— Tefrika Numarası » 110 R © K — ç Mlik, ne sahil müdafaasına tah- &dilen ve boydan boya karakol isi tutan Midilli ile Hamidi - Vhi meveudiyeti, ne de arada T Amiral Suşonun donanmayı Peğine takarak Karadenize açıl - “Raâsı kimsenin umurunda olmu - lu, Herkes, bütün ümidini bu İahta teknelerden meydana geti - Himiş halk flotunun harekâtına Başlamıştı. Yalnız Trabzonda bu teşekkü - — İün aleyhinde bulunan tek adam — Slih Kahya idi.... — , Kihya, Dursun Ali Kaptana kar- kinini saklamağa lüzum gör - Püyor, filo mürettebatının - ke - hçelerle sahil boyunda hora te- " Pişlerine hiddetli bakışlar fırlata- — ik göyleniyordu: , — Rus zırhlısını batırmışlar - »» Dursun kaptanın bu marta- | ni kim yutar... Tahta par- — Şöile kâvurun toplu tüfekli zırh- | batırmak, bu olur iş midir . Nasılsa ellerine iki mo- — Bt geçirmişler... Buna bir de ya- n kuyruğu ekleyip zırhli batır- —. diye palavra savuruyorlar... Ğ böyle kuvvetleri - var, — B* diye açıkta dolaşmıyorlar, ge- — *? burada Timanda yatıyorlar... — , Kühyanın bu söylenişleri — Vübsiz kalıyordu. Herkes Kâhya- —it için için bir ihtirasla kavrul- Uğuna inanmıştı. — Acaba Salih kâhya bu yersiz ve — ünasebetsiz kini ne maksadla lüyordu?. Mesele basitti: Salih — bühya, Trabzonun sermayedar ta- - (ötılarındandı... Serveti ve mo - ötleri onun bir nevi ticari otori- ** Yapmasına sebeb olmuş, kâhya BU ulacık otoriteyi Herlete ilerlete “âtb zamanına kadar ufak bir ti- Bre fılotillâsı ele geçirmiş, tica- “Minde rakibsiz ve alabildiğine Yürümeyi kararlaştırmıştı. Dürsun kaptanın tek takasile retinden başka — güveneceği Şey yokta. Halbuki, bu halk teşkilâtile bir anda ulacık <aptanlıktan otoriter bir şöhret üline gelmişti. Harb — bittikten önta da Dursun re's hiç şüphesiz —ü vaziyeti idame ettirecek, Salih byanın rakibsiz kavanozunu dol- duğu kârına şiddetli bir rakib lscekti. İşte, meydanı boş bulundur - k, kendi ticaretinden başka hiç min bu kazanca el uzatması- li meydan vermemek düşüncesi “Suh kâhyayı yiğit Türk kaptanı Bursun Ali reise düşman etmiş, f !Eı! No 158 , Yeniçeriler; hep bir araya gelip savaşda ölünciye kadar yekdi- Sörlerinden Aayrılmamak üzere ü peyman ettiler ve Sultan mnud aleyhine yürüdüler.. - Yeniçeriler, şimdi bülün kuv- Ti erile saraya bücum ediyorlar. Sarayi muhafaza altına alan banlar başaratı mühacemeye Fddetle mükavernet ehtiklerinden hi " v etrafı yeniçeri lâşelerile dol- “Tluştu, y Stanbul sokakları bir takım Şarıklılarla, imamnlarla, hatib Ve şeyhlerle dolmuştu. Bu ulema Bozuntüsu herifler mahallelerde, laşıyorlar, hep bir «& | ZORBALAR SALTANATI “jede kırkar ellişer kişilik silâhlı nüş günü herkes şenlik, bayram yaparken sahil boyundaki kahve- nin sarmaşıkları arasından Dursun reise parmak sallamış, tehdid et- Mmişti: — Sen görürsün... Şimdi bu tehdidini meydana çı- karmağa vesile ve fırsat arıyor, durmadan bunü düşünüyordu. Dursun Kaptanı hiyanetle itham | etmeği tasarladı. Valiye kaptanın Ruslarla anlaştığını, onlar hesa - bına ve ücret mukabilinde hiz - mette bulunduğunu söyliyecel Fakat, şu zaferine bayram şen - likleri yapıldığı dakikada böyle bir ihbar yapmak cinnetle müsavi bir hareket olurdu. Daha dün bir Rus yelkenlisini batırmış, iki motörünü yakala - mış, mühlm bir muvaffakiyet kay- detmiş bir gemici hakkındaki bu HIKÂYE: Yazan: Rahmi YAĞIZ -Dursun Kaptan Tek Takası İle KendiCesaretine Güveniyordu Salih Kâhya Bir Rakible Karş“ılaştığmı Anlayınca, irgün Kahvede Dursun Kaptanı Tehdid Etmişti ihbar sade gülünç olmakla kal - maz, kâhyanın hakkında bir şüp- he uyandırırdı.. Bunu yapamıya - caktı.. Fakat fırsatlar, hâdiselerin ha- zarladığı imkânlar herşeyi birçok kereler arzumuza rağmen — kendi cereyanlarina tâbi kılarlar. İşte, Salih kâhya da böyle bir fırsata çattı: Yine bu coşgun eğlenceli zafer günlerinden birindeydi. Kâhya bermutad iskele başındaki kah - venin bahçesinde kış güneşine sırt venmiş, elindeki 39 lü kehribar tes- bihi çekiştiriyordu. Kahve ten - baydı... İçeride domine oynıyan birkaç gemici ile bahçenin bir kö- şesinde toprağı çapalıyan ihtiyar bahçivandan başka kimseler yok- tu. (Devamı var) GECE YARISI (4 üncü sayfadan devam) — Ötedenberi, beni memnuni- yetle karşıladığına emin olduğum için tahminin yeri yak Leman. Mademki bu tesadüfü memnu- niyetle karşılıyonsun, sana bir tek- lifte bulunacağım. — Ne gibi?. — Biraz oturalım. Sonra seni evine kadar götürürüm. — Evime kadar mı? Çıldırdın mı sen? — Kocan çok kıskançtır tabil?. — Kocam yok ki... — Ya.. Ne diyorsun Leman ayrıldın mı? — Bvet... Leman, Kadrinin hayatında ilk ve son sevdiği kadındı. Birbirle - rini tanıdıkları zaman yaşları çok gençti. Uzun seneler devam eden sevgi günleri onları birbirlerine çok yaklaştırmıştı. Evlenmek ka. rarını bile verdiler. Bu kararın tahakkukuna çalışıyorlardı. Fa - kat anf mecburiyetler Lemanla Kadriyi birbirinden ayırdı. Lo. man evlendi. Kadri uzun zaman bu ayrılığın iztirabi ile mücadele oti i Son defa binbirlerini gördükle- Ti zaman teessürleri yüzlerinden okunuyordu. Gözyaşları arasında birbirlerine veda ettiler. Saat 24 e geliyordu. Gece yarısı Leman Kadri ile sokakta kalma- nan tehlikeli olduğu kanaatinde i- di, Eve dönmesi de biraz garib o- Turdu. Yazan: M. Sami KAKAYEL ağızdan tekbir getirerek arada, sı- Tada da şu yolda bağırıyorlardı: — İmdada gelmiyenlerin avrat- lurı boş... Kendileri kâfirdir., Yine bu ulema bozuntusu he - rifler sekbanların hücumu kor - kusündan Kürd, Arnavud, ırgad kasab ve satre esnaf zümresini sürüp Ağakapısını, kışlaları silâh verip bekletiyorlardı. İstanbul ahalisi de tepedec lr- nağa silâklanmıştı. Her mahal - kuvvetler mahallelerde — devriye gezerek nöbet bekliyorlardı. Ertesi gün, Sultanahmed mey - İ derdi. Ayasafya minaresine çıkan | Bu heriller yine yeniçertlik gay- :lı;ıvı)ınçoııblnhm:_klııle LAİ Kadriye tesadüf ettiğine, onun- la beraber oluşuna Tmemnundü. Fakat geceyi onunla beraber ge- çirmiye razı olamıyor, meçhul bir tesirin korkusu altında bulunu - yordu. Her şeye rağmen biraz da Kad- rinin ısrarı ile Kadrinin evinde kalmayı kabul etti. Sade, fakat Mmös'üd bir aile yuvası bavasını veren küçük aparlımanın kapısın- dan içeri girince ilk sözü Kadri söyledi: — Burası yıllarca evvel hazır- lanan senin ilk evindir. Kadrinin gözü duvardaki saate ilişti. Başını önüne eğdi ve: < Tam gece yarısı. Dedi. Leman Kadrinin anlatmak istediğini hlasetmişti. Kendisini Kadrinin kolları arasına bıraktı: — Gece yarısı en tatlı saadetin başlangıcı değil mi?. Diye sordu. İkisi de - sustular. Fakat onların bu sükütlarında büyük bir belâgat vardı. Bir gece tesadüfü iki gönlü tekrar birleş- tirdi. Evlendiklerine ve eski ta - hayyül edilen yuvaya kavuştuk - larına şüphe etmiyorsunuz doğil Mi? Sabırsızlıkla beklediğimiz Aşkın Göz Yaşları KOLUMBIA Plâklarında çıktı dolmuştu. Saraya hücum edecek- yeniçeriler savaya kutşun atıyor- lardı. Bir aralık, binlerce kişi tekbir gelirerek saraya hücum ettiler... Sarayda bulunan ahçı, helvacı, ek- mekci, safalı, külâhlı, zülüflü, bal- tacı ve sair bostancılarla hade - meler yeniçerilik gayreti güderek sekbanlara hücum ettiler. Sarayı hümayuna mensub eş - hüsin yeniçerilik gayreti güderek sekbanların üzerine yürümeleri #cib ve korkunç bir şekil almıştı. retile sarayın su yollarını da kes- mişlerdi. Görülüyor ki; bütün İstanbul ahalisile ve saray bendegânile be- raber yeniçerilik gayreti güdü - yöordu. Bereket versin, sultan Mahmud | çok cür'etkâr bir adamdı. Vaziye- tin vahametini idrdk etti. -Kadı Ğ ee baai sler 3 Ve z Analarını (5 taci sayfadan devam) — | dü. Sonra döndü, yatak doğru yürüdü. Jeneviev, büyük bir korku ile kapıya bakıyordu. Hiç bir ses gel- miyordu. Acaba kocosı, elindeki açık ustura ile ne yapı kaç dakika sonra bir karyola g- | odasına Genç kadın. yavaşça yatağından| kalktı, ayaklarının ucuna basarak| kapıya yaklaştı. Külidin üzerinde | bulunan azahtarı çevirdi. Geniş | bir nefes alarâk etrafına bak - mıya başladı Odada pencereler - den başka açık bir yer yoktu. Bu- | ralardan da girmek kabil değildi. Çünkü kalin demir parmaklık - darı vardı, Gözleri kürük oğlunun karyolasına ilişti. Küçük Pol yedi yaşında idi. O da uyanmıştı. Yatağının içinde o- turuyordu. Rengi sapsarı idi. Jeneviev, yovrusunun — yanına koştu, kucağına aldı Saçlarını ok> şamıya başladı. Çocuk soruyordu: — Elinde açık bir ustura vac- dı, değil mi, anne?... — Hayır! Yevrum... Yanlış gör- müşsün. Korkma, ağlama... Haydi,| beraber yatalım.. Çocuk. gözlerini kapıdan ayıra- miyor: — Körkuyorum, korkuyorum... Ya yine geltverirset.. Genç kadın. ortudaki büyük ma-| sayı çekti, kapının arkasına da - yadı: — Korkma artık, dedi, gelemez.. Çocuk ağlamakta devam edi - yordu. Yandaki odadan horul - tular işitiliyordu. Deli de uyumuşlu. Evet, Hanri bir deli idi. Jenevlev ile on altı sene evvel evlenmişti. Umumf harbde başına tesadüf eden bir kursun dimağını saramış, akıl muvazenesini boz - muştu. Uzun müddet tedavi altına| alınmıştı. Doktorlar, evde bekılabileceğini söyliyerek hastanedlen çıkarmış - lardı. Kriz gelmediğ! zamanlar a- kılli ve uslu oturuyor, kimseye bir| zararı dokunmuyordu. Fakat kriz geldi mi, ne yaptı - ğanı bilmiyordu. Bir gün çırçıp - lak sokağa tırlamıştı. — £ Jenevlev boşanmak için mah - kemeye müracaat etti. Fakat, bü- tün bu teşebbüsleri akim kaldı. Ana, oğul gece ve gündüz korku içinde yaşıyorlardı. Oda kapıları- n dalma kapalı bulunduruyorlar- di. Bir gece deli, kapıyı tekmeli - yerek: — Açınız. açınız!.. Diye bağırmıya başlamıştı. Ka- pinin kanadları gicirdeyordu. Kı- rılması ihtimali vardı. Jeneviev, Pol'un kolusdan tutra, bahçeden komşuya geçti Pol liseye devam ediyordu. Mek- tebden çıkar çıkmaz hemen eve koşuyor, annesinin yanına geli - yordu. Sanki onu müdafaa etmek isiyordu. Bir gece Jeneviev erkenden yat- mış, uyumuştu. Zavallı kadın bit- kin bir halde idi. Sabeha karşı bir-| denbire uyandı. Çek fena bir rü- Paşa ve Ramiz Paşayı yanına ça- | Hprarak sordu: — Bu vaziyet karşısında ne yap- maklığımızı döşünüyorsunuz? Ramiz Paşa, cevab verdi: — Padişahım; mikdafasyı terk ederek taarruza geçmek lâzımdır. Kadı Paşa da; Ramiz Paşanın | fikirlerini kabul etti. Bunun üze- Tine Sultan Mahmud irade etti: — Sakban ocağı ağası Süley - man ağa, dört bin nefer ve dört topu ile saraydan dışarı çıksın? Süleyman ağa, Padişahın ira - desi üzerine dört bin sekban ve dört topu ile dışarı çıktı. Evvelâ; saray içinden olup yeniçerilik gay- reti gösterenleri kılcdan geçirdi. Bilâhare yeniçeriler üzerine sav- | let ederek yürüdü. Yeniçeriler, dört bin kişilik mum- tazam sekban askerine on binler- ce kişi oldukları halde mukave - met edemedüer ve kaçıştılar. Süleyman ağa; bir kol ile Ce * beciler kışldsına yaklaştı. Kışlaya” K yi d 5 SA ü e İstiyen Çocuklar Korumak ya görmüştü Elextrik lümbasını | yaktı. Oğlunun yatağına — bakta. Yatak boştu.Genç kadın bağırdı: — Pol!.. Poli.. | Orta kapı açıldı. Çacuk göründü.| Çehresi batmumu göbi idi. Sende- | Tiyordu. Bir adım atar utmaz düş- tü, bayıldı. Jeneviev hemen ya- nına koştu. Kolları arasına aldı. Pol'un üstü başı kan içinde idi. — Pol, yavrum.. Ne oldu sana?. Çocuğu yatağına yatırdı. Artık bu evlâdını yaralıyen babayı ö dürmekten başka care olmadığını anladı. Deli gibi odaya atıldı. Oda karanlıktı. Lâmbayı yakınca müt- hiş bir mabzara karşısında kaldı: Kocası kanlar içinde yatakta ya- tıyordu. Kafası iki parça olmuş. beyni dışarı fırlamıştı. Yerde kü- çük br baltı görüvyordu. O zaman Pol'un, bahosını özdürdüğünü an- Tadı. Üç gün sanra küçük çocuk me- nenjitten öldü. Dört y sonra da Jenevlev 15 sene kürek cezasına mahküm olde Hakikati söylemek, ölen yavrusunun hatırasını leke- lemek istememişti. Zavallı anne!.. Senede 1500 Defa Elbise Değiştiren Kız (5 inci sayfadan devam) raflara girmektedir. Tuvalet için çok para sarfetmektedir. Birçok elbise yaptırmaktadır. Ona göre çorap, ayakkabı ve saire, Ameri- kanın terzihaneleri, ayakkabı ve çorap fabrikaları Mis Heleni süs- liyerek resimlerini aldırırlar, » - nunla zeklâm yaparlar. Bu genç kız senede tüvalet için 400 bin İn- Biliz lirası sarfetmektedir. Mis He- Jenin elleri de çok güzel olmakla şöhret kazanmıştır. GÜZELLİĞİNİZ İÇİN Bütün dünyaca takdır edil - miş sıhhi güzellik kremleridir. Gece için yağlı, gündüz için yağsız halis acıbadem çeşitleri hususi vazo ve tüplerde satı - hır. İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ İSTANBUL - BEYOĞLU l Htica edip müdafaada bulunan yüzlerce yeniçeriyi kılıcdan ge - çirdi. Bir fırkasırı Atmeydanma, bir fırkasını da Babıâli tarafına saldırdı. Sekbanlar önüne geleni katle- diyorlardı. Babıdliyi ve Atmey - danını çok geçmeden temizliyen Süleyman ağa sekbanları ortalığa hâkim olmağa başlamışlardı. On binlerce yeniçeri kopuğu intizam- sızlıkları yüzünden dört bin kişi- lik muntazam sekban askeri önün- de kaçışmışlardı. Süleyman ağa; askerinin bir kus- | mırtı da Ağakapısına doğru sevk etti. Sekbanlar, kim mukavemet e- darse kılıcdan geçiriyorlardı. Di- vanyolundan Beyazıda ve Ağa < kapısına doğru yürüyen sekban hücum kollarına yeniçeri karıları evlerinin penceresinden tabanca ve tüfekle ateş ediyorlardı. Bazı- ları da kaynar yağ döküyorlardı. yöReey B D K N LELG ta HAJ İya U un Bir Harbe Dayanamaz (4 üncü sayfadan devam) Coğrafi mevkii, mali ve iktısadi gergili. Bu takdirde varılan netice şu oluyor ki İtalya uzun sürecek bir hanbe dayanabilir gibl değildir. Harb uzadıkça her geçen gün - nun aleyhindedir. Fakat İtalyanlar bunu kendi- leri bilmiyorlar ma?. şünmüşlerdir. Onlar da şuna var« mışlardır: Mademki uzun sürecek bir harb İtalyanın aleyhine olacaktır. O halde harbi uzatmamak için kat'i ve seri darbeyi daha evvel Indir- melit, Müstakbel harbde acaba İtalya- nin aleyhinde olarak kavgayı u- zatmak varken onun böyle ça - buk ve kat't darbeyi indirmesine müsaade edilecek mi?, Bu bahis ayrıdır. Şimdi İtalyan ordusunum nası! hazırlandığı bah- sinde sözü şu netlceye getirmek Tâzım: İtalya için mademki en kestirme yolu — karşısındakine — indireceği darbeyi çabuk ve kaf' olarak vur- mak imiş, g halde İtalyan ordusu da buna göre hazırlanıyor demek- tir. Meselâ İtalyan ordusunda dağ muharebeler! için yetiştirilmiş as- ker ve bu askerin kullanacağı ve- sajt boldur. Ondan sonra seri ha- reket etmesi lâzım gelen aeker ile bu askerin kullanacağı motörlü vesait de boldur. Sonra İtalyanın müstemlekelerinde — hazırladığı kuvvet var ki bunlar da icab eden moktalara yerleştirilmiş bulunu - yor. Yeni nöşredilen rakamlara göce İtalyanın faal ordu kadro - sunda 16,000 subay vardır. Buna faal vaziyete geçirilecek 3000-4000 yedek subayı da ilâve etmek lâ- artlığı söylenen İtalyan ordusuna bu kadar subay kâfi değildir. İtalyanların elinde bulunan ha- — va kuvvetleri ne kadardır?. En yeni rakamlara göre İtalyanın 2,000 tayyaresi vardır. İtalyan tay- yareleri ve tayyarecileri İspan - * yada tecrübe Vve imtiham edildi, İtalyanlara göre İspanyadaki tec- rübe İtalyan tayyareciliğinin le- hinde imiş. İtalyanın deniz kuvvetine ge - lince; 4 eski zırhlı. Bunlardan 2 tanesi yeni tadilâta göre değişti - rilmiştir. 20 kruvazör, 60 torpido, 90 tane tahtelbahir. İtalyanım de- niz kuüvveti bunlardan teşekkül ee diyor. Yeni olarak İtalyanlar her biri 35,000 tanluk 2 zırklı yaptık- ları gibi yine böyle 2 zırhlının da- ha inşasına devam ediyorlar. lyada söylenen nutuklarda şöyle deniyordu: İtalyanın 8,000,000 süngüsü vardır!. Avrupalı askeri muharrirlere göre bunun yerine şöyle demek daha muvafık olacaktır: İtalyanın 8 milyon seferber ha- le getirilebilir adamı vardır. Fakat bu milyonların bir kısmı askerlik- çe pek az talim ve tenbiye görmüş- tür. Askerin giyinmesi var, ku - Şanması var, Kullanacağı silâhın — verilmesi var. O halde İtalyanın bu şerait ile çıkarabileceği aske « rin miktarı az olacaktır. 8 milyon kişi çıkabilirse de bu- nun maksada kâfi olmıyacağı bes- bellidir. Şimdi artık bu yazıdan bir neti- ce çıkarmak için de şunu söyle - mek lâzım geliyor: Harb bir çok meçhul iktimallerle dolu bir mu- ammadır. Avrupalı mütehassıs - lara göre ilk zamanlarda İtalyan ordusu çabuk muvaffakiyetler el- zım geliyormuş. Fakat Avrupalı | ge edebilecektir. Pakat harbin u- #sakeri muharrirlerin dediğine gö- | zaması, uzatılması türlü ihtimal- Te günden güne kuvvet ve vesaiti | lere yol açmaktadır. Samsun Belediye Reisliğinden: KHle eksiltmeye konulmuştur. B — Mukavele projesi, E — Fenni şartname, G — Proje ve salr evrak. lacaktır. 6— Eksil 1— Eksiltlmeye konulacak iş: Samsunda Çarşamba şosesi güzergühında Bend ırmağı ile koşu yeri arasında yapılacak mezbaha inşaatı. Muhammen keşif bedeli 84562 lira 90 kuruş ölup kapalı zarf usu- 2— İş vahidi fiat üzerinden verilecektir. 3— Bu işe ald şartname ve evrakı saire aşağıda yazılıdır; A — Yapı eksiltme şartnamesi, © — Bayındırlık işleri genel şartnamesi, D — Nafıa yapı işleri umumi ve fenni şartnamesi, F — Keşif ve silsilei fiat cetveli, C ve D fıkrasındaki evraktan başka diğer evraklar taliblerine «£ kuruş mukabilinde Belediye heyeti fenniyesince tetkik edilebilir. 4— Muvakkat teminat miktarı 5478 Hra 15 kuruştur. . $— Eksiltme 12/6/939 tarihine müsadif pazartesi günü saat 15 te Sam sun Belediyesinde müteşekkil Belediye Ençümeni tarafından yapı iştirak edebilmek için Samsun Nafıa Müdürlüğünd müteşekkil komisyonu mahsusundan bu işi yapabileceğine dair ve sika ibrez etmesi, ve inşaatın devamı müddetince diplomalı bi mühendis veya mimar ve yahut fen memuru istihdamı ve Ticaret Odasından kayıdlı olduğuna dalir senei haliye vesika ibraz ve yap eksiltme şartnamesinin 4 üncü maddesindeki vesıfları haiz oima 7— Teklif mektubları yukarida yazılı gün ve #aatlen bir saat evve Belediye Encümeni Riyasetine makbuz mukabilinde verilecektir. |8— Kapalı zarfların ihzarında teklif mektublarının yazılışında ve b zarfların tevdiinde ve posta ile gönderilmesinde taliblerin 2491 sayılı kanunun 32, 33, 44 üncü maddelerine ve bu husustaki şart name hükümlerine haşfiyyen riayet eylemeleri Jlüzumu ilâr olunuz. (3013) | İstanbul Vakıflar Direktörlüğü llânları — u A LA kiymeti — Pey parası 'Taşkasapta Molla Gürani mahallesinde Hayret tinpaşa sokağında 4 No, lı 1555 metre murab — bamdaki amsanın tamamı, Beyazıt Beyazıt mahallesi Hacı Memiş sokağın da Alipaşa Han içinde 29 No, lı oda tamamı. Lira Kr. — Lira Kr. 1183 58 88 77 257 20 19 29 335 00 25 01 Beyazıt Beyazıt mahallesinin Hacı Memiş soka Hında Alipaşa Han İçinde eski ve yeni $ No. 1 odanın tamamı. Yukarıda yazılı mablül emlâkin satılmak üzere açık arttırması ll gün müddetle temdit edilmiştir. İhalesi 22/5/989 Pazartesi günü sam 15 de icra edileceğinden taliplerin Çemberlitaşta Vakıflar Başmüdür düğü lülât kalemine müracsatları (3342) e NĞ Zekaz ğ