==I“Dünya Gazeteleri KIZIL DENİZİN KAPISI — Msemmeğ ee Süveyş Kanalı Messager d'Athönes'den İngiltere Süveyş kanalını ka- payabilir mi? Bittabi bu sualin cevabını araş tirirken küvvet meselesi kati - yen mevzuu bahis değildir. Çün kü bu takdirde İngiltere ne is - terse yapabilir. Süveyş kanalı - nın iki sahili onun elindedir. Fi- losu, Akdenize hâkimdir. İtal - yan gemilerinin hareketlerine çok müşkülâta uğra- ir. Mevzuu bahsetmek istediğimiz mesele, arsrulusal münasebetlerde bir dereceye kadar mevkii olan, hu- kuki vaziyettir. Mesele şudur: İngiltere Süveyş kanalını kapa- mak için lâzımgelen maddi ve- saite maliktir. Fakat hukuk ba- kımından vaziyet büsbütün baş- kadır. Arsrulusal bir mukavele, Süveyş kanalını elinde tutan devlete, yani İngiltereye, seyrü sefere mâni olmadan, kanalı tah kim etmek hakkını vermiştir. Kanal her zaman her devlet ge- milerine açık bulundurulacaktır. Blocus vaziyetine sokulamaz. Ne limanlarında ve ne de 3 mil civarımnda hiç bir mutiasama ha- reketi yapılamaz. 1888 senesi nihayetinde topla nan bir konfcransta geçidin ser bestisine dair bir mukavele im - zalandı. İngiltere yalnız şu kay- dı koydi <nebi filolarının geç meleri, İngiliz işgali ile Mısırda :| hâdis olan vaziyeti bozmamalı - dır. İşte İngiltere bu kayda isti - nat ederek, 1898 de Filipin'e gi- den İspanyol donarımasının bu- radan geçmesine mâni oldu, Fa- kat sonra 8 Eylül 1904 İngiliz - Fransız andlaşmasile İngiltere bu kayıttan vazgeçti. Ve 1888 mukavelesinin bilâ kaydü şart tatbik edileceğini bildirdi. Rus - Japon harbi esnasında Rus filosunun bir kısmı kanal - dan istifade edebildi. Amiral No boğatoff'un ba;kanlıgmdıki fi - fonun bir kısmı Süveyşten geç- ti. Fakat Rodjestvensky'nin baş kanlığındaki diğer filo Ümit bur | numu dolaşmağa mecbur kaldı. Fakat bunun şu teknik sebepleri vardı: O zaman kanal harp ge - milerinin geçebileceği derecede geniş değildi. Bu tarihten ancak dört, beş sene sonra genişletildi. Şurasmı kaydetmek lâzımdiır ki, 1905 de İngiliz politikası, Rus politikasına muarızdı. Ve hattâ Rodjestvensky'nin idaresindeki Rus filosu, Büyük Britanya a - daları civarından geçerken Dog ger - Bank civarında bir hâdi - se bile olmuştu. Eğer İngiltere 1888 andlaşmasını tanımamak isteseydi, kanalr Ruslara karsr kapayabilirdi. Bugün de vaziyet aynidir. Ve İngilizler, 1888 mu- kavelesini bozmadan, İtalyan ge milerine karşı kanalr kapaya - mazlar, Bir Ressam Bir Badanacı Ve Halka Halka Boyanan Köpek Paris-Soir'dan: Yeçen gün Pariste Epinettes bahçesinde, Rafael Durando is- minde bir ressam, iskemlenin üzerine oturmuş, önüne gîvılye sini kurmuş, harıl harıl bir man gara rösmi yapıyordu. Bu aralık, elinde bir kova ma: viboya bulunan bir badanacı, bir arkadaşile beraber, manzara yapan ressamın etrafında birik. miş meraklılara kariştı. Arka - daşı artistin eserine uzun müd- det bakarak dedi ki: — Sen de, bu kadar becerebi- Jir misin acaba? Badaracı kızmıştı: — Haydi, dedi. Bırak Allahı- NI seversen, ben öyle manzara resmi yapmam. Hayvan resmi yaparım. Bu esnada iri tüylü, bembe - yaz, pamuk gibi, küçücük bir kö pek bacaklarının arasında do - laşmağa , havlamağa, mırıldan- mağa başlamıştı. Arkadaşı güle tek badanacıya dedi ki; | —İştene güzel bir model, dehâ gibi, sanatini göstermek için ne bekliyonsun? Badanacı hiç düşünmeksizin hayvancağızı yakaladı. ve etra - fına toplanan mütecessislerin a- laylı bakışları arasında köpeği, tıpkı yaban eşeği gibi halka, hal ka maviye boyamağa başladı. Az bir müddet sonra iş bitmiş, herkes kahkahayı salrvermişti. Derken uzaktan eli şemsiyeli, Ahtiyar bir matmazel sökün etti. Sevgili köpeğinin ne hale girdi- ğini gördüğü zaman hiddetten kudurmuştu. Orada bulunanlar- dan birini yakaladı: — Kim, dedi, biçare köpeğimi bu hale koydu. Beriki gülerek cevap verdi: — Ressam!... Fransızcada badanacıya da ressam dendiği ve binaenaleyh ortada iki ressam olduğu içü kadının gözüne birincisi ilişti. Ve hiç birşey söylemeden, biça- re Rafael'in tablosuna hücum e- derek Tuval'i şemsiyesile delik deşik etti, Artist sabahtan beri tığı tablonun bu hale ıehıe“ıiinn:feğ— başladı. Polisler çağırıldı ve ge- mazel karakola götürüldü. Bereket versin âdil bir şahit vaziyeti izah etti. Zavallı mat - mazelcağız çok şaşırmıştı. Va - ziyet çok vahimdi. Artist: — İllâki de zarar ve ziyan is- terim, Hem de 1500 frank! diye tutturmuştu. fakat ressam, işin bu şekil aldı - ğinı görünce kibirleniyor: — Zannedersem, — diyordu. 1500 frarik bir Rafael için çok değildir... Nihayet polisler, ara- ya girdiler, İhtiyar matmazelca Zız, ressam Rafaeli tatmin ede- ceğini vadetti. Ve maviye boya- nan köpeğini gazete kâadlarının 1 £ ai abasik ll ai d e na halde kızmıştı. Derhal kavga ğ Matmazel pazarlığa yanaştı; | » y KN 28 - 6 - 935 ——— ne Göre Haâdiseler (—BiR KAÇ SATIRLA | Yıldızlara Seyyahat Petit Parisien'den: Balonlar ve tayyarelerle Stratosfer'de yapılan son tecrübeler, bize yakın zamanda, imdiye kadar beşeriyetin bilmediği bir sür'atle uçabileceğimizi göstermektedir. Bugün için, yıldızlar arasında seyrüsefer etmek mevzuu bahis | değildir. Fakat birçok âlimler buna imkânsız nazarile bakma - maktadırlar, Son günlerde Avusturyalı bir Profesör motörlü bir mermi yapmıştır. Bu mermi vasıtasile, hususi bir tayyare kırk bin met- re yükselebilecek ve orada saatte 1500 kilometre süratle uçabi- lecektir. Çünkü Stratosferde havanm mukavemetine maruz kal- mıyacaktır. Bu tayyare için, oksijan'le, benzin halitasından iba- ret hususi bir mâyi kullanılacaktır. Eğer Viyanalı âlimin dediği olursa küremiz üzerinde mesafe mefhumu kalkacak ve dünya hakikaten çök küçük olacaktır. Pireyi Deve Yapan Âlim Petit Parisien'den: Comendon isminde genç bir âlim, mikroskoptan daha kuvvet- li bir âlet icat etmiştir. Bu âlet bir sinematoğraf makinesine tat- bik edildiği takdirde, mikropların gizli hayatını sinema perde- sinde görmek imkânı hâsıl olacaktır. Alet maddeleri on bin defa büyütmektedir. Bununla bir pireye bakıldığı zaman pireyi altı katlı bir bina kadar büyük görmek kahildir. Alim bu işte pi- reyi deve yapmayı da solda sıfır brrakmıştır. Acaba yakında Amerika isyanlarını seyrettiğimiz gibi, küreyvatın mücadelele- rini de sinemada görebilecek miyiz? Saylav Söylevleri Radyoda Petit Parisien'den: Büyük bir Amerikan firması, büyük bir meblâğ mukabilinde bütün dünya Parlamentolarında, cereyan eden müzakereleri rad- yo vasıtasile almak istemiştir. Bu talebe şimdiye kadar Londra, Paris, Viyana, ve Berlin kat'iyetle red cevabı vermişlerdir. Diğer parlamentoların ceva- br henüz belli değildir. Fakat bu cevaplara bakıp ta Honolulu, ve Liberya'da cereyan edecek müzakereleri dinlemekten ümidi kesmemek lâzımdır. Filorya Pilâjı (Baş tarafı 1 incide)| yadan Filorya ve plâja kadar olan yol da yeniden açılmış ve toprak tesviye edilmiştir. Bu krsrm da axfalt olacak. tır. Şimdiki muvakkat halinde gene o- tornobilleri sarsmamaktadır. Yol üze- rinde ve Filoryaya girilen sahadaki bütün çirkinlikler de kaldırılmaktadır. İeride yol boyu da ağaçlandırılacak- tır. Elektrik tesisatı da ilerilemiştir. Filoryaya denizden vapur yanaşması için İskele de yapılacaktır. Bayındır- lık işinin bugünkü gidişine bakılırsa, bir, nihayet iki ay sonra Filorya ta - mamile modern bir plâj haline girmiş olacaktır. İstanbullular — ve İstanbula gelen gezginler için son derecede ca- zip bir yer haline getirilmekte olan Florya, ayni zamanda belediye için de şehrin bayındırlık işlerine yarar, bir gelir kaynağı olacaktır. Diğer taraftan akşâm gazetelerin - den biri mütehassıs Wagner'in Filor- yanın bayındırlığı için bir proje hazır ladığını yazıyordu.Dün soruşturduğu muza göre Wıxııer böyle bir proje ba sırlamamıştır. Âncak, belediyenin ba- yırladığı rapor üzerinde etüd yapmak- tadır. Mütehassıs “Prost” un da - bu hususta bir plân hazırlayacağı haberi de doğru değildir. Haliç Şarbay- lığa âeçiyory (Baş tarafı 1 incide) Duyduğuma göre Haliç şir - ketinin belediyeye geçmesi hak kında belediye lehinde kuvvetli bir cereyan vardır. Bu şekilde karar verildiği takdirde bu ka - rar hemen şarbaylığa bildirile- cektir. Haliç şirketi, beldiyenin ve dolayısile doğrudan doğruya İstanbulluların malr olduktan sonra bu idarenin modernleşti - rilmesi çok mühtemeldir. Yeni- den ve hızlı giden iki üç vapur a- Inması çok kuvvetlidir. Haliçte yapılan yeni fabrika- lar, Karaağaçtaki mezbaha ve Müesseseler dolayısile Haliç sa- hilleri eskisine nisbetle daha çok kalabalıklaşmıştır. Atatürk köprüsü de Haliçte yapıldıktan sonra Halicin özel ve yeni bir durumu olacaktır. 48 inci İlkmektepte elişi' sergisi rek Rafacl ve gerek ihtiyar mat | | ç S A . : #—W Geçen yıl Üsküdarda Selâm- arasına sararak uzaklaştı, gitti. sızda yeni açılan 48 inci ilkmek tep birinci elişleri sergisini aç - mıştır. Sergide minimini yavru- ların ve ktymetli öğretmenlerin bu yıl içinde yaptıkları çok gü- zel eserler vardır. Yukariki re- simde öğretmen Selâmi Tahir Özbeğin, altında öğretmen Ni. yazinin köşeleri görünmektedir. Okula direktörü Nedim ile çalış kan arkadaşlarını ve minimini yavruları kutlularız, BİR MAHARACANIN YAPTIKLARI Hindistanda Paris - Soir'dan: Hindistanda büyük bir skan - dal olmuş. ve bu skandal, Bom- bay yüce mahkemesinde genç bir Hintli kızın şahadeti üzeri- | ne meydana çıktımıştır. İşin şa- yanı dikkat tarafı, bu skandalda bizzat Sirohi maharacası, Sir Sarey Romsingh Bohadın'ın mevzuu bahsolmasıdır. Mahara- ça, Üç tane genç kızı hapsetmek ve bunları zorla kendisine met - res yapmak cürmile suçludur. Bu iddia, saraydan bir arkada şile beraber kaçan bir genç kız tarafından yapılmıştır. Yüce mahkemede kız şikâyette bulun duğu zaman hâkimlerin hepsi hayretten — dona kalmışlardır. Kız meseleyi şöyle anlatmıştır: “— Benim isihim Dharmay'dir 16 yaşındayım. Babam Padma Rapaci'dir. Eskiden Sirahi'nin adamı idi. Ailemin her ferdi bu devlet dahilinde zulme uğramış ve zindanlara atılmıştır. Bunun üzerine dostlarımın zo rile bizzat Maharacadan af rica Ctmek istedim Huzürüna Kabül etmesini rica ettim. Lütfettiler. İçeri girdiğim zaman derhal ken disinin ayaklarına kapandım. Maharaca bundan çok mütehas- sis oldu ve akrabalarımın ya - Bir Skandal kında kurtulacaklarını vadetti. Son derece memnundum. Müsa- ade isteyip dışarı çıkacağım sı- rada mâni oldular. O zaman mahpus bulunduğumu anladım. Sonra beni sarayda alıkoydular. Tekrar Maharacanın yanına sok tular. Prens beni zorla kendi metresi yapmak istedi. Orada benim gibi iki genç kız daha vardı. İki ay sonra üçümüzü Bombay yakininde Malabar Hill de başka bir yere götürdüler, Arkamızdan Maharaca da geldi, Bize din değiştirmemizi söyle - diler ve kabul etmeyince kam- çı ile dövmeğe başladılar. Nihayet kaçmağa karar ver - dik, Bir gece Maharaca ve hiz- metçileri üyürken hepimiz pen- cereden kayarak dışarı kaçtık, ve Bombay yolunu tuttuk. Bundan sonra genç kız Bam « baya vâsıl olur olmaz kardeşinin himayesine sığındığını söyle - miştir. Filhakika Maharaca, genç kızın akrabalarını bırak - mıştır. Fakat kızlarını isterler ve skandâal çıkarırlarsa tekrar hapse tıkacağını da ilâve etmek ten çekinmemiştir. Erkek kardeşi kızı tekrar Ma- haracaya teslim etmemiş ve yü- ce mahkemeye gitmiştir. PARIS NOTLARI Saylavlar Eğleniyorlar! Le Soir'dan: Maarif Bakanının değişmesi münasebetile, gülmek için dai - ma fırsat bekliyen saylavlar, ba zı arkadaşlarına güzel bir oyun oynamışlardır. Içlerinden birisi telefonu açıp bazı arkadaşlarına demiştir ki: — Alo! Burası, Laval kabine- si. Lütfen sür'atle buraya gel - meniz rica ediliyor, Maarif Ba- kanlığı mevzuu bahistir. Vakit kaybetmeyin. Başbakan herşe - yin bu akşam behemehal bitme- sini istiyor. Bu telefonu alanlar - sür'atle Laval'in yanına koşup, sukutu hayale uğramakta gecikmemiş - lerdir. Vaziyeti bilen gazeteci - ler koridorda böyle faka bastırı- lan saylavların hallerini seyredi yorlardı. Hattâ bunlardan bir ta nesi o kadar hiddetlidi ki, bu şa- kayı yapan kimseler hakkında takibat yapılmasını bile istiyor- du. Bir diğeri şakayı mütevekki. lâne karşılamıştı: — Bunda şaşılacak birşey yok Denim “erimde bir başkası da olsaydı, bu şakayı yutardı. Hem neye gülüyorlar anlamıyorum, bu bakanlığı elbet ben de her - bangi biri gibi başarabilirim. Butdan birkaç sene evvel baka- loryasını bile yapmamış bir kim senin Ünivcrsiteye hoca olduğu- nu görmedik mi? Hem ben ayni zamanda hukuk — doktoruyum da,.. Meclis koridorunda böyle a - laylar dcvam ederken, hiç şüp- hesiz birçokları da evlerine şu yolda telefon etmişlerdir: — Hadi canım, yeni redingo- tumu hazırla, Başbakan beni da- vet ediyor, Maarif Bakanlığı i - ginmiş. Sana kaç kere söyledim ki eninde sonunda bana hakkkı - mı verecekler, Fakat sakın ola ki kimseye bahsetmeyesin, Kocası, başbakanın yanına gi der gitmez kadının da bir taksi- ye atlayıp bir bahane ile bazı dostlarını ziyarete gittiği ve şu yolda sözler sarfettiğine de şüp he edilmemelidir; — Bakınız, size söylüyorum atma sakın kimseye bahsetmeyin Kocamı başhakanlık dairesine çağırdılar. Maarif Bakanı yapa- caklarınış. Bu Laval hakkında çok şeyler söylediler amma, doğ rusu zeki adam. Liyakatleri bu- lup meydana çıkarmasını bili - yor. Ama dedim ya, aile dostu ol duğunuz için size söylüyorum. Sizden söz çıkmaz. Doğrusu ya, beğeniyorum gu Laval'i! Bundan sonra bir de akşamki sukutu hayali düşünün, Eminim zavallı kadıncağız hiddetinden hastalanmıştır. Meclis koridorlarının vaziye - tini gayet iyi bilen birisi bana ikâyeyi anlatarak sözlerini ik Nafia işlerini tet- kik etmek şöhret bulan bir Sos- yalist, konferans vermek üzere şimal taraflarına gitmeğe hazir- lanıyordu. Bu esnada telefon çal di: — Nafia Nakanı, Maarif Ba- kanı oluyor. Sizin Nafiaya geç- meniz mevzuu bahistir, Bekli « yorlar, çabuk gelin. Sosyalist saylav, derhal koş. tu, ve gider gitmez de vaziyeti anladı. Fakat bereket versin tre. ne daha vakit vardı. Ve az evvel içine girmeğe razı olduğu hükü- meti tenkit etmek üzere konfe- rans vermek için yola düzüldü. JEAN . BERNARD