11 Ocak 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Sayfa —BON-POSTA ABİYZ 4 a .. Hergün Kooperatif ihtiyacı Yazan: Muhittin Birgen — / ünkü yazımda köyün iktısadi ' teşkilâtsızlığından bahsediyor - dum. Köyü teşkilâtlandırmanın yegâne yolu kooperatiftir. Şu halde köylerimizi - fakat sade köylerimizi değil, şehirleri - mizi de istihlâk bakımından - teşkilâtlan- dırmak işi en mübrem ihtiyaçlarımızdan biridir. Mademki böyledir, ne duruyoruz, he - men köylerimizi kooperatiflerle techiz e- delim? Fakat, kazın ayağı da, maalesef böyle değildir. Kooperatif, gayet ince, gayet na- zik bir makinedir. Bu makinenin nezake- tini iyice anlatmak için, son sene esna - sında üzerinde hayli söz söylenmiş olan bir misal alayım: Hani şu bizim Deniz - yollarının Almanyaya sipariş ettiği va - purların yeni sistem kazanları yok mu, işte bunlar gibi. Bu kazanlar gayet ida - reli, gayet güzel şeylerdir. Fennin en ileri gitmiş olan tecrübelerinden istifade edi- lerek vücude getirilmiş olan bu kazanları kullanmasını bildiğimiz zaman, onlardan birçok faydalar görürüz. Eğer bu kazan- ları kullanmasını iyi bilmezsek, o zaman, ya gemilerimiz yürümez olur, yahud da pek az bir zamanda kazanın harab oldü - ğunu görürüz. İşin daha mühim bir tarafı da şudur ki kazan, nihayet cansız, kafasız, Tuhsuz, kendisini fennin riyazi hakimiyeti altına teslim etmiş bir mahlüktur. Eğer onu kul'anmasını bidayette bilmiyorsak bile, az zamanda öğrenebiliriz. Buna mukabil, kooperatif canlı, kafalı, ruhlu, an'ane esi- ri ve âdet mağlübu bir sürü insanın bir arada el ve iş birliği yapmasını istiyen bir teşekküldür. On'arla uğraşmak, onları bir arada hayırh ve faydalı bir surette sevk ve idare etmek, kazan kul'anmasını öğrenmeğe nisbetle, birkaç kere daha güç olur. Bunun için, Denizyollarına vapur lâzım olduğu zaman onun içine en son sistem kazanı koymakta tereddüd etmiye- bi'eceğimiz halde iş her köyü bir koopera tifle techiz etmeğe gelince, mesele değişir. O zaman çok düşünmeğe ve çok ihtiyatlı hareket etmeğe mecbur o'uruz. Evet, kooperatif, arkamızda bıraktığı- muz asrın en güzel, en hayırkâr bir ica - dıdır. Fakat, bu, öyle nazik bir makine, bir iktısad cihazıdır ki eğer biz onu iyi kurmasını ve iyi işletmesini bi'mezsek kooperatifle bir fayda temin etmek ister- ken bilâkis kooperatif fikri aleyhinde, halk arasında acıklı bir propaganda yap- mış oluruz. : * Türkiyede modern kooperatif hareke- ti, 925 den itibaren başladı. Bu hareket, © günden bugüne, on beş sene içinde, ken- disinden çok bahsettirdi, fakat, muvaf - fakiyetleri mahdud kaldı. Bunun birçok sebebleri vardır. Bu sebebler arasında en büyük âmil nazari kooperatif bi'gisinin aramızda çok az intişar etmiş olması ve ameli tecrübenin ise, maa'esef, inzibattan kâmilen mahrum, başıbozuk — usullerile yapılmasıdır. Kredi sahasında Ziraat Bankasının girişmiş olduğu tecrübe ta - mamen kayaya oturmuştur. Tıpkı, cenub sahillerimizde son günlerde kayaya otur- muş olan bedbaht gemi gihi, Ziraat Bankası kredi kooperatiflerini, bugünkü hallerile yüzdürmeğe imkân yoktur. Yanlış kuru'muş ve yanlış işletilmiş olan bu teşkilât ancak yeniden kurulmak sü - retile canlandırılabilir. Satış kooperatiflerine gelince, bunlar için önde iyi misa'ler, tecrübe edilmiş o- lan bir takım usuller ve an'ane'er me.'v - cud olmasına rağmen, bu misalleri her tarafta çoğaltmıya kadir unsurların azlığı ve bu unsurları yetiştirmek üzere her hangi bir sistem kurulmamış bulunması neticesinde, hareket bir türlü ilerliyeme- miştir. Şimdiye kadar yapılmış olan tec- rübeler gösteriyor ki satış kooperatifleri de nihayet hükümetin yardımıma muhtaç olmuşlar, kendi kendilerini, sırf kendi kuvvetlerile ileri götürememişlerdir. Bununla beraber ben meyus değilim. 'Yapılan tecrübelerden alınmış pek çok ve pek kıymetli ders'er - vardır. Eğer br erslerden istifade etmeği bilirsek, niha- d &b, köyün de, şehrin de pek bü- «Erzincandan gelen bazı felâketzedelere yemek, içmek yîî îıı:ıîşğ. yak ve pek yakıcı bir ihtiyaç verildiği halde yatacak yer temin oıumnuyur.yeBunîamîm kaç îu beklediği bu işi de başarır ve memle-|| Bündür karakollarda ve diğer yelerde sandalye üzerlerinde jle . ebilf mübadele sisteminde,: harici sabahladıklarını öğreniyoruz.» k.etmt hareketinde büyük ve rehakâr bir Bu satırları bir arkadaşımız, bir gazeteden okudu, ve tîı;î:ı:le vücude getirmenin yolunu bul - sordu: u olüt ğ İSTER İNAN, muvaffak olmamız için, şim |N olursun. İhmalci olabilirsin, günün birinde zararını görüp silkin- mekliğin mümkündür, fakat ihmalci tanınmaktan çekinin, ömrünün sonuna kadar silinmiyecek fena bir damga a.lmış — Fena şöhret fena huydan fenadır — İnsan insanı hiç bir zaman olduğu gibi görmez, hakiki kıymeti ile ölçmez, başkasının gözlüğü ile görür, rivayeti ile tanır, yanlaşı bırakip doğruya geçen pek azdır. Uruguay kızları da Güzel midır? Uruguay futbolcülarını tanırsınız. Ha- fızamız aldatmıyorsa 1928 de beynelmilel olimpiyadlarda en kuvvetli futbol takım- larını yenerek dünya şampiyonu olan U- ruguay erkeklerinin, istisnasız sevimli olduklarını dünya âlem duydu. Ya kızları nasıldır? Bunu merak etmedinizse, bu gördüğünüz resme bakınız. İşte Uru - guaylı genç bir kızı milli kıyafetile göste- riyor. diye kadar - yapılmış olan mes'ud veya bedbaht, bütün tecrübeleri bir kere daha gözden geçirip, harekete yeni bir can vermek kâfidir. Bilhassa içinde bulundu- ğumuz şu fevkalâde zamanlarda buna 0- lan ihtiyacımız kendisini daha şedid su - rette hissettiriyor. Bu meseleyi halletmek veyahud halli yoluna girmek milli müdafaanın iktısadi cephesinde bir Maginot hattı vücude ge - tirmek denilecek derecede mühimdir. Şu dakikada harb eden milletlerin, dahili ve harici piyasalardaki ticaret işlerini mu - vaffakiyetle döndümmekte âmil olan en büyük kuvvet, her sahadaki her çeşid teş kilâtlarile kooperatiflerdir. İktısad saha- sında halk ile devletin en salim bir el ve iş birliği yapmaları, ihtikârın her mana- da men'i, ancak kooperatiflerle mümkün olur. Bunun gibi, harb masraflarını kar- şılamak için, büyük milletlerin göster - mekte oldukları o büyük maliye kudret- lerini gıdalandıran kaynaklar da bunlar- dır. Bunun için, şimdiye kadar aldığımız neticeler bize yeni teşebbüsler için şevk ve cesaret verecek nisbetlere dahil ol - ) Hergün bir fıkra Şehirler kıçmasınlar diye Beş yaşında bir çocuğu büyük ba- bası Topkapıya götürmüştü. Çocuük surları, kale kapısını ilk defa görü - yorduüu. Büyük babası anlattı: — Eskiden bütün şehirler — böyle duvarlarla çevriliydiler. Gece olduğu zaman. duvarlaârla kapılar kapalılırdı. Beş yaşındaki çocuk bir müdüdet - düşündü, sonra: — Büyük baba, dedi, şehirler gece- leri kaçmasınlar diye mi kapıları ka- parlardı? v / Bir Fransız kızına kalan muazzam servct Geçen hafta zarfında İngilterede ve- fat eden lord C. Montagu adında 79 yaşındaki asilzade, Matmazel Suzanne Leonide Renard adında bir Fransız kı- zına 2.650.000 frank nakid bırakmış - tır. Bundan maada, kıza senede kaydi hayat şartile 10.500.000 frank terkey- lemiştir. Müteveffa lordun serveti mecmuu- na nazaran bu para fazla ehemmiyeti haiz bulunmamaktadır. Serveti tam 50.569.500 frank nakid, 68.750.000 frahıklık gayrimenkuldür. Ehlileştirilmiş yılan Amerikanım cenub eyaletlerinden birinde yaşıyan Clarence Mears'e is - minde bir kadının bir yılanı vardır ki, sahibini her yerde takib eylemektedir. Bu hayvana bir de isim konmuştur: Oswald. Ehlileştirilmiş oları bu yılan ismile çağırıldığı vakit derhal itaat e- der. Soğuk mevsimlerde de sahibi ta - rafından kürk giydirilir. muş bulunmasa dahi, bu hareketi can - landırmıya, bugün her zamandan ziyade muhtacız. Ancak şüurlü ve sağlam plânlı yeni bir kooperatif hareketi sayesinde - dir ki haİk kütlelerimiz, iktısadli müşkü- lâta karşı muvaffakiyetle mücadele ede- bilirler ve devlet te bütün iktısadi siya- setinde ilk defa olarak emin yardımcıla - rın müzaheretini görür. : Öluhittire ' Dlegen Bir İngiliz bahriyelisi Karısından ayrılıyor Trenin penceresi pek yüksekte kal -| maktadır. Yerde de, basıp bu pencereye' yetişecek bir basamak yoktur. Halbuki Cepheye giden bu İngiliz bahriye aske - rile eşi birbirlerinden hiç olmazsa son bir öpücükle ayrılmak istemektedirler. Bahriyelinin biraz daha vagondan sark- Ması, ve kuvvetli kollarile eşini yakala - yıp havaya kaldırmasıdır. Nitekim de öyle olmuş ve seyrettiğiniz gibi, her iki sevgili birbirlerini öpebilmişlerdir. İlânı harb usulleri Eskiden harbe başlamazdan — evvel devletler yekdiğerlerine — ültimatom gönderir ve tayin edilen müddetten sonra harbe başlarlardı. Ültimatomdan çok evvel her mille - tin kendine mahsus bir harb ilânı tar- zı vardı. Cok eski devirlerde harbe karar ve- ren Romalılar düşman toprağına kanlı bir ok atarlardı. Bu harb işareti idi. 1284 senesinde Cenevelilere — karşı harb ilân eylemek arzusunda bulunan İranlılar Ceneve limanına gümüşten yavılmış oklar atmışlardı. Transilvanyada hudud üzerinde kan h bir kama sallandırılırdı. İskoçyada hududa bir salib rekzedi - lir ve salibin iki ucu tutuşturulurdu. || Harb kabul edildiği takdirde tutuştu - rulan yerler bir hayvan kamnı ile sön - dürülürdü. ''mak, muhtelif fikirleri bir bir incelemek Sözün kısası Böyle düşünüyorum - E. Ekrem Talu rzincan âfeti içeride milîed# Ka zin, dışarıda dost ve hayi” memleketlerin insanlık “duygularımı Bi leyana getirdi. Hemen her taraftan, teli ketzede yurddaşlarımıza yardım geliy?” Bugün ilk iş olarak onların yaralarıni Wi daviye, -ıztırab'arını dindirmeğe Ça yoruz. Bunun, bir de yarını var.. Şimdiye kadar yapılan yardımlaf ( nemli bir yekün tuttu. Daha da devâfi edecek.. çünkü bu işi yarıda hırakamayik Bizim, şark hududlarına yakın, E can adında bir şehrimiz vardı. Tarihimi de ehemmiyetli bir yer tutan bu SÜ ihya edeceğiz. Bu iş hakkında da ; şöyle düşünüyorum: « Gelen haberlere bakılırsa taş taş ÜS tünde kalmıyan eski Erzincanın kadüt” trosunu kenlemyekün saymalı, enkâ* kaldırıp dümdüz bir hale getirclikte’_.p sonra, önce caddeleri, sokakları açmati || meydanları tesbit etmeli, - eğer evve var idi ise - su yollarını tamir ve 15 eylemelidir. Bunu müteakıb, madem orası zelzelö felâketine daima maruzdur, hbirer buçt” — katlı nimkârgir ve biribirinden bahçe m'g ayrılmış ayni tipte evler inşa edereBi kur'a ile yerli ahaliye tevzi ve temlik O” lunmalıdır. Bu evlere iskân olunacaklarâı mali vaziyetin müsaadesi nisbetinde eşY” da verilebilir. Sonra, iş kalır, Erzincanlılara — geçill teminine. Bunun da en ame'i şekli şü obk sa gerektir: Filân adam meselâ demil! falanca terzi, diğer biri de marango? imiş. Demirciye örsü, çekici, avadanlığ! ile ufak bir ocak, terziye esaslı levazımi” le beraber bir tezgâh, marangoza gent mücehhez bir dükkân gösterilir; tüccarâ — uzün vadeli bir kredi açılır; çiftçiye Sâ“ | pan, öküz verilir; iradcılık yoktur. Evvel ce bu türlü geçinenlere ya bir san'at, yö” | hud ki bir ticaret tutma'arı için gene bif miktar sermaye temin olunur. yi Memurlara gelince, onlar için davâ — basittir. Devlet, kendilerini va yerlerindö — ipka, yahud ki başka tarafa tahvii VE A nakleder. | İ Ancak, bütün bu dediklerim çabuk 0b | malıdır. Teemmül, tereddüd, — toplanali — ve daha da toplanacak olan paraları çaf“ çur olmak tehlikesine maruz bırakır. AV- — rupalı filân mütehassısın reyini almakı mahallinde uzun uzadıya tetkikat yap' BRCA güzel şeylerdir amma, işi sürüncemedt bırakır; iş sürüncemede kaldıkça da gür — zel Erzincanm kalkınması günbegüll — güçleşir. Demir tavında dövülmeli, ilkbahardö faaliyete geçmelidir. Maddi manevi ıztı rablar içerisinde kıvranan aziz yurddaş: larımızı bucaklarına biran evvel kavuş turmalı, yurd hasretini o'sun gönül!erin'. den silmetiyiz. Bu da. rarçabuk olmalıdır ki taze ya* raların üstüne gerçekten bir merhem te” siri yapsın. İşte ben böyle düşünüyorum. Fikrinv de yanılıyor isem, bunun da hüsnüniyer time bağıslanmasını dilerim. 6. âğae»ı /Cîalu_ ğ İhtikâr komisyonu toplandı İhtikâr komisyonu dün mıntaka ticaret müdürlüğünde toplanmış ve komisyong vaki olan şikâyetleri tetkik etmiştir. BU şikâyetler bilhassa inşaat levazımı, kâğıd ve mukavva üzerinde tekâsüf etmekte * dir. Alâkadarlar bunların fiatların çok yül sek olduğunu ve satışların ihtikâr mahi ' yetinde bulunduğunu bildirmişlerdi? Komisyon vaziyeti tahkik ederek, karâ verecektir. TAKVİM İSTER İNAN, İSTER H TEAR — Acaba şehirde otel mi yok? Bir sual daha sordu: — Bu birkaç vatandaşı kendilerine bir yer temin edilin- ciye kadar, otellerde yatıracak para mı yok? Bir başka arkadaş cevab verdi: : «— Otel de var, para da var amma; formalite de var.» İNANMAİ İNANMA! İKİNCİKÂNUN Rumi ve Arabi sene UISEB_ ıı 1&6; ğ Biri " ğ Resmi sene Gm 29 1940 65 PERŞEMBE Ğİ 1L * İMSAK s. |. Zl““ce s. |D. 7 | &5 5 |89 2 |25 ı 12 | 4a Ö; İkindi || Akgam Yatsı A |DİS: (D ÜS (D.İS, |D e. |ız | e2 |4 (47 | 16 69 fta | 89 v. | 7 |22$9 0 (azlıa |— | 1 |28 üLSTEKEZ EZEFER n BEELEEN

Bu sayıdan diğer sayfalar: