2 10 Dünya Gazetelerine Göre Hâdis STEPHANE LAUZANNE DiYOR Ki: —a———— << <— ingiltere Süel Zecri Tedbir ler Alınması Temps'dan: işte, nihayet, İngilterenin son hâdiseler üzerinde karar verece: | ği tehlikeli dakikaya ulaşmış bulunuyoruz, Acaba İngiltere - nin kararı ne olacaktır? İki denberi İngiliz temayüllerini ran örtüyü kaldırmağa çalıştım ve korkunç Britanya makinesi- nin idare manivel de tutan şefleri gözden geçi dim. Anladım ki İngiltere süel zecri tedbirler alınmasını İste“ miyecektir. Zira harbetmek is- temiyen İngiltere böyle bir hare ketin harp mânasına, geldiğini | pekâlâ bilmektedir. Taymis gazetesi son yazıla- rından birinde “hükümetin vazi fesi harp mıntakasını tahdit et- mek ve bu mıntakanın genişle » mesine mâni olmaktır,, diyordu. Taymis tıpkı bir gramofon gibi bu cümlesi ile İngiltere hü- kümetinin bir emri yevmisini tekrarlamış oluyor. Ve böylelik- le amele partisinin bir kısmı ile Finans Bakanı Vinston Çorçil'- in gülümsiyerek söylediği gibi “hem şilâhlanmanın terkini,hem de harbetmeği,, istiyen sosya- listler istisna edilecek olursa İn- giliz efkârı umumiyesi, bütün dominyonlara tercüman olarak, “biz düpedüz bir menfaatimiz olmadan bir hulya peşinde sü- rüklenmeyi istemeyiz!,, diyen Kanada Başbakanı M. Benet gi” bi harbetmenin aleyhindedir. Bilâkis, İngilterenin iktrsadi mahiyette birtakım zecrptedbir- ler alınmasını istiyeceği ve U- | luslar Kurulunun mâna ve kıy- metini korumaktan dem vura” Tak bunda ısrar edeceği şüphe- sizdir, Fakat bu iktisadi tazyik lerin mahiyetine olacaktır? Her taraftan böyle bir tazyikin tat- bik edilemiyeceğini gösteren sesler gelmektedir ve görülüyor ki İngilterenin henüz verilmiş açık bir kararı da yoktur. Fara- | za, Nevyorktan gelen haberler arasında Amerikanın harp leva- zımı satmıyacağından bahsedi- lirken, bildirilen listeden Cu- mur Başkanı Rozveltin pamuk ve petrol hakkında ne düşündü- rını ellerin» | nı İstemiyor! Almanyanın İtalyaya göndere. ceği harp vasitaları Avusturya ve İsviçreden serbest olarak ge- çebileceklerdir. Bütün bunlar Uluslar Kuru- İu kahramanı gibi gözükmek is- tiyen İngiltereye bir uzlaşma vasıtası olabilmek istidadını mu hafaza ettiği halde bu kurulun ne zavallı bir vaziyette bulun- duğunu anlatmaktadır. Muhafazakâr fırkanın çokluk bölümü saylavlarından (sabık dominyonlar bakanı M. Emeri Taymis gazetesine gönderdiği bir mektupta bütün bunları ha- tırlattıktan sonra 1925 te proto- kolu kabul etmediği zaman biz- zat İngilterenin Cenevreye öğ- rettiği bir fikri de hatırlatıyor. O zaman İngilterenin verdiği cevapta şöyle bir cümle vardı: “Zecri tedbirler üzerinde 1s- rar etmek, herkese Uluslar Ku- rulunun uluslar arasında bir iş beraberliği ve bir ahenk kur- maktan ziyade, sulhü muhafaza için harp hazırlamayı, hemde geniş mikyasta bir harp hazırla. mayı kendisi için hayati bir e- hemmiyet addettiği hükmünü verdirebilir.,, Binaenaleyh İngiltere hakika ten tatbiki kabil olabilecek bir- takım tedbirlere başvurulmasi- nı, fakat bu tedbirlerin sulhü bir başka tarafından asla bozmiya- cak bir neviden olmasını iste mektedir. Hissiselim henüz ihtiyar İn- giltereden göç etmemiştir. Stefan LOZAN ingiltere Kralı iltalya Kralı ile Muhaberede Savora Facista'dan: “ Verilen habere göre, İngilte- re kralı, Sü Bakan: Lord Hal- fax nezdinde İtalya ile İngiltere arasında doğrudan doğruya bir çarpışmayı tevlit edebilecek en küçük bir hâdiseden bile sakınıl- ması hususunda ısrar etmiştir. Denildiğine göre, İngiltere kralı, kuzeni İtalya kralı Victor» Emmanuel ile muntazaman mu haberede bulunmaktadır. günü anlamak kabil olamıyor, Amerikann İtalyaya petrol ve pamuk satmak hakkını muhafâ- za etmek istediği muhakkaktır. Yine İsviçreden çıkan bir ha“ ber gösteriyor ki İsviçre hükü- Yunan Kurulu Kralı çağırabilecek Atina, 8 (AA.) — Ajansın meti, 1921 yılında siyasal ve | nın hususi aytarının öğrendiğine gö- coğrafiğ sebeplerden dolayı bü- tün ekonomik zecri tedbirlere karıştırılmamasını Uluslar Ku- ruluna bildirdiğini hatırlatma” ya lüzum görmektedir. Halbuki İsviçre, Almanya ve İtalya ile bir sınırlıdır. Demek oluyor ki No 148. Aşk üzerine edilen bu şakalar Ju- İlen'in gözlerini yaşarttı. Bitdenbire içinden: “Ben bu sevimli adama akıl danışsam sanki ne çıkar?,, dedi, Son- ra Korasolf'a: — İyi anladınız dostum, dedi, be- ni Strasburg'da bu halde görmeniz gönlümü kaptırdığım ve yüz bulma- dığım, baştan savulduğum içindir. Civar şehirlerden birinde oturan ga- yet güzel bir kadın beni üç gün ateş- İe sevdikten sonra bıraktı gitti; böy- e değişivermesi beni öldürüyor. Prince (o Korasoff'a, Mathilde'in yaptıklarını, huyunu, adını değiştire- rek, anlatmağa başladı. Korasoff- — Yeter, dedi; size tam h P'mi- hizi bulduğunuzu ispat için bırakın da hikâyeyi ben tamamlıyayım, bakın iyi analmamış muyım. Ö tazenin ko- tası gayet zengin bir adamdır; ya- hut ki kendisi, kadın, memleketin en asil soyundandır. Herhalde övü- necek bir seyi var, Julien başmı salladı, söz söyleme- ğe dili varmıyordu. Dila: ince: — Pek ala, dedi: sizin için gayet- © KIRMIZI VE SIYAH re Yunan Kralı Jorj kralcılığın iadesi hakkındaki kararın ulusal kurula ait olduğunu Londrada söylemiştir. Ga- zeteler yapilacak geneloyun bu kara- r: tasdik mahiyetinde olacağını yaz - maktadırlar. Ulusal kurul perşembe günü toplanacaktır. STENDHAL | Je acı üç ilacım var, bunları vakit ge- çirmeden yapmalı. “Bir: her gün adı ne idi? — M Vame de Duboir, Prince kahkahayı koyuverdi: — Aman ne ad! (3); affederrtiniz, sizin icin kim bilir ne emsalsiz bir addır, Madame de Dubois'yı her gün görmek lazım: hem onun karşısında öyle kederli, gücenik durmıyacaksı. nız: yasadığınız asrın büyük prensi- pini aklmızdan oerkarmayın: siri ne halde gör»bileceklerini sanryorlarsa siz onun aksi halde olun, Onun Jut- ıma ermeden sekiz şün önce nasıl idivseniz yine de tamamile öyle gö- zükün. Jalien yeisle: — Ah! dedi, o zaman ben rabat- tim, ona acıdığımı sanıyordum... Prince, dünya kurulalı beri tekrar edile gelen teşbihten çekinmedi: — Pervane kanadını mumda ya- kar... . (3) Dubois, Fransa'da en yaygın soyad. larmdandı birleşmesi cidden çok gülünçtür gidip madame... Yunanistanda Rejim meselesi Le Messager d'Athenes'den; Bazı Yunan gazetelerinin ver. diği habere göre Bakanlar Ku- rulu, Çaldaris müstesna olmak üzere rejim meselesinin hallini, genoyu bir tarafa bırakmak su: retile tacil etmek istemiştir, Başbakanın verdiği söylev bu- gün liberaller liderinin Selânik- te vereceği söylev ile genoy sa- vaşı başlayacaktır. Bununla be- raber dün bazı kral taraftarları- nın yaptıkları tekliflerin hükü- metçe kabulünde ısrar edecekle- ri-haber verilmektedir. Krallık meclisince verilecek reyle ilân edilecektir. Genoy oyapılmıya - cak, yalnız ulusal temsilin verdi- ği kararı tasdik için genoya mü- raçaat edilecektir. Bu teklif Başbakan tarafın- dan şiddetle reddedilmiştir. Baş bakanın dünkü söylevi evvelce hükümeti, çizdiği programım dr- şına hiçbir şeyin çıkaramıyaca- | ğıma dair vaki olan beyanatını teyitten ibarettir. Meselenin meclis tarafından derhal halline taraftar olanlar 9 haziranda yapılan seçimin esa- i onun aşillik gösteren “de. ile | sen bir genoy olduğunu iddia e- diyorlar. Eğer vaziyet daha cid- di bir şekil alacak olursa artık genoy meselesi mevzuubahis ol- muıyacaktır. Bu takdirde netice kralm Yu- nanistana avdetinden başka bir şey olmadığından derhal bir ka” rar almak lâzım gelecektir. Bu bir noktai nazardır. Fakat buna mukabil aksi tezler ve ak- si deliller de vardır, Evvelâ kral Georges'un Yunan tahtına, an- cak milletin doğrudan doğruya vereceği reyle geleceğine dair o- lan beyanatı vardır. Kral bir hükümet darbesi yapılması hak- kında yapılan teklifleri reddet- miştir, Sonra meclisı efkârı umu miyenin ancak bir kısmını tem- korta edeceksiniz, ama öyle aşık ol- muş gibi gözükmiyeceksiniz; anlaşı- İryor mu? Gizlemeğe lüzum yok. oy» nıyacağınız rol çok zordur; yalancı- lıktan iş göreceksiniz, ama yaptığını- zn yalancılıktarı olduğu anlaşılırsa yandığınız gündür. Julien kederli kederli: — O çok akılir. bense hiç değilimt Makvoldum! dedi, — Hayır: yalnız siz benim sandr- ğımdan da âşk mışsınız. inayeti, ya fazla asilliği, parası olan bütün kadınlar dame de Dubois dx kendi kendisi ile pek meşgul. Size bakacağına kendi- ne bakiyor, demek ki sizi tanımıyor. İki üç defa sizi istifade ettirecek ask buhranları geçirmiş diyorsunuz yat onlar da hayalini zorlyarak tatmış- tir ve sizi olduğunuz gibi değil, haya linde vaşattığı kahraman halinde gör- müştür, “Ami ya fazl , azizim, bunlar aşkın ilk dersleri sayılır: siz bu işin bu kadar il kın çok güzel bir siyah yaka, sanki Burlington » strcet'teki John Ander- #on'un elinden çikmış; siz hatırım için boğazınızdaki o sakil ipi atm da bunu alın. Strasburg'un en iyi kurdeladısının Allahın | AN e —— eler 910-935 Paris - Soir gazetesinin muhabiri Asmaradan bildiriyor : 39 seneden beri Eritre hududunu teş- kil eden Mareb sahillerinden Aduayı çeviren tepelere kadar ardı arası ke- silmiyen bir insan tank, kamyon, top, katır kaynaşması içeriye doğru vola düzülmüştür, Yürüyüş halinde bulu- nan bu ordudan toz bulutları kalkı- yor ve göğe yükselerek güneşi ka- raltıyor, Bu manzara hiç bir şeyin dur duramıyacağı meşum bir kuvvet his- sini veriyor. Yeryüzünde marizara da- ha müessirdir. Piyade, bü toz'u du. manlı havada boğularak ilerliyor, Sağ dan ve soldan hafif ve küçük tanklar İ taslar üzerinde müthiş gıcırtılar yapa- İ rak koşuyor. Piyadenin arkasından cephane ve errak taşıyan kamyon ve katır kafileleri geliyor. Bütün bu in- sanların cesareti takdir edilmelidir. Fkseriyetle bu kol'ar duruyor, bir ta- raftan silâh sesleri geliyor. Kayalık- lar arasında saklarımış olan bir kısım Habeşliler müstevliler Üzerine ateş e- diyorlar. Fakat bu da çok sürmüyor. | Tayyareler düşman üzerine bombalar atıyor. Çok alçaklara kadar iniyorlar ve bu mukavemet daima çabuk herta- raf ediliyor. İnanılmavacak derecede çok mühimmat sarfediliyor. Meselâ yirmiden fazla top, iç tüfenk ateşinin çıktığı bir taş yığınına birden ateş etmiştir. Sıcak, arazinin müskülâtı ve yüksekliği askerleri çok yoruyor. Dü- şününlz ki Mareb 1200 metre yüksek tir ve Adua'nın en yüksek noktası 2300 metredir. Iki gün süren bu yıkı- cı yürüyüşten sonra, çehreler a'tr ay hastalık çekmiş gibi bitik bir haldedir. Bu hücumlar arasında düşman'hemen kaybolmak üzere arasıra görünür. Ba £ noktalarda srasıra vâki olan görün- meler ve kaybolmalar ateş darbelerile âhenklenen bir nevi bale heyetini an- dıriyor. Habeşliler kesif bir teşekkül halinde hücum edince hep ölüyorlar. Bazı köylerde halk bombardımandan sakınmak ve barışsal temennilerini göstermek için kulübe Dzerine dikte sırıklar üzerine beyaz cübbelerini âsı- yorlar. Geceleri her türlü faaliyet dur muştur, Leviathan uyumuyor, fakat sükünetle bek'iyor.Biribirlerile dirsek dirseğe iç muhafız kordonile muhafa za edilen bütün Italyan karargâhları, tamamen karanlıktır. En küçük bir ışık bir düşman kurşununu cezbede- bilir. Hattâ sigara içmek bile yasak- tır. Bazan vahşi harp manzarası gö- ze see Bunlardan en ziyade ra zarı dikkatimi celbeden bir manzara: sil ediyor. Cumuriyetçi muhalif- ler 9 haziran seçimine iştirak et- mekten imtina etmişlerdi. — Bu şerait dahilinde verilen reyin bir kıymeti olmadığı, mecliste tem- sil edilmemiş olan diğer taraf iddia edebilecektir, Binaenaleyh, mesele halledil- miş demek değildir. Devamlı bir eser vücude getirebilmek için o- na müzahir olarak manevi bir kuvvet vermek lâzımdır. Bu kuv vet te ancak milletin iradesi ©- labilir. dükkânmdan çıktktan sonra prince Korasotf : — Sizin madame de Dubois kim- Terle düşer kalkar? Madame de Du- bois! aman * yarabbi, ne tahaf ad! Kızmayın, dostum, gülmemek elimde değil. Şimdi siz kime korta yapa- çaksınız? — Gayetle zengin bir çorap teci- meninin (tüccarın) kızına; son de- İ rede müteasuptır. Gözlerinin dünya. | da eşi bulunmaz, benim de hoşuma gidiyor: hiç şüphesiz memleketin en ileri gelen kızı, Fakat bütün bu bü. yüklüklerine rağmen, yanında tecim, dükkân sözü ettiniz mi kızarıp afal- layıverir. Aksiliğe de bakın, babası Strasburg'un en tanınmş tecimenle rindenmiş. Prince Korasoff gülerek: — Demek ki, dedi, indüstri sözü edince sizin güzel hanım sizi değil, kendini düşünür. Bu gülünç huy He zır gibi imdadımıza yetişecek; onun o güzel gözlerine bakıp delilik et menizi önler. Bu İsi başaracağımız- dan hiç şüpheniz olmasın. Julien'in aklına mareşal de Fer- vağues'in karısı gelmişti. La Mole konağında sıksık görünen bu kadın bir ecnebi idi, mareşal onu ölümün- den bir yıl önce almıştı. Madame de 'n hayatta bütün gayesi, iyel kızı olduğunu unut- Paris'te kendine bir iş ol- sun diye, iffet, fazilet taslıyanların FRANSIZ GAZETELERİ Adua'da iki Gün Yürüyüş Yapan italyanl Altı Ay Hastalık Çekmişe Benzeyorlal Eritre'den Adua'ya kadar yollar tank, top, kamy€ kâynaşması içindedir... Adisababa'da Şarka mahsı bir tevekkül var.Aksumun işgali Habeşlilerin kalbine unutulmaz bir tesir yapacaktır, Bir Italyan keşif müfrezesi Iki ceset yanyana uzanmış duruyor. Bunlardan biri Habeğli, diğeri de As- kâriye aittir; Bunların ellerini sırtlan» lar yemiştir. Habeşlinin başmın yarı» sını ve kollarını da gene sırtlanlar ye mişlerdir. Bu cesetlerin vaziyeti bu iki adamın biribirlerile döğüşerek öl düklerini gösteriyor. Fakat bayvanlar ve harp havas; onları töz topraklar - dan ve kandan mürekkep bir kefen İ içinde birleştirmiştir. Bereket versin | ki diğer bazı manzaralar bize teselli veriyor. Bir köyde obüslerin yıktığı viranelerşarasında ihtiyar bir faşist gördüm. Bu adam bir Habeş çocuğu- Du uyutuyordu. Yüksek Italyan İcu- mandanlığı birkaç güne kadar Aduayı işgal edeceğini bildiriyor. Fakat Ras Seyum ordusunun bozulup bozulma- dığı 5 saklandığı b.nüz billnmi- yer. Töz toprak bulutu Habeş sema #ma yükselmekte devam “diyor ve kü çlik tanklar da birer acube gibi sirt- lar üzerinden sıyrılarak koşuyorlağ, Paris « Soir'ın Adisababa muhai yazıyor: Muntazam bir ricat veya bozgun- Yuk.. Tigre hududünu müdafaa etmek te olan Ras Seyum ve Raş Kâssa'nın ricate mecbur edildikleri muhakkak» tır. İtalyanlar Adua ve Akum'a hâkim olan tepeleri tutmuşlardır. Bu iki şe- hir belki bü anda İtalyanların eline geçmiştir. Adua 1896 bozgunluğunun bir intikamıdır ve Italyan gururu bu. nunla tamir edilmiş olacaktır. Strati- jik noktai nazardan, Dankali çölünün üzerinden ve Habeş yaylasından ge- çerek 800 kilometrelik ormanlık ve dağlık araziden A: giden yol Aduadan başlıyor. Bu yol berbat köylerden geçiyor. Aksumdan da Adi sababaya giden bir yol vardır. Bu yol da Tsana ve Gondar gölünü takiben Habeş ovasının garp cihetinden geçi- yor. Aksum'un zaptı Habeşlilerin kal binde unutulmaz bir akis bırakacak» tır. Aksum mukaddes bir şehirdir. Ha beşistanın en eski payitahtı ve Saba Melikesinin Hazreti Süleymani ziya- ret için uzaklaştığı şehirdir, Aksum başına geçmişti. Julien, prince Korasoff'a gönülden hayranı: onun ünç o huylarını edinebilmek için nelere razı değildi! İki dost uzun uzun konuştular: Ko- rasoff'un ağzı kulaklarma varıyordu: kendini hiçbir Fransıza bu kadar uzun zaman dinletebildiği. hiç olmamıştı Pek sevinmiş içinden: “Hele şükür, diyordu, kocalarıma ders verecek. onlara bu dersleri “dinletecek hale varmışım 1, Julien'e, belki onuncu defa olarak tekrar etti: — Anlaşıldı ya! madame de Du- boiunın yanımda, Strasburg'lu çorap tecimeninin güzel kızı ile konuşur- ken bir parçacık bile ateşli bir sevgi ise nile bezenile yazılı bir aşk mektubu olmak, faziletfürus bir kız için zevk- lerin en büyüğüdür; bir an oyunu bırakıp dinlenmiş olur, gönlünü din- lemefe cesaret eder; günde İki mek- tun yazarsınız. Julien, kolu kanadı kırılmış: — Bunu hiç, hiç , diyor» du: üç tane cicili i cümle bir mektup yazmağa kalkmaktansa hava. na konup dövülmeğe razıyım; ben canlı bir cen İm, dostum. artık benden bir şey beklemeyin. Bırakın, ben yolun kenarında ölüp gideyim. — Size cicili bicili cümleler yazın diyen oldu mu? Ben yol çantamda el MUHABİRLERİ DiYORLAR K kralları, asırlarca kırmızı deniz sal lerine hâkim olmuşlardır. Bunlar Fi vunları se Nil vadisini tehdit etm lerdir. Bugün de orada vezostiri âit bir dikili taş vardır. Aksum'da Habeş kiliseği ve bu kilisede kıy biçilemiyecek kadar g“rel tablolar elyazıları mevcuttur. Adisababa ta hi noktai nazardan bundan kırk se evvel Menelik tarafından inşa ediln fakir bir şehirdir. Menelik bu şef karısı Taitu'ya hoş görünmek için yi tırmıştı, Aksum'un etrafında Italyi| uçakçıları Tigre halkını, imparato terketmeğe davet etmek için beyan! meler yağdırıyorlar. İtalyanlar bu b “yannamede imparatoru bir zorba gil göstererek malilkânesi Şoada bulun! bir Beslin boyunduruğu altından ku tulmağa davet ediyorlar. Başka bir | man olsâydı bu beyannameler bir ak) uyandırabilirdi. Zira Tigre ve Si halkı daima nefret görmüşlerdir. F kat bugün sözlerinin dinlenmeresi timali pek büyüktür. Italyan kini | eski derebeyi memleketinde birlik b Sule getirmek mucizesi yaratmıştı Oyle zannederim ki, ne Ras Seyi ne Ras Kafa kalplerinde Haile Sel siye için büyük bir dostluk besler yorlar. Fakat bugünkü şerait dahili de onun yanında bulunacaklarıni hiç şüphe yoktur. Seferberliğin doğ duğu heyecan uzun müddet sürmem) tir. Adisababa bemen eski uyuşuk * cansıkıcı hayatına dönmüştür. Her matidan ziyade bir esrar yeri olan $| raydan enteresan hiç bir haber sız! yor. Ita'yan orta elçiliğine, ancak 8) fir tarafından imza edilmiş vesika olanlar girebiliyor. Imparator büt hukuku umumiye mahkümlarının s€| best bırakılmasını emretmiştit, Adu nın bombardımanı halk arasında h bir panik yapmamıştır. Halk şar! mahsus bir tevekkülle vakayii bekl yor. yazısı ile, belki altı ciit tutar & mektubu var, Her türlü huyda kad için mektup bulunur. Kalisky, Ric mor-la-Terrasse'ta, bilirsiniz, ha Londra'dan üç fersah ötedeki kasat da, bütün İngiltere'nin en güzel gu ker kızına korta yapmamış mı? Julien, sabahın saat ikisinde del tundan ayrılırken üzüntüsü azalmi ti Ertesi gün prince Korasof! bir Y) İzıcı getirtti: iki gün sonra da Je en'e, güzel kızların en yaman ve kasavetli iffet tasiryanma gönderi! bilecek elli üç tane Mektup veri Julien'e: — Bu mektuplar elli dört tane d gil, çünkü Kalisky istediğine erer miş, koğulmuş. dedi; ama çörap nen kızından kötü muame»le görür! niz size ne? siz ancak madame | Dübois'ya tesiri olsun diye uğrat caksmız. Her ata biniyorlardı: Korn Julien için değen Ona hirdenbire bağladığı bu dost! ğu göstermek için ne yapacağını b miyordu; o kadar ki Moskova'nın ! zengin kızlarından biri olan kuzini ona vermeğe kalktı. — Evlendikten sonra da, bir * râltan ben iltimas ederim. bir taff tan da bu göğsünüzdeki nişan yö dımı olur, iki yıla kalmaz albayhi lArkası varl N. ATAÇ 1