ON NLTIN(.I YİL No: 4980 Belgrad, 8 (A.A.) — Prusya Başbakanı ve ($ alınan bakanlarından general Görin'e, Aka kartal nişanının büyük haç rütbesi — veril- müştir. 9, HAZİNAN 1935 PAZAR Gündelik HAVACILIK WEZI F.R. ATAY Bu betkede göçen kelimelerin kac- şılıkları: Verit — Teberru — Özve » Ti fedakârlık — Duyganlık « Hassasiyet — Yayın — Neştiyat — Alım — Cazibe — Yuvgu — Merda « ne — « Türk Hava Kurumuna her ta- raftan verit yılıyor. Bu yardım, eskileri gibi, geçici bir bulut sağ - nağı değil, devamlı ve tükenmez bir kaynak geliri olmalıdır. Bizde halk yurd tehlikesi ne « dir, bilir. Yurd tehlikeye düştüğü zaman, ne ağır özverilere katla - mılmak lâzım geldiğini daha iyi bilir. Asıl mesele, arasıra hepimi - zin gönlümüzde tutuşup sönen bu iki hakikati, durmaksızın - işlet - mek'tir. İkitedbir başta gelir; biri, halk yardımını organize etmek, öteki, halk duyganlığını canlı ve uyanık tutmak ! Yardımı organize edecek o » lanlar, Türk Hava Kurumu — ile Parti'dir. İkinci tedbir ise Türki - ye'nin bütün — yayın araçlarının hep birden elbirliği ile başarıla - caktır. Organizasyon bir teknik, pro - paganda bir sanat'tır. Bizim ya » yın araçlarımızın bu sanatı pekaz bildiklerini söylemeliyiz. Propa - ganda sanatının' inceliği, her gün söylemek, fakat her günkü yazı ve söze hiç söylenmemişlik tadını ve alımını vermektir. En güzel cüm - leler bile sokak dıvarlarında iki güneş gördükten; iki üç defa ba « sım yüvgusu âltında ezildikten sonra, ölü ve donuk klişeler haline gelir. Okunmaz; okunsa-da duyul- maz. Belki Türk Hava kurumu ya « yan araçlarının işini -kolaylaştır « mak için, resim ve yazı artistle » rinden hizmet isteyebilir. Bu hiz- mette ve bütün propaganda hare- ketinde esas, bir gün için azçok bir şey vermek değil, her ay veya her yıl herkesin azçok bir şey ver- mek hissini kökleştirmektir. Hava tehlikesini bilen yurddaşların ya- kalarında her yıl rengi değişen bir rozet bulunabilir. Rozetsiz bir yaka, hava tehlikesine karşı öde - vini yapmamış olmak gibi, bir ayıp ve bir kusur beldeği olur. En büyük propaganda araçla- rından birinin, havada kanad sesi olduğunu da hiç bir zaman hatır- dan çıkarmamalıyız. Sivil uçakçı- lığa bütün memleketler kadar önem vermeliyiz. Karayı, yürü - yen; denizi, yüzen; havayı, uçan bilir. Bizde halk, gözü ile inanma- ğa alışmıştır. Bizde halk kahra - Man sever. Arsıulusal rekorlarda ve yarışlarda, ve uzun uçuşlarda ad duyuran uçmanlarımızın art - tığımı görmek isteriz. Her gün beş kelime Ulus baştanbaşa kılavuz kelimc' i ile çıkıyot. Türki- yede çı..an gazete ve dergile- re her gün verilen $ er keli- melik listeleri de yazıyoruz. Bu listeyi basan gazete ar- tık bu kelimelerin osmanlı- calarını kullanmıyacaktır. YİRMİ BEŞİNCİ LİSTE — Eğlim, Eğ- 1. — Meyl, temayül ginlik Mütemayil — Eğgin 'er: 1 - Oğlarmuzun res- me eğlimi olduğunu biliyo - rum. 2-Bu Fikri kabul etmeğe onu hiç te eğgin bulmadım. (Sonu 2 inci sıyıfada) Vasıf Çınar'ın cenaze töreni Cumur başkanımız Vasıf Çınarın aylesin e başsağısını bildirdi- Dış Bakanımızın söylevi -Tören çok üzünlü oldu -İzmirde bir tören yapıldı ve bir caddeye Vasıf Çınar adı verildi Vasır Çınarın cenaze rtöreninde, soldan sağa ve yukardan aşağıya doğrut: Tören başlamadan tabutu bekliye.. türk nöbetçisi; Atatürk'ün gönderdiği çelenk; tabut top arabasında; B. Tevfik Rüştü Aras söylevini werirken; Vasıl Çınar'ın erkinlik madalyası ve aylesi; kor diplomatik; Partimizin çelenği; Bakanlar kurulu ve saylavlar; cenaze alayı Anadolu Ku- Tübü, Kamutay, Atatürk beykeli önünden -geçerken; gönderilen çelenkler; resmiğ delgelerden bir grup; alay Ankara kalesi karşısında. Haziranın ikinci günü Mosko- va'da son nefesini vermiş olan dev- vimin büyük ve değerli çocuğu Va- sıf Çınar, dün, büyüklerinin ve u- husun saygı ve göz yaşları arasın- da, ağır ve yaslı bir törenle, Cebe- cideki son dinlengesine götürüldü. Yeni fransız kabinesi Kabine güven oyu aldı - B. Lavalin programı Paris, 8 (A.A.) — Parlamento Laval kabinesi tarafından istenen tam yetkileri 160 a karşı 324 oyla onaylamıştır. Saylavlardan 107 si oy vermemiştir. Paris, 8 (A.A.) — Kabinenin bildiriği dün akşam saat 18 de B. Laval tarafından — parlamentoda ve B. Berar , tarafından sena'da sunıııpıır. Bildiriğde deniliyor (Sonu 5 inci sayılfada) Az ölüler ardlarında bu kadar büyük bir keder ve üzün bırak - mışlardır. Ölümünü ilk işittiğimiz gündenberi aradan bir hafta geç - miş olmasına karşın, dün, Anka- ra'da onu böyle ansızın kaybet - mekten duyulan acı bu şom ha - berin ilk alındığı günden daha az ve daha hafif değildi. Onu tanımış olanların hepsi, ayrasız, bu ateşli, sevimli, iyi kalb- li, dürüst ve temiz adamın ölümü- ne - ağladılar. Onun şahsında, memleket kendisinden çok büyük işler beklenen bir devrimci ve ta - nıdıklarının hepsi de değerli ve unutulmaz bir dost — kaybettiler. Ve işte dün böyle bir adamı göm- dük. Dün muhtelit katara bağlı özel bir vagonla İstanbuldan Ankara - ya getirilmiş olan Vasıf Çınar'ın tabutu saat 14 e doğru Ankara asilbayı Salâhattin, Merkez Ko - mutanı Albay Demirali ve Güven- lik Direktörü Salih ile Protokol iş- yarları hazır bulundukları halde vagondan çıkarılarak törenin ya- pılacağı istasyon alanına getiril- miş ve burada üzeri siyah örtülü kürsüye konulmuştu. Tabutun vagondan istasyon alanina getirilişinde asker ve po- lis müfrezeleri saygı töreni yap- mışlır. (Sonu 3 üncü sayıfada) Yeni ingiliz kabine - sinin kesin şekli Londra, 8 (A.A.) — Yeni Bal- dvin kabinesi şöyle kurulmuştur: Özel konsey başkan lordu: B. Makdonald, Lord kançelar (eski sü bakanı) Lord Hailşam, Finans Bakanı: B. Nevil Çemberlayn, İç işler Bakanı ve Avam Kamarası önder saylavı Sir Con Saymen, Dış işleri bakanı (eski Hindistan işleri bakanı) Sir Samuel Hor, Hindistan işleri Bakanı (eski Ben- gale ilbayı) Lord Zetland, Sü Ba- (Sonu 3. cü sayıfada) Yaslı bir gün I. Müştak MAYAKON Bundan bir ay önce, işinin ba- şına giderken, Ankara istasyo « nunda sevgi ve saygı ile uğurla - dığımız canlı ve cevherli Vasıf'ı dün gene o istasyonda, Fakat bu sefer gümüş renginde dört tahta parçası içine uzatılmış cansız bir gövde, damarlarının kanı ve göz - lerinin ışığı çekilmiş bir et ve ke - mik yığını halinde karşıladık. Ankara, dün, yaslı günlerin - den birini daha yaşadı. Gür sesi kulaklarımızda bu - gün bile bir erganun gibi çınla - yan, gürbüz varlığı hayalimizde bugün bile bir masal - kahramanı gibi dolaşan Vasıf dün bir. gölge sessizliği ile ölüm yolunun son durağına giderken herkeste gör - düğüne inanamıyan bir insan şaş- kınlığı vardı. Bu nasıl şeydi; bir cevher na « sıl kararıp kömür olabilirdi; geniş bir çift omuzun ancak taşıyabildi. ği bu özlü baş bir uruluşla nasıl bükülüp yana düşebilmiş, kahra- man bir göğüsün ancak taşıyabil- diği bu güçlü yürek bir dokunuşla nasıl bozulup durabilmiş, yatağı - nt her gün daha çok kazıp — sin - leştiren bu zekâ' kaynağı bir çö - küşle nasıl boşalıp kuruyabilmiş- tiş Ve bütün bunlar, bu çerçeve « sine sığmıyan canlı tablo bu ka - Bından taşan bereketli varlık iki buçuk arşın uzunluğunda dört Sessiz bulııçlırh biribirimiz - den bunları soruyor, ve sanki her birimiz bin bir sınaç içinde bin bir deneç görüp geçirmiş birer insan değilmişiz, sanki her birimizin yüreğinde sayısız ölülerin acısı yatmıyormuş gibi kafalarımızda be bilmeceyi açmağa, bu kördü - ğümü çözmeğe uğrasıyorduk. Halbuki hakikat çırçıplaktı. Canavar tabiat, işini görmüş- tü; ve gümüş renkli tabutun için- de Vasıf'ın yüreği çatlak bir kö - rük gibi pörsümüş dururken dışar- da rüzgâr gene serin serin esiyor, ölüm karanlıkları onun gözlerini doldururken yukarda güneş gene ortalığı aydınlatıyordu. Onu da götürdük. Sevgi ve saygı ipeğinden örül- müş siyah bir etek gibi onun da arkasından yürüyerek, göz yaşla- rının suladığı ve yaş çiçeklerinin bezediği bir yoldan onu da ana « yurdun koynuna bıraktık. Dün Cebeci'de Vasıf'ı koynu: na alan çukur bir toprak boşluğu değil, vatanın - öz bağrı idi. Bir ucu yurdun gönlüne dayanan bu yolculuk ölümlü dünyada kahbe feleği çatlatan en büyük kazanç « tır. Vasıf düzgün plân - î:nı bu büyük kazançla ha - Türk bayrağına sarılmış bir türk destanı gibi dün Ankara'nın sokaklarında son gezintisini ya « pan Vasıf, bir zamanlar en gür se- siyle bağırmış olduğu Kamutayın kapısı önünde ve sevgili partisinin eşiğinde birer dakika durdaktan sonra bütün varlığı müddetince yolundan ve emrinden hiç ayrıl « madığı büyük Şetinin huzurunda temiz hesabını verirken o kadar yükselmişti ki, yalnız © zaman, ölümü güzel ve kutlu bulmuştum.. Ne mutlu Vasıf'a ki, sağlığın- da elinden hiç düşürmediği türk bayrağını ölümünde de omuzunda taşıyarak toprağa karıştı! Düne kadar o, vatanın nöbet- çisi idi. Bugünden sonra da vatan onun adını bekliyecektir. ÖĞi Her yerde 5 kuruş S î e :