçidi, taarruzunu dur- durmuştur. Pazar günü tanyeri ağarırken ge- neral Maravigna Santini, Aduatyı ve Sevum kıtaatını muhasara etmek için sehrin arkası ile irtibat tesisine çali- şirken general Giroli Gartrlai geçidi- ni ele geçirmiştir. Muharebe pek şiddetli olmuştur. Habeşliler bu muhasebede 2000 tele. fat verdiler, İtalyanların zaylatı da- ba'az olmakla beraber hissedilecek derecede ağırdır. Fakat Ras Seyum kaçıp kurtul mustur. Ras Seyum Makaleye doğru çekiliyor, Bu harp gözümüzün önüne neka- dar garip manzaralar koymuştur. Bu manzaraları unutmak kabil değil dir. Cuma günü Adua yolunun bazı yerlerinde, bir kamyon yorgun ve kin bir halde bulunan piyadelerin sından geciyor. Askerin yüzü ter ve toz toprak maskesi altındadır. Di- ğer kamvonların cephane ve erzak g geçilmez bir halde bulunan bu yol üzerinden koskoca bir taş bloku ta- şıyor. Kaya, çakıl taşmdan başka bir şey bulunmıyan bir yerde taş tâse mak ne garip fikir. Bununla beraber İ yekpare bazalt taşlarından yapılmış İk bu bloka karsı askerler tüfeklerinin kayışlarını arasıra kaldırıyor ve dü- zeltiyorlar, Bazı zabitler selâm dıs ruyorlar. Bu taş parçası İtalvanların Aduaya rekzetmeyi vaadettikleri &- bidedir. Üzerinde şu tarih hâkkedil- miştir, | Mart 1596, Bu tarih hezimet günüdür. Yalnır 6 tahammül edil miyen hatırayı silecek olan bugünkü Bu kompozisyon “Maryan,, kibarlar sakinliği denen şeyin hemen hemen kusursuz bir örneği idi: bu sükün tam ayyar edilmiş bir neza- ketten ve, daha doğrusu herhangi şiddetli bir heyecan duyabilmek kabi. liyetsizliğinden doğar. Hislerinde beklenilmedik bir şeyle karşılaşmak, nefsine hakim olmamak madame de Fervagues'ın, kendinden aşağılara İ karşı haşmetli bir tivur takınama. mak kadar fenasına giderdi. En kü. çük bir hassasiyet nişanesi onun gö- zünde insanı kızartması lazımgelen, yüksek pe bir kimsenin kendi kendine karşı borclu olduğu saygıya zararı dokunacak bir İse söle lak olurdu. Onun için en büyük bah- tiyarlık kralın ava çıkışını anlatmak» İ ti en sevdiği kitap da duc de $aint- Simon'un Hatıratı, bilhassa bunun şecerelerden bahseden kısmı ıdi. Julien, salondaki ışıkların tertibi- ne göre, madame de Fervagues'm güzelliğine hangi yerin daha uygun geldiğini biliyordu. Hemen gidin o- rayı tutar. £zkat iskemlesini Mathil- de'i göremiyecek bir surette gerleşti- rirdi. Mademolselle de La Mo'e Julie n'in, kendisinden kacmak hususunda- ki sahtekârliğına saşmağı başlamış. bir aktam mavi” karanadan kalkıp mareşalin karısının oturduğu kanape- ye yakın bir mara basında çılışmağa gelmişti. Jullen, madame de Fer. vagu€s'in şapkası altından onu olduk rdülderi bir sırada bu kamyon da | Habeş Veliahdi büyüyünceye kadar bu taç ortada kalacak mı? gazetesinden alıtımıştır. $a iyi görüyordu, Babtına meden o gözleri böyle yakmdan görmek onu ilkin bir ürpertti; fakat sonra o ber zamanki durgunluğundan, gevşekli- dinden şiddetle silkinmesine ( seli-b oldu; Julien konuşmağa başladı ve haylı güzel şeyler sövledi. Gerçi madame de Fervagucn'a söz yordu biricik maksadı, Metbil. de'in ruhuna tesir etmekti, O kadar coştu İri bir an geldi, madame de Fer- vagues onun ne söylediğini anlamaz oldu. Bu onun gözünde bir meziyet idi. Julien sözlerinin anlaşılmazlığı me. ziyetini Alman mistikliği, vüksek dinda: ve jesyitliik hakkımda birkaç cümle ile tamamlasavdı, o mareşalın kârrst ona hemen, bir gün dünyayı | ıslah edecek Üstün adamlardan biri | saymağa başlardı. Mademoiselie de'La Melle içinden* “Mademki o, madame de Fervaauesâ böyle urun uzun, hem de bu kadar âtesle söz söyliyecek derecerle zevk- siz bir adam, ben de bir daha onu dinlemem,. dedi. O aksam sonuna kadar sözünde durdu: ama doğru içi içini yiyordu, Gece yarısı annesinin raıtanmı mİzp onu odasına kadar «ötürü. ma. dame de La Mole merdiven haşmda durup Tullen'in bir havlı methini et- ti. Bu MathildeT büsbütün kızdırdı; gece bir türlü uyuyamadı. Ama ni. hayet: “Benim hakir gördüklerim de tile Eritre'de yapılan Mas iki enstantane Te aya girer girmez boş olan meyd $ teşrinievel 1935 tarihini kay mişlerdir, Harp şehrin etrafında el'an dex ediyor. Askerler şehirden geçeri bazalt kütlesinin önünde duru bazrları bir dakika diz çöktük sonra ateşe doğru ilerliyorlar. Dİ bir kısmı da, © yakıcı taş üzerind mukaddes kitabeyi öpüyorlar. İhtiyarlardan mürekkep bir gi beyaz eübbeler giydikleri halde a adımlarla ilerliyor. Siyah yüzleri bir sev ifade etmiyor. Ne korku, ümitsizlik ve ne de sevinç. Hiç sey. Pek alçaklara kadar te zaliplere ekmek, tuz, bal ve süt w tiler, El'an top sesler! işitilivor. Hek ler ve hastabakıcılar şehrin bir sından öbür basına koşuyorlar ve ücra yerlerde bile hasta ve ya atıyorlar. Biraz evvel bir erkânık *abiti bana diyordu: — İtalya, muzaffer askerleri ayak izleri Üzerinde Mareb hudud dan Aduaya kadar 10 bin amı zaptedilen bu memleket © İçinde Roma yolunu yaptığ sanda, medi İestirmek vazifesine başlıyor. mareşalin karısının gözünde bü meziyet sahibi birer adam ulabili: diye biraz sükün buldu. J bit iş görmüs olduğu üzüntüsü azalmıstı; gözleri tes fen, prince de Korasoff'un hediyi uği elli Uç ask mektubunun ma ası olan sahtiyan cüzdana i Men birinci mektuba baktı şöyle bir net vardı: Nol, meden sekiz sonra gönderilir, Jutlen: “Geç kalmısım be! madame de Fervagues'ı ilk görü! den beri seki? günden cok faal: Au.,, Hemen oturup İlk aşk mekt nün suretini ckarmağa basladı: tazilet Üzerine tütıraklr sözlerle Iu. oldürenive İcsikıcr.. din det benzer bir şeydi. Cok şülür Ju ği sayıfayı vazarken uyuyaca v. Birkaç saat sonra uyandı. hala sası başında olduğunu görünce | ladı: güneş doğmuş, havi da vü mişti. Hayatının en acı anlarında ri her sabah gözlerini açarken, ketini hatırlaması idi: onu sank fiden öğrenivordu. O gün mek vazın bitirirken hemen hemen Tümsüyordu. “Araba sahiden t sevler yazacak bir delikanlı ci miz, Afeğrelu. Meletwbümum bi cümlesi dokuzar satırı buluyordu TArkas vi N ATA