h | F EKONOMİK KRONİK isviçre büyük bir imtihan geçirdi İsviçre halkı, krizle ve onun sonuçlarile uğraşmağı kanun haline koymak için yapılan tek- lifi kabul etmedi. Bu hareketin İsviçrenin ökonomik ve siyasal durumu bakımından büyük öne- mi vardır. Vakıâ, “krizle ve onun sonuç- larile uğraşmak” ilk görünüşte çok tatlı ve çok cazip bir şeydir. Bugün dünyad. hangi devlet vardır ki, krizle, ve onun sonuç- larile uğraşmıyor, ve uluslarını bu afetten kurtarmağa çalışma- yor? Ancak, bununla uğraşmak başka, bu uğraşmağı kanun ha- line getirmek yine başkadır. Birincisi bir vazife, ikincisi ökoncmik bir devrimdir. Onun lecin üçte biri tarafından yapı- lan bu teklifin, büyük bir man; sı vardır.O da İsv «veyi sosyali- ze etmek, ve mem.leketin husu- &İ vaziyeti dolayısile, temel ya- sası Üzerinde bir inkılâp yap- maktır. Vaziyeti tahlil edelim: “Kriz teşebbüsü” ismini alan bu kanun projesi, tamamile, ih- tilâlci bir sosyalizm etiketini ta- gımaktadır. Gayesi, iktidar mev kiini sosyalizmin eline vermek, ve İsviçrenin federalizmini or- tadan kaldırmaktır. Onun için erin büu tek ve proje miştir. Filhakika “kriz teşebbüsü” teklifinde bulunanlar kat'iyyen partizanlık yapmak istemedik- ierini, ancak, “bütün İsviçre va- ha- | muştur. — Borçları fazlalaşmış, yat geraiti temin etmek”için çalıştıklarını söylemektedirler Fakat teklif “bu kâfi derecede hayat şeraitinin” ne olduğunu | kat'i surctte tespit etmiş değil- dir. Bununla beraber takip edil- mesi lâzengelen usulleri şu şe- kilde sıralamaktadır: İstenilen hayat şeraitini te- min için, halkın istihlâk kabili- yetini korumak, bünun için de işçi ücretlerini, zirat mahsulle - rin ve küçük zanaat erbabı tara- fından yapılan malların fiyatla. rını yükseltmek lâzımdır. Halbuki bu nazariyenin ha- kikatte birçok Sakat tarafları vardır: Cünkü fiyatlar, maliyet fiyatının ve istihsalât miktarr- nın bir sonuncudur. Bunla- rı sun'i bir şekilde ve devamlı | surette idame ettirmenin imkâ- nt yoktur. Onun için bu naza- | riye bilhassa İsviçre gibi hari- | cin yardımına mühtaç bir mem- No : 45 engel olmazsa Bray-le-Haut'da- ki türbede yapılacak — ayinde bulunması ricası ile müraice bir. mektub yazıldı. M. Ch&lan, di- yakos muavini olarak kendisine refaket edeceğini söyliyerek Ju- lien için de bir davetname iste- di. Pazar sabahi daha erkenden, civar dağlardan gelen binlerce köylü, şehri hıncahınç — doldur- dular. Hava her vakitkinden a- çık, güzeldi, Saat üçe doğru bü- tün bu kalabalıkta bir çalkanma göründü : Verriğres'den — iki fersah ötede bir kayanın tepe- sinde ateş yakılmıştı. Bu işaret, kralın il sınırlarma — girmiş ol- duğunu müjdeliyordu. Hemen ütün çanlar çalındı; şehir İs- panyollardan kalma topu dol- durup doldurup ateşliyerek bu mutlu hadiseye ne kadar sevin- diğini ilân etti. Halkın yarısı SET S KIRMIZI VE SiİYAH lçkettı daha çok tehlike göste- rir, Kriz teşebbüsünde — bundan maada daha su noktalar gözö - nüne serilmiştir: Konfederasyon, “metodik bir çalışma ile işsizlere iş bulacak”, borç içinde bunalan zürram ve küçük endüstri erbabının yükle- rini hafifletecek, kâfi derecede işsizlik siğortası yapacak, ihra- catı ve türizmi inkişaf attirmek için memleketin finansal kudre- tini kullanacak, finans pazarını düzeltecek, sermaye ihracatını, tröstleri — ve kartelleri kontrol edecektir. Bu programın tatbiki için lâ- zımgelen para da, ya şimdiki va- ridattan bir kısmının ayrılması, veyahut — primli obligasyonlar çıkarılması suretile bulunacak - tır. Görülüyor ki — Sosyalistler, muvaffak olmak ve halkın reyi- ni toplamak için — çok câzip bir mevzu üzerinde kalem oynat - mışlardır. Hiç şüphesiz, bütün bu istenilen şeyler arasımda çok güzel, çok iyi olanları vardır. Meselâ memleketin ihracatını artırmak, kücük endüstri erba- bını borçlarından kurtarmak, az parlak şeyler midir? Fakat böyle bir programı söy lemek başka, tatbik etmek gene başkadır. Şurasını kat'iyetle te- min etmek mümkündür ki, eğer İsviçre halkı bunu kabul ctr olsa bile bugünkü sıkıntılı vazi- yetinde bunun tatbikına imkân bulunamazdı. Çünkü, dün de izah ettiğimiz gi- bi İsviçrenin finansal durumu son günlerde fena halde bozul - *ticaret muvazenesi açılmış, ver- giler azalmış, memleketin umu- mi kazanç seviyesi düşmüştür. Sosyalistler bunu pekâlâ bil - mektedirler, Fakat onların asıl istedikleri şey programın tatbi- ki değil, iktidar mevkiini ele al- maktır, Çünkü bu — programın ve bu teklifin altında temel yasasına ait büyük bir değişiklik te sak - lıdır. Şayet bu kabul edilmiş ol- saydı, o zaman İsviçrede federal rejim iflâs edecek, Kantonların muhtariyeti ortadan kalkacak, ve memlekette bir diktatöra baş gösterecekti. İsviçrenin hususi vaziyeti bakımından, bu devri - min her hangi bir memlekette / yapılacak sosyalizasyon hare - ketinden daha büyük, daha ö - |nemli sıyasal bir manası vardı. İşte İsviçreliler bunu sezdikleri için, krizle ve onun sonuçlarıy- la uğraşmayı konun haline ge- tirecek teklifi kabul etmediler. Mümtaz FAIK STENDHAL damlara çıktı. Bütün kadınlar balkonlara üşüşmüştü. Muhafız bölüğü hareket etti. Herkes o parlak üniformalara — hayran hayran bakıyor, kimi bir akra- bayı, kimi bir dostu tanıyıp se- lamlıyordu. Her an, eyerin eğ- rek ağacını tutmak için elini hazır bulunduran M. de Moi- rod'nun korkusu ile alay edili- yordu. Fakat herkesin gözüne çarpan bir şey, hayranlığı da; M. de Moirod'nun korkusunu da unutturdu: dokuzuncu dı:ıı; nin başında giden süvari çol güzel, ince belli bir delikanlı idi, İlk önce onu tanıyan olma: dı. Fakat arası çok geçmedi ba- zılarınm homurdanması, bazıla- rının da şaşıp susuvermesi her- kesin de hiç umulmadık bir şey- le karşılaşmış olduğunu bildir- di. M. Valenod'un Normandia atlarından birine binmiş olan bu NUSTIKRAZLAR ŞELALAAAAAARAAA BORSA AAA AAA 6 HAZİRAN PERŞEMBE PARALAR Sterlin Dolar 20 Fransız Frangı 20 Liret 20 Belçika Frangı 20 Drahmi 20 İsviçre fr. 20 Leva Florin 20 Çek Kuron Avusturya şilin Nark Zolti Pengo 20 Ley 20 Dinar Yen İsveç Kuron Pronsıt Frongi İngilir Krası Dolar Liret Belga Drahmi Tevicre Frangı 213,64 Leva 6485.55 Florin Lar$2 Çekoslovak kuronü 1901,64 Avusturya 42162 Pezeta SBLAS Mark 145 Zloti 421 Pengo 4,5140 Ley 18.SLA3 Dinse oet Yen 21830 İş Bankası Mü- N A, Anadolu 94 60 Sirketihayriye Y&m— Tramvay ü Bo Z....""" ĞA < we ı'ğş ej Z Aslan Çimento 10.65 Merkez Bankası $7,75 Osmanlı Bankası — Telefon 12,50 Tetikat değirmencilik 'T. A, $. Em— Sark Değirmenleri 020 Şark merkez eczanesi 460 | 'Türk Borca | Kupon Kesik — 2820 - - H ” 26.30 # M is 26,95 Ergani 95,— İstikrazi dahili 95,25 ihtira ilânı * Kömür ve Linyit ve — bitümlü şistleri/ aşağı derece — hararetle kar- bonize ve taktir etmek — için usul ve âlet,, hakkında istihsal - olunan 21 mart 1931 günlemeç ve 1088 - sayık: ihtira beratı bu defa mevkii fiile kon mak üzere ahere devrülerağ veya i- car edileceğinden — talip — olanların Galatada, İktisat —hanında Robert Ferriye müracaatları ilân olunur. (4130) delikanlının, kerestecinin oğlu küçcük Sorel olduğunu anlamış- lardı. Herkes, başta liberaller olmak üzere herkes belediye re- isine atıp tutuyordu. Papas kı- lığına girmiş bu işçi parçası ço- cuklarına mürebbilik ediyor di- ye onu,falan bayların,falan zen- gin fabrikatorların zararına ola- rak muhafız bölüğüne almak! Bir sarrafın karısı: “Doğrusu, diyordu, bu baylar gidip de o çamurda doğmuş küstaha had- dini bildirmeli!,, Yanmda du- ran biri cevab verdi: “O ne sin- si domuzdur, bilmezsiniz! Şim- di elinde bir de kılıcı var, ha- yl;ılık edip suratlarını parça- Asilzadelerin sözleri ise daha da tehlikeli idi. Bayanlar, son dereceyi bulan bu münasebet. sizliğin sadece belediye reisinin işi olduğuna pek inanmıyorlar- dı. Onun böyle soysuz insanları hor gördüğü, onlara yüz verme- diği hemen herkesçe kabul edi- liyordu. Hakkında böyle — söylenile dursun, Julien dünyanın en ASKE Askerlik serbestliğini ilân eden Alman ulusunun üç mad- delik askerlik kanunu şöyle di- yor: “Askerlik hizmeti bir şeref hizmetidir. Harpte bütün erkek- ler olduğu gibi her Alman kadı- nı da Alman vatanı için hizmet- le mükelleftir. Ordu Alman ulusunun askerce yetiştirilmesi- ne yarayan bir mekteptir.” Bu sözler, harp sonu dünya - sında yazılı olarak ifade edilme- se dahi hemen her ulusun kabul ettiği kat'i kaide halini almış- tir. İstanbulda doğduğu, medre- sede kafa salladığı, bilmem ki- min neslinden geldiği için sul- | tanlar devrinde aşağılık bir iş atdedilen askerlik hizmetinden muüaf tutulma devirlerinden çok şükür tam çeyrek asır uzakta- yız Cumuriyet — devleti -ve hü- kümeti gibi bütün gençlik — ve bütün ulusu, dedelerinin inti « sapla kıvanç duydukları Türk ordusunun yalnız vatan korun- ması için değil ve fakat ayni za- manda Türk ulusunun erkekçe, bütün hayatında savaşa kadir bir şekilde terbiyesi için oyna- dığı rolü pek güzel anlamakta- dır. Bugünün Yedek Subay Oku- lunda (İhtiyat Zabit Mektebin- | de) stratejik ve taktik mesele- ler halleden genç nesil ile dü- | nün uzun saçlı şair ve edip ve kozmopolit nesli arasında ne büyük fark, hatta ne doldurula- maz bir dere vardır. farkı yalnız burada v& şe- çocukları arasında aramak ir. Vakıâ ordu saf- giren köylü Meh- en de yine böyle sa- dık, erkek ve kahramandı. Fa- kat fena kullanışın, uzun hasret yıllarının verdiği kötü düşünce- ler onu eskiden orduya karşı kaçınılması ve korunulması ge- reken bir örmeğe t #i hlmfe%ış'?î:n Cumıt Ordusuna giren Melmuci vau yup yazmağı, insanca yaşamağı temizce giyinmeği, disiplin al - tında gezip konuşmağı öğren- mekte ve hemen her memleket- | ten ziyade bizde ordu, ulus için mükemmel bir mektep vazifesi görmektedir. Hem öylesine bir mektep ki, kanunun mecbur kıl- dığı ilk tahsil kanalından Türk çacuklarının ancak yüzde 25 i geçebildiği halde, bizim en ge- dikli mektebimiz olan ordudan sıhhati yerinde her Türk çocu- ğu geçmek mecbuüriyetindedir. © halde her milletten evvel biz, ordünun genel bir okul oldu- ğunda israrla durabiliriz. Esasen bütün memleketimiz- de ordu ile ulusun biribirine kar- şı durüumu eskiye nazaran tama- men değişmiştir. Karşı koyma işi ve bununla uğraşan ordu, ulusun bir parçasıdır. Meselâ, eskiden olduğu gibi ulustan ay- rı, hatta başka diyarlardan top- lanarak meydana getirilmiş bir bahtiyar adamı idi. Tabiatinde göz pekliği olduğu için ata bi- nişi, bu dağlık şehir delikanlıla- rınım çoğununkinden üstündü. Kendisinden bahsedildiğini, ka- dınların gözlerinden okuyordu. Apoletleri daha parlıyordu, çünkü yepyeni idi. Atımın dur- madan şahlanması da Julien'i sevincinden çıldırtıyordu. Hele eski kalenin yanımndan geçerken at, küçük topun gü- rültüsünden ürkerek saf dışına sıçrayınca * Julien'in bahtiyarlı- gina payan kalmadı. Tesadüfün büyük bir lütfu olarak düşmedi ve o andan beri kendini bir kah- raman diye görmeğe başladı. Artık Nanoleon'un yaveri oldu- ğunu ve bir. bataryavı ateşle- mek emrini aldığını hayal edi- yordu. Ondan da bahtiyar bir kimse vardı. Önce onun geçmesini, belediye konağının bir pencere- sinden seyretmişti; sonra ara- basına bindi ve sapa bir yoldan süratle geçip yine onların önü- ne çıktı ve Julien'in bindiği atm YENİ ASKERLİK RLİK — 7.-6-035 —e YAZAN M. ŞEVKİ VE ULUS Subay yet'ştirilen Alman gençliği ders görüyor. ordu kurmak bugün için müm- kün değildir. Ordunun küdreti, kökü ulusun endüstriel ve tek- nik kudretine dayanan modern silâhlar ister ve bunlarla iş gö- rebilir. Hatta iş bununla da bit- mez, azalan askerlik müddeti zarfında yeter kabiliyette bir | ordu kurmak için bütün ileri | Yarının harp şekillerinden: tayyale- rin tanklarla müşterek bir taarruz safhası —memleketler askerlik öncesi ye- tişmeğe ve ulus okullarının ve- rebildikleri müdataa kanpılıycu- ne dayanmak zaruretindedir ve bu zaruretler yukarıda da dedi- ğimiz gibi bazı memleketlerde kanuni şekiller dahi almıştır. Bu diğer memleketlerde ol - duğu gibi bizde de * Cumuriyet hükümetinin ileriyi gören poli- tikasile askeri tedris ortamek- teplerimize kadar sokulmuş ve daha da taammüm edecek şe- killer almıştır. Tarih göstermiştir. ki, mem- leketi müdafaa kudreti, gerek vatandaşların her biri ve gerek- se memleketin heyeti umumi- yesi için yekten ve önce bir hâ- zırlanma olmadan meydana ge- lemez. Memleket —müdafaası uzun senclerleve sabırlıca ça- lışmağı, wtüsun disiplinli çalış- mağa ve itaate alışması ve or- dudan evvel milletin müdafaa için icap eden karakteri almasi- arabayı, şehrin bir kapısından dışarı dört nala sürdürdü, kra- n geçeceği yola vardı, muha- fız bölüğünü yirmi adım geri- den, tantanalı bir toz duman bulutu arasından takib etti. Be- lediye reisi, Haşmetli krala bir söylev vermekle şereflenirken on bin köylü bir ağızdan: “Ya- şasın Kral!,, diye bağırdılar. Bir saat sonra, bütün söylevler dinlenip kralın şehre gireceği sırada küçük top biribiri arka- sından endahta başladı. Bu, bir kazaya sebeb oldu; topu ateş- liyenlere bir şey oldu demiyo- ruz, onlar Leipzig'de, Montmi- rail'da değerlerini — göstermiş adamlardı; ne oldu ise müstak- bel belediye başmuavini M. de Moirod'ya oldu. Atı ona, yolun üstündeki biricik çamurlu çu- kura bırakıverdi;. bu da haylı gürültüye meydan verdi, cünkü kralın arabasının geçebilmesi için M. de Moirod'yu cukurdan çekip çıkarmak lâzımgeldi. Kral, o gün bütün al perdele- ri ile süslenmiş olan yeni güzel sıçradığını görüp titredi. Sonra ea CGĞ SND kiliseye indi. Yemek yiyecek, le mümkün olur. Her türlü ile- riliğe rağmen bazı uluslarm milli müdafaaca olan gerilikle- rini bundan başka bir şeye at- fedemeyiz. Milli müdafaaya olan kabiliyet mekteplerde hu- süle getirilebilir, talimler bu ka- biliyeti inkişaf ettirir ve daimi olarak yüksek seviyede tutma- ğa yarar. Bilhassa son hava silâhının alrp yürümesinden sonra hava- dan gelecek tehlikelere karşi korunma bütün orduların ve bütün memleketlerin en baş ta- sasını teşkil etmektedir, Bu hal her memleket için aynıdir. Fa-« kat diğer taraftan hava müda « faasında bütün ulus efradının el birliği temin edilemeyince hava korunmasından bahsetmek te artık kabil değildir. Bu iş yalnız başına orduların faaliyet sahasını aşar ve taşar, Bu teh- like karşısında ordu ve ulus ta- mamen birleşir ve aynı tehli- kenin altında kalır. Ve müda- faadaki esas kabiliyeti bütün milletin haiz olabileceği kudre- ti teşkil eder. AM he lamler ae * Bütün bir ömrün çalışmasile j meydana gelen, yüzlerce kisi “ nin yardımile tekemmül edeit bugünkü cihazları, herbiri ayri ayrı bir sürü dakik ve teknik parçalardan terekküp eden si- lâhları olsun hazırlanmamığı yetişmemiş insanların kullanıp muüzaffer olmasına imkân var mı? Haydi bu imkân olsa bile müşterek mesaiye ve bir vücut gibi müşterek faaliyete arzı if> tikar eden bugünkü harp siste” minde ulusun fertleri buna gö“ re yetişmemişse işin içinden çıkmak kabil midir? Kolaylık- la takdir olunabilir ki, bu sual lerin cevabı pek ve müspet ola" maz, Ö halde yürdun müdafaa- sı için yeni askerlik her şeydeft evvel ulusun maddeten ve ma * nen buna göre hazırlanmış bu* lunmasını talep etmektedir « sonra da arabaya binerek erefi Clğâment'in türbesini ziyarctt gidecekti. Kral kiliseye girtf girmez Julien atını dört nalâ sürüp M. de Rönal'in evi yolunu tuttu. Orada içini çekerek ? güzelim gökmavi üniformasınlı kılıcını, apoletlerini brrakıp SİT” tına havı dökülmüş kara setr” yi giydi. Yine atına atladı V© biraz sonra, pek şirin bir tePt” ciğin üstünde yükselen Bray” le-Haut'ya — vardı. — İçinde p “Coşmak bu köylüleri üretiy0' mu ne? dedi. Verriöres'de KÖY lüden geçilmiyor, bu öntük d nastırın etrafında da on bind&i fazla köylü var.,, İhtilâlin ©& eserlere karşı gösterdiği $AY? sızlıkla yarı yıkılmış - olan manastır, krallık - idaresi Yf ç den kurulduktan sonra mük€Ti mel bir surette tamir edilmiSt” şimdi mucizelerden bahsöl! * yordu. Julien, abbe Chölat buldu, ondan haylı azar işitt? bir cübbe ile bir papas hark (Arkas! var, N A