22 Haziran «Son Posta» nm tefrikası; 6 Kap a / ç N ip j Z ME RAY SON POSTA A Aİ Hatice Sultan geliyor! Bir gün ona, Büyükderede ikamet €- den Danimarka sefiri (Mösyö Baron dö Hübeş) in zarif köşkünden ve em - salsiz derecede letafetle tarhedilmiş o- lan bahçelerinden bahsetmişlerdi. Bu sözler, hulyaperver (o Sultanm o derece merakını celbetmişti ki bir gün kendisini ziyarete gelen biraderi 3 ün- cü Selime: — İzni şerifiniz sadir olursa, bu cen- net misal bahçeyi görmek isterim, as « tanım. Demişti. O tarihe kadar, saltanat erkânından bir kadının değil; hattâ bir erkeğin bi- le yöbane: bir evi, bahusus resmi sıfa- t: haiz olan bir ecnebinin ikametgâhı- nı ziyarete gittiği görülmüş ve işitil - miş bir şey değildi. Fakat hemşiresinin hiç bir arzusunu kırmıyan padişah; en küçük bir tered- düd bile göstermiyerek: — Hoş olur... Var; teşrif eyle. Te - ferrüç edersin. Diye mukabele etmiş. o sarayın hiç değişmiyen an'anesine, mütaassıb ve dedikoducu halkın telâkkilerine zerre kadar ehemmiyet vermemişti. ” RESSAM MELLİNG Parlak bir Haziran günü idi. Boğaziçinin zümrüd gibi yeşil sahil - lerinde titreşen dalgacık'ar; cesim çı - narların, mehabetle yükselen servile rin gölgeleri altında kaynaşıyor.. kes kin Haziran güneşinin hnrelendirdiği koyu lâciverd suların (Üzerinde, altın yaldızları parıldayan saray kayıkları, #ğır ve vakur hamlelerle Arnavudköy akıntısını geçerek Bebek koyuna doğru ilerliyordu. - Dokuz kayıktan mürekkeb olan bu saltanat filosunun ortasında, (Hatice Sultanın bindiği beş çifte tebdil kayığı görünüyordu. Bir güvercin gibi bembeyaz olan bu kayığın kenarları ve içinin oyma teh - talar: ince hatlı altın yaldızlarla mine- lenmişti. Bal rengi çuha döşemeler ü zerine, kenarlarında gümüş (balıkla şıkırdayan ehram serilmiş.. oturms ye- rinin dört tarafından yükselen rengâ - renk kıymetli taşlarla müzeyyen narin sütunlara, her tarafından tırtıl saçak - Jar sarkan, al atlastan geniş bir siyeban gerilmişti. Bu sayebanın altında Hatice Sultan oturuyor.. ince, pembezar yaşmağın al tından, genç Sultanın taravettar çeh resi füsunkâr bir letafetle görünüyor - du. Karşısında dadısı Mehveş kalfa Te hazinedar ustası Dilfeda kalfa bulunu: yor; başağası Hayreddin ağu, Sayeba nın arkasında, el pençe divan duruyor- du. Boğazın hafif meltemleri, kalın ba - rulu hamlacıların çıplak kollarını sa - ran hiMli gömlekleri dalgalandırıyor - du.. Sırtlarındaki al çuha (o yeleklerin som sırmaları parlıyor.. on hamlacının kuvvetle asıldıkları kürekler, © zarit saray kayığını, Bebek koyunun gümüş gibi hârelenen dalgacıkları üzerinden Rumelihisarına doğru sürüktüyordu. Hisarın rıhtımına ve bürelârına, ka - le muhafızı olan (yamak) lar dolmuş - tu. Yanık çehreleri pos bıyıklarile göl - gelenen bu adamlar, yumruklarını bel- lerine dayamışlar.. Hisara, sürünür gi- bi geçen bu zarif ve narin kayık filosu- nu seyrediyorlar.. dudaklarında müs - tehzi ve öfkeli bir tebessüm İle, Hatice Sultanın kayığını takib eden diğer ka- yıklardaki dilber saraylıları; beyaz ve yüksek serpuşlu, al mintanlı harema - ğalarını birer birer gözden geçiriyor - Jardı. Hepsinin çehresinde derin bir infial ve gizli bir tebevvür vardı. Fakat hep- s! susuyorlar., bir tek söz bile söyleme- beste aheste akıp giderken, (Büyükde- re) de Danimarka sefiri (Mösyö lö Ba-! ron dö Hübeş) in yalısının önünde ve böhçesinde de bir faaliyet cereyan edi-| yordu. | Bir takım saray ağalar, baltaclar, kap'cı yamakları, Topkapı sarayından gelmiş olan Çavuşbaşının maiyetinde -| ki rikâb hademeleri, yah civarında $i- kı bir inzibat tesis o ediyorlar. yolları kesivorlar.. yalı ile deniz £ arasındaki; rıhtıma kıymettar halılar, halıların i- zerine de aj renkli çuhadan ( (yolluk) lar seriyorlardı. Ayni zamanda kırk, etli haremağası, yalının bahçesinde oradan oraya koşu-| yorlar.. ince bir zevk ile yapılmış olan çiçek tarhlarının etrafında dolaşıyor - lar.. Taflan kümelerinin bahçede sak - lanmış olan bir erkeğin bulunmama - sına dikkat ediyorlardı. Sefir Mösyö Hübeş, Hatice Sultanın ya'ıyı gezmek hususunda gösterdiği 9r- yüyu büyük bir o memnuniyetle kabul iş. yalıda yalmız refikası ile birkaç kadin hizmetçi birakarak. sefaret me « murları ve erkek hademeleri toplayıp Beyoğlundaki konağına inmişti. Yahda, bir tek erkek bile kalmamış- tı. Nitekim, haremağaları da her tarafı büyük bir dikkatle aradıkları zaman İhiç bir taraftan bir tek erkek âvak İzi H âya: Kunduracı ile şeytan (Bastarafı 12 nci sayfada) zlar giymiş bir kadın getirerek bunun karısı olduğunu söyledi. Gece yumuşak kuş tüyü yatağa yatlığı vakit gözünü uy. ! ku tutmadı, Sağdan sola dönerek karısı. na! — Biliyor musun, dedi, bizim çok para. mız var, bu kadâr para suhibi olanlara hırsızlar rahat vermezler. Kalk ta evi bir dolaşlım. Evi dolaştılar amma, gene içi rahat de. ğüldi. Gece, ikide bırde yerinden kallap kasasına gidiyor. paraların yerinde 6! . duğunu gördükten sonra dönüp yatıyor. du, Şimdi zengin olmuştu, kiliseys saba. hın ilk duasına yetişmk 'izımdı, Kiliseye gittiği zaman zengin olmasına rağmen €. decek bir dua bulamadı. Zavallı fakir kunduracı iken bile gene: «Allahım gü. nahlarımı affet!» drdi, Şimdi d* ayni dua. yı yapmıştı. Şu halde fıkaralıkla zengin. lik arasında ne fark vard:? Öldüğü zaman onu zengin Fiodor diye onu altın ve el - mas içine gömecek değillerdi ya. Gide - ceği yer, fakiririn fakirini de içine alacak bir avuç topraktı, Bütün bu düşünceler | pek sıkıntı vermeğe başlamıştı, Baktı, ki kilise de, eskiden fakir bir kunduracı iken rahat rahat duasını © yapiyordu; (lâkin şimdi, aklı, fikri kasasındaydı, hırsızlar . daydı. Canlı olmasına, ruhsuz benliği de kafasım sarıyordu. Hiddetle kiliseden dışarı fırladı. Ka - fasındaki fena düşünceleri gidermek mak sadile sokakta-şarkı söylemeğe başladı. Henüz şarkının ilk missamı bitirmeden önüne dikilen bir polis selâm çakarak: — Efendi hazretleri, dedi, siz bir kun. duracı değilsiniz! bilirsiniz, ki asilzadeler sokakta şarkı söylemezler, Fiodor sesini çıkarmadı; bir parmaklı. Ba dayanarak, nasıl vakit geçireceğini düşündü. Hemen evin kapıcısı görüne . rek: — Aman efendi hazretleri oraya dayan. mayınız, dedi. üstünüz kirlenecek! Bir dükkâna girdi; satın aldığı bira - kordiyonla sokağa fırlayıp çalmağa baş. ladı, Gelen geçen yan yan bakıyor, iç . lerinden bazıları dayanamıyarak: — Hele şuna bakın, diyordu, kundura. cı mısın, arabacı misin? Bu kılığına şu halin yakışıyor mu? Her taraftan ditenciler akıp edip: — Aman efendim, inayet buyurun, bir sadakacık verin! diye sırnaşıyorlardı, den, ender görülen bu manzarayı sey - rediyorlardı. Kayıklar, böylece Boğaza doğru a - Halbuki fakir bir kunduracı iken dilen. ciler sadaka istemek şöyle dursun, ya nından bile geçmezlerdi. bile bulamamışlardı. Halbuki o yalının bahçeye nazır olan kulelerinden birinin tepesinde, pancurlar: sımsıkı kapalı gö- rünen küçük bir odanın içinde, heye- canından boğulur gibi dolaşan genç bir erkek vardı. * Hatice sultanın muhteşem mevkibi o parlak Haziran güneşinin altında, aheste aheste rliyerek yalıya te- karrüb etrsişti. Bütün haremağaları, | baltacılar, kapıcı yamakları yak ile rıh- | arasında tımm mermer merdivenleri saf saf dizilmişlerdi. Kavıklar birer birer yanaşı ravlılar, baremağalarının yı rıhtıma çıkıyor. renk renk feraceli sa- rsv kadınlarile orası, bir renk ve hüsün mahseri halini alıyordu. Simdi, saraylıler da iki sıralı dizili - yorlar.. sultanın geçmesi için yol hazır- Jıyorlardı. Nihavet, sultanm kayığı da yanaş mıstı.. Başağa ile hazinedar usta, genç ve dilber sultanın koluna girerek bü - yük bir dikkatle onu karaya çıkarmış - Jardı. Sefirin zevcesi, padişahım sevgili hemşiresini rıhtımın ortasında karşıla- mış.. yerlere kadar eğilerek derin bir reveranslarla selâmlamışiı. (Arkas: var) Eve geldiği zaman yeni karısı pek şik giyinmiş bir içim su olmustu. Dayana madı. elil esirtım okşadı. Galiba biraz şeriçe okşamıştı; karısı hiddetle bağıra . rak: — 'Terbiyesiz, kaba herif, dedi, sırtıma vuracağına elimi öpsene.. Hay Allah müstahakın: versin, ne ber bad bir hayattı bu! Hep zenginler böyle! mi yaşıyorlardı acaba? Şarkı söylemek,| âkardiyon çalmak yasak, karısını okşa . mak kabahat! PUuf, bu ne bişi şey? Ka. rasi ile oturmuş çay içmeğe hazırlanmış. ken şeytan efendi karşısına dikildi. -- Hadi bakalım Ftodor ben sözümü ye. rine getirdim, sen de şu Kâğıdı imzala da arkama düş! Şimdi zenginliğin tadını tat. miş bulunuyorsun! Fiodoru sürükleyip doğruca cehenneme götürdü. Orada bütün şeytanlar onu: «Hayvan, aptal!» diyerek karşıladılar. Bü cehennem de n kötü yerdi be? Her taraf petrol kokuyordu. Boğulacak gibi oluyor. Jindi. kendine geldiği zaman masasını, çizmeleri teneke Iimbasını önünde bul .| du, Lâmbanın şişesi simsiyah olmuş, fitil | kırmı: kırmızı yanıyordu. Hele etrafı Son Posta'nın tefrikası: 143 i - Haleb şehri Haleb bahçelerle, daha doğrusu küçük fıstık ağacı koru'arile çevrilidir. Oldukça büyük bir hisar şehri civardaki Arablardan korumaktadır Tercüme eden: Hüsijiı Cahid Yalçın Hırsin © dan uzaklaştırmak başka bir oçare için bun. ki Arabların tecavüzlerinden muhafaza olmadığı -) ediyor. Şebrin işgal ettiğ: dairevi sahâ. Dı bana temin ettiler. Bu namuskâr kimse | nın merkezinde kâin olan bu hisar insan leri de öklürmek için bir vesile idi. Benilelile yapılmış gibi görünen bir tepenin Ü. uyumamış olan bu korkak adamlara pa.| zerindedir. Etrafında taştan ra vermeğe de mecbur oldum. Ertesi (oOakşam (O Rhiada (o kaidık. Burası (o Suriye (ovalarının Oo medbe. linde kâin bir yerdir. Bir takım harabeler (o görülüyor. o Bunların One oldukları belli değildir. Yalmz gayet es. ki zamanlardan kalmışa benziyorlar. Bu küçük şehrin etrafı mükemmel surette j Kurulmuştur. Halebe kadar olan bütün yerler ayni suretle ekilmiştir. Bu ovadan iki buçuk günde geçebildik. Ziraatin mü. kemmeliyeti dikketi (o celbediyor,. Her temellerle tahkim edilmiş gibi görünüyor. Eski 98. kerlik san'atinin prensipleri dairesinde inşa edilmiş olan ka.ede bugün birkaç top vardır, Topların ateşi civardaki dağla « rın tepelerini tamamen dövebilir ve €We lere hiç zarar vermez. Evlerin kâftesi taraça halindedir. İrti. faları birbirine o kadar uyar ki bir evden diğer eve gitmek için nadiren birkaç ba. samak mezdivenden inmeğe, yahud çık. mağa lüzum görülür, Üzerleri kubbeli bir takım büyük yollar münakaleyi kolay « sapan izi sanki iple çizilmiş gibi munta .| laştırıyorlar. Bir mahalleden diğer ma. zamdır. Bir çeyrek teresh mesafeye ka -|halleye geçildiği halde sokakta yürümek dar uzun çizgilerde küçük bir çarpıklık | zahmeti hissolunmuyor. bile göze çarpmıyor. Bu topraklarda buğ-| Haleb sokaklarına itinah surette kal, day. pamuk ve ahslinin yağ çıkardığı bir | dırım yapmıştır. Yaya kaldırımları gü « hevi hububat yetişiyor. Bu yağcılık sana. | zelce birbirlerine merbut geniş taşlar « t bu ovaların maruz kalmış olduklarıldan terekküb eder, Sokağın ötesi tuğla yağmacılığın üzerine bir perde atmış gi.lile örülmüştür. Beygirlerin rahat yürü, bi görünmektedir. Fakat eski zamanlar. | yebilmeleri de düşünülmüştür. Bilhassa dan kalma bazı eserlerin pârçalarında| göze çarpan cihet sair Türk şehirlerinde amiri ve ram ediliyor. Bir| ve hattâ payitahtında bile mevcud olmı « İİ Ee az mermerden bİFİ yan nezafete Burada ehemmiyet verilmiş pen öm deni irtifaında, yedi| olmasıdır. Şehrin tanzifatı bizde olduğu alk En a m SAğ on kadem geniş - | gibi el arabalarile yapılarak bir takım a çö yapılmıştı. Kir. | müşkülâta sebebiyet verilmiyor. Şehirde ar vekesilen koçlarla gayet nefis ve! bir takım eşekçiler dolaşırlar; herkesin zevki #elime muvafık bir suretle işlen - Mişti. Şimdi hayvanlara yalak hizmetini bir yığın halinde toplamağa mecbur oldu. ğu süprüntüleri alırlar, İklimin sıcaklığı görüyordu. Bunun Palminden veya Bali. | bu işi kolay hale sokuyorsa da hele onun — er getirilmiş olmasına #timal temizliğini muhafaza için gayet seri hare. ” KE » Binsenaleyfi 6 eski şehirle.| ket edilmesine de lüzum gösteriyor. Bil. nisbetle bütün bütün mahvolmuş bi | hassa bahsettiğim o kubbeli sokaklarda | şehrin bu civarda vaktile mevcud oldu -| bu sürate pek ihtiyaç vardır. Buna delâlet ediyordu. Kubbeli yollar tacirlere tahsis edilmiş. Muti i i n . Hind surette bir şehre girmek |tir. En kıymetli eşya burada bulunur. gene maruz bulunuyor -| Ticaret bütün faaliyetini burada gösterir, dum. Bundan dolayıdır ki yolcuların din. lenme mevkii olan Kantouman'da dur - dum. Bu Halebden üç fersah mesafede ve şehri ihata eden yolun kenarında bina edilmiştir. Lâtif yerlerden geçtikten” ve foslorik bir hava teneffüs ettikten sonra geceleyin buraya vâsıl oldum. Benim için hazırlanmış olan yrutantan merasimden içtindb maksadile ittihaz edtiğim İhtiyat tedbirleri bu merasimi hüzünlü bir şekle sokmaktan başka bir şeye yaramadılar, Şehrin karşısında beni bekliyen meşale. ler, yürüyüşümüze bir cenaze alayı şekli vererek beni konsolosun evine ler, pri İm tiği serveti ile meşhur olan Haleb şehri küçük bir nehir kenarındadır. Fakat Ha. leb ahalisine su veren bu çay geçtiği ara » (Arkası var) RADYO Ankara Radyosu DALGA UZUNLUĞU 1639 m. OI83 Ke 120 Kw. TAG, 19/14 m. 15195 Kes 20 Ew. TAP. 31,79 m. 9465 Kex 20 Kw. PERŞEMBE 22/6/39 li 1230: Program. 1235: Türk mi vi aman m Nüfusunun çokluğu (1), binalarının | Salim bey - Hicaz peşrev 2 — Şevki bey w du. Ansızın her şey gözünün önünden gi. | güzelliği, ticaretinin genişliği ve tevlid et. | Hicaz şarki: Demem cana beni yidet, $ — Refik Ferman - Hicaz şarkı: Ey benim gonce gülüm. 4 aşkınla, 5 — Muhayyer şariı: Niçin mahsun bakarsın, kesif, pis bir duman kaplamıştı. Yanın . |ZiYe bigâne görünüyor. Tıpkı Haleb şehri|7—........ - Muhayyer saz semaisi, 13: Mem da da uzun boylu, soluk mavı gözlü müş. | terisi duruyordu; hiğdetten köpürmüş bir halde: İ — Aptal, hayvan, sersem, ben sana gösteririm, diyordu, siparis vereli iki haf. |Kat ticaret Akdeniz ile Basra körfezi ara, | berleri, 2015: ta oldu, hâlâ çizmeler hazır değil!, Zan, | ında bir depoya muhtaç olduğu için bu | müziği. 1 — nediyor musun çizmelerimin peşinde gün | $ehir payidar olmak ve genişlemek icab e, | Sh! ber - de beş defa koşacak vaktim var?.. Serseri herif! Fiodor hemen davranıp çizmeleri ya. kaladı, bitmemiş taraflarını bitirmeğe uğ Taştı. O çalışıyor, müşteri de tehdidde, küfürde devam ediyordu. Müşterisinin hiddeti biraz sükünet bulduğu zaman Pio. do: — Mesleğinizin ne olduğunu sorabilir miyim efendi hazretleri? dedi. — Havasi fişek ve barut imal ediyorum. İlk çan sesleri duyulmağa başlamıştı. Fodor çizmeleri müşterisine teslim edip parasını aldı ve doğruca kiliseye yollan. dı. Sokakta karşılaştığı arabalara, kızak. lara, ve içlerinde bulunan kürklere gö . mülü insanlara bakıyor, fskat hiç birine ne gıpta ediyor ve ne de talihinden şik& yet ediyordu. Artık anlamıştı ki hayat İnkirlere neyse zenginlere de 0.. Biri a . rabada, kızakta gider amma, hayatı iste. diği vaki: sokakta şarkı söyliyemezdi. Velhasıl neydi şu hayat, hepsini bekliyen bir avuç toprak. de Üzerinde buulnduğu çöle ayni yabancıdır. Bu siyasi meseleyi halletmek için şehri ihata eden havalinin üzerindeki surette ieket saat Ayarı, ajans ve meteoroloji haber- Yeri, 13.15 - 14: Müzik (Karışık program - Pi) 19: Program. 1905: Müzik (Kabare - Pİ * Türk müriği (İncesaz faslı.) 20: Mem- tahrib eserlerine bakmak lâzımdır. Fa -|eket saat Ayarı, ajans ve meteoroloji ha - derdi. Akar bir suyun bulunması, onun burada inşa edilmesine lüzum gösterirdi, Bu ovalarda toprak o kadar hasistir ki membâl uzak olmıyan bu nehir şehrin al tında birkaç fersah ötede ortadan kaybo. e a bü çorak havalide insanları o a vadiye e bağlamak için meydana Haleb bahçelerle, daha doğrusu. kü çük fistik ağacı Okurdlerile muhattır, Bunların açık yeşil renkteki yaprakları - pembe renkteki yemişleri gayet 1âUf manzara teşkil ediyorlar, Ayni za . Krep mahsul halk için bir ticaret ve. silesi oluyor. Fıstıkları duğu kadar kârdır m Rİ Oldukça büyük bir hisar şehri civarda, ——— Ney'eli pifkinr - R. 2020: Türe 3 — Udi Cemil - sana. 4 — Udi Zeki - Uşmk li geleceksin diye, 5 — Lemi - Hüseyni şarki: O güzel gözlerle. 8 —...... : Kimin mecburu hümü anın. 7 — Lemi « Karelgar şarkı: Çoşmamı o mehveşin olâdır. <& B — Rakım - Kürdü şarki: Demedim hiç 0- na kimsin, 9 — Osman Nihad - Kürami şar- kı: Kaç yi yüreğim. 10 —... « Halk tür- küsü: Ekin ektim çöllere, 21: Konuşma, (Zi- rant saati.) 2118. Müzik (Senfonik plâklar.) 3148: Konuşma, 22: Müsik (Küçük Orkes « tra - Şef: Necib Aşkın.) 1 — Mendelssohn — Venedik gondol şarkısı » İlkbahar o şarkısı, 2 — Mieheli - Gece puseleri. 3 — Puccini « Toska operasından potpuri. 4 — Lulgini - M5 sır baleti, 8 — Emil Waldetufel - İki kere iki vals, 6 — Druasalmans - Pelemenk süt No. $ sirast, esham, borsası (fiat) 2320: Müzik (Cazband - PL) 2955 - 24: Yarınki program. een saanen sn AAA ANNAN NANA (0) Halebde yüz eli bin nüfus bulundu- Son Posta Matbaası Bu beswb ediliyor. Çoğu müslümandır. Bü) - tebaki kim biraz Yahudi ile fasin miktarı ———e—— da Ermeniden terekktib eder, Ticaretin bu-| Neşriyat Müdürü: Selim Ragıp Emeç raya çektiği Fransızları gayet da oldukları için onları bu cüz! miktar- meğe imkân yoktur, hasaba, Khal #0-) gate Eni: 5. Ragıp EMEÇ A. Ekrem UŞAKLIGIY