BugünküSovyet Rusya, Japonya ve Çin Rusya, ihtilâlden önce olduğu gibi Asyaya yayılmakta devam ediyor Ala tröstünün başmühendisi olarak Rusyada on sene kalın Amerikalı muharrir John D. Littlepage yazıyor Beymelmile politikada bir mütehas -! pi olduğumu iddia etmiyorum. Fukat niya ile Orta Asya arasındaki hüdüd yükretlerini, ör yıl içinde o kadar ya - adan tanıdım ki dünyanın bu köşe * leri ister istemez kib etmekteyim. başka ayrıldığım o gündenberi yılda Orta Asyada olup biten- imlatacak bâzı ( tecrübölere de tahibim, Bu mıntâkay: okudümsa hı eldeki siyasi hâdi yük bir alâka ilg Bundan Nİ Seçen leri a dair kitab, makale ne bende, muhatrirlerin n #hemmi; Mâatini uyandrd. Ru Şİ bilhasga Avrupalı muh ir AVTüpaaki nüfuzu bakımından a- ir ediyor. Halbuki bence bu mem işde üzerindeki rolü çok daha Iya bakımından da Rus- ade Asya O kıt'asındallır. i Pa Rusyasmın bütün e mazâran ne kadar ufak kul ürsü Sürü başka bir memle- k kavraya vera ile öl - skovay ya Teningrada kadar şö; le, raeselâ ali selâ Bi turistler üs bir fikir edinemezler, 4 Teri yer Avrupa tir. Uzakşarkt yasını As - an ayıran Ural dağlarile Ta; nı yedi gün yedi Böyle bir yolculuk “a Asya memleketi ol- erebilir, yük memleket ge - * Yaptığım tecrübe- : erdi: Rusya; yüzünü Asyaya çeviriyor. Asya ai m mleketin yalniz w i m eğil Ayni zamanda en lie r de. Henüz pek tenha ve inki - bir halde, fakat dünyanın abii kaynakları ve maden- Asya Rus - ize edilmesi ve işletilme- Stelinin pek yakından 7 yazıyorlar. Stalin aş-! ; şarkın en eski kavmi ola; re i m öl e rderdir. Sırası düştükçe Asyalı A İftihar ettiğini söyer. Aya sen nün Avrupadan ziyade im ile alâkadar bulunduğuna kani - Stalin piri, Alin birinci snf bir TUCUst kemi dur. Bu, bu, Stalinin ii en sinirlenmiyor.. Vel, Ri. .4 #melleri birkaç sene ev- N Ed Harbında bilhassa son a USYadan ayrılmış olan küçük i endişeye düşür - İM Zamanlarda bu endişe si - ny 3 eş metlerinin komünizm a- Rusy, iy Sina rağmen bu memleketler Adı, KATŞI nisbeten dost bir vaziyet tadı, ““S istilâsmdan korkuları kal Nede Ba n? Senehi m si ahidler bunu: «Rus- ük memleketler de Giz Ye İzah ediyorlar ve Mü *paratorluk banisi Bibi ka- iyorlar. Ben ise tamâmile rim; Slalin bir impara « (ları -İt .|tay dağlarında mühim -| kianı'da Çin ya -, İlu dolaşmakla beraber içine giremedim. f torluk, daha doğrusu, bir «Asya impa- Fatorluğu» banisidir. Garbe yayılmakta gözü yoktur. Onun ve &rkadaşlarının | bu meyli pek kat'idir. Bizzat Sovyet şe fi Rusyanın Asyada geniş ve inkişaf et- memiş topraklarını muhafaza İle kâlmı yacağını Merkezi Asya ve Şark hudud- i memleketlerde de hâkimiyet esisine çalışacağını açıkça bildirmiş - tir. Ben, 1928 de Rusyaya gelmeden ön- ce Merkezi Asyadan bahsolunduğunu pek az duymuştum. Orta sınıf Ameri - —| Kalı dünydnın bu köşesini belki hiç bil mez. Halbuki bu öyle bir mıntakadır ki Avrupanın birçok memleketlerini bir « den ve birkaç kereler | içine alabilir, kaynakları umulduğundari çok daha zengindir. Misal olarak OÇin Türkistanındaki Sinkiany alım: Bu eyalet sözde Çinindir. Hakikatte yıllardanberi müs- takil «muharebe senyörleri» nin hük - mü altındadır. Hele ticarette tamamile Rusyaya güvenmektedir. Zira, Çine hiç bir demiryolu veya şose'ile bağlı ol- madığı halde Rusya ile arasında mü - kemmel yollar vardır. Sinkiany 15.000 kilometre murabbar, yani Fransanm üç misli genişliğinde - dir. Yolsuzluk, şimendifersizlik yüzün- den komşu memleketlerden ve tekmil dünyadan ayrı kalmış, bir adım bile i- Jerleyememiştir. Makul bir çok sebeb - ler bu eyalette zengin (kaynakların mevcudiyetini göstermektedir. Sovyet Rusya hesabına çalışırken Kazakistanın cenubundan geçen, Rus bududunu ap (Sinkiang)a giren Al - Tundum. Bu dağlarda altın gibi bir çok ti8 madenler de var, Ruslar bir çoğunu İşletmeğe başladılar bile... Fa- kat Altayların en zengin depoları Sins maçlarına düşmekte - dir. Rusların burada uzun müddet as - kerf «müşavir» leri kaldı. Jeologlarının da bu fırsattan istilade ederek tahmin halinde ileri sürdüğüm— o kaynakları arayıp bulmuş olduklarına muhakkak gözile bakmak lâzım, şe e n Rusya ile hududu bir an ve içinde yaşayanlarla Ruslardan başka herkese meçhul kalmış olan bir memleket daha var: Halk Cümhuriyeti adı verilen dış Mengolistan... Buraya son zamanlarda kimsenin Ziyaret mek. sadile dahi girmesine müsâade edilme- di. Ben bile Mongollarla temasta bulun mak ve memleketin çevresini uzun boy Rusyanın dış Mongolistanla münase- | beti Sinkiang'dan çok daha bariz 1924 Rus taraftarlarının idare € ie mahalli Çin hükümeti düşel beri memleket Moskovs himayesine gir miş bulunuyor. Stalin Mongolistana karşı yapılacak taarruzu Rus ordula - rınm karşılayacağını 1935 de açi lân etti. Bu taarruz olsa olsa Japonya tarafından gelebilir. ei Diş Mongolistan Sinkiang' dah bü - yüktür. 2,500,000 kilometre mursbba- , genişlikte yani Birleşik A” nın üçte biri kadardır. Fal ir milyonu geçmez. Bu bir mil - rl evvel Asyanın elinde gibi | rin yardımile yavaş yavaş san'at hayatıma atılmağa başladılar. Bu yol | memleketi tâhmin edildiğinden çok da| ha zengin bir istikbale götürebilir. İ Bugün işle bu memleketli oridla duğu ki lardan dinlediklerimle ve okud rımla birleştirdim. Neticede şunu b: 1 - dum: Gazete muhbirlerinin ve o bütün n tutanların gözünden kaçan d Çin * Japon Oherbinden de dikkati çeken diğer hüdiselerden de mü himdir. Merkezi Asya ile Çinin iç ve hudud eyaletleri yarın bir Rus - Japon harbine sahne olacaktır. Bu harble, As- yadaki büyük menfaatlerini korumaya mecbur olar, bir büyük impe - ralorluk olan İngiltere - de sıkı sıkıy alâkadardır. Fransa da Hindi Çini do - layısile bu işe kayıdsız kalamaz. Sözüne kıymet verilebilecek bir çok Rus bana hükümetin Avrupa budud - armı boşalttığını, buralardaki köy ve şehir halkın, Siberya vesair Şark hu - İdüd eyaletlerine yerleştirdiğini söyle- di. Bu suretle garb hududlarında, | örgülerle, elel li tellerle ve modern İfennin bütün kudretile geçilemez hale İ konulabilecek geniş bir boş mıntaka meydana getirilmiş oluyor ve Garbdan gelecek bir isti n sed çekiliyor. Hükümet diğer taraftan vilmaktan ziyade yıldırdığı— küçük Avrupa devletlerini teskine mu- vaflak oldu. Bu memleketler şimdi Rus yanın kendi istikametlerinde genişle - mek niyetinde olmadığını biliyorlar ve bU -| mn atamazdı. Polis madende çalışacak bil memnunlar. keki alınan vatiyet bam-| başka... Hudud, Avrupa hududu gibi sımsıkı kapal... (Altın kaynakların > dan bazıları hudud mınfakasında idi. Polisten izinname almıyan, izinname - sini sik sık yenilemiyen işci içeriye a - her iseinin mazisini arayıp tarıyor, 2â- bir insan olmadığına inshımadık- ça İzinname vermezdi.) Fakat Ruslar | bu bududun — ötesindeki toprak arda hummalı bir faaliyet içindeler. Sinki - ang'la Dış Mongolistans giden yollari tesbih dizisi gibi kamyonlarla dolu. He /rari zobenim | ie Dıs Mongolistan Rusyanm âdeta birİzp vermez, herkesin bir esleği olur, parçası sayılıyor. Diğer Rus şehirlerin- den daha geniş müsaadeler gören bir Rus eyaleti gibi... Moskova Triko fab- rikalarında çalışan bir tanıdığım; fab- rikanın çikardığı ne var, ne yok hep Mongolistana yollandığından bana yat na yakıla şöyle şikâyet etmişti: — Diyorlar ki, Mongolları memnun etmek lâzımmuş. Yoksa (alacaklarını başkalarından alırlarmış. o Malın iyi onlara gidiyor, kötüsü bize kahyor.» (Arkan var) tek), MİZAH Kırtasiyeci memur tekaüd olunca Yazan: İsmet Hulüâsi Mahallemize yeni daşınân Hüseyin Be-; ye safa geldin? demiiye gidecektim. ! Bana ondan bahsederlerken: | — Mütekald bir memurdur. İşde iken| merakla imiş, ayni merakı faza eder, demişlerdi. Bir kimsenin tekaüd olduktan ve artık dıktan sonra nasıl kırtesiye| muhafaza ettiğine akıt erdire- tim, Nihayet tanışm , konuş. mamız güç bir mesele değildi. Hakkında söylenilenler; doğru mu, yanlış mı öğre. necektim,. Bir akşam yemekten sonra Hüseyin Beyin kapısını çaldım. Kapı açıldı. Pek güler yüzlü olmıyan bir hizmetçi sordut Ne istiyorsunuz? — Hüseyin Beyi ziyarete gelmiştim, — Günü değli efendim. Hizmetçi kapıyı yüzüme kaparkan sor- ! Günleri ne vakit? Peki Pazartesi gelirim. seyin Bey hakkında ilk hükmü ver.) Bey kırtasiye meraklısından ziya- da, etiket meraklısı olmalıydı, Pazartesi gününü bekledim. Gene ak- şam. yemeğinden sonra Hüseyin Beyin kapısını çaldım. Kapıyı ayni | hizmetçi açtı: — Efendim, Hüseyin Beyi ziyarete gel miştim. — Şimdi imkânı yok. — Bugün günü değil mi? — Evet amma muayyen saati geçir- kaltına işimi ve ev Kartımı geri verdi: — Bu olmadı Kapıyı kapamaya hazırlanıyordu. — Durun, dedim, bu olmadıysa ne yap. mam lâzım geldiğin! söyleyin! Mesleğinizi, ev adresinizi, ne istedi. inizi yazacaksınız. Hüseyin Beyin etiket klısı olmayıp "e meraklısı olduğuna bei de inan- mıştım. Fakat işin sonunun neye varaca- ğını merak ettiğim için hizmetçinin de- diğini yaptım. Bana !ade edilen kartımın Adresimi yazdıktan sonra! «Beyefendi, Koraşumuz olmanız dolayısile sizi 2i- Yarete gelmiştim. Kabul etmenizi rica ederim.» Gümlesirli ilâve ettim, Hizmetçi tek- rar içeri gitti, On dakika daha kapıda bek ledim. Hizmetçi göründü. Ben içeri gir- miye hazırlanıyordum. Hizmetçi: — Buyurun? Diyeceği yerde kartımı, kartıma iğne. lenmiş bir kâğıdla birlikte bana uzattı. Küğdda şunlar yazılı idi «Yazdığınız. mektubu imzalamadığımz takdirde sizi kabul etmekte mazur oldu. ğumu bildirir, saygılarımı sunarım.» Kartıma bir de imza attım. Hizmetçi elimden alıp götürdü. On dakika daha bekledim. Hizmetçi göründü. — Pazartesi günü buyurunuz. — Bugün Pazartesi değil mi? — Evet, fakat Hüseyin Bey geç olde- ğunu ve büz: muameleler dolayısile bu- gün için sizi kabul edemiyeceğini bildirdi, Suralıma kapanan kapının önünden çekilirken kendi kendime: — Bakalım bu kırtasiyeciyi ne vakit kaçtan kaçadır! mek vaktidi sz. « O zamanlarda gene imkân- Bir hafta daha bekledim. Bir hafta sonra saat dört buşukta bir kere daha ka- pısını çaldım, Kapıyı açan hizmetçiye ü- güncü defa ayni sBzü tekrarladım: — Hüseyin Bey! ziyarete ge'dim, — Kartınız! Hüseyin Beyin etiket merakı da artık! bana garib görünmeye başlamıştı. Fakat| ses çıkarmadım. Kartımı verdim. Hiz. metçi içeri girdi. Bir müddet kapıda bek- Jedim. Kulağıma kalın bir erkek sesi ge- Biyordu; konuşan Hüseyin Bey olacaktı; söyledik! duyuyordum: — Bu ne ifade eder, bir Kâğıd üzerinde sarı çizmeli Mehmed ağa... Gerçi ne adım Mehmedgi, ne de soya- dım, Sarıçizmeli; fakat hizmetçi içeri gi-! rer girmez, Hüseyin Bey'n bu tarzda ko- nuşması neye benden bahsettiğine bor kuşkulandırmıştı.. Hizmetçi herhalde çok yavaş cevab vermişti k: me dediğini an- lamadım. Hüseyin Bey bir perde daha yüksekten devam etti: — İnsan bir kâğdm üzerine ismin yı- bir ev adresi olur. Sonra mi bini de yazmalıdır. Gene bizmetçinin ne cevab verdiğini | duyamad E Hüse; d — Şifabi olmaz, Bunu size kaç k tembih edeceğim; tahrirt, tahriri, istemem! kapıya gelmişti. Hüseyin Be- yin yanında pek yavaş konuştuğu halde nedense benimle konuşurken sesini yük- seltiyordu. caat sebe- ondan. akşam saat | görebileceğim. Ne vakit onunla konuşa- ile iki arası ve. cağım! Diye düşünüyordum. Ne denilse yapa cak, tek onunla konuşâcaktım. Üç gün geçmişti. Akşam yemeğinden kalkıyordum. Kapı çalındı, Oturduğum evin sahibi görmiye gelmiş, benimle ko- muşacâkmış. Ev sahibim beni görür gör mez: - Bir mektub aldım, şaşırdım; sizi bu- Bun için görmiye geldim! Çünkü mektub. dan hiçbir şey anlamadım. Dedi, ben de ev sahibimin sözlerinden bir şey anlamamıştım. Okuması, yazma sı kıt bir kimse değildi ki, kendine gelen mektubu anlıyamamış, bana sormaya gel. miş olmalıydı. — Nasıl bir mektub? Cebinden bir zarf çıkardı. Zarfın ıçın. İde benim Hüseyin Beye bıraktığını kart, Hüseyin Beyin hizmetçi ile bana imzamı atmak için Yazdığı küğıd ve ayrıca da ev sabibime yazdığı mektub vardı, Hüseyin Bi ime soruyordu: zatın sizin evinizde olum Tup oturmadığının acele iş'arım rica €- larımı sunarım» hibime işi anlattım ve yazacağı cevabı dikte edip yazdırdım: yhin ev Hunu saygılarımla bildiririm.» iyi iple çekiyordum. urmakta aldır. Nihay onunla ko. i ve nitekim leyin evine gitti. nuşmak mümkü: e o Pazartesi z bay sizl bekliyo: Dedi ve şunu da ayrıca söyledi: — Geç kalsaydınız, bugür de konuşa. “Devamı 13 üncü sayfada)