25 Temmuz 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

25 Temmuz 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Son Posta,, nın Hikâyesi ANLIYORSUNUZ DEĞİL Mİ? Yazan: Feridun Osman Tüik ve yorgun bir kadın sesi kulakları. ma doldu: — Ne kadar düşüncelisiniz beyfendi? Buyurmaz mısınız? Arkama döndüm. Bahçenin tarhlar: a. rasında, şezlonga uzanmış bir kadın dik. kâtle bana bakıyordu. Yaşı belirsizdi. Yıp- ranmış ve hırpalanmış bir gence de, taze kalmış bir ihtiyara da benziyordu. Rengi belirsizdi. Bileklerinden yukarıda âğaran esmerlik, yüzünde bir akşam karanlığile bitiyordu. Sesinden daha yorgun. koyu gölgeler gibi gamlı ve esrarlı gözleri var. dı. Şişkin kapakların ortasında düğümle. nen bakışlar, akıwerecek bir yarayı andı. rıyordu. Muhteşem bir güzelliğin harabe, $i oan! kadın, daha bu gözlerle « ve acı. yarak . bakıyordu. msemeğe çalıştım ve başımla ha- fif bir selâm verdim. — Ne kadar kederli beyfendi? diye devam etti, halinizi gör- mek bana hüzün verdi. Oturmaz mısınız biraz? Brarlı, bulaşık bakışlarile önündeki sandalyaya işaret ediyordu. Bu biçare * mahlükun merhameti hodgümliğimin 0- nuruna dokunmuştu. Tereddüdümü gö- Tünce sigarasından, emer gibi, derin bir mefes çekti, alt dudağı müstehzi bir bükü- | İüşle kıvrıldı: — Korkmayın efendim, dedi, ben: deli değilim! Oturun iskemleye... Bu sarih itirafa rağmen, nedense, bir otomat gibi dediğini yaptım. Havadan imdad bekliyerek uğradığım Şu kır kahvesinde hangi tesadüf bu kadını Kârşıma çıkarmıştı? Eşarpını katlayıp kordelâ gibi alnından sikmıştı. Yazlık Mmantosunun altından kavuniçi bir pijama görünüyordu. «Bir yerden kaçmış olacak, krizi üstünde...» diye dü Mnazsa cân sıkıntısını gid tetkik mevzwu olabilirdi, Kirpiklerinin ücundan dimdik; dikkat- Je, istihza ve alâka İle, acıyarak, karma: karışık, bakıyordu. Etli alt dudağı gene sarktı ve tane, tane sordu; — Pardon, beyfendi, siz, âşık mısınız? Ben onu tetkike hazırlanırken o beni avlamağa çalışıyordu. Sinirlerimi kat'i bir indüm., Hiç ol | mek için bir Siz de Emine hanımın yabancısı sayı! mazsınız. Siz de demek müsaade ve tasvib edebiliyorsunuz? Böyle bir ta- lebin benim tarafımdan yapılması makul mudur? Emine hanımın beni ka- bul etmesine imkân var mı? — Bunu bilemem; Eminenin sizi ka- bul edip etmiyeceğini şimdiden tahmin edemem. Fakat bu teklifinizi nezaket- e dinliyeceğini ve reddecek dahi olsa bunu sizi kırmadan yapacağını tekef- fil edebilirim. Çünkü onun ahlâkını bilirim. — Hayri beyefendi tahmin edemez- siniz ne kadar korkuyorum. — Korkmamalısımız ve onunla neş'eli neş'eli konuşmalısınız. — Neş'eli mi siz bunu kolaylıkla söy- Jüyorsunuz; fakat bir de ben kendimi onunla ayni muhitten hissetm!yorum. * O kibar insanlar arasında Ben basit bir ailenin kötü yetiş kaba, saba bir çocuğuyum, imdi asalet denilen şeyin dünya- da bir kıymeti kaldı mı? Hem siz kaba saba bir insan değil; gayet terbiyeli bir zatsınız. — İltifatınıza teşekkürler ederim. Sustu. Yanyana durup salonu sey Tetmiye başladılar, har ) yinmiş güzel kadınlar şimdi bir Lam- bet Wolk havasile neş'elenen kavalye- © leri yanında dönüp ayaklarımı yere vu- rarak ellerini sallıyarak oynuyorlardı. inzibatta tutmak gayretime rağmen çid- detle itiraz ettim: — Ne münasebet? Bunu da nereden çıkarıyorsunuz? Müsbet bir cevab almış gibi rahat rahat gülümsedi: — Yooo! dedi, titizlenmek yok, burada, iki arkadaş gibi, sükünetle derdleşeceğiz. Doktora verdiği ilk müşahdeyi tekrar- lıyordu. Ben de gülümsedim: — Güzel... O hald sizden başlıyabil riz. Dostluğumuzun tarihini hatırlıyorsu- nuz, demek? Biraz duraladı; sonra gayet ciddi, tas- dik etti: Evet, dedi, gerçi sizi ilk defa görü- İ yorum. Fakat muhakkak ki çok eskiden- beri tanışmaktayım sizinle aziz dostum. | Siz onlardan, ötekilerden değilsini lâkin onu muhafazasız, açık bırakmak bu- | dalalığında bulunuyorsunuz ve her ka- dın gözüne gebvetla dalanlardan değil İsiniz. Kontra gitmeği deneyerek: — Halbuki, dedim, onlar daima haklı, yahud hiç değilse kazançlı çıktılar ve siz de herhalde on sene evvel böyle düş müyordunuz, — Hayır, her zaman kazançlı çıkm lar. Kadınlar arasında sadce bir bo mağı taşıdıkları zamanlar, kendilerine a- İ damlıkalrının hatırlatıldığı çok oldu. Size İ bir vak'amı hikâye edeyim: Bir gür, Ada İ vapurunun merdivenlerinden çıkıyordum. Çok kalabalik vardı. Kollarımın bir erkek eli tarafındar okşandığını duyarak başını ğı bekliyordum; iyi giyinmiş, kibar bir zattı. Yılışık lerle arsız arsız gülüyordu. Soğukkanlı- lıkla yoluma devam ettim. Sahanlığa çı- kıp ta kalabalık seyreince durdum. Kibar zatın etrafında, gere kerdi gibi şık ve ki- bar «evet efendimci> leri vardı. Yanına sokularak, birdenbire, ben de onun kolla- rını okşadım, Herifin rengi atmıştı, çekin- mek istiyordu: — Neye çekiniyorsunuz? dedim. Sizin kalabalıkta yapmak istediğinizi ben açık» tâ yapıyorum. Siz met'ada olmadığınız u- dide bahçeleri andıran bir kalbiniz var, | nuttunuz, erkeklik marifetiniz! göstermek istediniz. Doğrusu, yaptığınızdan ben bir şey duymadım, bilmem siz ne anladınız? Yanındakilere fransızca «deli galiba mönşer, bir skandal yapacak» diyerek a- lehâcele uzaklaştı. Bence kadın budur. Fakat bunu yapın ca da ya delidir, yahud ikincide söylene» Cemiyetin, beline taktığı kömudur zavallı; eteğine bası- larak düşürülmeğe alıştırılmışırı» Bunlari anlatırken sakin ve lâkayıddı. Muhatabırı, oldukça şaşkın bir katle dinliyordum. Bir nokta zihni: tarak kurcalıyordu: Acaba söyledi! ruhi krizin doğurduğu tablat fevkinde saçmalar mıydı, yoksa kadın aslında ce- miyete isyan eden düşünceler mi besli- yordu? Muhakemenin inşa rabıtasına bay- ret ediyordum. Rasgele yoklamalar yaptım: — Am men (ba a genç kızken hisleriniz tama- ş rdunuz, inanıyordu» ve... Yongun gözleri dalgalandı, gölgeler sıyrılır gibi oldu: O, ilk aldanışımdı. dedi; dum, sevmek istiyordum daha doğrusu... Niçin sevmiyecektim? Kadın bunun için yaratılmamış mıdır? Kadin romantiktir, kadın duygularına mağlüb, kadın şehve- tine düşkündür demeğe ne hakkınız var? Kadın öyledir tabii, Gülle karanfiller kimyager ol kları ve bir lâboratuar- dan geçmedik! halde niçin sarı, kir- mızı, pembe oluyorlar ve kokuyorlarsa, niçin bundan başka türlü olmak ellerin- de değ — Erkeklerin de o sarı, kırmızı, pem- be karanfilleri saksılacındı büyütüp ya- kalarında taşımaları, nasıl onların ha - muruna aın tkattığı en büyük aşk... gil vallahi! Onlar karanfili baş- isterip öğünmek için takarlar, yeni ve başka renk bir karanfil veya gül bulununeıya kadar... — Fakat yeni bir karanfil o zavallıyı kendine çekmek için... İ Kadın birden hırçınlaştı, İ yere vurarak: (Devamı 13 üncü sayfada) seviyor- ayaklarını <0 BARTA, “TN VPPRİNACI. 5 Nukizüz sea Ordu Hastabakıcı Hemşireler Oku- luna ait bazı izahat ve Okula kayıt ve kabul şartları. 1 — Hastabakıcı hemşire yetiştirmek üzere Ankarada M. M, Vekâleti tarafın. dan «Ordu hastabakıcı hemşireler okulus açılmıştır. 2 — 3433 sayılı kanum mucibince bu okuldan mezun olacaklar, memur olup tekaüdiye alacaklardır. 3 — Mezun olanlar 6 senelik mecbur hizmetlerini Ordu hastanelerinde yapa- caklar, ondan sonra arzu ederlerse memleketteki bütün sıhhi. teşekküller kendi- lerine açık olacaktır. 4 — Tahsil müddeti 3 sene olup, bu müddet içinde okurlara ayda beş lira harç- lik verilecek ve iaşe ve ilbasları tamamen okula aid olacaktır. 5 — Okuldan mezun olarlar, barem kanununa göre 17,5 asli maaştan başlamak Üzere maaş alacaklar ve bu miktar gittikçe çoğalacaktır. Bu zaman dahi laşe, giy- dirme ve barındırma orduya sid olacaktır. 6 — Okul 15/Eylül/939 da tedrisata başlıyacaktır. 7 — Okula kayıd ve kabul şartları şunlardır: A — 'Türkiye cümhuriyeti tehaasından olmak ve Türk ırkından bulunmak, B — Sıhhati yerinde bulunmak ve durumu her iklimde vazife görmeğe müsaid bulunmak «bunu herhangi bir hastane heyeti raporu ile tevsik ettirmek ve ev- raka bağlamak lâzemdir.> C — Yaşı on altıdan aşağı ve yirmi ikiden yukarı olmamak. D — Kendisi, ana ve babası iffet ehlinden olmak «Bu vaziyet polisçe tevsik et- tirilerek evraka bağlanacaktır.» E — En âz orta okul tahsilini bitirmiş olmak veya bu derecede tahsil gördü - günü isbat etmek «tasdikname suretleri musaddak olarsk eklenecektir.» F — Evli veya nişanlı bulunmamak «evvelce evlenip boşananlaria kocası ölmüş olanlar kabul edilir. Buna aid medeni hali bildirir müsbet evrak keza eklenecektir.» G — Sıhhi sebebler dışında okulu kendiliğinden terkettiği, yahut evlenmek suretile veya diğer inzibati sebeblerle okuldan çıkarıdlığı yahut altı senelik mec buri hizmetini yapmadığı veya tamamlamadığı veyahut sıhhi sebebler dışında okuldan çıkarıldığı takdirde tahakkuk ettirilerek mekteb masraflarını tamamen ödeyeceğine vesikaların tamamen doğru olluğuna dair Noterden tasdikli ve kefi idname vermek. 8 — Bu evrak sahibleri okula imtihansız olarak kabul edilecektir. 9 — 6. cı maddedeki evrak, tamamlamay bunları Ankaradakiler M. M. V. Shh. İş Dairesine, diğer vilâyet merkezlerindekiler Valiliklerine, Kazadakiler Kaymakamlara takdim edecekler ve bu yol ile M. M. Shh. İş. D. ne yollanacak. tır, Müracaatların 25/Ağustos/939 da sonu alınmış olacaktır. 10 — Taliblerin kabul edildikleri ve mektebe hareket etmeleri ayni makamlar tarafından kendilerine bildirilecektir. 11 — Kabul edileceklerin okulun bulunduğu Ankara'ya kadar sarfedecekleri yol parası kendilerine aid olacak ve «M. M. V. Shh. İş. D. ne hitaben yazacaklar dilekçede bunu tasrih edeceklerdir. 41016, «3559, İstanbul Defterdarlığından Bedeli muhammen Lira Kş. Sirkecide Demirkapıda kâin eski Hocapaşa maliye şubesi hinası, 2165 54 Yukarıda yazılı binanın tamiri işl hizasında yazılı muhammen bedelle açık eksiltmeye konulmuştur. Muvakkat teminat 162 lira 42 kuruş olup ihale 10/8/9839 tarihine müsadif Perşembe günü saat 14 dedir. İsteklilerin "5 7,5 teminat akçe- lerini havi makbuzla birlikte en az (1500) Birahk bu işe benzer iş yaptığına dalr İstanbul viliyetinden eksiltme tarihinden sekiz gün evvel almış olduğu eh- liyet ve 939 yılına ald Ticaret Odası vesikalarile ihale günü Defterdarlık Milk Emlâk Müdürlüğünde müleşekkil komisyona müracaatları, (5581) çeyrektir canlı tarbolar başladı. gösterilmiye aş Bine Se zindiğinizi farket - mem, — Demek bans müsaade ediyorsu - ruz? — Müsaade ne demek? yardım ke- limesini kullanabi - lirsiniz... Çünkü iz. divaç işlerine karış- mak hiç de doğu bir şey değildir. Fa“ kat ben sizin dürüsl İyi, zeki, nazik bir insan o olduğunuzu biliyorum ve bütün bu meziyetlerin bir kadını mes'ud etmi- ye kâfi geleceğine kanaatim var, — Beni Emine hanıma göre çok yaş- W bulmuyor musunuz? rır... Siz ondan ancak on altı ksünüz... Benim fikri. ım ben de Emine hanımla |v J me göre bu çok muvaffak bir yaştır. Bugünkü delikanlılar milthiş ve ade » tâ gaddar bir derecede hodgâmdirlar. hayatları! erkediyorlar. Yahud ikinci plânda bırakıyorlar. Kırk yaşma yaklaşmış olan bir erkeğin onlardan deha terbi- yeli, daha nazik olduğunu MMyorum. Bir de size şunu söyliyeyim ki bir er- olmasa bile... Hava çok sıcık hem de|kekle bir kadın arasında daima on sene sizin ona söyliyecek sözünüz de var. |bir #ark olmal kadın erkekten ön yaş Zaten halasile eniştesi, muhakkak biri- küçük bulunmalıdır ki kurulan ailede » oturmuşlardır. Ben de meşgul oluribir müvazene ve saadeti olsun. Siz böy. Deniz kenarı» rem, ilir mı?. Adabı alif değil midir? | muaşerete tamamile uygun Nakleden: Hatice Hatib le hesab ettiğimiz takdirde siz de Emi- neden on altı on yedi yaş değil sadece yedi yaş kadar büyüksünüz diyebilir - ler... HaTbuki on beş yirmi sene sonra bu şey o kadar ehemmiyetsizleşir. — Bana biltün bunları söylediğiniz için size minnettarım. Çok iyisiniz fa- da kadınlarını ya tömamile!'X Kendi içinizden Emine hanımın bu teklif karşısında nasl bir mukabelede bulunacağını düşünüyorsunuz. — Ben bir şey düşünmüyorum. — Sir Emine hanımı çok iyi tanıyan bir insansınız; herhalde bu teklif kar- şısında takınacağı vaziyeti benden iyi tahmin edebilirsiniz. Ban hiç bir şey tahmin edemediğim için çok porişa - vagilisi Mademki Emine hanım buna iş- tirak etmiyormuş, nesini seyredeyim — Amma müsaade ederseniz ben gi- dip göreyim. Diyen hayri bey Osman Tezcanın ya- nından uzaklaştı. sie — Emine hanım burası çok sıcak dans edeceğimize beraber bahçeye çıksak olmaz mı? Eminenin yüzü hiç kızarmamış te miz ve taze bir havayı teneflüs eder gibi bir hali var... — Ben sıcaklık hissetmiyorum. — Ben boğulacağım.. sizin de sıcak- tan rahatsız olmamanıza imkân yoktur. Buyurunuz dişarı çıkalım. Biraz bahçe- de dolaşâlım. Emine gözlerini kaldırıp Osman Tez. canın yüzüne dikkatli, dikkatli baktı. Onda bir gayri tabi seriyor. Her za- man sade ve düz bir insan olan Osman Tezcanın birderibire tamamile değiş - miş okluğunu görüyor. Bir şeyden si- kılıyor gibi bir hali var! beyefendi size bir) << Osenbey meniz ver? * daha sorabilir) — Benin mi Emine hanım hiç bir şe. ü yim yok... miyim? d — Elbette. Ne isterseniz sorunuz. — Yok canım inkâr etmeyiniz ben İsizi tanımaz mıyım? — Demin yeğeniniz Mükerrem Alp | «— Beni iyi tanıdığınıza emin misiniz? sında nasıl bir ak - Sülâmel gösterece - ğini evvelden tah - min etmek biraz güç olur. — Ah iki saat da- ha yaşlanmasını ne, kedar isterdim. Hiç olmazsa o zaman cevab menfi de olsa nihayet mesele te - vazzu etmiş olacaktı Affedersiniz Hayri bey efendiyi Emine hanımın yanında ve ona pek uygun bir endam halinde| — İyi ne demek... Sizi herhalde su görünce kendi (kendime şöyle bir smal geldi. — Araba bu iki gencin nişanlanma” mevzuubahsoluyor mu.» diye düşün- değil mi?, O halde bu hususta endişeye düşmeyiniz. Emine hanım hiç bir zaman benim yeğenimle evlenmiye razi olmıyacaktır. dakikada bir şeyden rahatsız olduğu - nuzu anlıyacak karlar tanıyorum. — Aman yarabbi. — Bana bir şey söylemek istediğini- zi ve buna cesaret edemediğinizi pek iyi anlıyorum. Söyleyiniz bu tahminim doğru mu? — Evet Emine hanım. gayetle iyi Osman Tezcan: — Oh- diye geniş bir nefes aldı. Şim- di birez rahat sttim. Hayri bey: — Biz burada gevezelik ederken bir anlad « Buyurunuz bahçeye çıka- lm... Burası çok sıcak... Size bir şey söylemek istiyorum... Fakat cesaretim yok. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: