PEHKLIVAN HEYKELİ Önümde bir resim. Altında bir yazı: “Dördüncü Balkan gü- | reşlerinde şampiyonluğu kaza- nacak takıma verilecek hediye” genç heykeltraş Bay Hüseyin tarafından kendi atelyesinde ha- zırlanırken.,, Bu hediye bir pehlivan hey- kelidir. Velâkin bu yalancı peh- vana pehlivan ve bu çikolata- dan yapılma karikatürümsü in- san şekillerini andıran heykele heykel diyebilmek için yüz bin pehlivanın ve yüz bin heykeltra- şın şahitliği lâzım: Vücudün bü- tün nispetleri bozuk. Yerden ya- Pı, kısacık bir boy.Tam bir üstü- vane ölçüsünde upuzun, dim- dik bir boyun üzerine oturtul- muş küçümencik, zayıf, şapşal bir genç çocuk yüzü, Taze ek- gibi üstüne parmağınızı hafifçe basarsanız delinecek ka- dar çukurlaşacakmış ko. stısunu veren yumşacık ve sarkık pazı adaleleri. Bodur, mafsalsız, hiç- | bir adalesi teşekkül etmemiş, dümdüz, kabarık yufka gibi içi boş bacaklar ve her tarafı ayni kalınlıkta baldırlar, Tepeden tırnağa kadar hal sizlik, dermansızlık, biçimsizlik telkin ederek Herkül'den Çoban Mehmede kadar gelen pehlivan- ların içimizde insan şekli almış | harikulâde güçlü, dipdiri, ve| sımsıkı hayallerini pelteleştiren bir... Bir... (Ne diyeyim? Başka ismi yok ki!) Heykel! Balkan güreşlerinde şampi- yonluğu kazanacak takıma veri- lecek hediye. Kimdir bu heykeltraş, genç çocuk, Bay Hüseyin? Memle- kette başka san'atkâr kalmadı mi? Burada da mı ahbap, dost hatırı? Balkanlarda Türk pehli- vanlığını ve Türk heykeltraşlı. | ğını lüleci çamurundan yapılma bir elişi vazifesine benzeyen bu heykel mi temsil edecek? Temenni edelim ki şampiyon- luk bizde kalsin ve bu çocukca eser dışarı çıkmasın. Böylece | hem lâyık olduğumuz ve bekle. diğimiz bir neticeyi kazanmış, hem de Türk pehlivanlığını ve heykeltraşlığını puf böreği kof- luğile elâleme teşhir eder. bu heykel (o bozuntusunun hudut haricine çıkması tehlikesinden kurtulmuş oluruz. Peyami SAFA Haliç günden güne doluyor Haliçte bazı iskelelere vapur yana ması son zamanlarda tehlikeli bir hal almıştır. Bilhassa Defterdar ile Halı- cıoğlu arası epeyce dolmuştur. Def - terdarla Halıcroğlu arasında bir Ada meydana çıkmıştır. Halıcıoğlunda ko va fabrikası önünde çok tehlikeli olan bir taşlık vardır, Bu adacıkların üstü- De geceleri fener konması zarüri gö- rülmektedir. No. 30 Cumbadan Rumbaya! Server BEDİ Pühüü... Ayol... Efendim nerde ben nerede... Zaten bütün günah benim bu T AN ŞEHİRDE OLUP. İTENLER | #££ Havaların bozuk gitmesi, sıhhat üzerinde tesir yapıyor Son günlerde havaların çok de; si halkın sel Üzerinde tesiri- Ğ ni gösteriyor. artmıştır. Son raflarında paratifoit vakaları görül. Bu vakalar arasında ölümle neticelenenler de vardır; Sıhhat direk törlüğü bu civarda incelemeler yap- tırtmaktadır. — Ortaköy orta okulu Orta okul haline getirilecek olan Örtaköy İnönü yatı mektebinin tamir ve tadili için Kültür Bakanlığından 2510 liralık tahsisat havalesi gelmiş- tir. İcap eden tamirata derhal başla nacaktır, ——— Şehrimizde bulunan Kültür Bakanı Saffet Arıkan, bugün de Kültür direk güne gelerek, ye , açıkta kalan talebe vaziyeti ile meşgul olacaktır. o Yeniden almacak | tedbirler tesbit edilmiştir. Hiç bir ta- in mektepniz kalmaması temin dilecektir. Ortaköyden başka, Kadı köy ve Bakırköyde de iki orta okul açılması için lâzimgelen binalar aran- aktadır. Talebe yazılması için evvel çe tayin edilen mühlet uzatılmıştır. | Mekteplerde yeni açılacak şubeler için ihtiyaç olan muallimler bulunmak tadır. Muallim kadrolarının bu ay s0- munda kat'i şeklini alarak ilgili olan- lara bildirilmesi beklenmektedir. ——————— Batan mazut yüklü şilep Ortaköy açıklarında mazut dolu içi ve liman kirlenmişti. Aradan epey- ce zaman geçtiği halde liman henüz temizlenememi Batan şileplerin mazut sızıntın elân hafilçe devam etmektedir. Şilebin çrkarılması için | çalışılmaktadır. Fakat henüz muvaf- | iak olunamamıştır. —————— Sütlere etiket yapıştırılacak ! Satılan sütlerin 78 süt olduğu nu bildiren küçük etiketler hazırlana rak bunların süt kapları üzerine yapış tırılması sütçülere bildirilmiştir. Sa - tışa çıkarılan sütler, üzerindeki etike- te uymazsa, o sütü satan esnaf şid- dstle ceralanderinen'etir. “b | ————— Yeni Polis telefon'arı Yeni açılacak orta okullar|! aşılacak mek- |! bir şilebin batması yüzünden Boğaz- || GUZELLİĞE ZENCİR VURAN GARYAN Dikkat edin, şehrin bütün kala. || Reklâm ve propaganda yirmin- İ ci asrın garnitürü olmuştur. Ka- | zanç yollarında yürürken bu vas tadan istifade etmesini bilmek za- rureti vardır. Reklâm işlerinde ri gidenlere bakarak, biz de öze | İ me bezene afişler, ve saire yaptı. riyoruz, Iyi, güzel... Fakat reklâmcılığımız o kadar ki, şehrin şurasında burasında © kadar çirkin levhalara, afişlere rasigeliyoruz ki; bunlar insanda bir yakınlık hissi değil, bilâkis bir | nefret hissi uyandırıyor. Biz, bir taraftan, Yenicami anı» İ gg ne vakit meydana çıkacak, te- İ mizlenecek, diye üzülüp duruyo- ruz, mahzun mahzun bu güzel âbi deye bakıyoruz. Diğer taraftan bu güzel eserin etrafını saran kötü barakalar azmış gibi, bir de, bu barakaların, eski binaların üzerle- rindeki kocaman kocaman levha- İ lar, afişler, insanın sinirine tuz bi- ber ekiyor, Yenicami kubbesini seyretmek isterken, bilmem hangi müessese» nin reklâm olan bir kocaman fa- nüzü fareden kurtarmak isterken, yanıbaşında bir münasebetsiz rek- bu kötü zevkli sıralanır, gider... : reklâm levhaları İ garip bir vadide yürümeğe başladı | re resmi gözünüze çarpar, Gözü: | lâm levhası daha görürsünüz. Ve | balık meydanları, köprü üstünün iki tarafı, apartımanların meydan lara bakan yan duvarları hep bu İ fena ve çirkin levhalarla doludur. Istanbulluların gözüne ve sey- retmek zevkine tahakküm eden bu reklâmlar, şehrin mevcut gü- | #elliğine zincir vuran, haddini bil. mez gardiyanlar olmuştur. Bir taraftan şehrin güzelleştiril. | mesi, yabancı gezginlere iyi bir | yüzle gösterilmesi için çalışılıyor, * güzelleştirme cemiyetleri kurulu. | yor. Muhakkak hi Istanbulu güzel leştirmek için herkeste hüsnü ni- | yet vardır, Şehrin müstakbel imar plânının yapılması işin kadı kırk yaracak kadar ileri gidiyoruz. Iyi, hoş... Fakat diğer taraftan kötü zevk mahsulü reklâm levhaları, salgın bir hastalık gibi, şehrin üstüne ka. | nat germiş, gittikçe dalbudak sa rıyor. Herkei, her müessese, ken- disinin iki buçuk kuruşluk çıkarı için, metrelerce geniş levhaları, şehrin herhangi bir yerine asmak hakkını haiz midir?, Bu salâhiye- ti hiçbir istanbullu veremez. Şehre kirli yamalar gibi yapışan bu lev- haları hangi, ilgili daire kaldıra- caksa, hemen faaliyete geçmeli- iyoruz. Siz ne dersiniz ? J Eyüp Lastik fabrikasındaki tahkikat Eyüpteki lâstik fabrikasında vukua gelen son kaza münasebetile alâkadar ların başladıkları tahkikat bi hazırlanan rapor Adliyeye verilmiş tir, Resmi tahkikat fabrika idaresinin kâfi emniyet tedbirleri almadığını, a- meleyi kontrolsüz vaziyette bıraktığı- ni ve teknik mütehastrslar bulundür- madığını tesbit etmiştir. Ayni zaman. da iktısat ve emniyet gözününde tu- tulmayârak işçilerin ihtiyaca göre ağır ve tehdireli vizieter de yasıytkandının” rı da anlaşılmıştır. Diğer taraftan dün çıkan bir sabah gazetesi son kazanın Polis noktalârınm kaldırılması ve yerine devriyeler konması için hazır- | İiklara başlanmıştır, Noktalar kalktık tan sonra, devriye gezefi zabıta me- surlarının merkezlerle muhabere ede bilmeleri için, sokaklarda polis tele - fonları tesisatı yapılacaktır. Bu tele- | fonlar sütunlar üzerine tesbit edilmiş | cam kutular içinde olacaktır. Bu tele. fonlardan birincisi Çapada konmuş - tur, | — ee — Yeni telefon makbuzları Muvakkat bir müddet için kullanıle makta olan eski Telefon şirketine sit dar makbuzları bundan sonra Posta genel mü- dürlüğü tarafından yeniden makbuz- bastırılmıştır. Bundan sonra, müş- mukabilinde olası hoca, münasebetsiz o ni zivanadan çıkardılar. peki, ne olmuş çahilsem. var, uykum... sene ders alsam hepi çıkarırım. Gelen geçen ona bakıyordu. Cemi- le Beyazıt meydanından Vezneciler sapıp ta sağdaki dar kaldırım üstün - de yolcuların durduklarını görünce kendini topladı; “Ben çıldırıyorum inizi * cebimden alık kafamda... Sâtia göre ne? Hiç.. n dersini dinler gibi beni din din, sonra da hoca dersini verir gibi nasihat verdin, Ben nasihat almağa gelmedim. Senden bunu inu bekler- dim ben? Asmalarda salkım. Arka üstü yat ta seyret. Benimle ne alıp veremiyeceğin var? Selim omuzla: büsbütün kaldı. rarak ve sesini daha fazla alçaltarak; Ne yaptım, nc söyledim sana ben, Cemile? dedi. Cemile haykırdı: — Sus! E. Ve birdenbire ayrılarak Selim'den galiba, dedi, deli gibi ne söyleniyo - 2,, bir ürperdi ve silkindi. Üstün- deki fena ağırlığı atmak ister gibi omuzlarını sallıyordu, Durdu, derin bir nefes aldı. “ben ondan nasihat mi istedim?,, diye düşündü. “Oyle ya | nasihat! Danışmaya gittim ona..... İ- | inden bir ses yükseliyordu; * hayır! Danışmıya gittim amma... Danışma - ya da gitmedim... Ben onun bana ho- | calık, babalık, ağabeylik etmesini is. | temedim, istemiyorum.,, , “ne istiyo. ğ 'Aptal, budala, terbi ben ondan bunu mü medi, Başında bir ağırlık, bir uğultu, Kulakları tıkanıp açılıyor. Beyninin tam ortasında sanki bir pervane Var, iönüyor ve yaptığı rizgârla o - Bun bütün düşüncelerini savuruyor, harman ediyor. Yalnız kendisinin duyabileceği sesle söylenmeğe beşladı: “iyi dım, ağzrma geleni söylerim, süsayım ,, , “darılırsa o darılsın,. “arar mıyım onu bir daha görü: sem?,, , “Aman, ay. budala, terelejli! “hanginiz? O mu, Sen mi? , “o kör | | ben ondan ne bek - sevmiyor beni... Durdu. Bütün mesele burada. "be" or... Cemile bunu histetmiş edemediği halde anlamıştı | ki, Selimin kullandığı mantıki dil, gö nülden değil akıldan geliyordu. Ce - | mile bunu affetmedi. Selimden res - | men İstediği şey onun fikir vermesiy di; fakat Cemile, hakikatte fikir de - il, sevgi istiyordu. $ “Beni sevseydi ne söylerdi, Be ya - pardı?,, diye düşündü. Bunu bilmiyor mesuliyetini zavallı #meleye yükle « mek istemiş, bu fabrikada şimdiye kadar topu topu üç kaza vukua geldi ğini kaydetmiştir. Halbuki, resi celemeler 932 yılındanberi bu müesse sede tamam 12 kaza tesbit etmiş, ve bu kaza silsilesinin takip ettiği gayri tabil seyir karştamda tahkikatın ge- letilmesine İüzum görülmüştür. Mareşal Fevzi Çakmak şehrim za geldi Genel kurmay başkanı Dlareşal Fevzi Çakmak, yanında General Fah- reddin olduğu halde dün sabah azat 9 da Hamidiye kruvazörü ile limanı mıza gelmiş, 19 top atımı ile selâmlan mıştır. Fevsi Çakmak Kadıköyünde karaya çıkmıştır - “beni sevseydi başka şey yapardı, ma balle imamının da vereceği nasihatler vermezdi. Başka şeyler söylerdi... “Hiç mi sevmiyor beni? İşte bu şüphe Cemileyi çıldırtıyor- du. Bir fotoğrafçının önünden geçer- ken. i resimleri seyretmek için değil daha rahat düşünmek için dur- du. Fakat resimlere gayri ihtiyari bir göz atarken hafifçe sıçradı: “Selim, Selimin resmi!,, Ne güzel de çıkmış Bekiden de var mıydı bu camda? Varsa Cemile neye görmedi? Aman birak şu musibeti yü rül.,, Cemile birkaç adım atmıştı, kat resimden bir türlü ayrılmak iste miyotdu, Resimden bil di kendi kendine, oğla du amma kendi kendine diyordu ki: Biraktın da resmine ne yapışıp kak POLiSs Kahvde iskambille Kumar oyniyorlar Polis memurları Kadıköy Muvak- ikthane caddesinde Yuva gazinosun- da kumar oynandığını duyrmuşlar ve | gazinoyu göz hapsine almışlardır. Ne ticede Davit, Bapo, Mordahay, Moi, plâkanın iskambil ile kumar oynadı! ları görülmüş ve hepsi suç üstünde yakalanmıştır. k ee'âl aşık Yeşilköyde ? fabrikada çıraklık yapan Moiz, ayni fabrika sahibinin kızı Antonyayı sokakta görmüş ve kı- za salaşmağa başlamıştır. Neticede Moiz bıçakla Antonyayı muhtelif yer lerinden yaralamıştır. Tahkikata baş- Tanımıştır. © Balatta oturan İsak ile Mustafa oğlu Recep kavga etmişler, İsak Re- cebi sol bacağından çakı ile yaralamış tar. * Tophanede Kireçkapıda oturan Salih Ahmet isminde biri tarafından biçak ile kasığından hafif surette ya- | ralanmıştır. Yaralı hastaneye kaldırı! mış ve suçlu yakalanmıştır. © 198 numaralı vatmanın kullandı. ğı 29 numaralı araba ile mukabil cihet ten gelen ve Abdullahm çöp arabasi. | le çarpışmıştır. Neticede çöp arabası- İ nin tekerleği kırılmıştır. © Tahtakalede Kebapçı hanmda o- yorsun?,, Fakat bu suale cevap alma dan tekrar cam:n önünde durdu. “Sa tarlar ms acaba?, diye düşünüyordu. Hızla içeri girdi. Masa başımda otu ran bir gence yaklaştı: — Camda bir resim var, başta, sol- dan ikinci resim... Satar mısınız ba - na? — Kimin, sizin resminiz mi? — Hayır... Bir oğlanın, bir... gen- cin resmi, » — Kendisinin müsaadesi var mı? Ne bilelim? Cemile gayet derin, çok sıkıntılı bir nefes bıraktı. O kadar ki, burnun İdan çıkan kuvvetli ses üzerine, dük - | kânmn içindeki vitrinlerin önünde re- imleri seyreden bir müşteri hızla ba -- Ne Dersiniz? —| İ| fazlalığı dolayısile, İ van ve karpuz müşterisizlikt | rer.yermiş ve bunun LAS YE mallarına DRE Kİİ KUÇUK HABERLER 9 Istanbul Muallimler Birl Te heyeti bugün bir toplantı yaparak yeni yıl çalışma programını hazırla- yacaktır. * Istanbul ilk tedrisat musllimle- rinden bu yıl kıdem zammı görenlere sit ikinci İiste Bakanlık tarafından tasdik edilmistir. Yokında ilgili mual- limlere bildirilecektir. * Istanbul ilk tedrisat müfettişle r Direktörlüğünde bir toplantı yaparak yeni ders yılı ihti- yaçları etrafında görüşeceklerdir. * Hukuk Fakültesinde sözlü imti- hanlara yarından itibaren başlanacak- tır. İmtihanlar ay sonunda bitecektir. * Bazı iskelelerde, son zamanin; markasız hamallar çalıştığı görülmüş- tür, Belediye bunun önüne geçmek ve çalışan bütün hamalları kaydede- rek vesikalar vermek için İlgili ma- kamlara tebligat yapmıştır. * Bütün resmi daireler cumartesi günü saat 13 te kapanıyor. Yalı İstanbul İthalât gümrüğünde işlerin direktörle servis şeflerinin saat 16 ya kadar çalışmaları kararlaştırılmıştır. © Yeni tesis edilen tiçüncü muınta- ka genel müfettişliğine ait memurlar kadrosu tamamlanmak üzeredir. Kad- ro yapılırken en güzide memurlar se gilmiştir. Bu memurlara baremdeki derecelerine göre maaş verilecektir. 9 Bu sene İstanbulda kavun kar. puz çok boldur. Piyatlar her senekin- den daha aşağıdır. Üzüm de bu yıl çok ucuza satılmaktadır. Birçok Ka- » çürü- mekte ve denize atılmaktadır. * Istanbul saylavı Dr. ve Profesör | Besim Ömer dün Avrupadan gelmiş- ite başkar hn kapres- Ie şehrimize gelmiştir. Kendisi alâka- darlar tarafından karşılanmıştır. * Belediye hıfzıesılha mütehassıs Zeki zehirli gazlar hakkında tetkikat apmak üzere yakında Almanyaya gi decektir. * Yeni Türk musiki yayım kuru» mu çalışmalarına devam etmektedir. Aldığımız habere göre İstanbul mu- siki sanatkârlar cemiyetine kayıtlı musikişinaslar da Türk musiki yayım korumuna yazılmağa başlamışlardır. * Tahlisiye idaresi fener olmayan limanlara 6 fenerin konulmasına ka- bazı muka- lanacaktır, * Polis mektebinde bugün dersle- re başlanacaktır. Bu sefer altı aylık tahsil müddeti için 150 talebe kaydo- lunmuştur, | * Kadastro meslek mektebinin im tihanları cumartesi günü nihayet bul- muştur. Birinciteşrinde İstanbulda derslere başlanacaktır. © Üniversite Tip tarihi döçendi Dr. Süheyl Unver 2i Eylülde Mad- ritte toplançak olan arsrulusa) Trp ta- rihi kongresine iştirak ederek İstan- bul Üniversitesini temsil edecektir. Süheyl kongrede Türk Tıp taçihi ni alâkadar eden mühim raporlar oku yacak ve 4 tebliğ yapacaktır, Ve Bi- rinciteşrinin ilk haftasından sonra şehrimize gelecektir. — m maa turan sebzeci İbrahimin 50 lirasını çalan'oda arkadaşlarındari Hasan po- İis tarafndan yakalanmıştır. bir kız olduğunu görünce gözlerini Cemileden ayıramadı. Sonra masa ba Şındaki adama dönerek: — Ver, Ihsan, dedi, yarın camın » dan bir tane daha çeker, yerine koyar sın. Belki sevgilisidir! Fotoğrafçı hayırhah bir mâna ile gülümsedi, önüne bakarak Çemileye dedi ki: — Doğruyu söyleyiniz bana, size © resmi vereceğim. Kimseye yapmam bu muameleyi... Sahibinin izni olma dan kimseye fotoğraf vermem. Fakat doğrusunu söylerseniz size verece - ğim, Cemile hemen boşandı: yalan bilmem ki, zaten... Bilmem de- gil, uydurursam şeytanı bile kandırı» trm, fakat sevmem yalanı ben... Doğ rusunu' söyliyeceğim tabi. Fakat ben de doğrusunu bilmiyorum. İnan olsun ki, bilmiyorum. — Siz tanımıyor musunuz o gen - di? — Tanıyorum, nasıl tanımam? Bi- sim kiracımız... — Kiracınız olduğu için mi resmi ni istiyorsunuz? — Hayır. — Niçin ya? — Bilmiyorum dedim ya... — Seviyor musnuz onu? — Bilmiyorum. Şeytan görsün yü- zünü... Fakat resmini İstiyorum. Kav ga ettik demin onunla... Geçerken res mini gördüm. İstiyorum resmini Hem kavga ettiniz, hem resmi ni istiyorsunuz, demek pişmansınız.... Cemile elindeki çantayı fotoğrafçı- nın yüzüne doğru salladı: — Doğrusunu mu söyleyim? Ben | 16.9.9055 m K ÇOCUKLAR VE TRAMVAYLAR Eskiden çocuk eğlencesi olarak macun, Amerikan fıstığı, uçurtma, topaç gibi şeyler vardı. Şimdi bun- ların yerini tramvaylar tuttu, Bu yüzden her halde macuncular, fıs- tıkçılar ve oyuncakçılar sızlansalar, doğrusu yeridir. Geçenlerde bir gün | Orhan Selim şu karşıki sütunda bu İ şocuklara dair bir yazı yazmıştı. | Ö diyor ki: Tramvaya asılan çocuk- ları dövmemeli. Haksız Jâf değil! Çünkü dayak her nekadar cennet- | ten çıkmadır diye bir rivayet varsa İda bu rivayetin doğru olmadığı ar- İ tık anlaşılmıştır. Bütün dayağın tadını tadanlar onda hiçbir cennet birliği etmiş gibidirler. O halde da- yağın çıktığı yer hakkındaki bu sö- inanamayız. İmdi ben de | Orhan Selim gibi dayak atmamak taraftarıyım. Lâkin gel gelelim, bir takım müşahedeler oluyor ki, bun- ların karşısında sabahtan akşama İ kadar ayakta çalışmış, aklı ve gözü let işlerile bulanmış ve sinirleri gerilmiş elan kondoktorlar ne yapa- caklarını bilmiyorlar. Bunlardan bir ikisile görüştüm. Birkaç ta vak'a- ya şahit oldum. Onlar gibi ben de İ şaşırdım: Çocukları dövmemek fik- rini ilk önce ortaya atan (Orhan Selim) den bunu sormnğa karar verdik. Meselâ; Tramvay gidiyor. Arkasından bir sürü hırpani çocuk koşuyor. Biri iniyor, biri biniyor. Biletçi bağırı- yor. Bunlardan birisi biletçinin anasmdan, kız kardeşinden — çok mahrem bir tarzda — bahsetmeğe başlıyor. Biletçi içerliyor, elindeki kutuyu savuruyor. Bu tramvay cambazları atik şeylerdir, hemen atlıyorlar, fakat atlarken ağız do- lusu bir balgamı tramvay kapısına doğru yolluyor.' Ey Orhan Selim! de kapıdasmız. OÇoçuğun bu ç hediyesi suratımıza yapışıyor. çocuğu tutuyorsunuz. isine çikolata mı hedi. ye edersiniz? ğren. B. FELEK — — «> Ehit hayvan sergisi Ehli hayvan sergisi geçen sene ol- ur, Sergiye 23 Eylülde hayvan kaydı. na başlanacak ve Eyhilin sopunda ka- Teşrinievvelin birinci yejW ter. Bu sene sergiye at ve dişi tay, boğa, inek, kayıt ve kabul edilecektir. Sergide teşhir edilen kıs- nu 220 hiradır. İnekler için 16 mükâ- fat vardır. Yekünu 290 İiradır. —— Molörü batıran vzpur Geçenlerde Kalitarya açıklarında Mersin vapuru tarafından batırılan Uç Kardeşler motörü sahipleri De « nizyolları işletmesi aleyhine dava aç- mışlardır. Batan motörün sahipleri kabahati tamamen Mersin yapurunda bulmaktadırlar. Buna karşılık deniz - yollarında kazanın vuku bulduğu ge- ce motörün fener yakmamış olduğu- İns iddir etmektedir. çeksen ver! dedi, Fotoğrafçı güldü ve müşt du: — Çıkarayım mı? — Kimin resmi — Selimin galiba... Fotoğrafçı Cemileye döndü: — Selim Beyin resmini istiyorsu Muz değil mi? Tanıyor musun onu sen? Fotoğrafçı yine güldü: ni ne biliyorsun? — Bilmez miyim? Kâğıt yazıyoruz. Müşterimiz, başta, soldan ikinci re » sim dediniz, anladım. — Satacak mısın? — Hayır! Cemile çantasını masanın üstüne vurarak: , — Beni bir saat ne istintağa çek - tin öyle ise... Diye bağırdı. — Satmıyaçağım, hediye edeceğim. Fotoğrafçı gidip resmi camın için - den aldı, bi zarfın İçine koydu, Ce « İ mileye uzattı. Kız resmi Sordu: — Cam şimdi boş mu kalacak? — Hayır, bir tâne daha hazırlayıp boş kalan yere koyacağım. — Peki,,, Böyle bir resim kaç pa“ raya çekilir? — Altı tanesi iki lira. — Peşin bir lira versem benim de resmimi şeker misin? — Zaten mesi peşindir. “ Bakınız... Şurada yazıyor. — Iyi, haydi bir de benim resmimi çek. Amma camda Selimin resminin yanına koyacaksın. Olur mu? alırken düşünüyordu. şını çevirerek ona bakmıştı. Güzel — Çok söylenme be adam, vere - (Arkası var)