BON POSTA Berlinde üç sene kalemi ile geçinen bir Türk kadını İM, SUAT DERVİŞİN HATIRALARI İstanbula dönüş Almanyada, Almanyanın kendi dahili derdlerile uğraştığı bu sıralarda bir ecnebi muharrir olarak yazı ile para kazanmıya çalışmak adeta saygısızlık olacaktı. Berlinden ayrıldım ve beynelmilel bir muharrir olmak isteğinden doğan üç senelik maceram da böyle bitti —i— Evvelâ, annem ve erkek kardeşim tanbula döndüler, Kız kardeşimle yalnız küldık, Luitpoldstrosse' da rahat bir oda büdiselerin inki yonal sosyalizm mevkii ikti e'bet le bir ecnebi olarak Al hışıp. yaşamak daha güç. âdetâ adimölim- kân olacaktı. Hitlerin partisi ise a eski inadını bırakmıştı. Sol cenah bir müttehid e yapmamıştı. Fakat epey bir zaman tek! başına, yalnız fırkastle mücadele eder görünen Hitler, nihayet mevkii iktidara gelebilmek için, bütün sağ partilerk ni muhafazakârlarla açıkça uyuşmuştu. Hitlerin başvekil olduğu ve meclisten ; Y. itimad reyi aldığı gün ben kız kardeşimle birlikte Ulistein müessesesi korşısında ve | gözete İdarehaneleri semtinde bulunan şimdi isi atırlamadığım bir gazete- ciler kahvesinde bulunuyordum. Radyo açılmış, kahvede büyük gazetelerin mu- harrirlerinden — birçokları oturmuşlar, hem ufak bir kahvaltı adiyorlar, hem de havadisi dinliyorlardı. Ullstein müessesesinde daha fazla Muse viler, cümhuriyetperver ve demokra: Al- manlar çalıştıkları için bu kahvehanede- ki insanların hepsi dalgın ve asık çehreli idiler, hepsi asabiyet içinde idi, çünkü müşterilerin ekseriyetini onlar teşkil e- diyorlardı. Kimse konuşmuyordu, orta- da matemi bir hava vardı. Herkes vazi- yeti biliyordu ve Hitlerin Rayhştagdan #timad reyi alacağından emindi. Bir «ra radyo konuşmağa başladı ve k bir pa: iyen- mma, Babımeşihatte kâtib de-| gilmişim de, Benli Seniyenin umumhanesinde uşeklik ediyormuşum. Ne yapalım? Bu da benim nasibim. Namık Kemal ne demiş? «Felekte, baht utansın, binasib erbabı himmet: tente adamcağızı, bunu söyledi diye Mağusa zindanına sürdüler. Sürerler! Hakikat, insanların tahammül edeme- dikleri yegâne şeydir. Doğruyu söyli- yeni dokuz köyden kovarlar temsilini dedelerimiz işkembeden uydurmadılar, Daha araştıracak olursak, Âdem baba. mızla Havva anamızın da, hakikat aşkı yüzünden cennetiâlâdan Kovuldukları neticesine varırıZ.. Farkında olmadan Saraçhanebasına kadar gelmişti, Etrafına baktı, Aksa - raya nereden sapacağını tayin ettikten sonra, gene monoloğuna devam etti: — Eyvy, Molla! Bâban mezarından, koskoca kavuğile Kalksın da, görsün:| 'Tafra sahibi, rüüs sahibi evlâdının €- meğini nerelerden, kimlerden aramağa ön ana değil, ona di hangi günahını, rum?, Farzedelim, bu mülâhazamda aldanıyorum. Adamcağızın ne suçu ol- muş, ne de isyanı. Ya, beni peyda etme- ğe ne lüzum gördü? İşte, sonu bövle olur. Hortum zade hafidi İzzet Molla bey!. Vay düdüğüm. vayf.. Sırma tayle- sanlı sarık sarmak için doğmuş kellen, Üç ay sonra dallı budaklı Istranca or « manın ecek. döner a? hiç olmazsa, bir takım ciğeri beş para etmez herif. mm o mel'un mic etti. Ah, o midel, Ye- İraştım? Gene de alt ede- medim. Öyle saatlerim, günlerim oldu ki, beni kedi pençesine düşmüş fındık| sıçanı gibi kıvrandırdı. Açlık namus, falan, filan dinlemiyor, vw de utansın!/ r kabinesinin iflmad reyi süküt , birer parali oldu. rını » bir raz gonra kah-| | bekliyordum. rdum ve bana leri saatte cı mak üzere VWoss gazetesine gittim. Tahrir heyetinde kimseler yoktu. Yazıhmeler adetâ bo- şanmış gibi idiler. Bana randevu veren zatın rahatsızlanıp gittiğini söylediler. Müessesede bir panik hali vardı. So- kaklar da tenha idi. Belk! halk sol tara- fın silâhlı bir n yapacağından kor- kuyordu, Dükkânlar erken, erken kapanıyordu. 'ahudi dükkânları kepenklerin: örtüyor- tarda, nediliyordu. Akşam yemeğinden sonra vaziyeti gör- mek için Romonesches kafeye Kahve bomboştu. Macarlar, Almanlar ve bizden mürekkeb geniş bir masamız var- dı. Birbirini görmek istiyen arkadaşlar hep oraya toplanırdık. O akşam bizden da kimse yoktu. * Birkaç gün sonra bütün tanıdık çehre- lerin ortadan yok olduğunu gördük. Les- ba annesi mi, babası mı Musevi imiş. Korkusundan İspanyaya kaçmış dediler, e orada rahatı buldu. Krüger isminde dıları üçer gün aç bırakmış olsalar, hırsızların yüzde el- lisi beraet ederdi. Cart curt ölenlerin bepsi de karnı tok olanlardır. Horhor caddesi » rin altbaşma var mıştı. o Söylenmeyi bıraktı. oÇukurha » istikametini hızı hızlı & mam tutarak | yürüdü. ! Hamamın kapı -ö ıda, külhancı, ü - erindeki hilâli göm leğin dışına kadar İsızan terini kurut - mağa çıkmıştı. Be - yanına s0 « Hacı sarıkhı, elifi şalvarlı. bir adam, lâfa karıştı, Şehirde bir harikulâdelik olacağı zan-| çıktık. | r Macar ressamdan başka bu masa-| ser isminde bir gazeteci tanıyorduk, gali-| aldığını) yordu, kimisi tevkif edilmiş olduğundan bahsediyordu. Fakat biz bir daha ne ol Ressamlar, desinatör ve muharrirler birden gözden reimlik eden bir yere an oldular. Bana m genç kız adres bırakmadan uu bahsolan bu insanların şair Krügeriden başka hiçbiri politikacı de- ği * Bu vaziyet karşısında gazeteier bütün Musevi muharrirlerini çıkarmağa başla- dılar. Artik bir'ecnebi için iş bulacağını İzannetmek biraz hayalperestlik olurdu Almanyada, Almanyanım kendi dahili “İderdlerile uğraştığı bu sıralarda bir ec- nebi muharrir olarak yazı ile para ka- zanmağa çalışmak adetâ saygısızlık ve kendini beğenirlik gibi bir şeydi Benim yazdığım yazllarm ancak bir memleketin normal zamanında ehemmi- yeti vardı. O zaman okunurdu. Henüz tasfiye edilmemiş olan işleri tasfive etmek Üzere ben bir av daha faz» In kaldım. Kız kardeşim benden evvel İstanbula döndü. Ben bir müddet İsvirreys gitmekle İs- tanbula dönmek arasında tereddüd gös- terdim, Cünkü İsviçre gareteleri de mun- tazam surette yazılarımı neşredivorlardı. İstatibulda yazı fle farla para kazamla- mıvacağını biliyordum. Fakat İsvicreye gitmekte tereddüd et. #m. Çünkü İstanbula dönen anneme, ba- bamdan ancak on iki Hira kadar bir maaş bir şair tanıyorduk. Bu şair de ortadan | bağlamışlardı. kayboldu. Kimisi sokakta öldürülmüş di- (Devamı 12 nci sayfada) nb “İkesir), Ali 4170 1 İş Bankası hesablar keşidesi ve kumbarasız küçük cari hesablar için tertib eylediği 1939 ikramiye plânının Şubat keşidesi banka umumi merke. zinde ve Noter huzurunda yapılmıştır. Bu keşidede kazanan talihlilerin isim- lerini, he numaralarını ve bulun - dukları şehirleri sıra ile yazıyoruz: 1000 Lira kazanan Hüsnü 1912 (Üsküdar). 500 Lira kazananlar Saliha 29332 (Ankara), Zehra 16349 (İzmir). 250 şer Lira kazananlar Reşid 69869 (İstanbul), Seyfullah 7537 (Adana), Ayhan Sami 2611 (Sam sun). Yüz Lira kazananlar Ankarada: Osman 31655, Mehmed 32541, Sabahaddin 21483, İstanbulda: Turhan 69692, Mukbil 65143, Mehmed 1395 (Üsküdar), Mar. ta 2024 (Beyoğlu). İzmirde: Süruri 15599, Fatma 14358, Hakkı 21509, Diğer şehirlerde: Nazif 2487 (Eski- şehir), Mustafa Yüksel 3408 (Kayse- ri), Şemseddin Dişbudak 3227 (Kon - ya), Mari Vusbikyan 2131 (Mersin). Ellişer Lira kazananlar Ankarada: Havri 32524, Mihrican 25652, Hayriye 28681, Refik 11385, İstanbulda: Mustafa 72632, Süheyl, 31551, Ziya 830 (Galata), Yegâne| 31965 (Beyoğlu), Mehmed 3220 (Be İyand), Hamdi 2321 (Galata). İzmirde: Çelik 5302, Luna İLeylâ 16181, Kâmil 1894. Diğer şehirlerde: Nazife 1826 (Balı- (Bursa), Said 2046 (Diyarbakır), Nadir 1270 (Edremlid), Avni Selçuk 5820 (Giresun), Rişar Fabri 2470 (Trabzon). Yirmi beşer Lira kazananlar Ankarada: Efser 14790, İbrahim 25841, Leman 31836, Muzaffer 6006, 14982, Son Posta'nın Romanı : 41 -Ah ne baygın bakışın var, — Sizin mahalle? — Ben gidiyorum. Sizi de beraber gö - türeyim. — Allâh razıol- sun! Eşeğe ayak uydu - rarak, Beberuhi, Ha| tırın peşisıra gitti Hamamcının eski. den oturduğu semt- te, onun herkes biliyor da, hiç kimse, çocukla rmın nerede bulun duklarını doğru dü rüz haber veremi yordu. Hacı baba nın tahmini clk çık- mıştı. Beberuhi ki - me baş vuracağını, nereden bir ipucu — İki gözüm... dedi, birşey danışa - /elifi şalvarlı bir adam, lâfa karıştı. Be-|elde edeceğini düşünüp dururken, kö - cağım. Mü saada buş Herif bu müs yi. sükütile zım - nen ifade eyledi. Beberuhi sordu: — Bu hamamın müsteciri hâlâ Os. man efendi midir? — Yok. Selim ağa tutuyor. rulur mu? beruhiye hitab edere! — Osman efendiyi dedi. O, sizlere ömür! — Ya?” Rahmetullahlı aleyh!, O hal. de,, acaba, evlâdı ne oldu? Malâm mu? — Ben, komşuları idim, Son defa al- i soruyorsunuz? — Güzel, mirim, Ya, Osman efendi |dığı karı kötü çıktı; onu boşadı, Evvel- ne oldu? ki karısından bir kız çocuğu vardı. O - — Ne bileyim, ben? Osman efendiyi|nu da galiba bir yere evlâdık verdi » tanımıyorum Acaka kimden öğrenebilirim? Pek ler. — Nas bulabi — Koskadn mı? Hasanpaşada mı? viyen | Sırmakeş hanının o yanlarda bir akra. ese ii sağrısına indirdiği değni belerile yola getirmeğe uğraşırken, tâ yanıbaşlarma kadar sokularak muha - dar-| baları olacak. Onlardan sormalı, — Adı ne o akrabanın? — Onu da, bizim mahalledeki bak - selâm! Ka- İverenin son kısmını duyan hacı sarıklı, İkal bilir. mürcli imdada yetişti. Kurşuncu Arab İnci hanımın evini göstererek; dedi, Filhakika, kurşuncu, Osman elenâi- nin Koskadaki akrabasının yerini bili- yordu. Sağlık verdi. Ve Beberu- hi yeniden yolu tutu, İkindi vakti evi |, de, Hürmüzü de bulmuştu. Arkasındaki cübbe, ve başındaki sa- rik sayesinde emniyet çeriye girdi. Hamamcının, sağlığında abla dediği, ölürken de evlâdını ema - ğ net eylediği Mürşide hanım genç ya - şında dul kalmış olmakla maneviyatı ve sinirleri bozulmuş, aksi, titiz ve ab-| Türkiye İş Bankanşı | kumbara |Gürel 33631, öldüğünü den e o bilir. İpini çekmediği ka| in ederek i » & küçük cari ikramiye yapıldı Emin 16144, Şahnsf) 28412, Seniha 22048, İstanbulda: Hüseyin 9702, Mazlif 57143, Yorgi 79598, Esad 57136, Lİ fi 82835, Hatice 71736, İbrahim 57018 Emine 67756, Ayşe 19090, Osm$fi 24526, Ziya 11301, Doktor Simö 47233, Naim 38066, Ergün 40641, Hf Mi 20312, Bakir 1964 (Galata), Sen” ha 2077 (Beyoğlu), Kalyopi 1620 (GF lata), Fani 18798 (Beyoğlu). İzmirde: Şakir 3944, - Fak 20481 Metin Oğuz 11116, Sabite 19445, V8) fiye 2842, Yusuf 18277, Dürdsi 14452. Diğer sehirletde: Ayşe 1502 (A£” yon), Mazhar İnan! khisaf İkbal 1143 (Ayv , Mürsel 22 (Antalya), Kerami Mecid 176 (Bafri Sudi 1081 (Bergama), Hanı fb”) him 65 (Ceyhan), Sabriye 324 (EĞ ne), Mustafe 1647 (Erzurum), Abdil lah 1553 (Gazianteb), Cemal Ahl 168 (İnebolu), Nazlı 1533 (Kar Remziye 1743 (Manisa), Musa 17 (Sıvas), İsmail 1296 (Tarsus). 4 Meşhur hir Harikatüristin Yarattığı tip Deyli (OEkspres gazetesinin (obey- nelmilel (şöhreti haiz bir karikat. risti vardır. İsmi Strube'dur. Bu zat, İtngiliz efkâin w mumiyesini . (Kü çük adam) ismin verdiği ve hakikf hayattada var o * lan bir İngilizin karikatürü ile teğ- bit etmiştir. İşte son o zamanlarda, İngiltereöz piyasa« ya çıkarılan şem- siyelerin bağları bu (efkâri umumif” karikatürü ile süslenmiş bulunmakta” lâksız bir kadındı, Osman efendi; malını satıp savarak çocuğa bırak nakid paranın yüzü suyu (hürmeti, Hürmüze tahammül gösteriyordu. para kendisine kalmak şartile onu Pi şından defedebilse memnun ola Onun için, Beberuhinin Hürmüzü duğunu, munla alâkadar olduğunu iü güldü, gözleri purladı. Kikmiz kambur, karınm bu ui ruhiyesini hisseder etmez, ona göre “| biye kurdu. Daha, Mürşide hanım # madan: — Efendim, dedi. Dainiz burada 4 ğildim Malüm a: Vazifei niyabetle diyar gezer insâniz, Cennetmei Osm an efendi, akraba arasında en rp miz, hürmet . ettiğimiz bir sile sık sik mektublaş” / ahvalinden haberda” karşısmda # ıbların ar ge ii di, O ara fakir de infisal ev'<4im. lâş içerisinde yazıp sormağa dâ ve bulamadım. Buraya gelir gelme? v te vardım; evinin kapısını çaldım.” lah razı olsun, komşular, haberi " tını yi e beraber, burasını dâ nin iç cebine ataf Irak rakımda Kak tubunda, merhum, & bildirmezse ruhum şâd olu 4 yordu. İşte, bundan ötürü, nelerini tasdie cüretyap oldum. ) (Arkası vo”