TAN Dünya Gazetelerine Göre Hâdiseler |. YABANCI GÖZİLE Türkiyede Fikir inkılâbı Kölüisehe Volkszeitung'dan: İstanbul hususi aytarı yazıyor: Kamutayın faaliyetinin bir müddet İçin inkıtan uğraması, her zaman olduğu gibi bu defa da, muayyen bir Ha- birkaç haftada hallounamıyacak ka- dar büyüktür. Modern Türkiye eko | smdan geçtiği zaman adım başında eserler nomik beş senelik plân ve sanayi program: ile birlikte, halkın eytimi ve yetişmesini de düşünmek mecbü- riyetindedir. Bu mesele asırlarca ih- mal edilmiş, takat bugün bütün mil- ietin inkişafı lemez bir si h mahiyetini almıştır. pin bir referm gi şekkül eden ulusal devletlerle uzun lardan bie, kültürel merket telâkki olunabilir. İstanbula da — her yerde olduğu gibi gayri memnunlar ve ten- kitçilerden ibaret olan" yabancılar müstesna — modern terakki yolunda hayret verici değişiklikler göstermiş- tir. Diğer şarlar da geri kalmıyorlar; insan Anadolu'nun eski köyleri ara- yeni ve mükemmel meydana getiri diğini gördükçe, kendisini hay- etten alamıyor. Bundan biri evvel, Kamutay girip b e Me olmağa için daimi vç ihmal edi- | mecbur olmuştur. Iki maznunu, ölüm mahkeme cezasına mahküm eden bir etin Avrupalılaşması, musiki- | kararı, tasvip olunmak üzere Kamuta- eçirmesi ve yeni te- | ya arzolunuyor. Büyük münakaşa - lardan sonra, her iki mazmümun ifade. zaman bağlı olmak dolayısile, Türk | lerinin, dayak, saç ve sakallarını ko- diline karışan Acem ve Arap kelime- | parmak gibi işkencelerle alındığı an- lerin atılması kâfi bir tekemmül meydana getirildiği 8- tada, halktan muayyen bir kültür | mu da hapis değildir. Ulusa! | laşılıyor. Bunun üzerine polisler mah- kemeye veriliyor ve iki ölüm mahkü- cezasına mahküm oluyor. derecesi istenileceği için, gençliğin | İşte bu gibi vak'alar, bir reformun ne yetişilmesine bilhassa önem ver-| kadar yavaş tesir ettiğini ispat eder. mek gerektir. Son zamanların veka- Bu ve bunun gibi hür hareketlerin yü, bize sadece Üniversitenin ıslah | derhal enerjik bir surette karşılandı- edilmesinin kâfi gelmediğini ispat | ğında süphe yoktur. Ankara hükü- etti. Şimdi, üniversiteye bir gün va- | meti, şimdiye kadar noksansız çalış” tanına İyi hizmetler görecek talebe» | mıştır. Ancak gösterdiğimiz bu nü- ler yetiştirmek için, orta mekteple- | müneler, daha ne gibi ödevlerin ya- rin selahile meşgul olmağa başlan» | mıştır. Bu sene bazı orta mektepler- de her zamankinden daha sıkı bir surette yapılan çıkış imtihanları, neticesini vermiştir. Talebelerin an- pılması lâzemgeldiğini ve ne için bü- tün İriikümlerin ayni derecede muvaf- fak olmadıklarını bize anlatır. Her sahada iki mühim amin göz cak yüzde yirmi begi kifayet göstere- | önünde tutulması lâzımdır. Bunlar. bilmiştir, Halkın düşünüş tarzr kökünden değişmelidir. Türkiye on üç yaşma girdiği halde, hâlâ memle- ketin iç taraflarında, bu büyük dev- rimi anlamıyanlar vardır. Bu ise bir dân birincisi, asırlardanberi yerleşmiş olan bigânelik, ikincisi de Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler gibi levan - tenler tarafından bu asırlar zarfında Türklere aşılanan zihniyettir. Yeni Iş bakımdan pek tabiidir: Almanyadan | Kanunu, yapacağı müspet tesirlere bir misli büyük olan Türkiyede de- bu yabancı unsurları kuvvetten dü- miryolları mahduttur, otomobil Yol- | şiirerek, saydığımız ikinci tebliketi ları tamamile radyosu da daha halkın eytimi ile meşgul olmağa başlamamıştır. Bil hasta bu bakımdan, yüksek bir kül- türel seviyeye varmak için yürüne- cek yolun ne kadar güç ve uzun ol- duğu anlaşılır. Mevcut hiçbir şey olmadığı için, her iye ta başından başlamak lâzımgeliyor. Bunun her ir, vE amili de ortadan kaldıracaktır. Bil - hassa mücadele edilmesi lâzımgelen şey, bahsettiğimiz. bigâneliktir. Filha- kika Türkiyede, Hal£ Partisinin sağ- lamlaştırılmas:, Halkevlerinin inkişa- fı ve matbuat vasıtasile halkın aydm- latilması gibi ve Almanyanın muvaf. fakiyetle tatbik edilen usullere vur- halk tabakasmda ayni olmadığı, ve | maktadır. İşte bu tinel devrim ne kar | meselâ memleketin ancak güçlükler- ie varılabilen kısımlarında öturan halk mevzuubahs olduğu zaman, yapılacak ödevin derhal anlaşılır. Fakat e ekle d İs terakki hamleleri geri kalmamak- | tadır. Bugün Ankara, en Avrupai bakım- Gar çabuk olursa, Türkiye de istikba- | line o kadar emniyetle bakabilir. Bu program hazırlanmış, her va- er miştir. Şimdi ik evvel yapılacak iş, köy halkınm aydınlatılmasıdır. MA GL LL Lİ ingiliz basını Lavalı övüyor İngiliz gazetelerinden: İngiliz basını, Laval'ı saygı ile anmaya devam etmektedir. Gazeteler, Laval tarafından ku- rulan plânların teknik bakımından Fransa'da olduğu kadar Londrada" da iyi bir tesir bıraktığını yazmak- tadırlar. Morning Post diyor ki: “Laval ve arkad: göster dikleri cesarete karşı İngilizlerin duyduğu hayranlığı açığa vurmak isteriz.,, hız verebilecek ve güvenliği yeni * den meydana koyabilecek mahiyet- te görülmektedir.,, Financial News diyor ki: “Bu kararnameler, toplu olarak incelenirse, görülür alınması — Bu kadın bu kadar kurşun | mümkün her hangi bir " tedbirden, tozu sarfederse mahvolduğum | #4 götürmez derecede üstündür.,, gündür! No: 81 Bölüm XXVII BİR DINIĞ ALAY Bütün kalbler heyecanda idi. Her Yanı donatılmış ve mümünlerin hito- metile İyice kumlanmış bu dar ve gotik sokaklara sanki Tanrı da inip Gelmişti, YOUNG Julien kendini silik ve budala göstermeğe ne kadar çalışsa kâr et- miyor, bir türlü kendini sevdiremi- yordu; o, arkadaşlarından çok başka idi. “Ama, diyordu, hocalarım hepsi de binlerce kişi içinden seçilmiş ince adamlar; benim mahviyet gösterme- mi nasıl oluyor da beğenmiyorlar?,, Julien'in hatırsayarlık edip her şeye inanır, her şeye kanar gibi gözükme- sinden, hocalardan ancak bir tanesi fazlasile istifadeye kalkışmıştı. Bu da, katedralin merasim işleri direk- törü, abb& Chas-Bernard'dı; bu ada- ma on beş yıldan beri bir chanoine” lik umudlandırıyorlardı; onu bekliye dursun, şimdilik medresede kutsal belagat okutuyordu. Julien, baret gözü açılmadan önce, bu derste he- wen ber vakit birinci çıkardı. Abbö KIRMIZI VE SİYAH STENDMHAL Chas bunu bahane ederek Juliene dostluk göstermeğe başlamıştı ; ders- ten çıktıktan sonra çoğu vakit onu kolundan tutar, bahçede onunla bir az gtzinirdi. Julie: 'Bu adamm da maksadı nedir ki?,, diyordu. Abbö Chas'nın, katedralin malı olan ziynet eşyasın- dan bahsetmesini hayretle dinlerdi. Katedralde, yas ayinlerinde kullanı lan ziynet eşyasından başka on yedi #irmalı ayin atkısı vard. İhtiyar madame de Rubemprâ'den de çok umudlar besliyordu; doksanmı bul- muş olan bu bayan, altın sırmalı ağır Lyon ipeklisinden yapılmış gelinliği. ni, hiç olmazsa altmış yıldan beridir sandığında saklıyordu. Besançon'da hemen herkesin umduğuna göre, madame de Rubemprö'nin vasiyetna- mesi ile katedrelin hazinesi zengin- leşetek, on tanc, belki daha çok ayin atkısı kazanacaktı; büyük günler için dört beş tane kaftan da caba. Abb Chas sesini alçaltarak: "Bence bu kadar da değil; madame de Ru- bemprâ'nin atalarından biri, Bour- gozne dukası Pervasız Charles'ın en Berlin Sokaklarında Yahudiler Uçakla Yaş Aleyhinde Nümayişler Yapıldı Berlinden Pariste Journal gazete- Sine bildiriliyor: Naziler, yahudiler aleyhine yeni- den geniş mikyasta tecavüze başla” mışlardır. Şimdiki halde hükümet merkezinde tamamen yahudi aleyhta- rı bir İsveç filmi gösterilmektedir. Bu filmin ismi, Petterson ve Betdel- dir. Mevzuu şudur: Galiçyalı bir ya- hudi, Beşinci Güstav'ın demisketilej ne göre yahudiler grup halinde bu fimin gösterildiği sinemaya gitmiş- ler ve ayaklarını yere vurarak ıslık çalarak temiz ari ırkından nazilerin filmi huzur ve sükün içinde görmele- rine mâni olmuşlardır. Nazi gazeteler bu vak'a üzerine şu mealde yazılar yazmışlardır: “— İşte bu fazla! Bu yakudilere bizim nasıl adam olduğumuzu gös- termek lâzımdır. Memlekette istenil- miyen bu adamlar, acaba ne gibi müsamaha ile vatanımızda oturduk- larını bilmiyorlar mı? Onların tah- riklerine tahammül edebileceğimizi mi zannediyorlar? Nasyonal sosya- list inkılâbı zamanında onlar orta- dan kaybolmuşlardı. Şimdi de o 7a- man saklandıkları deliklere siğim- malıdırlar. Bir şeyler olması hâzm- dır, Çünkü yahudiler bizim wlüvvü. cenabımiızt hakikaten sulistimal edi. yerlar.. Ve hatta çok fazla oluyor- ANANIN Naziler bu nasihaderi harfi harfi ne tatbik etmişlerdir. Bu akşam hudi aleyhtarı filmin gösterildiği si- nemanın civarında bir nazi bir yahu- diyi itip kakmıştır. Nazi polis tarafından yakalanıp karakola sevkedildiği zaman halk naziden tarara olmuş ve bu kalaba hik gittikeç büyümüştür. Biraz sonra aşağı yukarı iki bin kişi nasyonal sosyalist marşları söy- liyerek komiserliğin önüne gelmişler ve nazinin tahliyesini istemişlerdir. Polis halkı dağıtmak için çok uğ- raşmışsa da nihayet maziyi tahliyeye mecbur kalmıştır. Diğer taraftan ya- hudi de komiserlikte yakayı siyira- bilmiştir. Bundan sonra gürültü aza- lacağı yerde çoğalmıştır. Biraz öte- de Bristol kahvesi civarında önemli kargaşalıklar olmuştur. Kahve ta- mamen yağma edilmiş, masalar, is- kemleler, camlar knlmıştır. Diğer mühim bir kahvenin sahibi olan bir yabudi de hayli tehlike geçirmiştir. Müstahdemlerinden birisi kafasına düşen büyük taş neticesine beyik mıştır. Şose Üzerinde 800 nazi bir yahu- dinin arkasma (takılmışlar ve bunu gözde devlet adamlarındandı; şimdi mem de Rubemprö'nin konağın. #m yaldızlı sekiz gümüş var, Böğresi değer biçilmez. ye vaktile İtalya'dan Pervasız Charles satmaldı diyorlar,. Bana öyle geliyor lr şamdanlar da katedrale kalır. öyle bir umud beslemem ii sebebler var.,, Yİ Julien içinden: “Bu adamın böyle hırdavat sözü etmekten maksadı ne- dir ki? diyordu. Bu hazırlık bir asır. dır sürüp gidiyor, daha bir seyler be- lirmiyor. Anlaşılan herif bana bir türlü itimad edemiyor! Bu adam öte- kilerden daha usta; onların on beş günde en gizli sırlarını anlamak iş- ten değil. Ama bu üstalaşmazda kim ustalaşır, on beş yıldır hırsı oyuncak edilmiş... Bir gün, eskrim dersi ortasında abb€ Pirard Julien'i çağırtıp ona: — Yarın Cospus Domini yortusu var, dedi, abbö Chas - Bemard sizi istiyor, katedralin (o süslenmesinde kendisine yardım edeceksiniz; gidin ve ne derse itaat edin. Julien odadan çıkarken abbö Pi- rard onu tekrar çağırdı ve ona acır gibi bir tavurla: — Bunu fırsat bilip şehirde dolaş- mağa çıkarsanız siz bilirsiniz, dedi. Julien cevap olarak: — İncede per ignes, dedi, (benim gizli düşmanlarım var.) adamakılıı o ıslatmıylardır. Nihayet yahudi “Ben ecnebiyim!,, diye be- Burmış ve böylelikle yakayı sıyıra- bilmiştir. Yahudi aleyhtarı filmin gösteril- diği sinemanın dış salonunda bir ta- kım gençler “Yahudiler dışarı!,, di- ye bağırmışlar ve yahudi zannettik» leri bazı kimseler üzerine hücum et- mişlerdir. Bunlar dışarı çıkmış, son- ra Kurfustendamm'a kadar takip edilmişlerdir. Birax ötede bir kahve- de oturan kimseler nahoş hareketle- re maruz kalmışlardır. Naziler bun- dan sonra bir kahvenin yahudi sahi- bine saldırmışlardır. Ecnebilerin devim ettikleri le- kantalarda asayişin muhafazası için elli polis müfrezesi tahrik edilmiştir. Bu müesseselerden birçokları lâm- balarını söndürmek mecburiyetinde kalmışlardır. Bir aralık bir polis memuru taban- casını çıkarmış, fakat nümayişçilerin tehditkâr vaziyetleri karşısında silâ- mı tekrar yerine koymuya mecbur olmuştur. Sabaha karşı saat üçte alınan bir telgraf, karışıklıkların sikün buldu Şuna ve halkın dağıldığını bildirmek- Direktör (müşteriye) — İki kişi daha bulsak ta bari hep be- raber briç oynasak. Ertesi sabah erkenden Julien, göz- leri yerde, katedral yolunu tuttu. Sekaklar ve şehirde hüküm sürmeğe başlıyan ie görmek içini açtı. Her tarafta alaya hazırlıklar yapılı. yor, evlerin önü donatılıyordu. Med- resedc EeSirdiği bütün zaman ona bir an gibi kısa geldi. Şimdi Ver. &y'yi, © güzel Amanda Binet'yi dü- şünüyordu; ona belki geleneği. kahve şuracıkta idi, Sevgili kated- ralinin O kapısında bekliyen abbö Chas - Bernardı uzaktan gör abbe Chas-Bernard memnun yüzlü, içi dışı gibi gözüken bir adamdı. O gün pek keyifli idi. Jullen'i görür görmez: — Sizi bekliyordum, aziz evlâdım, dedi, safa geldiniz. Bugünkü işimiz hem ağırdır, hem uzun sürer, hele biraz bir şey yiyip kuvvet bulalım; saat onda, büyük ayin arasında yine karnımızı doyururuz. Julien ağır bir tavırla: — Monsicur, dedi, bir an bile yal- nız kalmak istemem. Sonra baş göstererek — Lütlen dikkat buyurunuz. ben e tam beşe bir kala geldim. — — Messi kötüleri sizi bu ka- dar korkutuyor mu? dedi. Onları da ne diye aklımıza getirirsiniz? Hiç al dırış bile etmeyin; bir yol, iki tata- ları üstündeki koca saati etti: İ Jer olmuştur. Yapılan tetkikler, Ma Meyva ihracı Türkofisi Istanbul şubesinin Berlin mümessilliğinden aldığı bir haberde, yaş meyva ve sebre nakliyatı için tay- yare ücretlerinde yeni tenzilât yapıl - dığı bildirilmektedir. Air Frans tayyare şirketi 30 kiloya kadar yaş meyva ve sebzeyi Viyana - | ya 96 30 tenzilâtla taşıyordu. Viyana | den Münih, Berl'a ve Dresden şehirle | rine de Doyçe Lulthanza tayyare şir- keti, bü maddeleri yüzde 50 tenzilât » la tanıyacaktır. Türkofisi, bu yeni ten zilâttan istifade etmeleri için ikili te- cimenlerin dikkatlerini bene semer gelmektedir. Borsalarda muameleler 18-7-1935 tarihinde Adana borsa - sında: $ bin kile açı çekirdek 37,5 kuruş - tan muamele görmüştür. Ayni tarihte Mersin borsasında: 37,941 kilo yerli buğday 2,75- 3,62 1/2 kuruştan sat tır. Orta flat: 3.20 kuruş. 14,443 kilo Kıbris buğdayı 3,25 - 3,075 kuruşa kadar. Orta fiat: 3,18 5.833 kilo arpa 2,65 - 2,50 kuruşa kadar, Orta fiat: 2,57 10,586 kilo yulaf 2,65 - 272 1/2 ku ruşa kadar. Orta fiat: 2,67 1000 kilo mercimek 6 kuruştan. 500 kilo vadeli iane pamuğu 35 ku- ruştan muamele görmüştür. Selânik sergisi Selânik sergisi münasebetile Ro - manya vapur acentasının da yüzde 50 tenzilât yapacağı ilgililere bildirilmiş tir. Sergiye gönderilecek nümuneler için gidişte olduğu gibi dönüşte de pa ra alınmıyacaktır. Nak'iye ücretlerin- de yapılan tenzilât, gidişte 3 - 30 ey- lüle, dönüşte 8 eylülden $ birinci teş- rine kadar muteber olacaktır. Diğer taraftan Türkofis, Selânik sergisine gönderilecek nümüneler için hazırlığa başlamalarına ilgililere yaz mıştır. Bütün sanayi müesseseleri ile İş ve Siimer Bank fabrikalârınm ma- mu'âtı, inhisar maddeleri, deri, kon- serve ve her çeşit yerli emtia sergiye gönderilecektir. Bu arada İzmir, Mer sin ve Samsunda yetişen belli başl mahsulât ile İstanbul tecim ve endüs- tri müzesindeki nlümunelerden bir kıs ımı da sergiye gönderilmektedir. Türkofis. bütün tecimenlerimizi Se Jânik panayırına iştirak için davet et- mektedir. “Almanyaya “domates Tecim ve endüstri odası; Almanya- ya domates ihracatı yapılması husu - Sunda ilgililerin dikkatini çelmiştir. Almanya, her yıl vasati bir hesap- Ta 15 milyon mark değerinde domates ithal etmektedir. Son senelerde kle ring ve tecim anlaşmaları dolayısile Almanyaya domates ihraç eden mem- eketlerin variyetlerinde bazı değişme yaş meyva sevkiyatı kadar, domates ihra- catına da önem verilmesi 'âzım geldi- ğini göst tir. Esasen, iristan da ni e - mek üzere bazı hazırlıklar başlamış - tır, Bir kısım tecimenlerimiz, domates perketmek üzere hazırlığa başlamış - ir. Fransa ile ticaretimiz Paris, 9 A.A. — Tecim Bakanı dün Türkiye büyük elçisi ile Türkiye ekonomi bakanlığı müsteşarı Kurtoğ- Junu kabul etmiştir. Görüşeeler Türk - Fransız tecim konuşmaları etrafın - da olmuştur. Türkofis danışmanlığı Türkofin danışmanlığına (müşavir) âtanan Pire ve Atina ticaret mümcssi li Halil Mithat, dün akşam Ankaraya gitmiştir. Halii Mithat, dün ofiste meş gul olmuştur. fındaki çitlerde Mn vr diye he- men güzelliğini kayıb ie eder? Yol- cu yoluna gider, dikenler de kötü- lükleri ile kalır. Haydi biz işimize bakalım, dostum, böyle şeyler nemi 26 gerek? Abbâ Chas, iş ağır olacak demek- te bakir idi. Bir gün önce katedral de bir cenaze ayini yapılmıştı; daha hiçbir şey yerine konamamıştı; kili- senin kapıdan mihraba kadar olan kısmını Üçe ayıran gotik şmermer direklere, otuz ayak ine kas dar, al damasko kuşatmak read, hem de bu iş hemen sabahleyin bi- tirilecekti. Paskopos posta arabası ile Paris'ten dört yorgancı getirtmişti 4ma bu adamlar her işe yetmezdi; hem de Besançon'lu acemi arkadaş. larına önvermek Cep e etmek) göy- le dursun, alay ederek onları bir kat daha acemileştiriyorlardı. Julien kendisinin de merdivene urmanmas: lâzım geldiğini anladı; çevikliği bu işte ona çok yardım et- ti. Besançon'lü yorgancılar yönet- | meği üzerine aldı, Onun bu haline saşıp sevinen abbe Chas, bir merdi- venden bir merdivene atlayıvermesi- ni seyrediyordu. Direklere damasko kuşatılması işi bittikten sonra, bü. yük mihrabın üstündeki sayvanın te- pesine beş kocaman tüy (demetinin nasıl konacağı düşünüldü. Yaldız tahtadan gayet güzel bir saçağ İtalya mermerinden yapılmış sekiz 20-7-935 . BORSA | 19 Temmuz CUMA PARALAR Sav si 138. 160“ 201“ 20 Belçika frangı 887 20 Drahmi, ei 20 İsviçre &r. $20 Florin z 20 Çek Kron 190 Avusturya şia Ğ Mark Ç Ziori Penso g 2 Ley p: 20 Leva 20 Dinar 1 Yen 32— a İsveç Kuron 30— 31“ Alt 0— 01“ Mecidiye Sir J Banknot 230.— 23 ÇEKLER Paris üzerine degiliz Tras Dolar Liret Belga İsviçre frangı Leva Flerin Çekoslovak kuronu ıs? Avusturya 4,2018 Pereta 5314 Mark 1980 Zloti 4212 Pengo 4518 Ley 63,17 Dinar 343053 Yen 2780 Çermovets 10,08 İsveç karonu 31358 ESHAM Iş Bankası Mü- go m lekkiğie 8, Anadolu £ 60 58 . 1 4230 Şirketiahyriye 145 Tramvay 8 Bomonti « Nektar 8 | Terkos 1300 Reji 260 Aslan Çimento 1049 eri Bey 5 Osmanlı Bunkesa 247 Telefon 11887 itöhat Değirmencilik T, A. $. ” Şark Değirmenleri 08 Şark Merkez Eczanesi 425 ISTIKRAZLAR Türk Borcu f Kepon kesik a eN 5 * Ea za İstikrazi dahili gas, TAHVİLA TI a ” K 108 Ka 45,18. Kupon kesik * Asadiöin Mümesi Kupon kesik Limanda faaliyet Tecim ve endüstri odasının hast dığı bir istatistiğe göre mayıs vE, san ayları içinde İstanbul lima' e $u rakamlarla tesbit © “Nisan ayı içinde Boğazlardan bi mr tran: & olmak üzere 622 geni iş miştir. Bunların 104 ü Yunan, İ Italyan, 97 si İngiliz, 60 1 Sovyet u Türk bandıralıdır. Mayıs ayında geçen gemi ise, 591 i bulmuştur iri direk tutar, Fakat sayvanin O sına, tam mihrabm üstüne gel için, kırk ayak yükseklikte dan, belki de çürümüş bir peryaf”” yürüyerek geçmek İâzmei. di O vakte kadar keyiflerine ÜR cek olmıyan Paris'li yorgancılar. pere. suratı astılar; uş, bu işin nasl barı) harıl ile i karı çıkmıyorlard. Julien metlerini yakaladı ve merdi şarak çıktı, Tüyleri, sayvanın sında, taç biçimi süsün üstüne, nildiğinden iyi yerleştirdi. venden inince abbâ Chas onu K layıp? — Optime, dedi, bunu Mo €wr'e anlatırım. j Saat ondaki yemek çok meşe du, Abbâ Chas, kilisesinde ör bu kadar süslü görmemişti; İ4 — Benim aziz talebem, di) annem bu ulu kilisede, sandalye kiralardı, ben ta y gumdan beri burada büyüyü da geçindim. Robespierre'in TE r'ü bizi perişan etti; ben o #4 sekiz yaşımda idim: evlerde gizli ayinlerde hizmet eder VE lük yiyeceğimi kazanıtdım. A! kılarını çok iyi katlar, hiç bir nr koparmazdım. Sp | N, TAG ye