Vene Jikliler zekâlarını yalnız entirika için, yalnız alçaklık için çalıştırıyorlardı! Bir Venedik ve altı Girit gemisi kaçmışlardı Büundan sonra — Jüstinya * surları, burçları dikkatle göz - den geçirdi. İmparatorun emri- le tamir edilen yerlerden birço- ğunu beğenmedi. Siperleri ye- ni baştan sağlamlaştırmağa ka- rar verdi. Adamlarını onar, yir- mişer kişilik gruplara ayırdı ve her grubun başına, kafalarma emniyet ettiği zabitlerden biri- ni geçirerek geceli gündüzlü çalışmalarını ve bir hafta içinde gösterdiği işlerin yapılmasını istedi, N Diğer taraftan — Jüstinyani hayretle görmüştü ki, Bizansın kendisini müdafaaya karar ver- miş olmast da kendisile adam- larının harıl harıl çalışmaları da hiçbir mana ifade etmiş olmu- yordu. Zira Teodos surları üze- rinde Bizans İmparatorluğunun şerefini müdafaaya karar ver - miş olanların kendisile beraber gelen askerlerden gayrısı harp fenninin en basit taraflarını bi- le bilmiyorlardı. İmparatorun kendisine Bizans askeri diye gösterdiği insanlar, belki bilek- leri kuvvetli, cesaretli insanlar- dı. Belki herbirinin üzerinde iyi kötü bir zırh ve bir kılıç göze çarpıyordu, ama bunların asker denilecek tarafları yoktu. Elle- rine kılıç verilmiş olanlar kılıç kullanmağı, arkebüz veya man- cınık kullanmağa memur edilen- ler de bu aletlerle harbetmeği bilmiyorlardı. Hele Bizans şe- hirlileri ve © devrin Bizansını garp hiristiyanlarına beğendi - ren Bizans eserlerini yapan san- | atkârlar ve kilise adamları o güne kadar ellerine kılıç almış adamlar değillerdi. Bunün Üzerine imparatorun müsaadesini alarak herke- si günde altı saat talimle- rTinde bulunmağa etti. e Jüstinyani'nin canla başla ça- lışması Venedikliler'de bir ha - reket uyanmasına sebep olmuş- tu. Daha on gün evvel Kostan- tiniyeden istedikleri. ni bar bar bağırarak, tehditler savurarak söyliyen Venedikli gemiciler bu Cenevizli askerle şimdi adeta bir yarışa girmiş - lerdi. Jüstinyani harp talimleri yaptırmca Venedikli gemi kap- tanları da i ratora gidip kendilerinin de harp talimleri yaptırmak istediklerini bildir - mişlerdi. Kostantin bundan memnüun olmuştu. Ve hakikaten şubatm ilk günlerinde Venedikliler bü- yük bir hararetle işe başladılar. Alvaziya ve Tirevizan gün doğmadan Vareng kışlalarına gidiyorlar ve gün batıncaya ka- dar deniz ve kara surlarında de- nizden veya karadan yapılacak hücumların — karşısında nasıl barbedilebileceğini, neler ya - pılması lâzımgeldiğini Bizans « hılara öğretmeğe çalısıyorlardı. Şubattn üçüncü haftasına doğru elde edilen neticeleri görünce Kostantin Venediklilere bir zi- yafet vermiş ve sevinç gözyaş- ları akıtarak ve: — Oh benim aslanlarım! Oh benim din kardeşlerim! Siz, bü- 'yük kahramanlarsınız! Siz hı - ristiyanlığın en büyük azizleri olacaksınız! Diye bağırarak her birini üzün uzün ki tr. Bunun üzerine On İki- ler Meclisinin ve Sen Mari ki- lisesinde toplanan harp meclis- lerinin verdikleri kararları tat- bika devam etmek lüzumsuz gö- rülmüştü. Maiyeti “gemilerini kaçırmamaları için Venedikli kaptanların göz altında tutul. malarına ve Venedik gemile . tinde birer kuvvetli Bizans müfrezesi bulunmasıma' 'dair ©- lan karar diın* kıiymetini kay- betmiştir diye Ve, imparatorun Grandük Notaras'a verdiği emir üzerine Venedik gemilerindeki Bizans askerleri geriye alınmış ve Ve- | başi nedikli kaptanlara hareketle - rinde tam bir bürriyet veril - mişti. İşte o zaman imparator na- sıl bir entrikaya kurban edildi- gini anlamıştı. Zira Vıo:îdytll kaptanların ilk düşünce! e Kostantıniye'den kaçmak ol- muştu: “Şubatın yirmi altıncı gecesi, Venedikli Kaptan Piyer Da Vanzo bütün bir gün süren yo- rucu çalışmalardan, harp talim- lerinden sonra derin bir uyku- ya dalmış olan Bizansın Haliç kıyılarından kimseye sezdirme- den palamarlarını çözmüş ve adamlarına hızlı hızlı kürek gektirerek Saray burnunu dola- Hanca, birdenbire bütün yelken- lerini açmış ve kaçmıştı.” “Yine o gece tüccar eşyalari- le dolü altı gemi — ki bunlar Bizansa şarap yüklü olarak gel- Mmiş olan Kandiye gemileri idi _'-'l*' Da Vanzo'nun yap- tığı gibi Haliçten kürek çekerek Saray burnuna ula,; ve oradan şiddetli bir şimal rüzgâ- rile yelkenlerini şişirerek saat- te on millik bir sür'atle kaçıp gitmeğe muvaffak oldular (1)” Bunlarla beraber mallarını ve canlarını tehlikede gören bir - çok Venedikli tüccarlar ve Bi- zanslı zenginler de şehirden kaçmışlardı. Yapılan tahminler gösterdi ki, altt Kandiye gemi- si, kendi tayfalarından ve za - bitlerinden başka altı yedi yüz eli silâh tutabilir. genç hıristi- yandan da Bizansı mahrum et- mişti (2). Bunun üzerine O2 İkiler Meclisinin kararları tekrar tat - | si Venediğe doğru yollarına devam bik edildi. Venedik gemilerin- hdi ha aa ARL a de yine Bizans askerleri nöbet beklemeğe başladılar, kaptan- lar yine göz altına alındı. Yine herkes Jüstinyani'ye gözlerini dikip, yalnız onda hakiki bir kahraman hüviyeti görmeğe ladı. Ve doğrusu, bu Cene- vizli büyük bir fedakârlıkla ça- lışıyordu. Kara surlarının şark tarafın- da, Tekfur Sarayı civarında ev- velce geniş ve derin bir hendek vardı ki, zaman ile dolmuştu. Halbuki böyle bir hendekten surları mahrum etmek düşma - nın hücumlarına Tekfur Sarayı- nn bulunduğu yerleri apaçık olarak terketmek, demek ola - caktı, Jüstinyani bu vaziyeti surla- rı gezdiği gün anlamış ve der- hal kararını vermişti: “Buradaki surlarda ne ok mazgalları var, ne de hendek... Arazi de dümdüz.. Bu halile bence kara surlarının en zayıf yeri burasıdır. Bu hendeği ne yapıp yapıp tekrar kazmalıyız.” İmparator Jüstinyani'yi hak- İt bulmuştu. Fakat bu hendeği kime açtıracaklardı? O zaman Venedik mıiş ve: — Bunun için Venedik gemi- | sefiri atıl- | lerindeki esir kürekçilerden is- tifade edebiliriz. Demişti. (Arkası var) öi ee rlüş lıil(l) Bunları yazan Barbaro diyor «Bu vuretle bu altı gemi yaklaşan :!-IM. talii- «Bereket versin Türkler bu gemi- leri taciz etmek istemediler, Çanak- kaleden çıkmalarına müsaade cttiler ve hepsi rahat rahat Tenedos'a ulaş- tıktan sonra Kandiye gemilerini Giri- de doğru ve Piyer da arıza'nın gemi- Yeni başlıyardar UU CU Kalbertson'un (4 - 5 sanzatu) usulile şleme gitmenin ikinci şekli şudur: Dört sanzatudan sonra arka- söylenmemiş kıymetler ve bir nS varsa, ortağının evvelce söy- lediği renge yardım edebildiği takdirde o rengi altı löve ola- rak söylemelidir, o renge yar- dırm edemediği takdirde ise ev- velce söylenmişlerden kıymet - siz bir rengi altı löveye arttır- malıdır. Bu suretle ortak ikıiıılv caktır ki, karşısında 86 ş:lanıyıcılm. Ve 'lu:ıı:-ıı elin- de üç as yoksa büyük yap- mak imkânsızdır. Eğer arkada- şr altı löveye kıymetsiz. bir renkten çıkmışsa, bunu eline gö- re düzeltmek imkânı vardır. Meselâ (A) ve (B) ortaktır- lar. (A) da: Kör: Rua, vale, 4 Karo: As, vale, 7, 6, 2 Trel s, 9, 6 Pik: Rua, dam Şeklinde bir el, (B) de de; Kör: As, dam, 10, 5, 3 Karo: Rua, dam, 9 Trefl: Rua, 5, 4 Pik: 6, 2 Şeklinde bir el vardır. Deklârasyon şöyle yapılma- hdır: (B) bir kör, (A) üç karo, (B) üç kör; (ÂA) dört sanzatu, (B) altı karo, (A) altı kör. Burada (A) büyük şleme gi - dilemiyeceğini anlayınca deklâ. rasyonu altı kör olarak düzelt- miştir. Bilenler İçin wD 1731 Ş ARBI Atb7 evviz v ı e.rov |, e© 10065 965 Şor104 ı $ 40395 WiRI65 ... ı Sr0r4 Kâğıdı (S) vermiştir. (8) ile (N) nin 16 sayıları vardır. (S) bir kör, (N) bir satızatu, (S) iki kör söylemiştir. (O) karo Tuasını oynıyarak oyuna başlamıştır. (S) şunü düşünmelidir: İşe kozun as ve ruasını oynamakla başlarsa, basımlardan birinde iki onörlü dört koz çıkabilir. Bu takdirde elindeki beş kozdan ancak üçünü yapabilir, çünkü dört kozü bulunan hasım iki ko- zu alır. Şu halde (S), hasımlardan birinde dört koz çıktığı takdir- de, elinden iki defa kâğıt kes- meğe hazırlanmış olmalıdır. Bu- na Muvaffak olmak için karo ruasını «lmamalı ve böylelikle üçüncü karoyu kesmeğe hazır - !ıçımıldır. Bunun için karonun ikinci lövesini alarak mordan küçük bir koz oynamalı ve elin- den de küçük bir koz koyarak bu löveyi hasımlara bırakmalı- dır. (S) ya trefi, ya pikle ve ya- hut ta üçüncü karoyu keserek tekrar el tuttuğu zaman koz as ve ruasını çekmeli ve (O) da xağlım bir koz daha kaldığını görünce, henüz kesmemişse üçüncü karoyu ve üçüncü trefli kesmelidir, Prensip: Yükeni (taahhüdü) yapan oyuncu, hasımlardan bi- rinde dört koz çıktığı takdirde - | elindeki küçük kozları yapama- mak durumuna (vaziyetine şebilir. Meselâ moıdya iki )v:y“; üç ufak koz, elinde de kozun as, Tüa ve üç ufağı bulunduğu za- man, mümkünse, iki defa kâğıt kesmeğe hazırlanmalıdır. Buna muvaffak olmak üzere morda ettiler.r iki defa el tutacak kâ; bulı durmalı ve keıilıbîleci'kt m':;. 7-6-935 Seg'îııîvrxeîer İki Günahkâr Ve Bir Masum Kadıköyünden Dertli Kerem imazsile bize mektup yazan 24 yaşındaki genç anlattığı mace- raya bakılırsa büyük bir felâket içindedir. Kardeşinin karısile sevişmiştir. Hâlâ da — ayrı ol dukları halde — sevişiyorlar. Fakat felâket burada değil. Bu sevişmenin bir de küçük mah- sulü olmasındadır ki, bu zaval- k yavruyu Dertli okuyucumu - zun kardeşi kendi yavrusu san- maktadır. Mektubun bir kısmı: “se Fakat şimdi, tahsil dola. yısile, ondan ayrı yaşıyorıtm. Üç senedir biribirimizi görmü - yoruz. Ö; ilâhi aşkımızın biricik malhsulü — kör tesadüfün, ha- yat uçurumuna fırlatıp attı- ğıl — masum yavrucakla Ana- doluda, ağabeyimin yanında bu- Junuyor. Ağabeyim, belki işin tarkına varır diye, mektuplaşamıyoruz bile, Böyle giderse; onun da, benim de hayatımız mahvola- cak!.. Zavallı yavrumuz da — ki ağabeyim onu, kendi oğlu sanı- yor — korkarım ki, üvey anala- rrn elinde can verecek...” Bazı günahlar vardır ki, in- sanlar bunun cezasımı hemeti çekerler, Bazılarının cezası bi- raz gecikir. Kadıköylü genç, günahının cezasını hemen çek- meğe başlamış. Fakat bu ceza daha çok sürecektir. Yalnız ne yazık ki, arada hiç günahı ol- mayan bir yavru var, İki günah- kâr için en büyük borç bu gü- nahı ne o yavruya, ne de onun Tesmi babasına asla duyurma - maktır. Bizim ona tavsiyemiz artık kadınla hiç alâkadar ol- mayarak çocugu derin bir amça | şefkatile sevmesi, himaye et- mesi, elinden gelen yardımı — yalnız çok iyi bir amca mu- habbet ve şefkatile — esirgeme- mesidir, Karısının parasına musaliat o.an koca Bazı kadınlar erkekle kadın arasında hiçbir fark olmadığını iddia ettikleri halde birçok me- selelerde erkeğin aile yükülü yalnız başına sırtında taşıması lâzımgeldiği kanaatindedirler. Meselâ kadının serveti yolunda olsa bile, evin idaresi, masrafı mutlaka ve yalnız kocaya aittir, Parası olmayan bir kadın, evin iç işlerini yüklenmiş olduğuna göre, bu nazariye doğrudur. Fa- kat fakir bir kocanın zengin ka- rısı neden bu hususta israr et- melidir?, İzmirin Değirmen Dağından Atiye imzasile mektup gönde- ren okuyucumuza bu sorguyu haklı olarak soruyoruz, O: “.w Çok şükür, babamdan kal- ma emlâkim, dükkânlarım var. Fakat ben bu emlâkimi kocama yedirmek için mi evlendim?” Demek istiyor. Hayır, koca. nıza değil, kocanızla beraber siz de, çocuklarınız da — eğer var- sa — elbet bu malmızdan isti- fade edeceksiniz. Kocanızm is- rı_fı.ııdın.A paranızı sağda solda yiyip bitirmek istediğinden şi- kâyet etmiyorsunuz. Anlaşılı - yor ki, vakti hali pek yolunda olmayan adamcağız, sizin geli- rinizle kendi gelirini bir araya getirip evini ferahlandırmak is- tiyor. Bunda sizi endişeye dü- Şşürecek ne var?,. Erkeklerle her noktada müsavi olduğunuzu id. dia eden siz kadırlar, neden eli- nizde para bulununca ve men- faat meselesi ortaya çıkınca ay- —e ğit hazırlamalıdır. Sonra, koz- ların hasımlara dağılış şekli hakkında bir fikir edinmek için üçüncü lövesine hâkim olmak üzere ilk koz lövesini hasımlara vermelidir, rılmak istiyorsunuz?. . Sigara içen kadına içirmeyen koca Boğaziçinden Eldiven imzali bir mektırp: “ « Yedi senedir, yani on dört yaşımdanberi cıgara içiyorum. Çok pişmanım. Fakat brrakmak elimde değil. Birçok zararları- nı gördüm; ellerim sararıyor; dişlerim bozuluyor. Hatta ağzı- mın koktuğundan bile eminim. | Birkaç kete bırakmak istediğim halde bırakamadım. Yeni ev. lendim, kocam cıgara içmediği için vaziyetim daha fenalaştı. Önun dumandan ve cıgara ko - kusundan tiksindiğini bile anlı- yorum. Önun yanında içmeme- &e çalışıyorum, Fakat bırakmak kebil değil. Bu vaziyette bir gün kocamın benden soğumasından bile korkmaktayım. Bana ne tavsiye edersiniz?..” Cıgarayı bırakmanızı tavsiye ederiz. Siz bu sözümüze güle- ceksiniz ve: “Mümkün olsa onu ben size sormadan yapardım...” diyeceksiniz. Fakat mümkün ol- duğunu size tekrar etmek için yazıyoruz. Bazı hastalıkların cıgarayı şiddetle uzaklaştırdığı hastalar tanıyoruz. ki hayat tehlikesi karşısında mecbur ol- dular, cıgarayı bıraktılar, Şimdi nefret ediyorlar. Siz de bu ka- dar şiddetle mecbursunuz. Ko- cası cıgara içmeyen cıgara düş- künü bir kadın sahiden güç ta- hammtil edilir bir şeydir. He « nüz yeni evli olduğunuz için ko- canızın belki açıktan açığa gös- teremediği tiksinti sizi hemen bu zararlı eğlenceden uzaklaş- tırmalıdır. Yavaş, yavaş değil, birdenbire kesiniz. Üç beş gün azmediniz, kurtulmuş olacaksı- nız. e Kocasının gençliğin- den şikâyetçi bir kadın Kocasile aralarında beş on yaş fark vardır. Fakat aradan beş on sene geçip te kadım bir iki çocuk sahibi olunca bu farkk sanki kadının aleyhine dönüve « rir. Mühürdardan Nimet imzasi le gelen mektup bunun acı şikâ yetlerile dolu Evlendiğimiz zaman o ben den çok yaşlı görünüyordu. Bir biri arkasından üç çocuğumuz oldu. Ben adeta ihtiyarladım. Fakat kocam on sene evvelki ha lindedir. Bu beni üzüyor. Şimdi . lik şikâyet ettiğim bir hal yok. Fakat günün birinde fena bir va ka başrma gelirse... Hep acı ihtimallerin endişesi le dolu olan bu mektubun sahi« bine korkusunun mutlaka bey - hude olduğunu iddia edemeyiz, fakat biribiri arkası sıra üç co - cuk doğurmak suretile yalnız estetik noktasından değil sıh « hat noktasından da yaptığı ka-s bahati bundan sonra kendisine iyi bakarak düzeltirse bütün kor kuları boşa gider. Bazı kadınla- rımızın çocuk döğürür. dağür - maz kendilerini bırakmak, vü - cutlarının güzelliğini düşünme- ' mek gibi kabahatleri vardır. Ni- met bu kabahatten kendini kur tarırsa on yaş lark gene kendi lehine döner, 'Dr.Hafız Cemal Dahiliye mütehassısı Cumadan başka günlerde saat (2,30 dan 6 ya) kadar Divanyolu No. 118. Muayenehane ve ev telefonu? 22398. Yazlık telefonu Kandilli 38. Beylerbeyi 48. 4101 n— Göz Doktoru — ŞUKRU ERTAN Birinci Sımt Mütehassıs (Babıali) Ankara caddesi No.6Ü Telefon : 22566 ——