——tl.3.pis VAA AAA AAA AAA AAA AAA AA AAA AAA AAA AAA Bir San'atın Tadını Tattıktan Sonra Bir Düşünce... Başlı başına bir güzel sanat #lemi olan garp musikisinin en esaslı vasıflarından biri de bazı güzel sanat parçalarını düne ka- dar suratımıza kapamış olan bir kapıyı açacak anahtarları elimi- Ze vermiş olmasındadır. Zekâsınt ve ince zevkini artık büsbütlün başka — bir teknik ile Uğraştırarak musiki bakımın « dan da bir dünya yarışmına gire- cek olan Türk, musiki ile sahne- nin birleşmesinden — doğan en Böz alıcı ve en yüksek sanat bö- lümmünü nasıl ihmal edebilir? Operetin çatısını kurmuş bu- lunuyoruz. Operaya hazırlanmaktayız. Fakat hem operetin hem ope- ranın sesten ve müzikten daha önde gelen — parçasına henüz pek yabancı duruyoruz. Bu bir haylı gariptir. Zira adına Ballet Gdenilen bu sanat parçasını kur- Mmadan operayı ve opereti her - kesin beğenebileceği bir yük - sekliğe çıkarmak imkânsızdır. Sallet öyle bir harikulâde sa - Nattır ki opera ve operet öns Pek yavan kaçtığı halde yapa - Yalnız Ballet insana — ne opera tatrisini, ne de operet jön Tömiyesini aratır. Ama Ballet dediğim için, İs- | tanbulun şurasında burasmda daha ayak kaldırmasını bile bil- Meyen dört beş kızın mânasız ZI şlarını, hoplayışlarını ha- amağa kalkışmamalısınz. Benim gözönüne getirmek iste- diğim Ballet; kız — veya erkek gocukların beş yaşında başlayıp €n azdan on sekizinci yaşlarına Ulaştıkları güne kadar her gün sekiz saat çalışarak, ders alarak | idman yaparak, musiki öğrene - | rek yetiştirilmeleri ile kurulabi- lecek olan eserdir. Ve bu iş bir hayli güçtür. Zira bir Ballet sanatkârı, hem bir akrobat, hem bir musikişinas, hem bir rakse - ve hem de bir... sahne artis- tidir, e Ben, adıma Ballet denilen bu Çok güç sanatı, hiç bir güzel sanatın veremiyeceği estetik he Yecanların anası olan bu sanatı ilk defa olarak — 923 senesinde Leningrad'da Marinskaya Te - âter'de seyretmiştim. O gece hâlâ gözlerimin önün- dedir İki yüz çift genç ve güzel in- San majistral — buluşlarla idare edilen renkli ışıkların altında uya Kırassa Arzamanot insan adalesine öyle şüirli kıv- rımlar verebilmişlerdi ki güzel kadın görür — görmez o günkü genç kafamı saran ve genç göz- lerimi dumanlandıran ilk hırs birdenbire eriyivermiş ve bir sa- nat cezbesine uğrayıvermiştim. *« sonra, yıllarca hep düşün - müş, kendi — kendime sormuş - tum: — Acaba Türki sek balerinler olabilecek mi yede de yük- etiştirmek kabil ? kişilik bir — Orkestra senfonik san maestro yapabil - mekle...,, Veya; “— Kemana bir iki tel daha katabilmekle....,, Gibi cevaplar verenler bulu - nabilir. Fakat bana kalırsa mu- sikinin en büyük yükselişi ya kendi içinden adma ses denilen gürültüyü koparıp — atmasında veya bunun taban tabana zıddı olarak hem sesli ve hem görüle- âi_lir bir kılığa girebilmesinde - lr, ,Heykeltraşi, resim, roman ve şiir tadlarını ruha kadar işlet « mek için yalnız gözü vasıta ola- rak kullanıyorlar. Musiki ise in- san ruhuna işlemek için yalnız kulaktan — medet ummakta - dır. (*) Yüzü enteresan — ve jestleri yerinde ve ölcülü olan hatibin, | aktörün ve kendi şiirlerini her - | kesin önünde okuyan güzel vü- cutlu şairin muvaffa göze, hem kul sinde değil midi: İşte Ballet musikiyi kendisi- ne mev'ut olan, bütün sanatla - rın üstündeki bu hâkim yerine ulaştırıyor, yeti hem hitap etme - e Türk sahnesini — birinci sınıf bir dünya sanatı muvaffakıye - tine ulaştırmak ta kendi kulla - | nacağımız topları kendi fabri - kalarımızda dökmek kadar ide- alimizdir. Ve bu böyle olduğu ndir ki öoperetten, — öoperadan sık sık bahsedildiği bugünlerde Ballet sanatının da ilk temelle- rini atmmak birinci plânda göze vuran bir zaruret oluyor. Acaba Türkiyede yüksek Ba- lerinler yetiştirmek imkânı var mıdır? Nevra Ferit Talay, Semiha “ik Teker ve Nat adlı üç guzel Türk çocuğu kalamdayıl lardanberi çöreklenmiş olan bu istiflhama bacaklarındaki yük - sek hünerverlikle cevap veı oldular: — Evet.., Nizamettin NAZİF (*) Çalgı çalanlara âşık olun- duğu romantik devirlerden pek uzaklardayız. Artistleri Giydirmek te Bir san'attir ! Avrupada sahne hayatile bir likte yürüyen ve sahne hayatı . nın yükselip incelmesine ayak uydura uydura çok ileriye ulaş- mış olan bir sanat da, tiyatro terziliğidir. Tiyatro terziliği şöyle veya böyle bir dikiş veya biçiş işi de- ğildir. Bu, tarih bilmek, giydi - rilecek artisti ve giyinmiş bir halde bu artisti seyredecek in - sanların zevkini tanımak — işi - dir. Tiyatro terzisi kumaşlarla py namasını bildiği kadar renkler- le de oynamasını bilen bir ar - tisttir. Bu mini mini artistleri giydi- renin de bizden olması neşemi- zi arttırıyor. BAA AYU Büyük Türk Bale- sine doğru b DE adım ... KA İ ASİ Gükbenkl Kendileri küçük, san'atları büyük olan beş Bale artisti Küçük yaşlı Büyük Artistler Dans profesörü Bayan Lid - ya Kırassa Arzamanov şerefine talebeleri tarafından verilen mü- samerede bulundum. Anneler için ne tatlı ve ne ü- züntülü bir gün!... Kucağında binbir itina, ıstırap ve halecan ile büyüttüğü çocuğunun böyle alkışlar topladığı bir günde, ana kalbi kim bilir. »ne kadar çar « part... Aaçılan perdenin arkasında beliren ilk artist tüllere bürün - mMmüş, tüy gibi zarif, şirin, mini - cik bir yavru idi. Pembe, pırpır eden bir kelebek... Plâstik dans- la polka oynuyor. Ne güzel! ne güzel! Sonra gene kül çocukların “Moment Musical,, ile — *Go - pak” 1 oynamalarını hayran hay ran seyrettik. Fakat günün en güzel eseri Kelebek dansı oldu. Sahnede 10 - 11 yaşında Nevra Ferit Talay ile 9 - 10 yaşında Nadin tarafından temsil edilen bu oyun yekten, bu çocukların fevkalâde — istidadını gözlere vurdu. Bu iki küçük fakat istik- balin büyük — artistinden sonra bir kaç küçük sanatkâr bize bir Tirol dansı seyrettirdiler St - Saens'in meşhur “Kuğu- nun ölümü,, (La mort du cyg- ne) Dört mevsimler, Grieg'in yaz mevsimi, Rubinstein'ın “Vals Kapris,, (Valce caprice) ini mahirane denecek kadar iyi oynadıklarını da gördük, Hele Dört mevsimler dansın- da cidden zarif ve zekâya hitap eden bir sanat bulduk. Sonba - harı Semiha Refik Teker, ilk - baharı Nevra Ferit Talay ve kı- şı Nadin öyle güzel bir tüle bü- rüyerek gözlere — sundular ki, Nevra Ferit ile Semiha — Refik Teker, —sonbahar — oyununda bilhassa, çok muvaffak oldu.Az zamandanberi ders gördükleri halde, ilk dansettiği “Chopin” in 11 inci valsında Semiha haki- ki bir kabiliyet gösterdi. Son - baharda bu kabiliyet daha kat'i- leşiyor, zerafeti — daha nazarı | dikkate çarpıyordu. Hele Nevra Ferit... Bu çocuk hiç şüphe yok ş$u sanatı pek iyi anlamış bulu - nuyor. e« Cüceler (Liliput) memleke - tinin meşhur kahramanlarını an dıran bütün bu küçük artistleri ve aralarında, bilhassa Nevra Ferit Talay'ı, Semiha 'Teker'i Semiha Retfik Teker'in biribirinden güzel iki vaziyeti | Sağaa küçük san'atkârlardan iki grup | Nadin'i gösterdikleri kabiliyet - | W RMMAAAADAI D L ID A AAA L AAA F AF Kelebek dansında büyük bir muvaffekiyet gösteren Nevra Ferit Talay ile Nadin Henni | Nevra kısa pantalonlu olanıdır | ten, hocaları Bayan Lydia Kras- | ya güzel sanatını katan Mesut sa Arzamanov'u ise muvaffaki- | Cemil'i, piyanist Bayan Taşkı « yetle verdiği derslerden dolayı | nın muvaffakiyetini nasıl unu- tebrik etmeyi vazife bilirim . tabilirim? Bu yazıyı bitirirken orkestra- Necile Tevfik Biren