19 A BUGUN SAYI: 58 — 3361 Onbirinci YIL HAZIRAN brr a ÇARŞAMBA BAŞMUHARRİRİ Yto35 Mahmud SOYDAN SAYISI 5 KURUŞ ISTANBUL (ELEFON | Hai yi at DAi 1 Leri ( Tatsilat ) BUGÜN Peyami Safa'nm “İhtar”, Orhan Selim'in “İdarei mas- lahat” fıkraları ve şehir ha- berleri. Ankara telgrafları, Ahmed Ağaoğlunun “ Geriye doğru hareketler” yazısı, Felek'in “Sola çarpık” fıkrası. 2 incide 1 S üncüde * Güncüde: —Bizde çasusluk — Kendi kendimize çatıyoruz. $ incide * — Son haberler —İcmal. 6 ıncıda : Memlekette TAN — Sağlık öğüdleri. 7 incide © — Özdil sayfamız. 8 incide * Ekonomi. Ouncuda: —Dünkü spor hareketleri. YOuncudat — Fatih İstanbulu nasıl aldı ? Briç — Sevişmeler, evlen- meler, 11 incide * Fen dünyasının garibeleri. 12 incide : Dünya gazetelerine göre hâdiseler. 13üncüder — Çocuklar için yazılar — Faydalı bilgiler — Okuduk- larımız, duyduklarımız. ';'vremeî imparatorluk; Ulusçuluk Prensipleri ve Iİş Hakkı u —İ— İskender ulusçu idi. Babası Filip ve o; Makedonya'lıyı, acuna egemen kılmak istediler. Batı ve doğu illeri baştanbaşa, İs- kender'in kılıcına baş eğdi. Makedonya bayrağı, bir uçtan bir tca yanan acunun duman savuran yı- kıklıkları üstünde esti ve yükseldi... 'Tarih buna: Makedonya'nın ulusal egemenliği, dedi. Ozanlar bu salgın (istilâ) adına, o gün, bugün destanlar söylediler.. ve yazdılar. Bizim Abdülhak Hâmit bile, (Eş- ber) ini bu serüven (macera) uğruna anlattı! Vels diyor ki: - “İskender Makedonyayı kılıc güci le atunlara egemen kıldı. Fakat otüz, otuz bir yaşlarımda göz- Fener-G üneş, Serveti 6-2 Yendi 5 9 uncu h. HARBiN ÖNÜNE GEÇiİLEMİYECEK Habeşistanın Silâhlı 500 Bin Askeri Var İmparator Ordusuna Güveniyor 'Adis Ababa, 18.A.A.— Deyli 'Telgrafın aytarı bildiriyor: Uluslar sosyetesi kararınm verdiği ferahlık, pek ziyade gö- ze çarpmakta olan bir betbin « lik duygusu önünde kaybolmuş- tur. Burada harbin önüne geçi- lemiyeceği kanaati vardır. - bür yandan, Habeşler, İtalya - nın kendilerini yok edecekleri- ne ihtimal vermiyorlar. İnanla söylendiğine göre Habeşlerin e- linde azımsanmıyacak kadar si- lâh vardır. Orduları silâhlı 500.000 kişi- liktir. Bunlardan 100.000 tüfek- li son sistemdir. 15.000 i de iyi teçhiz olunmuştur. Habeş or - dusunun 200 den fazla mitral - yozu ve epiyce de makineli tü- feği olduğu anlaşılıyor. Habeş$ imparatoru Haile Se- lasiye, Pöti Parizyen aytarına şunları söylemiştir: (Arkası 5 incide)| Habeş İmparatoru tıpkı ayağı sürçen bir çocuğun elinde parça par- ça dağılan değerli bir vazo gibi para- lahdı. Generallerine arpalık oldu!,, ence; İskender, imparatorluğu, elinde bir Şarap dolusu gigi (kadeh) tutuyordu. Ve durmadan onu, damla damla ta- dıyordu!. , Bir gün, süzülmüş gözlerini uvma- Ba çalıştı. Dolusile beraber düştü. Ve bir daha kalkamadı. Galip Dede'nin dediği gibi: “Sâgar gibi, pare pare düştü.., Bence: Büyük imparatorluğun alın yazısı, Türk ozanının bu şiirinde sembolize edilebilir.! © “Dara,, ulusçu idi.. Gökleri İran'lı orduların mızrakla- rı üstünde tutacak kadar gözü pek, davalı ve gururlu bir ulusçu!. Ancak.. İskender'in önünden yüzgeri edin- €e, gerisinde uzun yıllar için çiğnen- miş bir yurt, yenilmiş, inletilmiş bir ulüs bıraktı. e Jül Sezar ulusçu idi. Göl'leri aldı. Acunu yendi!. Roma- yı ona egemen kıldı!. Volter diyor ki: Bir gün “Brütüs,, bağırdı: Evet Roma acunlara, uluslara ege- Mmen.:. Fakat ne çıkar? O Tiber çayı kıyılarında bir tutsaktır (esir). Roma Sezar'ın tutsağıdır. Sonra, şu sesleri duydu: “Brütüs!.. Brütüs!. Sen uyuyorsun., Roma de- Mmirlere vuruludur!!.,; Emevi'ler ulusçu idi. Arap ulusunun ökeliği (dehasığtla oskoca bir imparatorluk içinde, acu- " Nun en büyük soysallıklarından (me- deniyet) birini yaratırken; Yezit Arap ulusunun acılarıngttümkha, be,, sinin dizlerinde, biriliti 3P8Rcsm) tline sunulan şarap dolufürüpağfie- Süyor, unutuyordu !. N/ 4 , Arap kumandanları, Atlağ) Benizi Önünde durduülar ge Tanrıya 'ırdı- Ğ ça ç, “Yol ver bize Ö Aklını denizlerin Sbür yakasma göğlür€degiğ!.” dediler. Ât üstünüüç, elfefkılıç Bağıran Arap k_*_lmandaıülı—r, MAfap ulsu adına acuna Söylev veriyoflartş!. “VArkası 3 üncüde) Mahmut Esat BOZKURT «£D Ulusçuluk prensipleri — Milliyet- Prensipleri, “ARÂVA TERHLİKESİNE KARŞI Bu hafta Yardım İiçin& Şehrimizdeki esnaf ci lerinin idare heyetleri dün Te - cim ve Endüstri odasında ge - nel bir toplantı yapmışlar, hava kurumuna esnafın yapacağı yar dım işini görüşmüşlerdir. ' 'Toplan bulunan kurum başkanlayf eyeti üye leri adıar)î_' a *Ücftere yaz- dırarak hatyfhlikesini bilen üye olmuşlakdır. N' M (Arkası 8 incide)| Seferberliğe Başlanıyor Dünkü toplantıda Esnaf cemyetleri de legeleri ve mürakabe bürosu başkanı “ Dünkü maçta Servet kalecisinin bir kurtarışı Atatürk Kızılayda Ankara, 18.A.ÂA. — Cumur Başkanı Atatürk, bugün saat 18 de Kızılay genel merkezi- ni ziyaret etmiştir. Atatürk, merkezde cemiyet Başkanı Doktor Refik Saydan tarafından karşılanarak merkez binasını gezmiş ve bir saattan fazla kalarak cemiyetin çalış- ması ve diğer işleri hakkında i- zahat almışlardır. —t a— Ekonomi bakanı bir garden parti verdi Ankara, 18 (Hususi muhabi- rimizden) — Yeni çalışma yılı- na girme münasebetile Ekono- mi bakanı Celâl Bayar, bu gece köşkünün bahçesinde, — mesai arkadaşlarile dostları için bir garden parti tertip etmiştir. NUYA SABU DORUNME Bizim edebiyatçı arkadaşlı sayfalarda, bir müğflefekid mesePesi- dir tulturmuşlar.( dalı mıdır diye, v ( ür akaşa edip duruyorlgr4 #iğahsinde bana söz düş! b 'zuu ede- biyattan çıkarıp * bütün di- ğer sahajarına genteli ki, ben#&, münekkid denilen mah- lükun Wepabileceği en iyi şey, sa - n zavallı adamı ta- kmak, onunla hiç, ama katiyen meşgul ol- Bütün münekkitler, ken- 'nda böyle yapsalar, ça- lışan adamların kocakarı gibi kafa- ıi_nm yememek hizmetlerine, değer amaz. ünekkidin en büyük iyiliği, ko- da değil, mümkün olduğu B sise. Şi »| kadar az konuşmasında ve hattâ P| - eğer - dadı Münekkit, umumiyetle menfi, geri, iptidai, hattâ Cas pathologigue denilecek derece hasta bir klimik tipidir. Nerede beğenmiyen, acaip. bir adam görürseniz, eşkâlini ta- rife hâcet kalmadan, bilüniz ki, bu zat, işte o yapamayan, yapa- tadığı icin b , kıskandığı için beğenmiyen münekkidin ta ken disidir. Şu Bayan bu Bayanın ve bu Bay şu Bayın yaşayışını, işini, kazancı- nı, giyinişini, kendine mal ettiği her hangi bir şeyi sakız gibi ağzına alıp hususi tavırlar ve bakışlarla siyga- | ya cekmeğe başlayınca, anlaşılabi- lir ki, gözleri kendi egoizmasının dar cemberinden ilerisini farkede- miyecek kadar kör bir insan, dişi- ne taktığı başka bir insanı âdice kıskanmakta, çünkü onun yaptığı- nı başaramamaktadır. Münekkidin kendisine sorulsa, der ki: «Belki ben yapamam, fakat akıl öğretirim !» Bana da sorsalar, derim ki: — “Münekkit yapamıyan, kü yapmağa yeter aklı adamdır!” Kısır, tufeyli, Fakat büyük bir a- dam! Burnu havada bir adam ki, meselâ bir merdiven üzerinde, ha- yatının cevherini harcederek bir du var cıkan bir işçiye, merdivenin dibinde, ağzında cigara, elleri cebinde: “eniyi eseri!” diye bağırmakta, en iyi eseri verdi- ğiniz zaman : “Dahaiyisi!” diye kızmakta, daha iyisini verdiği- niz zaman: “Şaheser istiyorum!” diye sinirlenmekte ve şaheseri kal- dırıp suratına attığınız. zaman da “olmadı, yapamadın, beceremiyor- sun!” diye lisebebi minelesbab yu- varlak bir söz söyliyerek gene, as- la memnun olmamaktadır. Niçin? Çünkü yaptığınız işin behemahal onun aklının altında kalması ve ak- lının altında kaldığının anlaşılı için de mutlaka memnun olmaması lâzımdır. Münekkit, güve gibi, kurd gibi, bir cinstir. Bir cins ki delik deşik ederek yemek zaruretindedir. Di - diklemek, vazifesi ve yaşama hik- çün- olmayan metidir. —| GÜNÜN iKi MESELESİ Ekmek Fiyatt den indirfH#ebilir Dün şehrin her tarafında yeni fiyatlar la şeker alım satımı çok hararetli oldu Buğday piyasası düzelmeğe yüz tutmuş, Anadoludan fazla mal geldiği için fiyatlar düşme- ğe başlamıştır. Dün gehrimize Samsun, Te- kirdağ, Karabiga, Mudanya ve Mersinden 286 ton buğday ve 87 ton da un gelmiştir. Zahire borsasında yapılan satışlarda bir kaç gün önceye nazaran hay li bir fazlalık görülmüştür. Kon ya ve Ereğli malr yumuşak buğ- daylar 6 kuruş sekiz buçuk pa- radan muamele görmüştür. Fi- yatlardaki düşüklük iki gün i- çinde 8 parayı bulmuştur. Yeni mahsulün- zannedildiği kadar zarar görmediğini sezen (Arkası 3 üncüde) Ali Naci KARACAN Lilian Gish Istanbul Hakkındaki Duygularını “Tan,,a Anlatıyor !