-ST EKİM —ANDAYIi örneğine uygun mal| Ingiltere - Türkiye gönderilmiyor Ankara, 27 A.A. — Türkofis ten bildirilmiştir: İstanbulda Karaağaç mezba - hasında bağırsak tecimeni ile uğraşan Sürmeyanın Nevyorkta bir Amerikan firmasına gönder diği bağırsakların örneğine uy- gün çıkmadığı ve çürük olduğu Nevyork — konsolosluğumuzun verdiği bilgeden anlaşılmış, me selenin içyüzü incelenmek üzere Ekonomi Baktnlığınca Sürme - yan Adliyeye verilmiştir. Bakanlık bu gibi işlerde çok- duygulu (hassas) davranmak - tadır. Buna benzer (mümasil) daha bir çok işler gerçinlenmektedir. czco———— — İtalyada para mürakabesi Hükümet bir yüksek kambiyo mürakibi tayin etmiştir. Bu mü rakip, ithalâttan ve son takas anlaşmalarından ve kontenjan - lardan mütevellit tediyat için lâ zımgelen dövizler hakkındaki kararnameleri, emirnameleri ve saireyi ahenkleştirecektir. Bu mürakibin dış ticaret ve döviz ihtiyacı hususunda geniş salâ - hiyetleri vardır. Almanyada fazla tütün içiliyor Nisan 1933 ten 31 mart 1934 tarihine kadar Almanyada tü - tün sarfiyatına dair- neşredilen istatistikler Almanyada tütün istihlâkinin arttığını, ancak ucuz tütünlerin tercih edildiğini gös- termektedir. Puro sarfiyatından bir yıl ön cekine nisbetle 9, 16 bir artma vardır; 1933/34 mali yılmda 6.351 milyon püro sarfedilmiş - tir, 1932/33 yılında puro sarfi - yatı 5.642 milyondu. Her iki yı- lhın adam başına düşen sarfiya- 'tı sırasile 101 ve 87 purodur. 1933/34 te 33.844 milyon si- gara satılmıştır. 1932/33 satışı ise 31.715 milyondur. Bir sene - Jik adam başına sarfiyat 49 siga- radan 52 sıgaraya çıkmıştır. Art ma nisbeti 96 6,7 dir. Yalnız kıyılmış tütün sarfiya tı 199.644 kilodan 71.022 kilo - ya düşmüştür. Pino tütünü ise bilâkis —18.600.000 — kilodan 19.200.000 kiloya çıkmıştır. 1933/34 te Almanyada genel tütün satışı2.068.000,000Reichs mark tutmuştur. (1932/33 te 2.084.000.000 RM.). 1933/34 te tütünden alman vergiler yuvarlak — rakkamla 743.000.000 Reichsmark tut - müştur. (1932/33 - 775.000.000 R. M.). Bu rakkamlara gümrük vergileri de dahildir. Hollandaya altın Londra, 27 A.A. — Assosie - ted Press'in, bildirdiğine göre Londra'dan Amsterdam'a önem li mikdarda altın gönderilmiş - ti r. Bu hafta içinde Londra'dan arasında tecim Ankara, 27 A.A. — Türkolis ten tebliğ olunmuştur: 4 haziran 1935 de Ankarada | imzalanan ve 20 haziran 1935 de-meriyete giren Türkiye - İn- giltere ticaret anlaşmasının 7 ve 8 inci maddeleri hükümlerine göre, büyük Britanya ve şimali İrlânda arazisine bilfiil ithal o- lünmak üzere mal gönderen teci menlerin, İngilteredeki borçlu - larına İngiltere bankası nezdin de Türkiye Cumuriyet merkez bankası namına açılan sterling hesabına yatırılması ile ödenmiş bulunacağını bildirmeleri lâzım gelmektedir. Tecimenlerimizin bu şekilde hareket etmeleri rica olunur. ———H İspanya parası Döviz fikdanı dolayısile İs - panya hariçte istikraz aramak yahut da altın ihraç etmek mec buriyetindedir. Bu mesele gün - den güne şiddetlenmektedir. Bu ülke bütün kuvvetile devalüas - yonun (kıymetten düşürmenin) önüne geçmeğe çalışmaktadır. Yerli Mallar sergisi Konya, 27 A.A. — Konyada yerli mallar sergisinin dördün - cüsü bugün Atatürk okulasında açıldı. Sergi 15 güri devam ede cektir. İzmir kooperafifi İzmir, 27 A.A. — İzmir işyar ları yoğaltım kooperatifinin yıl lhık genel toplantısı Halkevinde ilbay General Kâzım Dirik'in | Başkanlığı altında yapılmıştır. Yönetim kurulu ve mürakipler raporu okunmuş ve onaylanmış il ooperatifin işler ve 935 yılında yapılacak önemli ça lışmalar hakkında uzun boylu bildirimlerde bulunmuştur. Bun dan sonra yeni yönetim kurulu seçimi yapılmıştır. Feshanenin imalâtı artıyor da imalâtını artırmıştır. Hâzir - lanan bir istatistiğe göre, 930 yı lında 327,715 metre kumaş do- kuyan fahrikanın imalâtı 932 de 617,536 metreye, çıkmıştır. Ge- çen yılm imalât yekünu ise 1,087,247 metreyi bulmuştur. 60 kaçak çakmak taşı Romanya vapuru yolcuların - dan Çiyla Markoviça'nin üze - rinde şüphe üzerine arama yapı hrken, yere bir paket attığı gö- rülmüştür. Paket açılınca için- den 60 kaçak çakmaktaşı çık- mış, hakkında takibata başlan- mıştır. Havagazı işçilerinin şikâyeti Dolmabahçe havagazi fabri - kası amelesi namıma dün ilbay- Irğa bir istida verilmiş ve cumar yevmiye verildiğinden şikâyet Yestizne Yabrıkâası, sön ymar ) PARALAR Alış Steclin Dolar 20 Pransız (rangı 16 20 Liret 20 20 Belçika Frangı 20 Drahmi 20 İsviçre Er. Florin 20 Çek Kron Avasturya şilin Mark Zloti Pengo 20 Ley 20 Dinar Yen İsveç Kuron Altın Mecidiye Banknot Mü — 58 228,— ÇEKLER Kapanış Pransız Frangı İngiliz lirası Dolar Liret Belga Drahmi İsviçre Frang Leva Florin Çekoslovak kurana Avusturya Pezeta Mark Zloti Pengo Ley Dinar Yen Cernovata İsviçre kuronu ESHAM I4 Bankası Mü. N, . H Anadolü ©6 60 Anadolu 75100 Sirketihayriye 'Tramvay Bomontü - Nektar - Terkos Reji Aslan çimento Merkez Bankası Telelon İrtihat dekirmencilik T.A.Ş. Sark Değirmenleri Sark merker ecranesi V— 9,50 9,70 24,70 4275 ü 2825 8,15 16,25 250 10,05 4825 l:ılı 0.80,— 4.60 1ISTIKRAZLA 'Türk Borcu 1 Kupon Kestik 28,05 Mi n İ .. 2605 A sak W » Va 26,50 Ergani 95 İstikrazi dahili 9410 TARBEV A M Rehtım Kupan Kesik 10,25 Anadolu I ve TI 4415 » 11 Kupon Kesik 44,50 Anadolu mümessil $2.30 —— —— Yeni tarifeden şikâyet var Aybaşından itibaren tatbik edilmeğe başlanan yeni yükle - me ve boşaltma tarifesi etrafın da alâkadarlara bazı şikâyetler yapılmıştır. Yeni tarifede, can- | h hayvanların limanda yüklen- | tesi günleri kendilerine yarım | mesi ve boşaltılması ücretleri es kisine nazaran çok arttırılmış - |27 Haziran PERŞEMBE | n CARSŞI, PAZ H6 33 —- -—i AR... Manavlarda Yemiş Ateş Pahasınadır! Seyyar Satıcılar Yemişleri Manavlardan Yarı Yarıya Ucuz Satıyorlar ... K Beyoğlunda bir manava sor- dum: — Hemşeri, eriği kaça veri- yorsun? Yüzüme bile bakmadı; — Otuz kuruşa! — Aşağı olmaz mı? — Olmaz... 5 'Tam bu sırada, sırtında küfe ile seyyar bir yemişçi, dükkânın önünden geçti: — Kaysı eriği on beşe! Manavın kaşları çatıldı, sey- yar yemişçiye yan yan bakarak mırıldandı: — Başka geçecek yer bula- madın mı? be adam... Ah, şu belediye.. yok mu? Bu benim için güzel bir fırsat- tı; gezginciye yaklaştım: — Ver bana iki kilo erik... Bir gözü manavda, öteki gö- Zzü terazide, yavaşça kulağıma iğildi: — Şu köşeyi dön de orada vt CAYT N v — Niçin- burada tartmıyor- sun? Manavr göstererek: — Şimdi neredeyse, belediye memurlarına haber salar!... Manav, bu sözü duyunca ba- na döndü: — Gel, (efendi) eriği ben de on beşe verçceğim!.. Eriğin otuzdan çarçabuk on beşe inişi beni şaşırttı; — Kuzum, dedim, nasıl olu- yor da, otuz kuruşluk eriği bana 15 ten verebiliyorsun? Manav, hep o asık - suratı ile anlattı: — Bu gezginciler yok mu... gezginciler... Hem kendilerine yararları dokunuyor, hem bize... Eriği toptan (12,5) a alır, tera- zide tartıda hile yaparak (15) e satarlar. Biz ise, malın kötüsü- nü dükkânda bulunduramayız.. Onun (12,5) a aldığı erik için zuğu olur. Mal gelir bize (20) ye... Dükkân kirası var, vergisi var, ikide bir cezası var. (20) ye mal ettiğimizi (30) a satmaz- sak, bu yükün altından kalka- mayız. Seyyara göre hava hoş.. Bir küfesi var atar, nerede olsa yatar.. Çoğu, belediyeden ruh- sat tezkeresi bile almaz. — Peki ama, dedim, siz de çok pahalı satıyorsunuz! Eriği (15) kuruşa almak dururken (30) kuruşa kim alır bu zaman- da... O sırada vişneleri gözüme ilişti. İki gün evvel en iyi cins vişnenin kilosunu bir gezgin sa- tıcıdan kilosu (15) kuruşa al- maştım, ğ Manav ise, bunların biraz da- ha irilerine (40) kuruşluk eti- ket koymuştu. — Çok pahalı değil mi? diye sordum. Y e Ebi B yözllme | ildim. naş(!.i!n dan Devlet Demiryolları ve"i.imınlın işletme Şimdi Kendi kendime soruyo- rum: — Manavların sebep oldukla- rı bu yapma pahalılık acaba kendileri için iyi netice veriyor mu? Hiç zannetmem. O halde, na- sıl oluyor da, bu kadar yüksek- ten atıyorlar? Alıcı, manavın dükkân kirası- nr, vergis'ni ve daha şu bu mas- raflarını üstüne ekliyerek yemi-« şi, birkaç hat fiata yemeğe mec« bur mudur? Bana kalsa, manavlar, daha az kazanca kanarak, zararlarını çok satıştan çıkarmağa bakma: lıdırlar. Son iki yıldanberi, Beyoğlu ve İstanbelda elliden fazla ma- nav dükkânı, işsizlikten ve mas- rafların ağırlığından dolayı ka- panmıştır. Bu gidişle, manavlar için işi seyyar satıcılığa dök- mekten başka çare kalmıyacak. RÖPORTAJCİ vemaser a Umum İdaresi ilânları Büyükderbent - Sapanca cağından 29-6-935 günü Haydarpaşa arasında 56 ve meyecekdir. (3546) Mikdar ve muhammen arasında bir köprü onarıla- Haydarpaşa - Adapazar - 57 No. yolcu katarları işle- 4788 bedeli aşağıda yazılı telgraf makinesi yedekleri 12-8-1935 pazartesi günü saat 15 de kapalı zarf usulile Ankara'dı aİdare binasında satın alı- nacakdır. Bu işe girmek isteyenlerin 532,50 liralık mu- vakkat teminat vermeleri ve kanunun tayijin ettiği vesğ- kaları ve işe girmeğe manii kanuni bulunmadığına dair beyanname ve tekliflerle aynı gün saat misyon reisliğine vermeleri 14 e kadar ko- lâzımdır. Bu işe ait şartna- meler Haydarpaşada Tesellüm ve Sevk Müdürlüğünde Ankara'da Malzeme dairesinde parasız makdadır. (3592) olarak dağıtıl- Hollanda'ya uçak ile iki ton al - | edilmiştir. İlbaylık bunu da hü- | tır. Bu mesele, tetkik edilmek - | biz en aşağı 15 - 17 12 kalem telgraf makinesi yedeği tın yollanmıştır. kümete hi iştir. tedi. Firesi Muhammaern bedeli : 7100 lira Nuv: 65 bi Y - c — - n evinde mi kalacağı, yoksa M. Valenod'nun teklif ettiği sekiz yüz frangı mı kabul edeceği üzerine geçen sözlerdi. 3 M. de Rönal'e ahbablar evin- de rasgelen bay müdür, ona so- ğuk soğuk muamele etti. Bu ha- reketi doğrusu ustalıklı idi; taş- rada ihtiyatsızlık — göstermek pek olağan işlerden değildir: oralarda herkeste heyecan uyan- dıracak hadiseler pek seyrek ol- duğu için bunlar iyice uzatılır. M. Valenod taşrada cahau de- nen adamlardandı; küstah tabi- atli ve çok kaba idi. 1815 tenbe- ri bir kazanctan bir kazanca er- mesi onu büsbütün şımartmıştı. Verriöres'de M. de Rönal'in ma- iyetinde, hüküm sürüyordu; fa- kat ondan çok daha faal idi; hiç bir şeyden utanmaz, her şeye burnunu sokar, her yere girip gıkar, yazar, Çizer, söyler, en KIRMIZI VE SiİYAH STENDHAL büyük hakaretleri de unutur, hiç bir şahsiğ iddia gütmez bir adam olduğu için arası çok geç- memiş, papaslar arasında, efen- disininkini sarsacak kadar itibar kazanmıştı. Sanki M. Valenod memleke- tin bakkallarına gidip: “Bana içinizden en aptal iki kişiyi ve- rin,, demiş, avukatlardan en ka- ra cahil iki kişi istemiş, doktor- lara da içlerinden en Şşarlatan iki tanesini seçtirmişti. Böyle her mesleğin en hayasız âdam- larını bir araya topladıktan son- ra da onlara: “Haydi, beraber hüküm sürelim,, demişti. Bu adamların tavırları, hare- ketleri M. de Rönal'e ağır geli- yordu. Valenod denilen kaba herif ise hiç bir şeyden, o küçük abb& Maslon'un herkes yanın- da yalanlarını çıkarmasından bile müteeşsir olmazdı. Fakat işlerinin böyle tıkırın- da gittiği zamanlarda da M. Va- lenod, herkesin pek haklı ola- rak bazı hakikatleri yüzüne çarpmasının önüne geçmek için, ikinci derecede işlerde terbiye- sizlik etmek ihtiyacını duyuyor- du, M. Appert'in gelmesi gözü- nü hayli korkuttuğu için o va- kittenberi faaliyeti artmıştı; üç defa Besançon'a gidip geldi; her posta gününe birkaç mektubh ye- tiştiriyor, akşam üzeri evine uğrayıveren kim olduğu bilin- mez adamlarla da birtakım mektublar yolluyordu. İhtiyar papas Ch&lan'ı işinden çıkarttır- ması belki pek iyi olmamıştı; çünkü bu suretle öc almağa kal- kıştığı günden beri şehrin kibar ailelerinden birkaç sofu bayan onu kötü kişi bellemişlerdi. Za- ten Frilair paskapos vekili, bu iyiliğine mukabil M. Valenodyu adeta emri altmda saymağa ona garib garib işler gördürmeğe başlamıştı.M.Valenod, arzusuna dayanamayıp bir imzasız mek-- tub yazdığı zaman işleri bu hal- de idi. Bütün derçleri yetmiyor- muş gibi bir de karısı yeni bir çalıma kalkışmış, Julien'in mü- rebbi olarak tutulmasını istiyor- du, Bu vaziyette M. Valenod, es- ki müttefiki M. de Rönal ile kendi arasında bir kavga patlı- yacağını ve bunun ciddiğ neti- celer vereceğini - seziyordu. M. de Rönal ona ağır sözler söylü- yordu; bu, umurunda değildi ama ya belediye reisi bu işi Be- sançon, hatta Paris'e yazıverir- se? Herhangi bir nazırın uzak, yakın akrabasından birinin Ver. riğres'e gelip dilenciler bakıme- vine müdür tayin edilmesi olmaz bir şey değildi. M. Valenod li- berallerle uzlaşmağı düşündü; Julien'in İncil okuduğu ziyafet- te birkaç liberalin de bulunma- St işte bu yüzdendi. Onlarla uz- laşınca belediye reisine karşı kuvvetli bir. dayanak - (istinat- gâh) bulmuş olacaktı. Fakat be- lediye seçimlerinin yenilenmesi- ne imkân vardı; dilenciler bakı- mevi müdürünün de kalkıp libe- rallere, hükümete karşı rey ver- mesi de pek olacak şeylerden değildi. Madame de Rönal onun çevirdiği bu politika- yı çok iyi kavramıştrı bir dükkândan öbürüne giderken bunları Jülien'e de an- latıyordu; bu bahis onları yavaş yavaş SADIKLAR MESİRE- Si'ne kadar sürükledi. Orada hemta hemen Vergy'deki kadar rahat birkaç saat geçirdiler. Bu esnada M. Valenod da, küstahça bir tavır takınarak, es- ki efendisi ile kopması mukad- der o büyük kavgayı geciktir- meğe çalışıyordu. O gün bu usul maksada yaradı ama belediye reisinin de öfkesini artırdı. Para hırsınım, bü aşağılık hir- sın en aç gözlü, en adi tarafları- nr meydana koyduğu vakit insa- ötü bir hâle düşüreceği- i üne getirebilirsiniz; M. de Rönal o akşam “kabare,, ye girerken işte o halde idi. Çocuk- ları ise her vakitkinden daha keyifli, daha neşeli idi. Kendi hali ile onlarınki arasında gör- düğü bu tezad, M. de Rönal'i büsbütün kızdırdı. Vekarlı san- dığı bir tavırlar — Görüyorum ki, dedi, be aranızda fazlayım! Karısı bu söze aldırmadı; ka kıp onu bir kenara çekti ve J1 Hen'in — uzaklaştırılması lüzı mundan bahsetti. Geçirdiği balt tiyarlık saatleri, on beş günde beri kurduğu hareket plânn takib edebilmesi için zaruri olan metanet ve yürek bolluğu nu vermişti. Zavallı Verriğrı belediye reisini asıl çilesinde çıkaran şey akçe'ye gösterdij bağlılığın şehirde bir alay me zuu olduğunu bilmesi idi, A Valenod bir hırsız gibi eli açı! tı; M. de Rönal ise son zamaı larda Saint - Joseph tarika! Meryem Ana papasları, Saint Sacrement tarikati, daha bi mem ne tarikati için açilan b altı iane defterine yazılırke cömertlikten çok ihtiyat göste mişti. İane toplıyan rahihler defte lerine, Verriâres ve civarı küçi asilzadelerinin adlarını, verdi! leri paranın — çokluğuna gö (Arkası va N, ATAÇ