25 Ağustos 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

25 Ağustos 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA İlk çocuk sinema yıldızımız : Gülseren Ertuğrul Muhsinin çevirdiği yeni filmlerde rol alan küçük san'atkâr: “ Şirleyi beğenmiyorum, hiç değişmiyor! ,, diyor Zile elimi basarken ben onu şöyle teTosun»da öyle bir tuhaf konuşuyordu düşünmüştüm: Bebek gibi güzel top » xi görmeyin, aman, bir güldürdü, bir 2 ğer Suyfa 9 SİNEMA İngiliz sinemacılığı yeniden diriliyor Bu yıl çevrilen birçok filmlerin dikkate şayan tarafı, Holivud sinemacılığı dışında kalınarak bir İngiliz sinema san'atı yaratılmış olmasıdır luca, biraz şımarık, fakat neş'eli Şirle. ye benzemiye özenmiş, küçük bir kız. bâna kapıyı bizzat kendisi açtığı zaman ne büyük hataya düştü il anladım. 8.9 yaşlarında incecik bir kız çocuğu. süzgün bir yüz, derin bakışlı, iri elâ gözler... Maksadımi öğrenince beni nezaketle aldı, salona götürdü, sonra annesini çağırmıya gitti. Üçümüz bir araya geldiğimiz zaman karşılıklı konuşmıya başladık. Ben Gülseren, hakkında ne kadar cahil olduğumu hatırladıkca adeta u- tanıyorum. Meğerse Gülseren, musiki âleminde verdiği piyano konserlerile tanınan Gülseren Sadakmış ve babası da san. atkâr Muhittin (o Sadakmış. şimdi 6 yalnız bir musiki san'atkâr: değil, kü. çük bir sinema yıldızıdır da.. Ertuğrul Muhsinin göz bebeği Gülseren... Küçük yıldız karşımda büyük, arkâ- Iklı bir koltukta oturuyor. Üzerinde kırmızı ve lâdiverd karışık zarif bir basma entari var. Düz, koyu kumral saçlarını pembe bir kordelâ ile bağla. mış, ince çıplak ayaklarında da beyez sandallar... Büyük bir insan vakar, ile ellerini dizlerine kavuşturmuş, bununla bera. ber bu büyük koltukta fazla küçük kal. dığı, bilhassa çok daha çocuk görün » düğü muhakkak. Onda hiç de şımarık yapmacıklı ukalA bir hal yok. Bilâkis öyle bir çocuk ki insanı dikkatli ko « nuşmıya mecbur ediyor. Gözleri şimdi dikkatle üzerime çevrilmiş bulunuyor. Adeta şaşırmış gibiyim. Eğer karşıma Holivudun en fazla rağbet kazanmış olan san'atkârlarından: Johny Downs ile kapıdan girerken tahayyül ettiğim tip Jean Birkaç sene evvel çok güzel ve umu. gösterilecektir. mun takdirini kazanmış olan eserler vü. ilmdir. Mac: 2. cude getirmeğe başlamış olan İngiliz m e peri le -İsiyor. Nezlesi var da. birkaç gündür nemacılığı birdenbire duraklamış Tunmaktadır. Duraklamakla kalmamış,İçok güzel bir İngiliz tipi yaratmıştır. Bu başla-İrol herkes tarafından beğenilecektir. çok ağır bir buhran geçirmeğe mıştır. Buhrana sebeb meşhur «City» sinin bankerleridir. İngi. |ceyi bulmuştur. Yapıldıklarındanberi fik liz filmlerinden bazılarının para getir. defa olarak Denham stüdyolarının bütün mekte olduğunu gören bu bankerler ke. selerinin ağızlarını açmışlar, her film prodüktörü geçinen adam bu keselerden avuç dolusu para çekmişler, fakat neti. ce hüsran olmuştur. Nihayet İngiliz sinemacılerının gözle- ri dört açıldı. Kaybedilmiş olan vakti te- Iâfiye koyuldular. Hükümet te sinema ve film sanayiini korumak için tedbirler it. tihaz eyledi. İngilterede çevrilmekte olan filmlerin adedi yüzde otuz beş nisbetinde azalmış 4se de filmlerin kıymet itibarile kazanç. ları ferah ferah yüzde elli nisbetini bul. muştur, Geçen sinema mevsiminde İngiliz fümlerinin uyanışına «Hindistanda silâh başına», «Pigmalyons, «Kale> (filmleri ile şahid olmuş idik. İki senedenberi seri prodüksiyonu yapmakla geçinen İngiliz sinemacılığı nihayet beynelmilel prodüksiyonlar vü. cude getirmeğe başladı. Önümüzdeki (sinema © mevsiminde Hollywood ve Paris filmleri De rekabete girişebileçek İngiliz filmleri göreceğiz. Bu filmlerden bazıları hakkında mâ- Yümet verelim; Bunların birincisi <Dört beyaz tüy» &- dındaki filmdir. Bu film renklidir, Zol. tan Korda tarafından Misir Südanında çevrilmiştir. Şimdiye kadar çevrilmiş a. Jan filmlerin en güzelidir denilebilir, İkincisi: «Good bye Mr. Chips filmi, dir. Bir kollej mualliminin hayatını tas. vir eden bir filmdir. James Hiltonun meşhur eserinden iktibas edilmiştir. Baş çıksaydı konuşmak daha çok kolay ola. caktı, Annesi! — Gülseren biraz rahatsız efendim; Parker Üçüncüsü: «Avrupa seması üzerinde sütudyoya göndermiyoruz. Sair günler sabah yedi buçukta harici sahneler için İngiliz stüdyoları şimdi hayata kavuş. Yenfköye gider, filmler orada Şeker « olan da Londranın |ymuş bir haldedirler. Faaliyet son dere. Ciyanın yalısında çevriliyor. Akşam Ü- zeri dönüyor. Diğer taraftan piyanoya da çalışıyor. Bu son günlerde pek fazla sahneleri meşgul bulunmaktadır. yoruldu. Bu sahnelerin birinde şimdiye kadar) Gülserene dönüp soruyorum: İ İngilterede çevrilmemiş cinste büyük bir) — Anlatın bakalım Gülseren, bu İş film çevrilesektir. İsmi «Bağdad hırsı. nasıl oldu, film çevirmeye nasıl başla. Zi» dır. Conrad Weidt, Rex İngram, Yune |dınız? Duprez. küçük Sabu gibi tanınmış san'at-İ Bir anda canlandı. İri eli gözleri kârlar bu filmde rol alacaklardır. Bulparladı, Yüzü pembeleşti. Heyecan İs filimde Kordanın yeni keşfeylediği John İçinde ellerini kollarını oynatıyor: Testin de rol yapacaktır. Bu delikanlı, | Bir gün Necdet geldi, beni aldı, halen emsaline radir tesadüf edilir birlweniköye gittik. Orada Ertuğrul Muh. güzelliğe malik bulunmaktadır. in bina ehri göstererek: İşte senin Ayrıca (Yangın gecesi) namında bü-|.baban!s Feriha Tevfik için de «bu da yük bir film çevrilmektedir. Vaktile Ca-İablan!s dedi. «Haydi babanı kendi ba. İvalcade titminde rol yapmış olan güzelİyan gibi kucakla, boynuna atıl Ben Diana Wynyord bu filmde rol almıştır. İonun dediklerini yaptım. o Ertuğrul Bundan başka Pariste ve Majino het. İMuhsin bu hareketleri çok iyi yaptığı. tında geçen bir casusluk macerasını tas.İmı söyledi, beni okşadı, orada çok ışık- vir eden «Pariste on gün» adında büyük |j, Iâmbalar var, beni çok terletiyor. bir film yapılmaktadır. Annesi söze karışarak dedi ki: Diğer filmler de şunlardır: «Major| — Ertuğrul Muhsin bey kocamın iyi Barbara», «Bir otomobil biletçisinin ma.|arkadaşıdır efendim. Küçüğü de sık sık Cerası:, görür, onunla çok meşgul olur. «Al - İngiliz © prodüktörleri © körükörüne|lahın cenneti» filmini çevirmiye karar Hollywoodu taklid etmek istememişler-| verdiği zaman Gülseren aklına gelmiş. dir. Onlar doğrüdan doğruya İngiliz ha.| Bizden rica etti. Peki, dedik. bir tecrö. yatını tasvir eden filmler vücude getir.|be yapıldı, Muhsin bey çok memnun meğe gayret eylemişlerdir. Arzularinda | kaldı. Bu sefer «Şehvet kurbanıs filmi da lamamile muvaffak olmuşlardır. Bu)için angaje etti. sayede İngiliz sinemacılığı yeniden ihya) «Allahın cennetis komedidir. Gülse. edilmiştir. renin bu filmde oldükça mühim bir ro. e m e lü var. Bir ressamın küçük kızı rolü. 1 i nü yapıyor. Feriha Tevfik de ablası Kay Francis gene sinemaya Di Fi Hr maziğ YL Kabanı döndü Hazım Ferihanın nişanlısı. Filmde baş Artık sinema hayatından tamamile|roki yapan Münür Nurettin de Gülse. ayrılacağı geçenlerde kaf'iyetle bildiril-İrenin musiki hocasi oluyor. «Şehvet kur miş olan güzel sinema yildızı Kay Fran.|banı> ise dramdır, evvelce Alman san. sefer Muhsin beyin kızı rolünde. çok anlaşıyorlar. Genç kadın iftiharla kızına bakıyor: — Gülserene sütudyoda rolünü an- cak bir kere tekrar ettiriyorlar, bu ona kâfi geliyor. Dramlarda daha çok muvaffak ola. cağı anlaşıldı. Muhsin bey şimdi Gül- serenin başrolünü yapacağı bir senar. yo hazırlıyacak, yalnız bu senaryonun çevrilmesini herhalde gelecek seneye bırakırlar. Zaten biz de Gülserenin faz- la yorulmasını İstemiyoruz. — Eskidenberi çocukta bu heves var mıydı? Bu sefer Gülseren cevab veriyor: — Ben evvelce evde oynardım. şim. di stüdyoda oynuyorum, değil mi an- neciğim? Annesi gülümsüyor: — Eskidenberi kendi odasında be - beklerini dizerek ve komşu çocuklarını odaya doldurarak tek başına temsiller vermiye bayılırdı... Uzun bir entarisi vardı, onu giyer. Benim bileziklerimi takar, bir masanın üzerine çikip hepi- mizi güldüren bir elâdiyetle bir takım piyeslerde, operetlerde öğrendiği cüm. leleri sıralıyarak ayni rolleri tekrar etmiye başlardı. Gülseren sabırsız bir tavırla annesi- nin yüzüne bakıyor. Kendinden bahse dilirken sözü biraz da ona birakmak l4- nm gibi geliyor, soruyorum: — Sinemayı sever misin Gülseren? — Çok, Pamuk Prensese tam yedi kere gitti Annesi: — Bir kere iki buçukta dadısile La Boheme gitmişler, diyor. o Dokuzda geldiler. Biz tabif evde mersktan çıldı- rıyorduk. Sonra günde yedi sekiz kere plâğı gramofona koyup La Bobemi din ler, doymaz. Musiki o merakı hastalık halindedir. Fakat biraz tembel.. daha ziyade dinlemeyi seviyor. Piyanosunu ihmal ettiği zamanlar yok değil. — Şirley... Gülseren sözümü tamamlamadan ne soracağımı anladı. Yerinde doğrulup, görleri parlıyarak cevab veriyor: — Şirleyi beğenmiyorum, hiç değiş- rol meşhur san'atkâr Robert Donat tara. | cis istediği adamla evlenemediğinden ye.İatkârı Emfl Yaningsin çevirdiği #ilm..İmiyor. Bütün rolleri birbirine benziyor, fından yapılmıştır. San'atkâr burada çok |hiden sinema hayatına avdet eylemiştir. herhalde hatırlarsınız, #ilm baştan çı-| Artistlerden Claudet Colbert Je Marta Kay Francis şimdi Carole Lombard ile| kan bir aile babasının hikâyesini nakle. |Eğerti beğeniyorum. Ertuğrul Muhsin Bu iki film Cannes'da yapılması mu.| birlikte «Memory ot Lowe adında birlder. emdi Emfi Yeningsin rolünü İbüyük san'atkâr.. Herihayı da çok sev. güzel oynamıştır, karrer beynelmilel film müsabakasında film çevirecektir. güldürdü... Birdenbire o ağır küçük kız değişti. Gevrek gevrek gülüyor, sonra yerin « den fırladı. Etekleri uçuşarak kapıya atıldı. — Miki! Mikir Annesi: — Miki Gülserenin sevgili kedisidir. dedi. Bazan seyircilerinin arasına o da karışır. — Karınının yaramazlığından şikâ yetiniz var mı hanımefendi? Genç kadın başımı sallıyor: — Hayır, bilâkis biraz durgun bulu yoruz, fazla hassas ve sinirlidir. Bu. nunla beraber beni hiç üzmez. Ders « lerine çalışır. Bu sene dörde geçti. Bİ. raz tembel olmasına rağmen zekidir. Ha, birde süse çok meraklıdır. Giyin meye bayılır. Gece yatarken bile nasil kendisine ihtimam ettiğini, geceliğini, başına bağlıyacağı kordelAyı nasıl itina ile seçtiğini görseniz şaşarsınız. Gülseren Mikisi ile odaya avdet et. ti, kıymetli kedisi kucağında olduğu halde eski yerine oturdu. — Stüdyoda yorulup sıkılmıyor mü- sun, Gülseren? Başını iki tarafına sallıyor: — Hiç sıkılmıyorum. Öyle eğleniyo. rum ki.. Zaten ben evde de sıkılmıyo- rum. Bebeklerim, küçücük sinema makinem, kedim Miki, plâklarım, pi. yanom var. Daha sıkılırsam resim yâ parm, okurum, step yaparım) şarkı sövlerim. Tiyatro oyunu oynarım ev işl görürüm. — Desene on parmağında on hüner olan bir kızsın sen. söyle bakalım, Gülseren. Büyük bir musikişinas mi yoksa meşhur bir yıldız mı olmak İs» tersin? Yüzü gene pembeleşti. Belli ki bu bahis onu heyecanlandırıyor. Annesi nin dışarı çıkmasından istifade edereli kalktı geldi, kulağıma fısıldadı: — Holvuta gitmek, yıldız olmak is. tiyorum. Amma çok çok meşhur bir yğdız. Halbuki odaya evdet eden annesi Gülsereni ilk mekteb! bitirince Avru- paya, konservatuvara göndermek ni « yetinde olduklarını söyledi. Zaten Gülseren beş yaşından itiba » İren, yani dört senedir piyano dersi ali. yormuş. Könservatuvarın en kıymeti talebelerindenmiş. Sık sık konserlere iştirak eder. Bir müddet evvel radyo- da da bir konser vermişti. Kulağı ge. vet hassas babasının ritmini bile hem de gayet yerinde olarak tenkid ettiği zaman oluyormuş. > Bana en çok Vagneri ve Bethoveni sevdiğini söyledi, rica ettim. Piyano sunun başına geçti. Şumandan Betho. venden küçük parçalar çaldı. En son sual olarsk küçük yıldızn annesine Gülserenin çevirdiği filmler. den ne kadar para kazanmakta olduğu. İnu sordum ve her çalıştığı gün için on Mra alması kararlaştırılmış olduğunu öğrendim. Gülseren Ertuğrul Muhsin gibi titiz halde bulunuyor. Yoksa bu küçük yık diz dünyanın sayılı yıldızlarından biri olacaktı. Sir Laurel ve Hardy tekrar film çevirecekler Bir müddet evvel birbirlerinden ayrı mış olan meşhur Laurel ve Hardy'nin tekrar beraberce film çevirmiye başlı « yacakları haber alınmıştır. Seri halinde birkaç komedi çevire « ceklerdir. Bu serinin ilk filmi: «Oxfordda biy şampiyon» dur, İki şan'atkâr Oxford üni, versitesi talebeleri rollerini yapacaklar « Muhsin bey yapıyor. Gülseren de buİyorum. Aramız çok iyidir. Geçen günldir. de sinemacılık henüz pek iptidai bis;

Bu sayıdan diğer sayfalar: