: <i> Zade Yeni işler peşinde Düşünmeden cevab verdim: — 17 numaraya... — Ne yapacaksın?. — (M...) ile görüşeceğim. — O, bugün gitti. — Nereye?, — Kansı, Bulgaristinmia (di. Fena halde hastalanmış. Onu görmiye gitti. Oraya, taş merdivenler üzerine yı- pla kaldım. Başımı, ellerimin içine #- larak bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağ. lamıya başladım. ÇILDIRTAN ZEHİR Şuna inanmalı ki aşk, insanları çıl- dırtan mânevi bir zehirdir. Ben bu 2€ hiri, bütün acılığı ile tattım. Sakızağacndan, sabaha karşı dön- düğüm zaman, doğruca teyzemin oda sma girerek Elisavinin yatağına ka » pandım. Ve saatlerce orada inliye inli- ye ağladım. Niçin ağlıyordum? Bunu, ben de bilmiyordum. Önümde, kirli bir döşek. ve onun içinde ân en korkunç hastalıklarla ha. rab olmuş bir vücud vardı. Artık bu vücuddan ne bekliyebilir- dim?. Ondan alınacak ne gibi bir zevk ve saadet tahayyül ederdim? Bahusus şu anda, hayatıma bile sahib ve malik değildim. Çünkü, Şişlide o za- vallı bekçinin üzerine savurduğum kurşunun neticesi olarak, bütün İs - tanbul zabıtasının benimle meşgul ol duğuna pek çok emindim. * Teyzemi gönderdim. İki gazete al - dırdım, Ve ancak o zaman, hakiki va- ziyetimi anladım. Gazeteler hem Beşiktaş ve hem de Şişli vak'alarından uzun uzadıya bah- sediyorlardı Beşiktaş vak'ası (son derece esra - rengiz bir hırsızlık hâdisesi) telâkki ediliyordu. Ve bu hâdisenin (kurnaz) failleri her tarafta büyük bir dikkatle aranıyordu. İhtiyat tedbiri olmak üzere, hizmet- çi Despina tevkif edilmişti. Kızın ver diği ifadeye nazaran, kendisine ilânı âşk eden hırsızın hüviyeti bir dereceye anlaşılmış. ve, zabıtanın eline kuvvet. Hi ipuçları vermişti. Şişli vak'asına gelince. sağ kasığın- dan yaralanan bekçi, ölmemişti. Yara- Yanmasını müteakib, derhal Etfal has- tanesine nakledilmiş, tehlikenin önüne geçilmişti. di Hastaneye giden zabıta ve &adiiye memurlarının aldıkları ifade, çok mü- himdi. Bu ifadeye nazaran, bekçiyi ya- ralıyan haydudun, Beşiktaş vakasında hizmetçi Despinayı iğfal eden o küstah ve mütecasir şahıs olması muhtemel - dir. Gazetelerin yazılarından anlaşılıyor- du ki; arkadaşım Proodomuz, ele geç - memişti. Fakat buna mukabil, benim 4. çin büyük bir tehlike belirmişti. Despina ile günlerce temas ettiğimiz için, hiç şüphesiz ki bu kız benim yü - zümün şekil ve hususiyetleri hakkında bir hayli malümat vermişti. Karşı kar- şıya geldiğimiz ve uzunca süren dakika lar zarfında epeyce dil dalaşı ettiğimiz bekçi de şeytan gibi bir şeydi. Tabidir ki, o da benim yüzümü büyük bir isa- betle zabıta memurlarına tarif etmiş - viye muhtac olan ağır bir hasta yalı » yordu. Şu vaziyeti düşündükçe, (çıldıracak gibi oluvordum. o Yumruklarımı sıkıp dişlerimi gıcırdata gıcındata mütema - diyen odada dolaşıyordum. Ertesi sabah teyzem odama geldi. Yü züme manalı bir şekilde bakarak; — Bugün sokağa çıkmıyacak mısın?. Dedi. Teyzemin ne demek istediğini anla - dım. Başımı önüme eğerek: — Biliyorum, teyze, Çıkmak lâzım. Fakat, otur da başıma gelenleri anlata- yım. Diye mırıldandım. Ve sonra, hem Be. şiktaş val'asmı, hem de bekçi mesele-| sini kendisine anlattım. Keşki, anlatmasaydım... Teyzem, derkal büyük bir telâş gös- terdi; — Ah, Sarafim!, Hem kendini, hem bizi büyük bir tehlikeye atmışsm... Bu rada saklandığını haber alırlarsa. evi basıp seni buradan çıkarırlarsa, bizim halimiz ne olur? Aman (yavrum, bizi İnsan cesetlerinden meyva veren ağaç (Baş tarafı 7 inci sayfada) Bir yağma filân olursa hisse kaparım diye kalabalığa bir Yahudi karışmış. Fa- kat Yahudi olduğu anlaşınca, ölümden, ancak müslüman olmak şartile kurtul - muş. Köşk altına geldikleri zaman, kendile - rine bir kafes arkasından ilk hitab eden Bostancıbaşı oldu, Fakat berikiler bizzat padişahı istödiler, Bunun üzerine pence - rede, bir taht Üzerinde oturmuş olarak padişah göründü. Anası, bir perde arkasında olarak ya- nıbaşında düruyordu. Müftü, kazasker ve yedi vezir yanında idi. Kaymakam Zur. razen Mustafa Paşa da solunda idi, önün-| de de Bostancıbaşi duruyordu, Padişah ile konuşmak için seçilmiş 6 -! lan kimseler ilerlerken, padişah onlara niçin toplandıklarını, ne istediklerini sor-| du. Berikiler zatı şahaneleri hakkında Ce- nabı Haktan daima sıhhat ve saadet dile- diklerini, omemleket;e (zatışahanesinin değil, hadım Arabların saltanat sürdük- lerini söylemek için üç gündenberi top - landıklarını söylediler. Memleket harab oluyordu, Her tarafta eşkiyalar türemiş- H. Padişah: «Söyleyin ne İstiyorsunuz”» dedi, Bunun üzerine hazırlaaıkları lis » teyi okumağa başladılar, Padişah fevka- iâde şaşırdı; «Kullarım, eğer benden beni dahi istemiş olsanız kendimi siz? teslim edeceğim., bana acıyın... Gözdelerimin ca- nını bana bağışlayın!» dedi. Bu sözleri kendisine anası ile kaymakam paşa talim etmişlerdir, Ve Mehmed, hemen hemen bunları ağlıyarak söylemişti. Fakat, ikin- diden sonra, fayda vermediğini görünce, Bostancıbaşıya istenilenlerin boğdurul « ması içi nemir verdi Yarım saat sonra köşkün biraz ilerisinden boğulmuş olan Kızlarağasının cesedini sokağa attılar, yakma. Başına, bir çare ara. Dedi. Teyzem, haksız değildi. Şayet zabıta benim izimi bulup ta evi (basarsa, hiç şüphesiz ki bu felâket zavallı Elisavi - nin ölümü ile neticelenecekti. Ben de takdir etmiştim ki, derhal bu- radan çıkıp gitmem lâzım (geliyordu. Fakat, nereye gidecektim. Nerede ba » rmabilecektim. Ve bahusus, artık çıl - gınca bir aşk ile sevdiğim Elisaviyi bu halde bırakıp gitmeye nasıl tahammül edecektim?.. Elisaviden nasıl ayrıldığımı ve evden nasıl çıktığımı sormayınız. Hayatımda bu kadar büyük bir azab çektiğimi bil- miyorum. Bedbaht sevgilim, daha hâlâ nteşler içinde yanıyordu. Ve, anlaşılmaz söz - lerle sav'khıyordu. O iğrenç hastalık, ona olan de- rin sevgimin bir tek zerresine bile ha - lel geti-memişti. Ona olan düşkünlü - ğüm adeta bir hastalık şekline girmişti. (Arkası var) Mahmud çavuşbaşı gelirildi. Çarşamba günü Şaban kalfanın karısı Mülklü ka - dının cesedi getirildi. Boğulduktan sonra bir çuvalın içine konmuştu. Öbürleri gibi çınara asıldılar. Söylendiğine göre bu ka- dını Valide Sultan büyük bir servete garketmişti, Perşembe günü Siyavuş Paşa vezir ol- du ve derhal gümrükemini Hasan Ağayı | boğdurttu, ki, kend: evine yakın azadlı kölelerinden birine aid bir evde saklan -| mıştı. O da nankörlük edip efendisini &le vermişti. Padişah bu adamın kurtulması Lı istediğinden ihanet eden azadlı köle- nin sahib olduğu dirliği elinden aldı. Gümrükçünün cesedi diğerlerininki gihi çınara asılmadı. Zira Türk ve hıristiyan, pek çok fakire iyilik etmiş bir adamdı. Hayrat ve hasanatı çoktu, Bir Ermeni mühtedisi idi. Cuma günü Bilâl Ağa ve Şaban kalfa boğuldulâr.. Ayın on ikinci cumartesi gü- nü bütün bu cesedleri götürüp gömdüler, Aym yirmi sekizinci Salı günü Deltbira « deri boğdular. Nisanın birinci Cumartesi günü tersancemini Salih Efendi, Topka- pılhh Mustufa Aga ve diğer Mustafa bo - Buldular. Nisanın yirmi gitme Çarşamba günü sadrazam Siyavuş Paşa bir sıtma röbi ile öldü. Bence zehirsenmiş olacaktır. Zira ölümünden sönrâ cesedinin mosmor ke » gildiğini söylediler. Mayısın $ inci Pazartesi günü padişah- fan, Anadoluda isyan eden Seydi Ahmed Paşaya karşı tuğ çıkarılmaz istöndi. Sey- dinin nüfuzu Üsküdar sınırlarına dayan. mıştı, birçok kurbanlar kesildikten sonra, Salı günü, tuğ sarayın birinci avlusunda | Cebehane yanına dikildi, o sırada Vene- dikliler de Çanakkais Boğazına gelmişti. Padişah bir meclis topladı. Çok hiddet - Son Posta'nın tefrikası: 40 aron d di e Tott'un hatıraları Ee — e Saltanat kayıkları Haberi olmayıpta bu kayıklara kurşun menzili yaklaşanlara ölüm darbesi ilk ihtarı teşkil eder Tercüme eden: Hüseyin Cahid Yalçın Kırmızı kumaşlarla kaplanmış, üzerine | ları olan nazır Fransada değişmişti. İs yaldızlı üç fener konmuş, yirmi altı kü-| mim yabancı idi; elimden tutan hiç rekçi ile mücehhez «Tandelet ye yalnız| yoktu; sekiz seneyi İstanbulda geçirer padişah binebilir. İhtiyaten kendisine re-| Fransadan uzak kalmıştım, Bunları dü « İakat eden bunun ayni bir kayık avdet| şündükçe, Versayda bir muvaffakiyet ek seferi için kullanılır. Saraym muhteliflde edeceğime ihtimal veremiyordum, erkânı her biri kendilerine mahsus ka »| Maamafih, Almanya saraylarından biri « yıklar içinde padişaha refakat ederler. Bu | ne gönderilmek vâdini aldım. kayıkların çokluğu kürek darbelerinin| Halbuki iktisab ettiğim malümatın Ak intizamına, kayıkların süratine inzimam | manyada bir işe yaraması ihtimal; yoktu edince en hoş bir manzaraya bir de gâyet! Duc de Choiseul şüphesiz benim bu, haşmetli ve azameti: bir hal ilâve ediyor. | tecrübelerimden daha istifade etmek is« Padişahın oğlu balk arasına çıkabilecek | temiş olacaktır ki hariciye nezareting bir yaşa geldiği zaman, ayni suretle yir-|tekrar geldikten ve beni hususi bir işte mi altı kürekçi ile mücehhez olan kayığı! tecrübe ettikten sonra Kırım tatarlarının mavi «Tandelet> eköşk» ünden ferko -|nezdine göndermeğe karar verdi. ! umur, Ondan sonra bir «Tandelet ye) İçimdeki şevk ve gayre: bu vazifenin (köşke) sahib olabilmek hakkı yalnız) zorluklarını ve nahoş tarafların. bana We sadrazamda vardır. Fakat kayığında an-|nutturdu. Ben bu vazileyi ne taleb et « cak yirmi dört hamlacı bulunabilir. miştim, ne içimden arzu etmiştim, Nede Müftü kayığında alelâde kayıklar gibi| böyle bir şey olabilereğin; düşünmüştüm, havanın şedaid'ne maruz bir halde kalır.| Fakat hakkımda bir iütü! gibi kabul ef biraz sonra Kapıağasının da cesedini at-|lenmişti. Tuğ çıktığına göre bütün Yeni. tılar, çerilerin tuğ ile beraber gitmesi lâzımdı. Kalabalık padişaha dua ederek Alay) Halbuki Venedikliler Boğeza gelmişler » köşkü altından ayrıldı. İki cesed ayak -| ken buna imkân yoktu. Tuğ çıkarmağa larından sürünerek Atmeydanına götü - | kimin sebeb olduğunu sordu. Celeb Ha - rüldü, Orada Sultanahmed camisinin kar-|san ağa olduğunu söylediler. Şamlı Meh- #. E, bu Iki malümet bir yere geldik - ten sonra, artık bütün şüphelerin be - nim Üzerimde temerküz etmemesi, mümkün değildi. Çünkü çehremin belli başlı şekl! arasında, bilhassa burnu - mun uç tarafmın fazla sivri olması, göz lerimin birbirine fazlaca yakın bulun - ması, en bariz hususiyetlerdendi, Şu hale nazaran artık ortaya çıkmak, yeni işler peşinde dolaşmak mümkün olmıyacaktı, Çünkü bu bariz şüphe ü - zerine, (en gafil bir zabıta meuru bi- şısında bulunan bir çınar ağacının dalla- rına, başaşağı ayaklarından astılar. Bü - tün gece de Boslancıbaşı diğerlerini ara- dı. Ayın 7 nci Pazartesi günü erkenden ge- ne Etmeydanında toplandılar, evvelce ol- duğu gibi bir yağma ihtimalı ile aralarına karışmış bir Rumu yakaladılar, hır'stiyan olduğunu kolayca keşfettiler ve derhal öldürdüler, oradan gene Atmeydanını geldiler. Kendilerine üç boğulmuş cesed mad ve Osman ağaları, balıkhane «- İ Onun kayığın yalnız otuz çift kürek di. ğerlerinden ayırd eder, Bir de her sırada iki adam bulundurabf'mek hakkına mas liktir. Diğer ricalin kayıklarındaki kü - rekçiler memuriyetlerinin ehemmiyetine göre tesbit edilmişlerdir. Bir sırada yak nız bir hamlacı oturabilhr. Ecnebi sefir - lerin de kayıklarıno; «Tandelet» (köşk) yaptırmağa salâhiyetleri yoksur. Fakat padişahım kadınların taşımağa mahsus olan harem kayıklarında yirmi dört hamlacı bulunur. Bunların beyaz «Tandelets leri vardır k; örtülüdür ve et- raflarına Okafesler konmuştur. Bunlara hinileceği zaman bezden duvarlar hazır - larlar, Bu suretle küçük bir dar sokak vücude getirilir. Bu sokak sarayın kapı « sından bü kayıklara kadar imtidad eder. Kadınlar tenezzühe çıktıkları za - man, - ki pek nadir vukua gelir « gittik- leri yerdeki kır kareminin etrafını da bezlerle çevirirler ve kendilerini ayni ih- imam ile buraya sökarlar. Bu bezden surun etrafını zenci harem- ağaları ve karabinalarlı müsellâh hase- kiler (1) sararlsr, ikinci bır hat teşkil ederk yaklaşılmasını mâni olurlar. Bu tertibattan haberi olmayıp ta kurşun menzili hizasına yaklaşacak olanların vay haline! Ölüm darbesi ona iIk ihtarı teş- kil eder, İşte bu hükümdarın kadınları böyle koyunler gibi ağılın içine tıkılmış bir halde bazan açık havada nefes almak zevkini tadarlar. Bu fevkalâde tenezzühler şüphesiz ki padişahın hareminde hüküm süren mu - tad safalar hakkında bize büyük bir fikir vermezler, Hattâ haremde kadınların bu küçük parktakinden daha az hoş bir ha- yat geçirdiklerine ihtimal verilebilir. Çünkü bu tenezzühler kendileri için ade ta bir bayram teşkil eyler. İşte bir çok fikirleri şüphesiz tashih edebilecek bir hakikat, Türk hükümeti ve 'Türk askeri hakkin- da istihsal ettiğim malümat iptida sarih ve kat'i şeyler değildi. İnsanlar hakkın - da yalnız füliyata istinad ederek hüküm verilebilir. Bu babdaki tafsilâtı son harbe aid vakayiden bahsedeceğim zamana sak. yorum. Bu tarihi *afsilâ: beni tekrar İs. tanbula avdet ettirecektir. 1763 te İstan. buldan hareket olerez beni dahs faydalı bir işte İstihdam etmezlerse ben vaktimi, kral da parasını kaybedeceğini nazıra bil dirmek üzere Fransaya dönmüştüm. Babam. (2) Tekirdağında, Kont Teza- mini karakaşlı Mehmed ağa ile berâber celeb Hasanı da derhal idam ettirdi. Tuğ da tekrar içeri alındı, ki şimdiye kadar böyle utandırıcı Dir şey olmamış. O ge- ce de 50-60 Yeniçeri boğularak cesedleri denize atılmış. Bahsettiğimiz bu celeb Hasan ağa kısa bir zamanda 400,000 altın gibi muazzam bir servet yapmıştı, Her taraftan rüşvet almıştı. Bilhassa en çok parayı Valie kez'nin kollarında, vatandaşları arasında ölmüştü. Benim hakkımda bazı tasavvur- (1) Bostaneı hasekiler: Bu güzlde bir kuv- vettir ki Prövöpâ de FHotal vazifesini görür. Bunlar Boslancıların Grenadier'leridirler. (2) Proasonlidi üzerinde bir şehir. Prens Rogotzi ile bütün Macar mülecilerine padi- şah tarafmdan ikametgâh olarak gösteril - migii. Babam da bu prensin arkası sr ora ya gitmişti Sonra 1717 de Fransada seker - Uk hizmetini ia ölmek üsere Tekirdağından le derhal yakama yapışacaktı. * Fakat, benim ceblerim (bamboşdu. "Teyzem İse büyük bir zaruret içinde bu Hunuyordu. İçeriki odada, büyük teda -|0 da ayağından çınara asıldı, Salı günü daha getirildi. Bunlar, Yusuf Ağa, Caco | Sultan vermişti Bunları #htilâlin içinde bu ib ve Hâs odabaşı 1d. Ayakla. |lUnmuş bir Fransız mühtedisinden işitti. rından çınara astılar, İsyana sebebiyet Zim gibi yazdım. Her akşam buna gelir, o veren Kâhya bey de bu sabah intikar etti, |Sün olanları anlatırdı> Reşad Ekrem, ayrılmıştı. Kendisine tevdi — edilen mulyleli? vazifeler ona 5k! arkadaşlarımı tekrar göre- bilmek imkânını veriyorlardı. İşte 1787 de n- ralarında vefat etti, Kont Bezshey de sonra çök müsmmer olmadı, ancak sekiz gün ya- şadı. Babamım vefatını duyduktan sonra hiç bir Ulcırdı söylememiştir. tim. Bu nazırın emr altında hizmet et « mek gerçekten bir lâtüftü. , Memuriyetime karadan gitmeme ka . rar verildi. Hazırlıklarımı tamamlayınca; 10 Temmuz 1767 de Viyanaya gitmek üs zere Paristen hareket ettim. Orada sekiz gün kaldıktan sonra Varşovaya gittim, Varşovada altı hafta ikameti müteakıb | Kamirichr'e müteveccihen yola çıktım. N Lehistanda yiyecek kıtlığından, beye girsizlikten, ve ahalinin Suiniyetinden; dolayı çektiğim zahmeller ve uğradığım, zorluklar seyahatimın son baddine varı, mak için #ktihamı icab eden manialara üs burane göğüs germeğe beni hazırlıyorlar. dı. Lehistanın postası Kamirichrden geğs; mediği için beni Nlestârin öte tarafında, Swantiz karşısında ilk Türk gümrüğüne kadar götürebilecek Rus beygirleri te - darik etmekten çok bahtiyar oldum. Bu nehrin mecrası iki imparatorluğu, birbirinden ayırıyor. Leh kıyılarında gez« meğe gelmiş olan hazı Yeniçeriler m sevkile arabamın yanına gelmişlerdi Kendilerine türkçe hitab ettiğim için bes ni pek sevdiler. Şehrin öte tarafına beni Eeçirecek sala bindiğim vaki bana refaş kat ettiler, (Arkası var) ; memaneresaresarmamnazananasazp Başı ağrıdan çatlıyacak gibi NEVROZIN En şiddetli baş ve diş ağrılarını dindirir. NEVROZIN Bütün ağrı, sızı ve sancıları keser. NEVROZIN Nezle, grip ve roma. tizmaya karşı çok müessirdir. adama ŞEHİR TİYATROSU Tepebaşı Dram kısmı Alışam saat 20.30 da : ANNA KARENİN İltiklâl esddesi Komedi kam Gündüz. anat 14 de Çocuk tiyatrosu Akşam ant 20.30 da BiR MUHASİB ARANIYOR