İtalya'nın Gözü de Yugoslavya damı İmiş! Bundan Sonra Ne Olacak? Al Almanya 25 Martta “Memel, i delfğk_Edecek mi ? Akdeniz Meselelerinde Almanya İtalyaya Müzaheret Edecekmiş ! Bu ay içinde Almanya'ya ilhak edilmesi mevzuu bahsolan erlin - Roma mihverinde Bıumınyı üstün bir mevkide olduğunu yine gösterdi. İ- talya ile Almanya'nın müsavi ol- l Mâadıklarını, Almanya'nın şimdi- kadar, hele şu son bir senedir Ber- lin - Roma mihverinde İtalyaya | karşı üstün olduğunu, her istedi. ğini yaptığı halde İtalya'nın hep beklemek vaziyetinde - kaldığını söyliyenler haksız değillermiş. Çeko-Slovakya'nın şu son âkı- beti üzerine Roma'nın ne ded ni, ne diyeceğini öğrenmek lüzum- dır. Avrupa gazetele ki muhab tarafından İtalya paytahtındaki mehafilin ilk gü lerde ne düşünüp söylediğ ir toplanan malümatın - hulâsası şadur: Hiçbir şey olmamış gibı | davranmak. Öyle ki İtalyan siyasi mehafi- linin ne düşündüğünü öğreni Çekoslovakya'ya —Alman'lar diği saatlerde kabil olmuyormuş. Roma mehafili işte bu kadar ih- tli davranmış ve harice bir- nâsın diye bu derece dik- | kat etmiştir. Fakat bu hal uzun zaman de- | vam edemezd inin Roma'dı k ve şayanı dik- y Lavaro Fasista bu güzeteye göre Çek - ler, Slovak'lar ve diğerleri ara- ! —— — Zar, 2rer, arrır. 'Telefon durmadan çalıyordu. Allo.. — Szi misiniz bayan?, Benim, Güney,« — Ben do r Ramiz. Bay Fazılı soracaktım. sında zaten birleşmek imkânı ol- | madığı görülmüş. Onun için bun- | ların arasındaki kavgayı yatışlır- mak için Almanya'nın müdaha - lesi lâzım gelmiş. Orta Avrupayı düzeltmek için böyle kuvvetli bir devletin hareketine lüzum var « mış. Şu halde İtalyan'lar Çeko - Slovakya'nın böyle biz akıbete uğ- ramasını Berlin - Roma mihveri namına tabii buluyorlar gibi gö- rünmüşlerdir. Fakat bu gazetenin daha manalı olarak ilâve - ettiği bir iki cümle vardır ki onlar da şöyledir: Biri Lâtin, diğeri Cerman üzere iki büyük medeni, dır. Biri İtalyan, diğer olmak üzere de iki büyük millet | mevcuddur. Bunlar Atp dağlarında müşterek tam bir anlaşma ile kat'? | olarak rollerini tayin etmişlerdir. Avrupa'da yeni bir nizam tesis edeceklerdir. Buna verilen manaya göre La- varo Fasista'nın demek istediği şudur: Almanya Avrupa kıt'asın- da yeni esasları takib etmiştir. İ- talya da Berlin - Roma mihverile buna iştirak ile ayni esasları Ak- denizde takib edecektir. Eğer bu İtalyan gazetesi den- * diği gibi İtalya'nın siyasi mehafi- linin fikirlerini neşreden bir ga - zete ise bu yazdığı cümlelerden şu da anlaşılır: BİR HASTABAKICI Güney açtı Memel Şehrinden Lir manzara Almanya şimdi Moravya'yı, Bo- hemya'yı işgal etliler. Şimda sıra İtalya'ya geldiğinden İtalya da Akdenizde harekele geçecektir. Maamafih ilk günlerin ihti - yatkârlığı geçiyor. Tribona gazetesi İtalya'nın Fran- sa'dan istedikleri vardır; diye bir yazı yazmıştır. Bu itibarla son vaziyet Fransa'yı düşündürmüş- tür. Sonra ilâve ederek diyor ki: Almanya'nın muvaflakiyetle - rinden dolayı İtalya'nın endişeye düştüğünü zannetmek pek bey - hude bir kuruntudür. İt plan şeylerden şikâyet için hişbii sebeb görmüyor. Bilâkis Almanya- nin Çekoslo lin « Roma mihvı dirmiştir. Avrupa'lı muhabirlerin katı şu neticeye varmıştır: ma'nın nazarları — Yugoslavya'yı çevrilmiştir. Belgrad'dan İtalyan gazetelerine gelen — telgraflarda Yugoslavya'nın şimal hududla - rında tedbirler aldığı merkezin - dedir. İtalya ile Yugoslavya hudud- larındaki halkın ise uzun zaman- lardanberi Alman tesir ve nüfu- zu altında bulunduğu aşikârdır. Sözün kısası: 998 da kurulmuş olan Berlin - Roma mihveri şim- diye kadar iyi işledi; öyle ki bun- (Devamı 7 inci sayfada) tlen « tetki- Ro - | Meraklı Şeyler YENİ PAPA KAÇ LİSAN BİLİYOR?. €a Piyer tahtına oturan Papa S 18 incl Pi Aihm, fadil bir zattır, On iki Hisan bilir. Son öğrendiği lisan macarcadır. Ce- çen sene, Budapeşleri ziyaret ede - cektl. Yola çıkmazdanı iki ay evvel ma- garca öğrenmiye karar verdi. Peşleye gilliği zaman, kendisini karşılıyanlarla macarca konuşmaya başladı. SS SST N N, — Beni seviyort!. | — Hayır! seni değii, beni zeviyor. — Mayır İllayır!, Hiçbirimizi değil, benl seviyoru. Bir dördüncü kadım araya girivar: — Hepinizi aldattığını tarzediniz.. Mem bü Şizümü yabana atmayınız. Biraz dikkat edinl, Haklı oktuğumu anlıyacaksınız. Hakikalen, kadinın dediği doğru c1- kıyor, Vilno'lü çapkın Simon Miszuk | gönlünü çektiği ba dört kadırda da eğ- leniyor. Kadınlar, — birbirlerini — kukanacak, erinin üzerine atılarak saçları- mi. başlarını yolacak, yüzlerini tırma- lıyacak yer de anlaşıyorlar, birleşi - yorlar. Tahkikat yapıyorlar, yalnız dört sevgilisi değli, o1 vei, tamam on bir metresi olduğunu öğreniyorlar. Bunlarla da anlaşıyorlar. Tsep e- vinin kapısının yanmda pusu kuru - yarlar. Az senra çapkın delikanlı, şi- | rin bir çebre ile kapıdan çıkıyor. İh- | timal, on ikinci bir sevgili — bulmağa | gidiyor. | Fakat, on bir kadın birdenbire üze- | rine atılıyor, mükemmel bir dayak çe- kiyorlar. Öyle bir dayak ki kaba ta- birlle eşek sudan gelinciye kadar. irden gidiyorlar, Simon'ı Ahali birikiyor. polisler zeliyor. bin müşkülâtla vefasız âşıkı kadınların e- lnden kurlarıyor, baygın bir. halde hastahaneye gölürüyorlar, BSon birşey söylüyelim de gülünüzt Simon Iki gün içinde iyileşmiş. has- tab rdan güzel bir kızla kur yap- mağa başlamış. «Huy canm altındadır, Can çıkma- dıkça huy çıkmaz..» derler. Ne doğru. WİND FAKİRLERİNİN ÜCİZELEİ Hindistanda Hazreti İsanın doği mundan binlerce sene evvel fakirler | vardı .Bu fakirler saçları uzun, lr - makları kesilmemiş, çıplak ayak ge - zerler. Kendilerine Allah için müthiş eziyet ederler. Hep yaptıkları Altah içindir. Kimisi seneler senesi bir kolu ha Vada, tek ayak Üstünde durur. Adota | bir bostan korkuluğu gibl. Kol dimdik kalmığa © kadar alışır ki, oüdan sonra İsterse düzellemez. Kimisi ellerini başının üzerinde bir Birine sımsıkı yapışmış tutar. O kadar ki, lurnaklar eli ve deriyi delerek & - bür farafa zecer, Kimisi ise kendisini kafçama kadar kuma gömer, aylarca | aç ve susüz kalır. Fakat; bütün bunların en entere - sanı Puneaf fakirlerinden birinin yap- tıkıdır. | — Bü fakir, Runcinleki racası İngiliz vatisi Gragorun huzurunda kulakla - fanı, burnünün delikterini — balmumu ile Ukamış, gözlerini katranla kapat- Yırmış, sonra iki ay üzeri tamamile ör- tülü olduğu halde iki ay mezarda kal- mıştir. Bu bir hurafe ve galatı rütyet de- Hlldir. Hakiki bir hâdisedir. Alimler fakirlerin vürüde getirdikleri mucize- deri bir türlü anlayamıyorlar. Bu hal bir sır halinde devam edip gitmek - tedir. İKİ SENEDE YAPILAN BİR FİLM (Güng Din) filmini yapmak - için Kaliforniyada kocaman bir şehir insa edilmiştir. 2.000 figyran, 500 atlı Mi galışmıştır. Elbiseleri taşımak için 28 araba, 10 kamyon kullanılmıştır. Bu İf tamam iki senede bilirilmiştir. araa sammcanan No DÜS Çazazaaaanaana Yo0 ETEM İZZET BENİCE yagaaaam ua | şaşkınlığı ve ürkekliği HİKÂYE Sandal Kapaklandı ir arkadaşım anlattı: — O yaz Bostancıda bir ev tutmuştuk.. Her sabah er- kenden denize açılıyor. bizaz ba- lık tutuyor, sonra, banyo alıyor ve öğleyin, eve dönüyordum.. Evi - miz denizin kenarında, küçük bir yalı (di Bir sabah yine, küçük sanda - İmla yalının iskelesinden ayrı » liyordum.. İki yüz metre kadar uzakta, boş bir arsanın sahiline yakın bir yerde, kayalıklar arasın- düydün Döndüm baktım.. Bir sandal ka - paklanmış, bir kadın suların üs - tünde iyordu.. Hemen tün kuvvelimle , gitmeğe tış— arıyor. Hemen ek kadının klanmış âandal efendi, diye yal- yarıyordu. Nihâyet anladım ki, kayaya oturarak din, korku ve acele il olacak, kü- | ipleri bacak- | larına sarılmış.. Kendisin mıyor.. Kurtaramayınca da yü » kadının bacakla - denizin içine ndsl, bir | kapaklanmış... denize yuvarlanır- | ken, çük sandalın yelken kurt doğru çeki; Hermen suya daldım. İpleri, ka- | dının bacak kurtardım.. Kadın serbest kafınca, hayata ye- | niden gelmiş gibi sevindi.. —Bana yardım Beraberce, kapaklan- Mmaş sandalı da çevirdik.. İçinin su- larını boşalttık. Kadını benim san- dala aldım.- Çok yorgundu.. Çey- | rek saat kadar, hiç xonuşmadan benim sandalın içinde yattı.. Kalktığı zaman, biraz — evvelki | geçmişti. du, Saçla - parmakla - rından Adeta, şimdi, utanıyor rını uzun, manil rile düzeltirker — Size çok minnettarım beye - | fendi, dedi. Hayatımı kurtardınız.. Ya, siz olmasaydınız' — Estağfurullah, vazife yaptım.. Sonra, kadına; sandalımın İçin- deki küçük çantadan çikolata ver- dim., Biraz su içirdim.. Yan gözle benim küçük seyyar ve pratik bü feme bakıyordu. Belki de hayret etmişti.. Çantanın içinde neler yok- tu. Hele kolonya şişes'ni çıkar - dığım vakit, daha beter hayretten | donakalmıştı.. Bol kolenya ile yü- dedim.. Bir zünü, alnını uğuşturdu.. Burnu « ( na çekti. gelmişti. Belki yarım saat olmuştu.. Ben, artık, balığa geç kalmıştım.. Zaten, vaz geçmiştim.. Meçhul kadın, bir an yüzüme baktı: — Sizden bir şey rıca ediyorum, - Şimdi, daha çok kendine| Tekrar önüne baktı ve mırıl - danır. gibi: ağulu gülücüklerle dtnliyor. Nesri- nüne getiriyor, ki İnk: sına bakamam, Diyordu, yol — Ben eve geçkaldım.. ğınız tyili; am.. Müs rtık gidey . Bir iki sa vermedim.. — Hay hay, dedim, rahatsız'ol- yın.. Başka bir emziniz va: — Estağfurullah.. — Kayığınız sağlam.. Delinme- miş.. Su almıyor.. Yalnız yelken- leriniz ısla! ekle gideceksi - - Belki biraz yorulacaksınız.. Gideceğiniz yol uzak mı?.. yır, yakın.. — Neresi? — Yakın efendim.. Anlıyordum ki gideceği yeri ba- na söylemek İstemiyordu.. Bana ir zaman u- ade — ederseniz, | iye cevab Oturduğu yerden kalkmak üze- re idi.. Küreklere yapıştım.. Onun sandalına rampa — ettim.. Ayağa kalktı.. Elini uzatıyordu. Veda e- decekti.. Sırsıklam mayosu içinde, onun harikulâde mütenasib vü - cudünü şimdi daha İyi seyredi - yordum.. Ben de ayağa kalkmış - tım. Bir elimde, onun sandalının kenarını tutuyordum.. Bir bacağı- nı attı. Atlıyacağı zaman — Size tekrar teşekkür &tmeği bir borç biliyorum, beyefendi, de- di.. Bana yapılabileczk en büyük | iyiliği yaptınız.. Hayatımı kurtar- diniz Bunlarıi söylerken yüzüme ba- kıyordu. Islak saçlari — dağılmış, boynunu, ensesini sarmıştı. Yüzüne güneş vuruyordu. Göz- leri kamaşıyordu. Elini tuttum.. Sıkarken, bütün asabımın titre - diğini hissediyordum.. — Yine görüşelim, dedim.. — Hay hay efendim.. Sonra bütün cesaretimi toplıya- rak: — Bir gün için söz vermez mi- siniz?.. Birdenbire değişti.. Bir ürperme| ——— ——- — gözlerinin ö- albini sızlata &. lata: ik kardeşim. O varava ben başka- Ve bunu derken Nesrin gözlerinin içine dolu- onün hayali, onun tadı, onun kokusu, ©: mUn var ve tebcasüm rüzgârı yüzünde do laştı.. Gözlerini suya dikmişti.. Os nün düdaklarına — bakıyordum. Söyliyeceği kelimeyi sabırsızlıkla bekliyordum. Gözlerini sulardan ayırmadan, yavaş bir sesle: — Yaptığınız ni mi istiyorsunuz — Asla. H aklıma bile gel Sonra, birden, geri döndü. Be nim sandala atladı.. Biraz evvel uzanıp yatlığı yere, baş tarafa çe- kildi. Ben de karşısına, küreklere rdü. iliğin mükâfatı- dedi, Böyle bir şey oturmuştum.. Yüzüme bakıyı — Siz balığa çıkıyordunuz, ga- Niba, dedi. — Evet. — O halde beraber - gidelim.. Ben de çok meraklıyım.. Benim sandalı şu ilerideki kazalığa bağ- yalım.. Bir çılgına dönmüştüm.. Beş da- kika sonra, sahilden uzaklaşıyor- duk. Ava çıkiyorduk.. Radyo Poraramı Ankara Radyosu BUGÜN 1835 Müzik (Dans plâkları). 19 Konuşma (riraat saati), 19,15 Türk müziği (fasıl beyetti. Tahsin Karakuş, Haklu Derman, E$ vef Kadri, Basri Üller, —Hasan Ha Hamdi Tokay. 20 Ajans, meteoroloji maberleri, vi- Faal borsası (fiat). 2015 Türk müziği. Çalanlar: Vecihe, Kemal Niyari Sey hun, Eşref Kadri, Cevdot Çukla, Okuyanlar: Müzeyyea Secear, Mah mut Karındaş. 1— Hkaz peşrevi. 2— Şükrünün - Hicas şarkısı - Bov- damı dilim anlatamaz. 3— BSadetlir Kaynağın - Micai çar- Ku - Hazan ile geçli, 4— İshak Varon - Müseyal şarkı * Bayfın suların. 5— Cevdet Çağla « Viyola taksimi. 6— Badetlin Kaymak - Mühayyef Şarkı « Ben yıllarca yanmışım, — Halk türküsü « İki karpuz bİr. koltuğa sığmaz. 8— Yesari Asımın - Müzzam şarkır — #L - Ömrüm seni sevmekle nihayet be” Tacaktır. #— Yesari Asımın - Hürsam şar * kisı - Yine kalbim taşar ağlar bu geof 10— Hayrinln - Hüzanm şarkısı * Ölürsem yazıktır sana kanmadan. SI Memleket saal ayarı. 21 Konuşma, ELAS Esham, tahvllâk, — kambiye * mukul borsaşı (Çint), SI Neş'eli plâklar - B. 21440 Müzik (küçük erkesira - gel | Necip Aşkın). 2230 Müzik (operalar - PL) £3 Müzik (cazband -Pi.) 2145 - 24 Son ajans haberleri V* yarınki prorram. YAR 12,38 Türk müziğl - PL 18 Memleket saal ayarı, ağamı, 0t tearolaji haberleri, 1315 gövdesini tutuşturan bir kılıf gibi teni , damarlarında kanıyordu. Refet birden aklına gelmiş gibi: Madâm Annayı tabil hiç görmüyorsun?, Dedi, sözünü sürdürdü: — Ben dün yine oradaydım. Zehra adlı bir kı dınla tanıştım. Heykel görünüşlü bir kadın.. Ve yine birden sözlerine heyecan vererek: — Bunların hiçbirişi birşey değil. Bir iki ay ön- ce bir kadınla orada kaldım, ömrümde böylesine raslamamıştım Peri Diye, onu anlattı: —Ne güzel, ne üstün güzel bir kadındı o Ferit, Görsen Nesrin mesrin yanında vız kalır, âşkı olur- dun ona. İri siyah gözlü, bol kirpikli, uzun boylu, taylan; sözü, sesi musiki, bembeyaz tenli, şen, gü- ler yüzlü, güldüğü vakit delirlen, söylediği Zzarnan bağlıyan, baktığı anda büyüliyen bir kadın. Anlat- makla, öğmekle sana tanıtılacak gibi döğil Adı Bedi (Devamı var) Güney, e yerle- vab veri — Fazıl iyi değil, Akil Muhtar, Rüştü, Rusçuklu Hakkı geldiler. Zatürree dediler.. Ramiz; zatürreeyi işitir işi — Yan Do e etti: — Böyle mi söylediler? — Evet, y çok üzüntülü, çok sızılı duruyor ve sö- m ve acılan bir sesl ce- — Dili ile beraber beyni de konuşuyordu? — Zatürrle iki taraflı mı acala? Ağır mı geç Dayan Hernen doktorlarla görüşmeliyin Ve bütün bu düşünceler arasında Güneye: — Peki, siz rahatsız olmayın. Herhalde bafif birşeydir. tor. Başından geceli gündüzlü Aayrılacak değilim atnma, birer hastabakıcı bulunması daha iyi değil Gil mi?. Diyordu!. 1357 Hicet Sefer 2 1939, Ay 3, Gün 82, Kasım 138 23 Mart PERŞEMBE yor? nasıl? ezi FERİT - REFET İki arkadaş kolkola girmişler, Taksimdeki Cum- hurlük anıtından aşağıya doğru konuşa konuşa ini- yorlardı. Lâf çapkınlıktan, güzel kadınlardan açil- mışti. Refet: , — Sen budalasın kardeşim, darlmıa amma... Diye Feride takılıyor, anıtın yanından geçen bir güzel kadını gösteriyordu: — Bak ne güzel, ne cana yakın kadın. Şimdi böyle bir tanesi olsa bakmaz mısın?. Ve ilâve ediyondu: Sen Nesrin.. diye bir kıza tutüldun, dünyayı Unuttur. Vallahi senlaki budalalık. Ferit bütün bu sözleri yüzünde —dağılan acı, elefonu kapamak istedi. Fakat, Güney: — Sizden bir ritam olacak... ek, dileğini yaptı: n yanında bülunmak için bir has- iye durdu. Sonra kekeler gibi: istiyorum, Acaba gönderebilir. misiniz? — Yok, pek önemli ve korkulu birşey değil Çabuk geçer. Dedi. Ve sözüne ekledi. — Daktorlârla bir kere ben telefonla konuşa 12 21 15 48 18 23 19 54 4 20 Yurttaki hemşirelerden ikisini a- yarabilirim Biri gündüzleri, biri de geceleri hasta nin yanında kalsın. Dedi. Güney telefonu kaparken; — Kocamım hastalığına çok üzülüyorum dok - yim. Bunu süylerken kalasının içi allâk bullak oldu.