25 Ağustos 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

25 Ağustos 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayfa 13 1m “8 ZA) i BU Va DE — İş başına, Kabakçı çavuş gibi ca- hil ve nadan bir adam geçirilirse, işte böyle olur. — Be canım.. Kabakçı, yalnız başı» na değil ki. Hamalzade Mustafa elen. di de oraya gönderilmişti. Kabakçı, kendisine danışmadan, bir iş etmiye. cekti. — Ya, Kazancı Lâz Mustafa. canım, © da orada değil mi?.. O, tilki gibi bir beriftir. Nasıl olur da böyle yolsuz bir işe meydan verir. Bu karmakarışık muhaverenin heye. canını, ancak Musa Paşa teskin ede. bildi: — Canım efendim.. beyhude, ne telâş| edersiniz? Ortada henüz olmuş bir şey yoktur. Şimdi, derhal Kabakçıya bir adam salarız. «Hatice Sultanın sarayı. na vesair mahallere, zere kadar taar- Tuz yoktur. Yamakları, pek tut. Zin. har biribirine üşürüp, aralarına kan dü. şürme. deyu, sağlam kaz'ğa bağla - Fiz. » — Diyerek, bütün korkunç endişelere, nihayet verdi. HER TARAFI SARMIYA BAŞLI. YAN İSYAN ALEVLERİ Kabakçı Mustafa, Sadaret Kayma- kamı Köse Musa paşadan daha kurnaz davranmıştı. Hatice Sultanın sarayını basmiva giden yamakların, bir takım hediyeler ve behiyyelerle Turna Meh. medin tarafına geçtiğini haber alır al. maz, şöyle bir mektub yazarak, derhal Turna Mehmede yollamıştı. (Benim, sevgülü karındaşım- Bugün dünya, yarındihiret. Biz'senin le özbeöz ve sütbesit karındaşız. Bir babanımssulbönden geldik Ve:bir ana- nın sütünü emdik. Gerçi, meysnemiz. de bir di! dalaşı oldu ise de, kardes kav Basıdır. Et, tırnaktan ayrılmaz. Onun için sana bu mektubu gönderiyorum. Ve beyhude yere hasıl olacak bir niza- m önüne geçmek istiyorum. İşittim ki, bizim yamaklardan bazı. İarı, Hatice Sultan hazretlerinin sara- yma gitmişler. Ve orada bazı'güna taş- Kınlık icrasına teşebbüs etmişler. Hüda şahiddir ki, bundan haberim| yoktur. İyi etmişsin ki, bunları müna. sib bir üslüb ile kendune bendeyle. mişsin, Gerçi, bizlerin nizamı cedid ile da. vamız vardır. Ve bu dava da ocak gay. reti ile tez günde ballolunacaktır. Amma bu arada, gerek zatı hümayu. na ve gerek saltanatı seniye mensub. larına sadakat ve ubudiyetimiz berke. mal olup, hele sarayı hümayunlara te- Cavüz ve lâarruz etmek, zerre kadar aklımızdan geçmemiştir. Benim karındaşım. Oraya varan yamakları, ne edip ne işliyerek zaptetmişsen, İyi etmişsin. Hemen, cümlesini pek tut. Zinbar, bir fesada meydan verme. Bizler, yarın o. Tadan geçip gideceğiz. Sultan hazret. lerinin ellerinden öperiz. Zerrece havf etmesinler. Sarayı seniyelerinin duvar- Yarındaki taşlara dahi bir yamak, par. mağının ucu ile dokunamaz. Bizler, davamıza devam (edeceğiz. Sen de, vazifende daim ol. YAZAN: Z/YA İhtilâl genişliyor men biraderi Üçüncü Selime, şu mek- tubu yazıp göndermiştir. (Şevketlü aslanım. Yamakların bazı güna yolsuzlukla. rından dolayı, hatırı hümayunlarına bir endişe ve inkisar âri olmaması mümkün değildir. Ancak. bazı esbab ve delâil ile, meselenin esası hakkında el de edilen malümalı sahihaya nazaran, yamakların kıyamı ancük nizamı cedid aleyhinedir. Gerek zatı hümayunları ve gerek saltanau o seniye men. subları (o hakkında (Oyamaklerın oSs- dakat ve ubudiyetleri kemakân daim hatırı hümayununuzu boş tutup, yamak. lara karşı, münasibi veçhile hareket edi- niz. Beyhude yere pılmayıp, zinhar bir vak'si uzmaya sebe. biyet vermeyiniz, Zira, ikbal ve devlet, bir kere elden # , bir dahı ele giz. mez. Böylece malüümunuz ola, aslanım.) Hatice Sultanır. başa mahrem ola. rek bu mektubu Üçüncü Selime takdim etmişti. Saf kalbli 1 mektubu oku. nemnuniyet du Var, hemşireye selâm eyle. erinden bus ederim. Ben da ile teemmüi ede: a rh ölür. Diye, cevâb vermişli. * Halbuki (encam), höyora doğru yürü mek şöyle dursun, korkunç ve karlı bir felâketç doğru sürüklenmekte idi. 26 Mayıs gecesini Rumelihisarinda ge çiren asiler, e uk doğru, Kabakçı Mustafa biz. gürü kuş Mahvolan servet (Bastarafı 12 nci sayfada) Verilen talimata harfi harfine riayet edeceğimi Demostene söyledim ve en ka- labalık bir yeri seçip kendimi rıhtımdan Sen nehrine attım. Bir gömüldüm, bir çıktım. Ensemden Demosterin yakaladı- Zını hissettim. Kurtulmuştum, hem de ni kenara çıkardı. Btrafıma baktım. İn. san değil, canlı bir köpek bile yoktu. — Demosten ben mi görmüyorum. yoksa etrafta hakikaten insan yok mu Demasten de bakındı: — Ben de kimseyi görmüyorum. İş anlaşılmıştı. Benim suya atıldığım zaman hıncahınç kalabılık olan sahil birdenbire boşalıvermişti. Boğulan, yâ. hud da boğulmak tehlikesi geçiren bir ihsan seyri, hiç kimsenin boşuna gitmi. yen bir şey olacaktı. Demosten kolay ko- lay kararından cayan insanlardan değil- di; — Tekrar ederiz! Dedi. Ben allem ettim, kallem ettim, yan çizmek istedim. Fakat Demosteni ra. zı edemedim. Onun istediğini yapmak mecburiyetinde kalmıştım. İkinci defa gene kalabalık bir sahilde ayni şeyi tek. rarladık. Gene ademi muvaffakiyet. De. mosten beni sahile çıkardığı zaman gene sahilde insan kalmamıştı. Baki, hemişe, hoş hal olarak kal. Be. him sevgülü karındaşım.) Kabakçı Mustafanın bu mektubu, dünya ihtilâl tarihinde bile emsaline tesadüf edilemiyen (bir şaheserdir. Çünkü, Kabakçı Mustafa, Hatice Sul. tandar şiddetle nefret ettiği ve Hatti onu bir kaşık suda boğmak iste: halde, mafyetindeki ihtilâl kuvveti Parçalamamak, ve üzerine aldığı o bü. Yük işde muvaffak olmak için, bu mek- tubu Turna Mehmede göndermek su. Tetile çok mahirane bir manevra çev Miş. bir ihtiâlei için lâzım olan (siva. set) meziyetini, pek parlak bir sürette göstermiştir. Nitekim Hatice Sultan. gözdesi Tur- ha Mehmed vasıtasile Kabakçının bu mektubuna vâkıf olur olmaz, e da he. KAY olup bu cihetten, zerre miktarı havf ve| telâşa lüzum yoktur. Hemen, mübarek det ve şiddete ka! #|parmak istiyorlardı. üç Mraya sahib olmuştum. Demosten be.; ğı bayrağın arkasına takılarak tekrar ha. rekdie geçmişler. tekbirler getirerek, İstanbul tarafına doğru yola düzülmüş. erdi, Kafile, gayet ağır yürüyordu. Kır renk Mİ bir atin üstüne binmiş olan Kabakçı Mustafa, yeşil zemin üzerine kızıl bir zülfikar resmi işlenmiş olan bayrağı çe! kiyordu. diâ tellallar vardı, Bunlar, kalabalık yer lere geldikleri zaman duruyorlar: — Ey ibadullah... Cemiyetimiz gö-| de, sakın ürkmeyin ha.. bizim ga- azımız, nİsamı cedid beliyesini üze-| rimizden kaldırmak. devleti aliyeyi ve anatı seniyeyi iğfal ederek, mem. leketin o harabiyetine bâdi olanların canlarma ot tıkamaktır. Bunlardan baş ka niyetimiz vesair güna hareketimi yoktur... Ehli rini oceklü bilenler, gelip bayı ım altına girsinler. dinü devlet uğ. runda can feda edenler, allah ve lillah rızası İçin, vefdım eylesinler... Diye, b ıyorla | Tellalların bu nida esnasındaki söz. teri, çok şayan: dikkatti. Çünkü ya. maklar, ilk hareket ettikleri zaman, sadece (nizamı cedid beliyesinin def'ü ref'i) meselesinden başka hiçbir mak. sad gözetmediklerini söyledikleri hal. de, şimdi buna başka bir maksad daha ilâve edilmi O da, (memleketin ha- rabiyetine badi) olmakla itham ettik. leri bazı kimseler hakkında tehdidkâ. Tane düşünceleri idi. Bunların çan) rma ot tıkayacakların: söylüyorlardı. Yani açıkçası, bunların kafalarını ko. (arkası var) 'Tam yedinci tekrarlayışınızda çok şü. kür sahilde bir insan görebildik. Bu in-! san balık tutan bir babacandı, Demosten) beni sudan çıkarır çıkarmaz, o da kalkıp gider korkusile hemen yanına gittik. A- yak seslerimdizi duymuştu. Yüzümüze bakmadan: — Siz de mi balık tutmaya geldiniz! Dedi. Demosten onun kârşısına geç- mişti. Demosten ağzımı açamadan o ko. nuşmaya devam etti: — Burada oldukça fazla balık var sa. nırım, Gerçi oltama hiç biri gelmedi am. ima, şimdi ikisinin birbiri ardımra suda zıpladıklarını duydum. Gerçi gözlerim görmez amma, kulaklarım çok hâssastir, hiç yanılmam, k Sahilden kaçmıyan tek adamı bulmuş- tuk. Benim boğulmak tehlikesine maruz kaldığıma, Demeslenin beni kurtardığına onu şahid tutacaktık amma ne yazık ki onun da gözleri kördü. Benim de nehre düşüşümü, Demeostenin beni kurtarmak liçin nehre atılmasım iki balığın birbiri çarkasına suda zıplamaları sanmıştı. Olmuştu olacak. Bu işden artık fayda İyoktu. Fakat soğuk banyo asabımı tes- İkin etmişti, Yeniden üç tira gelmemişti amma gi. jden üç liranın acasını unuttuğum için. gene yaşıyabilirdim. MEYVA TUZU Mide, barsak, karaci- ğer ve safr& yollarını temizler, muannid in- kıbazları giderir. Haz- e nlc ii İİ elli İNGİLİZ" KANZUK “ECZANESİ ler Te LET Er Mİ Bu ihtilâ! kafilesinin önünde, mütead. |, Baron Wratislam Türkçeye çeviren: Sü Din değiştirme teklifi 18 ncı asırda İstanbula gelen Bohemyalı "ın hatıraları: 49 Bu esnada ben, İstanbulun neresin- değildim. Çünkü hastalığıma katılarak susuzluk ıztırabı, insanın beynini ya- kan sıcağın şiddeti, bir oduncu katırı- yun cildimi yalayıp kanatan sertliği ve kabalığı beni yarı yarıya kendimden geçirimişti. Bu kısa duruştan bilistifade şöyle etrafa göz gezdirirken bana en yakm olan sefaret rahibi John Winorzu gi düm, nerede olduğumuzu sordum. Ö. lüm mahkümlarının en son geldikleri yerden uzakta olmadığımızı ve binaen- aleyh Cenabıhakkın takdiratına ve ©- nun ilâhi iradesine teslimiyetten ve te- vekkülden başka çare olmadığını ve ruhlarımızı ona emânet etmek lâzım söyledi. Rahib sözünü henüz ki kafilemiz tekrar yürüyüşe Yeniçeriler sopalarıni kullanarak halk yığınları arasında bize yol açıyor- lardı. Biraz sonra darağaçlarım, çengelleri ve iki cellâdm bu ağaçlar üzerindeki makaraları işletmekte oldukların görün ce bütün duygularımı kaybederek ken- dimden geçtim, yani bayıldım. Artık hepimizin asılarak veya çengele takıla- rak öldürüleceğimizden şüphe etmiye ve bundan bir şey beklemiye im. kân var mı idi? Bütün öldürülecek in - sanlar döndürülüp, - dolaştırılıp en son bu meş'um meydana getirilmiyorlar m idi? Muhakka ki, biz de bu akibete uğra. tılmak için buraya getirilmiştik. Haya. tımiz bu slanda ve binlerce insanın göz. leri önünde sona erdirilecekti. e Başka türlü düşünmiye mahal yoktu! Yukarıda söylediğim gıbi bu korkunç meydana girer girmez kendimden geç miş, duygularımı kaybetmiş olduğum. dan burada olup biteni sonradan bana arkadaşlarım izah etmişlerdi. Şöyle ki: Bizleri darağaçlarının âltına sevkettikleri vakit, iki cellâd, darağaç- larına tirmanarak fik iki cellâda — katıl. mışlar ve kollarını sivayarak «idam hazırlığına (başlamışlardı. Bu esnada hâkimlerden biri darağaçları eltındaki bizlere yaklaşarak «bu anda çok müthiş bir ölümle karşı karşıya bulunduğumu. zu, bunu kendi gözlerimizle görmekte olduğumuzu ve fakat kendisinin bizlere karşı duyduğu merhamet hissinin sev. kile bir teklifte bulunacağını, bu teklifi. ne uygun hareket edersek velinimeti 0- lan hünkâr hazretlerinin mübarek. başlarım ileri sürerek, hayatımızın bize bahşedilmiş olacağını, bu teklifinin «teb dili dins bulunduğunu: söylemişti. Fakat cenabıhakkın lütüf ve ina. yeti neticesidir ki içimizden hiçbir kim. se bu teklifi kabule yanaşmamıştı. Ha. kikatte o kadar büyük olan maddi ve manevi ıztırab bizi o derece sarsmış, Ö. lüm korkusu o kadar sarmış ve boğmuş- tu ki hiç birimiz o anda sağ mı veya 8. lü mü olduğunu bilemez bir hale gir. mişti, Yapılan bu din değiştirme teklifi sü. kütia karşılanmış ve bu süküt bir çey- hiddetle oluyor, arkadaşlar — öyle insaf, İde olduğumuzu hatırlıyacak bir halde|sızca #tlliyorlardı ki biri düşünce zincir. le bağlı bulunduğu öteki arkadaşlarını da sürükleyip düşürüyordu. Bana gelince: Allaha şükür olsun ki, İmüünhüş bir ölümden kurtardığı gibiydi. ger arkadaşlarımın duçar oldukları gibi zorla itilip kakılmak, kalırdan hurpala. narsk almıp rastgele geminin ambarına atılmak felâkalinden de kurtarmıştı Çünkü o esnada eskiden tanıdığım bir Türkü gözüme iliştirmişti. Bu eski dosta görür görmez haykırdım: — Kuzum, allahaşkınna,. sana yalva, rırım.. bana biraz yardım et!.. Bu iyi kalbli adam, başkalarının kendisine hid- 'detli hiddetli bakmalarını ve bazılarının da hatta sövüp saymalarına kulak âsmı. yarak bana doğru koşup geldi ve kucak, layıp katırdan indirdi, gemiye götürüp iyice bir yere bıraktıktan sonra teessür. le titreyen bir sesle; — Seni allah kurtarsın- Dedikten sonra uzaklaştı, * Arkadaşlarımın tile kakıla, benim de bir dostun insanca yardımıla bindirildi. Z gemi palamarlarını çözerek İiske, leden ayrıdı ve denize açıldı. Baş hâkim; malyetindeki memurlar da aynı gemide idiler. Artık şüphe yoktu ki ya bizide, nizde boğacaklar veyahud Karadeniz bo Kazındaki o korkunç (Kara Kule) ye ka, patacaklardı. (Arkası var) BANKA KOMERÇiYALA ITALYANA Tamâmen tediye edilmiş sermayesi; 700.000.000 İtalyan Lireti Merkezi : MİLANO Bütün İlaiyada, İstanbul, İzmir, Londra ve New-Yark'ta Şubeleri vardır. Mariçteki Bânkalarımız: BANCA COMMERCİALE İTALİANA (France) Paris, Marselile, Towouse, Noa, Menton, Monaco, Montecarlo, Cannes, Juan- les - Pina, Villefrancbe - sur » Mer, Casab- BANCA İTALİANA PER UEGTTTO, Alexandrle dügypie, Elkahre Port - Sad. rigue de sud, Paris, Arlantinde: oBuenos-Aires, Rosario Banta 14. ERESİLYA da: Sao-Paulo ve başlıca şehire lerinde şubeler, CHİLİ'de: Santiago, Valpars!so. COLOMBİA'da: Bogota, Barrangullla, Mo“ rek saat kadar devem etmişti. Bizden | delin bu hususta müsbet cevab almamayınca paşa bizim yalı kıyısına indirilmekliği. mizi emretmişti. Deniz ise uzakta değil. di, Anlaşılan bizi ipe veya çengele as. mayı bize yakışır bır ceza olarak telâkki etmemişlerdi. Ve hiç şüphe yoktu ki «denizde boğma: cezasını münasib bul- muşlardı. Binaenaleyh herkes koşuşarak deniz kıyısına iniyor, sandallara, kayıklara do. larak bizim boğulmamızı temaşa edebil. mek için yer kapişıyorlardı. Deniz kıyı. sına İğal olunduğumuz zaman, Avrupa sahilinden Asya sahiline geçirilmek ü- zere deve, katır ve her türlü ticaret eş. yası yüklü bulunan bir gemiye bizi ite kaka ve biribiri üzerine bindiriyorlar ve bu işi yaparken de sövüp sayıyorlardı. bu irkâb ameliyesi o derece şiddet ve URUGUAY'da: Montevideo. BANCA DELLA SVIZZERA İTALİANA; Luşamn, Bellingona, Ohlaso, Locürno. Zurich, Mendrislo. BANCA UNGARO - İTALİANA S.A, Peşte ve başlıca Şehirlerde Şubeler; YRYATSKA BANK D. D. Zazreb, Susak. BANCA İTALİANO - LIMA Lima (Perou) da başlica Şehirlerde Şub» SANCA İTALIANO - GUAYAGUIL Guayaguli. İstanbul Merkezi: Gilata, Voyroda Caddesi, Karaköy Palas, Telefon 44843. İstanbul Bürosu: Alalemeları Han. Telefon 22900 /3/11/12/19 Beyoğin Bürosu: İstiklâl Coddesi No. 247. Telefon: 41048, Kasalar icar; İtalya ve Macaristan ve Tourisilgue çekleri ve B. 0. İ, TRAVEİ LER'8 çekleri. “

Bu sayıdan diğer sayfalar: