"TAN " in telrikası ş 15, “MEİN KAMPF, KAV GAM Hitlerin yazdığı kitab BU ESERDE İLERİ SURÜLEN DÜŞÜNCE VE DUYGULARLA HIÇ BİR BAGIMIZ YOK- TUR. BU TEFRIKAYI BUTÜN DÜNYADA DE- DİKODU UYANDIR - MIŞ SİYASI BİR VESİ- KA OLARAK NEŞRE- DIYORUZ.) *“Ferdin hürriyet hakkı, ırkın muhafazası vazifesinden sonra gelir.,, Hitler'in prensibi budur. Bu prensip en esaslı akidelerin- den biridir. Eski Alman İmpa - ratorluğunun mevcudiyetine ni- hayet veren felâketin en derin ve son sebebi, milletlerin inki - şafı tarihinde ırka düşen hitse- nin unutulmuş ”olmasıdır. Mil - letlerin hayatlarındaki hâdise - ler öyle kendiliklerinden olmuş şeyler değildir. Tabiatin bu hâ- diseleri tanzim eden kanunları vardır. Nesli muhafaza etmek, ayni ırktan ferdi çoğaltmak his- si, hattâ bunun derin sebepleri - ni anlayamasalar bile insanlar - da hâkim olan bir histir. 'Tabiat, — muhtelif — cinsten hayvanlar arasında — tesalübü kabul etmez. Bunun böyle ol - duğu, böyle bir çiftleşmeden hâ- sıl olan mahlükun kısır kalması ile sabittir. Demek ki tabiat kendi yarattığı mahlük tiplerin- den dışarıya çıkılmasına razı ol- müuyor. Hitler hayvanlar hak - kında bahsettiği bu prensibi in- sanlara da teşmil ederek, muh - telif ır'zlar arasındaki çiftleşme- leri de tabiatin rızası haricinde buluyor. Melez daima geri bir tiptir, Tabiat ise daima en iyisi- ni, dalma en kuvvetlisini ister. En küuvvetli olan hâkim olmağa çalışır, kendi büyüklüğü aleyhi- ne zayıflarla birleşmek istemez. Ancak kafası sağlam olmayan- lardır ki, bunu bir türlü havsâla- larına aldıramazlar. Eğer tabi - atın böyle bir kanunu | rici bir yükseliş görülemezdi. azı irklar vardır ki hükmet - lar da yaratıln rdır t beşeriyet tarihi üzerin- de tü başlangıçtan bugüne ka - dar geçen — hâdiselerden şöyle bir kanaat hâsıl etmiştir: İnsan ırkları içinde daima yükselmek istidadında bir medeniyet yara- tacak bir tek ırk vardır: O da Arilerdir. Hitler'e göre bu ırkın bu kabiliyeti idealist oluşundan ileri geliyor. Bu kelimeye verdi- ği mânâyı da tavzih etmek lâ - zımdır. Der ki: *“Tdealizm, hodbinliğin tama- mile zıddıdır. Alman kamusun - da mes'ut bir tesadüf eseri ola- rak, idealizmin ilham ettiği işle- Ti tarif edebilecek bir kelime var dır: Peflichterfüllung. Bu kelime başka dillere vazi- fenin yapı'mı şolması Şşeklinde tercüme ellilebilir. Fakat ayrıca “TAN " m telrikacı : 15 Bürhan CAHID 'Turgut mütcessir olmuştu: — Muhtarla niçin kalkmıyor- sunuz? Nadya'nın alevli dudakları gene büküldü: — Bir kadınım kocası ile dan- getmesi hiç beğenilmemesi de - mektir. Bu düşünce gelmişti. Muhtar güldü: — Bu da Nadya'nm uydur « masi, dedi. Vâkıa karı koca üst ücte dansetmez ama... O kadar da değil. Evlilik hayatının bu ters iti - katlarına Turgudun aklı yatmı- yordu. O, Midyat'taki garnizonla - rında bir çok ecnebi karı koca i- le beraber yaştyordu. Ve pekâlâ dans ta biliyordu. Fakat Nad - yaile dansetmeyi, arkadaşını #hasada yalnız bırakmayı doğru Turguda garip manevi bir mânası da vardır ki, başka milletler kolayca anlaya- mazlar, Meselâ temiz ruhlu bir Alman gencinin idealizmi, hat- tâ kendi hayatını tehlikeye ata- rak, mümkün olduğu kadar faz- la Alman düşmanını öldürmek, başkalarının haksız olarak iş - gal ettikleri toprakları almak - tr. Mademki Almanya'nın bü- yüklüğü için bunlar lâzımdır, i- dealist Alman genci bu lüzumu yerine getirir. Gene bu Alman genci, beşeriyetin şiddetsiz, harpsız mes'ut bir istikbale ka- vuşacağını söyliyen adamların bu çeşitten nağmelerine güler. Dünyayı idare etmek için o kadar bâriz vasıflar — gösteren Âri ırkı, Yahudi ırkının tamami | le zıddıdır. Yahudiler hiç bir za- man ekmeklerini çıkardıkları bir toprak sahibi olamamışlar- dır. Buna rağmen göçebe de de- ğildirler. Halbuki göçebeler mâ nen onlara çok faiktirler. Gerçi oradan oraya göçerler, * toprak işletmezler, müstakar bir impa- ratorlukları yoktur, fakat hiç ol mazsa yaşamalarını temin et - mek için beraberlerinde hayvan | sürüleri taşırlar, otlaklara salı- vererek, onların sütünden, sü - tün teferrüatından ,etinden, de- risinden istifade ederek, yaşa - yışlarını yoluna koyarlar, Hal- buki Yahudiler, ancak başka insanların sırtından geçinen tu- feylilerdir. Hitler bunların hikâ- yesini de kısaca anlatır. Yahudi- ler kafile kafile dünyanın bütün memleketlerine dağılmışlardır. Evvelâ gayet miskin ve âciz gö- rünmüşlerdir. O görünüşle kü - çük ecraflığa başlamışlardır. Faizle para vererek zengin ol - muşlardır. Ellerinde para olun- ca da hükümdarlara kadar ik - razlarda bulunarak, memleket büyüklerini avuçlarının içlerine almışlardır. Kendilerini kabul etmek budalalığında — bulunan bi görünerek, yavaş yavaş orta- lığı tefessüha sürükleyen hât miyetlerini — genişletmişlerdir. Fakat o milletlere karşı daima | her ihaneti yapmağa muktedir yabancı insanlar olarak kalmış- lardır. Fakir sınıfların sefaletini teskin etmek istediklerini söy - | liyerek, bu sahteliklerile bir ta- kım akideler meydana getirmiş- ler ve en sonunda kendi galebe- lerini temin için el altından is - yanlar, iğtişaşlar çıkarmışlar - dır, Yahudilerin kendilerine hâs hiç bir kültürü yoktur. Tufeyli oldukları için başkalarının ihti- ralarını kendilerine malederler. Bütün sanat sahalarında, mima- ride, musikide hiç bir zaman hiç bir Yahudi yaratıcı bir dehâ gösterememiştir. Bir parça mu- vaffakiyet gösterebildikleri sa- ha tiyatrodur. Aktör ve aktris olarak bazı Yahtdi isimleri işi- tebilirsiniz. Fakat bunlar sahne- de de en mükemmel mukallit - , bulmuyord;ı. Yıllarca içlerinde Üâsî re bal | yaşadığı her milletten ecnebi a- ileleri arasında böyle bir kanaat yoktu. Karı koca sık sık danse- derlerdi. Hattâ içlerinde karısı- nı herkesle dansettirmeyen, ya- hut pek samimi dostları için müsaade edenler de vardı. Istanbulda evlilik, kibarlık, eğlence hayatları ne kadar baş- ka idi! Fakat o inanmıştı ki bu değişiklik, bu sakatlık yalnız bu türedi ve kozmopolit âlemlerde- dir. Ve arkada mütevazı ömür b“Sümm Türk ailelerinde o sıkı glar gene eski temizliğini mu- hafaza ediyor. Nadya yoruluncaya kadar dansetti ve iki arkadaş doya do- ya dertleştiler. Geceyarısına doğru Syana Si- uza karı kocayı evlerine götü - rürken Turgut ta ağır ı_dnnlgır— la gecenin serinliğini içine sin - direrek oteline döndü. Bu yeni kibar âlemi onu he_r adımda şaşırtıyordu. Mantar gi- bi biten ve bir zaman mağrur, küstah boy gösterdikten sonra gene oldukhfı yerde çürüyüp TAN MAHKEMELER Katillerin kim Oldukları Anlaşılamadı Sarıyerde Elmasyan cinayeti tahkikatı, henüz olduğu yerde - dir. Bahçıvan Mehmetle Enve- rin hakiki katiller olmadığı an - laşılmaktadır. Cinayet çok mahir eller tara- fından, hiç bir iz bırakmaksızın yapılmıştır. Katillerin, Karade- niz yolile İstanbuldan başka bir yere kaçmış olmalarından kor - kuluyor. * Eski adliye müsteşarı Feri- din temyiz mahkemesi ceza dai resi âzalığına tayin edileceği söylenmektedir. * Tütün kaçakçılığından suç- lu Fehim ve İsmailin duruşmala rı dün 9 uncu ihtisas mahkeme sinde bitirildi. Fehim 2 ay 15 gün hapise ve 75 lira para cezası ödemeğe mahküm edildi. İsmail beraet etti. Abdullah, o akşam fena hal- hoş olup sokaklarda nara mak, kendisini karakola götü - Fen polis Hamdiye hakaret et- mek, nezaret altına alındığı ye- rin kapısını tekmelemek suçlari le Adliyeye verilmiş ve dün ü - çüncü cezada duruşması yapıl - mıştır. * Abdullah isminde biri, sar- de sarhoş olduğunu, ne yaptığı- nt bilmediğini söylemiştir. Du- | ruşma, şahid çağırılması için başka güne kalmıştır. * İclâl adında bir kadını oto- büs altına alarak ölümüne se- beb olan şoför Yunusun üçüncü GUNÜN MESELESİ Ekmek Ucuzlayabilir Fırıncılar Yeryer Tröst mü 'Yapıyor, Ortaya Atılan iddialar Ucuz ekmekçi vitr'nini düzeltiyor Ekmekciler ile fırıncrlarn xendi aralarında halkın zararı - na olarak semt semt tröst yap- tıkları anlaşılmıştır. Bundan bir ay evvel Kadı - köy, Bostancı civarındaki fırın- cılar un ve odunları müştere - ken almak, bu suretle maliyet fiatını ucuza temin etmek mak- sadı ile aralarında bir şirket kur muşlardır. Kollektif mahiyette cezada duruşması yapıldı. Dün kü celsede, şahid olarak Sabur Saminin oğlu Mühendis Tarık dinlenildi. Tarık, vak'a yerinde ilk keşfi yaptığını, otobüsün tertibatın - da bir hatâ görmediğini, kaza- nın süratli yürümekten ve şöfö- rün dikkatsizliğinden ileri gel- diğini söyledi. Duruşma, suçlunun sabıkası sorulmak üzere başka güne kal- di Keaptanların tekaütlük' H erar tla ee TKSEL, Sadettin dün akşam Ankaraya gitmiştir. Müdür, denizyolları işletmesinin umumi toplantısın- da bulunmakla beraber Ankara da bulunan Akay idaresi müdü rü Cemille birlikte her iki ida - redeki kaptan ve memurların tekaütlükleri meselesi ile de meşgul olacaklardır. Bu iş için Ankaraya gönderilen — heyet, kaptan ve memurların smıfları na göre bir tekaütlük esası tes- bit edilmesini istemektedirler, —— lerden başka bir şey değildirler. Yahudiler bilhassa idealizmden mahrum oldukları içindir ki, bir memleketin müşterek dâvasın - da hiç bir işe yaramazlar. Bir tehlike sezdikleri zaman hemen elele verirler, zavallı Arfleri soy mak için hemen anlaşırlar. Ke - limenin yüksek mânası ile Ya - hudilerin dini de yoktur. (Arkası var| giden bu yeni zenginlerin hayatı ibret alınacak bir âlemdi. Paranın şişirip yaldızladığı bu insanlar arasında hiç bir can- dan kaynayış yoktu. Dostlar de- ğgil, karı kocalar bile biribirleri- ne para kuvvetiyle bağlatımış - lardı. İtibar, şeref, saygı, sevgi peynir ekmek gibi para ile alı - nıp veriliyordu. Bu akşam ye - mek yedikleri kulübün nizam - namesinde âza olacaklar için bir çok kayıtlar vardı, Hepsinin ba- şında haysiyetli, şerefli olmak ve bu hali daha önce giren Âza- dan iki kişi tarafından tastik e- dilmek şartı geliyordu. Halbuki kulübe vaktile polis- te parmakizi olanların bile de - vam ettikleri söyleniyordu. Mühendis Turgut iğreti ve misafir gibi girip çıktığı bu mu- hitlerde pek tanınmak bile is - temiyordu. Hele kadınlarla dü- şüp kalkmak hiç işine gelmi - yordu. Bu yüksek âlemin kadın- ları düşkünlük itibarile kaldı - olan bu şirketi de resmen tescil ettirmişlerdir. Şirkete bir semttteki bütün ekmekçiler ve fırıncılar girdiği için belediyenin kontroluna rağ mMen ekmek narhınm indirilme - sine lüzum görülmemiştir , Bününlâ şirket ekmeğin mali yet fiatını ucuzlatmış buna mu- kabil narhın fazlalaşması için mütemadiyen belediyeye, tica - ret odasına müracaat etmiştir. Narhım arttırıİmasına imkân elde edilememişse de kazanç mikdarı, hem maliyet fiatından ine 3 eeei na' g'r'v lâın[l.s’_':"ı.l:;lîhi!: mikdar - da artmıştır. Nitekim bu semtte şirkete da hil olmayan ekmekçiler fırınlar da ekmeği 7,5 kuruşa sattıkları halde şirkete dahil ekmekçiler 9 kuruştan aşağı satmamışlar - dır « Bu kazanç fırıncılarm yüzü nü güldürmüş, şirket kurulur - ken borçları bulunan bir çok fı - rıncılar şirketin faaliyetinden sonra borçlarını ödemişlerdir. Bunu gören İstanbul tarafla- rındaki ekmekçiler de yavaş ya- vaş şirket kurmağa başi lar ve ilk şirket Tünelden Harbiye- ye kadar olan Beyoğlu ekmekçi lerinin çoğunun ortaklığile te- şekkül etmiş, bunlar dün ilk top lantılarınt yapmışlardır. Ş rkettekiler söylüyor Dün bu hususta İstanbul ek - mekçiler cemiyeti reisi ile görüş tük. Reis diyor ki: — Uzsküdar cihetinde ekmek daşamayan ırk ve düşünüş fark- h insanlar bu muhitlerde âdeta dünyada yeni peyda olmuş bir cemaat gibi kaynaşıyorlardı. Fakat bütün bu parlak bağların ve sıcak görünen kaynayışların tılısımı parada idi. Burada ne şekilde ve ne vasıtalarla olursa olsun yalnız para kazanmak lâ- zımdı. Vaziyeti biraz gevşeyen, eli biraz darlaşan, zenginlik şöhre- ti kararan — insanlara karşı bu muhit o kadar nankördü ki çok defa kuru bir selâmı bile esirgi- yordu. Ve mühendis Turgut bunu ar kadaşı Muhtarın üzerinde tec - rübe ediyordu. Istanbula geldiği günden be- ri onun hakkındaki rivayetler o kadar dalgalanmıştı ki önce ma- 1 mehafilde başlayan dedikodu- lar kulüp garsonlarına — kadar yayılmış ve bu meşhur zenginin gezdiği yerde toprağa eğilen rım yosmalarından çok aşağı görünüyorlardı. Yurdun hiç bir yerinde bağ - başlar dikleşmeğe başlamışlar - dı, in çayında Bugün Avramaçi'ni: kulakmisafiri olduğu bir muha- çiler arasında bir teşekkül va: dır. Bu bir tröst değildir.Kolle. tif şirket olarak bütün ekmekçi ler birleşmiştir. Bunun hedefi maliyet fiatını ucuzlatmaktır. Bir fırımncı on çeki odun alıyor. Buna mukabil 50 firımcı 500 çe- kiyi birden alırsa tabii daha ucuza mal eder. Un da öyle.. Ancak ekmekçilerin şirket ha linde narhı kabul etmesine iti - raz ediyorlar. Bunu daha ucuza temin edip etmemek meselesi - ni ileriye sürüyorlar ve bir çok yerlerde ufak esnafın ekmeği ucuza mal ederek ucuza sattığı- nı söylüyorlar. Bu doğru fakat, ekmekçilerin birleşerek aldık - larr unlar, yaptıkları ekmekler belediyenin emrettiği esaslar | dairesindedir. Buna mukabil diğer ekmekçi- lerin yaptığı böyle değildir. Bu neden böyle? Bunu biz bilmiyoruz Beledi- enin memurları bu ekmel Ti ı):ı.ımııımınıaântroî ettikleri için bir şey diyemeyizt,, Ekmekçiler cemiyeti âzasın - dan bir başkası da demiştir ki: — Istanbulda 200 e yakm (- rın var. Fakat bu fırınlardan mü | him bir kısmı bozuk ekmek çı - karıyorlar. Şirket yapılımca kontrol ko - laylaştı. Buna mukabil semtler- de ayrı ayrı bulunan ekmekçiler ise istedikleri gibi hareket edi - yorlar. Kontrolları güçtür..,, Ucuz ekmek çıkaran!lar | masını intaç ediyor. Bundan sonra ucuz ekmek sa tan bir fırıncı ile görüştük, Fırıncı dedi ki: — Ben işte gördüğünüz gibi kendi sermayemle kendi işimin başında çalışryorum. Tabit fiatı uçuza mal ediyorum. Ucuza da satıyorum, Para da kazanıyo - rTum. Şirkettekiler ise çok serma - ye ile çok para kazanmak isti - yoflar, Bizim kontrolsuz ekmek sattığımız, karışık ekmek yaptı- vere bü vaziyetin geri tarafımı ona anlatmıştı, Bir Ermeni tüccar yanındaki zengin bir müteahhide mühen - dis Muhtarı göstermiş: — Bakalım ne yapacak? de - mişti. Eğer Brüksel'de bir şey | yapamazlarsa hiç kurtuluşları yoktur. Turgudun işittiği cevap şu ol- muştu: — Nadya oldukça onun sırtı yere gelmez. Ve devam eden bu muhave - reden öğrenmişti ki Nadya, mü hendis Muhtarın — ortağı olan banker Âlyon'un metresidir. Bu dedikodu onu tiksindir - mişti. O hızla oradan kaçıp git- mek isterken Muhtarla karşılaş mış, salonda kendine karşı her kesin eski alâkasun bulamıyar Muhtar da onunla beraber gel- mek istemişti. 'Turgudun bu gece Nadya ile dansetmek istemeyişi de bu de- dikodudan ileri geliyordu. Bu kadın tehlikeli bir mahlüktu. E- vindeki hizmetçilere varımcaya kadar herkes ondan çekiniyor 6-5-935 — Yeni Çin elçisi Çinin Ankara sefirliğine ta « yin edilen General Ho bugün heyeti ile beraber Loit triyesti- no kumpanyasının Pilsna vapi- rile şehrimize gelec “r. Sefir bir iki gün burada kaı — tan son ra itimatnamesini cümhur baş * kanıma tatdim etmek üzere An: taraya gidecektir . Evvelce de şehrimize gelip Ankaraya gitmiş olan sefaret başkâtibi ve müsteşarı Wang ve sefaret ateşelerinden Nimetul - 'ah ve diğer memurlar dün An - karadan İstanbula gelmişlerdir. Asliye mahkemeleri venileme bü- rosundan : İstanbul Evkaf idaresile dava olunan Vanikövünde Mahmud- pağşa zade Ziyaettin arasındaki dava- mın venilenme muaveltsi srrası dı: halen ikametgüht mehul buluran Zi- yaettine bir ay müddetle itasen tebli- gat icrasına karar verilmiş bulundu- ğundan tetkikatının yapılacağı 12 haziran 935 saat 10 da Büroda hazır bulunması Tüzumu tebliğ m-kamına kaim olmak üzere ilân olunur. (21233) c ae — ğımız iddiaları doğru değildir, Ekmeklerimiz meydandadır. Son sözüm: bugünkü narh fazladır. Şirkettekiler de bizim şibi az kazanmak suretile daha ucuza ekmeği satabilirler, Be - lediye bunu yapmalıdır., , İktisad müdürü ne diyor ? Bu mesele hakkında belediye iktisat işleri müdürü de şunları söylüyor: — Belediye muayyen şartlar dahilinde, her zaman yeni fırın açılması için müsaade edebilir. Bu itibarla kimsenin, piyasada bir inhisar vaziyeti ihdas etmesi ne maddeten imkân yoktur. Ni- tekim, görülen bazı ihtiyaçlar üzerine, bundan bir kaç gün ev- vel Cadde Bostanında ve Üskü- darda birer fırın açılmasına mü- saade edilmiştir. Belediyenin elinde bu hak oldukça, piyasaya tesir yapabilecek bir tröst mev- zu bahsolamaz. Ekmek satışr be lediyenin kontrolu altındadır. Fiatları belediye tayin eder. Bu günden itibaren yeni narh tes - bit edilmiştir. Ekmek 9 kuruş - tur; ihtiyaçtan fazladır. Bu yüzden, fırıncılar arasın - da muzir bir rekabet başlayor, Rekabet, bizim tesbit ettiğimiz şartlar haricinde ekmek çıkarıl Belediye, bu gibi fırmları daima kontrol ediyor. Fakat, bazı uzak mahal lelerde ucuz fiatla ekmek satılı - yor. Bunlar tesbit edilen şeraiti haiz değildir. Tesbit edilen azami fiat, ince hesaplara istinat eder. Bu fiat- tan aşağı satılan — ekmeklerin maliyet fiatı azdır. Yani matlüp kalitede değildir. İstanbulda 200 kadar fırın vardır. Fırıncılar, şimdi, tablakârla « ra ekmek başıma evvelce ver « mekte oldukları 40, 50 para far- kı, 20 paraya indirmek istiyor - lar. Şikâyetler bundan Heri ge - liyor. Esasen, ekmeğin ka'itesi- ni- bozarak, ucuz mal çıkartmak isteyen fırınların vaziyetini hoş görmeğe imkân yoktur. ve her şeyi ondan bekliyorlardı. Muhtar onun elinde bir oyun « caktı. Ve arkadaşmı bugünkü sıkm- tıli durumunda bırakıp bu kirli ve iğrenç salonlardan uzaklaş - mayı doğru bulmadığı içın bu kadının ve onun tanıttığı insan- ların elini sıkmağa razı oluyor- du. Fakat bugünkü hâdiseler onu çok kızdırmıştı. Muhtar gibi ki- bar doğuşlu, centilmen bir koca- ya karşı — bu ne olduğu belirsiz yabancı kadının yaptığı saygı - sızlıklar mühendisi ona düşman etmisti. Acaba Muhtarı — bu kadının — pençesinden — kurtarmak kabil değil miydi? Geceyi bu düşüncelerle pek fena geciren mühendis Turgut ertesi gün pek geç uyanmıştı. Kahvaltı zamanı çoktan geç- mişti. Banyodan sonra aşağıya ta - raçaya indi. Arkasından gelen garson şu emri aldı: TArkası var)