“Son Posta, nın Hikâyesi Çekmecenin SON POSTA Almanyanın büyük bir deniz muharebesine «Son Posta» nın tarihi tefrikas: 110 BİNBİRDİREK sakladığı Sır Yazan : Neyyir Kemal tini akşamları ona sösliye püsliye ân-| vak'ası modern Alman gemilerinin ne latırken şu günlerde çarşı bahanesile| kadar zayıf olduğunu gösterir. Kiminin zihnini şüphe, bir &ibi oyuyordu. Yalnız zihnini Yüreğini de... Çünkü, her şeye karısını sevmediğini hâlâ iddis » Karıcığı onu ummadığı bir karşısında bulunca kimbilir ne emnun olacak, güzel dudaklarını şt i ta Dİ çocuk gibi büzerek ne tatl > Âh çok sevindim Kâmiciğim. Yal mizliktarı boğuluyordum; diyecekti. Halbu ki hiç de böyle olmamıştı. Ka- açan genç kadın onu görünce kıp- Fmizı kesilmis, acayib bir heyecan ge- İŞ, sonra Kâminin içeri girmesine > bırakmadan ecele acele hole gir- İŞ yatak odasına geçmiş ve oradan: â Şimm.m.di geliyorum. diye vr ihmal Kâmi neden hemen onun ar- Ne gitmemiş de, yemek odasında aaa köşesine gömülüvermişti. U düşündükçe hiddetten kuduru- ie Amma ne bilsin zavalh? Ne bil- n başmda örülen çoranları... Karısı o, akika geçmeden gelmis, karşısma yaş, masanın üstüne fırlatıverdiği . Parcslarını eline almış ve -gözgöze nm pek İçin olacak- bütün gece ba- 5 ırmadan güya yeni örgüler çi- TiYor gibi yapmıstı. Hattâ o kadar SevdiZİ radyonun bile yanına uğrama" AŞİ: Amed Kâmi içinden: «Allah lah demişti, 'Türkâna ne oluyor bu tiram?, Dışından da anlamamazlıktan şişti, Sorsa sudan bir cevab alüca- Muhakkaktı Türkân sövlemek iste- İde ev! zaten durmaz söylerdi. Oturup ki Yere düşünmektense yatağına ç©- İmisti. Karısı başka aksamlar erken Yatmasın diye ona anlatacak bin İurdü. Bu sefer örgüden yorul- Eİbi sözlerini uöustura vönetie İŞ, sessizce yatağma uzanıvermiş- Mesele bu kadarla kalsa elbette luvdu. Fakat aksi sevtan ertesi > dairede kocasını maharetle »lda- Mi ene ve etizel bir kadından behret- #lerdi. Bu vak'avı dinlerken Ahmed Kâminin dün aksamki bulanıkbktar kaılamıyan kafasında bir «voks1?> girmişti; Yoksa genç ve güzel karısı Onu mu aldatıyordu? Dün aksamki yelnn, hevecanmın mânası ne idi? kı uzun uzun, sık sık sokağa çıktığı helde bunlardan Ahmed Kâmiye en ufak bir şey açmamıştı. > Ahmed Kâmi, bir esrar perdesini yırtmak istiyen polis hafiyesi gibi gün- İerle kafasını Türkânin o ilk şüphe ak- şamı sığındığı yatak odasının her kö- şesinde yora yora farketmişti: Mektub kutusu yerinde değildi. Bu; üstü sedef kakmalı, irice çekmeceyi düğünlerinde bir dostları hediye mi yek 'k beğenmiş, önce mel ola- Tik Ek itüktenisi mücevher mahfa- zası yapmak istemiş, sonra nedense vaz geçmiş, yatak odasının pencere içi gibi ovuk rafına ufak bir heykelle yanyana yerleştirmişti. O vakittenberi bu çekme- ce hep orada idi. Ve karısı ancak tozu- nu aldıkça ona el sürüyordu. Halbuki Ahmed Kâmi dün onu etajerin üstünde bulmustu. Açmak istemiş, kilidli oldu- ğunu görmüştü. O zaman 'Türkânm o aksam acele acele cebine yerlestirdiği anahtarın mânasını kavramıştı. Demek karısı gizli mektublarını burada sekb- yordu. Ahmed Kiminin teferrüsta olan kavıdsızlığını bildiği için de çekmece ile alâkadar olabileceğini aklından bile geçirmiyordu. Kâmi kararını vermisti. | Evet ayrılacaktı. O karar ve hızla bir gün öğle üstü evine döndü. Karsı voktu, Bu saatte daima ertesi günün yiyeceğin! almıya cıkar, bazan biraz deçikirdi. Ahmed Kâmi doğru yatak odasma (geçti. Çekmece yerinde idi. Ve... Evde yalnız olduğundan emin ©- lan Türkân aceleden olaosk anahtarı üstünde unutmuştu. Kapağı deli gibi dırılmıs paketi çıkardı sında parçalanan kâğıddan ayaklarının Türkân sevdiği erkeğe hoş bir sürpriz hazırlandığı doğru mu? (Baştarafı 5 inci sayfada) Almanların yapacağı harb Biz yukarıdaki mütaleadan Almanla- rın bir deniz muharebesi yapamıyacağı kanaatine varıyoruz. O halde onların ha- zırladıkları harb şekli ne olabilir?. De- niz harbi fenninde bir (küçük harb) kıs- mi vardır. Bu harb şeklinde donanmaler İ harbetmez. Fakat denizaltı, mayn, tay- yarelerle düşman donanmasına hücum, torpito muhribleri, ve hücum teknelerile düşmana gete hücum etmek gibi tâli ha- reketler yapılır, İşte Almanların yapa- cağı bir deniz taarruzuda, ancak, bu çerçeve içinde kalacaktır. Küçük harble gayeye vasi olunabilir mi7? Küçük harbi meydana çıkartan (Abe) şif amiral bile düşüncesinin ne kadar sn- kat olduğunu Faşode hfdisesinde anla- muştır. Orada Fransızlar küçük kuvvet- lerle İngiliz deniz hâkimiyetinin mahve- dilemiyeceğini anlamışlardır. Aymi gayeyi Almanlar da Büyük Harbde güttüler. Tarihin gösterdiği bu iki büyük misal bize küçük harble hiçbir gayenin elde edilemiyeceğini o İs - bat etmiştir. Küçük harb sade- ce düşmana zarar verdirir, fa - kat bu zarar, hicbir zaman, harbin gayesine tesir edecek kadar büyük ola- maz. Bu bakımdan ne kadar da muazzam olsa Alman hazırlığının iflâs edeceği şimdiden söylenebilir. F.L 6. Sarav Macar tak mı ile 1 - 1 berabere kaldı (Bastarafı 7 nci sayafada) rlik Galatasarayın iyi bir müdafaa İle de- vam ettirdiği oyun, daha ziyade Macar- F. T. C malüm kadrosile sahaya çik- yapmak için dımağının ve zevkinin bü-İe,. tün inceliğini aşkının ilhamlarile bir- Galatasaray: Osman - Faruk, Hıris - leştirmiş; alelâde yün çilelerinden eşsiz|to - Musa, Enver, Celâl - Salâhattin. bir renk ahengi, harikulâde bir güzellik | Esfuk, Gündüz, Budur; Bülend. yarutınıştı, Ahmed Kâmi eğildi, eşar- Hakem: Halid Galib. pın arasından düşen küçücük kâğıdı aldı. ve «kızaran gözlerin, esrarlı gidiş gelişlerin» mânasını ancak o vakit an- > «nu vörür görmez vatak odama . Ustu? Dönerken cebine kovdufu Minimini anahtarla nereyi, nicin ki- demli Hem ondaki bu garabet ilk hz Tİ Ahmed Kâmi sünhenin aydın da #imdi her seyi daha iyi secebi"- li. Türkân son günlerde adarmakılb Smisti. Fekiden gününün her saa «Sen Posta» mın edebi tefrikası: ii ; ia tutmak için manevralar 1. Ben dünyada bunu pmuyacağım. En büyük yaşamakta bulmıyan & ze an ilk : ri / böyle soğuk durmanız için De eden bu kadar değiştiniz? H deği. miydik? ii Zz z ği. ii e i bir şeyler ği rma ettiğim vâde ağzım z gözlerimle hiyanet etmiş olaca- evini, dostağunu e ik le «olanca aşki Söz IE si mi İİşmememi istiyen bir ? pencereden yana çevirdim. İba düzeliyor, dedim. İhtiyar mühendise eğil - güzel bir şey sordum. Birbiri- ka, m ali : z ii 8 Tlf, TE z giğ, £ ie aki da talih b za ep aramız: bir saniye olsun yalnız bul Mi bırakmadı. dı: «Sevgili Kâmime, Ücüncü yıldönümümüzü kutlulamak için...» Ömer Besim Dünyayı idara edenler (Bastarafı 6 neı savfada) ladı. Çünkü kâğıdda şu sözler yazılıy-| emiş olan General Franko simdi siya- si sahadaki kabiliyetini inkişaf ettirmek- le meşguldür. İsmanyayı Avrupa ateş cemberinden uzakta bulundurması Frankonun ba s2- Ah ne olur bir gün daha beklese, bu| hada da muvaffak olacağına bir delil s3- tatlı sürprizi onun elinden alsa idi...| yılabilir... Ne olur! Nakleden: Neyy'r Kemal Cuma, yani son gün, geldi. NihaYE ik o kadar sinirlerime dökun- ya başlamıştı ki yü; miyordum. İk günlerde dirmişti. Fakat bir zamandır ğunu hâlâ bilemediğim— o vâdden sıkı- lıyordum. Üstüme düştükçe ( boğulacak gibi oluyordum. Son gün eğ yınca bilmem ne oldu, ken lerinizi hepsi yalan. Sizin 'Nazlıda, dedim. "tün dünyaya künlüğür” e rışmaya, durgun'uk tam. Ni bull bir hava gibi çöken bbir çalış - Halük bey geldi: liyorum. Üner. Artık kareyi siz de bir hanım bulur - sz; tim. İsumuz di 24 hanım (5 Peki Halük. (eyi İşöylerken Halükun gözbebeklerine çaydan sonra tekrarlamaktan bile saygı, şefkat ma benim gibi aklının 0.T. Tasi im bakıyordu.) Sonra bana dön- — Sen yalnız kalacaksın diye üzülü - yorum İncigâl amma ne yapayım; şim - seti aş dansa girmen doğru olmaz. «Ana'ığı öldü de hiç umurla; - ler. Biraz daha sabret. MEME — Zarar yok. Ben yalnızlığı severim. Siz oynarken erkenden yatarım, Ertesi akşam Leylâ Hanımefendinin e- vinde akşam yemeğinde birleşmeye ka - (Ç......) den soğuk soğuk a; Mediha hanımefendi, davetini nezaketen |tâ çocukluğumda öğrendimdi. çekindi. Öyle ya, erdiği yolda yü başıboş bir kız, onun melek gibi çocuk- jlarma arkadaş olabi'ir mi? i ile kolkola odala -'lını hatırladım ve için için yandım. | li bunları! dim, Gördüğüm kadarı son derece zevkle gü -İdöşeli, Bana dördüncü katta - evin üç be- Leylâ hanıma da söylemis: «Doğrumu | mışım. Şaziye Şaziye hanım bin itina İle bü ü, okut- iğ benzi attı. Zavallı Seniha. tu, yetiştirdi. - Hoş Şaziye hanımefendi idi. Gelsin de ağabey- nin de düşünceleri pek kafama uymazdı ya o da başka - ortada kalıverince, genç- aldırdım. ae e İma ân a kinim, bir . at daha bizim ol. sonra söze ka - maz» demiş. zi Levlâ henimefendi bunları gülmekten ismindeki Fransız amira'idir. Fakatbu kâ “eli O Sai Boşnak kölelerden biri boynunu bü - — Aman Sahbâ kalfa efendim, Altın küpü Mıgır ağanın dul karısı Nazik du - duyu getiren de bu İbşir köleniz idi... Cevabım verdi, öbürü de: — Mirasyedi Pamuk hanım da Yu Re- ceb bendenize tutulup gelmişti... Diye ilâve etti, Sahbâ kalfa fettan bir kahkaha attı: — Haydi hayği... Siz Ferhad ile boy ölçüşmekten vazgeçin... Dedi, Sonra; — Sakın darılmayın ba,.. Lâtife edi - yorum... Gevher'i Hanım Sultan Efen - kesi hepinizin hizmetinden memnun - Fr... Diye ilâve etti. Receb, kaşlarını çata - yi geleli Hanım Sultanımızın yüzüne hasret kaldık. evvelce, haftada bir gece olsun hizmetini görmekle müşerref olur, tütün bahşişini alırdık... Dedi. ir de; — Vallah doğrudur Sahbâ ka'fa.. dedi, bir aydan fazladır ki Gevherli Hanım Sultanımın güze! vüzünü görmemişim - (dir, altıncıkların da slmamışımdır. Sahbâ kalfa sözü derhal değiştirdi: — İbsir, yiğitim,.. Bugün kızların ha- imam günüdür, ben orava giderim... Ha- arm Sultanmmız arattıkta söylersiniz... Dedi ve. kendi odasının (karşısındaki kapıva doğru ilerledi. Sahbâ ka'fa kapıdan cıkar cıkmaz kö- Je Receb derinden bir ah cekti: —Ah,.. Bu kıza fena tutkunum ben... Dedi. İb-ir de içini çekti: — Ne söylüyorsun Receb, ben onun delisi divanesiyim?! Dedi, Receb: — Bre İbheir kan ciksr bundan... Dive bağırlı İbsir ise bilâkis gülerek: — Bre Rersb hir bir sey cıkmaz... Bre açtı. İtina ile sarılıp yaldızlı beğlarlaİlerden gelen bir Macar ayuncunün Sk! | yiğit bu Sahbâ kalfa sana bana nasib ck bağlanmış ve çekmeceye güçlükle sığ-İşüitile içeri girdi ve böylece berabe: Ellerinin ara- terin edildi. maz... Dedi Fohmasa sarawının. selâmlık kısmın - İda, köleler. ic nölerleri, ve harem ağa- ları ile şe'Amlığın W*'borlı menvubini icin dikine yumuşak bir şeyler yuvarlandı: yan tehinde olmakla neticeyi “değiş -|rüzel hir hamam We envisler. rendlar, ğ iğ ir hamam i Gri-mavi bir kazak, bir kravat, bİr) memiş ve heyecan itibarile pek zevk eşarp... Başka vakit örgüden sıkılanİyı olan maç da !-I berabere bitmiştir. usakler, ascılar ve hokmyvanlar icin ilein- el bir hamam verdı Heremde de, sarın en güzel bir köeesini teski' eden altı kur- İnalı gavet müzeyyen bir ücüncü hamam vardı. Cariyeler bursa yıkanırlardı. Bu harem hamamının icinde, Gevherli Ha - nım Sultanın halveti ise, çini, mermer ve altından vapılmıs bir nefise idi. Gevherli Hanım Sultan yıkanıp çıktıktan Oo sonra güzelce temizlenir, taşları o süngerlerle kurulanır, gümüş kafesten kapısı kilid - lendikten sonra çuha perdesi de indiri- Tirdi. Sahbâ kalfa hamsma (geldiği zaman, cariyeler, henüz soyunmuş'ar. türküler söyliyerek içeriye girmek üzere idiler, Jose kadar kızdı. Hepsi, ana doğması, çırılçıplak idiler. Yegâne örtüleri, to - İpuklarına kadar inen dağınık saçları idi. Sürmeli gözlü, şirin sözlü, inci dişli, tür- lü türlü söyleyişi oynak ve fettan, şuh ve işveli şeylerdi. Cariyeler hamama gir- dikleri zaman yıkanıp çıkmazlar, içerde, gülüp saatlerce kalırlar, tür - — e — ve 2. beğinden tam üç kat yukarıda - minimi- ni bir oda avırmış'ar. Ha'ük beyle arkadaşı yemekten az önce geldiler, Evin beyi Pariste imiş, Gö- remedim. Halük bey miniminilerden birinin saç-| larım okşuyordu. (Ne şirin, ne cici ço- cuklar!) Beni gayet resmi olarak arkada- | şına takdim etti ve hemen çocuğa döndü. Geçen durgun günlerden sonra birden! İgene içimde bir afacan'ık hevesi uyandı. haf! Bu bakısta ne var sanki? Kime böy-; le baksam kavıdsız kalamıyor. Ben bunu On dört, yaşlarında vardım. Bir gün Saziye hanı-, mın dastlarından ihtivar bir bey odama| hatırımı sormaya geldi. Dersten canım; sıkılmıştı. Adamcağıza alttan alttan bak-; hanrma; 1 — Çocuğun ne harikulâde rözleri var, He'e şu altten bakıştaki seytanca mana- ya bakmız, dediğini duvdum. O gün bugündür, iste bu şevtan bakış- la ne vakit birine baksam bütün etrafını ihmal edip benimle meşgul olduğunu #ö- rürüm. Nazmi bey yanıma oturdu. Oyuna gir. İ — Şu benli Yusuf dedik'eri külhenbe | Yazan: Reşad Ekrem Güze! kalfanın âşıkları lü oyunlar tertib ederlerdi. Sahbâ kalfa dan çekindikleri ve kendisini biraz da çe» kemedikleri için, Gürcünün kendilerile beraber hamama girmesini, kendi kanıma dan olan kızlar bile istemezlerdi. Sahbâ görünür görünmez: — Kalfa geldi!, Kalfa ge'di!. — Haydi kızlar koşun kafamızı soya « 1m... ş — Gülbeyaz!. Dolabdan kalfamızın bohcasını çıkar... : — Anberbü, Şerâre, Gülbeşeker,.,i i gelin, kafamızın şiltesini (sere Diye sesler yükseldi, Sahbâ, koltuklde rma giren cıplak kızların elinde, derhsi hazırianıvermiş olan bas köseve oturtuls du. Üç kız. saç örgülerini çözerken, si tanesi eyağından terliklerini almıs. iki de, belinden kemerini cıkararak entoris sinin dfiğmelerini eözmüştü, Kızlar, Val fsları. birkac dakika içinde, kendil gibi. ana doğması soymuslardı. Gö Sahbânın da yegâne örtüsü, uzm gü? sacları idi, Kızlardan biri Sahbâ kalfanın esvsB ve çamarırlarını ve mücevherlerini big islemeli bohcava koyup sarmıştı. İki kiz; i kalfalarım koltuklarına girip sedden atas ğı aldılar. Fn öne cecen İki cariyeden his rinin elinde darbuka, öbürünün elinde def vardı. Onun arkasındaki iki kız. id cümle salım Tağeni diğer ilri kız da İcimie gar İeğeni tasıyordu. İcerlee doya hula ve def çalarak. mani okuyarak gire; diler. Urun defi inlesin Arif olan dinlesin Ron: vardan anran Döeweklerde inlesin! İcerde, Sahbâ kalfavı bas kurnava & turttuler, Gümüs sac leğenlerinden birfe ri kalfanın vanına kovarak dür saclarıng İstemin tatma daldurdu'lar, Sonra, otuz cü river Sehhiwn karsısma dizilip bir mank daha okudmlar: Oeremis kurna bümna Sankı dn vurmus tasına İni a'bi ter döküyor Gül wrnakla yay kaşına, Sonra, güüserek kurnalara dağıldılan Def ve darbuka calan kırlarla harendi Wlardan em kadarı ra göbek tasma © turduler, Sahbâ kalfa bu kızlardan birine seslendi: — Kız Gülbeseker, pembe oyasmaklı Kamer hatım... Kız gel bakayım yanım mar... Sahbâven vanma. güzel bir kız geldi oturdu. Yüzünden icli bir kız olduğu o künuvordu, Sıhbi kalfa kızın çenesini okswerak: — Ne yamyor bakayım senin kürkçük Ter kâhyası?"., Dive sordu, Kır. gözlerini yere indire. rek biran dalar gibi oldur: — Adamcağız #kıbetini biliyor kalfa cığım. hani sana evveler söylemiştim ya, «beni buraya düşüren, mahveden diye bana artık lânet te etmiyor, Hergün yanma gittiğim zaman ağlayıp yalvami mağa başlıyor: «oluk çocuk sahibiyim... (Arkası var) —— > ——— ——— a, yah fakat iyi düzeltilmiş saçlarının «is tında teni; boyanın sarılağile tezad yapt cak kadar esmer. Mahir bir makyaj bü esmer cilde boyamın olanca güzellik kuğ» retini katmış. (Kendile bu kadar uğraş» mak kolay bir iş olmasa gerek. Fakat Me» lihaya benzemekten bin kere daha iyii İ Yürüyüşünde, oturup kalkışında mütena-! sib vücud'erin tatlı ahengi yok. Büstü bacaklarına nazaran çok kısa. Ben nadir insanlarda - meselâ Halük beyde - göre Leylâ hanımefendi yeni misafirinder pek hoşlanmazmış, Bana daha vapurdâ iken söylemişti. Fakat Nazmi beyin hos suna gidebilecek baska bir kadını hemetf bulamıyacağı için bunu çağırmaya mec bur kalmış. Yemek çok neş'eli geçti. Leylâ hanıme fendinin ev hali büsbütün hoş, Merasim, resmiyet bilmiyor. Dereden, tepeden, ges işi güzel konusuyor, gülüyor, Naciye haş nımın benim Nazmi beyle ahbablığımdan sıkı'dığı apaçık. Neme gerek? Ben eğlen» meme bakıyorum. Azlık olduğumuz içid Halükla ister istemez bir iki sey konuş tuk. Birkac defa da unutup en tabii big halle ve gülümseyerek yüzüne baktım. «Bu ne?» demek ister gibi kaşının bif zünü görmek iste-|'ar verildi. Tekrar görürüm diye Halâk| Nazmi beye alttan. alttan baktım. Gözle-|len vücud ahengine bayılırım. beni epey eğlen-| beye allahaımarladık bile demedim, Sa. rinde derhal bir al&ka ısılı yandı Tu- —ne oldu - | balileyin de erkenden gitmiş. katılarak anlattı. İhtimal benim de güle- mem için rica etti, Tetlılıkla treddettim.| tanesi yuları doğru büküldü. Oypema: ğumda dinlediğim «Kimsesiz kız» masâ- | kika kadar komuştuk. Daha doğrusu 6 ko- nuştu. Ben hemen yalnız dinledim. Ha'ük| şenliğimi ceğlmi sanıyordu. Halbuki ben çocuklu-| Güzel değil, fakat kibar bir insan. On da-| mecbur olduğum rolü hatırladım. Derhi soğuk ve yabancı tavrımı takımdım. Yemekten sonra biraz dısarı çıkacak Leylâ hanım kedilere benzivor. Umul- bey masanın üstündeki: biblolardan biri-|lardı. Ben de yatacaktım, Leylâ hanıma. Misafirlerden çoğu bizimle bir vapur- dü, kırdı. Nazmiye de madık zamanlarda pençeleri insanı inci-İni evirip çeviriyor, verine koyuyor, tek-| fendile misafirleri ıntolarımı giymevd ta- tiveriyor. Kim bilir, belki de bilmeden... Te eline alıyordu. Çok geçmeden düşür- | cıkmıslardı Halik: a i — Sizi bir türlü anlıyamıyorum, dedi, da İstanbula geldi. Daha evi iyi göreme-, Kareyi tamamlıyacak o Naciye hanım|bana bövle muamele etmenizde muhal i i yemeğe gidileceği sırada geldi, Güzel bir kadın denemez, Koyu kökleri sırıtan bo- kak bir sebeb var, (Arkas var)