|Esk TAN '_A_Ş_K__V_ş____Kşhravmanlık Macerası | ( Evvelki gühküusa;;mızdan devamıve son ) Şimal barbarları kan akıtmadan duydukları zevki vahşt Bir kadının kocasına karşı ilasına mecbur olduğu işler arasında onunla beraber harbe gitmek; bütün zahmetlere bir- likte katlanmak mecburiyeti de vardı. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bu mecburiyet, şayet karısı onunla harbe gitmekten çekinirse, erkek başka bir ka- dınla evlenebilir manasında alı- nırdi. Kendini tahkir edilmiş addeden koca, karısının saçla- rını keser, bu hakarete bu su- retle cevap vermiş olurdu. Çir- cıplak soyularak köy hir olunur, daha bin türlü fena muamelelere maruz bırakılırdı. Kızı dilber Thusnelda'ya ba- bası Segestus çok yüksek bir ko ca arıyordu. Ö kadar cazip, o kadar güzel ve kibar bir kadı- ma kim talip çıkmazdı. Fakat Thusnelda her şeyden evvel ırkmı düşünen bir kızdı. Bu itibarla Arminius'un takın- dığı tavırda mucibi muahaze hiçbir şey görmüyordu, Hem me zaman ÂArminius ona yaklaş- sa ağzından dökülecek âşıkane kelimeler için titrediği halde sırf aile terbiyesine sadık kal- mak için ondan uzaklaşmamış mı idi? Romalılar ne de olsa bu vahşi ruhta yaratılmış kız in- dinde menfur insanlardı. Evve- lâ harbi şimal insanları gibi sa- de aletlerle değil, üzerlerine zırh ve sair madeni şeyler gi- yerek yapıyorlardı. Halbuki Almanlar; onlar çırçıplak elle- rine ne geçirirlerse düşmana hücum ederlerdi. Kızın ne fikirde olduğunu Armenius'ta pek âlâ biliyordu. Şimdiye kadar hiçbir zaman Roma modası bir esvap bile giy memiş olan bu dilber kız üze. rinde babası ne kadar tesir yap- sa para etmiyordu. Çünkü © çıplak göğsünü her zaman açık bulunduran Alman kadınıydı. Onun için aşkından ziyade an- nelik, Alman anneliği esastı. O ne Romanın Minerva'sı, ne Ati- nanın Hera'sı, ne Asyanın Cy- bele'si olmak istemiyordu. Ar- minius'un hakiki emellerini öğ- renen dilber Thusnelda bilâte- reddüt onu kendine eş kabul et- ti, Varsın babası ne kızmı, ne de kızının kocasını sevsin! Hem Arminius gittikçe halk nazarında büyüyordu. Roma kartalının Rhine nehrinin di - ğer sahiline atılışr onun mevki- ini son derece kuvvetlendir- müişti. a Saf şimal halkı Roma leji- yonlarının birkaç hafta evvel mahvedilen üç alaydan ibaret elduğunu sanıyordu. bağırışlarla tesit ediyorlardı seçme askerlerinden olan 12 bin kişilik muazzam bir ordunun daha birkaç ay evvel Roma so- kaklarındaki geçit resmini unu- tamamıştı. Şehrin kapısından çıkarken bu lejiyonların geçtiği yol bir çiçek meşherine dönme- miş mi idi? Sokaklar baştanba- şa çiçekle döşenmemiş mi idi? Bu kahraman askerlerin şimal- de, Barbarların elinde çil yav- Tusu gibi dağıtılarak ateşte ya- kılmak suretile imha hazmedecek bir tek Romalı var mı idi? Kuvvetli bir vücudu uzun za. man uyuşturmak kabil olama- dığı gibi Roma kartalı da yine havalarda uçmaktan menedile- mezdi. Çok az zaman sonra Se- nato tarafından ilân olunan ma- teme rağmen Romalılar taze kuvyetler hazırlayarak, kuman- dasını da ÖOctavius'un yeğeni ve bilâhare Almanyadaki kah- ramanlıklarına izafeten Germa- niçus lâkabını kazanan Mark Anthony'a tevdi ettiler. Büu yeni lejiyonların Rhine sahillerine sevki çok az zaman- da başarıldı. Armenius'un bi tün gayretlerine rağmen Al- manlar birleşik değillerdi. Ara- larında bozgunluk vardı. ,Segestus'un halk arasında hiçbir tesiri kalmamıştı. Esir | bir vaziyette idi. Onun için | Germanicus'un muavenetini ta. | lep etmekten başka bir çare | yoktu. Roma lejiyonlarınm tekrar Rhine sahillerinde görünmesi Üzerine aralarında bozgu beliren Almanlar tekrar Seges- tus'un etrafına toplandılar. Bu esnalarda kızı Thusnelda da babasının yanında bulunuyordu. Kalbini, ruhunu, Bayesini teş. | kil eden zavallı kahraman Ar- menius dağlarda, ormanlarda, kabileler ırıı!ndıdfıgnı: na karşt onları birleştirmek için bin — türlü mahrumiyetler içinde dolaşırken, Uğraşırken, ©o burada babasınm yanında, memleketi Romalılara pişkeş çeken bir avuç hainin içinde bu- nalmış, kalmıştı. Fakat dilber kadının babasının yanında kal. masına esaslı bir sebep vardı. Babasile sevgilisini birleştir - mek için uğraşyordu. Karnında- ki yavrunun doğmasına birkaç gün kalmıştı. Belki bu çocuk doğunca babasil: Armenius'un barışmasına bir vesile olurdu, Romalıların gittikçe yakla - şan tehlikesi şimal adamlarını büsbütün Segestus aleyhine teşvik ediyordu. Ne tahaf bir tesadüf eseriydi ki, kocası şırken dilber Thusnelda da ».. | basını yola getirmekle meşgul- dü. Romalılar gelir gelmez Se- gestus'u halkım elinden kurtar- mağa matuf teşebbüslere giriş- tiler, Şatonun duvarlarından Roma ordusunu gören ihtiyarın kalbi sevinçle çırpındığı halde, kızı dilber Thusnelda'nın için- de kan ağlıyordu. Belki birkaç saat sonra şato teslim olacak, babası emeline nail, kız da son- suz bir esarete girmiş olacaktı. Esasen birçok asil kadınlar bu Şatoda ayni akibete maruz kal- mamışlar mı idi? Fakat Germa- nicus'un onlara iyi muamele et- tiği de inkâr olunamazdı. Nihayet meş'um saat çaldı ve dilber, ateşli Thusnelda da esir düştü. Meşhur tarih yazı. cısı Tacitüs hatıratında onu şöyle tasvir ediyor: “Etvarında hiç babasından Mevrüs bir şey göze çarpmıyor- du. Gözkapaklarının üstünde korkudan eser yektu. Sakin, düşünceli bir duruşu vardı. El- lerile çıplak göğsünü kapatma- ğa uğrâşıyor, gözleri karnında oynıyan yavrusuna dikilmiş, ağzını açmak tenezzülünde bi- le bulunmuyordu. “Ayni azmanda Varus tala- nından kalma birçok kıymetli eşya da, tekrar sahiplerine iade edilmişti.” Şatonun sukutu ve karısının esir düş.üğü haberi Armenius'a yetişir yetişmez kahraman as- ker hiddetinden deli gibi bir !ııle geldi. Önataç giydirmek için kanını son damlasma ka- dar akıtmağı cana minnet bil- diği sevgili kadın demek şimdi düşman elinde esirdi. Daha doğmamış oğlu, dün. Yaya gözlerini açmadan bir esi- rin rahminden yeryüzüne geli- yordu. Hayatının en zengin rüyası, en kıymetli hazinesi savaşsız, düşmanı.. eline düşüveriyordu. Ne şerefsiz; ne zelil bir haka- retti bu Yarabbi! Atını yelele- ' rinden kan akacak surette mah- muzlayan Armenius, memleke- tini Romalı müstevlilere karşı yekvücut bir hale getirmek, birleştirmek için köy köy, ors man d 5 alevlendirmek mhmlı: kadar uyku uyumuyor; onlarla konuşüyor, vatanın müdafaası- na koşmalarını temin ediyordu. Romalılara, Segestus'a karşı ateş püsküren ifadesile halkı isyana teşvik ediyordu. Roma lejiyonlarının bir kadını esir almaktaki alçak maksatlarını tel'in ediyor; Tiber nehri kıyı- W Diğer taraftan Romadâ en | memleketi birleştirmekle uğra- | larından buralara uadar bir ka- i ROMA Tarihinin En Büyük| — Eski savaştan kalma kafa iskeletleri ve m ğferler ormanda Romalıları dehşete salmıştı danr esir atmak maksadile ge- len hainlerin başına belâ olaca- ğinı bağıra bağıra ilân ediyor - du. Söylevlerinden biri hâlâ bu- gün için bile çok heyecan uyan- dırır. Mukaddes ormanların de- | rinlikleri içinde, yakılan bir ateş başında kederle yanan kal- bindeki kin ve gayzı, ateşli gözlerinin ifadesini kim görse tüyleri Ürpermezdi “Bakın; karşımızda daha dün denecel. kadar kısa bir mazide Romalı müstevlilerden zaptet- tiğimiz bayraklar ormanların dallarında dalgalanmıyor mu? Düşmandan aldığımız b_ur_ı:a ganimet hâlâ gözümüzün önün- de değil mi? “Segestus Alman toprakla- rından kaçarak Romalılara sı- ğınsın! Karışık bir kana razı olanlar gitsin, düşmanla birleş- sin! Gitsin oğlunu yabancı bir kilisenin papazı yapsın! Bun « dan bize hiçbir ayıp gelmez. Çünkü o bir hainden başka bir şey değildir. Gelecek nesil onu ancak bir hain diye tel'in ede- cektir! İşlediği — günahlarile Rhine'acn Elbe'ye kadar bütün | bir milletin n>fretini kazanmış bir hainden zaten ne umulur- du? Romalılar gelip bizim saf ve namuslu memleketimizi ver- gilerile, yeni âdetlerile, ahlâk- sızlıklarile berbar etmiyecekler mi? O ha'de ne duruyoruz, Al- man vatanının öz evlâtları?... “Başka milletler Romalıları tanımadıkları için memnun, müsterih yaşarlarken, biz ki dünyanın en kuvvetli bir mille- tiyiz, Roma — boyunduruğuna katlanmak bizim için en büyük zül değil midir? Bu boyunduru- ğu daha dün denecek kadar ya- kın bir mazide otiların yüzleri- ne çarpmadık mı? Üstümüzde yabancı müstevlilerin hiçbir izi bir nişanesi yokken, Augustus gibi kuvvetli hain bir impara- torun gönderdiği en parlak ku- mandan Varus'u yine bu or - | manlar içinde boğan bizler, da- ha dünkü çocuk denecek kadar tecrübesiz, beceriksiz Mark An- | thony'den mi korkacağız. Onla rTın Allah Mertebesine çıkardık- ları Sezar'ları da biz yine şu küdretli ellerimizle — boğarız: Hürriyetimize — tecavüz etmek istiyen ahlâksızlar sürüsünü. eğer milletimizi, vatanımızı se- $ Kir viyorsak mazideki kahraman ecdadımızın ruhlarını mezarla- rında muazzep etmek istemi - yorsak, hepimiz kalkıp el bir- liği ile müstevlileri sevgili memleketimizden kovmak, on- ları eskisi gibi mahiv ve peri- şan etmek elimizdedir! Bunun için sizlere bir tek dileğim var: Sormadan, korkmadan, tered - düt etmeden Armenius'un ar- kasından yürüyünüz! Ben sizi şerefe, zafere ulaştıracak yolu bulurum. Ö yolu içimde bir şey bana göstermiş bulunuyor. Se- gestus gibi bir haini takip eder- seniz sizin için ebedi bir hus- ran müyesserdir. Elleriniz, kollarınız ebediyen esaret zin- ciri ile bağlanacaktır. Bense si- zi hürriyete, istiklâle kavuştur- mak için uğraşryorum. Kahra- | man Alman ırkı haydi savaşa!” HER KADINA NASiPOLMİYAN BiİR FAZiLET Her büyük adamı kıskandık- ları gibi Armenius'u da çeke- miyenler vardı. Fakat buna rağ men orduya iltihak edenlerin adedi günden güne çoğalıyor « du. Kılıç ancak onu kullanmak. ta maharet sahibi olanlara tev- zi olunuyor; diğer askerlere balta ve daha başka kesici alet- ler - veriliyordu. — Askerlerinin kullandıkları kalkanları daha küçülten, mızraklarının boyunu kısaltan kahraman kumandan bu suretle ordusunu daha hafif ve kolay manevra ede. bir ha- le getirdi. Germanicus evvelâ Armeni- us'un kuüvvetlerini ikiye ayıra- rak onları bu suretle mağlüp etmek istedise de Bructerii ka- bileleri bu plâna düşmektense köylerini bırakarak dağlara çe- kilmeği tercih ettiler. Nihayet kanlı muharebe yi - ne Varus'un alaylarının mah - vedildiği Teuloborg ormanın- da başladı. Bu ormanda eski hezimetten kalma binlerce Ro- ma askerinin kemikleri hâ - a yığın halinde göze dehşet veriyordu. Biraz ilerde Varus lejiyonlarının son müdafaa hat- tını teşkil eden yüksek arazide insan kemikleri ile at kemikle. KİON Thusnelda babasını görmiyen oğlunu elinden tutmuş, vakur cidd? başı dik ilerliyordu ri biribirine karışmış, külçe ha- linde yatıyordu. Bu manzara karsısında Ro- malılar afallamışlardı. Demek karşılarındaki düşman, ölülerin gömülmesi için müsaade etmi- yecek kadar zulim ve yabani idi. Her ağacın dalında asılı ka- lan kafa iskeletleri; zehirli baş- lıklar, bunların her şeyden ev « vel toplanması, merasimle gö- mülmesi lâzımgeliyordu. Roma ordusunu açık arazide mağlüp edemiyeceğini anlayan Armenius ormanlıklarda, ba- taklıklarda düşmanı mahvet- meği tasarlıyordu. Bunu anla- yan Romalı Kumandan Germa- nicus düşmanın — hücumunu beklemeksizin üzerine saldırdı. Bütün bir kış devam eden ve kâh Romalılara, kâh şimal Bar- barlarına gülen savaş talii, Al- matıları daha ziyade zedelemiş. ti. Tarihçi Tacitus, bu uzun ve kanlı muharebenin tafsilâtını görgüsüne istinat ederek çok canlı olaral: yazmaktadır. Fa- kat işin kısası, disiplin görmüş askerin ne de olsa başıbozuk kuvvetlere karşı daha müessir surette harbedebileceğini ispat etmiş ve neticede Romalılar yi- me Rhine nehrinin öte kıyısın- da yerleşmiş bulunuyorlardı. Buna rağmen Armenius'un or- |dusu da mahvedilmiş değildi. Romal: kumandan için kış hazırlıkla geçti. Romantik ya - ratılışta olan A menius ta sev- gilisinin ve oğlunun hayalleri- le yaşadı. Romalı müstevlilere karşı kin ve gayzı günlen güne artıyordu. Oğlunun yabancı bir memlekette, yabancı bir dil ko- nuştuğunu, yabancı ilâhlara zorla taptırılacağını düşündük- çe gözlerinden kanlı yaşlar akı. yordu. Nihayet yine savaş Romalılar kış hazırlığından sonra İlejiyonlarını intizama sokmuşlar, buna mukabil şimal adamlarında daha ziyade inti- zamsızlık göze çarpıyordu. Bü- tün gün devam eden müsade- mede Romalılar her an daha iyi harp ediyorlar, adım adım başladı. düşmanı takip ederek büyük te- lefat verdiriyor'ardı. Armenius kalbinin bütün kin ve nefretile son derece cesaretli, kudurmuş gibi harp ediyordu. Aldığı ya- ralardan akan kanla yüzü kıp- kırmızı olduğu halde, atını harp meydanının her tarafına sürüyor; her cephede düşmana kılıç sallryordu. Fakat beyhude!... Şimal Bar- barları Romarım muntazam, di- siplin ile hareket eden askerle. rine karşı koymaları mümkün değildi. Armenius'un bütün gayret ve metanetine rağmen bu sefer zafer Germanicus'a nasip ol- muştu. Yüzlerce esir ve alınan ganaim ile defne dalları arasın- da çocugunu elinden tutmuş, muhteşem, gü uzun boylu camit denecek kadar ciddi bir kadın da göze çarpıyordu. Bu kadın ve çocuk, babasını gör - miyen Thusnelda ile yavrusu idi, Almanyayı temsil eden bu kadın hakkında söylenecek tek bir fikir vardır: Romanın yere yüzüne verdiği Işık ne olursa olsun, “Thusnelda'nın idealine dık kalışı her türlü sitayişin üstündedir. Ölüme xadar idea- le sadık kalmak ve ölümde bi- le bu idealin verdiği zevki her şeyin üstünde utmak her ka- dına nasip olmayan bir fazilet kavnağı