Sayfa SON POSTA ny PP ol e ya Ş Sakallı çocuk TL ul Mecmuanın redaktörü bundan bir yıl Bnce, haftalık resimli bir mecmua meşret- meğe hazırlanırken fevkalâde neşeli, fevkalâde nikbın, ayni zamanda yeni işe bâşlıyan bir daktilo kadar da fevkalâde #aftı. Bir mühim hâdise ona tatlı ve tu- haf bir heycöan veriyor, muhitine, etra- fında olup biten şeylere, geniş, açılmış Kocaman çocuk gözlerile bakıyordu. Bu nazik, bu mültefit bu toy delikanlı- Yı şimdiki gibi hatırlarım. hepimize bol| keseden avanta verdikten sonra bizi etra-| İina toplamış ve: — Evet dostlarım, diye uzun bir nutka girişmişti, önümüzde gaye: mühim bir) vazife duruyor. Elele vererek hep birlik. te, geniş okuyucu kütleleri için resimli, | haftalık bir mecmua çıkarmağa başlıyo-| Tuz. Bunun kolay bir iş olmadığını hepi-| niz takdir edersiniz!, Çünkü mecmuamız geniş okuyucu kütlelerine hitab etmesi- en fevkalâde bir mecmua olmak mecburiyetin. dedir. Yani sizin anlıyacağınız, mecmua- yuzın Iki başlı buzağılarla, bir karında doğmuş beşizlerle hiçbir münasebeti ok. miyacak!, Biz sadoce, hassas bir ayna gi) bi, bugünkü yaşayışımızı aksettireceğiz!. Bugünkü yaşayış şeklimiz mecmuamızın ca mevzuunu teşkil edecek', Yoksa nedir o Mâfifmeşreb neşriyat?. Bir de ba-| karsınız ağzında sigara, g ünde gözlük harıl harıl ga: okum meşgul bir köpek resmi y .. işte bu köpeğin resmini tam 400.000 sayı basıyorlar. Kahrolsun gazet okuyan bu köpekli. Biz böyle âlim köpekler istemiyoruz!, Kolkola girerek bir birahaneye gitmek- te olan mecmuanıa bütün yazıcı kadrosu, | bep bir ağızdan redaktörün sözlerini tek-| zar ettiler: — Pa Deyi el. Okuyan!, Kö- k . Âlim köpekleri; İste. Bu hâdise tam huridan bir yıl önce ce- ir gün mecmu- çaldı. Mecmua- dı... bir da- 1-yüzü, sevinç ve heyecan» ırmızı bir halde ahizeyi yerine da hanımla Nesrinin ağır) rsiz tekdir ve tenkidle- m belki de bu işleri Neticeten bu âile kendisini Giz kabul etmekle ve sonradan, herhangi sebeb altında olur- € i tahsil ettirmekle o- değiller miydi? Buna mukabil kendisinin de onidra karşı birçok vazifeleri olacağı muhakkaktı, Binaenaleyh Nerime bu vazifelerini yapmıya Kendisini mecbur biliyor ve ne olursa olsun, isyan etme- miye azmediyordu; fakat sabır ve me- tanetin de bir hududu olduğunu gerek Süheylâ hanımın gerekse hergün daha çirkinleşen ve çirkinleştikçe gurur ve azameti artan Nesrin hanımın anlama- Jarı icab etmez mi? artık kurtuluş yoktu; İki defa tatili geçirmek mire gel işinde, sözde istirahat e-| yerde daha çok yorjun ve bitkin | İde İstanbula sine rağmen | ekteb hayatında gene ak olmuş-| mek » Bun- muma | emçi- | kları aretini zayif dar müş- Yerime, İzmire mez hemen bankalardeh veya de bir İş aramak için almıya ve bu suretle, uzaktan düşünmesi bile kendisini t18. | iztırahlarını kendi kalbinde duyarak İ-| şey olmıyan ve ömrünü kazanmak için | tacak!, İ verecek bir cevab | kendisini hakir görerek alçaltmış olan Çeviren : — Bana bakın!, Hepiniz bana bakın!. Ortalıkta bir çocuk varmış!. Sakalhl, Ay- ni znmanda bıyıklı!, Bu, adeta peri ma- sal, gibi bir şey. fotografçı buraya gel- sini, Nerede o?. Fotografçıyı bulup getir. mek üzere derhal bir otomobil gönderin!. Takriben on beş dakika sonra fotograf- çı geldi nından adeta tıkanarak: — Gidiniz, hemen gidiniz! dedi, sakallı ve bıyıklı çocuğun resmini almak üzere hemen yola çıkınızı, Bu, pek müthiş bir şey olacak!. Adeta bir bomba gibi patlı- yacak!,. Eminim ki bu sakallı çocuk yü- zZünden mecmuamızın tirajı iki misli ar- Fakat burada dikkat edeceğimiz en mühim nokta, rakiblerimize işi çaktır- mamak, onlardan önce davranabilmektir. Fotografçı emin bir tavırla: — Merak buyurmayınız efendim, dedi. Biz Çarşamiba günleri çıkıyoruz; onlarsa Cumartesi günle larında hiç Sakallı ço- cuk bizim inh a demektir. Daha doğrusu bu sakallı - ıklı bebeği ilk defa olarak dünyaya biz tanıtacağız", Fakat eloğlu uyumuyordu. Cumartesi nleri çikan muaların kolunu Mecmuanın redaktörü, heyeca-; O itibarla haber alma-| H. Alaz kesten önce mecmua idarehanesine gel- di. Mecmuanın teknik kâtibinı yanıma ça- ğirarak: — Fotografçı geldi mi? Kâtib: — Henüz gelmedi, cevabını verdi. Mecmuanın redaktörü can aıkıntısını defetmek için bir s'gara tellendirdi ve te- lefomu açarak Cumartesi günleri çıkmak. ta olan rakiblerinden birine telefon etti: eriniz var mı? Cumartesi günleri çıkmakta olan mec- muanin redaktörü bir çocuk saffetile — Hayrola?. Ne olmuy?. diye sordu. — Sakallı çocuk'an haberiniz var mı? — Hayır; ne olmuş?. — Hem bıyığı da var. Küçücük bir ç0- cuk. — Çok güzel, Fakat siz bununla ne de- iye sordu. günü.. acelemiz ne? öiz Çarşambaya basıyoruz, — Mübarek kimse bağlamamıştı. Neyse, sırasile on- lardan da bahsedeceğiz!. nın redaktörü her- Yazan: GÜZİN DALMEN veten O ağır ve hırpalayıcı muamelele- re maruz kalmamıya ve #yni zamanda! bir da kendi ihtiyacına kâfi gelecek parayı kazanarak onlara mümkün olduğu ka- dar yük olmamıya karar vermişti, ni üç senedenberi gör- memişti. İstanbula gideli beri, dört se- nede yalnız iki defa tatil zamanlarında! tü amma o sıralarda Fe- hatte olduğundakı onun-| la buluşamamıştı. İş Bir gün karşısında diz çöküp af dile- diği adamla karşılaşmamaktan müte - vellid memnuniyetini o gizliyemiyen genç kız bunu «Bülbül yuvası> ndaki dostlarına söylediği zaman onlar da Fe- ridun beyle alay etmişlerdi. : — İş için Avrumaya gittiğini herkese söyleyip duruyorlar. Sadece «Avrupaya gitti. demiş olsalar da bunun sırf iş için olduğunu ve bu azametli milyo - nerin bir defacık o kültür diyarının medeniyetini, güzelliğini seyretmiye - ceğini, bir gün güzel bir manzara ker şısında içi titriyerek odurmıyacağını, yahud operaya gidip bizde dinlemek imkânını bulmadığı güzel bir müzik dinlemiyeceğini herkes bilir. Nerime vasisini yakından tanımatlığı için Reşad bey allesinm bu sörlerine | Hulamamış, feet adamla karşı karşıya bulunmamaktan duyduğu sevinci gizleyememişti. İşte şimdi her saniye, tren teker! lerinin her çevrilişi arsı İzmire, o sert ve haşin adamlara yaklaştırıyordu ve oraya yaklaştıkça genç kız ennesinin — Mer (Devamı 14 üneü sayfada) in için üzülüyordu. Onlar yalnız ken-| disine eza ve cefa etmiş olsalardı beli de kalbinde bu büyük acıyı duymaş caktı, lâkin, hele Süh t sene sonra bile d #kte devam ediyı Birâ reden dışarıya bi makta olan genç kız, ekilmiş tar birbirini takib eden bağları görünce, bre yaklı klarını anlamıştı. Ni- tekim, bir iki dakika sonra tren Manisa istasyonunda durdu ve Nerimenin kar- şısında oturarak saatlerdenberi gözle rini ondan ayırmayan (genç mektebli çantasını vggondan indi. Nerime dü öksüz kızı, d den derine Ü özünü benden a- yırmadı. Kıyafetimde gözü yok. Bilâkis âdeta bir inmişim. Süheylâ hanımın eskile -) İrinden bozulup bana göre yapılan siyah | & etekle kurşuni btuzumun rengi ve bi - çimi kalmadı. Şapkama gelince, Nesri- nin senelerce giyip giyip attığı bu si yah fötr'ün ne şekli, ne rengi belli. Ya ayakkabılarım? Bunlar: hâlâ giyebil - mek için ancak benim gibi zavallı bir kız olmak lâzım. Mektebde benden da- ha fena giyinen bir tek talebe yoktu. Gene hocalarımdan Allah Tar olsun. Aralarında topladıkları pâra ile sene - ylâ hanımın an-İ; muârrele, zavallı | y çeken bir r| k dilenci gibi | | iş de bir defa bana bir önlük yapıyorlar. dı. İspartalıların verdiklerile ( kalsam| ar çıplak gezecektim. İtin bunlara rağmen çöl 5k gü- ui, saçlarımın, suyu Te yı - ruyorlar ve ne yalan söy yim. baza aynada kendim! seyrederken ben de onlara hak veriyorum; fakat işte hak verdiğim için de ürülüyorum. Benim gibi bir konakta sığıntıdan obaşka bir zavallı ânne-| İzmir NT Zâfıumumi, Kans AİR RG SAA) ızlık, Romatizma; Sıraca, Kemik, Sinir hastalıklarına, cılız yavrular, yürüyemiyen, diş çıkaramıyan çocuk” lar, dermansız ibtiyarlar, solgun HASAN KUVVET ŞURUBU'ndan iştiha verir, şifai tesirleri çoktur. kızlar, vereme istidadı olanlar içmelidir. Kam arttırır, Fenni surette imal edilmiş, içik mesi kolay ve lezzetli bir şuruptur. Küçük büyük her yaşta istimal Her yerde POKER a mecbur olan zavallı bir kız zel olmak ne belâlı şeyi 8 ainmı cama dayamış, istas - in beş aşağı beş cuları, pencereden £ alan çocukları, eşya - ! hamalları, ge - Birdenbire bütün vücudünden bir © İektrik cereyanı geçmiş gibi titredi ve yrişuur' hareketle geri (o çekildi. u, genç ve kibar tavırlı bir adem ağzında bir sigara (İle vagonun ünden geçmiş, gözleri Nerimenin bu lunduğu pencereye (takılmıştı. Genç n gözlerden tereddüde ben ışığın geçtiğini (oOve adamın #k, yahud tanıma - #miyerek yürüdüğünü beklemediği o bir dakikada birisile karşılaşmak Nerimeyi heyecanlandır - mıştı. Her zaman için soluk olan yüzü|« pkırmızı olmuş, eli ayağı titremeğe; uzun kirpikleri as#bi hareketlerle çır - pınmağa başlamıştı. utlaka bir iş için Manisaya gel- mişti; bu trenle avdet ediyor. Muhle - rom velimin bu sırada uzak bir seya - bâtte izmiri. er olduğu gibi ge- olsaydı pek iyi e - n de o bulunmadığı esnada o kasvetli ve se- çabuk ve koley e -İ, in yüzünü gör -|r cağıza geçek sene çektiği iztırsb ve &- kA gelmiş, bu ha ri ve o senelerd hatırlat tıralar genç ve mağrur kalbinde büyük | ve bir isyan uyandırmıştı. — Zavallı anneciğim (bana: «Senin gibi mağrur va alıngan bir kızın böyle na çok teessif edi -İr edilebilir. Nİ Traş olduktan sonra cildinize krem sürmeyiniz Traş bıçakları cildi yumuşatır ve yüzünüzü pamuk gibi yapar. İraş bıçaklarını ısrarla isteyiniz. pek güçtür. Bunların yonda rahat şi mek islersen, sen de başka insanlar yun eğmeğe, anlarım" bar çi eyi hoş görmeğe, yalancı ve imürsi ik estlarle calar; okşamağa alı emez miydi! Mürailik, yüze güel , tabasbus ve ben, birbirimizden 19 adar uzak şeyleriz. İşte, biha sir nin benden neft bu değli midir? 2 de bik köle ruhu olmadığını, benim K4” nımın da, onun damarlarındaki xadi belki de onunkinden daha asil bir ape ve benim ona karşı bir Ü ğın hanımına karşı yapacağı test ğ saböibun yapamıyacağını gördüğü gin benden nefret ediyor, benim YAYA rumu kırmak, izzetinefsimi aya #na almak için elinden gelen bir alçakça muameleyi yapmaktan çin miyor. Tren İzmir istasyonuna vardığı il man, ufuk portakal rengi b İ sında parlıyor, akşam karanlığı ati ve İnce bir bulut halinde şehrin ıyordu. “ rime trenden inmek için dn yi , camın arkasından, istasyon m e ve gari ui ilerlemesini bekledi 6 zaman, eski sevahet çantakını ivenden indi. O eşrada isini almak için gelen ga binip uzaklaş az eni den uzakta gö İğü kendisini görmesine a onra, son bi r e raya toplmdr ei bi lara sentimine kadar hes attâ bu hesabta yanılmış © am nradan eksik pars 7. e re k Nerimeye «bu pars' ile gös! mesini» tembih ediy KE azametli insanların (içinde yaşaması kan yer) İ