*'TAN " m tefrikası : 39, zan: Nizamettin NAZIF — < ” “ Ayasofyada Toplananlar Çok Geçmeden Anlamışlardı Ahval günden güne kötüleşm'şti. İmparator, ikinci Mehmede acı bir name göndermişti , İmparator papaya gönderdi - ği bir haberde şark ve garp ki selerini birleştirmek işinin lüğünden bahsetmiş ve kendisi- ne yardım edehilecek seviyede bulunan bazı yüksek rütbeli ka- tolik papazlarının bir ân evve! Bizansa gönderilmesini istemiş- ti. İşte büyük yardımlar bekle- yen Bizansa ilk gelen yabancı - lar bunlar oldular. « ,, 1452 senesi birinci teşrininin ilk günlerinde — kardinal “İzi - | dor,, papalık makamının fevka- | lâde murahhası sıfatile Vi!âher- nede kabul edildi. Bu adım as - len Moralt idi, Tesalya manas- tırlarında keşişlik — yapmış ve kardinal Vessariyon ile birlikte. bir zamanlar Floransa'da top - lanmış'ölan ruhaniler meclisin- de kilişelerin birleşmesi için gok çalışmıştı.M idilli başpesk- posu olari L.conardo da onu ge- tiren Ceneviz gemisile Kostan - tiniye'ye gelmişti. Leonardo Sa- kızdan ve Adalardan topladığı iki yüz kadar askeri de berabe- rinde getirmişti. AZoloılu (1) bunu görünce bir kat daha ateş — püskü: bgşlımışlırdı. Fakat' surlar & nünde dolaşan, yakın köylerde yatıp kalkan — Türk atlılarınm nşz.cerıhrmdan bahsedildikçe kiliselerin birleşmesine tataftar olanlar artıyorlardı. Nihayet Zolotlarım bütün gürültülecine, Ppropaganda ve kavgalarma rağ- men imparator ve Patrik Grre - guvar iki aylık uzun bir müca « deleden sonra Papa beşinci Ni - kolı"ıun istediği işi yapmağa | yani; “şark ve garp kilise'erinin birleşmiş olduklarını debdeheli bir nümayişle ilân etmeğe,, ka- rar verdiler, Ve 1452 senesi bi- rinci kânununun on üçüncü gü- nü Filoransa ruhaniler meclisi tarafından takdis edilmiş olan kiliseler birliği büyük bir mera simle ilân edildi. |& O gün şarki Roma Patriği Giregüvar ile papanın muralı - hası İzidor Ayasolya kilisesin- de yan yana oturmuşlardı. Hı - ristiyan azizlerinden — Spirid « yon'un cismi ve bir çok emanet- ler ilâhiler ve günlük dumatıları arasında Ayasolfyaya götürül - Müş ve hepsi sırmalı — elbisi giymiş üç yüz rahip ve bir kilise mugannisi hep bir ağı dan dua etmişlerdi. Kostantini- ye'deki bütün kiliselerin çanla- rı bu sırada — durmadan çalın - mıştı, Ayini bizzat kardinal İzi- dor idare etmişti. Lâtin ve Rum papazlarının bir ağızdan oku - dukları dualarda Papa beşınci Nikola'nın, — Kostantian'in ve Patrik “Gireguvar Manas,, ın isimleri yan yana söylenmişti. Maamafih Zolotlar bugün da- hi düşmanlıklarını adamakıllı göstermişlerdi. Çok çalıştıkları halde — Ayasofyadaki âyinlere mâni olamamışlardı ama kiiise- Aldandıklarını ni nin içini dolduranların bile on - lar gibi düşündükleri muhak - kaktı. Bizansın, kendini bir ö lüm tehlikesi karşısında gördü- in, istemiye istemiye hattâ ğrene iğrene bu duaları d'nle - diği besbelliydi. Resmi elbisele- rini giymiş olan Bizans asılza - delerinin bu işe taraftar olma - dıklarını anlamak için yüzleri - ne bakmak kâfiydi. Bunlar da bütün Rumlar gibi Lâtinlerden nefret ediyorlardı. (2) Bu iş bittikten sonra Bizans gene umduğunu bulamadı, Aya- sofyada toplananlar sanmışlar- dı ki hemen ertesi gün garp hı- ristiyanları bütün kuvvetlerile " n imda -| d_ıu_ı lar. Ve bunun için kiliselerin birleştirildiğin' bildi- ren nâmeler, beyannanteler ya- zıp Moraya, garba, papaya. ya- kın ve uzak hıristiyan prensleri- ne her tarafa yollamışlar ir. Parasızlık paratorun fena halde belini büküyordu, Saray - da gümüşe, altına benzer ne var ise hepsini eritmiş, para bastır- mişti, Fakat bunlar kâfi gelme- mişlerdi. Son bir telbir olmak üzere bir emirname ile bi ki- liseler hazinelerini, dua ve âyin kaplarını sarayın emr'ne terket- meğe mecbur tutuldular. Bun - lar da eritildi; ve bu paralarla etraftan gene erzak, ok, sapan | ve mancınık satın alındı. Venedikliler suların bulan- masından istifade etneğe ko - yulmuşlardı. Türk sahillerinde- kı'köyı_eri vüruyoriar, ahaliyi esir edip pazarlarda satıyorlar- dı. Hele Venedikli kaptanlar ta- rafıqdşn idare edilen üç kotsan gemisinin pek çok fenalığı do - kunuyordu. Il_ıinci Mehmet, donanmasını henüz — bunlarla başedebilecek bir — dereceye yükseltemediği için herifler meydan: boş bul - muşlardı; habre ha vüruyorlar- dı._!l.cmnı_M:hmn, Tück köylü- lerinin esir edilip pazarlarda sa- kliler! Bu yaptık - Pek pahalıya öde - (Arkası var) KA e l (1) Yani kiliselerin birleşmesini istemiyen Bizanslılar. (2) Güstav Şilümberger. ——— ihtira ilânı “Kömür ve Linyit ve bitümlü şistleri aşağı derece hararetle karbonize ve taktir etmek için usul ve âlet,, hak » kında istihsal olunan 21 mart 1931 günlemeç ve 1088 sayılı ihtira beratı bu defa mevkii fiile konmak üzere ahere devrüferağ veya icar edilece - Hinden talip olanların Gahatada, Ikti- sat hanımda, Robert Ferri've müraca- atları ilân olunur, larınızı size teceğim! - Yeni başlıyanlar için :39 e ea Zencirin ikinci halkası Bir oyuncunun başlangıç dek- lârasyonundan sonra arkadaşı- nın vereceği cevabın, deklâras- yon zincirinin ilk halkası oldu- ğunu dün anlatmıştık. Söz tek- rar ilk oyuncuya geldiği zaman, bunun söyliyeceği, zincirin ikin- ci halkası olur. Bu ikinci halka, nasıl meydana getirilmelidir, onu göreceği Arkadaş pas demişse Arkadaş pas dediği takdirde, eğer hasımlar deklârasyonu yapmamışlarsa, ilk söyliyen, hâ- lâ arkadaşında kendisini tutabi- lecek az çok bir kuvvet ümit ede- bilir. Bu ümidini, iki Ilövelik, hattâ kontrakt briçte envülne- rabl iken üç lövelik bir yardıma istinat ettirmelidir. Yalnız, iki hasım hemen yaptıkları deklâ- rasyonlarla geri kalan kuvvetle- rin hemen hepsinin ellerinde bulunduğunu anlattıkları za - man, böyle düşünülmemelidir. Eğer başlangıç deklârasyonu yapan oyuncuda, kaideye uygun hattâ dört kâğıtlı ikinci bir renk varsa, arkadaşının eline daha iyi uyabileceği ümidiyle bunu da söylemelidir. Bununla bera- ber, eğer renklerin ikisi de dör- der kâğıtlı ise ve deklârasyon iki löveye ihtiyaç gösteriyorsa, bu renkler çok kuvvetli olmadı- ği takdirde susmak daha iyidir. Her halde, eğer ilk renk ya altı kâğıtir. veyahut da as, rua, damdan beş kâğıtlı olarak çok kuvvetli ise, ikinci renk de yal- nız dört kâğıtlı bulunuyorsa ve elin kuvveti müsaitse, ilk rengi bir daha söylemek - tercih edil. melidir. Eğer, ilk söyliyenin elinde | ikinci bir renk yoksa, ilk söyle- | Haftada bir arttırıp arttırmamak lâ - zimseldiğini tetkik etmelidir. Böyle bir halde, ilk söylenen rengin kıymetini bir löve nok- san hesap etmelidir, çünkü, ar- kadaşın pas demiş olması, o renkten geri kalan kâğıtların üçe dağılmış olabilmesi korku- sunu verir. Meselâ bir rengin as, rua ve Üç ufağı başlangıçta dört löve hesap edilirken, arka- daş pas dedikten sonra bunun kıymeti üçe düşer. Gene bir ren- gin as, rua, dam veiki ufağı başlangıçta beş löve hesap edi- lirken, arkadaş pas dedikten sonra bunun kıymeti dörde iner. Yalhız, rua, dam, vale, onlu ve bir ufak gibi dört onör bir arada bulunduğu zaman, renk kıyme- tini kaybetmez. Arkadaş pas de- dikten sonra kendi rengini arttırmak için, bir löve eksik hesap ettikten sonra da rengin dört löve ve bütün kâğıtların al- tı löve tutması lâzımdır. Meselâ:; Kör: As, rua, dam, 8, 7 Karo: As, dam, 8 Trefl: Rua, 10,4 Pik: 5, 3 Şeklindeki bir elle bir kör deklâre ettiniz, arkadaşınız paş dedi, siz iki köre çıkabilirsiniz. Arkadaş pas dedikten sonra kendi rengini üçe Çıkarmak için, bir löve eksik hesap ettikten sonra da, rengin beş löve ve bü- tün kâğıtların yedi löve tutması lâzımdır. Meselâ: Kör; As, rua, dam, 8, 7, 2 Karo: As, rua, 8, 4 Trefl: Vale, 5 Pik: 4 Şeklindeki bir elle iki kör söylediniz, arkadaşınız pas der- se siz üçe çıkabilirsiniz. Kontrakt briçte envülnerabl iken bütün elde altı 1öve ile ha- fif bir kiıymet bulunması üçe çıkmak için kâfidir. Problem No. 3 Pik KkÖR A.R.D D.&8.7 KkARO 2 KöR, 10 TREFL 8.7.6 .5.4d c KARO A Ör Koz pik'tir. On üç Töveden al- tısı oynanmış, geriye yedi löve kalmıştır. A oynıyacak ve bu yedi löveden altısını yapacaktır. Bu problem'in nasıl çözüleceği- ni gelecek hafta vereceğiz, 2 Numaralı problem Geçen cuma verdiğimiz 2 nu- maralı problemin — çözülmesi şöyledir: 1 — A Karoruasi C Karo 4 B Karo2 D Karo6 N >UW>UWOUWO')UUO>UWO>UHO> 55; seng & D B ŞER * l NNPŞ SA Scl a » T l Ş Ş"E I ŞERE 9” 55e B vA B YuUZA O KWZ B KÖR A.5.a.3 p | TREFL A.8.10 A R.9.6.i EREFL D.9.2 C Karo 10 8 — B Karo damı D Pik 7 * A Trefi 5 C Pik 10 9 — B Trefl valesi D Trefl ruası A Trefl ası C Trefl 3 10 — A Trefl 10 C Trefl damı B Trefi 7 D Trefl 2, l11 — C Trefl4 B Pik2 D Trefl 6 A Trefl 9 12 — A Pikası 13 — A Pik damt C Pik ruasr Bu suretle A ve B on üç Töve- den onunu yanmıs olurlar. Beyoğlu dördüncü sulh hukuk mahkemesinden: Kasımpaşada Camiikebir mahalle- sinde Tersane kapısı Külhane soka - ğında 4 No. lu dükkânda oturmakta iken 11-10-934 de * iküdarda Kara- caahmette İnadiye mezarlığında öl - dürülen Kirman Hasanın terekesine mahkemece e! konmuştur. Nlân gü - nünden başlammak Üüzere alacaklr ve vereceklilerin ve sair alâkası olanla- rın bir ay ve mirascıların üç ay içinde Beyoğlu dördü.cü sulh hukuk mah- kemesine müracaatları ve vaktinde â- dacaklarını — kaydettirmiyenler hak - kında medeni kanunun 561 ve 369 uncu maddeleri hükmü tatbik edilece &i ilân olunur, (11977) Karşınızdakinde kıskançlık uyandırarak sevgiyi arttırmak mümkün olduğunu yazmış ve okuyucularımızdan birinin böy- le bir mevzudaki mektubunu evvelki gün koymuştuk. Fakat böyle tahriklerin her zaman muvaffak olamıyacağını da ilâ- ve etmiştik. Dün bir okuyucu- muz, Bayazıtta Soğan Ağa ma- hallesinde A. C. imzasile bize yine bu mevzuda bir mektup gönderiyor ve diyor ki: “.m Bahsettiğiniz. mektuba | uygun bir hadise benim de ba- | şıma geldi ve böyle bir tahrik- te ben muvaffak oldum, Bunu size yazayım da belki bazı oku- yucularınızın işine yarat: İki sene evvel bir Rum kızile sevişiyorduk. O bir mağazada terzilik yapıyor, günde 80 ku- ruş alıyor, bu para ile kötürüm babasına ve annesine bakmak moecburiyetinde kalıyordu. Ta - bil para yetişmediği için ben de kendisine biraz yatdım edi- yordum, Yalnız parama düşkün olması ihtimalini göz önüne ge- tirerek beni sevip sevmediğini anlamak üzere bir müddet pa- ra vermeği kestim. Benden ay- rılmak istediğini gördüm. Ça- ğırdığım yerlere gelmemeğe başladı ve nihayet bir gün ar- tık gelmiyeceğini de söyledi. ÖOnu başka bir gençle görenler olduğu gibi bir akşam da Be - yoğlunda bir pastahanenin üst katında onu başbaşa bir gençle yakaladım; sesimi çıkarmadım. Hemen sokağa fırladım. Civar- da hafif kadınlardan birini ya- kalayıp pastahaneye getirdim. Önların karşısına oturduk. Ka- ian a 4 “AMMALAREAAn aA bir demet çiçek alıp bit konca- yı göğsüne takmağa kalkınca yeni dostile başbaşa çay içen, fakat beni yan gözle gözetliyen Rum kızı dayanamadı. Fincan tabağını kaldırınca başıma fır- lattı. Ben kızmadım; çünkü is- tediğim olmuş, kız benim başka bir kadınla alâkadar görünme - me karşı lâkayt kalamamıştı. Filhakika iki gün sonra onu yi- ne büldum. Bir müddet daha seviştik, sonra ayrıldık...” Başına fincan tabağını yiyen gencin bu hareketi bir muvaf - fakiyet sayması doğru olabilir. di; eğer Rum kızı daha evvel başka bir , delikanlı ile ve ona göstermek maksadı olmaksızın işi pişirmiş olsaydı... Bayazıtlı gencin tatlı bir mu- vaffakiyet hatırası olarak an - lattığı bu hikâyeden bizim an- ladığımız şudür ki, o pişkin bir Rum kızile karşılaşmış, bir müddet onun oyunlarına alet olmuş ve şükür etsin ki sonun- da ondan kurtulmuş... ğ . Caddebostanında L.»D, im - zasile aldığımız mektupta bir genç kız kendisini bir baba şef- katile seven dayısına karşı kal- _bmu'! yumuşaklığından vc ta - katsizliğinden bahsediyor: “Bir zâmanlar beni sevip ok- şayan dayımın son zamanlarda- | ki okşamaları bende garip his- ler uyandırıyor. Ömen elleri saçlarımın içinde dolaşırken si- nemalarda gördüğüm gibi göz- derimi — kapıyorum. Yemekte ona bakarken kızardığımı, ba- kışlarıma manalar vermeğe Ça- dıştığımı hissediyorum, Fakat o, bı!nlgnn farkındı. bile değil, Beni hâlâ on yaşında bir küçük IE'F sanıyor ve evlenmek istedi- ğini süyleı_iiğı' za.nanda başımı önüme eğmemden, kaşlarımı çatmamdan bile bir şey anlamı- yor., Hayatım burada, dört du- var arasında geçmektedir. Ve- rem olmaktan korkuyorum...” Gözlerin' açar açmaz karşı - sında kendisine en uzak erkek İ | Muvaffak Olduğunu Sanan Bir Genç! olarak dayısını görmüş bir kı- zın aşkı,.. Mektubun çıkardığı- mız satırlarından anlaşlıyor ki, bu küçük, daha on yedi yaşın - dadır. Geçen sene on altısında | idi ve belki böyle karanlık aşk- ları duymamıştı bile. Artık yaz geldi, biuz da dört duvar ara- sından bahçelere, — denizlere, plâjlara açılırsa, — dayısından başkalarını görüp tanırsa şüp - hesiz bu karanlık ve manasız üşüncelerden kurtulacaktır, Antalyada İstanbul Kız Li- sesinden diplomalı ve Lâle im- zalı bir mektup “... Annem ve babam beni bu- rada bir askerle evlendirmek istiyorlar. Bu adam birkaç ay için buradadır. Fakat sonra ne» reye gideceği, beni nerelere gö- türeceği belli değil. Ben evlen- mek istemiyorum. Ne yapa- yıim?" Sevmediğiniz ve sevemiyece- ceğiniz bir adamla evlendirmek istiyorlarsa gösterdiğiniz mah- zurun yeri vardır. Ö zaman an- neniz ve babanızla açıkça ko - nuşunüz ve: “Evlenecek, geçi- necek olan benim. Ben kendimi yokladım, bu adamı sevemiye- ceğim, bedbaht olacağım. S benim ölünciye kadar telâket içinde kalmamı ister misiniz!” deyiniz. Eğer sizi evlendirmek istedikleri adamım yalnız mu- ayyen bir evi ve yeri olmama- sını mahzur olarak görüyorsa- nız aldanırsınız. Sevmeniz mümkün olan bir adamla dün- yanın öbür ucuna gitseniz yine rahat edersiniz. Evvelâ onu se- Si Yanıya SA ĞİRİZLA” TENKER LA çalışınız. . “e Evlendiğimiz. zaman ev kadını, yemek, biçki, dikiş bi- len karım benim ihmalim — yü- zünden, daha doğrusu refaha kavuşarak hizmetçi ve ahçı tut- mam yüzünden bunları unuttu ve bugün muhtaç olduğumuz halde artık yapmak istemiyor.,, B. Cihat Bir zamanlar ev işlerini bilen ve yapan kadının her şeyi büs- bütün unutmasına imkân yok. Her kadına — hattâ her insa- na — tatlı dil ve güler yüzle her şey yaptırılabilir. Sizden uzun müddet refah ve servet gören karınıza yine ümitler ve- riniz: “Ne yapalım, bir müddet sabredeceğiz. Ben dışarda, sen evde Kolları sıve yacağız. Elbet- te yine eski ha'imizi buluruz.” diyerek kuvvet ve cesaret veri- niz, Fakat hakikaten bu imkânif bulsanız da karınızı ev kadınt olmaktan uzaklaştırmayınız, KISARNA Maden Suyu İştahı arttırır, en ağır yemekleri kolay haz- mettirir, içimi lezzet- ki, temiz ve sıhhi sof. ra suyudur. Karaciğer ve böbrek taşlarını düşürür,taşlarınteşek- külüne mani olur, her çeşit hazımsizliğe, mi- ( de ekşiliğine, şişkin- | liğine, kum ve şeker hastalığına en iyi ve ve tabii ilâçtır. En tabil iştah ilâcı KİSARNA maden suyudur. — 3752 —0 l KUÇUK ILÂNLAR | 3 LİRA—Tuvalete ve ıtriyata ait hEf ne yapmak isterseniz herkesin yapt” bileceği şekilde formülünü yaf gönderirim. Sonfen lâboratuvarı. 5 diköy rıhtim 76. 3938 V