27 Ağustos SON POSTA San Pastam nm fafsiknen 72 Kabakçı Mustafa, atından indi. Gü-| ya, kendisi de susamış gibi, Lopçu ne- ferinden su istedi. Neferin verdiği su- Yu, kana kana içti. Sonra, ellerini s6 maya kaldırıp yüzünü kişlanın Kapısi- ha çevirerek: — İlâhi, yarabbil. Topçu ocağı, su gibi aziz olsun. İçtiğimiz su, şehidlerin Canına değsin. Ocak düşmanlarını, al- Jah, kahhar ismi ile kahretsin. Diye, yana yana dua etti, Pişkin bir tiyatro aktörü ve mehare. ti ile Kabakçının oynadığı bu rol, des. hal tesirini gösterdi. Pencerelerde kaynaşan cahil ef - rad, ihtilâl sergerdesinin bu riyakâra. ne sözlerine kanıverdi. Ve her tarafta: — Şu yoldaşlar, ocak düşmanlarını tepelemiye giderler. Biz burada aceze hatunlar gibi ellerimizi ekliyerek ne güne dururuz... Biz de, ocak gayreti Yok mu?.. Diye, heyecanlı sesler yükseldi. Tam bu sırada, Kabakçı Mustafa mahirane bir rol daha yaptı. Büyük bir cür'etle, açık kapıdan içeri daldı. Yum. Tuklarımı kalçalarına dayıyarak: — Hey, topçu ağaları!. Çorbacılar!.. Şu anda, misafiriniz sayılırız. Efradı. nz, yamaklarımıza İzzet, ikrâm eder. ler. Siz ise, bizlere bir selâm dahi esir. gersiniz. Mürüvvet midir, bu?. Diye; bağırdı. Ve, bu sözleri işiterek karşısına çıkan bir topçu çorbacısının Üzerine atılrak, derhal boynuna sa dı. Ne yapacağını şaşıran adamcağızı Şapır şapır öpmiye başladı. Kabakçının, kendi zabiflerile öpüş- tüktüğünü gören efrad. artık dayana- madilar. Derhal kışladin (fıiyarak, Yamakların boyunlarına sarıldılar. On. lar da öpüşmiye başladılar. Asilerin arasından, derhal yükseldi: — Topçular!. Yoldaşlar!.. Kazanlar, dışarı. Bu sesi, topçuların bağırışmaları ta. kib etti: — Birinci böl Tez, kazan kaldır. Topçu çorbacıları, bu bağırışmaları İştir işitmez. vaziyetin büyük bir va- hamete sürüklendiğini anladılar. Birin ei bölük efradının hareketlerine mâni olmak için, derhal ortaya atıldılar. Kabakçı Mustafa, bu defa da mehâ. tetini gösterdi. Derhal çorbacıların ö- müne gerildi. — Ağalar!. Yoldaşlar. Lütfedin. Kerem eyleyin.. iki çift söz söyleşe- lim. Ondan sonra, bildiğinizi işleyin. Dedi. Ve böylece onları bir an şaşalattik. tan sonra, büyük bir şaklabanlıkla, derhal söze girişti. Onlara, ocak kardeşliğinden, dem vurdu. Eğer ittifaka dahil “olurlarsa, maaşlarının artâcağına ve İmtiyazları. nın muhafaza olumacağına dair parlak vâdierde bulundu. Hepsi ile ayrı ayri kucaklaştı. Bü saf ve basit adamların! kalbinde, ocak gayretinin U ateşlerini Parlatmak için ne mümkünse yapi Ayni zamanda; bir taraftan bunları Yaparken diğer taraftan da adamlarının kulaklarına fısıldadı. Kendisi böylece Şorbacıları oyalarken, yamaklardan bir kısrul, kapılardan #iyerek kışlayı işgal altına aldı. Burada bu hâdiseler cereyan eder - ken, topçubaş: vekilliği vazifesini ifa €den Hacı Salim ağa da vukuu hali hi. kâye eden bir rapor yazmiş, Sadaret Kaymakamı Musa paşaya göndererek De suretle hareket edeceğine dair emir Ve talimat istemişti. Kurnaz Köse, buna Yesmen cevab vermek istemiyerek, bu Taporu, Sadaret Kethüdası Hacı İbra. him efendiye havale etmişti. ,, Bunun cevabı öyle bir zamanda gel. di ki. artık topçu zabitanı da Kabakçı. Ya iltihak etmişti. Çorbacılar, Kabakçının kollarına gir » AhtlAl sergerdesini, topçubaşı. odasma çıkarmışlar. orada kahve. bir ses bulda » şerbetler, çubuklarla İzzet ve ik.|buriyeti yoktur, pazarlık suretile ala" »|hâkimi Hamdi Üstünelin adli tap işleri ge- aa tırlamış Ara, başlamışlardı. * ilmeğe geta bariz Meal SARE YA K DR kaldırılıyor 'Topçubaşı vekili Hacı Salim ağa, bunlara mâni olamamıştı. O da Kabak. çının $ol tarafına geçip oturmıya mec. bur kalmıştı. İşte o sırada Salim ağanın Hacı İb- rahim efendiye gönderdiği adam avdet etmiş. getirdiği cevabın münderecatı- nı bilmediği için kâğıdı getirerek Sa. lim ağaya vermişti. Son derecede uyanık ve adeta tetik üstünde duran Kabakçı, derhal bu kâ- ddan şüphelendi, — Ağa! Hele şu nameyi bize ver. Dedi. Ve kapıda bekliyen yamaklara: — Hey. uşaklar!.. Bir okumuş adam bulun. Diye seslendi. Yamakların arasında bulunan hoca kıyafetinde bir adam içeri girdi. Kabakçı, kâğıdı ona verdi: — Molla'.. Oku bâkalım şunu, hepi- miz dinliyelim. Dedi. Şiddetle nizamı cedid taraftarı olan Sadaret Kethüdası Hacı İbrahim ağn bu cevab mektubunda topçubaşi veki. line kat'i emir ve talimat veriyor: (Zinhar. olmıya ki. topçu efradını asilere Bu babda, efradını pek tutup ve kışla kapılarını muhkem kapayıp zerre miktarı ni HATİCE SULTAN | HARA KULE PR A ANY Aİ 4 Jma halel vermiyesin. Göreyim seni, ağa. devlet ve millete hizmet günü- idür, Malümdur ki, topçu ocağı, ezel. jdenberi, din ve devlet uğrunda can fe. da edegelmiştir. İmdi bügün de, aynı fedakârlık demidir. Şayed asiler tars- fından kışlaya bir taarruz ve tecavüz vuku bulursa, evvelâ bir lisanı münaâ- #ble ihtar ederek mespleyi tatlılıkla geçişlirmiye gayret ediniz. Şayed asi ler bu ihtarı ısga etmiyecek olurlarsa, derhal top başına geçerek kendulerine İhadlerini bildiriniz... Devlet ve mille- tin mukadderatı, bugün topçu efradı- nın cenahı hamiyeti altına girmiştir. Allah ve Resul aşkma hizmet ve him- İmette kusur etmiyesiniz. Hizmet ve gayret günü olduğunu feramuş eyle. miyesiniz. Bunu, böylece bilesiniz.) Diyordu. Kabakçı, kaşlarını çatarak, okunan mektubu sonuna kadar dinledi. Mek- tub biter bitmez, başını gozabla Hacı Salim ağaya çevirerek: | — Yaa, ağa. demek ki biz burada iyoldaşlarla halienirken, sen gizlice İş- ler becermişsin. İmdi, o Hacı İbrahim olacak hırsız kodoş gelsin de, görelim seni halâs eylesin. (Arkası var) Satie davasında yeni safhalar (Bastarafı 12 nei sayfada) dahi, buna tasarruf manası vermek, be. nim için pek tebil idi. Mektab yazıldığı tarihte esasen binanın içinde bulunan muhtelif müesses bizim vağüyetine geçmişlerdi. Ferağ (akdinin vukuu ile mülebaki zamana aid olan icar bedelinin bize aid olması da. pek tabii idi. Nasıl ki, bu icar bedelini de banka- ya muntazaman tediye estiler, İşte, filli tasarruf bu suretle vaki olmuştur. Ferağ muamelesi Umum Müdürüm beni çağırarak, Sati. yenin ferağ muamelesi yapılacağını ve hazır bulunmamı söyledi. Gittim. Tapu memuru vesasirenin de gelmiş olduğunu gördüm. Ferağ ıçin. imza vermek Özere, Umum Müdürle Tahir Kevkebin isimle. ri yazılmıştı.» Suçlu, bundan sonra ferağ muamele. sini anlatmış, Umum Müdür bulunama- dığı için, yerine Hamdi Eminin imza at. tığını söylemiştir. Ferağdan sonraki İktisad O Vekâletine yazılan mektub meselesine temas eden suçlu, demiştir ki; «— Mektub hakkında müfettişe ve sorgu hâkimine cevab verirken: «— Bu. nu Sadun Galibe yardım olmak Üzere yazdım: dedim. Hakikat! bal de böyle, dir, İkinci mektub doğrudan doğruya servisine havale edilmiş olan mektubdur ki, bunu, arkadaşım Emin Âli yazmıştır. Fakat, müsveddesini ben imza ellim ve bundan dolayı bir mes'uliyet Utahaddüs ederse, bu, bana aiddir. Emin Âlinin ya. zısı, hakikatleri fotografya etmiş vazi- yettedir. Bu mektubda mevzuubahs olan 3 bin lira fark. bir hesab hatasıdır. Ka. nun, hesab hatalarını mahkeme ilâmla. rında bile kabul ettiğine göre bir mektub üstündeki hatayı da tabii göreceğine şüp. he yoktur. Satiye işinin başkaca şahsıma taâllök eder kısımların hatırlıyamıyo. rum. Söyliyeceğim bu kadar...» Reis Kemal bundan sonra, o suçluya bazı sualler sormuş ve bu arada bilhas. «— Satiye satış işinde vaki olan te. mas ve istişarelerden malümatınız yok mu?” Demiştir. Suçlu, şu cevabı vermiştir, «— İstimlâkle mi, pazarlık” suretile mi alınacağı hakkında benim tarafım « dan verilmiş bir mütalea yoktur, Fa » kat, sorulmuş olsaydı hukuk müşaviri sfötile vereceğim cevab, «istimlâk mec ms olurdu. Benim imi ve hukuki ka. kiracımız naatim istimlâkin (mecburi olmadığı merkezindedir.» Vekilin sözleri Bu sırada, Nafia Vekâletinin daveti Jüzerine oranın hukuk müşâyiriyle, te mas için, Ankaraya gittiğini anlatan Caniş, Vekil tarafından kâbul edile - rek, Çetinkayanın kendisin. «— Sen kölay Kolay yanılmazsın amma, nasıl oldu Oda yanıldın. diye sorduğunu ve kendisinin yalnız, Deniz bank Müdürüne ve idaresine milyon - larca lira bırakan kanunun bir binanın istimlâki meselesinde onlara hassasi « vetle hareket etmek duygu ve kansa »« tini de vereceğini ve esasen o istimlâk yoluna gidilmiş olsaydı dahi varılacak maddi neticenin âyni olacağını, ceva » ben bildirdiğini söylemiştir. Müddeiumumi söz alarak, vaktin ge. cikt i, halbuki daha dokuz suçlunun sorguya çekilmemiş olduğunu serde » derek, muhakemenin talikini istemiş » tir. Tahliye talebinin yeniden reddi Bunu müteakib Yusuf Ziyanın veki. li Sadi Rıza, geçen celsedeki (o tshliye İtalebini mahkemeye hatırlatmıştır. Ancak, duruşmayı 14 Eylüle talik eden mahkeme, cürmün mahiyetine ve henüz sorguların bitmemiş (olduğuna göre, bu talebin şimdilik reddine karar vermiştir. Burada Sadi Rıza reisten, duruşma. nın daha yakın bir güne bırakılması » nı rica ederek: «— İnsaf bay reis, arada 19 gün var. Müvekkilim daha 19 gün hürriyetten mahrum mu kalsın? Davanın daha ya- kin bir güne bırakılmasını rica ederiz» Fakat, başka bir gün bulunamadı. ğından, bu taleb yerine getirilememiş. tir, Celseye ümidli / giren, üç mevkuf, celseyi ümidleri kırılmış olarak, ter - ketmişlerdir. Müddeiumumiliğe davet İstanbul O. müddelumumiliğinden: İstan- bulda gösterdiği adreste bulunamıyan ve bu kere İstanbul hâkim namzedliğine tayin ki- matı Ersurum eski hâkim namzedi Şvayip Kordanın acele memuriyetimize müracaati * İstanbul O. müddelumumiliğinden: İstan- mel direktörlüğüne 18 ncı asırda İstanbula gelen Bohemyalı Baron Wratislaw'ın hatıraları: 51 Türkçeye çeviren: Süreyya Dümen Prangalar takılırken Bundan dolayıdır ki bu şartlara kat-İğer ve önem verilmemektedir. İkinc lanmak cesaretini gösterebilecek kefil İzindan bu gibi insanlara ve hiçbir sanı bulmak kolay bir iş değildir. Maazal.Jat ve hirfet sahibi olmıyan âdi tutsak, lah birkaç kimse birine güvenip de ke- fil olma yolile onun hürriyetini ve memleketine kavuşmasını temin ettik. ten sonra bu adam karaktersizliğini ortaya koymuş olursa vay geride kalan ketillerin halinet. * Bu, tersane zindanında bulunduğu - muz sıralarda idi, bir Macar esiri gör- müştüm ki bu zavallı adam, yukarıda anlattığım şekilde bir dostuna kefil ol müş ve onun vatanına dönmesini te- min eylemiş idi. Fakat nankör dost, memleketine varır varmaz, kendine yapılan iyiliği unutmuş ve alçak ruhlu, hilekâr bir adam olduğunu isbat etmiş olmakla kalmamış, iki yıldanberi hür. şete kavuşturan insan yürekli, arık düşünceli aavalk arkadaşının iki yıl danberi dayanılmaz işkenceler içinde bulnmasına sebebiyet vermişti: Bu bed baht Macar bir kendisinin ve bir de kefil olduğu arkadaşının olmak üzere iki takım bukağı ve zincir taşımak, bir kulağını, ön dişlerinden dördünü, el ve ayak parmaklarını kaybetmek, her Cu, mek felâketine maruz kalı b Bu işkence müteveffa Palfi (1) ta. rafından duyuluncıya kadar devam et. mişti. Pajfi, bu acıklı hâdiseyi duyar duymaz Osmarlı diyarından dönen al. çak Macarı buldurmuş ve Kafasının kesilmesini emrelmekle beraber kefi. linin kurtuluş parasmı derhal gönder. miş isede ne yazık ki'o vakte kadar da iş işden geçmiş idi. Çünkü çok kö. tü talili adamın sağlık durumu sarsıl. mış ve artık kendisi hiçbir işe. yara- mıyacak hale gelmişti. Zavallı adam bu haline ağlıyor, hep- sinin fevkinde, el ve ayak baş parmak- larını kaybetmiş olmakla, düşmanları. na karşı bir daha kılıç kullanmıya muktedir olamıyacağına “yanıyor, göz yaşları döküyordu. Halbuki irl yarı ve sağlam bir bünyeye malik olan bu a dam çalışarak kurtuluş fidyesini ver. meyi ve ondan sonra dâ Türklerden öc simayı kendine biricik «gaye» edinmiş bulunuyordu. * Alim, rahib, mektebli, şehirli yani umumiyetle centilmen insanların içine düştükleri esaret hayatı çok sefilâne geçmektedir. Çünkü bunların elinden maddi hiçbir iş gelmediğinden kendi. Yerine bir köpekten daha fazla.bir de- (1) Pa)fi Avusturyanın “Osmanlı aerhad- lerinde birçok #skeri roller İfa etmiş ünlü Macar kumandanlarındandır. Osmanlı tarih lerinin Usturgon diye kaydettikleri Gran ka- desini düşman ordusu zaman İmeşhur müverr'h Peçevi (kalenin teslimi İmüzakeresi için düşman genersllerile mü- İkâlemeye memur heyet arasında bulunmuş ve orada bu Palfi ile karşılaşmıştır. Pali güzel teşbihler yaparak söz söylemeği sever- miş: Peçevi bunlardan birini (şöyle hikâye ediyor: «Biz, demiş, müslüman kavmini bir kutuya benzetiriz ki ealâfımız bunu açmıyd cüret etmemişler. (Bunun içinde ne var) di- yenlere (Bu dopdolu yılan, çiyan, akreptir. eğer bu kutu açılırsa bunlar memleketimize yayılır ve halkı sokarlar, öldürürler) devabi- nı verirlermiş. Biribirinden böylece işiterek o Wikadda karar kılmışlar. Bu kutu açılma- sın, alem benim zamanımda harab olmasın. diye her gelen İmparatarumuz bu kutuya bir kilit daha vurmuş. Şimdi icab etti, ka- tuyu açtık. lâkin içinde hiçbir gey yokmuş! Yazık yazık o itikad ile geçen ömrümüze! Peşevi buna cevab olarak (Odemiş ki: .Ya şimdi siz o itikadda musinız ki eslâfınız bunu bilmemişler ve hata etmişlerdir? — Evet itikad ve kanaatimiz odur! — Fakat hata eden eslâfınız değil, sizler- #iniz!.. Çünkü siz henüz kutunun Üzerinde- ki zarı açtınız, açılan kutunun kapağı de- #ildir. Bundan sonra açılırsa o sokutu mah- Yikun zararını görürsünüz! Peçevi Ziğri'nin zaplı ve düşman ordu - sunun hezimeti Üzerine Palfi'nin bu konuş- ma günü korkunç bir şekilde, dayak ye |, ların barınmasına ayrılmıştır. Bizim oraya götürüldüğümüz zaman bu zümreden olan esirlerin sayısı yedi yilze baliğ oluyordu. Her sene, ilkbü har başlangıcında, bu ikinci omahpüş sakinleri kadirgalara dağıtılmakta ve bu gemilerde kürekçir olarak istihdam olunmaktadırlar. Yaz sonuna doğru, herhangi bir deniz seferi dönüşünde ise İaş veya mermer yontmakta, top» rak kazmakta, yapılara malzeme taşi. makta, genel olarak, her nerede yapis lacak bir iş varsa en adi rençberler gi. bi orada çalıştirılmaktadırlar. Bu zavallılara bir yılın sonundan bir öteki yılın sonuna kadar yiyeceli olarak günde iki somun ekmekten, içe cek olarak sudan başka hiçbir şey VOe rilmez, en ufak bir hata işleseler, en ehemmiyetsiz bir suç irtikâb etseler, al veya sığır dövülür gibi, dövülür. Mukadderatları bu kadar kötü olan bu insanlarm gece bile rahat ve hu. zurları yoktur. Bir kimse isterse ve yapılacak iş gösterirse bunlar gecele yin de gider ve çalışırlar. Zindanın üçüncü kısmı, tutsaklar. dan hasta olanların yatmasına ayrık bulunan (hastane) dir. Buradan, cak hale gelen tutsaklar da istifade ederler. Bu gibiler bi vakitlerini burada oturmakla geçirirler. Bunlarâ ekmekten başka sıcak çorba vesair y meklerde verilmktedir. Bu binsyâ Paul zindanı denilmektedir. Burayd getirilen herhangi hasta bir esir, has, tanede bulunduğu müddetce istiraha, te kavuşmuş olur; fakat (İyi olup d& tekrar eski yerine dönünce sanki ça, lışamadığı zamani telâfi etmek 'çin daha çok çalışmak ıztırarındadır. J (Arkarı var) Güzelliğinin Sırrı Yok Sebebi var RADYOLİN Dişleri mikroplardan, çürükler- den, iltihablardan koruyarak tıran, hem de mine- bozulmasını ve sarar- masını menederek daimi bir güzellikle muhafaza eden as- rın en kuvvetli diş macunudur. Her Sabah, Öğle ve Akşam yemeklerden sonra günde 3 defa