——— / Lionel Barrymore sinema ak- Törü olmadan svvel sinema reji- SÖrü idi. Film çevirirken ken'i> Sini ziyarete gidenler, onu vazi- fesinin başında bulurlardı aına ima “uyuyor,, derlerdi. Fakat emen söyliyelim ki bu düşün - Celerinde yanılıyorlardı. Çünkü, Uyuyor gibi görünen Lionel | Rarrymore uyumaz,fakat gözle- Tini kapayarak yapacağı fi'min her hangi ufak bir noktasını dü- Şünürdü. ,Böyle itiyatları, hattâ hasta- hkları olmıyan hangi rejisör Vardır? llk bakışta bütün reji- Sörler geçimsiz kimselerdir, fa- kat yaptıkları filmlerin muvaf - fak olmasında büyük rolleri yok Mudur? Dünyanın meşhur rejisörlerin den E. Lubisch ile çalışanlar Yanlarında kibrit taşımağa alış- Mışlardır. Çünkü bu kudretli re- İlsör hiç kibrit taşımaz, ikide ir de yüksek sesle kibrit ister Ve verilen kibriti de ekseriya ullanmaz. Amerikanım tanınmış rejisöl inden Charles Barbin çalış- tğı zaman mefhumunu kaybe- der.Yemek saati gelip geçtiği halde saatlerce çalışır 've açlık- tan ölmedetecesine gelen artist- Tden birisi münasp br zaman- da kendisine ihtar etmezse y İ BAZI REJİSÖRLER mek hatırına gelmez ve yanın- da çalışanları da açlıktan ayak- ta duramaz hale getirir. Boleslavsky de işine fazla düş kündür ve öğle yemeklerini, yar- dımcılarile bir sahneyi münaka- şa ederek bir sandviç kemirmek- le geçirir. Rejisörlerden Sidney Frank- lin de, ilk defa beraber çalıştığı artistlerle geçinemez, Onlarla müthiş sürette alay eder. Fakat bu alayları çok nükteli olduğu için etrafındakileri eğlendirir. “Grand Otel,, filminin rejisö- rü Edmund Goulding ise büsbü- tün aksidir. Saat dört olur ol - maz, dakika geçirmez, bütün işi durdurur ve çalışanların mutla- ka çay içmesini ister, Onun fik- rince ,günün mütebaki kısmını iyi çalışarak bitirebilmek için bu çay elzemdir. Van Dyke ise kendisile berı- ber çalışan herkese fevkalâdı tibar gösterir. Bunun için, si yoların fen adamları onunla bir- likte çalışmaktan büyük bir zevk duyarlar. Rejisörlerin içinde en iyisi Robert Z, Leonard'dır. Onunla çalışanlar ne sıkılırlar ve ne de tekdir edilirler. 'Tevekkeli her yiğitin bir yo- ğurt yeyişi var dememişler?. TU —e Drue Leyton SUZET Suzet Mais'i tanır mısınız?Bir $1 kânunusanide Fransada Ar - les'de doğmuştur. Yaşını neza - keten söylemedik. Pariste Cassi Hi sokağında 14 numarada otu - Tür,-Fotoğraf isteyenlerin ekse- Tiya arzularını kırmaz. Çehresinin hususiyetleri ma- Vİ göz, sarı saç, 1,55 metre boy; 43 kilo siklet.. Evvelce 52 kilo idi. Zaiflamış olmasına mem - hDun değildir. Biraz otoriter ol - duğu ve sert konuştuğu için ken lisini huysuz zannedenler çok - tur. Bir çok kadınlar gibi o da biraz buğazına düşkündür. Tem bel değildir. Sabahımn saat birin- © uyuduğuna göre, Pariste ya- #ayanların yapabileceği kadar Spor yapar, Çok okur, resim ya - Pur, Eğer sinemaya girmeseydi, €mşiresi gibi tezyini sanatları kendisine bir meslek yapabilir - i. Evlidir, evini çok sever. Hiç Sanı sıkılmaz . — - Hayatr — Beş yaşında Arles ş:" ayrılmış, Parise gelmiştir. €nelon lisesinde tahsilini yap- e tır, O sırada tiyatroya hevcs dd’y'-wdu. fakat babası artist Ol- Uğünu istemiyordu. Sorbona %wu olduğu halde üniver - k."“m semtine uğramaz, hukük “taplarını açmamıştır bile.. Fa- di tanımadığı halde bir gün gi- P görüştüğü Denis d'lnes ile MAİiS birlikte temsil öğrenmeğe çalı - şıyordu. Denis de ona sahne ar- tistliğinde sebat etmesini tavsi- ye etmişti. Bundan sonra konservatuva - ra girmiştir. Artık oı_ı_dfn sonra Paris sahnelerinde görünmeğe başlamıştır. Antuyan tiyatrosun da “kadınlar mektebi,, piyesin - de bilhassa muvaffak olmuştur. Yunanlılar “Lord Byron,, u filme alıyorlar lJânikten yazıldığına gö_re goîei;van patırdıları _tın_ıımıle zail olduktan sonra, film imalâ- tı da tekrar eski faaliyetine geç miştir. y Şimdi Yunanistanın en iyi re- jisörlerinden birinin yazdığı se- haryoya göre, Lord Byron'un hayatını filme almak için hazır- lrklar yapılmaktadır. Bu film için oldukça külliyetli para tah- sis edilmiştir. Lord Byron filmi Londra stüdyolarında da İngi - lizce çevrilecek, bu suretle de Avrupa piyasalarına da arzedi - lebilecektir. Şimdiden Yunan ar tistleri içinden, şehrimize gel - miş olan Aliki trupundan Mat - mazel Dora Volonakis angaje edilmiştir. Dora tıpkı Lilyan Harveye benzemektedir, — — YENİ Bükreşte doğmuştur. Ker re mektup yazılmasını sever, fakat cevap vermekte bir parça tem- beldir. Hususiyetleri: — 1,75 metre boyundadır. İnce yapılıdır, çıp- lak olarak 69 kilo gelir. Gözleri elâya çalar mavidir. Çok okur, Otomobil meraklısıdır. İyi yü- zer, iyi kürek çeker. Musikiye bayılır. Konserlere çok gider, Hayvanları sever. Fakat apart- manı küçük olduğu için köpek, at, kaplan besleyemediğinden, kuş besler. Sinemayı çok faydalı bir sanat ve tekâsüf etmiş bir çalışma telâkki eder. Bazan tembel, bazan son derece çalış- kandır, şendir, , Kd BEGENİLENLER Jean Yonnel 25 eylül 10” 'e Hayatı: — Beş yaşında iken Parise gelmiştir, Tahsilini Louis le Grand İisesinde yapmıştır. Doktor olmak isterken, fakülte- yi bırakmış ve konservatuvara girmiştir. Sinemada: — Konservatuvar- da iken sessiz bir kaç film çevir- | mişti. Andr& Luguet ile çevirdi- ği ilk renkli filmi hoşuna gitmiş- ti. Ondan sonra çevirdiği sessiz filmler çoktur, 1923 de “Yirmi sene sonra,, adlı filmde d'Ar- tagnan rolü kendisine verilmişti. Ondan sonra uzun müddet film çevirmedi. Arkasından sesli film çıktı. Pola Negri ile “Fanatizm,, isminde bir film çevirdi. Ondan sonra çevirdiği üç filmi daha muvaffakiyetli eserlerindendir. Rosita Diaz | HoŞ TARAFLARI Her kadın, yaradılışının hu - susiyetleri ne olursa olsun, gü- zelliğini yaşatmak ve işlemek mecburiyetindedir. Güzellik ka- ya gibi sert, değişmez bir şey de gildir. Herkesin — zevkine göre bir güzellik vardır. Bir kadın kendisinin nerede kusuru — ve nerede başkalarından üstünlü - ğü olduğunu bilir. Çok kadınlarımız başka gü - zelleri model olarak bilmişler- dir. Bu modelde beğendiklerini kendilerine yaraştırmak ister - ler. Çünkü tabiat herkese her istediğini vermemiştir. Bir ka- dın çehresine baktığınız zaman bir çok güzellikler ve çirkinlik- leri bir arada görürsi i nemada bile seyrettiğimiz dün- yanın en güzel kadınlarında çok defalar ne kusurlar buluruz. 1- deal kadın daha ziyade hepimi- zin hayalindedir. Fakat her sev- diğimiz sinema artistinin be - ğendiğimiz taraflarını benimsi- yerek kendimize tatbik etmek hünerini gösterirsek, o da gü - zellik bahsında — az bir kazanç değildir. Onun için n sine- ma artistlerine bir göz atalım: Jean Parker'in boyu Derler ki kendisi onsekiz ya- şındadır. Fakat daha bu yaşta çok kadınlar yağlıdırlar. Ve dikkat etmekle tashihi kabil ku- surlardandır. Dizleri mümkün olduğu kadar eğri tutmamak lâ- zımdır. Bükme hareketleri fay- dalıdır. Yürüyüş beli incelten idmanlardan biridir. Margaret Sullivan'ı bu noktadan kendi - mizi ona benzetecek-iyi bir ör - nek diye alabiliriz. Jean Harlov'un göğsü Vücudun bu kısmı üstünde fazla ısrara lüzum yok. Göğüs, kadın için hem endişe, hem de güurur yeridir. Göğüs dik ve sert olmalıdır. Göğsü — dik tutmak için bir kiloluk halterlerle idman yap « mak lâzımdır. Jezn Harlow'un göğsü Holivut artistleri arasın- da en beğenilen göğüslerden bi- ridir. Suzanne Karren'in gözleri Göz, ruhun ve zekânın ayna- sı... Gerçi yıldızlar arasında in- san hangisinin gözlerini beğe - neceğini şaşıriyor. Çünkü bü « tün artistlerin — her biri kendi gözlerini daha güzelleştirmek ve böylece daha güzel görün « mek için husust bir idman ve terbiye sistemi takip ederler. Fakat bu gözler içinde en be - genileni Suzanne Karren'in göz leridir. — Kusursuz bir modern Madelein Carrol yağlarını gizlemek için müra - caat ettikleri sun'i vasıtalarla gülünç olurlar. Gerçi uzun boy- lu, serbest yürüyüşlü bir kadına hep gıpta ile bakarız. Herkesin Jean Parker'e baktığı gibi... Boyunuz hakkında fikir edin - mek için belinize sık bir kemer dolayınız, Eğer etleriniz yuka- rıdan aşağıdan taşıyorsa, de - mek ki biraz zayıflamak lâzım. Muhakkak ki bedeni terbiye ya- ğ erittikce boyu — inceltir, ince bir boy da daha uzun görünür, Margaret Sullivan'ın kalçaları Bazı kadınların kusurlu ta - rafı kalçalarının yüksekliğidir. Bu da çocukluktan kalma fena bir itiyadın neticesidir. Ve biraz Venüs vücuduna bu artistin göz lerini daha çok yakıştırırlar. Rosita Moreno'nun profili Çok kadınlar vardır ki, cep- heden bakılınca, yandan bakıl- dıklarından daha güzeldirler. Gene bir çok kadınlarda da bu- nun aksi vakidir. Cepheden o kadar cazibeleri yoktur, fakat profil hatları kuvvetlidir. Rosi- ta Moreno gerçi — cepheden de güzeldir ama, profili daha çok beğenilir. Her artistte ayrı ayrı beğeni- len tarafları bir vücutta topla « mak mümkün olsaydı, elbet bir Holivut Venüsü — meydana çı - kardı. Fakat bu kadar güzellik- leri bir araya toplayan bir ka « dın, acaba zannettiğimiz dere « cede güzel olur mu? i KÜÇÜK SİNEMA HABERLERİ * Son zamanlarda gazeteler- de iki meşhur komik, Laurel ile Hardy'nın artık — beraber film çevirmiyecekleri söyleniyordu. Yeni bir film çevirmeğe hazır- alınıyor. Bu yeni filmde Mozart' ı Henry Roüssel temsil edecek- tir. Anna Bella da rol alacaktır. * Fransada da fazla resim a- lmdığı için sinemalardan çoğu- landıklarına göre, bu rivayetin | nun kapanmak tehlikesine ma- doğru olmadığı anlaşılıyor. * “Jocelyn,, ve “İzlanda ba - lıkçıları” nn fransızca versiyo- nunu tertip eden Pierre Gerlais “Yeryüzünde sulh,, adlı bir film hazırlamaktadır. * Capricio filmini çevirecek Folan Henry Garat'ya bu sefer | de Lilian Harvey eş olacaktır. * Mozart'ın hayatı da filme | ruz kaldığı söyleniyor. * İngilterede London film romancı Wells'in ikinci bir ese- rini daha filme alacaktır. Bu e- serin “Mucizeler yaratan adam,, olacağı zannedilmektedir. ,* Claudette Colbert “Yemek pişirmesini bilir misiniz?,, adın- da bir film çevirmeğe hazırla « niyor. 5