DÜSÜNDÜKCE BİR AMERİKALI TERBİYECİ Dizlerini yazı masasr ve na - kil vasıtalarını lâboratuvar ha - line getirerek tramvaylarda, va- purlarda imtihana T KN | ŞEHİRDE OLUP y hazırlanan | çocüklarımızdan bahsederken, | bu sütunda, onları ayıplamadığı mı yazmıştım. Bugünkü ders programlarımızın çocuk beyin - | lerini hububat anbarı haline ge- tirdiğini de ilâve ettim, Belki hatırlarsınız. Akşam gazetelerimizden biri muharriri, Amerikanım ve bütün dünyanın meşhur terbiye cilerinden profesör Monroe - ile evvelki gün görüşmüş. Bu pe - dagoji âlimi de müfredat prog- Tamlarına muhaliftir. Çocukla - ra az ve öz şey öğretilmesine ta raftar olduğunu anlattıktan son ra diyor ki: — Terbiye münferit çocuğa uymazsa hiç bir semere vermez. Her çocuğa standardize bir sis - | tem takip etmek bütün kabiliyet | leri öldürmek demektir. Çocu- | ğun kafası bir anbar değildir ki, | her nevi malümatı karma karı - $ık bir şekilde alabilsin. İmtihanlar hakkında da şöy- le diyor: Hele çocukları sene sonun da imtihama tabi tutup da ona | göre hüküm vermek kadar ter- biye sistemine muhalif bir şey yoktur. Bu, tamamile eski usul- dür. Profesör Ankaraya giderek bu husustaki fikirlerini yeni Kültür Bakanma da anlatmış. Bütün yeni terbiye sistemleri, | körpe kabiliyetlerin mezbahala- rt haline gelen mekteplerden es ki usulleri ve programları kov - makla meşguldürler. Fakat ken di düşüncelerinden başka hiç bir endisesi olmayan bizim ta- lim ve terbiye grubunun sistemi | değiştirilmedikçe şu sözlerin manası anlaşılmıyacak : kültür, kabiliyet, usul, program, mel tep, muallim, talaha, salima, 4 bıyet Peyami SAFA ni: | | | Tayyareci Kost Eskişehire gitti Bir kaç gündenberi şehrimiz de bulunan meşhur Fransız tay yarecisi Kost dün akşamki tren le Eskişehire gitmiştir. Tayyareci orada tayyareci meslektaşları ile tanışıp konuşa €ak ve bir kaç gün kaldıktan sonra İstanbul yolile Yunanista na gidecektir. — Bir Emniyet amiri veki emrine alındı , İstanbul emniyet müdürlüğü ikinci şube müdür müavini Sab- ri, görülen lüzum üzerine işten el çektirilmiş ve hakkında tah - kkata başlanmıştır, Üsküdar polis merkez memu ru Mehmet Beşiktaş merkez memüuru Sami yerlerini değiş - mişlerdir. | maddelerinin Dün hava kapalı ve arada sırada çisenlilili olmasina rağmen vaporlar, tramvaylar adam almıyordu imtihan talimatna- | mesi yine değişiyor Kültür Bakanlığının emri ü - zerine, İstanbul Kültür direk - törlüğü, bütün lise ve orta mek tep muallimleri arasında mühim bir anket açmıştır. Bu anketin mevzut orta tedrisat imti - han talimatnamesi teşkil etmek tedir. Eldeki talimatname da - ha yeni yapılmıştı. Ve ilk defa bu haziran imtihanlarında tat- bik edilmişti. Geçen ders yılı için de burada lise müdürleri, bakan lk genel müdürleri günlerce toplanmışlar, konuşmuşlar - bu talimatnameyi yapmışlardı. Fa- kat, bu talimatnamenin bir çok tatbike elverişli olmadığı tecrübe ile görülmüş - | tür. Bir aydır mekteplerde imti | hanlar yapılıyor. Fakat bu imti hanların hiç birinde talimatna - | me hakkile tatbik edilememiş - tir. Yine, bir cok talebe muvaf fak olamamıştır. Talimatname nin tatbike elverişli olmaması - run en mühim sebebi olarak, alâ kadarlar, İstanbulda fazla mek- ae EaRA Tn aRam a EOZLA BRnİD, FARMERS Ço aKLT TERREİ masınt ileri sürm fazla talebenin dershanede bulunmaması bir yni “| talimatname hükümlerince | zım gelirken, hakikatte dersha- | nelerde talebe sayısı 60, 70, 80 ir . İmtihan talimatnamesi boyu- na değiştiriliyor. Şimdi de lise muallimlerine soruluyor. İyi bir talimatname nasıl olmalıdır?. Muallimler buna cevap verecek- ler, yeni bir talimatname yapıla cak. ——— Telefon şirketide satın | alınma iş'ne razı! 1 Telefon sosyetesinin satın a - lınması kararını, sosyete genel | direktörlüğü muvafık bulmuş - tur. Hükümet esasen 18 temmu za kadar bir mühlet vermişti. | Arsrulusal telefon mütehassıs - larından mühendis Frankil geh- rimizde sosyetenin vaziyetini tetkik etmektedir. | zabıtası | tinin ağızları kapaklı olacaktır. Usküdarda saf | Ve temiz süt | Üsküdar kaymakamı Lütti, Üsküdar esnafile esaslr şekilde mücadeleye başlamış, belediye talimatnamesinin iyi bir tarzda tatbiki için bazt yeni tedbirler almıştır. Üsküdar fırınlarında ekseriya unların elekten geçirilmediği görülmüştür. Bu fırınlar, mer - kez memuru Mehmet ve beledi- ye zabrtası memurları tarafın - dan sıkı bir kontrola tabi tutul. müuştur. Unları elekten geçirme yen fırın sahipleri tecziye edile cektir. Bundan başka Üsküdar ka makamlığı Üsküdarlıların ve hielsiz süt içebilmeleri için | bazı yeni tedbirlere baş vurmuş tur. Sütlere vejetalin ve kola ka rıştırıldığı yapılan muayeneler den anlaşılmıştır. Bun- dan sonra Üsküdarda süt litrele Süt güğümelrinin ağızları da vi- dalı ve uçlar süzgeçli ve öbekli | olacaktır. Bu suretle sü*e su ve | her sabah Üsküdar, Kısıkir ve Bey edile cek ve bu kapalı kaplara kona - rak mühürlenecek, sütçüler on - dan sonra satışa çıkacaklardır. Üsküdar kaymakamlığı ka - sapların vaziyetini tetkik etmiş tir. Etler mutlaka sıfır numara teller içindeki dolaplarda bulun durulacak ve kasap dükkânları her iki saatte bir filitle temizle- necektir, Üsküdarlıdar, kaymakamın bu çalışkanlığından çok mem - nun olmaktadırlar. e— Papa Elftim ne diyor? Yeni dini kıyafet kanununa göre, cemaat başkanlarının di- ni kıyafetlerini eskisi gibi taşı - yabileceklerini yazmıştık. Dini kıyalet geymekte serbest olan: lardan biri de Papa Eftimdir. Dün Papa Eftim kendisile görü şeh gazetecilere: — Biz zaten dini kıyafeti dı- şarıda her zaman giymiyorduk. Yeni kıyafet kanunu çok isabet |KÜÇÜK HABERLER | * Istanbul Sıhkat direktörlüğü bah çesi, şimdiye kadar pek bakımsız bir halde olarak bulunuyordu. Direktör- lük, bu bahçeyi tanzim ettirerek bura. ya kanapeler koydurmuş ve öğle ta | üillerinde memurların istirahatine ter ketmiştir. * Çoçuk Esirgeme kurumu Eminö. | nü kaza kolu, çalışmalarına devam et. mektedir. Kurum - Divanyolunda Be. lediyeden kira ile tutmuş olduğu Meh met ağa mektep binasında bazı tadi- lât yaptıktan sonra burada şimdilik beş yataklı bir doğum evi ile gocuk kı.;up.w.m ve çocuk bakım evi kura caktır. Açılacak olan bu doğum evinin Bi ilmesi için kurum vilâyet mer - kezi de yardım yapacaktır. Doğum evine ait olan âlüt ve salre- yi kurumun kaza kolu - üyelerinden doktor Orhan Tahsin temin etmeyi ü- zetine almıştır. * Bir müddet önce gemi alımı İçin | yabancı tersaneleri görmek üzere Av- rupaya giden deniz yolları genel di- | rektörü Sadettin dünkü semplon ckş- presi ile lstanbula dönmüştür. * Muallimler birliği tommuz ayı İ- çinde Anadoluya bir tetkik seyahati tertip etmitsir. Bw seyahat ön beş gün sürecek ve Ankara, İzmir. Avdın. Ba- Kayseri, Sıvas ve Samsuna gidi- ecektir. * Istanbul Avcılar birliği, dün Ç narçığa büyük bir av tertip etmişler- | dir. * Kasımpaşa Çocük Esirgeme ku- rumu dün Boğaziçinde ve Adalarda bir vapur gezintisi yapmıştır. Gezinti iyi olmuştur. * Her yıl açılmakta olan Galatasa- ray yerli mallar sergisi bu yıl 18 tem- muzda açılacaktır, Serginin hazırlık- larına başlanmıştır. * Istanbul belediyesinin, belediye- ler bankasından yapacağı 750 bin li- istikraza mahsup edilmek üzere | şimdilik 100 bin Hira alması İç İşler | Bakanlığınca muvafık bulunmuştur. * Bugün 18 te Pireden gelecek ©- lan İngiliz bandıralr Homerie vapu - rundan şehrimize üç yüz kadar gez- ginci çıkacaktır. Geminin limanımızda bir kaç gün kalacağı söylenilmekte, dir. t H ve muvalıktır. Bundan çok memnunuz, Hükümetin bize di ni kıyafeti taşıyabilmek hakkı- nı vermesi de ayrıca memnuni - yetimizi mucip oldu. Bu lütuf - tan dolayı minnettarız. İ;D 63 Erik Çiçekleri Mahmud YESARI Yoksa, köşk, sabahtan akşama | ve belki de gece yarılarına, hat- tü sabahlara kadar komşu mi - safirlerle dolup boşalacaktı. Bu da, hiç eğlence bir şey olmaya - | caktı. b | Kadriye, koluma — girmişti; genç aktöre gülümsedi: İ —— Artık, sık sık görüşeceğiz. | Aktörün yüzü parlayıvermiş- tiz — Elbette hanımefendi. Bu, bizim için, çok büyük bir şeref olacaktır. Kadriye, başını salladı: ' — Şimdilik müsaadenizle... Genç aktör, eğilerek bizi se- lâmladı: — Estağfurullah hanımefen- di... — Beklerim! — Taciz ederim efendim , Kadriye, bana gülümsedi: tir, seni arıyorum. Kolumdan çekerek yürüdü. Göz ucu ile genç aktöre bakmış- tım. O, sırrını keşfedem bir şaşkınlık içinde bunalmış gibiy- di. Ben, Kadriye'nin nesi idim? | Dostu mu? Jigolo olmama, ya- şım müsait değildi. Muammer, uzun zamandanberi, beni gör - mediği için, hayatım hakkında pek etraflı şeyler bilmiyordu. Kadriye'nin “misafiri” idim, Fakat misafirliklerin çeşitleri ve şekilleri vardır. Nasıl bir mi- | safirdim ? Kadriye, her zamankinden da. ha teklifsiz, daha sokulgan dav. ranmışt. — Bununda bir sebebi olacaktı. Çitten uzaklaşmış, bağın orta sına gelmiştik, sordum: — Sen, bu aktörü, nereden ta- nıyorsun? Kıs & ülüyordu: — Her halde, | — Pekmerak Kaşlarını çatardak düşündü: | — Şöyle böyle üç dört sene | oluyor. Şen, şakacı hali, hoşu «| ma gitti. Ben, serbest insanları severim. O gece, beni, çok gül- | dürmüştü. Ve bana, ilânı aşk etti. Ona da güldüm. Bundan sonra, rastgeldiğim yerde onun- la konuşuyor; ona, iltifat edi - yordum. Lâkin o, her tesadüfü- müzde ilânı aşk komedyasını oy- | namağa kalkıştı. Onun bu isra- | rt sinirlerimi bozdu, nihayet bir gün tersledim. Ağır ağır yürüyerek bağdan çıkmış, hahçeye girmiştik: — Kahvaltıyı çardağın altın- da hazırlattım. Nasıl iştahan var mı? Dudat: bü — Var gibi... — Benim de öyle... — Çardağa doğru yürüyorduk. Kadriye, kolunu kolumdan çek- ü: —- Fakat biliyor musun? Zeki ru konuş... a Hemen ciddileşti: — — Anlatayım, Yesari... Bu ço- »— Kabvaltı bazır.., Bir saat- cukla bir baloda tanıştım, çocukmuş... Derhal vaziyeti kav radı ve edebini takındı. İşte onun içindir ki, hâlâ dostuz. oturduk. Sordum : — Onun komşu köşke kiracı gelişine pek sevinmişe benzemi- için değil... O, gelse, güleriz, eğleniriz. Fakat onun buraya gelmesi, öbürlerine de kapı açar. Tehlikeyi anlıyor musun? — Peki ne yapacağız? Omuzlarını kaldırdı: — Pek tabii olarak Şişli'ye döneceğiz!. Yüzümü buruşturdum : — Bu sıcaklarda, Şişli çekilir mi? Gözlerini, gözlerime dikti, al. nı buruştu, kaşlarının arası kı- rıştı, ağzına götürdüğü çatalı tabağa bıraktı, havlusunu masa- nın üstüne fırlatıp attı: — Doğru... Yazm, Şişli çe- kilmez. Elini, havada, hovarda ho- varda salladı: !— Adalara gideriz, be, Yesa- ri Sesine ve bakışlarına bir ılık- W Çardakta, sofranm başına Lk gelmişti: — Büyükada'da değil... Bur « | sahillerden ancak 40-10 metre | Istanbul nasıl Güzelleşebilir ? Bir kaç gün evvel İstanbula gelen Macar Başvekilinin akrı balarından sabık Macar genera- li ve Tunadaki vapur şirketleri- | nin direktörü Dormandi dün ak- | şam Romanya vapurile Varna - ya gitmiştir. Sabık general hareketinden evvel bir muharririmize şehri - miz hakkındaki ihtisaslarını an- | latmış ve şunları söylemiştir, — Şehrinizi bilhassa tabil gü zellikleri itibarile çok güzel bul- dum. Ben hemen hemen dünya nın her tarafını dolaşmış oldu- ğum halde şehriniz kadar tabia- tin bütün güzelliklerini kendin - de toplayan bir yere tesadüf et- medim. Eğer biraz daha çalışı- | hp gizli kalan bu güzellikler meydana çıkarılsa şehriniz dün yanın en güzel seyyah şe rinden biri olabilir. Meselâ Bu - ğazm her iki sahilinde bulunan deniz kenarlarındaki zaten ek - seriyeti çürük kulübeler olan ev- lerin uzunluğunda deniz kenar - larına caddeler açılsa ve evleri | kadar açıkta yapılsa ve bilhas - sa Buğazın yeşil koruluklarma da oteller kurulsa şehriniz ha - kikaten dünyanın cenneti olabi- lir. Tabil yapılışı itibarile dünya- nn en güzel bir limanı olan Ha- liçten istifade edip her iki sahil rıltımlarla kuşatılsa sonra hem Halicin manzarasını bozan ve hem de iktisadi bakrmdan zarar H olan köprüler de kaldırılıp seyriseler ya asma veya deniz altından bir tünelle ve yahut ta hepsinden iyi ve ucur olan fri - botlarla temin edilse bir de Bu- | ğazın manzarasını ve güzelliği- ni kaçıran bazı antrepolarla fab rikalar da Halicin dip tatafına kaldırılsa bu suretle hem Bu - ğaz güzelleşmiş ve hem de Ha- liç tam bir endüstri limanı ol - muş olur.,, | tanbuli Z0 * 5 » 939 ee BUDA BENDEN KÜÇÜK ADAM Bir küçük, bir kısır, bir kü- çüklüğünden ve kısırlığından muztarip adam vardır. Bodur ve yemişsiz bir ağaç gibi yerin- de mihlı dürür. Yakat, kuru, cı- bz dalları çevresindeki bir iki metrelik yzre önden, at adan, sağdan, soldan, karma karışık uzann *şlardır di &, sınırsız bir genişliğin, biter'yen bir ilerle- menin içinde sarır kendini. « içük, bir kısır, bir kü- den ve bısırlığından y 2 adam vardır. Omurga- çür”nüş, sintinesi su eden eski bir gemicik gibi suları dur. gun bir limanın rıht ama bağ- lanmıştır. Fakat kendini hare- ketsizliğe bağlryan zin- cirin !er halkası ayrı ayrı dü- şünce iklimlerinden, karma ka- rışık, getirildiği “çin " wik 2rek- lerine sarıl yırtık yelkenlerinde hür rüzgârların estiğini vehme- | der. Bu vehim onun her şeyi Bu vehmin' kaybettiği gün bağ- landığı rıhtımın taşları dibinde- ki durgun suya bir daha hatırlan mamak üzere gömüleceğini bi- lir. Oysaki, onun en korktuğu şey, endini — hatırlatmı.n-&, kendini gösterememek, unutul: maktır. « Bir küçük, bir kısır, bir kü- çüklüğünden ve kısırlığından muztarip adam vardır. Gramo- fon plâğına benzer, Yalnız şu farkla ki gramofon - plâğı, içine doldurulan şarkıyı söylerken, bunu ben kendi kendiliğimden okuyorum “'ye düşünmez. Orhan SELİM Ne kadar Et yiyoruz? İstanbul mezbahasında son bî( ay içinde 63266 koyun kesil KÜyEİBiE Vü TOVKLDURU gVU 30 ida en çok edilen et cinsi karamandır. Bir ayda 8461 karaman istihlâk edilmektedir. Son bir ayda kesilen keçi ade « di de 6 diır. İlkbahar kuzu mi mi olduğundan, mayıs ayı ıçl_n de 46976 aded de kuzu kesilmiş tir. ——— Yeni deniz fenerleri dikilecek Geçenlerde Karadeniz buğa « zına konulan radyofarın son dee nenmeleri elverişli sonuçlar ver miş ve radyofar sürekli çalış- masına başlamıştır. Diğer yan « dan bu yıl içinde değişik burun ve limanlara yaptırılması gerek li görülen yeni fenerler için plân lar yapılmıştır. Bu plânlar şart » nameleri ile birlikte tahlisiye ge nel direktörlüğü tarafmdan Eko nomi Bakanlığına gönderilmiş- tir. Bakanlık bu işi inceledikten sonra onaylanacak ve hemen fe nerlerin yaptırılmasına başlana caktır. gazda, küçük bir köşk tutarız. Naslı fena mı? — Hay, hay... Olur. — Pek, yarım ağızla söyle - din. Adaları sevmiyor musun, yoksa? — Severim, Fakat uzun va- pur yolculuğunu sevmem. Kadriye, başını eğmiş, düşıi—': nüyordu: — Matbaalarda stok yazın | var mı? Aklımdan bir hesap ettim: — Pek az var. — Meselâ, kaç günlük? — Dayansa, dayansa, bir haf- talöonbr gün,.. — Sonra? — Sonra, bir iki gün kapanıp sıkı çalışmak lâzım. — Çalışırsın. — Mecburum. Kadriye, tekrar düşünmeğe başlamıştı: — Adalar, yazın, çok kalaha- lık, çok gürültülü olur. Orada geçelim. Kefeli köy, fenı mı? Orat, öyle sapadır ki, kimse izimi bulamaz. Ayağa kalkmıştı: — Ben, şimdi, otele telefon edeyim. Eğer talilmize, üst kat boşsa, tamamen kiralarız, Güldüm: — Kiralarız, deme, Kiralarım, de. Gözlerini kırpıştırarak anla * mamış gibi baktı: — Neden? — Parayı verecek,sensin, yay güldü: a — Ayrımız gayrımız var mi: Bu soruş, damarlarımı don * durmuştu. — Noye susuyorsun? Kek:ledirnı. — Bilmem Tiksinı iş gibi dudaklarır büzdi: — Budala!.. Hâlâ mı anlamt* tanıdıklara rastgeleceğimiz mu- hakkaktır. Gel, oradan da vaz- dın? ) ÇArkası vf