mm | YARIN Yö FENA HAVALANDIRILMIŞ BiR ODA Ötelin en ucuz odasını İstedim. Bu vesile ile bana elektriksiz bir yer verdiler. Bence ehem- miyeti yok, öyle uykum geldi ki.. Ancak. Ne de uykum var... Pencereyi de karanlıkta bir türlü açamıyorum. Burada boğulmaktansa, bir camın bedelini ödemeği IN YOLU havasızlıktan tercih ederim. Bir camı kıracağım... Açık pencere ile uyumak ne kadar sıhhidir. Haydi, dalalım uykuya!., Ertesi günü: Eyvah!.. Dolabın büyük aynasını karanlık» a pencere zannetmişim... Bebek yemezse mamayı annesi Çocuk ağlıyor, mamasini yemi- yor. No: 83 KIRMIZI VE SiYAH utanma nedir biliyorsanız, buradan uzaklaşın. Madame Derville bu sözleri öyle âmirce bir tavurla söylemişti, Juli- en'de o anda öyle zayıftı ki hemen itaat edip uzaklaştı. İçinden: “Za- ten bu madame Derville'in öteden beri bana kini yardır,, diyordu. Tam o sırada, alâym ön safında giden papasların hımhım şarkıları duyuldu ; alay artık kiliseye dönü- yordu. Abb& Chas-Bernard, Julien'e birkaç kere seslendi ise de duyuta- en sonra kendisi geldi ve Ju- r direğin arkasına sığınmış, yarı ölü bir halde buldu. Onu ko- İundan tuttu, paskoposâ takdim et- mek istiyordu. Onun böyle sapsarı, eta yürüyemiyecek bir halde oldu- w görünce — Takatsiz kalmışsınız, evlâdım, dedi; çok çalıştınız. Koluna girdi ve büyük kapınm yanında, Hiristos-suyu çanağının al tında duran iskemleye kadar götü- rüp — Hele şuraya oturun, dedi önünüze geçer, sizi | girerim. Te »tmeyin, Monscigneur'ün gözükme GÜZEL BiR ÖRN BÜYÜ KLERİ | z havası temiz olsaydı. Gözlerim uyku- dan kapanıyor amma, kalkıp pencereyi aç- mam lâzım, Katanlıkta pencereyi iyi seçemi- Ödam dehlizin dibindedir. Ca mm kırıldığı - nı kimse duymaz ve rahatsız olmaz. Oh! Te- miz hava ciğerlerime girince nekadar ferah- Şimdi bir cam bedeli vermek değil, çok pa- halı bir aynayı kırdığımın cezasını çekeceğim. İşte pintiliğin cezasr.. Ucuz oda ararken, ba- na ne pahalıya mal oldu. EK sonra yer. Netekim öyle oldu, Dört ay sonra çocuk böyle an- nesi böyle oldu. STENDMHAL sine hiç olmazsa daha yirmi dakika var. Siz biraz kuvvet bulmağa çalı- şin; Monseigncur geçerken ben sizi yerinizden kaldırırım; siz benim ih- tiyar olduğuma bakmayın, daha gü- cüm kuvvetim yerindedir. Fakat paskopos kiliseye vardığı vakit Julien o kadar mecalsiz, titrek bir halde idi ki abb& Chas onu tak- dim etmekten vazgeçti. iz üzülmeyin, dedi, ben elbet- te bir frrsat bulurum, Akşam, medresenin küçlük kilisesi | için on ibra mum gönderdi; bu| mum, abb& Chas'nın dediğine bakt- kursa, Juhen'in himmeti ile artmıştı Julien'in mumları çabuk söndürttüğü tamamile Uydurma. O zavallının asıl kendi sönmüştü; madame de Rtnal'i gördükten sonra bir şeycik düşünemedi. Bölüm XXIX iLK TERFİ Zamanını anladı, yaşadığı il anladı da zengin ölün. Le Prâcurseur x Juliçp, katedrajdeki badisc ile dal Faziletli bir şehir Şikago ahalisi, şehirlerinin en fazi- letli bir yer olduğunu inânçlıyor Şikagolular, şehirlerinin adı verilen haydutlarla dolu hakkındaki iddiaya gok üzülü; Onlara göre İllincis merkesi, Bun en ahlâksal ve en fâziletli ç İmiş. Her nekadar Şikagoda bir ta kım gangaster kahramanlarının çete- tilikleri, adam kaçırmaları gibi vak'a- lar olmuşsa da, bunlar çok mübalâ- ğa edilmiş imiş, Bunu ispat için Şi- kago zabrta şefi bütün Amerika hirlerindeki kiya'ların bir istatistiği Bi yapmağa memur olmus. Bu istatistik az önce yapıldı. Bu- hun verdiği sayılara göre bütün Amerika'da: Bir milyon öç yüz bin haydut öz- dığı hulyadan daha kendini alama- dan bir sabah, sert huylu abbe Pi- rard onu çağırttı: — Abbe Chas-Bernard bana gön- İ| derdiği bir mektubda sizi çok öğü- Yor. Şöyle toptan bakılacak olursa sizin tavrınızdan, &hateketinizden memnunum. Gerçi son. derece ihti- Yatsızsınız, hiç düşünmeden birtakım işlere kallryorsunur; ama Şi kadar sizi iyi kalbli, civanmerd diy ; zekânız da üstün bir zekâ Kisacası sizde, ihmal edilmesi doğru olmıyacak bir kıvılerm görüyorum. “On beş yıl çalıştım, şi medreseden ayrılmak sum da medrese talebsinin cüriye,, sine karışmamak, bana bir ün “confessionnal,, de bahsettiğiniz gizli kuruma hizmet etmemek, ona kötülük de etmemek oldu. Buradan ayrılmadan size bir iyilik etmek İste rim; bunu daha iki ay önce düşün düm ama o zaman, odanızda Amanda Binet'nin adresinin bulunması beni alrkodu, İyilik dedim ama bu sizin hakkınızdır: sizi kutsal kitab dersi müzakereciliğine atadım. (Atamak: tayin etmek) Minettarlıkla gönlü coşan Juli hemen diz çöklüp Tanrı'ya şükretme- Zi düşündü ama daha içinden gelen bir hareketten keridini alamadı. Ab- b€ Pirard'ın yanına gitti ve elini tu- tup öptü, AN Naşidin Naşit, o akşam klüpte mütemadi- | yen kazanıyordu. Zengin bir gençt. Soğukkanlı, inatçı, yiğit yürekli bir delikanlıdır. Talih ona çok Yardım ediyordu. Kazancı bin lirayı buldu. Arkadaşı klüp üyelerinden Hakkı, Naşidin damarını bilirdi. Ona larından geceyarısı bin lira bahis — Peki, bah ; gece yarısı, külhanbeylerin ve ların çokluk dolaştıkları kara korkulu mahalleden geşm na bi a vE m — Kabul, ancak ba: ba var, 1 — Silâhlı olmıyacaksın. 2 — Kendini müdalaz için yum- ruklarından başka bir vasıtan olmı- yacak. | 3 — Yanında hiçbir polis olmığa- | cak, 4 — Alelâde bir yürüyüşle gide- ceksin ve üç meyhaneye uğrıyarak az çok içeceksin. — Pek iyi, bunu da kabul ediyo» rum. Ertesi günü Naşidi pejmürde kt yafetli bir adam ziyarete geldi ve dedi ki: — Sukınımız.' Arkadaşınız Bay Hakkı ile giriştiğiniz bahsi külhan- beyleri ve bazı sabıkalılar işitmiş, geçeceğiniz mahallede sizi bekliye- cekler, para İçin canınıza kıyacaklar. — Adam sen de, ben sörümü geri | almam. Geceyarısı oradan geçeceğim | vesselâm. Peki ama, siz, benim işle- ve time nasil vâlaf bulunuyorsunuz ve | biçin gelip bana bu iyiliği yapıyo, nüz?. — Ben de sizin gibi, eski bir kişi oğluydum. Paralarımı kaybettim. Ta li beni en aşağı tabakalara yuvarladı. Bir hırsız çetesine mensul Bu | heriflerden intikamımı, e yapacal nalıkların g nünç geçmekle | alırım. Bana inanmız. O mahalleden geçmekten vazgeçiniz. — Size tekrar ederim ki, ben mü-| ayyen saatte oradan geçeceğim. Si- Yihsız olarak v bin lira ile. Her halde ederim. fi yi kurtulursam sizi m, bana isminizi ve ad. — Beni ele vermiyeceğinize namus üzerine yemin eder misiniz? — Size namusum üzerine yemin ederim, — Kasımpaşada hırsızlık eden bir çetenin şefiyim. Beni orada buldura- bilirsiniz. Ertesi gece, hırsızlar, Kasımpaşa- n # ku Yer tutmuş- lardı. Gece yarısı, ihtiyar, bitkin, pa- çavralara bürünmüş bir gö ründü; beyaz sakal idi. Sırtında âğır bir çuval vardı. Bunu güçlükle taşıyordu. Birdenbire yere yuvarl, dı. Takatsiz, ölü i Beş haydut, zavallıyr kaldırmak| için koştular. İhtiyar boğuk bir ses- le — İki gündür, dim, dedi Hırsızlar acıdılar. Onu bir meyha- neye götürerek yi bol — mezelerle zav sir lokma yeme karnını doyutdular. Zavallı adamca- ğız biraz Canlanınca, anlattı: — Ey, iyi yürekli bazlar, ben de vaktiyle Parlak bir haldeydim. Bir klüpte, namuslu geçinen heriflerin kurbanı oldum. Servetimi kaybettim. Aç kaldım. Bu hikâye haydutları bir kat daha acındırdı. Aralarında topladıkları bir | i verdiler, Yolda ihti- 4 meyhanede içme rayı gene haydutlar | gürce yaşıyormuş. Bu sayıda Şikago- İ nun payı: İ- “Yüz on bir'bin imiş Şikagoda bir mahkümiyete uğra « muş yalniz yüz on bir bin kişi varmış. Ne faziletli sehir? ; ğ Medrese direktörü öfkeli öfkel — Bu dane? diye. bağırdı; Jalien'in gözlerinde, yaptı ten de dâha çok sevgi göste hal varmadı. n adamcağız yıllardan beri kimseden böyle haki kiğ, ta gönülden kopup gönüle der bir Sevgi eseri görmemişti. Böy- le bir Mümele görünce,o da kendi- ni yenemedi, asıl hislerini dışarı vurdu: Sesi değişmişti K dim, dedi; ben d erim. Tanri” da hisler beslemeği hiç isteme: sade hak düşünmemeli, kimseye kar- şı ne kin, ne idim. Sen duymamalı cakssın. Görüyorum ki seride bayağı: ların çekemiyeceği bir hal var, Kıs- kançlık da, rakmıyacak, iftira da senin ardını Kısmetin seni & götürürse götürdün, arkadaşların sek ni her gördükçe kin duyacaklar; se- ni seviyor gibi görükseler bile inan- ma, sana sevgi göstermeleri de sana daha çok kötülük edebilmek için ola- taktır. Bütün bunlara karşı bir tek ilac var: anrı'dan, sana kendine mağrurluğun cezâsı olarak, herkesin, | bin lira, kinini çekecek bir hal veren Tan dan başka kimseye güvenme, başv Tayım deme. Yaptığın iş her vakit | temiz, ese olsun; bence senin için ÇOCUKLARA ÖYKU Yiğitliği verdiler, Sonunda, adamcağız, bu iyi y kli hırsızlardan ayrıldı. Yoluna devam ef. yarımı çalarken ihtiyar önüne geldi ve orada y Naşit ile görüşmek Klübe zorla — önüne geçtiler. dirildi, boylandı, takma saçlarını çı | ğini söyledi. iğinden, nde bin lira Kasımpaşa- en geçmeğe| muvaffak olmuş Birkaç gün sonra Naşit, kendisine kurulacak pusuyu haber veren çete relsini çağırdı ve — Dostum, dedi, andım. — Nasıl? —.O korkunç mahallede, ihtiyar bir adam kılığı ile gezdim. Sırtımda eskilet dolu bir çuval vardı. Cebimde de de bir silâh yoktu. üzerine, ted- gm değiştir. ime nail oldum. Bu size borçluyum, siz miydi- ben bahsi ka- muvaffakıyet — Nasıl, o ihtiyar h niz? Evet, ben.. Arkadaşlarımızın bana karşı gösterdikleri iyiliği hiç. bir zaman unutmam. Rica ederim şu lirayı almız, o sevimli arkdaşla- Ja paylaşmız » Naşit, bu sözler Üzerine bin lira çıkardı, çete reisine verdi. Haydut, şaşkın şaşkın © bakiyordu. Teşekkür için söz bulamıyordu. Derhal haydut- luktan vazgeşeceğini ve tekrar na- muslu bir adam olmağa çalışacağını Naşide söyledi. Ergin İlbizim (FENNİN YENİLİKLİ Bir Âlim Olüleri Diriltiyormu$ Meşhur bir Amerikan P* var: Corniş.. Bu allâme, Kaliff İ nın Berkeley üniversitesinde sördür. Ölüleri diriltmek bulduğunu iddia ediyor, ediyo” ölülerin diriltilmesine hiç Ki” « olmuyor. Kediler ve köpekisi rindeki deneçlerinin başarıl ğunu söylüyor, insanları da” bileceğini ileri sürüyorsa dâ neç yapacak ölüyü ele geçire Profesör önce Arizona, ve Nevada valilerine mürâi Bu devletlerde ölüm rılanlar gazle boğulmak edilirler. Doktor prolesğr, Pİ rin kendisine verilmesini ve “İg dirilteceğini söylemiş. Valilef razı olmamışlar, İşin O sonüf şüphelendikleri için değil dünyaya gelecek olan bu KİŞ sicilleri tertemiz olacaktın. halka yaptıkları. bütün Unutulacaktır. Buna kimse mu? Profesörümüz, sonra hususi lara baş vurdu. Burada da Ü olamadı. Ölüleri, aileleri verrfij mediler. Bazısı bunu bir saygi reddetti, kimisi de ölenlerin konduktan sonra dirilecekler& iade edeceklerinden korkarX& yanaşmadılar. Ve zavallı deneç yapacak bir ölü ararööij vam ede dursun! İnsan hırs, yırlı işlerde bile her şeye Üst eril dg ” m Güneşte bundan başka kurtuluş çaresi yok- tur. Sen hakikate sımsıkı sarılırsan, hiç bir şeyin yenemiyeceği bir kuv- sarılırsan o düşmanların er geç ettikleri ile kalır. Julien ne vakitten beri böyle dost- ça sözler duymamıştı, kendini tuta madı, hüngür hüngür ağlamağa baş- ladı, Abb& Pirard ona kollarını açtı; bu an ikisi iğin de tatlı bir an oldu. Julien sevincinden deli gibi olm tu; ömründe ilk olarak terfi göri yordu; bu işin iyi tarafları da az de- pl Böyle hir medresede Tevrat ve ncil müzakereciliğinin ne gibi fa daları olacağını anlamak için insanım, hepsi de çi cı, çoğu eçkilmez arkadaşlarla her an burun buruna, hiç yalnız kalıp başını dinlendireme- en yaşamağa kasanmış edilmiş) olması lâz pdr bir insanın doymuş, sırtları pek- leşmiş bu köylüler bahtiyarlıklarnı bir türlü içlerinde saklıyamaz, reles- i bağırıp gürül tü ötme neşe says mazlar, Aruk Julien, öteki medreselilerdeni bir saat sonra, aşağı yukarı yalnız başına, sofraya oturup yemeğini yi- yordu. Kendisine bahçenin bir anah- tarr verilmişti; orada İkimseler yok- ken çıkıp gezinebiliyordu. Arkadaşlarının beslediği kinin bir kat daha artacağını sanıyordu; bu* jimnastik sanısının tersine olarak o KİT pi dığmı görüp şaştı. Kendisi İğ şulduğunu istememesi pek Sd ve bu yüzden çok düşman © ancak eskiden gülünce bir ” hissi izeri diye karşıladıklaf, şimdi, o kaba köylülerin haysiyetini bilir bir adama olmuştu. Dört yanmı çö hisedilecek derecede azaldı? tk onun da talebesi olan ©* de hemen hemen hiç kain yavaş ona taraftarları bie ondan bahsederken Marti se demek, bir zevlesizlik sayıl” ladı. “Ama düşmanlarına dost de niye iyi? Bütün bunlar şeyler, güdülen maksad MÖ, doğru olursa bunlar da o * kinleşir. Ama bu adamla” <a ahlâk hocası olacak, beri y yalnız bunlar görecek. Bun? gifi masa halkın hali meye var” © curö'nin yerini tutabilir Mi Jalien'in yeni işinden be se direktörü, yanında ki madığı vakitler, onu çağır, maktan çekindi. Bu hem kendi hesabıma, be dinin hesabma bir ihtiyati gi