z Hayretle bağırdığım 12 Sayfa Bütün servetim bir anda mâhvolmuş.| tu. Artık benim için tekrar servete ka- vaşmak ümidi kalmamıştı. Bütün serve- tm mahvolmuştu dedimse, #ekm mil yonlarımı borsa oyunlarında, yahud da şu kadar yüz bin Jiralık sermayemi, dam. ping karşısında kaybettiğimi sanmayın; oebimdeki üç lirayı düşürmüştüm, üç U- ra benim her şeyim, her şeyimdi, üç lira da ne paradır; demeyin? İ mühim bir paradır. Hele benim gibiler için. Biz üç lirayı bir arada ömrümüzde ancak ya iki, ya üç defa görürüz. Bunu böyle söy- ledim, diye beni yarım pabuç bir serseri aödetmenize de tahammül edemem. Ben zeki, bilgili, faal bir gencim. Zeki oldu. Zam şundan belli ki, üç lirayı bir araya getirebiliyorum. Bilgili olduğum şundan belli ki. lirayı kaybediyorum. Mi bir iki kelime içi yoksa benim anlatabil- üç mımı bilmem bu anlatabildim mi; miş olmama rağmen siz gene anlıyama- dınız mi? Zarar yek, ben çeneme yorul. mam, bir daha tekrar ederim ve bu sefer daha vazıh anlatırım. Herhalde arlarsı. - gene aranızda anlamıyanlar olursa) bir daha anlatmam amma, onlar anlıyan- lara sorup öğrenebilirler. Bügili oldu- um üç lirayı kaybetmiş olmamdan belli;| demiştim. Bilgili insanların yüzde dok.) san beşi dalgın olurlar, ben daima ekse- riyette kalmayı tercih elliğim için bu yüzde doksan beşin, beşi haricin- de, doksan beşi dahilindeyim, yani dal- gınım. Dalgınlıkla ya cebimin delik, di. kilmeye ihtiyacı olduğunu, yahud da de. lik cebe para konulmasının tehlikeli ol- duğunu unutmuştum. Üç papelimi, de- lik cebime koymuştum. Papeller panta. Yonumun delik cebinden kale kapısından çikar gibi kollarını sallaya sallaya çık. muşlar, bacağıma temas etmeden (çünkü temas etmiş olsalardı dalgınlığıma gel Mödiği takdirde, onların bacağım istika- Metince yol katettiklerini anlar, bulun. dukları yerde yakalardım.) geçmiş git. Mişlerdi, Fazla teferrüata girişmesem iyi ederim gibi geliyor. Her ne ise.. üç liram, beni bırakmış gidivermişlerdi. Bunu farkettiğim zaman sanki Eyfel kulesi Pa- Trisin dört tarafını dolaşmış ve sonra ge. lip tak diye kafama vurmuşlardı. Artık Bütün bu gördüğüm şeyler, gezdi. ğim yerler biribirinden güzeldi. Amma sonunda müthiş hapisane ve yanım - da beni rahatsiz eden bu mültehakkim ve mağrur adam olmasa! Ben ağzımı açıp bir söz kendi düşüncelerimin derinliğinde yaz) şarken otomobil durdu ve birdenbire! hayretle haykırmaktan Kendimi ala.| madım. Aman yarabbi, karşımdaki ni. hayetsiz mavilik ne çıldırtıcı bir güzel-| Mikti- Bu “beyecanımı anlatmıya nel kadar çalışsam buna muvaffak olami. yacağımı ve kullanacağım kelimelerin pek sönük kalacağını biliyorum. Benim bu dakikadaki hissimi ancak ve ancak ömründe deniz görmediği halde birden bire dünyanın en parlak ve güzel de. nizile karşılaşmış olan bir insen anlı. yabilir, her zaman bu sulard bakmıya bu harikulâde letafeti her zaman göz- lerinin karşısında bulmuya alışkın olan lar değil... duyan “İkbal kalfa, şoför, hatta köylü başlarını kal. dırarak yüzüme baktılar, hatta kalfa dayanamadan sordu: < — Ne oldun kızım, bir yerin mi acı. © dı? Başım mı döndü? Ona cevab bile vermeden, kendim.! m” “Son Posta, nın Hikâyesi Mahvolan servet Nimet Mustafa ADİ ih. Çeviren ben ne yapabilirdim. Ölmüş bir adam ne yapabilirdi? Hiç değil mi, alırlar, Kilise. ye götürürler, duasını yaparlar, mezata| bırakırlerdı. İşte ben de öyle bir adam. dım, kiliseye götürüp götürremeleri W- murumda değildi amma, toprağa gömül- meyi çok istedim. Nihayet üç liranın kaybolmasından müteyellid üzüntüm bir anda hitama ererdi, Aksiliğe bakın ki, bir insan mânen ölmüş olsa bile, madde. ten ölünceye kadar mezara konulması âdet olmamıştı. Madem ki manen ölmüş. üm. Maddeten de ölmeliydim. Bunun çin ne yapmak lâzım geldiğine karar ve- rememişi Daha başta söylemiştim. Ben faal bir gencim, faal olduğum için bir şeye karar veremedim mi, üşenmem, dolaşırım, danışırım, fikir alırım ve ka- tarımı veririm, faaliyete geçtim, yü fikirli dostlarımın oldukları, al. çak tavanlı meyhanelerden bir ikisine girdim, çıktım ve ekıl danışacağım ads. mi buldum. Bu adsm benim mahalle ar-|” kadaşım Jan Demostendi. Jan onun kü- çük adıydı. Domosten aile adı değildi amma, daha mahallede fken isminde tarihte bir adam olduğunu ve bu erine çakıl taşı çiğnediği. ştuk. Bizim Janın da De- ımostere benzer! diği vardı. Gerçi sakız ye- rine çakı! taşı çiğnemezdi amma, defter. den kopardığı sayfaları toparlar. onları| çiğnerdi. Meseleyi Demostene açtım: — Aklıma çok iyi bir fikir geldi, dedi, sen kendini Sen nehrine atarsın! — Alâyım amma, ben yüzmek bilmem ki, boğuluveririm. — Hani sen toprağa gömülmek isti. yordun? Bu sözü yerinde söylemişti, fakat işi- me gelmediği için benimsemiyordum. — Ölmekten korkmuyorum, soğuk &- ıp zatürreeye tutulursam. — Daha iyi ya, suda boğulmadığın takdirde de gene ölebilirsin, hele sen de biraz hüsnüniyet gösterirsen.. malüm ya, zatürreeye tutulanlar, iyi bakılmaz. larsa ölüverirler. İçime adetâ bir korku gelmişti: — Neler söylüyorsun Demasten! «Son Posta» nın tefrikası: 17 ce Dedim. Bu tek cüm İlede bütün duygu- larımı, bütün beni saran heyecanı top. ladığıma Okanidim. Bunu o da anlamış olacak ki sadece; —Anlıyorum... Cevabile iktifa e derek yanımdan sy rıldı, — biletlerimiz! aldı, şoföre baz: ta. limat verdi, İkbal kalfa fle gizlice bir şeyler konuştu. Haydi vapura | gidelim, on dakika- İ ya kadar hareket e | decek; güvertede o turur, doya doya su ları seyredersin. ek im Demosten |* m Jana Demosten a.) Der en arkama bir yumruk indirdi: ettiğimin farkına ovarmadın Imı? Belediye ilân etti, her kim, boğul mak tehlikesinde olan bir ımsanı kurta. rırsa altı lira verecekmiş. İşte kazanç İyolat — Bu yol çok fena bir yol. Gerçi ben jJedam kurtarmak kârım değildir. Bir de İşu var ki, yüzmek bilmiyorum, ben öğ. renineiye pey zaman geçer. Üç kadar liranın acısı yüreğ man yaşıyabileceğimi ümid etmem, Jan Demosten yüzüme bir tuhaf baktı; - Olabilir, sonrs bunu tabit görmelisin! bütün servetimi kaybet- sana kısaca sö; rim, ben yüz. rim, i Be duruyorsun, hemen Sene burnumun Lâfı kesme de beni dinle. bu'iş olack; Sen kazaen Sene düşecek. ken, senin pis kokunden sin, — Sonra da kâzsen Sen tarikile, öbür cağım. buna gelemem, « gömülmeyi im atma, şimdi vazgeç. tim. İns mid ederse bu & e kadar zayıf ta ol- gâ gene insanı hay bağlıyormuş. — İşte bu iyi bir fikir, şimdi işin esa. sını dinle,. sen kalabalık bir yerde ken. dini nehre atacaksın.. sahilden biraz a. İçildin mı avaz avaz imdad boğuluyor diye bağırırsın. Ben "güya oradan gi yor olurum, senin sesini duyar, ke: suya atıp seni kurtarırım. Al papeli de Jahırız. üçü senin, üçü benimi. bak sakın tenhada atlıyayım demiyesin, parayı al- mak için senin boğulmak tehlikesine ma. ruz bulunduğuna benim de şeni kurtar. mak için su ldığıma şahid göster. dimi se görmez. Sonra nehirden balık çıkarıp şahid diye götürmenin de imkânı yoktur. Altı Tirayı alamayız. (Devamı 13 üncü sayfada) DASLARIN EPRARI korkak adam sayılmam amma denizden| nde iken o kadar za-| an bir yerden para geleceğini ü-| na müteferri işi İstanbul ve İzmi me 30/8/939 tarihinde saat caktır. Teklif mektublatım havı zarflar servisine teslim eğilecektir. 4 — Muvakkat teminat miktarı Çumra için 4551,53, Armağan için 3997,98 H. radır. 3 — İstekliler teklif evrakı meyanına şimdiye kadar yaptıkları bu gibi işlere ald vesikalar ve eksiltmeye girebilmek sını koyacaklardır. 6 — 1 nci maddede yazılı inşaat ayrı “Ambar İnşaatı Toprak Mahsulleri Ofisinden 1 — Çumra ve Armağan istasyonlarında yapılacak anbar idare binası ile bu- götürü olarak kapalı zarf usulile eksiltmeye mra için 66.030,58, Armağan için 54.159,60 liradır. evrakı (6) altı lira mukabilinde Ofis Umum Müdürlüğünden şubelerinden alınabilir. Ağustos 25 konulmuştur. 15 de Ankarada Ofis binasında yapıla- makbuz mukabilinde Ofisin muhaberat için Ofisten alacakları ehliyet vesika. ayrı kimselere ihale edilebilir. (8990) (o (6571) miz yıkan, çünkü yanında du.| istiyen İ mek İâzım. Tenha yerde vaziyeti hiç kim. | Iç vs Şifayı Temin Eder. Şerefli Koçhisar Belediyesinden: Kasabanın muhtelif yerlerinde arteziyen kuyusu arama ameliyesi yaptırıla - caktır. Taliblerin bu husustakki teklif mektublarının Şerefii Koçhisar belediye - «6310» sine göndermeleri İlân olunur. dış: BASUR MEMELERİNDE, Busur memelerinin her türlü iltihaplarında, cerahalenmiş fistüllerde, besur memelerinin tedavisinde kanayan PATI a Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser icabında günde 3 kaşe alınabilir. işim var. İstanbuta dönünce seni gidip mektebde görece « ğim. O zaman kar. şımda bugünkü düş man Semiha yerine güler yüzlü ve dost bir genç kız bulaca. ğımı.ümid ediyo. rum. Şimdilik allaha 1s marladık o yavrum. Ayrimadan evvel vasinle sulh yap - mak, ona elini uzat. mak ister misin? Geniş ve esmer & Tini bana doğru u. zatmıştı. İçimden ta şan garib ve isimsiz bir isyanla, belki de den geçmiş bir halde ellerimi uzatmış! Cahid bey bizi vapura kadar götürüp/mıya gayret edeceğini, sana bu husus.)bir iki dakikadanberi söylediği sözle. “ o parlak sulara doğru hayetsiz mevilik vardı. Hatta arkada bıraktığım yüksek dağlarım, ber tepe.) sinde ayrı bir sır gizlenen yamaçlarım bile bir sa de geri geri giderek görümden silinmişlerdi. Şimdi bende! yalnız deniz vardı. Deniz.. — Ne harikulâde güzellik değil mil gidip müdire ile görüşeceksin. Onunla için bu Semiha? Başımı çevirdim. Yanımda Cahid sözleri söyledi: — Birkaç $ yormaz diye id ediyorum. Şâyed başın dönerse al seni 3 raya götürüp yatırır. varınca doğrı uca mektebe İben sana aid her şeyi konuşup hallet- tim. Kendisini müşkülâta uğratmıya- şağı kama - siyelerini ve nasihatlerini hoş görüp £ denizde kalmak seni |hemen kabul edeceğini, lüzumsuz ser- keşlik ve inadçılıkla önu gücendirmek ten çekineceğini umuyorum. Senin hakkındaki kararımın kaf't ve deği uğunu, sirf sel arı almış olduğumu zihni. ne yerleştirmeli ve ona göre hareket Bey vardı. Bilmem niçin bu seste ilk cağını ve ona karşı da, bana yaptığın |sa çok müşfik ve iyi kalbli olan müdi. defa dost bir ahenk sezer gi Belki de o dakikada benim içimdeki fırtına susmuştu da ondan... Vasimin yüzüne bakürak: — Ben denizi hiç görmemiştim...i dum. İgibi hırçın ve sert hareketlerde bulun. /renin sö; mıyacağını ümid ederim. ünü dinlersen bir seneye var. | n iyiliğin)g Jetmelisin. Dediğim gibi yapar, bilhas.| yürümüştüm. "kendisince münasib gördüğü bir yerelta herkesten çok yardım edecek vazi.|rin bende yarattığı müthiş fırtına se - Artık benim için dünyada ya'nız bu ni- oturttu ve ayrılmadan evvel bana şu/vette olan müdire Râna hanımın tav - bebile onunla bir düşman olarak ay. rümak, onun uzattığı eli sıkmamak is- tedim fakat bu ellerdeki tırmıklar züme çarpınca bilâihtiyar (kızara! maklarımı uzattım ve güya bir| züye bu ince yaraları dü üşünmüsüm | i dudaklarımın arasından mırıldan.| dim. — Hep kabahat sizin! Kaşları hafifçe çatıldı, gözleri koyu. a0 ilaştı: — Bu meseleyi münakaşa edecek ni. imaz büsbütün başka bir insan olacskiyetim ve vaklim yok. Allahaısmarla. Yaşın on altıya geldi. Artık çoduk)ve hu değişiklik için bize teşekkür bilejdik, yakında İstanbulda görüşürüz. duğuna göre yeni muhiline çabuk alış- İdeğilsin. Oldukça akılı ve hessas ol.|sdeceksin. Benim on beş gün Koşar adımlarla merdivenleri inerek kadar Ankarada! vapurdan çıktı ve aynı sür'atle arka. EA m sına bile bakmıya lüzum görmeden 1s. keleyi geçip otomobiline atladığını ve vapurumuz Yalovadan ayrılırken ©. nun da arabasile aksi istikamete yol - landığını gördüm. Artık Bursa, Uludağ, Yalova ve bun. larla beraber beni yerimden, rahatım. dan ve sükünetimden ayıran mağrut, ve somurtkan adam da her saniye ar- ka arkaya giderek benden uzaklaşıyor. lardı. Şimdi karşımda yabancı bir kadın ve ayaklarımın altmda nihayetsiz mavi deniz vardı. Uzakta, çok uzakta, kim bilir nerelerdeki bir başka kadına doğ. ru gidiyordum. Yolculuğun sonunda İstanbul va Orası nasıl bir yerdir acaba? Orada ne lerle, kimlerle, ne gibi yeni insanlar ni. şeylerle karşılaşacağım. Başımın içinde bin bir şekil ve ha « yal karışıyor... Bütün bunlar ne kadar karmakarısık ve acayip şeyler. Düşünmemek, görmemek ve duyma. mak için gö.:erimi kapıyorum. vg Beyazıdda cesim bir bahçe içinde ko caman tahta bir konak... Burası, Râna hanımın bususi mektebi... Burada her hangi bir sebeble tahsilini bitiremiyen veya kendi yaşındaki talebe fle aynı sınıfı takib edecek kuvvette olmıyan kızları hususi şekilde ve munta. zam. bir progsram dahilinde okutulup yetiştiriliyor. Elli, altmış kişiden iba- İret olan talebeler arasında, ekseriyeti taşralılar teşkil etmek üzere memleke. n her k nden gelen 12 ile 18 ara- İsında kizlar var. Bu mektebde ben ne müthiş, ne ta- hammüj edilmez derecede sıkıntılı günler geçirdim! Bu geniş bahçe için. deki aydınlık evde göçen ilk günleri. min hapishaneye süşen bir masumun yaşadığı saatlerden hiç farkı yoktu. (Arkan var)