4 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

4 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

*OTAN ,, m tekcikâsı ; 12 K ea Yazan: Aziz Hüdayi Akdemir İngilizlerin Her Duyduklarını Yunanlılara Söyle- TU mesinden Yunan Ordusunu Şaşırtmak 3 . İçin N Daha martta böyle bir ta- için büyük bir ordu hazır- lamağa başladıklarına dair ha- berler çoğalmağa başladı. Bu haberler daha ziyade Atina, Sofya, Bükreş üzerinden geli- yordu. B0.000 İngiliz askerinin İmroz — ve Limni'de hazırlan- makta olduğu, bunlara, — 50.000 Fransız neferinin de ilâve olu- macağı bildiriliyordu. Gelecek İngiliz ordusunun başkuman. asıl bını şöyle bitiriyor: * Ordular grupunun emir ve kumandasını Mustafa Kemal İstifade Edildi ğimiz taarruz plânımızın esası- nr da izah edeyim: “Düşündüğümüz, ordularımı- Paşa Hazretlerinin birçok bü- | zın kuvayı asliyesini düşman yük muharebelerde kudretini cephesinin bir cenahında ve | göstermiş olan ellerine bırak- | mümkün olduğu kadar cenahı mak mecburiyetinde kaldığım şu anda... Gelibolunun şanlı gün lerini, Küçük Asya kıyıların- daki pek çok babayiğitlikleri tarih asla unutmryacaktır... "e Bu vak'aların hatıraları Müstahkem mevki plânlarını gösteren kelebek resmi uğınr alacak olan Jeneral Hamilton ile Fransız Kumanda- nı Jeneral Damatın Provans kruvazörile kale önlerine geldi- ği, Mondros'ta bir çıkış iskele- si kurulduğu, her gün teçhizat ve erzak dı. 17 Martta Pireye gelen dört İngiliz zabiti peşin para ile 42 büyük kayık ve beş romorkör satın almışlardı, “Nihayet Çanakkalenin mu- hafazası için hususi bir ordu — Beşinci Ördu — teşkiline ka- rar verildi...” «.. İngiliz taarruzunun hiçbir defa uzun müddet devam etme- si ve bilâkis daima araya gün- lerce muharebe fasılası girme- si bizim için büyük bahtiyarlık- tı. Aksi — takdirde elimizdeki topçu cephanesile uzun müdde' dayanmak mümkün değildi...” * Temmuz ayının sonlarına doğru büyük bir kuvvetin daha Çanakkaleye çıkarılacağına da- ir havadisler çoğaldı. Selânik üzerinden 16 Temmuzda gelen bir rapor yalnız Limni adasında 60.000 kişinin emre müheyya ol duğunu... bildirmekte idi...” Ve Liman Fon Sanders kita bana, Ösmanlı Imparatorluğu- nün cesur - evlâtlarına güvene- rek istikbale sağlam bir itimat ve emniyetle bakabilecekleri kanaatini bahşetmiştir.,, Sır saklama san'atinin ve bu yüzden kazantlan büyük muyaf- fakıyetlerin en taze ve en par- lak bir örneğini bizim İstiklâ! harbinden alacağım: Son taar- ruzun hazırlık ve başlangıcına kadar nasıl gizli tutulmuş oldu- ğunu Gazinin Büyük Nutkun- dan aldığım şu satırlarda oku- yalım: “. Ötedenberi tasavvur etti- | ittihadı Milli Türk Sigorta Şirketi | Harik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanında Acentası bulünmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. 'Telefon : 4.4887. haricisinde toplryarak bir imha meydan muharebesi yapmaktı. Bunun için muvafık gördüğü- müz vaziyet kuvayı asliyemizi, düşmanın Afyon Karahisar ci- varında bulunan sağ cenah gru- pu cenubunda ve Akarçay ile Dumlupmar hizasına kadar o- lan sahada, toplamaktı. Düşma- nın en hassas ve mühim nokta- Ssr orası idi... *... Konyaya gelmiş olan Je- neral Tausend'in arzüsu üzeri- ne kendisile görüşmek vesilesi- DUNYA SIYASASINDA Kızgın Afrikada Kızgı Babae. Ş *Adisababâ 0 ğ e— ARAMISSAN 0 a A e | ae İ di L S AA O gS —. n Meselel. e Habeşistan haritası Ihtilâfın başlangrer: Bu yıl, dünya siyasasında he yecanlı ihtimallere yol acan a srulusal ihtilâfların en meraklı- sı, şüphesiz ki, İtalyan - Habeş hadiselerinden doğdu. İtalyan Somalisi ile Ethiopiya hudutla- rında Ual-Ual mevkiinde vaki | oları ilk çarpışmayı, birkaç kan- lı hâdise daha takip etti. Hahe- şistan gibi henüz göçebelik ha- yatından kuürtulmuş bir memle- le Ankaradan hareket ederek ketle, İtalyan Somalisi gibi ya- 23 Temmuz 338 akşamı garp cephesi karargâhıniın bulundu- Bu Akşehire gittim. Harckât a erkânıharbiyei umu- miye relsinin huzürile görüşme- ği münasip gördük. 24 Temmuz da Konyaya gittim. 27 de tek- rar Akşehire avdet ettim, Fevzi Paşa Hazretleri de 25 Temmurz- da Akşehire gelmişti... “.028 Temmuz 338 günü öğ- leden sonra futbol müsaba' ısını seyretmek vesilesile ordu kumandanları ve bazı kolordu kumandanları Ak- şehire davet edildi.. Müdafaai Milliye Vekili Kâzım Paşa 2, Şehire vdan oldular—er— * Ördünün - hazırirklarının ikmalile taarruzun tesriini em rettikten sonra Ankaraya dön- “.» Henüz Heyeti Vekileyi ta arruz emri verdiğimden tama- men haberdar etmemiştim. Ar- tik onları resmen haberdar et- mek zamanı gelmişti.... (Arkası var) 3221 | gi “TAN , in tefrikası : 12. BSsanı Bal “Bürhan CAHİD mek için gelmişti. Gülüp eğlen - eli idi , Bu hayata doymak pek kolay değildi. Bu insanların her biri bir ka- | fada idi. Alman Yahudileri, Rus mu - hacirleri, yerli Musevilerin zen- ginleri... Tesadüflerin, fırsatla - rın yardımı ile para yüzü gören bu kafile, şimarık bir salon ter- biyesi, kibarlık sistemi uydur - muşlardı. İstanbulun, — eski ll:ir volkan gibi ara sıra böyle içinden kız- gın lâvlar fışkırır. -Fakat bu a- 'teş çablk söner ve soğur. İstan- bulun mevsim mevsim doğur - duğu türeme zenginlerin ken - dilerine göre zevkleri ve âdetle- vi vardır. İşte Turgudün İstanbula ge- Tişi gene böyle — yeni bir parti rastlamıştı. Ve artık “Nadya” nın salo - nu onun için iyi bir eğlence ye- ri olmuştu. İlk önce bu huyu, suyu belirsiz, süs ve şatafata gömülü insanlar arasında ya - bancı kalmıştı. Fakat yavaş ya- vaş onların duyguları. ve dü - şünceleri ile eğlenmek zevkini tatmağa dı. Nadya, onu Rus, Müsevi ve pek az Türk dostlarma tanıtı - yor ve — bunun için de her gün fırsatlar icat ediyordu. Turgüdün tanıştığı bu yeni insanlar arasında pek garip a- damlar vardı. Almanca, türkçe konüşan, İs- veçli olduğunu — söyliyen, eski bir Türk dostu olduğunu iddia | eden bir adam vardı ki bir Türk | kadını ile yaşıyordu. Turgudun, kulağına çalındı - ğımmna göre bu kadının da hayatı pek karışıktı. — * olduğu söyleniyordu. V Bir zaman İtalyada kalmış, Romada bir Amerikalı ile evlen zaman yaşamış. Amerikalıdan bir de çocuğu olmuş. Daha son- ra bu münasebet kapanmış., Ço- cuk nerede kalmış pek belli de- ğil, Onu İstanbulda bu defa bu Alman veyahut İsveçli ile gör- meğe başlamışlar. Lâkırdı sıralarında kadmın sık sık bu adama: — Kocam, kocacığım! Demesi — Turgudu büsbütün kuşkulandırmıştı. İlk sorup a - raştırmada bunları öğrendi. İstanbulun kibar denilen bu salonlarında sık sık görülen tip- ler arasında bir de sakatçı var - dr. Bu, bir Alman Yahudisi idi. Karısı da beyaz Rus akınında “Nadya,, ile beraber, İstanbula dökülen ve hemen barlara dü - şen haraşolardan biri idi. Alman Yahudisi zengin gö - rünüyordu. Kemikleri toplayıp bilmem nereye yolluyor, deh - Eski paşalardan birinin kızı | şetli para kazandığı söyleniyor- du. Aslı nereli idi? Almanyadan niçin gelmişti? Düne kadar ge- çen hayatı ne şekildi? — Böyle zenginlerin — türediği zamana | miş. Sonra Pariste uzunca bir | şeyleri İstanbulda kimsenin a - icra ettirilen bir | ran milyon kilometre murabbar sahası içinde yarım milyon nü- fus yaşıyan, sınırları belirsiz, halkı karışık ve göçmen bir ül- ke arasında hudut hadiseletinin çıkması kadar tabii bir şey ©- lur mu?-Bunun ne ehemmiyeti olabilirdi? Tiki tarafın da iyi ni- yeti muhakkak olsaydı ve İtal- yanın müstemleke hulyaları her kesçe belli olmasaydı, bu hadi- seler, güntlük — yapraklara geç- mezdi bile. — Düşünmelidir ki, bem Habeşistan, hem İtalya u- huslar kurumu azasıdır; pakta göre, biribirinin mülki tamamlı-” ğina riayet etmeği mütcahbit- tirler; gene düşünmelidir. ki, krAni'yapılan'“bir muahede, iki devletin biribirine husüme- timi kaldırmış, aralarında hake- me müracaat üsulünü kurmuş idi. Unutmamalıdır ki, İngiliz- Fransız - İtalyan devletlerinin 1906 da yaptıkları bir muahede Ethiopia İmparatorluğunun ma suniyetini tekeffül ediyordu, Acı bir misal; Ancak, bütün bu muahedeler, imzalar, sözler ve vaitler, iki ta: || rafın iyi niyetine bağlı şeyler- dir. Bu hadiseler karşısında dün ya siyasasını taikp edenler di.- yorlardı ki: “—— Çin ve Japonya da Ulus- lar Kurumu azası idiler. Çin de Kuruma müracaat etti. Paktta- ki hakkını ileri sürdü. Neticede bütün ahitlere rağmen Çin, Mançuri'yi kaybetmedi mi? İtalyanlar ayni siyasa) siste- mi kullanarak, harp filân i- lân etmeğe Jüzum görmiverek, rayıp sorduğu yoktu. Biraz tüy- lenen her adam, seviyesi, karak- teri ne olursa olsun, bu kibar ve zengin âlemi denilen ve mevsi- me göre kahramanları değişen sonradan görmeler — kafilesine karışabiliyordu. Bu —Alman Yahudisinin bar artığı karısı poker meraklısı idi. Ve onun fikrinçe poker bilme- mek ayıptı. Bütün zevki masa başında sahbahlamak, soğuk ye- meğini oyun masasının başında yemekti, Bu kadının ayni ku - mar zevkine kapılmış, İstanbu- lun nüfuzlu ve ileri gelen adam- larının karıları ile de ahbap ol- duğu ve onların evlerine de de - vam ettiği söyleniyordu. Tüurgudun, Nadya'nın salo - nunda tanıdığı — bu kadın, bif gün asansörden beraber çıkar - larken birdenbire ona: — Yarın işiniz yoksa, beni do kuz buçukta gelip alın. Sizinle bir kır gezintisi yapalım! Demişti. Ve bu kır gezintisi o gün öğ- le yemeğini Tarabyada bir otel- de yiyecek kadar uzamıştı. — Ethiopia'yı bir nevi himaye al- tına almağa kalkışırlarsa buna kimm mâni olur? Habeşler, ken- di göğüslerinden, kendi yiği:- likletinden, kendi silâhlarılndan başka neye güvenebilirler?" Erkekçe sözler: İtalyanm gizli maksadı he nüz belli olmadı. Ancak hadise- lerden sonra Erytlır&e müstem- lekesine sayısız cephane,tayyare ve kuvvet gönderildi ve el'an gönderiliyor. Habeşlerle güya anlaşmak için bir komisyon teş- kiline razı olurken, İtalya, en hızlı askeri - sevkiyatr yapıyor. Bunun neye varacağını kestir- mek güçtür. Ancak Habeşista- nın da hazırlandığına şüphe yoktur. Habeş İmparatoru, A- dis - Abeba'da, parlâmentoda söylediği nutukta hulâsa olarak demişti ki: “— İhtilâfr dostça halleszmek azmindeyim. Fakat — İtalyanın | harp hazırlıklarını sükütla ge- çiştiremem, LÜZUlÜUMlU Lütüm tebaamın, ulusal istiklâli müda- faa için canını fedaya hazır ol- duğuna eminim, Kadınlar da cenge hazır olacaklardır.” s—Ran vaziset: — - Bugünkü vaziyetin hulâsası şudür: 1 — Habeşistan Uluslar Ku- rumuna müracaat etti. 2 — Bir İtalyan - Habeş ko- misyonu teşkil olundu. 3 — Hadiseler tevali ediyor. 4 — İki taraf şiddetle ve ha- raretle hazırlanıyor!.. Biraz coğrafya ve tarih: Malümdur ki, Habeşistan ile İtalyanın iki taraftan hududu vardır: Ş 1 — Erythrâe, 2 — Somali, Ethiopia Habeşistanı 1 milyon 240 bin murabba kilometre me- sahalr on milyon nüfusluk-bü- yük bir imparatorluktur. Kıral- lar kıralı unvanını taşıyan Tm- parator Taffari: azimli, açık fi- kirli, yiğit bir zattır. 1924 te Av- rupayı, hususile İtalyayı ziya- ret etti Ördusu sulh zamanında Böyle kapı aralarında, asan - sör kovuklarında — âşık arayıp bulan kadınların — nasil olup ta çok titiz olmaları icap eden bu Türk yuvalarında itibar buluş- larına şaşmamak kabil değildi. Fakat Turgut dikkat ediyor. du ki, bütüm bu düşkünlüklere, iğrençliklere rağmen bu kadın- lar ve ne oldukları belirsiz ko - caları her yere girip çıkıyor ve hattâ bazı varı resmi davetler- de bile görünüyorlardı, Bu kafile arasında bir de ta- nınmış bir. Türk çifti — vardı. Bunlar da evlerinde frenkçe ko- nuşan, yılın iki üc ayını Avru - pada geçiren. elbiselerini, ça - maşırlarını Paristen getirten bir karı koca idi. Tahsilleri frenk mekteplerinde olduğu için için- de doğup büyüdükleri memle - ketin tarihini ve — coğrafyasmı bilmezlerdi. Meselâ bir gün kaplıcalardan konuşulurken Turgut Bursa - dan bahsetmişti. Bu hanım: — Hiç bilmem, dedi. Bir kaç kere Karlsbad'a gittik. Geçen yıl Vichy'de idik. Su şehirleri 4.8.035 100.000 kişilik muntazam bir kuvvetle eyaletlerin müstahfaz teşkilâtından ibarettir ki, 300 bin kişilik bir ordu demektir. Harp halinde Habeşler, bir iki milyon asker çıkarabilirler. Mu- harip, yiğit, güçlü, sağlam in- sanlardır. Askerin bir kısmı nıt3 rak ve kılıçla mücehhezdir. Fen ni teşkilâtı da yok gibidir. Memleket esasen ziraat yerıdir. Cubuti'yi Adis - Abebaya bağ- layan 783 kilametrelik bir Fran- sız şimendiferi vardır. Ethiopya Mısır Fir'avunları ile muasır * bin yıllık bir imparatorluktur. Dünyada mevcut siyasal uzvi- yetlerin en eskisidir. İtalyan - Habeş ihtilâfı 1896 da iki devletin imzaladığı, bir dostluk (?!) muahedesile başlar. İtalya, 120.000 murabba kilometre mesahası ve 400.000 nüfusu olan Erithrde müştemle kesini 1890 da vücuda getirmişe ti. Bunu, Asab ve Masaoua ülke lerinin birleştirilmesi- ile mey- dana çıkarmıştı. İtalya, altı yıl sonra Habeşlerle yaptığı mua- hedeyi başka türlü tefsir ederek Ethiopya üzerine himayesini koymak istedi. Tigre mmtakası nı istilâ etti. Fakat, şanlı bir mukavemete uğradı. Habeşler, aslanlar gibi döğüştüler. İtalya silâhları, Adoua'da, bütün kuv- vetini — kaybetmek — suretile (1896) müthiş bir inhizama düş- tü. Bundan sonra, iki taraf, so- #uk bir dostluk içinde yaşadı- Habeşistanla mahduttur. İtale yanlar, öç alıcı bir vaziyette!... Hadiselere sahne olan Sama. H - Habeş hududü, kurak ve ço- rTak bir yerdir. Burada göçebe- lerin istifade ettikleri birkaç ptnardan başka bir şey yoktur. Malürndur ki, İtalyan Somalisi, istiva hattı Üstündedir. Şarkta Hint Ökyanusu ile garpta da aHbeşistanla mahduttur. - tlal- yanlar buraya 1885 te gelmiş- ler, yerli birkaç küçük sultanlı- Bi himaye aressa Aiasak 18R0 da burada bir müstemleke kurmuş« lardı. Hadöseler hep Somali hu- dudunda oluyor. Fakat İtalyan anbeeiğe ddi lm üi Dİreneli a ğil, Erythrte'dir. Anlaşılmaz bir muammaJl... Nil meselesi : Dağlık Habesşistan'da, Dajan tepesi 4620 matrc yükseki dedie “Yağmurlar kesretlidir. Nili besliyen 1rmaklar: Sobat, Atbara, Mavi Nül hep bu dağ- lardan kaynar, Habeşistan İn- giliz - Mısır Sudanile hudutlu- dur. Acaba İngiltere, Nil kay- naklarının ve Sudanın İtalya gi bi korkulu bir komyu ile yanya- Na gelmesine razı olur mu? Bu da çetin bir mesele. Anlaşılıyor ki, İtalyan - Ha- beş meselesi kolay kolay halle- dilemiyecek., —Dallı budaklı si- yasal'yüzleri var.. Italyan gaze- teleri: Afrika'nın son meselesi, Adını verdikleri bu iş, birçok sürprizler saklıyor!.. Y.O.B. Avrupada hemen hemön sayı- hıdır. Buhanımın iddiasma göre, hayat, paradan ibarettir. Otomobil, — tuvalet, tâyatro, seyahat.. Bunlar kibarlığın dört büyük köşe taşı idi ki, banlar- la kurulacak hayatın çatısı para ile örtülüyordu. Turgut, Türk oldukları hal - de, tatlısu frenkleri ile — döüşüp kalkan bu aileye daha çok kızı- yordu. Mühendis Muhtara bundan bahsettiği zaman: — Alafranga meraklısıdırlar, dedi. Kadının gözü - paradadır. Hani bugün — kocasından bir gömlek üstün zengince bir a - dam bulsa, iki çocuğunu da br- rakır, ona gider. — Mayasız. — Öyledir! Turgut bu yapmacıklı, hisle- ri bile iğreti kadının etrafındaki şaklabanlıklardan iğreniyordu. Bu salon onün için bir insan panayırı olmuştu, çeşit çe - şit, cins cins kadın erkek insan p TArkası var) *

Bu sayıdan diğer sayfalar: