Reşad Rıdvan Bey Babası Rıdvan Paşa, oğlu oynıyacak, seyred-cek, eser yazacak tiyatro bulamasın diye bir emirle bütün tiyatroları kapatmıştı, fakat o gene yetişti —2— Rıdvan Paşazade Reşai Beyin bir kaç cümle ile olsun üzerinde durmak lâzım. dır Reşad Bey çocukluğundanberi tiyat- roya âşık, sahnenin karâ sevdasina tu - tulmuş bir adamdır. Kara sevdaya tutu - lan bir insanın gözü nası! bir şey görme7-| se, aynen Reşad Rıdvan Bey de böyle se- meler geçirmiştir. Pek küçük yaşla ku- )is aralarına giren Reşad Rey tiyatroya o derece iptilâ göstermiştir ki, babası Kıd van Paşa oğlu oynıyacuk, seyredecek, &- ser yazacak tiyatro bulamasın diye, bir &mirle bütün tiyatroların kapılarını ka- patmıştır, Bir seneye yakın süren bu ic rayı san'attan men, birçok aktörlerin İş- siz kalmalarına, sefalet çekmelerine se- beb olmuştur. Bu sıralarda Hasan Efendi Şehzadebaşında gazino işletmiş, Asım E- fendi ocakçılık yapmıştır. Babasi tiyat »! roların kapısına kilid de vurmuş olsa,| Reşad Bey gene hevesin: alacak, istida -| dini tekemmül ettirecek yerler bulmuş, oynamış ve yetişmiştir. Aktörlük, reji - sörlük, temaşa muharrir! Reşad Ridvan Bey biti, uzun vir etti, Darülbedaylin kurulu maksadı anlattı. Hepimiz kendilerine mu vaffakiyet temenni ettik. Memleketin ciddi bir tiyatroya olan ihtiyacı üzerinde | bizim de ayni fikirde olduğumuzu iş © zadıya ter dik. Yalnız bizim yollarımız ayr: idi teşekküle taraftardık. Fakat hiç bi iştirak edemezdik. Nitekim böyle bi lifte bulunulmadı. Aktör ve aktrisleri mizden bazıları Dârülbeday'in yam sıra| açılan mektebe bir müddet devam etti » — Allah rahatlık versin, nuriçeşmâ! İnşaallah hayırlı düşler görürsün! * Erte! gün, dediği gibi, Rânâ eve vaz- ıyed etmişti. Pencereler, kapılar açıl - rmş, her taraf temizleniyor, siliniyor - du. Perdeler indirilmiş, halılar, secca - deler silkilmi döşe- meler tamire, döşekle, hallaca gönde - rilmişti, Alaca karanlıkta (yola çıkani yıpranan Beberühi, ilk iş olarak satın aldığı en -| f#iye ile iyice burnunu (doldurduktan sonra, dosdoğru Samatyayı boylamış, Pesendi bulmuş, Rânânın avdetini ve kararını müjdelemişti. Bir parça murın kırın ettikten sonra, Pesend hem Ne ertes Bu muvaffa işti. etle eve dönen kambur ve aşağı katın, mutfa -|, nın temizliği ve tanzi mi ile meşgul oldu. Etekleri yordu. Evvelâ baykuş narya kafesi ol iy iy sine kavuşmuştu. Salisen de, Rânânm Cafer paşa gibi ceberut bir veziri yere vurmasına şahid olacaktı. Bunun nasıl olacağını pek merak ediyordu. Dili va- rıp soramıyardu amma, herhalde heri- fe iyi bir oyutı oynayacağından, güzel bir ders verileceğinden emindi. Hazırlıklar ikmal edilip de, Benlinin evi eski temiz ve şen manzarasını âl - dıktan sonra, Rânâ, onu yanıma çağır *« dı; ve kondisine verdiği talimat daire- sinde, zaptive nazırma hitaben bir mek tub yazdırdı. Beberühinin özene bezene kaleme al- dığı bu mektubda, şöyle deniyordu: «Benim devletlâ paşacığım! zil çalı - eridir. İstanbul mek lütfünde bulun nı borcumu na » sıl ödeyeceğimi » bilemiyorum. Sizden ayrı ve uzak yaşamak benim için haki duğunu? içi İmedi ve gi Bu mektebe açıldığı sıralarda 197) namzed müracaat etmişti, Memleketin | tanınmış edip ve muhartirleri, san'atkâr. lari bülunan bir heyeti mümeyyize buzu- İrunda imtihanlar yapılmışsı acaa! edenlerin ya ler Yanılmıyorsam, rıdan fazlası kazanamamış, pek mahdud bir talebe almmıştı. Kazânanların ara - sında hatırladıklarım şunlardır Galib, Emin Beliğ. Hakkı Necib, Halid, Kâmil, Edib. Tatbikat pi ektörler çalıştılar: Nâzım, Rıfkı, Faik, Celâl, Şehab, Rıza. Sad Zahid. Ahmed Fehim, Tev - fik, Vahan, Arakst, ME: Mari, Mineyan, Arabyaa Efraz.. Mektebde, Manakyan o Bürhaneddin. Üstad Fehim, Celâl Tahsin, Halid Fabri, Rıza Tevfik, Şehab Rıza, Salih Fuad, Er- tuğrul Muhsin, Riyoti, Sadık, Arif Hik - rset Bey ve Efendiler de mektebde muh- telif dersler veriyorlardı sahnesinde İsmi , Roza, Biz ancak onların faaliyetlerini tak - dirle ve muvaffskiyet temennilerile u » zaktan takib ettik. Tulüat zaten leyleğin attığı bir yavru idi. Bizimle kim gu meş meşgul olmağı aklı trmiyor da Hasan Efendi ile toplantıdan çı merhum aynen şunları söyle şadık, elbette bu bir tiyatro 1 Mi. z devrimi z tiyatronun ğir tahmin edemez « dim. İstanbula av detim hakku verildi emir gün ne tü dele (ettiğime, ve mukebilinde ne ha » karetlere, ne işken » celere maruz kaldı - ğıma., Cenabısllah şahiddir. £ Emriniz, en muztarib bir a » n:mda Hızır gibi ye- tişti. Hele şükür, kurtuldum. Size gecel! gündüzlü dua ediyorum. Buraya ayak basar basmaz iki tane kurban kesip, fakir fukaraya dağıttım, Lâkin benim darıdünyada bir | hanımın evine döndüm. Bedbaht öm «| tubu, paşanın gidiş ağasına verdi. İtanecik velinimetim paşacığım, gön - tüm hâlâ mahzundur. Vapurdan çıkıp da Zaptive kapısına götürüldüğümde mübarek -huzurunuza çıkacağım, ce * ima i göreceğim diye az kaldı aklı- nidim - boşa | İşimdi anlatacağım vak'ayı hikâye eyle - mirlerinden Kerim Bey; Darülbedayiin kuruluşunu telmih ederek şöyle demiş - ti: — Artık pabucunuz dama atılıyor, Ha- san Efendi, Halk sizi dinlemez bundan sonra, Hasan Efendi hiç kızmadı, sâkin sakin dedi ki: — Halk şimdiye kadar bizi dinledi. Bun dan sonra bizi dinlemiyecekse, başkasını dinlemeğe alıştırdığımız içindir. Tiyatro yükselirse biz iftihar duyarız. Çorbada bizim de tuzumuz var merak etme... Hasan Efendinin imi geçerken, ayni gün Letafet apartımanından çıktıktan sonra bana anlattığı bir vak'ayı da nak- ledeyim, Beraber yürürken, karşılaştı - Bımız iki adam yüzlerimize dikkatli dik- katli bakarak birbirlerine bizi göster « mişler: — Naşidle Kel Hasan demişlerdi. Merhum kel denilmesine pek içerler- di, Gene kızmış, bu kızgınlık arasında mişti, Efendi, Kadir geceleri oyun oy- 1. O gece ekâbirden birine iftara dir gecesi Ki- ercibaşı Osman Bey ma davet edilmiş.. Hasan, çok £ nu ; olduğu için ma sub, ksek bir memur filân sanırlardı. Htâr sofrasında Aksarayın meşhu: on ikile - diyi sofrada kerli ferki görün. | (Devamı 14 üncü sayfada) yaz şemsiyeli!,,|'s Beberuhi mektu bu Rânâya okudu kullarınızda ölebilmek mazhariyetine nail olursam, bunu en büyük bir saa det telâkki edeceğim. Ben gene Seniye rümün şonüna kâdar, günlerim, saat- lerim, kafes arkasında, matem Jibasları içerisinde, efendimizin kudumunu göz İlemekle geçecektir. Eteklerinizi, ayak- larınızı öper, ba z toprağa lahas- efendim Büyük |? a urum varsa aff Bini kabi erini affelmi T İğün şanın klarınıza kapa » nır, yalva' tek bir eme- ki bir cehennem azabı /di. Ettiğim ca -İlim Kaldı ise, sizi son bir defa görüp, hilliğin manevi cezasını bu mertebe â-'müteakben de can vermektir. Hele Bebertii mektubu Rânâya - okudu; o da beğendi. — Şimdi, dedi, bunu hemen al gö- tür, o pis bunağın adamlarından biri- ne ver. Amma, dikkat et, eline mutla- ika değsin. Bükreşteki Balkan Matbuat konferansından intıbalar birini t Rânâ, İsiz hasta an bahsederek, evi İbizzat idoresi altına almak istediğini - — Merak buyur - ve paşanın himayesini rica etti. ma Kadınım Onur anlamadığım bir vaber, şey varsa, bir ta « bulun raftan İnlikamdan|tine paya falan Obeb ö taraftan da © Mine diller dök « * mekliğind değil a? Bu iki zıd. ti dm bir araya geli «İzne şini idraki kasira - nem almıyor Rânâ kahkaha del nlük, bir mu- nın nedame- bundan kendini Rârânın Tunca, çocuk gik 3 ski pırlantalı saati çkarıp larsın, İzzet efendi-| kendisine hediye etti. ciğim. Hele bir defa| Artık, haftada iki defa, gayri mu berifi tuzağa düşü -| yen akşamlar, buraya geliyordu. İ relim. ve ihsanları sayesinde; Rânânın evi es- — İnşallah, me «İki mamur ve müreffe manzarasına ye- dârı o mübahatim |.İniden kavuşmuştu. Cafer paşaya tah- İnşallah, balsi sürürum!. sis eğilen günler haricinde, gene şeh- Bunun üzerine, kâmbur koşa kuşa gi-İrin kibar sınıfına mensub misafirler dib, mahrem maruzattir kaydile, mek-| burada eğlenmeğe geliyor ve bir hayli da para bırakıyorlardı. Araba yenilenmiş, bir çift beygir a- ınmış. veni de bir arabacı tutulmuştu. Beberühiye, paşa her gelişinde hür - iyeler veriyor, kendi kutu * ikram etmek gibi pek üh eseri gösteriyordu. Aradan kırk sekiz saat bile geçme- den, Cafer paşanın, Çarşamba akşamı teşrif buyuracakları ve bir fki ehli dil sazende hatun ile, nadide mezeler arzu eyledikleri, bir mikdarda, istihzarat için akçe gönderdikleri müjdelendi. O, dediği akşamda sıya yakın, evin önünde duran basından Rânâ olmak Üzere bütün ev halkı tarafından karşı lanıyordu. Rânâ ile onun arasında bu ilk mülâ-jnün ak İ büyük Hasılı evin iç