| Diyarıbekirdeki Kale Son onbeş gün içinde Diyarbekir kalesinden bahseden bir arkeolokla bir gazeteci ayni yanlışı tekrarlamış oldular, Arkeolok, Türk anıtlarının korunması hakkındaki fikirlerini söy- lediği günlerden birinde Diyarbekir kalesinden de bahsederek demişti ki: — Sayısız milletlerin izlerini taşı- yan bu eseri Diyarbekir belediyesi şe- hir havasız kalıyor gibi bir bahane ile yıktırıyor. Gazeteci iki gün sonra ayni fikri şu cümlelerle tekrarladı: “Eski müze müdürü ve şimdiki İstanbul saylavı Halilin OFloryadaki toplantıda haklı bir sinirlilikle anlat tığ: gibi 18 ulusun yaptığı meşhur Diyarbekir kalesini “şehir hava alm. yor,. diye durmadan yıkmağa çalış » mak, kendimizi kültür, medeniyet ve tarihin yaşatıcı havasmı almımağa mahküm etmek demektir.,, (1) Efer Arkeolok da sazeteci de yal- nız kalenin tahrip edilişi üzerine u - mumi alâkayı toplamakla kalmış ol« salardı, ve asıl sebeplerini pek başka taraflarda arâmük lâzım gelen bu tbribe şehrin havalanması esasını bir sebep olarak İleriye sürmek hatasına düşmemiş bulunsalardı o Arkeoloğun #inirlenişi ve bu sinirlenişe gazeteci- nin ayak uydurması gayet doğru © Mabilirdi, Tarih Encümeninin Florya denize- vinde yaptığı o toplantıda ben de var dım. Değerli Istanbul saylavı Halil Istanbul surları hakkında ortaya at- tığı bir esası genişletirken: — Ya Anadoludaki kalele Diyarbekir kalesi? Diye söylemiştim, ve bunun üze- rinedir ki, arkeolok : Hela Diyarıbehirde okka satın aldı belediyenin okka bir mal: “Akrep” — Evet... - diye devam etmişti - © arbekir kalesi içi 18 ulusun hatıra, sını taşır, onu ora belediyesi şehri havalandırmak lüzemdır diyerek yık» muştır ve yıkmektadı Toplantının” mhevzuı - Diyarbekir kalssinin veya şu bu eserin etra bir münakaşa olmadığı için Bay F lil Eteme orada itiraz etmemiş ve fa- kat Diyarbekiri hatırlatarak kendisi- ne böyle yanlış bir mek hatasında bulund için de büyük bir teessür duymuştum. Ve yine eğer o voplant.iski esaslar gaze- (1) Cümhuriyet 405$ inci numara - sü da 3. A, Daver, Umumü harpte Diyarıbekirde KIRMIZI VE SİYAH STENDHAL | terinin yazisile genci w karsısma çi hârılmamış bulunsalari: o günkü te ekürle kalacak ve ba sa İesinin her taşını ayrı ayrı incelemiş bir Türkiyeli sıfatiyle bir hatayı doğ- yerim, İlkin şu soruyu kendi kendime sor- malıyım: “— Diyarbekir kalesi yıkılmakta mıdır?,, — Evet, Hergün bir parça daha ve muhakkak ki &on on dört yıl icin- de kale on altı yüzyilin zedelediğin- Diyarıbekire hava sokan cadde: “Mustafa Kemal” caddesi den daha çok ze ş Fakat bu zedeleniş şehri havalan- dırma endişesile ve belediyenin kaz- masile olmamıştır. Diyarbekir belediyesinin hiç şüp- hesiz, bir “şehri havalandırmak 2or- | luğu,, karşısında bulunduğu zaman - lar olmuştur. Lâkin artık böyle bir zorluk kalmamıştır, zira şehir, Umu- mi Harbin üçüncü yılındanbeci bava- lanmağa ihtiyacını temin etmiş bu - Junuyor. 1917 veya 1918 inci kolordosunun karargâhını Diyarbe « kirde bulundurduğu ve kendisi de yılda, yani yacaktım. Fakat şimdi Diyarbekir ka | rulamak vaziystine sokulmuş bulunu. | Saman köşkünde oturduğu günlerde Atatürk şehrin havasızlıktan boğ: duğunu görmüş ve Mardin kapısının yanımdaki ehemmiyetsiz ve tarihi kıy | metten mahrum surun sekiz metre yarbekirin havalanma işini bir çırpıda bitirmiştir. Şimdi orada Ergani kapı- sından Mardin kapısına kadar uzanan geniş ve temiz bir cadde vardır ki Mustafa Kemal adın: taşır ve bir kö- rük gibi şehrin içine aldığı havayı kendisinden ayrılan sokaklara dağı - tar ve böylelikle hava her eye ve her deliğe ulaşır. Bunun adıne tahrip de- İ mek ise hicbir bilgi adamınnı haddi değildir, çünkü dünyanın her tarafın- İda eski şehirler tarihi eserlere karşı | duydukları bütün ütizliğe rağmen et raflarını çeviren kalelerden bazı e- hemmiyetsiz parçaları daima feda € meğe mecbur kalmışlardır. Zaten yanın hemen her kalesi genişlemek zorluğu karşısında kalındığı zaman iken Atatürk'ün oturduğu köşk oysaki marguis İçin gelecek günle rin en büyük zevki bu olacak: ken- disi duc olamasa bile kızımı duc ka- rısı edecek diye seviniyor. J Mathilde'in mektubuna, margı anlattıklarına rağmen yine ertesi gün yola çıkmağı düşündü. Fakat aklına birdenbire esmiş olan bu fi gilet hissi, yine birdenbire söndü. “Ben de ama alıklık ediyorum Benim gibi karakamudan mın öyle bir aileye acımak baddi mi? Duc de Chauwlnes benden ufak diye bahsediyor! Marguis, za- ten büyük olan zenginli nasıl artırıyor? Sarayda, ertesi gün rejim değişir gibi bir hal olacağını öğre - nip elindeki sehimleri satmakla. Ben ise, kısmet üvey analık edip beni sosyetenin en gerisine atmış, bana asil bir gönül vermiş ama yıl da bin frank geliri bile'esirge: yani bana ekmeği çok görmüş; doğ- rusu buz ekmek vermemiş! ben, böyle iken, kendi den önüme gelen bir zevki geri mi çevirece- gim? Bin zahmetle geçtiğim bu fu - Karalık çölünde, susuzluğumu gide- secek duru bir pınar bulmuştum: ba“ sımı mr gevireyim? Yağma yok! Hayat denilen bu özcülük çölünde herkes kendine bakmalı. Madame dâ'La Mole'un, hele dos- tu hanrmefendilerin, kendisine ba» karken gözlerinde beliren hafifle- meyi hatırladı. Marguis de Croisenois'yr altet- bj o fazilet hissinden izer kalmı ik Julien h! 6 bir kızsa ne iyi olür! dedi. Onunla düello edip kı- İrcımı batırsam elim titremez bile... Bunu söylerken eli ile de kıç ba- tırma hareketini taklid ediyordu. “Bu mektuptan önce ben, bir par- çacık cesaretinden alçakça istifade- ye kalkan bir ukalâ idim. Şimdi ise Onunla eşit oldum... Son derece bir haz içinde, sözle- rini ağır ağır söyliyerek: “Evet, diyordu, marguis'nin meziyetleri de, benimkiler de tartıldı: ne yapalım? Jura'lr kerstecininkiler daha ağır basmış. “Vereceğim cevaba atılacak İmza- yı buldum. Ben kim olduğumu unu - genişliğinde bir kısmını yıkmakla Di- | | diye bütçesi başedemedi. tuyorum sanıyorsanız, yanılırsmız, Bir Me sele | Yazan: Nizamettin NAZİF — yıkılmıştır. Eğer Ki kalesf gibi bütün bürç ve baruları liğımlarin a- tılmak ve uçurulmak felâketine uğ- ramamış bir halde bulunuyor idiyse- İyarbekirde Umumi Harpten ey- vel çoğalan nüfus, şehirde şimale ve çenuba doğru bir yayılma temayülü göstermişti. Mardin kapısının dış ta- rafını lele boyunca uzayan bir ye kısmı belirmiş ve Ergani ka- pısınm dışındaki kışlalar , debboylar yarıma ise hastahaneler ve mektep binaları yapılmıştı, O zaman dar sokaklı eski şehrin tedricen terkedilmesi ve kale dışında bir veni Diyarbekir kurulması fikri ortaya atılmış bulunuyordu. Lâkin İ Umumi harp ile beli kırılan şehir, e- konomiğ bozuk projey Şimdi tren hattı ulaşan veya yakın laşan her Anadolu şehir, kasaba ve köyü gibi Diyarbekirde de hafif ha- £ bir ekonomiğ kalkınma hissedili yor. Hele bu sene bu büyük tarihli Türk şehri demir yoluna kavuşunca Dicle kıyılarmın buradaki buğday ambarları Türkiye ve dünya piya ile temasa girebileceği için hirden- zenginleşecek (olan Diyarbekir #zvonomisini değistiriverecek, ya birkaç yıl içinde şehir kalenin Kır göç etmiş olacaktır. Tabiatile o za » man şehrin içinde bir havalanma zor. luğu (1) kalmıyacaktır. Acaba bu bal kalenin tabrip edilmesine mâni olacak mıdır? İşte hata buradadır. Zira bu kale şu üç sebeple yıkılmaktadır: I — Belediyenin akrep ması, 2 — Halkın hâlâ Şaman temayül. ler içinde bulunması, 3 <— Yapılan binalarda kale seğle- rının çalıp kullanılması, | ıklar den bu satın al. 4 — Kalenin hiçbir tamir ve dikka- | te muhatap olamaması, Evet... Diyarbekirlileri Diyarbeki. rin meşhur akrebinden kurtarmak İ- çin belediye bir tek çare bulabilmiş- | tir: Akrep avcılığı İstanbulda nesil balık, midye, ridye, salyangoz, istakoz, bıldırem ve saire avlanırsa Diyarbekirde de tipki böyle bir tabillikle arkrep avlayan va- tandaşlar var: Buna nasıl hayret edilebilir? Yılan derisinin veya zehi- rinin para ettiği yayılınca İstanbutda birçok kimseler yılan avlamağa başla- mış değiller miydi? Belediye 923 yılının mayıs ayında beher akrep için iki gümüş kuruş ve receğini ilân etmişti. Birdenbire o ka- dar akrep arsı karsısında kaldı ki ak- rep bortasındeki fiyatlar bir ay için- de tepe taklak oluverdiler. Altısı bir | kurusa a'mmağa başlandı. Yine bele- Bu sefer nüyüsü (2) tekerlek hesap bir gü müş çeyreğe alındı. Şüphesiz bu yüzden şehir bu mü- ziç ve bazan tehlikeli hayvanın belâ- (2) Yarım bâtmâi, Diyarbekir kalesinden iki parça ve Diyarıbehirdeki tarih izerlerinden il en monümantal kapısı olan Ergani kapısı - ki meşhur islâm kumandanı Saad - bin - Vahkas bu kapıdı gi 11.9.9035 --- görünüş. (Solda altta) Kale rince sol tarafta yatar - (Yukarıda sağda) Arabın, İranın, Romanın ve daha birçok devirlerin izerlerini 16“ sından biraz kurtulur gibi oldu ama, akrep avcıları da akrep saryacağız diye kale duvarları» nındiplerini epey yıprattı- lar, Ve bir iki yıl sonra “müheyyayı inhidamdır efendim,, şeklinde verilen raporlar bunların birçoğunu yıktırttı. Gelelim Şamanlığa,. Diyarbekir Klesinin bir “Ben Sen” bürcü var- dır ki ne Fransızların (Carcassone — Karkason) unda (3), ne Moskovanın Kremlinini çeviren surlarında bunun bir benzeri vardır. Boğazın o debde- beli Rumelihisarı bunun yanında ç0- cuk oyuncağı gibidir, on yüzyıllık Bizansın Koatantaniyesinde ve beş sonra bu kısım yıldırım huziyle bayındırlaşacaktır ) yüzyıllık Osmanl: İstanbulunda kale denilen nesnenin böyle muhteşem bir ül Bunun ve buna eeiin ve harilerâde haşmetlü kapıların yanında Akropo- İunun ve bir iki mabedinin harabeleri ile Atina derhal s#önverir Ru hüsran içinde ne yaparlar bilir misiniz? Ko- cakarılar, genç kızlar, delikanlılar © canım il sp adak dikerler... Kötü taşları ko- parsalar “tekrar yerine koyarız. di- yelim. Hayır... Üzerine âyetler işle: mis olan vesa b rhamet inserip- tion'u taşıyan taşları sökerler, Diyarbekirde bir arkeoloji müfet- töşi var mıdır? Yahut arasıra buraya seyyar bir müfettiş uğrar ms? Bilmi- yorum. Yalnız şımu görüyorum ki demir yolunun ulaştığı gün turing Türkiyesi için burası büyük bir ö- nem kazanacaktır. ulaşacağı gün dahi eski bir izini tarihe göstermek bulunacaksak bir an evvel Diyarbe - kirle uğraşmalıy bir harâbe değil mümkün olsa insa - (3) Fransanm Ande vii sehir. eli taşları koparıp kopa- İl şimendiler | lütfunda | , Burası lâlettayin | etinde tarihi şıyan bir kule nın Dolmabahçe sarayının bir salo » Bunda ve camekân içinde bulundur. mağa savaşacağı bir kuyumculuk €- seridir. (4) İşte Diyarbekir kalesinin “macera- yı tahrip..i böyledir. (4) Eski Amida sehri - Bizans im, toru Konstantin İranlılara karşı burasmı 340 de tahkim etmiş. Fakat Kisra Şapür 359 da zaptetmiştir. Justnlen devrinde Bizanslılar tarafından geri alınmış, bâzı surlar ilâve edilmiştir. İranlılar gene elde etmisler we 640 da Arap Kumandanı SAĞ bin ebi Vakkas ekmeğini çalan bir kö? taxip ederek bir liğımdan şehre dali; mis'w. Kendisi öldürülmüşe de #8 saptedilmi i. yie de şehir gene Bizamılılara geçi (1001 den 1085) e kadar Ari Türkleri, Mervanın evlâtları tarafından idare ol#” muş, Türkmen beyi Artık onları de miştir. Artkm evlitiarmdan 21 bey Di tada hüküm sürdükten sonra Tirmürl/e şehri zapt ve öylemiştir. (ISİN 1502 de Şah İsmail Türkmenleri ez de 13 yil sonra Yavuz Selim burasi manlılara mal etmişör. — konmuştur. yonda yapılacaktır. bilir. . 6855 Sermayesi : Istanbul Sıhhi Müesseler arttırma eksiltme komisyonundan: Şişli Çocuk Hastanesi için 216 kalem ilâç ve Sıhbi malzeme olbaptaki şartnamesi veçhile açık eksiltmey” 1 — Eksiltme 25 Eylül 935 Çarşamba günü saat i de Cağaloğlunda Sıhhat müdürlüğü binasındaki komis” 2 — Tahmini fiat : 4315 lir all kuruştur. 3 — Muvakkat teminat : 323 lira 64kuruştur. 4 — Şartnameler bedelsiz olarak Hastaneden alın? 5 — Eksiltmeye gireceklerin cari seneye aid Ticaret Odası vesikasiyle 2490 sayılı kanunda yazılı belge ve bi işe yeter muvakkat teminat makbuz veya Banka mek” tuplariyle belli gün ve saatte Komisyona gelmeleri. MISIR İS Linitti 100,000 Türk Lirası Merkezi : ANKARA — Şubesi : İSKENDERİYE TÜRKİYE iŞ BANKASI tarafından tesis edilmiştir. İTHALAT. İHRACAT, KOMİSYON VE EMANET İŞLERİ YAPMAKTADIR. İSKENDERİYE'de satılmak üzere emaneten ma) gönde- renler, hesabımıza, TÜRKİYE İŞ BANKASI şubelerinden avans alabilirler. En iyi fiyatla, en az masraf ve komisyonla emin bir surette iş görmek istiyenlerin MISIR İŞ LİMİTED'i tercih etme- leri kendi menfaatleri icabıdır. Telgraf adresi mademoiselle de La Mole. Siz, Saint Lowis'nin peşi sıra haçlılar savaşma gitmiş ünlü Guy de Croi- nn torununa, bir kerestesi u uğruna hayınlek ediyorsunuz, bunu size İyice gösterecek, hissetti- receğim.,, Jullen'in sevinçten içi içine sığmıyor» du. Duramayıp bahçeye indi. Odası ona dar, nefes alınamıyacak kadar dar geliyordu. Bir yandan da: “Ben, diyordu, ben, Jura'nın yoksul bir köylüsü, bü- tün ömrtimce sırtımdan bu kara set- reyi atamıyacak olan ben... Ah! daha yirmi yıl öner, ben de onlar gibi uni- forma giyebilirdim! O zamanlar be- nim gibi bir âdam ya harbde bir'İr- şun viyip ölür, ya otuz altısında ge- neral olurdu.., Avucunda srmsıki tut tuğu mektup Tulien kahraman gibi ornuzların; kaldırmış, göğsünü kabartmıştı. “Ama şimdi de insan, bu kara setre ile, kırk yasında yüz bin frank yıllığa, birinci rütbeden nisa- na konabiliyor, işte Beauvais paska- ML P Mekiatophâlt gibi gülerek: “Ben gibi gülerek: “Ben onlardan akıllı yım, dedi; ben yaşadığım asrın haş- tandığı üniformayr seçip giymeği be- cerdim.,, İçinde, yükseklere ermek hırsının ve papas kıyafetine bağlılı- ğın bir kat daha arttığını hissetti “Benden de fakir doğmuş nice kim seler var ki kardina! olup hüküm sür- 1 meselâ hemşehrim lien'in coşkunluğu yavaş yavaş or, ihtiyat bissi O uyanıyordu. Bütün Tolünü ezber bildiği üstadı Tartule (1) gibio da: olmadığı neden onun lutuflarına, bin niyaz ğim lutuflarma nail olmadan bu İı sözlere İnanamam; orların doğru- luğunu hele bir visal ile göstersin, Tartufe, perde IV, sahne v. “Tartule de bir kadın yüzünden ; halbuki ©, kimden Benim: yazacağım mektup, ele geçerse beni tehlikeye düşürmiyecek bir mektup Olmalı, S5rlerini, kendini zapta çalışan bir şirre& edası ile ağır ağır, tâne tane söyliyerek: “Punun da. çaresi var, dedi, Yazâcağımız mektuba o yüce Mathilde'in en ateşli cümleleri ile başlarız. “Öyle ama ya marguls de Croise- nois'nın usaklarından dördü üzeri- me atılıp da Mathilde'in mektubunu elimden alırsa ben o cümleleri onun yazdığını ne ile ispat ederim? “Hayır. bunu yapamazla, atmda silah taşıyorum, uşaklar etmeğe alışık olduğum da malüm. “Ama içlerinden biri kurşunu da gözüne alıp Üzerime atılabilir a! Ama mesela yüz altın adanmış olabilir. (0) Moliere'in meşhrer müraisi, Ben onu öldürdüm veya yaraladım mi tamam; istedikleri de bu. Beni kanun dairesinde hapse atar, ceza mahkemesine verirler; hükümenler, haktan, adaletten hic ayrılmış olma. dan beni Poissy'ye, M. Fontan'la M. Magalon'a (2) arkadaşlık etmeğe gönderir. Ben orada karma karışık dört yüz ne olduğu belirsiz adam arasında yatarım... Öfke ile yerin. den fırlayıp: “Bir de ben bu gibi in- sanlara acımağa kalkıyordum! dedi. | Onlar, kendileri gibi asil olmıyan bir adamı ele geçirince hiç aciyorlar mı? M. de La Mole'a karşı beslediği ve ona kadar, istemiye İstemiye için- den sesini duyduğu minnettarlık bu sözle son nefesini verdi “Hele yavaş gelin, asilzade bay- lar; sizin bu Macbiavel'ce kurnazlı ğinizı da anlarız; bizim abb& Maslen, medrescdeki M, Castandde de bun- dan daha ustalıklı bir hile bulamaz- dı, Benim ağzımı arayıp tuzağa dü- sürmek için yazılan mektup bir kere elinize geçti mi ben, Colmar'da gizli isyan çıkarmağa kalktı diye kurşu- na dizilen albay Caron'un bir ikincisi olurum. “Durun hele baylar, ben bu işleri çıkaran mektubu iyice sarayım, üze- rini mumla mühürleyip abbö Pirard'a (2) Album gözetesini çıkaran Fontan ile Mağalon, bir yergi yüzünden 1830da Poisey hapishanesine atılmışlardı. MISIRİŞ — İskenderiye 6605 göndereyim. O, namuslu bir adi” bir jansenisttir; onu da para ie “, tan alamazsınız yal Ama onuf 4 mektupları açmak huyu vardır. Fougu&'ye gönderirim, daha İyİ. İtiraf edelim ki o anda Julie”, bakışları tıcı bir hayvani, benzemiş, yüzüne korkunç bir £ kinlik gelmişti; o çehreden kat”. dir öldürme, kan dökme ihtiyacı #. yordu. Julien, bütün sosyete ile $£ pışan zavallı adamın ta kendisi İÖ “Silah başınal,, diye bağırdı konağın taş merdivenlerini sanki sıçravışta: aştı. Sokağın köşesinÖ”.. yazıcının dükkâna girdi; ads gızı korkuttu. Önüne ademi de La Mole'un mektubunu ferisf” — Şunun bir suretini çıkarın, n . , Yancı o işle uğraşırken Julie” ' Fouguf'ye bir mektup yardı; bu”. çok kıymetli bir şey gönde! e bildiriyor ve onu saklaması, Sof ediyordu. Birdenbire durup: “# postada benim mektubumu açer.,, rin de istediğinizi de bulup veri?” 0 hayır, baylar... Hemen bir proto» kitapçıfa koşup kocaman bir KUĞ.- Kitan . (Kitabı-mukaddes) aldı, Mik hilde'in mektubunu ustaca cildin ne yerleştirdi, hepsini beraber “4 dırtı; paketin üzerine Fouguö Arkası veri TN ATAÇ