yfa Beyoğlu Akşam Kız San'at Mektebini ziyaret “SON POSTA,, nın Moda âleminde ilk defa) Tarih Müsabakası görü İen bir yenilik Şimdiye kadar bütün dünyada erkek terzilerinin diktikleri “ klasik tayyör ,,, Beyoğlu Kız San'at Mektebinde genç kızlarımız tarafından dikilmiye başlandı Beyoğlu Akşam Kiz San'at mektebinin (Klâsik tayyör) şubesinde bir faaliyet sahnesi Beyoğlu Akşam Kız San'at mektebin. den haber verdiler; — Klâsik tayyör şubemizin imtihan: İstanbul Oo Akşam San'at mektebi canlı modellerle eski (o kıyafetlerin teşhirine (o -de - file adı vererek bizleri çağırmıştı. Kadın işine pek akıl ermez. «Klâsik tayyör» ün ne demek olduğunu pek anlamamama rağmen bu nazik davete icabet etmek lâ. um geldi. Klâsik tayyörün, bizim kırk yıllık teyyör olduğunu nereden bilebi -| rim? Başına bir klâsik kelimesi gelince, | bunu da defile gibi, bizim bilmediğimiz! manada bir sergi, bir teşhir gibi bir gey| olması ihtimalini düşündüm. İçinde yüzlerce genç kızımızın edesl kadın» olarak yetiştiği Beyoğlu Akşam Kız San'at mektebinde, mektebin misafir | İ çine aşk, hicran gibi hoppa ta- birler koymaz, sadece o hanım- la evlenmiye talib bulunduğunu bildi- rirsin. Ve, dersin ki: «Cür'etimi affe din. Fakat hulüsü niyetten ileri gelen bu teklifimi kabul edip etmemek reyi- nize bağlıdır. Etmiyorsanız, mektubu - mu almamış gibi hareket eder, hiç ce- vab vermezsiniz, ben de anlarım. Az şok bir anlaşma imkân: görüyorsanız, bir kelime ile bana cevab vermek lüt - funda bulunursunuz. — Ya, cevab vermezse? — Çocuk gibi sual soruyorsun, Ah - med! cevab vermezse, seni istemiyor demektir. O zaman da tesellisini bul - mıya, onu unutmıya çalışırsın. — Unutamam ki... Doktor Şerifin sabrı tükendi... — Unutamazsın olur mu? dive ba - gırdı. Başka ne halt edeceksin? Zorla kadını kaçıramazsın a? Annem de pek âlâ bir red cevabı getirebilirdi. O za - man ne yapacaktın? — Yüz yüzden utanır, derler Ne bile- yim? — Boş lâkırdı! Öyle pek yüzlüler var- dır ki, insana dobra dobra red cevabi verirler. — O halde? — O halde dediğim gibi yap. Rahat rahat işinin başına dön. Orada iyice dü- şün, taşın, kaleme sarıl. Târif ettiğim şekilde mektubunu yaz. Cevabını bek- le evvel Ode — Ah! Ya menfi gelirse? — Gelirse, gelir. «Sevme, seni sevmi- yeni Mısıra da sultan olsa!» demezler mi? Gelecek yaz kısmetini başka yerde ararsın. — Ne kolay buluyorsun çaresini! Bel- li ki seven sen değilsin. — Doğru. Bende öyle şeye İstidad e- Sasen yok. Aşk, maşk anlamam. — Bahtiyarsın! | perver yardirektörünün ikram ettiği kah. veyi içerken öğrenmiş bülundum ki, klâ. sik tayyör, bizim bildiğimiz kırk yıllık tayyördür. Ancak Türkiyede, hattâ Av. rupada ilk defa olarak bu iş için Beyoğlu Akşam Kız San'at mektebinde bir şube açılmıştır, Şimdiye kadar tayyörleri hep erkek terziler dikermiş. Bu marifer an. cak erkek terzilerin parmaklarından ve makaslarından sâdır olurmuş.. Kadın her sahada olduğu gibi, bu işi de erkek kar. deşinin elinden almak ve ona rakib kesil. mek kararındadır. Mektebin genç yardirektörü, bana işin âikası, ve kadın işlerine olan vukuf . suzluğum dolayısils, kolaylıkla anlama. temin maksadile bu şubenin öğretme. nini takdim etti: Bayan Seniha Aşar.. Uzun müddet, aşağı yukarı bitün bü. yük Avrupa şehirlerini, tahsil ve tetkik nasihatim © veçhile hareket et. Emi? — Zaten başka ça- re görmüyorum. Öyle yapacağım. — Aferin! Makul olmıya başladın. Al lah izin verirse, ne vakit gidiyorsun? Yarın ötemi berimi o toplayım Kadının hesabını ke seyim. İnşallah 5 - bür gün, trene bine- rim. — Ben sana istas- yona gelirim. — Zahmet etme, Şerifciğim. — Yok! Sade, sen yarın köyde gene - sapıtıp da ters bir iş görmiye kalkma. — Ne gibi ters iş? — Ne bileyim? Sapanlıya gitmek « ten gene cayıverirsin.. ondan korku - yorum. -— Caymam, merak etme. Burada meyus yaşamaktansa, kendi köyümde ümülle vakit geçirmek bence de mü - raccahtır. — Haydi, öyle ise! Sağlıcağlak * Akmedteki bu, ani denecek haleti ruhiye değişikliğini doktor Şerif be - öenmiyordu, Halbuki, Ahmed samim! için dolaşmış bulunan Bayan Seniha A. şar, bütün dolaştığı memleketlerin sksa. hını cemetmiş, bir dille mektebin bu ye. ni şubesi hakkında malümet verdi; on parmağında on hüner olan muhatabım diyor ki: «— Klâsik tayyör şubesini yeni açtık. On talebesi var. Bugün bunlardan #ü imtihana giriyor. 'Tayyörleri şimdiye ka. dar hep erkekler dikerlerdi. Bu tayyör. ler kadın ve erkek dikişi mezcedilerek di. kilirdi. Bunu ben kadının da yapabile - ceğini, yapması lâzım geldi öteden. beri düşünürdüm. Her memlektte bu iş erkeklere bırakılmış!.. Büyük o Avrupa şehirlerinde bile muazzam kadın *terz: . hanelerinde tayyörler için erkek terziler bulunduruluyor. Klâsik tayyör diken ka. dın terzi hemen hemen yök gibidir. Bu (Devamı 10 uncu sayfada) Yeni Edebi Romanımız: 40 KARLI DAĞA GÜNEŞ VURDU Yazan: Ercümend Ekrem Talu Kara Mehmed Paşa “ Türk dünyanın efendisidir, Türkün başı hiçbir ecnebinin önünde eğilmez, Türk askeri esir olmaz, ölür ,, diyen ve sözlerini pek parlak olan şehadetile isbat eden kumandan Türk ordusu, tarihimize «ikinc Viysna| lunuyordu. Kaleyi korkunç bir ateş sağ. muhasarası bozgunu> adı ile geçen felâ.| nağıma tutan düşmana ehemmiyet ven kete uğradıktan sonra, Şarl dö Loren| miyordu. Cesareti ve gayreti ile birbiri kumandasındaki kuvvetli bir Avusturya arkasından yapılan hücumları geti püs. ordusu Budin üzerine yürümüş ve yüz kürtüyordu. Kale heniekleri düşman ce. elli eeneye yakın Türklerin elinde bulu. | sedlerile dolmuştu. Düşman gülleleri ile nan bu büyük şehri muhasara etmişti | yıkılan kale duvarları, o güllelerin al Budini Kara Mehmed Paşa adında kah. tında kahramanca çalışan Türkler tara. raman bir Türk veziri müdafaa ediyordu.| fından derhal tamir olunuyordu. Kara Kara Mehmed Paşs, on yedinci asır orta. | Mehmed Paşa, gece gündüz askerinin ba. larında yetişmiş çok değerli bir kuman. | $ından biran ayrılmıyordu. dandı. Onun nazarında «Türk, dünyanın! Nayet yaralandı. Fakat kumandayı efendisi; idi. Türkün başı hiçbir ecnebi. | terketmedi. Müdafaayı yattığı yerden L > e EM ve ri dare etti. Yaralı kumandanlarının bu olmaz, ölürdü. Köprülüzade azı) | : : N med Paşa Vaşvar muahedesini aktettiği! ei p b Gk saman; Avuskurya İmpüretoranealmeil, 05 e SIEOİR ŞİTONEEÜY DEĞ, Fakat biz ne fevkelâde elçilik ile oru göndermişi, | aralik müthiş bir kumbara patladı. Bo. Elçilik vazifesini pek parlak bir surette | Zucu bir duman ile göz gözü görmedi ifa eden Kara Mehme Paşa, on sene ka. | Dumanlar sıyrıldığı zaman Budin müda. dar muhtelif valiliklerde dolaşmıştı. Vi. | fileri feci bir sahne ile karşılaştılar: Kara yana bozgunu içinde Budin muhafızı bu. (Devamı 10 uncu sayfada) Dâzardan kaçıramazdı. Ancak Ahmeğ oralarda değildi. Ve farkında olmaksı « zın, Nerimanın sızlıyan taze yarasına kasten parmak dokunduruyormuş gibi, ilâve etti — Evet yarın gideceğim. Çocukların beni bekler. Onları bu yer bana ihmal ettirdi. Muhtara bir mektub yazıp da hatırlarını bile sormadım. Artık yanla- rna dönmeliyim. Avarelik yeter gayril Neriman, ağlar gibi bir sesle cevab verdi: — Hakkınız var. Burası size cazib gelmedi. Sizi ısındıramadık. Ahmed bu sitemin gizlediği ıztırabı anlıyamadı. — Bilâkis! dedi. Ben gidiyorum am« ma, gönlüm burada kaliyor. 'Bu esnada, genç kızın gözünde bir şimşek çaktı. Ahmed, acaba neyi ima etmişti v — O halde, geleceğinizi babama has ber vereyim. Hattâ, yemeğe gelin, ne olur? — Teşekkür ederim. Sonra geleyim, daha iyi. Eşyamı toplıyacağim. — Hizmetçiniz toplar. Ne olacrk sie zin eşyanızdan? A tesir © yapacaktı . Hem, Ahmed, ilk mektubuna hiç ce » vab almasa vi ikinci ve bir üçün - cüsünü © yazmasına mani yoktu. Kadı - nın gönlüne vrvaş yavaş hulül etmek, alâkasınm derinli - ğini ve şiddetini böylece ispat ede - rek onun #fkirlerini değiştirmek, onu yo la getirmek pekâlâ mümkün olabilirdi , Vaziyetini muha - keme ettikçe ümid ve emniyeti artıyor- du. Evine bu halde girdi. Kendisini bir iki bir mektub yazıb Nevbere göndermeyi, | gün görmiyen Neriman meraka düş - emelinin husulüne daha faydalı telâkki | müştü. Balkondan hizmetçiye seslen - etmişti. Ayni zamanda, şayed talebi red|diğini duyar duymaz, hemen koştu, ile karşılanırsa, bunun hicabı; duyacağı| geldi. eleme katılmıyacak, onu bir ket daha — Nerede idiniz; Ahmed bey? Sizi şiddetlendirmiyecekti. Onun İçin dos -İ görmeyince merak ettim. Acaba, veda tunun fikrini mülâyim ve makul bul-İetmeden gittiniz mi diye.. muş, kabul etmişti. — Hayır. Hiç veda etmez olur mu - O gün Erenköyüne, nisbeten sakin 0-| yum? Ben de bu gece size gelecektim. larak dönmüştü. Gönlü gene ümiile| — Buyurun. Bekleriz. Ne vakit gidi- dolu idi. Gene ufkunu açık ve berrak) yorsunuz? görüyordu. Nevber İkisinin arasında! — Yarn. gizli kalacak mektub vasıtasını tercih| Bu «yarın» kelimesi genç kızın kal - etmekle göstereceği incelikten şüphe-| bine bir yıldırım gibi indi. Durakladı. — Belki de bedbahtım. Fakat bed -!idi. Araya başka birini koymaktansa, | siz ki mütehassis olacaktı. Ve bu hare-| Heyecanın: gizlemiye ne kâdar uğraş- bahtlığının farkında olmamak da bir|dostonun da tavsiye ettiği gibi, içine| ket, genç dulun gönlündeki hissiyatlsa da dudaklarınm titremesi ve gözle- nevi bahtiyarlıktır. Şimdi sen, benim ruhunun bütün duygularını katacağı menfi dabi olsa, onların üzerinde İyiİrinin buğulanması onu, müdekkik bir Ahmed gülümsedi. 2 — Şimdiden alışmayım işlermi baş« kasma gördürmiye... Nerimanın bekışları ikinci bir şim. şekle aydınlandı. orada daha ziyade duramayıp, geldiği gibi; koşa koşa gite ti. Tam sokak kapısının hizasında dur« du, döndü; elile işaret ederek haykır « dı: — Çabuk gelin! bulalım! Arkasından baka kalan Ahmed Er « can söylendi: , — Eğer muvaffak olursam, bu kizcâs ğıza boreluyum saadetimi... (Arkası var) Konuşmıya vakit