2 MÜNAKAŞA İHTİYACI MI? Gariptir ki, bazı münakaşa - lar, iki taraf da biribirinin zıd - dı değil, aymı fikri müdafaa et- | tikleri halde, bunu biribirlerine anlatmanın güçlüğile pençeles- tikleri için uzar. Ortada görü - nen fark, ya ikinci plânda ka - lan bir tabir üstünde anlaşama- maktan, ya taraflardan birinin mesele çıkarmak ihtiyacile mev zuu bulandırmasından, yahut da geniş bir fikri dar bir ifade zarfı içinde koyulaştıran tara - fın yanlış anlaşılmaya müsait bir tekif zaafı içinde kalmış ol - | masından ileri gelir . Nurullah Ataçın “şaheser üy- kuda,, adlı yazım üzerine dün - kü Tanda bana verdiği cevap da, fikirlerimiz arasındaki zahi ri farkın mesuliyetini kabullen- mek vazifesini bana yükletti: Maksadımı anlatamamışım. Şıh eserin uyukladığını söy lediğim yazımda, ben, bütün dünya fikriyatınm harp sonun - da u bolluktan sonra, büyük bir meddi takip eden ce- zir gibi, bir uyuşukluk ve kıt - lık devresine girdiğimizi anlat- mak istemiştim. Bugünden kas tim bütün bir harp sonu devre - si değil (çünkü o devrenin bol- luğuna işaret etmiştim), ancak Şü bir iki yıl, hattâ (bu sütun - da, günün mânası içinde kalma ya az çok mecbur olduğum için) şu bir iki aydan ibaretti. Nurullah Ataç bu fikrimi bi!- mem nasıl anlayarak demiştir ki: “Dünyada fikir kıtlığı de belki tersine olarak fikir Bollu ğgundan doğma bir sıkıntı var, Divebiliriz ki, İtalya, Almanya gibi ülkelerde bugün bir tek fikrin egemenliği varsa bu, fık rin kıtlığından değil, fikirlerin düzeni bozacak kadar çoğalmış olmasından ileri gelmiştir.,, Tarmam, Belki her bolluğun tabif reaksiyonu ve karşılığı böy le bir varlız olduğu için, ben | de, büyük bir fikir meddinden sonra gelen cezir devresine isa- ret etmek istedim. Bu kıtlık yal nız İtalyada ve Almanyada de - ğil, şu sırada, nisbi farklarla, her memlekette görülüyor. Pek çok iyi imza sayabiliriz ki, bu devrede eser vermedikleri gibi iki üç yıl önceye kadar ortalığı çalkalayan fikir davalarından da hiç biri görülmiyor. Tiyatro- nun kitabın ve resmin bugün ge çirdiği ekonomi krizi inkâr edil mezse bunuri fikirler üstündeki tesirini kabul etmeğe de engel yoktur. Nurullah Ataç, şaheserin de zamanla anlaşılacağını ve şim- diden değeri tahmin olunamıya cağını söylüyor. Bu büsbütün ayrı meseledir. Ben şaheser ke- limesini yaratıcılığın sembolik bir ölçüsü olarak kullandım. Yoksa en nankör devirlezde şah eser doğabileceğini inkâr etme dim; yalnız buna müsait hava - nın durgünlüğünü anlatmak is tedim; . “Şaheser uykuda,, sözlerin - den kasdettiğim en açık mâna No. 48 Erik Çiçekleri Mahmud YESARI | gözleri: Onun âni değişmesi beni şa- | ler gibi şırtmıştı: — Neden? L Yumruklarını sıktı, titiz titiz haykırdı: — Neden mi? neden mi? Sa- na kızıyorum. Beni, bana öğre- tiyorsun. Senin buluşlarını, ben, kendiliğimden bulmalıydım. DÜNKÜ TOPLANTI Apartman Sahiplerinden Kazanç vergisi Dün İstanbul Finans Başmürakibi Raşid'in yanında finans direktörleri bir toplantı yaparak kazanç vergisine dair olan 2395 sayılı kanuna ek olup | yeni bildirilen 2729 numatalı en az mükellefiyet kanununun tatbiki hâk- kında görüşmüşlerdir. Kanuna ait talimatnamenin de bu- günlerde gelmesi beklenmektedir. Ek kanuna göre 2395 mumaralı karanç vergisi kanununun 6 ve 7 inci mad- desinde yazılı — be, vermeğe mecbur mükellefler: ' Merkerzi kiyede bulunan anonim, komandi limted ve kazanç dağıtan koonerat şirketler ve bunların şubeleri, Türki- yede yerleşmiş veya yerleşmiş sayılan ecnebi mücsseseleri, ve umumi ve hu- susi mülhak ve bususi bütçeli daire ve müesseselerle menafii umumiyeye hadim cemiyetlere ait olup ticari bir gaye takip eden müesseseler ve tica- ri ve sanai teşebbüs erbabı, bankalar, bangerler ve bangerlik muamelel le uğraşan sarrafldr, tasarruf ve tea- vün sandıkları, itbalât, ihracat ve ar- sıtılusal nakliyat komisyoncuları ile komisyon suretile iş yapan komizyon- cular, komisyon üzerine muamele ya- pan ticaret fabrika mümessilleri, top» tan ecza tacirleri, fabrikalar, matba- alar, transit depoları veya antrepolar beheri 300 tondan fazla vapur işle - tenler, Bina Vergisi Kanunu mucibin- ce hamamlar ve fırınlar hariç olmak üzere “gayri safi gelirleri iki bin lira ve ondan fazla olan mahallerde tica- ret ve san'at yapanlar (iki bin liranım hesabında belediye veya köy sınırları içindeki mağaza, depo dahildir), bor- şü ( Bir şaheser yapmak için müsait havanın durgun ve uyuşuk bir halde olması., Bu havaya rağmen şaheser doğabilir; fakat doğmaması, ya hut uyuklaması daha fazla bir ihtimaldir. Bundan başka şah eser uykuda sözile onun yalnız uyuduğunu değil, şah eser ol - düğünu da söylemiş olmayor mıyım? Böylece, onun uyan - ması, meydana çıkması ve anla- şılması için mühtaç olduğu sos yal sartları düşündürmek iste - Miştim . Peyami SAFA he ĞAM T YA TAN SEHİRDE OLUD maaşlarını dağıtmaya başladı sarları, her nevi sigortacılar ve sigor- ta komisyoncuları, noterler, mülte - zimler, sahip oldukları madenleri ve- ya dalyanları ve voli mahallerini ki- Tüyâ vetenler, şehir ve kasabalarda apartımanları ve nüfusu beş bin ve daha ziyade olanı mahallerde toptan kiraladıkları hanları doğrudan doğru- ya işletmeyip parça parça kiraya ve- renler, ikrazatçılar, ve 47 inci madde- #i mucibince beyanname vermeği ter- çih eden mükellefler: “Gayri safi iratları üzerinden vergiye tâbi tutu- lacak mükelleflerle kollektif şirket - ler" zahiri karineler üzerinden asga- ri mükellefiyete bağlanmışlardır. Beyannamelerinde safi kârları ol- madığını veya zarar ettiklerini göste- ren mükellefler hakkında tahakkuk ettiril: iş olan asgari mükellefiyetin varidat dairesine verecekleri ayrı bir beyanname ile müteakıp serenin umumi masraflarına ithal edileceğini bildireceklerdir. Beyannameler de Ka zanç Vergisi Kanunımun kazanç be- yannameleri hakkında tayin e İti- rax ve temyiz hükümlerine tâbidir. Bu kanuna göre şehir ve kasaba - Jarla sair mahaller ihtiva ettikleri nü- fus sayııma ve sahil olup olmadığı- na göre 6 sınıla ayrılmıştır. İstanbul (belediye sınırları içinde- ki yerler) birinci sınıf, Ankara ve İz- mir ikinci sınıfa ayrılmıştır. Üçüncü sınıf: Nüfusu elli bin birden yukarı yerlerle (2,0001) den (20,000) © ka- dar sahil olan yerler. Dördüncü 1) den (50,000) bil olmayan yerler- ,000) e kadar sa- Bbil olan yerler. Beşinci sınıf: Nüfusu (5.001) den (20,000) € kadar olan sahil olmayan yerler. Altıncı &mmıf: Nüfusu (5,00) ve daha aşağı yerler. —— | Üç aylıklar Dul, yetim ve emeklikler (müteka- itler) in üçer aylıkları yarın verilme- ğe başlanacaktır. Şubelerde Ük gün- ler yetim maaşları verilecektir. Bun- lardan sonra askeri ve mülkl cmek- liklerin maaşları başlıyacaktır. Aylık werilmesi ayın yirmisine kadar süre- $ acenteleri, mübayaacıları ve sim - l | cektir. Aylıklarını günlerinde alma - yanlara paralarr bütün tediyeler bit- tikten sonra verilecektir. Tediyelere saat 9 dan 12 ve 13 ten 16 ya kadar devam edilecektir. Cumartesi günleri tediyelere saat 9 dan 13 c kadar de- vam edilecektir. — |Peygamberin doğduğu gece İstanbul Müftülüğünden : 14 Haziran 935 cuma günü rebilil- evvelin on ikisine —müsadif olmakla önümüzdeki perşembe akşamı (cuma gecesi) peygamberimizin doğduğu gece olduğu ilân olunur. — Onu söylemiyorum. Şaşırmıştım: — Peki? Yüzünü yüzüme yaklaştırdı, gözlerime dikti, diş bi- eu kısık haykırdı: — Sevgilim! — dedi ; sevgilim! dedin. — Pana; şin var ki... İçim burkuldu, ürperdim, tu- tuk tutuk sordum: — Nasıl .söylüyorum? Gözlerini kapadı, gülümse - di: — Nasıl mı söylüyorsun? İç- Sesinin ve gözlerinin alevin - den korkmuştum, geriledim : — Buna mı kızdın? Dik dik bakıyordu: — Evet, buna kızdım, - Hınçla dolu bir omuz silkişile Doğruldum, yanına yaklaş - | sağır bir homurdanışla gülüyor. tım ve elimi omuzuna koydum: | du: — Dünya kurulalıdan, insan- — Sevgilim! Ama, ne söyle- lar yeryüzüne doğalıdanberi, bu | yiş! böyledir, sevgilim! | Hemen geri çekildi ve çene - Birden tabiileşmişti: — Ama, nasıl söyleyiş! İşte me yasemin parmaklı, ipek, can- | bu mesele bu kadar Ayşe kadın! işsin, ba- fes derili küçücük elile şamarlar | Ortalığı iyi süpürmemişsi! gibi vurdu: — Ne soğuk adamsım! na, bir daha söyletme, ınlı_dnı mı Fatma kadın? der gibi, hiz - — Sözüme mi gücendin? İn- | metçisinin başına kakar gibi, ne san, kendi kendisini, — göremez | bileyim, dşhı. ne gibi, neler gi- ki... Beni de, sen, bana öğreti - yorsun! Yumrukları sıkılı, kısarak bağırdı: dişlerini bi! Sevgilim! Yüzü gülmeğe başlamıştı: — Halbuki bana, arasıra kadaş! derken öyle bir söyleyi - ten, candan, yarım ağızla, du - daklarının ucuyla değil, yüre - ğinle söylüyorsun... Gözlerile sevgilisinin kalbine bakan, ba - Şinı sevgilisinin omuzuna daya- yarak; içinden, — bütün ruhunu sesine toplayarak: — sevgilim! diyen, tâ içten vurgun bir sev - dal gibi söylüyorsun. Gülümsedim; — Bak, bunu da bana, sen, ve ben, gücenmi- Ciddt ciddi başını sallıyordu: — Belki içten değil, belki ba; na öyle geliyor... Fakat, sevgi - lim! diyişin gibi soğuk, yavan değil... Ellerimi avuçları içine almış- tı: — Anladın mı, arkadaş? Avuçları, ateş gibi yanıyor - du ve bu ateşi ben, — kalbimde TETKİKAT YAPILIYOR Gümrüklerin Düzeltilmesi Gümrükler Muamelât Müdürü Ce- Jâlet şehrimize gelmiştir. Bugün de Tetkikat Genel Direktörü Mustafa Nuri gelecektir. Avrupa seyahatine çıkacak olan müdürlerin bu seyahat- ten dönüşlerinde İzmir gümrüğünde esaslı bir tetkikat yapacakları anla- şılmaktadır, Izmir gümrüklerinde mu- amelelerin normal bir şekilde cereyan etmediği göz önünde tutularak bun- dan bir müddet evvel İzmir deri başmüdürlüğü tarafından evrak üzerinde tetkikat yapılmış ve bunun sonuçu bir raporla bakanlığa bildiril- miştir. Bakanlık bu tetkikatın, İstan. bul ithalât gümrüğünce de gözden geçirilmesini lüzumlu görmüş ve ra- poru şehrimize göndermiştir. * Duyduğumuza göre işlerin — ağır yürümesi, fazla kırtasiyecilikten ileri gelmektedir. Bununla beraber İstan- buldaki iş bölümünün aynen İzmire de tatbikine lüzum görülmemektedir. Cünkü İstanbul gümrüğünde günde iki yüz beyanname muamele görme- sine mukabil İzmir gümrüklerinde günde ancak 20 - 30 beyanname çı- kabilmektedir. Bunun için İzmir güm- rüklerinde esaslı bir tetkikat yapıla- yak işlerin daha . natmasl ürümesi Tenir Veni Bir şekil verilmesi Tüzumu hâsıl olmuştur. Diğer taraftan, genel direktörlerin Avrupada yapacakları tetkikat so- nunda bütün gümrüklerimizde geniş değişiklikler olacaktır. Tetkikçiler ra- porlarını bakanlığa - verdikten sonra işe başlanacak ve evvelâ İstanbul gümrüğü ele alınarak esaslı surette ıslah edilecek ve nümüne gümrüğü haline getirilecektir. Bu suretle, İs- tanbul gümrükleri diğer gümrüklere örnek olacak, onlar da İstanbul güm- rüğüne göre peyderpey ıslah edile - cektir, —— Floryadaki çalışmalar Filoryada birkaç gündenberi faali. yet başlamıştır. İstanbulun en güzel yerlerinden biri olan bu plâjın dünya- Tun en mühteşem ve en çok konforlu yeri olabilmesi için çalışılmaktadır. Filoryaya götürülmüş olan ilk tara « ma makinesi ve vinçler ile sahildeki ilk hazırlığı yapılmaktadır. Filoryaya telefon hattının da uzatılmasına baş- lanmıştır. Şehir elektriği için de kab- lo getirilmiştir. Bakırköyden itibaren Filoryaya kadar gidecek yol kâmilen asfalt olacaktır. Bu yolun ihalesi de birkaç güne kadar yapılacaktır. duyuyordum. — Sesim, titriyor muydu, bilmiyorum!? Yalnız, bü tün vücudum bir gizli sıtma nö- beti ile ürperiyordu: — Peki, sen, bana, nasıl; ar- kadaş! diyorsun? Baktı, baktı, ellerimi, yanan avuçlarında sıktı, — sıktı; tatlı tatlı gülümsedi; — Hayır! Evet... İkinci defter, koyu yeşil ma- roken kaplı... Birinci defter ka - dar kalın, aynı büyüklükte... İkinci defterin, — birinci def- terden bir tek ayrılığı var. Ya - zı, birinciden seyrek, satır ara - ları açık... dn!nkim:i defteri okumağa başla- B;yhxhı:_cı DEFTER 'da bir köşk aldım. Nerede biliyor musun? Nizam'- dan yukarıda. Sık çamlar ara - yuva... D Üa ce m:lmküddlk bir a,ne inici! hüdeak şık, ne minicik yuva, Sonra bu köşkü sattım. kâyeyi anlatacağım. Bğk Fatih kaymakamlığı Çarşambada bir sahayı açıyor ve park yaptırıyor — Emlâk Bankası mütekaillerin KÜÇÜK HABERLER | * Temmuzun ilk haftasında Fen Fa kültesi talebesinden bir grup etüt için Balye madenlerine gideceklerdir. * Yunan ve Bulgar konsolosları dün vati vekili Rükneddin Sözeri zi- yaret etmişlerdir. * Ekonomi Bakanlığı deniz müste- şarı Sadullah tetkiklerine dün de deniz Ticaret müdürlüğünde devam etmiştir. Bugün Ankaraya gidecek ve şehrimizde yaptığı arâştırmaları bakanlığa bildirecektir. * Almanların isteği üzerine, önü- müzdeki çarşamba günü İstanbuldan Berline patlıcanla kaysı — gönderilke- cektir. * İç Ticaret Genel Direktörü İs- mail Hakkı şehrimizdeki tetkiklerine dün de devam etmiş ve akşam An- karaya dönmüştür. * Türk — İspanya gicaret antan- tının müddeti dün akşam bitmiştir. Mukavele bir müddet — uzatılacaktır. Ekenomi bakanlığı ticaret görüşmesi yapmak üzere İspanyaya giden Türk heyetini geri çağırmıştır. Konuşma- lara Ankarada devam edilecektir. * İş Bankası Gönel Direktörü Mu- ammer Eriş dün de bankanın İstan- bul şubesinde meşgül olmuştur. Ge- nel direktör bu akşam Ankaraya dö- necektir. * Ekonümi, gümrük ve — tekitler bakanlatmın Şehrimmme Kkamutay tas tilinden soara — gelecekleri amaşur maktadır. — Ekonomi Bakanı Celâl Bayar izde bir müddet kal- dıktan sonra Rusyaya gidecektir. * Berlin ticaret mümessili Advni dün şehrimize gelmiştir. Avni dün sabah Türkofis v İstanbul şubesinde İzmir Ticaret odası genel sekreteri- nin de dahil olduğu bir - toplantıda bulunmuş ve akşam İzmire gitmiş- tir. Orada ihracat tacirleriyle uzun temaslarda bulunacak, sonra şehri- mize dönerek buradaki tacirlerle de görüşmeler yaparak — Berline döne- cektir. * Polis memurlarıma yazlık keten cibise verilmesine başlanmıştır. Fa- kat, elbiselerden çoğu ölçüye Soğirar fık çıkmamış, memurların üzerlerine W Ü . Elbiselerile birlikte ve- yüzünden apuletler de bi- karışmıştır. -Noksanlarının 4 için — mütcahhitlere verilecektir. * Bulgar Dış işler Bakanlığı kâ - tiplerinden Dr. Şiouroff Bulgarista - nın Ankara sefareti üçüncü kâtipliği- ne tayin edilmiştir. * Ereğli limanmın ve Ereğlide ya- büyük elektrik santralı hak - kında Bayındırlık Bakanlığına teklif- lerde bulunmuş olan Wikers Metro- ribirine Ah, bu köşkte sürdüğüm ö - mür!.. Bahardı... Güneş yavaş ya - vaş kızışıyor, rüzgâr ılıklaşıyor, ve kuruyan, ısınan topraktan çı kan taze toprak kousu, çamların taze reçine kokusuna karışıyor- dü. Gözlerin kamaşıverdi, çocu - ğum; şairlik damarlarında dep- rendi, galiba? — Haklısın, yav - rum, Eğer sen, o köşkte benim- le beraber olsaydın, — ne gürler yazardın, kim bilir? Fakat yazamazdın! Hayatı - maz, şiirdi bizim... Yaşanan bir şiir, yazılır mı? Hayal değil, ha- kikatti, çocuğum. daha Hâlâ duruyor mu? Yoksa yandı mı, yıkıldı mı? bilmiyorum, Sa- na, o, köşkü göstermek ister - dim, lâkin acı hatıralarla gön - lümüzü karartmayalım. Köşkü, hasta yavrumun zev- kine göre döşetmiştim. Güldüğüme bakma, — çocu - ğum. — Keyfimden, neşemden gülmüyorum. — Hasta yavru - —3 — — 9-6-935 BUDA BENDEN | SİRKE, ŞIRA VE ŞARAP Üzümden sirke yapılır, şarap yapılır, şıra yapılır. Şirke de, şarap da, şıra da ü- züm suyudur. Üçünün de ana- Bt bir. Üçü de biribirine üç kardeş gibi benzer. Üçünün de mayası bir. Anası bir, kaynağı bir, maya- sı bir üç kardeşin biribirinden bu kadar ayrı olması, biribirin- den bu kadar aykırı iş görmesi şaşılacak şeydir. e Şarap ve sirkeyi anlarım. Bi- ri ağü gibi acıdır, ötekisi baş döndürecek kadar keskin. Sir - kenin de şarabım da karakterleri vardır. Ne oldukları bellidir. Şıraya gelince, bu ortanca kardeş on para etmez bana gö- re. Ne sirkedir, ağu gibi acıdır; ne şaraptır, baş döndürecek ka- dar keskin. e Şarap, şirke ve şıra adamlar vardır. “Şarap - adam,, la konu şabilirsin, gülüşüp eğlenebilir - sin, ahbaplık edebilirsin. “Sirke - adam,, la ya dost olursun ya düşman. “Şıra - adam,, a gelince on dan bir bardak içeceğine, b bardak terkos suyu iç daha iyi. Çünkü mübarek ne sirkedir, ne şarap, il n ortası, , Orta ise kötü şeydir için, benim Orhan SELİM Hukuk fakültesinde imtihanlar Hukuük Fakültesinin yazılı imti« hanları bitmiştir. Eleme imtihanı ne- ticesi ancak 17 Haziranda anlaşıla « caktır. Dün Hukuk Fakültesi Dekanı Sıd- dık Sami ile görüştük. Dekan yazıcıs mıza demiştir ki: — 17 Hariranda talebeye tebligzat yapılacak ve 20 Haziranda da sözlü imuhanlar başlıyacaktır. Fakültemizde imtihana — girmek GAS sınıfta 254 19 ana , İkinci senıf4 | tan ise; 200 talebeden ancak 1601 imtihana girmiştir. Üçüncü sınıfta 181 talebe imtiha- na girmek bakkını baiz olduğu hatde ancak 114 ü imtihana girmiştir. Bun- lardan başka bu ders yılı içinde 130 talebe Ankaraya nakletmiştir. Şifahi imtihanlarımızın şekli Fran- $ız üniversitesinden alımmıştır. İmti- hanlar Temmuzun 5 ine kadar devam edecektir. politaine mümessili eski Osmanlı Ban kast direktörü Ried ile Richard ve Robertson Ankaradan şehrimize gele mişlerdi: i mümessi! ile anlaşmışlardır. * Hava kurumu Kadıköy kaza kos lu Kalamışta dün akşam bir kır bas losu vermiştir. * Polis mektebinde imtihanlar ay sonunda bitecektir. Mektep 15 Eylül- de açılacaktır. Bu yıl mektebe 200 po His alınacaktır. * Açık bulunan Kadıköy belediye başkâtipliğine Usküdar başkâtibi İr « tan, Usküdar belediye başkâtipliğine de belediye muayene komisyo- nu kâtibi İzzet atanmıştır. mun zevkine gülüyorum. Ara « dan seneler geçti; hatırıma gel- dikçe, hâlâ gülerim, gülmekten kendim alamam. j Hasta yavrumun — zevki de hastaydı. Odaları renk renk bo- yattırdı. Ama, ne renkler! Tir- şe, fıstıki, mor, ergüvani... Hat- tâ ördekbaşı, — kumru göğsü.. Öyle acayip renkler ki bir çok- larının isimlerini bile bilmiyo < rum, Bu kadar çok renkteri, köşkün, kırk elli odası olduğu” nu sanma, Hayır! Köşk, beş 0 dalıydı. Fakat benim, hasta yav rum, kapıları ayrı renge, pence- releri ayrı renge, tavanı, duvaf * pervazlarını, bir odanın tahta, camla, kapıyla, pencereyle deği* şen her tarafını ayri renge bo * yattırmıstı. Bu, bir deli alacasıydı İnanıf mısın, ben, bu alaca dekor içil” de keyf düuyuyordum. Hasta yavrumun anasıyla bâ* . basının zengin görünmek illet” lerini söylemiştim. Evlerindeki eşya, bir hırdavatçı dü ÇArkası var) / y P